CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU HALK TV’DE CÜNEYT AKMAN’IN SORULARINI YANITLADI, GÜNDEME İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERDE BULUNDU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "En son gelen tahmin 53 civarında, bizim ’hayır’ oyu olacağı yönünde bir tablo var. Bunun içinde şeyler de var. Gizli oy dediğimiz, ’Acaba bu düşüncemi açıklarsam yani ’hayır’ dersem başıma bir şey gelir mi?’ diyen kitle de var. Onların önemli bir kısmı zaten ’hayır’dan yana tavır takılıyor. Sandığa gidiş oranı ne kadar yüksek olursa ’evet’ ile ’hayır’ arasındaki fark ’hayır’ lehine o kadar büyümüş olur" dedi.
Halk TV’de canlı yayınına katılan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, sandığa gidip oy kullanıldığı sürece ’hayır’ çıkacağını söyledi.
Bir anayasa değişikliği referandumunun herkesi ilgilendirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "tek adam" rejimi ile parlamenter demokratik bir rejim arasında tercih edileceğini kaydetti.
Parlamenter demokratik rejimin savunulduğu ve bunun "hayır"la pekiştirildiği sürece dünyada Türkiye’nin itibarının artacağını aktaran Kılıçdaroğlu, "Bütün baskılara karşın halk demokrasiden yana tavrını koydu algısını bütün dünyaya yerleştirmiş olacağız. Bu bizim açımızdan, kendi kültürümüz açısından, dünyaya bakış açısından da son derece önemli. Gidilip oy kullanılması gerçekten de bu işin anahtar noktası, kilit noktası." diye konuştu.
- "En son gelen tahmin 53 civarında"
Halk oylamasına ilişkin oy tahmininin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "En son gelen tahmin 53 civarında, bizim ’hayır’ oyu olacağı yönünde bir tablo var. Bunun içinde şeyler de var. Gizli oy dediğimiz, ’Acaba bu düşüncemi açıklarsam yani ’hayır’ dersem başıma bir şey gelir mi?’ diyen kitle de var. Onların önemli bir kısmı zaten ’hayır’dan yana tavır takılıyor. Sandığa gidiş oranı ne kadar yüksek olursa ’evet’ ile ’hayır’ arasındaki fark ’hayır’ lehine o kadar büyümüş olur." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, sandığa sahip çıkmanın önemine vurgu yaparak, "Biz demokratik standartları sürekli geliştiren bir ülke olmak zorundayız. Bu ülkenin insanı 3. sınıf demokrasiye layık değil ki. Gelişmiş Batılı ülkelerde, uygar ülkelerde hangi demokratik kurallar varsa bizim için de geçerli. Neden biz 3. sınıf ülke demokrasisine sahip olalım? 3. ligin ülkesi olalım. Biz birinci ligde olmalıyız, güçlü olmalıyız, örnek olmalıyız, demokrasimiz gelişmeli. Güçlü bir ülke olduğumuz demokratik standartlarımızdan ortaya çıkmalı. Bunu yapmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa değişikliğinin neden yapıldığının hala bilinmediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bir anayasa değişikliği bir parti değil, bir kişi değil, bir kişi seçilmeyecek. Dolayısıyla gidip oy kullanırken anayasanın 18 maddesi ne getiriyor, ne götürüyor. Bunlar çok zor maddeler değil. Bunun vatandaşa maliyeti 187 trilyon lira. 187 trilyon lirayı emekliye verebilir, süt üreticisine verebilir, üzüm üreticisine verebilir, tarıma verebilir, esnafa verebilir. Neden bu para vatandaşın sırtına yük olarak getiriliyor. Makul bir ölçüsü şu ana kadar yok." dedi.
- "Yargı siyaset iç içe geçmiş olur"
Cumhurbaşkanının tarafsızlığının ortadan kaldırıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Çünkü Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak. Şimdi Cumhurbaşkanı tarafsızsa yargıç atayabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını atayabilir. Ama aynı zamanda bir partinin genel başkanı ise yargıç atayamaz. Atadığı zaman orada yargı siyaset iç içe geçmiş olur." şeklinde konuştu.
Bir partinin genel başkanının istese de tarafsız olamayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Programını, kendi partisinin ilkelerini savunmak zorundadır. Hangi gerekçeyle gelip parlamento da, ’Ben tarafsızlık üzerine, namusum üzerine ant içiyorum.’ diye yemin edecek. Kendi içinde de çelişkileri olan bir düzenleme. Bunun da doğru olmadığını ifade ettik. Hangi gerekçeyle bunu yapıyorsunuz. Bunu da anlamış değiliz. Bir başka önemli nokta Türk Silahlı Kuvvetleri’ne başkomutanlık yetkisi. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı tarafsızsa Tük Silahlı Kuvvetleri’ne komutanlık yapabilir. Böyle bir kural bugünkü anayasada var. Eğer bir partinin genel başkanıysa Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bir partinin genel başkanı nasıl başkomutanlık yapacak. Bu doğru değil. Doğrudan doğruya siyaseti kışlaya sokmuş olacağız. Orduya siyaseti sokmak, adliyeye, yargıya siyaseti sokmak, camiye siyaseti sokmak ancak toplumu ayrıştırır. 15 Temmuz’da gördük. Ordunun önemli bir kısmı baktınız ki paralel devlet yapılanmasına teslim etmişsiniz. Bu tehlike biline biline hala bu uygulama getiriliyorsa bunun getireceği felaketin topluma anlatılması lazım."
Anayasa değişikliğinde eyalet sisteminin olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi:
"Eyalet diye yazmaz zaten. Yazılan şu: Birden fazla ili kapsayan düzenleme yapabilir, diyor. Birden fazla ili kapsayan düzenleme nedir? Şöyle bir karar alabilir. Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de bir kamu kuruluşu kurdurur ve üçünü birlikte kapsayan bir düzenleme hayata geçirdim diyebilir. Bir kararnameyle. Bu mümkün. Değiştiriyorsunuz çünkü anayasayı. Bakanlıkları, merkez ve taşra teşkilatını yeniden düzenleyebiliyor. Bu yetkisi var Cumhurbaşkanının. Böyle bir yetkiye sahip olacak. Zaten Şükrü Karatepe de bunu ifade etti. Sayın Bahçeli yeni keşfetmiş gibi görünüyor. Bu bilinen, bu parlamentoda, komisyonlarda defalarca dile getirildi, meydanlarda dile getirildi, anlatıldı. Bunların hepsi söylendi."
Halk TV’de canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, vatandaşın haklarını devletin gücü karşısında koruyacak olan unsurun yargı bağımsızlığı olduğunu, devletin valisi, kaymakamı, istihbaratı ve polisi mevcutken vatandaşın ise herhangi bir gücünün olmadığını belirtti.
Böyle bir anayasal düzenin anahtarının yargı olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının çok önemli olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Kişi herhangi bir olumsuz eylemle veya bir başka tavırla karşılaştığında, devletin bir yaptırımıyla karşılaştığında, hakkını yargıya başvurarak arayacaktır. Şimdi bu bağımsız yargıda olabilir ama eğer oraya bir partinin genel başkanı yargıç tayin etmişse ve o mahkemede başka bir partilinin davası görüşülüyorsa o mahkemenin adalet dağıtmadığı kanısı onda uyanır. Bu da hayatın bir başka gerçeğidir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanının tarafsız olması halinde yargıç tayin edebileceğini, taraflıysa bunun doğru olmayacağını savunan Kılıçdaroğlu, ABD’de başkanın yargıcı önerdiğini söyledi.
Yargıcın görevine başlayabilmesi için Senatonun olurunun gerekli olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Tabii orası hukukun üstünlüğü, bu bir kural olarak yerleşmiş durumda. Amerikan Anayasası, yanlış hatırlamıyorsam dünyanın ilk yazılı anayasasıdır ve değişmemiştir. Gelenekler, örfler ve adetlerle hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kuralı geçerli temel kural olarak bütün ABD’de uygulanıyor. Aksayan yönleri var mı? Olur tabii, zaman zaman biz bunu Amerikan filmlerinden de izliyoruz. Ama biz yargı bağımsızlığını savunmamız gerekirken, yargıcın tarafsızlığını savunmamız gerekirken mahkemeye eğer bir siyasi partinin genel başkanı hakim tayin ederse o güven vermez. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı kavramı büyük ölçüde zedelenmiş olur."
Kılıçdaroğlu, anayasaların bütün kesimlerinin haklarını güvence altına alan temel belgeler olduğunu kaydederek, "Eğer anayasaları alıp da bir partinin mutfağında hazırlar ve bunu topluma dayatırsanız bu doğru değil. Bu toplumda ayrıştırmayı besler, kesinlikle huzurlu bir toplum değil, çatışan bir toplum sürecini başlatır. O açıdan biz söyledik, anayasalar uzlaşmayla hazırlanmalı." değerlendirmesinde bulundu.
Uzlaşmanın en güzel örneğini rahmetli Bülent Ecevit’in verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, iç tüzükte olmamasına rağmen Anayasa Uzlaşma Komisyonunun ortaya çıktığını, her partiden eşit sayıda milletvekilinin bu komisyonda görev aldığını, bu dönemde anayasanın birçok maddesinin parlamentodan oy birliğiyle çıktığını anımsattı.
- "Bu toplumun belleğine güveniyoruz"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 2010 Referandumunda da Türkiye’de benzer süreçlerin yaşandığına dikkati çekerek, "2010 referandumunda yapılan anayasa değişikliği Türkiye’yi 15 Temmuz Darbesine getirdi. Normalde bu değişiklik eğer gerçekten toplumun çıkarına olsaydı pek çok kişi çıkıp ’Bu anayasa değişikliğinde benim de tuzum var’ diye açıklama yapardı." ifadelerini kullandı.
Toplumların kendi kaderlerini belirlediklerine işaret eden Kılıçdaroğlu, bu nedenle Anayasa Mahkemesine gitmediklerini bildirdi.
"Çünkü bir ülkenin kaderini, demokrasinin kaderini, o ülkenin insanının belirlemesi lazım" diyen Kılıçdaroğlu, böylece demokrasinin ne kadar vazgeçilmez olduğunun görülebileceğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, bunun acı bedeller ödemeden görülmesi gerektiğini anlatarak, "Bizim en büyük arzumuz da bu zaten. O nedenle bu toplumun ferasetine, bu toplumun zekasına, bu toplumun belleğine güveniyoruz. Geçmişte acı bedeller ödedi bu ülke, demokrasi adına ödedi. Aynı bedelleri ödemememiz gerekiyor. Ne yapacağız? Gideceğiz, sandığa oturacağız, aklımızı kullanacağız. Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun, tarafsız mı olsun, aklımıza mantığımıza soracağız. Cumhurbaşkanı tarafsız olması lazım. Bir partinin genel başkanı mahkemelere hakim tayin etsin mi, etmesin mi? ’Olur mu öyle saçma şey, bir partinin genel başkanı mahkemelere hakim mi tayin eder?’ demesi lazım." değerlendirmesini yaptı.
Parlamentonun güçlendirilmesi gerekirken bir kişiye yetkilerin verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, bu kişi hata yaparsa 80 milyonun bunu ödeyeceğini, yapılan değişikliğin vahim sonuçlar doğuracağını herkesin bilmesi gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, bugün herkesin şikayet ettiği 12 Eylül 1982 Anayasasının yüzde 91,7 ile 2010 Anayasasının ise yüzde 58 ile kabul edildiğini, şimdi o maddelerin tekrar değiştirileceğini kaydetti.
Bu değişikliklerin yanlış olduğunu o zaman da şimdi de söylediklerine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, herkesin bunu düşünmesi gerektiğini kaydetti.
- "Hayır istikrar getirir"
Kılıçdaroğlu, yabancı sermayenin bu şartlarda Türkiye’ye gelmeyeceğini öne sürerek, "Referandumda hayır kararı, ülkeye bir istikrar getirecek mi?" sorusunu şöyle cevapladı:
"Hayır istikrar getirir, neden? Bir, halkın demokrasiden vazgeçmediği tablosu bütün dünyanın önüne konur. Türkiye’de halk demokrasi istiyor ve demokrasiden yana tavır alıyor. Bu çok önemli. Hem dünyada saygınlığımızın artması açısından da çok önemli. İki, zaten hükümet görevinin başında, sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan, bakanlar görevlerinin başındalar. ’İstikrar getirecek’ diyorlar, bu gelirse, iyi de 15 yıldır hükümeti, devleti yönetiyorlar. 15 yılda çıkarmadıkları bir kanun mu var, 15 yılda isteyip de çıkarmadıkları bir Bakanları Kurulu kararı mı var? Kaldı ki hadi ’istikrar getirecek’ diyorlar, Burada istikrarı sağlayan madde hangisi? Bu değişiklikte istikrarı sağlayan madde desinler ki ’Şu madde Türkiye’de istikrarı sağlayacak.’ Hangi madde?’ Bu madde gelirse Türkiye’de huzur olacak,’ hangi madde? Söylesinler okuyalım, belki atlamışızdır. "
Yetkileri alınan bir parlamentonun güçlü olamayacağını savunan Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanının Cumhurbaşkanına vekalet edemeyeceğini söyledi.
Bugünkü tabloda Cumhurbaşkanı bir yere gittiğinde TBMM Başkanının vekalet ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Yeni modelde, yeni rejimde, tek adam rejiminde deniyor ki ’TBMM Başkanlığının Cumhurbaşkanını temsil etmesine gerek yok.’ Kim temsil edecek? Atama ile gelen bir yardımcı. Atama ile gelen bir yardımcı nasıl Türkiye Cumhuriyetini temsil edecek? Darbe dönemlerinde olur bu." görüşünü savundu.
Kılıçdaroğlu, 16 Nisan’da "evet" sonucunun çıkması halinde, ekonomik ve sosyal konularda Cumhurbaşkanının kararname çıkarma hakkına sahip olacağını belirtti. Cumhurbaşkanının kişisel temel, hak, ödevler ve siyasal haklar konusunda kararname çıkaramayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla kıdem tazminatı fonunu kurabilir, asgari ücreti dondurabilir, bu konularda tek başına karar alma hakkına sahip." dedi.
Kılıçdaroğlu, denge ve denetleme kavramının demokrasilerde çok önemli olduğunu, apartmanda ödenilen aidatların doğru harcanıp harcanmadığını denetlemek için kurul seçildiğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Vatandaşlarımıza 16 Nisan ile ilgili ne söylemek isterseniz, ne yapmak lazım, ne önerirsiniz?" şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:
"Bir, ’Pazar günü hava güzel, sandığa gitmiyorum’ sakın demesinler. Herkes mutlaka ama mutlaka sandığa gitmeli. İki, şunu rahatlıkla söylüyorum ve söylüyorum, ’evet’ demenin vebali çok ağırdır, Türkiye’nin kaderi demokratik standartların yükseltmesiyle yükselir ve Türkiye dünyada itibar kazanır. Üç, ’Efendim, gideceğim de sandıkların güvenliği sağlandı mı, sağlanmadı mı?’ Bu konuda hiçbir tereddüt olmasın hiçbir vatandaşımda. Sandıkların gerekli güvenliği sağlanmıştır. Sadece bizim partililer değil, gönüllü arkadaşlar var, sivil toplum örgütleri var. Gerçekten de genç avukatlar var. Nerede bir sorun çıktığında derhal o avukat arkadaşlarımız gidecekler ve o sorunla ilgilenecekler. Dolayısıyla sandığa gidelim, Türkiye’nin bekası için, Türkiye’nin demokrasisi için, evlatlarımız için, çocuklarımız için kahverengine, tercihimizi kullanalım. Hayırın altına mührümüzü basalım. Bu Türkiye’nin geleceği için çok önemlidir."