14.02.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU FOX TV’DE “İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI (14 ŞUBAT 2018)

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU FOX TV’DE “İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI
(14 ŞUBAT 2018)

-"Hepimiz başarıya kilitlenmek zorundayız. Türkiye’nin önünde devasa sorunlar var ve bu sorunları aşmak zorundayız. Ben şunu garanti edebilirim. Biz sorunları saptama, çözüm üretme konusunda en güçlü MYK’ya sahip olan bir partiyiz."
-"Muharrem Bey bizim değerli bir arkadaşımız, elbette çalışacak o da parti için, iktidar için çalışacak, mücadele edecek. Muharrem Bey de çalışacak, Muharrem Bey’e imza veren arkadaşlar da çalışacaklar. Sonuçta bizim bir ortak hedefimiz var Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak, içinde yaşadığı sorunlardan Türkiye’yi kurtarmak"
-"
Enis Bey boşuna yatıyor. Enis Bey’i mahkum edecek en ufak bir delil yok. Her şeye karşın adaletten umudumuzu kesmeyeceğiz. Enis Berberoğlu göreceksiniz beraat edecek"
-"Afrin operasyonu gerekli sınırlarımızda, tıpkı İdlib gibi, oraya da gidildi, orada da belli bir yerde silahlı kuvvetlerimiz konuşlandı, belli bir güvenli bölge yarattılar. Afrin operasyonunda da güvenli bir bölgeye ihtiyacımız var, evet gidilecek oraya ordumuz o güvenli bölgede Türkiye’nin geleceği açısından, huzuru açısından o bölgede konuşlanacak"
-"Afrin ayrı, Afrin’in merkezi ayrı. Afrin’in merkezine girmenin hiçbir anlamı yoktur. Afrin merkezi 300 bin nüfuslu bir yer. 300 bin nüfuslu yere ordu nasıl girecek ve kim terörist olacak, kimi terörist kabul edecekler?"
-"Salih Müslim’i ben dile getirdim. Yargıtay kararını ve Mardin’deki Ağır Ceza Mahkemesinin kararını da okudum grupta. Benim açıklamamdan sonra terör listesine aldılar, niye daha önce almadınız?"
-"Suriye’nin bu hale gelmesinin ana sorumlusu Erdoğan. Silah gönderdi, efendim “24 saatte gideceğiz Emevi Camii’nde namaz kılacağız” dedi. Süleyman Şah türbesini kaçırmak zorunda kaldı. IŞİD’in doğmasına, El Nusra’nın doğmasına sebep oldu. Eskiden bir terör örgütüyle mücadele ediyorduk, PKK. Şimdi IŞİD var. IŞİD’a militan olarak Türkiye’nin 70 ilinden adam gitti 70 ilinden! Bunu ilk kez ben açıkladım. Kıyameti koparıyorlardı “ne demek böyle bir şey yoktur” diyorlardı. “Yaramaz çocuklar” diyorlardı. Şimdi IŞİD var, El Nusra var, PYD var, efendim YPG var, dünyanın terör örgütleri çıktı ve hepsinin de ortak düşmanı Türkiye oldu"
-"Koalisyonlarla ülke yönetilmez” diyorlardı değil mi? Şimdi sürekli koalisyonlar dönemine girdik. Çıkıp bu milletten özür dileyecekler mi? Çıkıp bu millete ya biz sizi kandırdık, ya bundan sonra hep sürekli koalisyon olacak diyecekler mi?"
-"Kim demokrasiyi savunuyorsa, insan haklarını savunuyorsa, kim medya özgürlüğünü, düşünce, ifade özgürlüğünü savunuyorsa, kim can ve mal güvenliğini savunuyorsa, kim hukukun üstünlüğünü savunuyorsa ve en önemlisi kim haktan, hukuktan ve adaletten yanaysa ortak mücadele edeceğiz. Demokrasi için ortak mücadele edeceğiz "
-"Hangi siyasi parti olursa olsun, adı ne olursa olsun, her siyasi partinin çok açık, çok net terör ve terör örgütüne karşı tavrını ortaya koymalı. Bunun adı PKK olur, bunun adı YPG olur, bunun adı FETÖ olur, bunun adı IŞİD olur, bunun adı El Nusra olur. "

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, FOX TV’de katıldığı "İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat" programında şu değerlendirmelerde bulundu: 


İsmail KÜÇÜKKAYA- Ankara, Ankara, güzel Ankara, bir ülkeyi sevmek o ülkenin kurucu değerlerine içtenlikle bağlılık, bir ülkeyi sevmek o ülkenin bayrağına, kurucusuna, kurucu değerlerine içtenlikle bağlılık demektir. Bugün 14 Şubat 2018, ‘Bir ülkeyi sevmek’ manşetimiz. İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanına CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuk. Efendim hoşgeldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, siz de hoş geldiniz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok sağ olun. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kurultay’dan sonra nasıl hissediyorsunuz efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yine gayet iyi. Kurultay’da Türkiye’nin 5 temel sorununu ortaya koyduk, ayrıca bütün partililere 6 temel görev verdik. Dolayısıyla herkes çalışacak, mücadele edecek. Türkiye’nin gittiği yol, izlediği yöntemde sorunlar var. Ama bu sorunları aşmamız gerekiyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kurultay’dan çıkışta kendinizi böyle daha güçlü, ülkenin içinde bulunduğu durumda ülkeyi kurtarmak konusunda daha umutlu hissediyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- CHP bu konuda üzerine düşeni, etkili muhalefeti yapabilecek mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunu söyleyeyim, Türkiye’de Türkiye’nin sorunlarını en net ve en yalın haliyle belirleyen parti biziz, eğri oturup doğru konuşalım. İki, sorunları belirlemek yetmiyor çözümleri de üreten biziz. Bu sorunlar nasıl aşılır, hangi kararlılıkla aşılır, bunların hepsini yapacağız, yapmak zorundayız. Söyledim, biz Adalet Yürüyüşünde geldik Maltepe’de duvarın önüne, şimdi o duvarı yıkmak zamanı. O duvarı yıkacağız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Adaletsizlik duvarını mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Adaletsizlik duvarı, hukuksuzluk duvarı, o duvarı yıkmak zorundayız. Bu ülkede herkesin huzur içinde yaşaması lazım. Kavga ediyoruz, sokakta insanlar birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar. Türkiye böyle bir Türkiye mi? Az önce söylediğiniz, kurucu değerlerden söz ettiniz, bu ülkenin kurucusundan söz ettiniz. Kurucu değerlerimizin özünde ne vardı? Ortak mücadele vardı, birlikte mücadele vardı, Türkiye’nin bağımsızlığı vardı, bayrağı vardı, vatan vardı, vatan sevgisi vardı. Şimdi tam bir huzursuzluk, tam bir adaletsizlik. Bunu aşmak zorundayız. Kim aşacak bunu, kim yapacak bu mücadeleyi? Rahatlıkla söylüyorum, bu mücadeleyi yapacak olan biziz. Bu görev bizimdir. Bu mücadeleyi kararlılıkla, inançla yapacağız ve yerine getireceğiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Başarabilir misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle başaracağız. Bakın, haklı olduğunuz bir davayı kaybetme şansınız yoktur. Biz haklı mıyız? Evet. Ne istiyoruz? Herkes huzur içinde yaşasın. Ne istiyoruz? Efendim Ali’nin görüşü böyle, Veli’nin görüşü böyle, benim görüşümü paylaşıyor ona dost olayım, diğerine düşman olayım... Bu anlayışı da yıkacağız biz. Gerginlik anlayışını yıkacağız, ortadan kaldıracağız. Ordumuz Afrin’de ama biz kalkmışız burada içerde bir sürü kavgalar, iftiralar, şunlar bunlar vs... Amacımız ne? Amacımız birlikte huzur içinde yaşayalım. Biz bunu sağlayacağız, kararlıyız bu konuda.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bugünkü manşetimiz Sayın Kılıçdaroğlu ‘Bir ülkeyi sevmek’ siz bir Tweet atar mısınız bizim için, söyler misiniz bir ülkeyi sevmek içinde bir cümle. Bir ülkeyi sevmek nedir sizce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir ülkeyi sevmek o ülkenin bayrağına sahip çıkmak demektir. Bir ülkeyi sevmek, o ülkenin insanına sahip çıkmak demektir. Bir ülkeyi sevmek, o ülkeyi çağdaş uygarlığa taşımak için mücadele etmek demektir. Bir ülkeyi sevmek, herkesi dost olarak görmek demektir. Bir ülkeyi sevmek, bütün komşularıyla barış içinde yaşamak demektir. Bir ülkeyi sevmek, üretmek demektir, üreteceksiniz, üretmek demektir. Bir ülkeyi sevmek, insan haklarına değer vermek demektir. Çünkü insan haklarına değer verdiğiniz ölçüde, demokrasiyi geliştirdiğiniz ölçüde sadece kendi ülkenizde değil, bütün dünyada saygınlık kazanırsınız.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kurultayınızdan sonra, tabi gündeme dair çok sorularım var, ama bu kurultaya ilişkinde siz ilk defa yayına çıkıyorsunuz, kurultaydan önce çıkmadınız ve sizinle konuşmuştuk kurultaydan sonra da ilk size çıkacağız dediniz. Dolayısıyla merak edilenler var. Partinizin tabanında da bir değişim talebi var mı, bir kazanma umuduna dair?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Var.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle sorular vardı ve şahsınıza yönelik eleştiriler de vardı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yeni bir ekiple çıktınız, MYK’da Tuncay Özkan geldi medya ilişkileri. Bunun dışında ekonomide yine işte Faik Öztrak, Aykut Erdoğdu devam ediyor. Bülent Tezcan’ı görevlendirdiniz. Genel Sekreter Akif Hamzaçebi oldu. Bu değişim talebini yeterince yansıtabildiniz mi efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kurultayda delegelerin seçtiği 60 kişi var. 60 kişi de bütün arkadaşlarımız değerli, seçilemeyen arkadaşlarımız da değerli ama sonunda demokrasi içinde 60 kişi belirleniyor. 60 kişiden bir MYK oluşturduk. MYK’daki arkadaşlarımız kendi görevlerini yaptıkları sürece başarıyı sağlayabiliriz. O halde hepimiz başarıya kilitlenmek zorundayız. Türkiye’nin 5 temel sorunu var dedim. Eğitim politikaları sorunlu, demokrasi sorunlu, dış politikamız sorunlu, 30 – 35 yıldır çözemediğimiz bir güneydoğu Kürt sorunu var, bu sorunlu. Bütün bunlara baktığınız zaman Türkiye’nin önünde devasa sorunlar var ve bu sorunları aşmak zorundayız. Ben şunu garanti edebilirim. Biz sorunları saptama, çözüm üretme konusunda en güçlü MYK’ya sahip olan bir partiyiz. Geçmişte de arkadaşlarım bu sorunları belirlerken, saptarken, çözüm üretirken aynı kararlılıkla yola çıkıyorlardı. Değişim talebi var mı? Değişim talebinin olmadığı bir siyasal partinin ayakta kalma şansı yoktur. Değişim sihirli bir sözcüktür aslında. Hayatın her alanında yeniliklere açık olacaksınız ki değişimi içselleştirebilesiniz. Biz değişimi elbette savunuyoruz, her ortamda savunuyoruz. Bir sorunu çözeriz ama başka bir sorun çıkar ortaya.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Muharrem İnce’nin konuşması heyecan yarattı, beğenildi de.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz nasıl buldunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet güzel.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bundan sonra ne olacak Muharrem İnce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Muharrem Bey daha çok partinin iç işlerine yönelik olarak konuştu. Tabi partinin içiyle ilgili haberler her zaman ilgi duyar, söylemler de ilgi duyar. Ama ben tam aksine Türkiye’nin sorunları ve bu sorunlarından çıkma konusuna değinmiştim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bundan sonra Muharrem İnce ne yapacak efendim partinizin içinde? Çünkü sizin partiniz diğer partilerden de biraz farklı. Siz bunu kongre…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çünkü bizde demokrasi var.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne olacak bir anlatır mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Muharrem Bey bizim değerli bir arkadaşımız, elbette çalışacak o da parti için, iktidar için çalışacak, mücadele edecek. Muharrem Bey de çalışacak, Muharrem Bey’e imza veren arkadaşlar da çalışacaklar. Sonuçta bizim bir ortak hedefimiz var Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak, içinde yaşadığı sorunlardan Türkiye’yi kurtarmak. Bu sorun sadece benim, sadece Muharrem Bey’in de değil, bu sorun hepimizin ortak sorunu. Dolayısıyla ortak sorunu çözmek için hep birlikte mücadele edeceğiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Onun aldığı oyu yüksek buldunuz mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo, yani sonuçta delegeler kendi özgür iradeleriyle gittiler oylarını kullandılar. Dolayısıyla herkese saygı göstermemiz lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim gündeme dair pek çok sorum var size sormak istediğim. Şimdi benim meslektaşım uzun yıllar ben de Ankara temsilciliği yaptım kendisiyle, yayın yönetmenliğinde de beraber çalıştık, ben Akşam da o Hürriyet’te. Şimdi siyaset yapıyor. Dün hakim karşısına çıktı, onun eşi de Oya da bizim meslektaşımızdır. Kızı hukuk okudu Dilara, dün babasına gitti bildiğim kadarıyla. Enis Berberoğlu halen tutuklu ve 5 yıllık hapis cezası aldı. Ne diyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Haksız. Başlık da güzel ‘Yargı var adalet yok’. Doğru yargılama var ama adalet yok. Bakın, gözaltına alındı, mahkemede gelmeyeyim, kaçayım falan diye hiçbir şeyi yok, düşüncesi yok, her duruşmaya gitti, katıldı. Birden bire müebbet cezasıyla mahkum edildi. Yani aklın alacağı şey değil. Arkasından iyi niyet ya da iyi hal dolayısıyla 25 yıla, arkasından itiraz edildi, Bölge İstinaf Mahkemesi dediğimiz mahkeme alt mahkemenin kararını bozdu. Ama yine tutukluluğuna devam kararı verildi. Efendim casuslukmuş, şuymuş, buymuş bütün bunların tamamı çöktü. Şu anda Enis Bey boşuna yatıyor. Enis Bey’i mahkum edecek, Enis Bey’i gerçekten samimi söylüyorum mahkum edecek en ufak bir delil yok.

İsmail KÜÇÜKKAYA- ‘Gizli belgeleri açıklamak’ diye bir suç.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hangi gizli belge?

İsmail KÜÇÜKKAYA- O belgeler öncesinde Aydınlık’ta filan yayınlanmıştı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim 18 internet kanalında yayınlandı. Gizli belge dediğiniz bu mu? Efendim bu Hollanda parlamentosunda görüşüldü, tartışıldı, konuşuldu bu olaylardan çok önce. Bırakın Türkiye’yi Hollanda parlamentosunda. Bu mu gizli belge, hangi gizli belge?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Dün grup konuşmanızda Enis Berberoğlu’na mesaj yolladınız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet ona sevgilerimizi, saygılarımızı gönderdik, moralini bozmasın dedik. Her şeye karşın adaletten umudumuzu kesmeyeceğiz. Enis Berberoğlu göreceksiniz beraat edecek. Beraat edecek sonunda. Yani vicdanlı bir hakimin önüne gittiği zaman bakacak ya kardeşim nedir burada olay, nedir olay diyecek? Herkesin bildiği olay devlet sırrı mı olur? Kaldı ki, o bilgilerin Enis bey tarafından paylaşıldığına dair hiçbir veride yok ayrıca. HTS kayıtları istendi, HTS kayıtlarıyla bunların yan yana gelmedikleri, o gün yan yana gelmedikleri de kanıtlandı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- ‘Casus değil’ diye bir ibare var artık aslında değil mi? Casus olmadığı ortaya çıktı diyor gazeteler.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim yok tabi. Ne casus, ne de diğer şey. O suçlamaların tamamı çöktü zaten. Yine de Enis Bey’e selam gönderelim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben de buradan gönderiyorum Enis Bey’e, meslektaşım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Dün İlker Başbuğ gündeme geldi bütün grup konuşmalarında. Sayın Cumhurbaşkanı çok sert tepki gösterdi. Burada bakın İlker Başbuğ’un açıklaması da var. Özellikle bir ifadeye, Cumhurbaşkanının bir ifadesi konusunda o cümleyi size sormak isterim. “Sayın Cumhurbaşkanının da konuşma içeriğimle ilgili olarak tam ve doğru bilgilendirilmediğini düşünüyorum.” İlker Başbuğ bunu söylüyor. “Ancak Cumhurbaşkanının beyanlarında geçen “gerekli cevabı alacak” şeklindeki ifadeyle bugüne kadar uğradığımız haksızlıklara yeni bir haksızlığın daha ilave edilebileceğinin kastedildiğini değerlendirmek istemem.” Ne diyorsunuz efendim bu polemiğe?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Diplomatik bir yanıt vermiş. Aslında olaya belki şuradan başlamak lazım. İlker Başbuğ’u terörist diye hapse atmadılar mı, bir ülkenin Genelkurmay Başkanını?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kim attı efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Az önce İlker Başbuğ’la ilgili sert eleştirileri yapan ve Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, orayı işgal eden zat yaptı, kim yaptı?

İsmail KÜÇÜKKAYA- FETÖ yaptı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- FETÖ yaptı, FETÖ’ye en büyük desteği bunlar vermediler mi? En büyük desteği verdiler. FETÖ soruşturmasını yapan savcıya kurşun geçirmez makam arabasını tahsis ettiler, her türlü imkanı sağladılar. “Efendim işte Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diye dünyaca laflar ettiler, pek çok komutanı idama mahkum ettiler, sonra bir baktılar ki “ya yanlış yapmışız biz, orduya kumpas kurulmuş” dediler.

İsmail KÜÇÜKKAYA- O tarihte Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakandı, o tarihte Sayın Başbakanın İlker Başbuğ’un tutuklanmasından rahatsızlık ve üzüntü duyduğuna dair açıklamalar yapıldı sonradan.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok sonralar ama. Kumpas olduğu itirafından sonra “ya biz rahatsızız” dedi. En baştan rahatsız olacaksın, en baştan! Dönemin Başbakanı, dönemin Başbakanıysan İlker Başbuğ’un normalde nerede yargılanması lazım?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yüce Divanda.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yüce Divanda.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yüce Divanda hala bitmedi biliyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bitmez.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Niye?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O tutuluyor, demokrasinin kılıcı gibi…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani aslında Yüce Divanın bir karar vermesi lazım öyle ya da böyle.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Vermesi lazım, böyle saçma şey mi olur, vermesi lazım ve bu işi bitirmesi lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Niye yapmıyorlar efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir tehdit ve şantaj unsuru olarak ellerinde tutmak istiyorlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- O davayı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O davayı. Sadece o değil Balyoz, Ergenekon’da da pek çok şey duruyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani kımıldayamaz hale mi getirmek istiyorlar?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani konuşmayın bakın ha, yarın yargıya talimat veririz farklı bir süreç yaşayabilirsiniz diye böyle bir tehdit ve şantajla gidiyor.

Gelelim bu olaya, efendim ne diyor İlker Başbuğ? “Afrin’de kahraman ordumuz terör örgütleriyle çarpışıyor, terör örgütlerini yok etmek istiyor ve mücadele ediyor. Bunu siyasallaştırmayın” diyor. Bu doğru değil mi? Doğru. Giden orada bir partinin ordusu mu, Erdoğan’ın ordusu mu giden ordu? Giden ordu Türk milletinin ordusu. Türk ordusu adı üstünde zaten, hepimizin çocukları orada askerlik yapıyor, mücadele ediyorlar vatan için de, bayrak için de, hepimiz için mücadele ediyorlar. Bunu söyledi diye “hesabını vereceksin...” Ne hesabını verecek? Önce sen hesabını, Balyoz’un, Ergenekon’un hesabını verdin mi sen? Orduyu FETÖ’ye kim teslim etti? Kozmik odayı FETÖ’ye kim teslim etti? Devletin harim-i ismetini FETÖ örgütüne teslim eden bir adamdan bu ülkeye hayır mı gelir? Genelkurmay Başkanlarının özelliği şudur, Genelkurmay Başkanları siyaset üstüdürler. Genelkurmay Başkanları ülkenin geleceğinden ve güvencesinden sorumludurlar. Genelkurmay Başkanları aynı zamanda günlük sıcak siyasetin bir parçası olmazlar. Onların görevleri farklıdır. Yeri, zamanı gelir giderler yetkili organlara kendi düşüncelerini aktarırlar. O da önemli bir süreçtir. Afrin’de de olabilir, terör örgütleriyle Türkiye içinde çatışmalarda olabilir, başka alanlarda olabilir.

Dün grup toplantısında bir şey söyledim. Bakın, hava desteğinin sağlanması konusunda, Afrin’e ordumuz girerken hava desteğinin sağlanması konusunda iki aktörün önemli olduğunu söylemiştim, Genelkurmay Başkanı ve MİT müsteşarının. Gidip mevkidaşlarıyla bunlar görüştüler…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Moskova’da?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hem Moskova’da, hem Avrupa’da, hem Amerika’da gittiler görüştüler. Bu görüşmeler bazen birebir yapıldı, bazen ikisi beraber gittiler görüştüler. Nedir burada? Devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin duyarlılığını birinci elden anlattılar. Ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendi sınırlarında konuşlanan terör örgütü nedeniyle yaşayabileceği sorunları da aktardılar ve onların desteğiyle eğer hava desteği alınıyorsa büyük ölçüde onların desteğiyle oldu, onların çabalarıyla oldu. Dolayısıyla devletle siyaseti ayırmak lazım, burada devlet öne çıktı, siyaset geride.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Netleştirmek isterim, Sayın Cumhurbaşkanı da sizi eleştiriyor zaman zaman. Siz Afrin operasyonunu nasıl görüyorsunuz, kısacık nasıl tanımlarsınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim şöyle, siz diyorsunuz ki, Erdoğan zaman zaman eleştiriyor. Zaman zaman değil efendim sürekli eleştiriyor. Çünkü tek ilgi alanı benim, onun dışında başka ilgi alanı yok. Afrin operasyonu gerekli sınırlarımızda, tıpkı İdlib gibi, oraya da gidildi, orada da belli bir yerde silahlı kuvvetlerimiz konuşlandı, belli bir güvenli bölge yarattılar. Afrin operasyonunda da güvenli bir bölgeye ihtiyacımız var, evet gidilecek oraya ordumuz o güvenli bölgede Türkiye’nin geleceği açısından, huzuru açısından o bölgede konuşlanacak. Bunu yaparken ne yaptı? Bunu yaparken o bölgede, yani Suriye’de temel aktörler vardı Amerika gibi, Rusya gibi, İran gibi, bu aktörlere bilgi verildi ve bu aktörlerle beraber yola çıkıldı. Yani onların bir anlamda evet “Türkiye’ye buyurun girebilirsiniz” dediler. Oraya girdik. Şimdi ben şu cümleyi kullandım, “evet gireceğiz, güvenliğimizi sağlayacağız, güvenlik nereye kadar? 10 kilometre mi, 15 kilometre mi, 20 kilometre mi, 50 kilometre mi?” Buna kim karar verecek? Ordu karar verecek. Diyecek ki ben Türkiye’nin güvenliğini terörü 50 kilometre, 30 kilometre temizledikten sonra Türkiye’nin güvenliğini sağlıyorum…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ona siyasi otorite karar vermez mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasi otoriteye bilgi verilir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani askeri olarak diyorsunuz siz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Askeri olarak. Bunun adı devlette liyakat sistemidir. Ben askerlik bilmem, askerliği yaptım ama askerlik nasıl, strateji nasıl geliştirilir vs. falan bunu kim en iyi bilir? Asker bilir. Yani bir cerrah en iyi neyi bilir? Ameliyatı bilir, ameliyathaneyi bilir. Devlette liyakat budur. Çağırırsınız Genelkurmay Başkanını, komutanları Türkiye’nin güvenliği açısından o olmalıdır, şu olmalıdır. Bu kararı alırken de şuna dikkat edeceksiniz. En az zayiatla ben o bölgeden çıkmak zorundayım. O bölgeye gideceğim, güvenliği sağlayacağım ama olabildiğince en az şehit verebileceğim bir stratejiyi geliştirmek zorundayım. 

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizin Afrin’e içine girmeyelim…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Afrin merkezine.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne demek o? İktidar çok eleştiriyor onu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim başka eleştirecek bir şey, Afrin merkezi 300 bin nüfuslu bir yer. 300 bin nüfuslu yere ordu nasıl girecek ve kim terörist olacak, kimi terörist kabul edecekler?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ayırt edemeyiz orada diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bakın, biz bu sözü kullanırken, bu cümleyi kullanırken elbette gidiyoruz emekli askerlerle oturuyoruz konuşuyoruz nedir, ne olabilir, en az kaybımız ne olabilir? Çünkü sonuçta biz o bölgede kendi ülkemizin güvenliğini sağlıyoruz ama bir süre sonra çekileceğiz oradan.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çekilecek miyiz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çekileceğiz tabi. Siz başka bir devletin toprağını işgal edemezsiniz zaten. Bir süre sonra çekileceğiz. Nitekim iktidar kanadı da “oraya giriyoruz güvenliğimizi sağlamak için ama sonra çekileceğiz” dedi. Ne yapılmalı onu da söyleyeyim. Bakın, 30 kilometre, 50 kilometre karar verildi, gidildi, güvenlik sağlandı. Oraya bakın, Türkiye’deki yaşayan Suriyelilerin evini yapacaksınız, okulunu yapacaksınız, yolunu yapacaksınız, kreşini yapacaksınız, caddesini yapacaksınız; diyeceksiniz ki “Gel kardeşim ben buraya 50 bin Suriyeliyi yerleştiriyorum. Sizin güvenliğinizi de ben sağlayacağım. Sizden bir şey istiyorum, size güvenlik alanı olarak sağladığım bu 30, 40, 50 kilometre içinde bir tek terör örgütü üyesini Türkiye’ye sokmayacaksınız. Ben onu istemiyor muyum? Onu istiyorum. Güvenliğimi aldım mı? Aldım…” Şimdi ben bunu söyledim diye kıyamet kopuyor. Vay efendim ordu asker Afrin’e girmesin. Ya Afrin ayrı, Afrin’in merkezi ayrı. Afrin’in merkezine girmenin hiçbir anlamı yoktur ve doğru da değildir. Ama Afrin’e belli bir alan içinde Türkiye’nin güvenliğini sağlamak, oraya Suriyelileri yerleştirmek… İdlib’de öyle yaptık.  

İsmail KÜÇÜKKAYA- El-Bab’da.

Kemal KILIÇDAROĞLU- El-Bab’da. Biz Fırat Kalkanına itiraz mı ettik? Hayır. Ne oldu? Gene son derece makul, son derece dikkatli bir politika izlendi.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu söylediğiniz çerçevede dünya da bize destek veriyor zaten.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim dünya da destek veriyor, aklı başında olan herkes destek veriyor. Çocukları askerde olan anneler destek veriyor, herkes destek veriyor. Doğrusu da budur zaten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizin peki Afrin’e yönelik, bu operasyona yönelik eleştiriniz mi var efendim, bir kaygınız mı var?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim niye eleştirimiz olsun.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Destekliyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette destekliyoruz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama uyarıda bulunuyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, biz doğru bildiğimizi söylemek ve iktidarı yanlışlardan döndürmek zorundayız. Uyarıyı yapmak zorundayız. Ama ben de adım gibi biliyorum ki, bu iç siyasete malzeme edilmek isteniyor. Erdoğan bunu böyle…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi görüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle yapıyor zaten.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl efendim, nasıl?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi “Afrin’in merkezine girmeyin” ne demektir? Daha az şehidimiz olsun. Ben yarın oradan çekilip, ben kimin için mücadele ediyorum? Kendi ülkemin güvenliği için. Kendi ülkemin güvenliğini ben 1500 kilometrede 500 kilometrede mi sağlarım, yoksa 30 – 40 kilometrede mi? 30 – 40 kilometrede güvenliğimi sağlıyorsam mesele yok. Ayrıca şunu da söyledik “Ya 3,5 milyon Suriyeli yaşıyor bu ülkede. Niye yetiştirmiyorsunuz onları. Eline silah verin, eğitin gönderin, kendi ülkeleri için mücadele etsinler. Niye bunu yapmıyorsunuz? Bunu da yapın.” Şimdi doğrulara tahammül edemeyen bir siyaset anlayışı var iktidarda. Doğrulara tahammül edeceksin, doğruları dinleyeceksin. Niye bunu Kılıçdaroğlu söylüyor? Oturup dinleyeceksin, çağıracaksın askerleri, çağıracaksın komutanları, “ya Kılıçdaroğlu böyle söylüyor bu doğru mu, yanlış mı bir bakın bakalım” diyeceksin. Şimdi bunu ben söyledim diye kafadan karşı çıkıyorlar. Ona şunu söyledim, “herkes seni aldattı kardeşim, seni aldatmayan tek kişi benim.” Ne söylediysem doğru çıktı, ne söylediysem evet baktın, ettin evet ya Kılıçdaroğlu doğru söylemiş, bir süre o da gördü.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela ne söylediniz de doğru çıktı efendim? Mesela Erdoğan’a hani hep ben söyledim haklı çıktı ne mesela?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, Fırat Kalkanı’nda dedim ki, “Suriye’nin derinlerine inmeyin.” O zaman da kızdı, bağırdı, çağırdı falan filan ama bakın ne oldu? Gittiler derinlere inmediler.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Burada da mı öyle olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Burada da öyle olacak tabi. İnmediler. “Rakka’ya gideceğim” diyordu. Ya yapma, etme Rakka makka buralar boş ver konuşma. Gireceğiz sen kim oluyorsun? Girdi mi? Girmedi. “Gazze’ye gideceğiz, işte Nisan’da gideceğim, Mayıs’ta gideceğim.” Aradan geçti yıllar gidemezsin kardeşim gidemezsin. Gitti mi? Gidemedi. Ama baştan ben uyardığım zaman nedir?

İsmail KÜÇÜKKAYA- “Gerekirse Afrin’e giderim” diyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani gidiyorsa gitsin, tutan mı var? Ben uyarımı yapmış olayım, o istiyorsa gitsin. Hükümet eden o, hükümet eden ben değilim. Ama tarih onu değil beni haklı çıkaracak. Ben orada çok sayıda şehit verip bir süre sonra dönüp kendi ülkeme döndüğümde yarın birisi bana demeyecek mi kardeşim ya bu kadar şehidi biz niye verdik?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim şahsen de taşıdığım hisler ve düşünce ama aydınlık Türkiye’ye, çağdaş Türkiye’ye inanan bizler, çağdaş dünyada yerimizin olması gerektiğine inanan bizler Amerika’ya bugünlerde çok tepkiliyiz anlayamıyoruz. Bizim terör örgütü dediğimiz unsurları destekliyorlar, silahlandırıyorlar, 550 milyon dolar şimdi bütçe koydular. Dün Rus Dışişleri Bakanı dedi ki, “bir kukla devleti kurmaya çalışıyor Amerika.” Net birkaç tane açıklama duymak istiyorum sizden, görüşlerinizi merak ediyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet net, gayet saydam bir açıklama yapayım size. Bir, egemen güçlerin, yani Amerika gibi, Rusya gibi egemen güçlerin o coğrafyadan karşıt grupları veya herhangi bir grubu silahlandırmaları hem Türkiye için, hem Ortadoğu için büyük bir risktir. Bütün samimi Müslümanlara seslenmek istiyorum, silahları veren kim, orada hayatını kaybedenler kim? Silahları verenler egemen güçler, hayatını kaybedenler Müslümanlar neden? Bizim üstümüze düşen temel görev şu olmalı, biz dünyayı uyarmalıyız. Amerika’yı da uyarmalıyız. Amerika PYD’ye niçin destek veriyor, neden para veriyor, neden silah veriyor?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim PYD, YPG sizce terör örgütü müdür?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Terör örgütüdür?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Ama şu sorunun cevabını ben alamadım. Mahkeme kararı var, Yargıtay kararı da var “YPG, PYD terör örgütüdür” diye. Mahkeme kararına rağmen, PYD terör örgütü liderinin başkanını Ankara’ya davet ettiler, altına kırmızı halılar serdiler, hoş geldin dediler.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Salih Müslim, şimdi kırmızı listeye girdi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Listeye girdi. Ben söylemeseydim, bakın diyordunuz ya az önce sordunuz ya siz söylediniz de ne doğru çıktı. Salih Müslim’i gene ben dile getirdim ve mahkeme kararlarını, Yargıtay kararını ve Mardin’deki Ağır Ceza Mahkemesinin kararını da okudum grupta. Benim açıklamamdan sonra terör listesine aldılar Salih Müslim’i. Niye daha önce almadınız?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim o Ankara’ya geldiğinde terör örgütleri listesinde miydi o da?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır listede değildi Yargıtay kararı vardı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne diyordu Yargıtay kararı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yargıtay kararında diyordu ki, “YPG, PKK ve PYD terör örgütüdür.” Bu kadar açık, bu kadar net Yargıtay kararı. Bu karara rağmen aldılar getirdiler buraya. Bunun sorusunu sordum Erdoğan’a. Ama bu soruya cevap vermek yerine her türlü hakareti yaptı. Bir devleti yöneten düşünün, hükümet olan kişi düşünün, Başbakan düşünün, terör örgütünün liderini çağırıyorsunuz, yarın Amerikalı şunu dese ne diyecek Erdoğan? Ya kardeşim mahkeme kararına rağmen sen Salih Müslim’i Ankara’ya davet ettin. Terör örgütü olduğunu bilmiyor muydun sen? Senin ülkenin mahkemesinin kararı var, Yargıtay’ın kararı var, üst mahkemenin kararı var niye sen bunu davet ettin?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim geçen hafta siz bu eleştiriyi gündeme getirdiğiniz zaman Mahir Ünal dedi ki, “Devlet işleri ayrıdır, siyaset işleri ayrıdır. Sayın Kılıçdaroğlu bu ikisini ayırt edemiyor” dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Neymiş o? O zaman Karayolları Genel Müdürlüğü yol yapıyor, devlet yapıyor zaten yolu. O yapmıyor mu yolu? O yapıyor zaten. Devlet işi ayrıdır, siyaset işi ayrıdır ne demek? Ne demek bu? Devlet dediğimiz bir kurum vardır, hükümet dediğimiz bir kurum vardır. Devletle hükümet ayrıdır, devletle siyaset değil. Devlet siyaset üzerine inşa edilir. Mahir Ünal onu da bilmiyor. Demek ona da oturup anlatmak lazım. Hükümet ayrıdır, devlet ayrıdır. Devlet bakidir, hükümet devleti yönetmek üzere gelir ve halk yetkiyi verir 4 yıl, 5 yıl neyse ülkelere göre değişir. Bizim ülkemize göre 5 yıl yetki verir, hükümet gelir 5 yıl ülkeyi yönetir yani devleti yönetir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim yarın ABD’nin Dışişleri Bakanı geliyor Tillerson. Birkaç gün öncede Mc Master geldi Trump’ın özel güvenlik danışmanı, İbrahim Kalın’la görüştü. Ne demeliyiz devlet olarak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye en sert tepkiyi göstermeli.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nedir o?

Kemal KILIÇDAROĞLU- En sert tepki şu; kardeşim sen PYD bir terör örgütüdür, terör örgütünü silahlandıramazsın, benim sınırlarımda konuşlandıramazsın. Bunu yaparsan bu Türkiye’yle Amerika arasında bugüne kadar oluşan bütün bağları koparır. Çok açık ve net tavır koyması lazım Türkiye’nin. Terörden vermediğimiz can kalmadı 35 yıldır. Türkiye’de anaların ağladığı, gözyaşları nehir oldu, sel oldu. Siz hala kalkıyorsunuz orada terör örgütüne her türlü silah desteğini veriyorsunuz, para veriyorsunuz, imkan veriyorsunuz. Ne yapacak Türkiye elini kolunu bağlayıp susacak mı? Hayır. Türkiye bu konuda en net, en sert açıklamasını yapmalı, tavrını da almalı. Bakın, bu konuda alınacak her tavra her türlü desteği veririz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela İncirlik’i kapatırsak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kapatsınlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Doğru mudur?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bakın ben hükümet değilim, biz aynı zamanda NATO’nun üyesiyiz. Oturulup karar verilir eğer Amerika bizim istediğimiz tarzda bir süreci geliştirmezse, terör örgütlerine hala destek vermeye devam ederse kapatırsın. Kürecik’i de kapatırsın.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz hükümet olsanız, Başbakan olsanız yapar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Başbakan olsam zaten Türkiye bu hale gelmez. Türkiye bu hale gelir miydi? Ta en baştan beri “Ya Ortadoğu bataklığına Türkiye’yi sokmayın” diye, en baştan beri. Neler neler söyledim “Yapmayın, etmeyin, yazıktır, günahtır bu ülkeye” diye söyledim, söyledim, söyledim. Her seferinde eleştirdiler. Suriye’nin bu hale gelmesinin ana sorumlusu kim? Erdoğan. Ana sorumlusu o.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Silah gönderdi, efendim “24 saatte gideceğiz Emevi Camii’nde namaz kılacağız” dedi. Süleyman Şah türbesini kaçırmak zorunda kaldı. IŞİD’in doğmasına, El Nusra’nın doğmasına sebep oldu. Eskiden bir terör örgütüyle mücadele ediyorduk, PKK. Şimdi IŞİD var. IŞİD’a militan olarak Türkiye’nin 70 ilinden adam gitti 70 ilinden! Bunu ilk kez ben açıkladım. Kıyameti koparıyorlardı “ne demek böyle bir şey yoktur” diyorlardı. “Yaramaz çocuklar” diyorlardı. Şimdi IŞİD var, El Nusra var, PYD var, efendim YPG var, dünyanın terör örgütleri çıktı ve hepsinin de ortak düşmanı Türkiye oldu. Türkiye’yi aldatanlar bu noktaya soktu. Geldiler Türkiye’nin yöneticilerini aldattılar, kandırdılar, farklı hedefler gösterdiler, Suriye bataklığına soktular, şimdi Suriye’yi parçalamakla meşguller.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bize bir çözüm sunun efendim. Ana Muhalefet Liderisiniz, iktidara namzetsiniz, adaysınız. Kısacık mesela biz buradan nasıl çıkarız, bu bataklıktan nasıl çıkacağız şimdi biz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha önce 2013’te Erdoğan’a bir mektup yazdım, dedim ki, “Suriye’nin sorununu çözmek için Ankara’da veya İstanbul’da bir uluslararası Suriye konferansı toplayın. Bu konferansa Amerika, Rusya, İran, Suriye’deki taraflar hem Esad yanlıları, hem karşıtları, taraflar Arap ligi ve Avrupa Birliğini davet edelim, herkes gelsin oturalım burada Suriye sorununu nasıl çözeriz diye…” “Vay sen bunu bilmiyorsun” dediler falan kaldı öyle. Eğer olsaydı ve bu konferans toplansaydı bugün Suriye bu noktaya gelmemiş olurdu. Ne olurdu? Amerika da, Rusya da, taraflar da gelirdi burada konuşurdu, tartışırlardı ve Suriye’ye bir çözüm üretirlerdi. Esad gitsin mi, Esad kalsın mı? Oturulur konuşulurdu ve gerçek tablo herkesin önüne konurdu. Bu yapılmadı. Yapılmadığı için daha karamsar, daha kötü bir sürecin içine Suriye evrildi ve bizim komşularımızla bunlar, bizim sınırlarımızda terör örgütleri daha güçlü bir hale geldi. Eskiden dediğim gibi PKK’yla mücadele edilirken şu anda çok daha sofistike silahlarla güçlendirilmiş bir PYD var karşımızda ve arkasında da Amerika var ve karşılıklı oldukça sert söylemler var.

Şimdi bunu düzeltmemiz lazım. Türkiye’nin tavrını çok açık ve net ortaya koyması lazım. Kardeşim bir, ben Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayım. Esad da bunu istiyor mu? Esad da bunu istiyor. İki, ben de YPG’ye karşıyım, Esad da YPG’ye karşı. O zaman Esad’la bir bağlantı kurmamız gerekiyor. Yani dememiz gerekiyor ki, kardeşim sen YPG’ye karşı mısın? Evet. PKK’ya karşı mısın? Evet. Ben de karşıyım, beraber mücadele edelim. Suriye ordusu bir taraftan girsin, biz bir taraftan girelim, terörü bitirelim orada.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı sizin bu tezinize “1 milyondan fazla insanın kanı eline bulaşmış bir kişiyle ben nasıl görüşürüm” diyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İyide Soçi’de nasıl görüşüyorlar?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Soçi’de Esad’la mı görüştüler?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo Esad değil, Esad’ın adamları orada. Bizimkiler orada. Milleti kandırmanın bir alemi yok ki, niye kandırıyorsun? Sen Suriye’nin toprak bütünlüğünü istiyor musun? İstiyorsun. Suriye’de terör bitsin istiyor musun? İstiyorsun. Suriye’de Müslüman kanı akmasın diyor musun? Diyorsun. O zaman kimle konuşacaksın? Birleşmiş Milletler’de kim temsil ediliyor? Suriye temsil ediliyor. Temsilcisi var mı? Var. Dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde büyükelçilikler var mı? Var. Kardeşim sen siyasette düşmanlık olmaz. Bakın, biz Milli Kurtuluş Savaşında Yunanistan’la çarpıştık, Venizelos Atatürk’ü Nobel Barış Adayı olarak gösterdi. Diplomasi farklı bir şeydir, devlet yönetimi farklı bir şeydir. Devlet yönetiminde aslolan ülkenin çıkarlarıdır, benim ülkemin çıkarları. Benim ülkemin çıkarları nedir? Suriye’de terör bitecek. Nedir ülkemin çıkarları? Suriye’de kan akmayacak. Nedir ülkemin çıkarları? Suriye’yle Türkiye barış içinde olacak.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunun içinde Esad’la görüşmek?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Görüşeceksiniz, yeri geldiğinde görüşeceksiniz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Devlet görüşebilir, devlet mekanizması.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim zaten görüşüyorlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Görüşüyorlar mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet efendim. Bakmayın yani söylediklerinin tamamı yalan, zaten görüşüyorlar. Kim dedi görüşmüyorlar diye? Ya bunu devleti yöneten en yetkili ağızdan bana ifade edildi bu. Zaten görüşüyorlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Devleti yöneten en yetkili ağız Cumhurbaşkanı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim.

İsmail KÜÇÜKKAYA- İkinci yetkili?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani yetkili ağız diyeyim de, bu kadar…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Önemli yetkililerden?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önemli yetkililerden.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne dediler size?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaten görüşüyorlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- MİT belki görüşüyordur.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim birden fazla kanalla görüşüyor, zaten bu görüşmeler var.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Normal efendim aslında bu kadar olay varken gayet tabi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kimse buna anormal demiyor zaten. Ben de niye görüşüyorsunuz diye bir özel suçlama…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Hatta görüşün diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben diyorum görüşün arkadaşlar. Biz burada görüşün, bizim askerimiz hayatını kaybetmesin, şehit olmasın. Her annenin yüreği pıt pıt atıyor. Şimdi ben doğruları söyledikçe… Doğru söylemeye alışmamışlar bunlar. Hep birileri yalan söyleyecek, alıp bunları yanlış yola sevk edecekler, sonra geriye dönecekler diyecekler ki vay sen beni aldattın. Ya PKK seni kandırdı, FETÖ seni kandırdı, IŞİD seni kandırdı, Obama seni kandırdı, ya seni kandırmayan adam mı kaldı Allah aşkına? Bir devleti yöneten kişiyi bir başka devletin yöneticisi aldatıyorsa ve o yönetici aldatıldığını itiraf ediyorsa o devlet iyi yönetilmiyordur. Bu kadar açık, bu kadar net.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Seçim ne zaman efendim sizce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne zaman olursa. Büyük bir ihtimalle zamanında olur.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mart 2019’da yerel, Kasım 2019’da genel seçim. Böyle mi olur?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, büyük bir ihtimalle böyle olur.

İsmail KÜÇÜKKAYA- İktidar yerel seçimleri, belediye seçimlerini önce yapmayı göze alır mı? Çünkü farklı teoriler var bu konuda. Çünkü iktidarın…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herkes kendine göre bir şey söylüyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizin fikriniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben bazı Belediye Başkanları görevden alındığında veya kayyum atandığında, “oralarda hemen derhal bir seçim yapalım” demiştim, “yani halkın iradesine saygı gösterelim ve demokrasinin namusunu kurtaralım. Yani bir siyasi otorite gelip birisini görevden almasın, seçimle gelmişse seçimle gitsin.” Bunu söyledim, defalarca da söyledim. Ama buna karşı çıktılar, olmaz vs. falan filan dediler. Şimdi seçim kararını alacak olan parlamento değil, aslında bir kişi...

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Cumhurbaşkanı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tek adam, tek adam alacak yani. Kararı o alacak, öbür tarafa dikte ettirecek. AKP grubu da ona emredersin diyecek kararını verecek. Çünkü parlamentodaki AKP grubunun bağımsız bir iradesi yok. Zaten demokrasinin bugün yaşadığımız en temel sorunu da o. Bağımsız bir iradesi yok. Yani çıkıp da birisi, ya şurada şöyle bir sorun var, ben bu konudaki düşüncemi şöyle ifade ediyorum diyemez zaten, diyemez.

Tipik örnek vereyim size, Yozgat’ta bizim milletvekilimiz yok, milletvekillerinin tamamı diyelim iktidar kanadına ait. Yozgat sürekli nüfus kaybeder, yani sürekli nüfusu azalır. Milletvekili sayısı da düşer. Bir Allah’ın kulunun çıkıp da TBMM kürsüsünden ya Yozgat’ın şöyle sorunu var dediğini siz Allah aşkına duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü talimat gelmiştir, konuşmayacaksınız, bitti! Buna da onlara göre demokrasi diyorsunuz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim Sayın Cumhurbaşkanı seçime hazırlanıyor bu belli. Bir taraftan tabi aynı zamanda AK Partinin Genel Başkanı kendisi. İşte kongreler, şunlar bunlar…

Kemal KILIÇDAROĞLU- İkisini ayırmak lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl ayıracağız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ayırmak lazım, şu andaki süreç, ya da şu andaki düzen gayrimeşru bir düzen. Meşru bir düzen değil.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Referandumdan çıktı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Referandumdan… Hangi referandumdan? Gayrimeşru bir referandum. Yüksek Seçim Kurulu kararıyla aldılar onu, yoksa biz kazandık. Demokrasiye inananlar kazandı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Hayır mı çıktı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır çıktı elbette. 51.2 hayır çıktı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne oldu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yüksek Seçim Kurulunun içine çöreklenmiş bir grup çete mensubu dediler ki hayır efendim buradan evet çıktı. O nedenle biz bunu meşru kabul etmiyoruz. Bir şey daha söyleyeyim, seçim ne demektir? Eşit koşullarda yapılır değil mi? Devletin bütün imkanları, devletin parası, pulu, arabası, uçağı her şeyi kullanıldı. Bütün bürokratları kullanıldı. Ona rağmen başarılı olamadılar, ona rağmen çekiniyorlar.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki efendim şimdi 2019’da bir seçime gideceğiz, diyelim sizin iddia ettiğiniz gibi sizin blok kazanırsa ama yine YSK aynı YSK…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo onun önlemini alacağız hiç meraklanmayın.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi biz bugünden…

İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani oyların güvenliği, seçim güvenliği?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi elbette, biz bugünden bütün o altyapıyı oluşturuyoruz. Hiç kimse endişe etmesin. Sandığa gideceğiz 2019’da bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Sandığa gideceğiz 2019’da Türkiye’yi dünyanın saygın demokratik ülkelerinden birisi haline getireceğiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Biraz önce bir ifadeniz oldu yani Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı olması referandumla gelmişti. Bunu geriye mi döndüreceksiniz? Yani parlamenter sisteme mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette! Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım. Şimdi diyor ki, ben Cumhurbaşkanıyım, benim Cumhurbaşkanım değilsin ki. Niye benim Cumhurbaşkanım? Kendisi Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı. Şimdi Binali Yıldırım’a diyebilir misiniz efendim Binali Yıldırım Adalet ve Kalkınma Partisinden seçildi, bakan, şu anda Başbakanlık yapıyor efendim CHP’lidir diyebilir misiniz? Değil. Partisi var, hepimizin de saygı duyması gereken bir partisi var. Dolayısıyla o partinin seçilmiş gelmiş Başbakanlık yapıyor. Cumhurbaşkanı ne dedi Anayasa dolayısıyla yemin ederken parlamentoda? “Tarafsız olacağıma dair namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Tarafsız mı? Bir partinin Genel Başkanı tarafsız olur mu? İsmail Bey bir partinin Genel Başkanı hakim tayin edebilir mi? Böyle bir rezalet, böyle bir yapı, böyle bir tablo olabilir mi?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Cumhurbaşkanı, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı, bir ittifaklık ilişkilerine girdi. Çünkü artık yeni sistemde böyle, tek başına bir parti…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne diyorlardı İsmail Bey, ne diyorlardı?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Koalisyonlar bitecek.

Kemal KILIÇDAROĞLU- “Bu koalisyonlarla ülke yönetilmez” diyorlardı değil mi? Şimdi sürekli koalisyonlar dönemine girdik. Çıkıp bu milletten özür dileyecekler mi? Çıkıp bu millete ya biz sizi kandırdık, ya bundan sonra hep sürekli koalisyon olacak diyecekler mi?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Soru şu efendim, şimdi Sayın Erdoğan bir taraftan MHP’yi alıyor, BBP’yi alıyor, Saadet’e teklif götürdü, ama Saadet OHAL var bu koşullardan rahatsız girmek istemiyor. Siz ne yapacaksınız, siz nasıl bir işbirliği, ittifaklık ilişkileri?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim tavrımız çok net.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim demokrasiyi savunuyorsa, insan haklarını savunuyorsa, kim medya özgürlüğünü, düşünce, ifade özgürlüğünü savunuyorsa, kim can ve mal güvenliğini savunuyorsa, kim hukukun üstünlüğünü savunuyorsa ve en önemlisi kim haktan, hukuktan ve adaletten yanaysa ortak mücadele edeceğiz. Demokrasi için ortak mücadele edeceğiz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Biraz somutlaştırın efendim kim var mesela? Mesela Akşener’le?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bunun A partisi, B partisi bağlamında bakmak da bana göre yanlış. Bu bir ortak mücadeledir. Diyelim ki Akşener de bu şekilde bir tavır takınıyor ve bunun mücadelesini yapıyorsa, biz de aynı tavrı takınıp mücadele yapıyorsak… Referandumda ne yapıldı? Her partinin kişiliği, kimliği ayrıydı ama ortak bir hedef vardı demokrasi konusunda demokrasiye sahip çıkmak. Benzer bir tablo çıkacak ortaya demokrasiye sahip çıkılacak. İlerde şimdi şu tablo netleşmeden bir şey söylemek henüz erken. Şimdi siyasal partiler arasında işbirliği nasıl olacak? Şimdi bu daha netleşmedi. Baraj var yüzde 10 seçim barajı. Yüzde 10 seçim barajı duracak mı, durmayacak mı netleşmedi. Gerçi efendim baraj bundan sonra 50 artı 1 oldu deniyor. 50 artı 1 oldu, o zaman demek ki partilerin tamamını kapatmak lazım 50 artı 1 olduğuna göre. 50 artı 1’i geçen bir siyasi parti de yok. Farklı bir sürecin içine Türkiye evriliyor bu durumda. Bu tablo netleşmeden yani bu yasalaşmadan bugünden kalkıp farklı yönlere çekilebilecek bir yorumu pek doğru bulmuyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Kurultayda Muharrem İnce’nin bir konuşması oldu. Dedi ki, sizi ürkek siyaset yapmakla eleştirdi, mesela dedi “Kürtler doğru söyleyemez mi” dedi, “niye çekiniyoruz ki.” Eğer onların mesela HDP’yi kastediyor. “Belli konuda o doğru söylüyorsa niye onlarla birlikte gözükmekten çekiniyoruz ki” gibi bir şey söyledi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye gözükmekten çekinelim ki?

İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle bir kaygınız yok mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye kaygımız olsun? Birisi doğru söylüyorsa doğru söylüyor diyeceğiz, yanlış söylüyorsa yanlış söylüyor diyeceğiz. Öyle bir kaygımız yok ki. Biz siyasetimizi kendi parti programımız çerçevesinde yaparız. Kim doğruyu söylerse de evet onun doğruyu söylediğini de söyleriz. Erdoğan da zaman zaman doğruları söylüyor. Diyoruz evet bu doğrudur diyor, söylediği doğrudur diyor. Geçen daha dünkü grup toplantısında ekonomiyle ilgili bu faizlerle yatırım yapılmaz, bu faizlerle işsizlik önlenemez diye. Dedim doğruyu söylüyor.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey sorabilir miyim efendim? Sizin şahsi yorumunuzu çok merak ettiğim bir konu. HDP’ye baktığınız zaman ne görüyorsunuz, nasıl bir parti sizce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasi Partiler Yasasına göre kurulmuş, seçimini yapan, kurultayını, kongrelerini yapan, parlamentoda grup kuran, parlamentoya çıkıp kendi siyasi görüşlerini açıklayan bir parti.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Terör örgütüyle arasında işte mesafe var mı, yok mu, o mesafeyi ayarlayamıyor, kopamıyor bir türlü onlardan. Bu yorumlara ne diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim terör konusundaki siyasi partiler ve terör konusundaki düşüncem çok açık ve net. Hangi siyasi parti olursa olsun, adı ne olursa olsun, her siyasi partinin çok açık, çok net terör ve terör örgütüne karşı tavrını ortaya koymalı.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Bütün hepsine değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hepsine, kesinlikle bütün terör örgütlerine karşı açık ve net tavrını koymalı. Bu açık ve net tavır konmadığı içindir ki pek çok sorun Türkiye’nin gündemine gelip oturabiliyor. FETÖ düne kadar terör örgütü değildi değil mi? Ne diyordu Erdoğan? “Aynı menzile yürüyorduk” diyordu. Şimdi sonra terör örgütü oldu.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Sizce FETÖ?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Terör örgütü, bu kadar açık. Bilmeyen mi var? Defalarca uyardık ya yanlış yapıyorsunuz etmeyin, yapmayın falan. Orduyu teslim ettiler, daha da önemlisi Milli Eğitim Bakanlığını teslim ettiler. Kim yaptı? Bunlar yaptılar. Çıkıp milletten özür dilediler mi? Hayır özür dilemediler. Siyaseten bedelini ödediler mi? Hayır bedelini de ödemediler. Böyle acı bir tabloyla karşı karşıyayız biz.

Bizim yapmamız gereken şu siyasi partiler olarak. Bütün siyasi partiler terör örgütlerine karşı çok açık ve net tavırlarını koymalılar. Bunun adı PKK olur, bunun adı YPG olur, bunun adı FETÖ olur, bunun adı efendim IŞİD olur, bunun adı El Nusra olur. Bakın “El Nusra terör örgütü müdür, değil midir” diye sorduğumda dedi ki yarım ağızla “El Nusra terör örgütüdür.” Putin’le yaptığı bir görüşmeyi basın mensuplarına şöyle anlatıyor Erdoğan, “efendim Putin bizden ricacı oldu El Nusra şu bölgeden çekilir mi diye. Biz de arkadaşlarımıza söyledik El Nusra o bölgeden çekildi.” Ne demektir? Terör örgütüyle bizim ilişkimiz var demektir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Salı günü grup konuşmasında “El Nusra terör örgütüdür” dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama Putin’le yaptığı bu görüşmenin ayrıntılarını basın mensuplarına söyledi. Peki ben yine sordum ona sen El Nusra’dan kiminle temas kurdunki El Nusra’yı o bölgeden çıkardın? Bu sorunun cevabı yok.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Vermedi diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Veremez. Çünkü destekliyordu.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim size çok teşekkür ediyorum. Şimdi bir reklama gideceğiz son bir soru hakkım ve en son sözü size bırakacağım.

Efendim şunu çok merak ediyorum, ileriye baktığınız zaman ne görüyorsunuz? 2019, onun ötesi? Mesela bir takım kaygılı olan kesimler var. Siz nasıl hissediyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç kimse kaygılanmasın, herkes düşünerek sandığa gitsin. Kendisini, ülkesini, geleceğini ve çocuklarını. Bizim demokrasiye ihtiyacımız var, birlikte yaşamaya ihtiyacımız var, bizim üretmeye ihtiyacımız var, bizim birlikte yaşama ve birlikte sevinmeye, birlikte üzülmeye ihtiyacımız var. Yani tasada ve kıvançta beraber olmaya ihtiyacımız var. Türkiye’yi gerdiler, çok gerildik, kavga noktasına geldik, zaman zaman gereksiz tartışmaların içine giriliyor. Türkiye’nin bunlardan kurtulması lazım ve bizim çocuklarımızın dünyanın en iyi okullarında okuması lazım. Eğitim sistemini yeni baştan, sıfırdan, yeni baştan inşa etmemiz lazım.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela bir ve beraber kalabilecek miyiz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir ve beraber kalacağız hiç kimsenin endişesi olmasın. Biz güçlü bir ülkeyiz, biz Milli Kurtuluş Savaşını veren bir ülkeyiz. Yani bu ülke öyle sıradan kurulmadı. Dolayısıyla hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Demokrasimizi, cumhuriyetimizi kuruluş günlerindeki gibi güvenle geleceğe taşıyabilecek miyiz efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle taşıyacağız kesinlikle. Çocuklarımız bu konuda yetkindir, gençlerimiz bu konuda duyarlıdır. Hiç kimse en ufak bir endişe taşımasın. Dolayısıyla biz ülkemizi çağdaş uygarlığa ulaştıracağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü hedefi yakalamak bizim ve çocuklarımızın görevidir.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim size hem çok teşekkür ediyorum, hem de bir son soru daha soruyum. Kimi seversiniz en çok hayatta, neyi seversiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ailemi tabi, yani ailemizi severiz tabi. Ailemiz, çocuklarımız hep birlikte mutlu olmak isteriz.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok sağ olun efendim, eksik olmayın.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.

İsmail KÜÇÜKKAYA- Evet efendim İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanına katıldı, aklımızdaki bütün soruları sorduk, o da yanıtladı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Yarın sabah görüşmek üzere hoşça kalın, esen kalın.