14.06.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, FOX TV’DE “ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI (9 HAZİRAN 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV'de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programının canlı yayın konuğu oldu.


İsmail KÜÇÜKKAYA- Ankara’dayız, başkentimizdeyiz, İsmail Küçükkaya’yla Demokrasi Meydanına hoş geldiniz. Bugün Demokrasi Meydanının misafiri CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Hoş geldiniz efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim. Seni görmek ister her bahtı kara.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tam marş onu söylüyor şimdi. Çok sağ olun efendim, nasılsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim sağ olun, siz de hoş geldiniz güzel Ankara’mıza.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sağ olun. CHP Genel Merkezindeyiz. Fakat biz böyle bir gün önce bizim ekip arkadaşlarımız geliyor ve biz de geliyoruz böyle yani insanların o kadar hoşuna gidiyor ki efendim ortak değerlerimiz müthiş. Şimdi dün grup konuşmasında da formdaydınız onu gördüm. Oradan da notlar çıkarttım, sorular sormak istiyorum. Efendim Türkiye’nin gündeminde bir kere Sedat Peker meselesi var, organize suç örgütü lideri olmakla itham edilen bir ismin ortaya attığı iddialar, sonra Sezgin Baran Korkmaz meselesi; bir otele çökme o oteldeki ağırlandığı iddia edilen isimler, kişiler, şunlar, bunlar çok. Ama bununla başlayacağım; en çok üzüldüğümüz konulardan biri bu Sayın Genel Başkan, müsilaj koalisyonu. Şimdi belediye sizin elinizde artık, Millet İttifakının ortak adayı olarak İmamoğlu. Fakat bu da yılların bir sorunu, işbirliği kaçınılmaz gözüküyor. Bir kere üzüntümüzü ifade etmek istiyorum ve siz ana muhalefet partisi lideri olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz, sorunun kaynağı ne ve çözümü ne efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, keşke olay bu noktaya gelmeseydi. Ben uzun yıllardır Marmara’nın korunması gerektiğini, bir iç deniz, dünyanın sadece bizde olan bir iç denizi, başka bir ülkede yok ve buranın gözümüz gibi korunması lazım. Etrafı tümüyle yerleşim alanları, doğal harikalar var, Kastro körfezini bilmem bilir misiniz olağanüstü güzel bir yer ve biz Marmara’yı bu hale getirdik. Şimdi Ergene Nehri var, İstanbul’un atık suları yeteri kadar temizlenmiyor, akıyor-ki 20-25 yıldır bakıyorlardı İstanbul’a- maalesef gerekli özeni göstermediler, bu noktaya geldik. Şimdi Çevre Bakanlığı bir toplantı yapıyor, bizim Belediye Başkanlarımızı da davet ediyorlar, neyse en azından bunu yapmaları devlet adabı açısından son derece güzel ve doğal ve biz bunu da olağan karşılıyoruz. Elbirliğiyle biz bu işi nasıl temizleriz diye yapıyorlar, uğraşıyorlar, bir şeyler yapacaklar, önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ama Allah aşkına şu Ergene Nehrinin doğduğu kaynağa bakıyorsunuz, denize aktığı yere bakıyorsunuz; bir taraf bembeyaz, öbür taraf simsiyah ve yıllardır böyle devam ediyor. Mecliste araştırma komisyonları kuruldu, mecliste önergeler verildi, defalarca söylendi, yapmayın etmeyin dendi, Marmara Denizi kirleniyor dendi, önlem alınmadı, alınmadı, alınmadı. TBMM araştırma komisyonunu kurdu, raporun gerekleri dahi yerine getirilmedi ve Erdoğan gitti Tekirdağ’da bir miting yaptı, “Ergene nehri içilecek duruma geldi” dedi, denize döküldüğü yerde. Ben de dedim ki, “madem içilecek durumda, o zaman saraya bağla ve iç kardeşim. Bak bakalım içilecek durumda mı değil mi?” Yanıltıyorlar mı, bilmeden mi konuşuyor nedir, bilemiyorum.
Bir; bakın bu konuda önlem almak gerekiyor süratle. Bunun nedenleri konusunda üniversiteler çalışıyor, ODTÜ de var bunların içinde, nedenleri araştırılmalı ve bu konuda süratle önlem alınmalı. Marmara Denizinin temizlenmesi konusunda ne gerekiyorsa yapılmalı. Bizden ne istiyorlarsa Belediye Başkanlarımız hazır zaten, her türlü katkıyı vermeye hazırlar, üstlerine düşen görevi yapmaya hazırlar, yeter ki merkezle yerel arasında samimi bir diyalog, samimi bir işbirliği kurulsun.
Ayrıca şunun yapılması lazım. Çevre hukukunun oluşturulması ve çevre mahkemelerinin kurulması lazım. Çevre artık 21.yüzyılın dünyasında en önemli alanlardan birisidir dolayısıyla çevre hukuku, çevre mahkemelerinin olması lazım, çevreyi kirletenler konusunda ya da çevre konusunda gerekli duyarlığı göstermeyenler konusunda da gerekli işlemlerin yapılması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili gelişmeleri takip ederken dün hiç beklemediğimiz bir yeni açıklama ortaya çıktı. Ulaştırma Bakanı bir televizyona çıktı ve dedi ki, Kanal İstanbul yapılırsa dedi Marmara’nın bu sorunu çözülür. Şimdi biz şaşırdık.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne ilgisi var?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi onu size sormak istiyorum da şöyle, bilim adamlarımıza, biz bilim insanlarımıza bakıyoruz çünkü hayattaki en hakiki mürşit ilim yani oraya bakıyoruz. Şimdi Naci Görür dilerim bu şakadır dedi. Çok güvenilir bir isimdir Naci Görür. Cemal Saydam’da keza öyle o da dedi ki, ne ilgisi var bunun dedi. Efendim siz bu Kanal İstanbul projesi ve Marmara’nın temizlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey şunu söyledim, eğer Kanal İstanbul’a herhangi bir ülke kredi verir veya gelirde ihalesini alırsa iktidara geldiğimizde Allah nasip ederse biz o projeyi durduracağız o ülkeyle de aramıza mesafe koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz. O şirketlerin Türkiye’de yatırım yapmalarının önünü tamamen keseceğiz. Çünkü Türkiye’ye hiç kimsenin ihanet etmeye hakkı yoktur. Ne demek Kanal İstanbul? Bir sürü kamu kuruluşu bu olmaz diyor. Ama onlar kafaya takmışlar Kanal İstanbul’u yapacağız neden? İstanbul’u rant alanına dönüştürmek ve İstanbul’u parsellemek istiyorlar. İstanbul’a yaptığınız ihanet yetmedi mi? Şu müsilaj bile hala sizin aklınızı başınıza getirmedi mi? Kanal İstanbul’u yapacağız konuşuyor efendim bu olursa müsilaj olmazmış. Hangi bilgi, hangi birikim, hangi deneyim, hangi akılla bunu söylüyorsunuz? Dediğiniz gibi bu konuda konuşması gereken bilim insanları. Bilim insanları konuşacak, araştırmayı yapacaklar, önümüze koyacaklar bizde bakacağız. Herhalde şaka yapmış diyor. Şaka değil efendim şaka değil. Rant bunların gözünü bürümüş. Vallahide billahi de gözünü bürümüş. Böyle bir rezalet olamaz. Kanal İstanbul için yapmayacakları, söylemeyecekleri hiçbir şey yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçtiğimiz günlerde uluslararası ajanslara bir haber düştü ben burada banka ismi söylemeyeceğim ama o haberde iki ayrı ajansta vardı. Şimdi uluslararası finans çevrelerinin artık günümüzde doğa, doğayı koruma, çevre konularında hassasiyeti biliniyor. Türkiye’de de bazı bankalar biz bu uluslararası hassasiyet nedeniyle bu Kanal İstanbul projesini finanse etmeyeceğiz diye bir takım anlaşmalar imzalamışlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, Türkiye’yi yönetenlerin dünyadaki gelişmelerden haberi bile yok. Bakın bütün uluslararası finans kuruluşları çevre konusunda duyarlı olmayan hiçbir yatırıma finans desteği vermeyecekler bunun kararını aldılar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu öyle bir şey mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi bu da öyle bir şey. Çevre tahribatı bu, doğayı mahvediyorsunuz, çevreyi mahvediyorsunuz, tarihi mahvediyorsunuz siz. Vermeyeceğiz diyorlar. Bakın bunların dünyadan daha haberleri bile yok. Eğer biz yeşil mutabakatı yani Paris sözleşmesini imzalamazsak Türkiye’deki ihracatçı Avrupa’ya mal ihraç ederken ekstra vergi ödeyecek neden? Paris sözleşmesini imzalamadın diye. Yeşil mutabakatı kabul etmedin diye. Yani ekstra vergi ödeyecekler. Peki bunun önlemini alan var mı? Bu konuda geliştirilen bir proje var mı? Dünyadan haberleri yok. Yarın ne olacak? İki yıl sonra bizim ihracatçı Avrupa’ya mal ihraç ettiği zaman diyecekler ki bir dakika siz yeşil mutabakatı imzalamadınız, Paris sözleşmesini imzalamadınız, çevre duyarlığınız yok, iklim duyarlığınız yok sizin mallarınızdan ekstra vergi alacağım. O zaman bizimkiler diyecekler ki, nereden çıktı bu? Kardeşim adamlar yıllardır söylüyorlar ve biz batının bir parçasıyız, batı uygarlığının bir parçasıyız, o sözleşmeyi biliyoruz. Bütün dünya biliyor. Bütün çevreciler bu konuda duyarlı. Bizimde gençler özellikle çevre konusunda çok duyarlı beylerin dünyadan haberi bile yok.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz içeriye de mesaj veriyorsunuz ama değil mi? Yani içerdeki işadamlarına, müteahhitlere, bankalara? Bu konuya katılmayın mı diyorsunuz onlara?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Katılmayın tabi. Katıldıkları andan itibaren çok büyük bedeller öderler. Zarar ederler. Bütün kamu kuruluşlarını bırakın bir tarafa bütün ticari kuruluşların temel hedefi kar elde etmektir, gelir elde etmektir hiç kimse zararına bir şirket kurmaz. Eğer siz Kanal İstanbul’a parayı yatırdığınız andan itibaren zarar edeceksiniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey soracağım efendim, acaba bizim burada görmediğimiz hani sizler rant filan diyorsunuz bizde böyle yapılaşma, beton filan diyoruz. Acaba bizim görmediğimiz iktidarın gördüğü, bildiği Sayın Erdoğan’ın ısrarının arkasında Türkiye’nin stratejik bir beklentisi ve kazancı olabilir mi bu Kanal İstanbul’dan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne kazancı olacak ben merak ediyorum ne kazancı olacak mesela? Hiçbir kazancı yok ne kazancı. Stratejik olarak ne kazancı olacak onu da bilmiyoruz. Çıkıp eğer böyle bir kazanç olursa zaten Erdoğan ballandıra ballandıra bunu anlatır. Yani şöyle kazancımız olacak, böyle kazancımız olacak, şu kadar kişiye istihdam yaratacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız, etrafında fabrikalar olacak. Ne olacak? Etrafında binalar olacak gene beton ekonomisi, gene beton ormanı. Yeşilliği beton ormanına dönüştürdüğünüz andan itibaren orada canlılar kalmaz müsilajı görmüyorlar mı bunlar? Birde karada müsilaj olacak. Yani Kanal İstanbul’u yapacaklar etrafına beton ormanları yapacaklar insanlar orada yaşayacakmış. İnsanlar orada nasıl yaşayacak? İnsan ağaç görmek ister, kuş görmek ister, karınca görmek ister, park görmek ister, gezmek ister, koşmak ister, eğlenmek ister. Siz bunların tamamını yok edeceksiniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi dün grup konuşmanızı bugünkü yayın için hazırlanırken dikkatle izledim hatta bazı bölümlerini ikinci kere izledim notlar aldım. Orada dikkatimi çeken sizin bu erken seçim konusundaki çıkışlarınız oldu. Bugüne kadar hiç yapmadığınız kadar net ve sert çıkışlar yaptınız. Ki bir gün önce gençlerle de buluştunuz biz onu dün demokrasi meydanında da sunduk onlara da öyle söylediniz. Şimdi siz artık deneyimli bir siyaset insanısınız, şimdi seçimler kaybettiniz, en son seçimi kazandınız. İşte koordine ettiğiniz ittifak Türkiye nüfusunun yüzde 65’inin yaşadığı belediyeleri kazandı sizin koordinasyonunuz altında. Erken seçim diyorsunuz ya efendim ne olacak? Erken seçime gidersek biz ne olur?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, Türkiye yönetilmiyor gerçekçi olalım yönetilmiyor. Türkiye savruluyor. Kimin ne yaptığı belli değil. Bakın çok net ve herkesin anlayabileceği bir örnek vereyim size. Akdeniz’de bizim bir gemimizde arama yapılacaktı Roma büyükelçiliğine diyorlar ki Türk gemisinde arama yapacağız. Büyükelçi diyor ki, bana izin verin Ankara’yla konuşuyum ve size dönüyüm. 4 saat Ankara’da kimse Erdoğan’a ulaşamıyor. Arama yapacağız diyorlar 4 saat geçti bir saat daha bana izin verin diyorlar. Bir saat geçiyor bir saat sonrada kimse ulaşamıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nerede o sırada Erdoğan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Erdoğan nerede? Erdoğan toplantılarda.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani ulaşamıyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, 5 saat geçiyor. Bakın, ya savaş olsaydı ne olacaktı? Çünkü Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmış. Sarayda ayrıca. Kim Dışişleri Bakanı?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çavuşoğlu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Diğerleri de konuşuyor, İbrahim Kalın’da konuşuyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama o da Cumhurbaşkanı Sözcüsü.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Peki niye dışişleri sözcüsü yok niye o konuşuyor? Dışişleri Bakanlığı neden devre dışı bırakıldı?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında dışişlerinin bir sözcüsü var ama çok konuşmuyor galiba.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Konuşturamıyorlar ki, konuşturmuyorlar artık. İbrahim Kalın konuşuyor. Milli Savunma Bakanı o da dış politikada aktör olarak geziyor gidiyor geliyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama o aktif.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İşte aktif o da gidiyor geliyor vs. falan filan. Tek elden yürümüyor. Bakın tek elden yürümüyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sistemde bir sorun mu var efendim onu mu demek istiyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sistemde bir sorun değil çok sorun var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Esas sorun ne sistemde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Esas sorun yönetilememesi ve bütün yetkilerin bir kişiye bağlanması. Bir kişiye bağlandığı için bizde güzel bir atasözü var bir koltuğa iki karpuz sığmaz. Siz bırakın iki karpuzu 50 tane karpuzu vermişsiniz koltuklar almıyor bunu. Yetişemiyorsunuz, çözemiyorsunuz sorunları. Resmi gazeteyi bile doğru dürüst çıkaramadı. Cumhuriyet tarihinde resmi gazetede hata olmazdı bunlar tarihte bile hata yaptılar. Dediğim gibi yönetilemiyor yani. Dolayısıyla sistemde ciddi bir sorunumuz var bu sorunun çözülmesi lazım. Dolayısıyla sorun nasıl çözülecek? Çözmek istemiyorlar. Artı çok kirlendi, ciddi bir çürüme var, devlette liyakat yok, devlette gerçekten ciddi bir çürüme var ve devletin yapısına bakıldığı andan itibaren tümüyle yandaşlara hizmet eden, belli çıkar gruplarına hizmet eden bir devlet yapılanması çıktı ortaya ve bunun üzerine hiç beklemediğimiz bir şey oldu mafyanın cumhur ittifakının üçüncü ortağı olduğu kapalıydı gayet açık bir şekilde, net bir şekilde ortaya çıktı ve Türkiye’nin temizlenmesi lazım, kirlilikten arınması lazım, temiz bir devlet yapısının ortaya çıkması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Seçimle olur mu bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunun tek çıkış yolu var seçim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gideceğiz seçime. Şimdi vatandaşın hakemliği son derece değerlidir. Demokrasilerde asıl olan vatandaşın hakemliğiydi. Sıkıştık mı gel kardeşim ben yönetemiyorsam sen seç bakalım kim yönetecek? Erdoğan kendisine güveniyorsa çıkar milletin karşısına der ki, şunlar var ya erken seçim istiyorlardı gelin erken seçimi yapalım onlarda boylarının ölçüsünü alsınlar. Benim ne kadar güzel bu devleti yönettiğimi görsünler ve bunun hakemliğini de halk yapsın. Türkiye bu kirlilikten arınmak zorundadır, Türkiye temizlenmek zorundadır, Türkiye iyi yönetilmek zorundadır. Sadece içerde değil dışarıda da devletin yapılanmasında da yeniden ama yeniden Türkiye’nin inşasına ihtiyacımız var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi mesela seçime gitsek diyelim bu sonbahar siz bu sonbahara da mı evet diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Valla ne zaman olursa.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu sonbahara da evet.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet, evet bu sonbaharda. Çünkü gecikilen her günün maliyeti artıyor. Topluma maliyeti artıyor. Esnaf öyle, kahveci öyle, simitçi öyle, pazarcı öyle, sanayici öyle, işadamı öyle, ben gidip görüşüyorum bu insanlarla, konuşuyorum. Mesela sanayici ben önümü göremiyorum, önümü göremediğim için yatırım yapamıyorum diyor. Dolar ne olacak bilmiyorum diyor, enflasyon ne olacak bilmiyorum diyor. İki Trakya büyüklüğünde alan artık Türkiye’de ekilmiyor. Çiftçi perişan oldu. Şimdi baktığınız zaman Türkiye’nin yönetilmediğini görüyorsunuz.
İsmail Bey, Allah aşkına söyler misiniz Merkez Bankasının 128 milyar doları kanuna aykırı bir şekilde Hazine ve Maliye Bakanı tarafından birilerine satılırsa ve kaçtan satıldığı bilinmezse bu olay bir hükümet devirmeye tek başına yeterli bile. Peki bundan Türkiye nasıl arınacak? Sandık koyarak, vatandaşın hakemliğine başvurarak. Belki vatandaş diyecek ki, 128 milyar doları götürmüşler ama bir 128 daha götürsünler tekrar oyumuzu vereceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İktidar bizzat Sayın Cumhurbaşkanı da bütün bu işlemlerin yasal olduğunu, mevzuata uygun olduğunu bu 128 milyar ve piyasa koşullarına göre yapıldığını söylüyor efendim. Hani bir anlaşma imzalamışlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yasal olduğunu hiç söylemedi. Merkez Bankasının kasasında dedi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Türk lirası diyorlar aslında. Yani dolarlar satılmış olabilir ama Türk lirası karşılığı duruyor demeye getiriyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O da piyasada diyor. Yok öyle bir karşılık.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yok mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim. Merkez Bankasının şuanda net rezervi söyleyeyim size tam rakamı söyleyeyim size, Merkez Bankasının net rezervini söyleyeyim. Eksi 47 milyar 600 milyon dolar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu ne demek efendim eksi 47 milyar ne demek?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu demek, Merkez Bankasında hiç 1 dolar dahi ya da 1 cent dahi kendisine ait bir para yok bu para dışarıdan alınıp getirilip ödünç olarak alınıp getirilip Merkez Bankasının kasasına konan para. Para var deniyor ama bu paranın 47 milyar 600 milyon dolar var deniyor ama bu para başkasının parası. Yani siz gidersiniz birisinden borç alırsınız harcama yaparsınız. Para sizin paranız mı? Hayır zamanı gelince bunu ödeyeceksiniz. Buna swap diyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani bizim Merkez Bankamızda şimdi bu 128 milyar dolar bu işlemlerden sonra gittiği gibi biz eksideyiz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Eksi 47 milyar 600 milyon dolar eksideyiz IMF tanımına göre. Başka tanıma göre daha fazla.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte bunu da ülkenin ana muhalefet lideri iddia ediyor çıkıp bunu söylemeleri lazım o zaman böyle değil.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bu Merkez Bankasının zaten bilançolardan yayınladığı hesaplardan çıkıyor ben çıkarmıyorum bunu. Bu ülkenin bütün iktisatçılarına sorun bu rakamı veriyor. Bizde onları alıyoruz. Kendi iktisatçılarımızda var onlara da baktırıyoruz zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki dönelim, diyelim bu sonbaharda sizin istediğiniz gibi sadece siz değil bu arada Babacan’da, Akşener’de, millet ittifakının diğer ortakları…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ülkesini seven herkes söylüyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne söylüyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Herkes diyor ki, sandığı koy kardeşim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Diyelim sonbaharda seçim var efendim Kasım’da. Ne olacak orada, biz ne göreceğiz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Millet ittifakının iktidarını göreceksiniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İktidar değişecek?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Değişecek.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz ve dostlarınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çünkü ben bu ülkede yaşayan insanların ferasetine inanıyorum. Bu ülkede yaşayan insanlar Türkiye’nin yanlış yönetildiğini görüyorlar. AK Partili kardeşimde görüyor bunu, MHP’li kardeşimde görüyor bunu. Bir ülkede böyle yönetilemez, bir ülke böyle perişan edilemez. Bir ülkede yaşayan 83 milyon kişi Londra’daki bir avuç tefeciye teslim edilemez. Kahveciyi perişan edemez, simitçiyi perişan edemez, sanayiciyi perişan edemez. Bakıldığı zaman Türkiye’nin yönetilmediğini görüyorsunuz. Saraydaki kişi etrafa bakıyor sarayda herkes memnun. Sarayın dışında ayrı bir dünya var. İki dünya yaşıyor Türkiye sarayın dünyası, sarayın dışındaki dünya. Sarayda sadece Erdoğan yok onun birde beslemeleri var. Onunla beraber çalışan insanlar var. O insanların her birisi neredeyse ayrı ayrı birden fazla yerden maaş alıyorlar. Bir maaş alan, iki maaş alan, üç maaş alan, beş maaş alan var ve bu maaşlar öyle ben diyorum ki, her bir yerden 10 bin lira. 10 bin liradan çok daha yüksek alan var artı ayrıca aylığını dolar olarak alanda var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey söyleyeyim mi, bu Deniz Yılmaz sizin milletvekiliniz var ya efendim inanılmaz çalışıyor görüyorum onu. Böyle belgeler filan koyuyor. Dünde işte bir bürokratın yine iki maaş aldığını, üç maaş aldığını filan ortaya koymuştu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Dolar bazında, Türk lirası bazında alınan paralar…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Evrak koyuyor ortaya.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi tabi. Zaten yönetim kurulu kararıyla alıyorlar bu paraları alıyorlar. Dışarıda ne kadar var? 10 milyonun üstünde işsiz var İsmail Bey 10 milyonun üstünde işsiz var. Bu vicdansızlık değil mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi siz seçime giderken mesela ne diyeceksiniz halka? Diyeceksiniz ki mesela halkımıza, biz gidiyoruz millet ittifakı adayı olarak ve millet ittifakı olarak ne diyeceksiniz yani ne için size oy versinler?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’yi yeniden demokratik anlamda yeniden inşa edeceğiz. Güçlü parlamenter sisteme geçeceğiz, tek adam rejiminden Türkiye’yi kurtaracağız, siyaset kirlilikten arınacak, temiz bir siyasetle yolumuza devam edeceğiz. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde AB’de hangi demokratik standartlar varsa kendi ülkemize getireceğiz. İsmail Bey, şimdi bekliyorlar AB fasıl açsın bizde düzenleme yapalım. Arkadaş niye fasıl açsın, niye bekliyorsun? Yani bizim insanımız üçüncü sınıf demokrasiye mi layık? Kardeşim sen oturursun bütün demokratik standartları kendi ülkende yasalaştırırsın dönersin AB’ye ne standardı diyorsun kardeşim ben hepsini yaptım zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama hukuk reformu açıyorlar efendim paket açıklıyorlar sürekli. Mesela geçtiğimiz haftada bir paket Adalet Bakanı söyledi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne oldu? Bir sürü açıkladılar hiçbirisi olmadı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sonuç mu üretmiyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim parlamentoya gelmiyor bunlar. Laf olarak söylüyorlar. Ne diyorlardı? Sabahın 6’sında evler polis tarafından basılmayacak. O laftan sonra bir sürü insanın evi sabahın köründe basıldı bilmiyor muyuz? Biliyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Daha dün Öymen yazıyordu işte evime geldiler sabah 5’te diyordu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet sabahın köründe evime geldiler diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tutuklama istisnai olacak diyorlardı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi buyurun bir tweet atın bakalım nasıl gözaltına alınıyorsunuz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İçeri girersiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Kadınlarda çıplak arama yapıldı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu iddia doğru mu efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim iddia doğru değil efendim yönetmelik böyle. İçişleri Bakanlığı yönetmeliğine göre çıplak arama yapacaksın diyor. Orada güvenlik güçlerini suçluyorlar. Güvenlik güçlerinin suçu yok ki, İçişleri Bakanlığının çıkardığı yönetmelik çıplak arama yapacaksın diyor. Kadınları soyuyorsunuz çıplak arama yapıyorsunuz. Bu insan haklarına aykırı değil mi? Yönetmelik değişti mi? Hayır değişmedi. Şuana kadar benim bildiğim kadarıyla o yönetmelik aynen yürürlükte.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi izin verirseniz efendim bizim bağımsızlığımızın bizim holdingimiz filan yok biz bağımsız bir kanalız, biz başka hiçbir yerden de geliri olan bir kanal değiliz. Biz halkımızın teveccühü reklamlarımızla ayaktayız. Bir reklamlara gidelim. Sevgili Türkiye’m reklamlardan sonra Kılıçdaroğlu’yla sohbetimiz devam edecek. Ama öyle bir aktı ki, seçim, neden, ne vaat edecekler hepsi. Fakat bir tek şey kaldı cumhur ittifakının karşısına millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Bir kere bununla başlayacağım. Sonra Sedat Peker organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan Peker’in iddiaları. Sonra akıp gideceğiz 11’e kadar.
Erken seçim çağrılarıyla başlamıştık, vaatlerini de sormuştuk en son en kritik noktaya gelmiştik, en tehlikeli noktaya. Sayın Kılıçdaroğlu, sizde şimdi bu en tehlikeli nokta diye söylüyorsunuz ya şimdi sizde artık erken seçimi çok daha güçlü ve gür bir sesle dile getiriyorsunuz…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’nin çıkarı için.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Türkiye’nin çıkarı için ve vaatleriniz var biraz evvel ifade ettiniz. Türkiye’nin kaderini değiştirmekten bahsediyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’yi demokratikleştireceğiz, yargıyı bağımsız kılacağız, Cumhurbaşkanı tarafsız olacak, Cumhurbaşkanı günün 24 saati konuşmayacak, Cumhurbaşkanı erdemli olacak, bilgili olacak, birikimli olacak, Cumhurbaşkanının devlet deneyimi olacak ve Cumhurbaşkanı dediğimiz kişi gerçekten de toplumun Cumhurbaşkanı olacak, saygınlığı olacak. Artı ekonomide yapacağınız yatırımlar üretime dönük olacak, eğitim sistemi tamamen tepeden tırnağa çağdaş bir eğitim sistemi olacak. Eğitim sistemi üretime dönük olacak. Çocuklarımız ne kadar nitelikli sorular sorarlarsa o kadar eğitim sistemi başarılıdır diyeceğiz. İşsizliği önlemek için üretimi bütün Anadolu sathına yaymamız gerekiyor. Binlerce çocuğumuz, milyonlarca çocuğumuz evladımız üniversite mezunu evlatlarımız işsiz ve bunlar umutlarını dışarıya bağlamışlar. Dolayısıyla ben gençlere de anlatıyorum zaman zaman konuşuyorum. Sakın ola ki umutsuzluğa kapılmayın Türkiye güçlü bir ülkedir, sadece kötü yönetiliyor ama iyi yönetildiği zaman göreceksiniz herkesin işi, herkesin aşı olacak ve bu ülkede, bu coğrafyada hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Huzurlu bir Türkiye’yi, barışık bir Türkiye’yi, insanların görüşleri farklı olabilir İsmail Bey, A Partisi, B Partisi, C Partisi bu kavga etmemizin nedeni değil ki. Tam tersine düşüncelerimiz, fikirlerimiz farklı olabilir ve birbirimizden yararlanmış olabiliriz. Aykırı düşüncelerin her zaman için lanetlenmemesi veya aykırı düşünceyi ifade eden kişinin tutuklanıp atılmaması bunlardan vazgeçmemiz lazım. Aykırı düşünce varsa oturulur bakılır, konuşulur onun düşüncesidir. Sonunda hakem kim? En büyük hakem halktır demokrasilerde. Sandığa gider oyunu verir başımızın üstünde deriz ki geldi ülkeyi yönetecek. Ve şunu mutlaka gerçekleştireceğiz temiz siyaset, ahlaklı siyaset. Devlette liyakat, adalet. Devletin dini adalettir bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi biz bu seçime giderken iki sistem yarışacak. Hem Sayın Erdoğan, hem Sayın Bahçeli şunu söylediler, bizim adayımız yani cumhur ittifakının adayı Erdoğan’dır. Şimdi karşısında birde millet ittifakı olacak benim anladığım kadarıyla…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir üçüncü ittifakı daha var onların mafya. Cumhur ittifakının bir şeyi daha var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne demek istiyorsunuz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle demek istiyorum, yani bir mafya lideri için özel af yasası çıkarıldı, çakarlı araba kullanılıyor, ona da koruma verildi mi verilmedi mi bilmiyorum. Anadolu’yu geziyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çakıcı’yı mı söylüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani isim telaffuz etmek istemiyorum ama yani dolayısıyla en büyük desteğimiz odur, bildiri yayınlıyor muhalefeti eleştiriyor. İsmail Bey, Allah aşkına dünyanın hangi demokrasisinde mafya liderleri iktidarı destekliyoruz diye bildiri yayınlarlar, muhalefeti eleştirirler? Türkiye bu hale geldi. Bildiri yayınlıyor altına basıyor imzayı cumhur ittifakını destekliyoruz diyor muhalefeti de eleştiriyor ve bu mafya düşünebiliyor musunuz? Türkiye bu kadar kirlenir mi, bu kadar çürür mü?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Akışı siz değiştirmiş oldunuz, ben baştaki yere bir daha döneceğim. Mafya dediniz ya Sedat Peker mafya mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yeraltı dünyasının önemli aktörlerinden birisi kendisi de söylüyor zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Organize suç örgütü lideri olmakla itham edilen birisi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki onun ortaya attığı iddiaları nasıl karşılıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, gördüğümüz kadarıyla bunların bir kısmı zaten daha önce ifade edilmişti, rakamlarda verilmişti, parlamentoda konuşulmuştu, parlamento tutanaklarına geçmişti ama bunlar iktidar partisi muhalefetin bir suçlaması olarak bunu kamuoyuna sundu böyle bir şey yoktur dedi. Fakat şimdi bizzat işin içinde olan kişi kamuoyuna açıkladı yer verdi, zaman verdi, gün verdi, kişileri verdi, adresleri verdi evet dedi eğer suçluysak bende suçluyum dedi biz bunları yaptık dedi. O kadar ayrıntıya girdi ki, Erdoğan’ın dağıttığı kahveleri ben verdim dedi. İsmail Bey, bir ülkenin Cumhurbaşkanı kahveleri alır parasını devletin ödemediği bir kahveyi veya partinin ödemediği bir kahveyi alır millete dağıtırsa ne olur?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu doğru olabilir mi efendim? Mesela iktidar partisi Sedat Peker’in kahvelerini aldı dağıttı o böyle iddiada bulunuyor ve hiç para pul ödemiyorlar öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İktidar sahipleri bir şey söyledi mi, böyle bir şey olmadı dedi mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Açıklamaları lazım o zaman değil mi? Biz almadık ya da aldık parasını verdik diye.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın zaten işin temeli de orada. Yapılan açıklamalara iktidar kanadının dut yemiş bülbül gibi susması.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sükut ikrardan gelir biliyorsunuz. Evet biz bunları yaptık diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ya da mafya liderinin sözüyle biz siyaseti belirletmeyiz onu muhatap almayız demeye getiriyor olabilirler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Savcı harekete geçer.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Niye geçmiyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yukarıdan talimat gelmediği için. Savcı harekete geçse bütün bu pislikler çıkacak ortaya zaten. Zaten devletin çürümüşlüğünü sadece bir alanda sarayda değil yani bu kadar ağır iddialar varken eğer bir kişi çıkıp savcıya talimat verip veya savcı talimat almaksızın zaten yasaya göre doğrudan doğruya soruşturma açması lazım bu doğru mudur, yanlış mıdır diye. Kıbrıs’taki gazetecinin öldürülmesi. Adres verdi mi? Verdi. Kardeşini verdi mi? Verdi. Çağırdı mı kardeşi? Savcı çağırdı. Sordu mu? Sordu. Aynen ifade edildiği gibi kendisine de görev verildiğini Kıbrıs’a gittiğini anlattı mı? Anlattı. Gazeteci öldü mü? Öldü. Kıbrıs’ta soruşturma açıldı, komisyonlar kuruldu, parlamento harekete geçti Türkiye’de verdiğimiz önergeler AK Parti ve MHP tarafından reddedildi. Ne demektir bunlar? Araştırmayın, soruşturmayın demektir bunları. Biz bir halt ettik doğru ama bunları soruşturmayın, araştırmayın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim ifade ettiniz ya bu iddiaların büyük bir kısmını bizde biliyorduk ve dile de getirdik diye. Geçtiğimiz günlerde Ahmet Şık’ın bir röportajı vardı yanlış hatırlamıyorsam Ruşen Çakır’la bir programında konuşmuşlardı. Dedi ki, bunların çoğu biliniyor aslında çok da konuşuluyor fakat bunları bugüne kadar dile getirenlere vatan haini diyorlardı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Vatan haini diyorlardı, dışarıdan efendim destek aldınız diyorlardı bir sürü suçlamalar yapılıyordu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi niye bu gündem oldu da böyle büyük gürültü yarattı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İçerden çünkü olayın içinde olan kişi anlatıyor bunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sedat Peker.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet yani olayın içindeki kişi anlatıyor bunları. Yer veriyor, isim veriyor, zaman veriyor her şeyi veriyor. Yani dolayısıyla bunlar oldu diyor. Bakıyorsunuz zaten bunlar doğru. Eğer suçluysam diyor içinizde en az suçlu olan benim diyor. Bunu da söylüyor zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki efendim şimdi biz tabi burada üzülüyoruz yani ülke olarak ben hani bu ülkenin yurttaşı olarak bu meselelerden üzülüyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, seçimi bunun için istiyoruz zaten. Bu kadar kirlenme olmaz. Milli Kurtuluş Savaşını vermiş bir devlet bu kadar çürütülemez, bu kadar kirlenemez bir devlet yani. Siz devleti böyle çürütemezsiniz, kirletemezsiniz. Cumhur ittifakı diyorsunuz Allah aşkına bu ittifaka bakar mısınız? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan 128 milyar doları buharlaştırdılar bunlar. Bunların yatacak yeri yok. Gerçekten de yok yani. İhaleyi seçtikleri adamlara veriyorlar ihaleyi dünyanın ihalesini veriyorlar zaten. Yazıktır günahtır. Devlet dediğiniz kurumun saydam olması lazım. Vatandaştan vergi alıyorsunuz kardeşim aldığınız vergiyi nereye nasıl harcadığınızı açıklayacaksınız en azından. Bu bile yok. Sayıştay’a müdahale ediliyor, raporlarına müdahale ediliyor denetim yapılmasın diye. Şimdi bakın, İçişleri Bakanı kalktı bir açıklama yaptı değil mi? Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para veriliyor dedi yani rüşvet. Bir siyasetçiye yeraltı dünyasının bir aktörü neden her ay 10 bin dolar para versin? Bu siyasetçiyi biliyor muyuz? Herkes konuşuyor, gazeteler yazıyor. Peki Erdoğan’ın sesi çıkıyor mu? Bu siyasetçinin AK Partinin Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi olduğunu da herkes biliyor. Ses var mı?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz biliyorsunuz bu ismi değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim gazeteler yazıyor zaten bizde biliyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Herkesin konuştuğu isimden bahsediyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama Sedat Peker dedi ki, ben öyle 10 bin dolar filan vermiyordum dedi çanta dolusu paraları arabasına koyuyordum dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet yani çok daha fazlasını veriyordum dedi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aynı kişiden mi bahsediyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başka kişi olamaz. Peker şunu söyler, bunu söyler bilmiyorum ama bu iddiayı yapan İçişleri Bakanı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- 10 bin dolar meselesini?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi şimdi önemli olan burada o İçişleri Bakanı. Emniyet istihbarat ona bağlı, jandarma istihbarat ona bağlı ve İçişleri Bakanı devletin televizyonunda diyor ki her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var. Bunu saklamak suç yasalara göre savcılığa suç duyurusunda bulunman lazım. Saklıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz Meclis Başkanına çağrıda bulundunuz o da buna bir karşılık verdi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Meclis Başkanına çağrıda bulundum mektup yazdı cevap bekliyor. Siyasetçinin adını verin diyor. 288 AK Partili milletvekili töhmet altında. Hatta bana göre 600 milletvekili töhmet altında. Meclis Başkanı neyse en sonunda bir mektup yazdı bana ismi verin dedi. Verir mi ismi? Asla vermeyecektir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Öyle mi? Ama savcıya vereceğim dedi Sayın Soylu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim hangi savcıya verecek?
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte bununla ilgili kim hangi savcı açacaksa bunu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim açacak?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Açamazlar mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim biliyor zaten. Bu aslında saraya gözdağıdır. Bakın o konuşmada ayrıca İsmail Bey o konuşmada ayrıca hiç gereği yokken 17-25’e yollama yaptı Sayın Soylu. Bakanların çocuklarının evlerindeki para sayma makinaları aldıkları rüşvetin para sayma makinalarını gündeme getirdi yani Erdoğan’a diyor ki, ben 10 bin dolar rüşvet alanı biliyorum, para sayma makinaları yine gündemde eğer bana bir şey olursa ne diyor az alan çok, çok alan çok mu birde öyle bir cümle kullanıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Azdan az gider, çoktan çok gider dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çoktan çok gider yani asıl senden gider benden de gider ama asıl senden gider. Verdi mi gözdağı? Verdi. Savcı harekete geçti mi? Asla geçmedi. Soylu’yu çağırıp da Erdoğan ya arkadaş sen çok ciddi bir iddiada bulunuyorsun seni İçişleri Bakanlığına atayan benim, böyle bir iddiada bulunuyorsun bu kişi kim bana söyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Belki de konuştular bilmiyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim çağıramaz ve konuşamaz ve kamuoyuna açıklayamaz. Neden diye soracaksınız. Rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi tayin eden bir Cumhurbaşkanı ayda 10 bin dolar rüşvet alan bir kişiyi niye açıklasın onu da herhalde büyük bir ihtimalle başka bir yere büyükelçi atayacaktır. Bana göre o kişiyi de Washington’a atasın veya Moskova’ya atasın veya Tokyo’ya atasın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bütün bu gelişmeler tabi AK Partide büyük bir organizasyon şimdi onun içinde de bir takım çalkantılar yarattığı konuşuluyor siyaset kulislerinde. Dün akşam Barış Yarkadaş’ta kanallardan birinde konuşuyordu dedi ki, AK Partinin içindeki emniyet kökenli milletvekilleri Sayın Erdoğan’a gittiler ve bu konulardaki rahatsızlıklarını ifade ettiler ve hatta bunların araştırılması gerektiğini söylediler dedi bilmiyorum Yarkadaş’ın dün akşam aktardığı iddialar. 
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, şimdi AK Partinin içinde gerçekten son derece düzgün, ülkesini seven ve bunlardan rahatsız olan bir grup milletvekili var zaten biz bunları biliyoruz yani. Oradakilerin tümünü suçlamak doğru değil yani en azından milletin verdiği oya saygı duymamız lazım ve bu rahatsızlarını değişik zamanlarda dile getirdiklerini belli alanlarda dile getirdiklerini de gayet iyi biliyoruz. Bu konu parlamentoda görüşülürken bizim milletvekillerimiz kürsüye çıkıp anlatırken AK Parti milletvekillerinin hiç bu konuya girmediklerini ve tamamen sessiz kaldıklarını da gayet iyi biliyoruz. Şimdi bu rahatsızlığın Erdoğan’a iletilmesi önemli. Ama Erdoğan’ın bu rahatsızlığı giderme şansı yok. Çünkü işin içinde bizzat Erdoğan’ın kendisi var zaten, yakın çevresi var zaten. Erdoğan’ın kendisi ve yakın çevresi varsa hiçbir savcı buna giremez zaten. Savcının girmemesinin nedeni de o.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki o zaman ne olacak efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Seçim olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Seçim tek çıkış bu. Yani hukuken bir şey olmaz diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hukuken olmaz. Niye olmaz? Çünkü savcının harekete geçmesi için saraya bakıyor. Savcı harekete geçerse kendisine dokunacak. Bu işi kapatmamız lazım diyor. Verdiği talimat asla bu konularda konuşmayacaksınız. Bütün millet konuşuyor kardeşim nasıl konuşmayacaksınız. Suçlanan sizsiniz çıkıp cevap vereceksiniz, bu yanlıştır diyeceksiniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama şeyde oldu ya efendim bakın benzetmek hani aklıma geldi sadece benzetmek gibi olmasın ama şimdi Ruhsar Pekcan meselesinde de krizi şöyle yönettiler. Şimdi sizler muhalefet olarak konuştunuz ama Ruhsar Pekcan’la ilgili hiç konuşmadılar ve işte unutuldu gitti.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Savcı soruşturma açmadı. Sadece bakan olarak ayrıldı gitti. Ama Ruhsar Pekcan’ın elinde Erdoğan’ı zora sokacak hiçbir bilgi yoktu. Ama İçişleri Bakanının elinde Erdoğan’ı, yakın çevresini, ailesini, MYK’yı zora sokacak çok bilgi var. O nedenle ona dokunamaz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama efendim bir şey soracağım, Erdoğan’ı tanıyoruz şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle tehd7ide pabuç bırakacak bir kişi mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Maalesef bırakıyor. Niçin? Trump’ın mektubuna ne yaptı? Bir şey yapmadı. Papaz’ı serbest bırak dedi tak diye Papaz’ı serbest bıraktı. Merkel telefon etti gazeteciyi hapisten çıkardılar eline bir başka mahkemenin tutuklama kararını verdiler havaalanına götürdüler uçağa bindirip Almanya’ya gönderdiler. Bunlar unutulmasın. Bakmayın içerde afra tafra atıyor asarım keserim falan filan ama hepsi hikaye. Eğer siz ülkeyi yönetirken temiz değilseniz sizi kullanırlar. Malvarlığı dolayısıyla bir kişi tehdit edilir mi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir numaralı koltuğunda oturan kişiye malvarlığı dolayısıyla tehdit ediliyor çıkıp şunu söylemiyor araştırmazsanız namertsiniz kardeşim. Benim malvarlığım dolayısıyla vermeyecek hesabım yoktur diyemiyor. Peki bu malvarlığı nerede? Türkiye’de değil. Bir kısmı Türkiye’de bir kısmı dışarıda bu söyleniyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunlar iddialar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ama iddiayı yapan ben değilim. İddiayı yapan, söyleyen Amerikan Başkanı. Çünkü dünyadaki bütün dolar hareketlerini Amerika kontrol eder. Etmesi de lazım kendi milli parası. Avroyu da Deutsche Bank kontrol eder çünkü…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Avrupa Merkez Bankası.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Merkez Bankası evet. Dolayısıyla Türk lirasını da biz kontrol ederiz. Değeri varsa tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Sedat Peker’in iddiaları bir yere doğru gidiyordu fakat sonra biranda Sezgin Baran Korkmaz diye de bir şey ortaya çıktı. Orada da vahim iddialar sözkonusu. İşte yine el değiştirmeler çok üzülerek ifade etmeliyim ama bugün gazetelerde her yerde var tırnak içinde “çökme” tabirleri yok o oraya çöktü bu buraya. Yani 21.yüzyılda bu kelimelerin bu kadar yaygın olarak kullanılması ülkemizde tabi hazin bir tablo ama.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Mafya dili. Şimdi her alanın kendine özgü dili vardır tıp dünyasının ayrı dili vardır, hukuk dünyasının, edebiyat dünyasının, mühendisliğin her birisinin ayrı dünyası. Mafyanın da kendi kültürü vardır kendi dünyası vardır, kendi kuralları vardır. Bir yeri alıyorsanız oraya çöktüm diyorsunuz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ona da baktınız mı efendim burada da çünkü 100 milyonlarca dolardan bahsediliyor Sezgin Baran Korkmaz. İddialar var işte oteller…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Amerika’da başlayan soruşturma var, kara para aklama soruşturması var, Türkiye’ye geldi Türkiye’de soruşturma açıldı. MASAK bir rapor verdi evet dedi malvarlıklarına el konulması lazım. Malvarlıklarına el konuldu, bazı insanlar tutuklandı. Arkasından çağrıldı kendisi bu kez MASAK’tan bir rapor İçişleri Bakanıyla görüştüğü söyleniyor. Evet görüştü. Biz bunu biliyoruz, biz bunu dillendirdik hep.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sezgin Baran Korkmaz İçişleri Bakanıyla görüştü mü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi tabi. Bütün bunların hepsi yapıldı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O iddialar doğru mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette doğru efendim. Sonra Sezgin Baran Korkmaz’a yurtdışına çıktı dediler, yurtdışına çıkışı için izin çıktı mahkeme yurtdışına çıkış yasağını kaldırdı, malvarlığı üzerine konulan tedbirleri kaldırdı. Tedbirlerin ivedilikle kaldırılması yönünde talimatı veren savcı yardımcısı adalet bakanlığında şuanda bakan yardımcısı. Bunların hepsini biliyoruz. Ben bunların hepsini Salı grubu toplantısında hepsini dile getirdim. Şimdi bu kişi…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Burada da politik bir şey var mı? Sezgin Baran Korkmaz para bu işlerde de politik bağlantı var mı efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- MASAK niye iki ayrı rapor düzenler? Birisinde el koyun malvarlığına kara para aklama vardır aradan bir süre geçiyor aynı MASAK aynı kurum hayır burada bir şey yoktur malvarlığındaki tedbiri kaldırın diyor. Siyasi tercih olmadan, siyasi yönlendirme olmadan bürokrasi bu siyahtı siyah dediğine üç gün sonra bu beyazdır diyebilir mi? Tamamen siyasi tercihin, siyasi yönlendirmenin sonucunda. Yurtdışından geleceğim diyordu gelebilir mi? Gelmez efendim gelemez efendim niye gelsin. Dışarıya gönderdiler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte otelinde de bazı siyasileri, hukuk mensuplarını, yargı mensuplarını, bazı gazetecileri ağırladığı, özel uçağıyla siyasilerin bir yerlere gidip geldiğini filan iddia ediyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kirlenme bütün dokulara sirayet etmiş vaziyette yargıda olmak üzere. Yargının bütün mensuplarını değil yani belli gerçekten hakimlik yapan, savcılık yapan çok değerli bir kitle var. Bu kitleye saygılıyım her zaman ama çürümüş bir yapıda var, o çürümüş yapıyı siyasi iktidar koruyor, onları belli yerlere getiriyor, onlar aracılığıyla onlardan alınan talimatlarla istedikleri kararı veriyorlar. Yani şunu mahkum edin dediği zaman iddialar hazırlanıyor süratli bir şekilde mahkum ediliyor. Şunu serbest bırakın dedikleri zamanda onu serbest bırakıyorlar. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Mafya devleti nasıl ele geçirir? Rüşvetle ele geçirir. Devleti nasıl ele geçirir? Götürür siyasilere para verir, siyasileri besler, siyasileri besledikten sonrada kendisinin yapacağı işler konusunda emniyetin harekete geçmemesini, savcının harekete geçmesini sağlar. Yaptıkları noktada bu.
Bakın İsmail Bey, ben şuna güveniyorum. Bizim emniyet teşkilatına güveniyorum. Bakın emniyeti siyasi baskı olmasın bütün bu pislikleri temizler. Hepsini biliyorlar aslında bilmemeleri mümkün değil hepsini biliyorlar. Ama o dürüst, namuslu emniyetçilerinde elleri kolları bağlı bir şey yapamıyorlar. Yoksa bütün bu kirliliklerden arındırabilirler. Biz bunu yapacağız. Emniyete diyeceğiz ki kardeşim diyeceğiz senin temel görevin vatandaşın huzurudur. Kilolarca eroin gelecek, kokain gelecek yakalanacak hiçbir savcı korkudan dava açamayacak. Akıl alacak şey değil. Gencecik çocuk tweet attı diye sabahın köründe evini basıyorsunuz milyarlarca dolarlık kokaini getiriyorsunuz, eroini getiriyorsunuz savcı soruşturma açmıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi ben çok dolaşıyorum ya efendim işte orada bizim polislerimiz var böyle özellikle genç polisler pırıl pırıl böyle fotoğraf çektiriyorlar, sohbet ediyoruz. Dedim yayınlamayın diyorum. Niye diyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başınız belaya girmesin diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Benle fotoğraf çekinince. Yok abi diyorlar biz AK Partinin değil, CHP’nin, MHP’nin herhangi birinin değil biz devletin polisleriyiz diyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamam istediğimiz o.
İsmail KÜÇÜKKAYA- O kadar yaygın ki bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Çünkü onlarda bu kirlenmeden şikayet ediyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey soracağım efendim. Sizi dinlerken aklıma şimdi geldi. Tamam siz seçim diyorsunuz bunun çıkışı ama şimdi mesele Erdoğan başka bir çıkış mesela şimdi temizlenmek için diyelim bu iddialarla ilgili doğru değilse de doğru olmadığı ortaya çıksın diye. Şöyle yapsa mesela ya da ben olsa olsa demeyim siz mesela seçime gidene kadar da Erdoğan güçlü bir lider ve ülkeyi yönetiyor şimdi ne dese yapabilir. Birkaç adım söyleseniz mesela bunları bunları yapsa.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir; TBMM’de bir araştırma komisyonu kuracak. Bütün partiler ki çoğunluk yine AK Partide olacak milletvekilleri olarak bir araştırma komisyonu. Bütün bu iddialar araştırılacak. Çünkü olay siyasidir, adli olmaktan çok fazla siyasidir ve siyasi kirliliği temizleyecek olanda TBMM’dir. Orada kurulması lazım. Biz bu konuda önerge verdik zaten ama önergelerimizin tamamı reddedildi. Hayır bu araştırılmasın diyorlar. Konuşun. Hayır konuşulmasın diyorlar. Eğer bunu yapabilirsek zaten o bürokratlar davet edilir, diğerleri davet edilir gelin arkadaşlar ya bu nedir, bu rezalet nedir diye. FETÖ konusunda araştırma komisyonu kuruldu değil mi? Rapor yayınlandı mı? Yayınlandı. Niye yayınlanmıyor?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu 15 Temmuz’a ilişkin?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Niye yayınlanmıyor? Yayınlayamıyorlar çünkü millet gerçekleri görmesin istiyorlar. Bu kadar kirlilik varken, bu kadar rezalet varken paçalardan akıyorken ya arkadaş bunu siyasi olarak meclis toplansın çoğunluk zaten sizde biz bürokratları çağıralım bu kirlilik nerededir, nereden çıkıyor, ilgili savcıları çağıracağız gelin kardeşim siz bu soruşturmaları… Savcı suç işliyor şuanda. Soruşturma açmamakla görevli savcılar suç işliyorlar. Peki ona bakan kim? Hiç kimse. Dumura uğramış bir yapıyla karşı karşıyayız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mecliste soruşturma komisyonu kurulsa aslında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İlk adım atılacak. İlk ve önemli, deliller toplanacak siyasiler varsa yüce divana yani Anayasa Mahkemesine gidecek veya cumhuriyet savcılığına gönderilecek kardeşim biz bu delilleri bulduk şimdi ayrıntılara girin. Emniyet girsin, siz girin, istihbaratçılar girsinler bu rezalet nedir bu temizlensin. Bu olabilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında bu yapılabilir.
Kemal KILIÇDAROĞLU- MASAK Başkanı çağırılacak mesela. Kardeşim sen iki raporu niye ayrı ayrı verdin? Üstelik çok aradan uzun süre geçmedi. Sana kim telefon etti? Hani vardı ya Zindaşti’yi serbest bırakan bir hakim sonra açıkladı beni saraydan arıyorlar diye. Allah rahmet eylesin Burhan Kuzu aradı bende o yüzden serbest bıraktım. Demek ki bir uyuşturucu kaçakçısını hakim kolay kolay serbest bırakmaz. Bir siyasi gücün baskısı olmadığı sürece bırakmaz zaten sorumluluk sahibidir bu. Siyasi güç baskı kuruyorsa şu güvenceyi veriyor, sen onu serbest bırak ben sana dokunmayacağım. Hatta seni ödüllendireceğim gerekirse Anayasa Mahkemesine, gerekirse Yargıtay’a seni üye yapacağım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz Erdoğan bu adımları atarsa buna katılırsınız, destek verirsiniz çıksın diye ortaya öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Yani bizim önergeler reddedildi. Kendileri önerge versinler biz el kaldıralım hay hay. Çünkü siyasetin kirlilikten arınması bir partinin çıkarı için değil Türkiye’nin çıkarı için geçerli. Türkiye’nin saygınlığı için geçerli. Türkiye saygınlığını kaybetti büyük ölçüde. Uyuşturucu merkezi haline geldi. Burası yol geçen hanına döndü.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İddialar böyle.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İddianın ötesinde efendim gerçekler böyle. Niye gerçek? Dilovası’nda yakalanan uyuşturucu var soruşturma açılmadı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Gemide?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet gemide.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Önce bulunmadı deniyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce bulunmadı sonra oradaki polis bir daha arayın dedi arandı ve bulundu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne oldu onda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir şey. Savcı soruşturma bile açmadı. Mersin limanında yakalandı. Bunlar böyle 50 gram, 100 gram falan değil yani kilolarla 100 kilo, 200 kilo, 300, birisi 500 kilo, birisi 600 kilo. Şimdi orada da yakalandı peki ne oldu? Soruşturma açılmadı. Ya o kokainler sonradan alınıp tekrar piyasaya satıldıysa ne olacak? Kimse bilmiyor ne olduğunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Vahim iddialar bunlar tabi. Bunları açıklaması gerekir işte…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bunlar iddia değil bunlar gerçek efendim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim uyuşturucuyla mücadele eden bir devlet ve bir teşkilatımız var şimdi bunları açıklamaları lazım. Şurada şu yakalandı bu oldu, burada bu yakalandı bu oldu değil mi şeffaf. Bu iddialar vahim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, ben neden diyorum devlette liyakat olacak. Liyakat olacak ki bürokrat yasaların gereğini yapacak. Yasadışı talimatların gereğini yapmayacak. Atadığınız kişi liyakat sahibi değil tamamen yukarıdan alınan talimatı yerine getiren kişi olunca devlette çürüme başlıyor. Açıklamıyorlar. Savcı. Bu olay savcıya intikal etti mi etmedi mi? Bu kişiye Mersin limanında yakalanan uyuşturucu yakalanan kişiye siz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vermişsiniz birde ayrıca. Kim verdi, kim aracı oldu bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını bir uyuşturucu liderine veriyorsunuz. Kimler aracı oldu? Bir gariban başvursa asla almazlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu ortaya çıkanları siz bunca yılın tecrübesiyle mesela Susurluk’a filan benzetiyorlar benziyor mu bu? Susurluk’a mı benziyor bütün bunlar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Susurluk ayrı bir olaydı. Bu ayrıntıya girilmediği için bu tam bir buzdağının görünen tarafı. Alt tarafını daha bilmiyoruz. Orada tam bir felaket olduğuna ben inanıyorum alt tarafında. Şimdi Susurluk’ta meclis araştırma komisyonu kuruldu, araştırmalar yapıldı, güvenlik görevlileri çağrıldı, devletin önemli kişileri çağırıldı ayrıntılar alındı, raporlar düzenlendi. Burada hiçbir şey yok tam bir sessizlik var. Çünkü orada en azından tepedeki kişiler mafya işine bulaşmamışlardı. Şimdi tepedekiler mafyayla beraber çalışıyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi burada tabi şöyle bir hata bizde aslında şöyle bir ikilemde kalıyoruz efendim. Şimdi bir taraftan bir organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan bir isim. Şimdi normalde onun sözleriyle hani siyaset belirlenecek değil aslında normalde. Fakat geçmişte işte siz ana muhalefet liderisiniz bir başka organize suç örgütü lideri olmakla suçlanan kişi sizi tehdit etti bu ülkede ve siz linç girişimine uğradınız. Bir taraftan o, bir taraftan PKK’nın tehdidiyle karşı karşıya kaldınız. Bir taraftan bu kişi şimdi iddialarıyla ortaya çıkan kişi geçmişte iktidarı destekledi ve muhaliflere böyle vatan haini dedi filan. Dolayısıyla biz böyle bir açmazda kalıyoruz. Yani insan ne yapacağını şaşırıyor doğrusu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye yönetilmiyor. Bir daha söyleyeyim, Türkiye gerçek anlamda yönetilmiyor Türkiye savruluyor. Türkiye’yi yönetenler karanlık insanlar aslında. Karanlık insanların talepleri yerine geliyor. Bakın bugün gazetelerde bir haber var o durumda bir otel basılıyor neyle? Tank. Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir tank Allah aşkına bir otele nasıl girer?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sezgin Baran Korkmaz’ın oteli, gittiği iddia edilen kişi de Cihan Ekşioğlu gazetedeki haber, iddialar bunlar. Yani otelin eski sahibinin kızı söylüyor. Ben bilmeyenlere anlatmış olayım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yani bir filmde görsek deriz ki aman bu film amma da abartmış ya böyle 5 yıldızlı bir otele devletin tankı yani Silahlı Kuvvetlerin tankı mı girer?
İsmail KÜÇÜKKAYA- İyi F-16’yla gitmemiş ben size söyleyeyim. F-16’yla inebilirdi oraya.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne yapıldı? Bu konuda açıklama yapan var mı, böyle bir şey yoktur diyen var mı? Hiç yok. Demek ki doğru. Akıl alacak şeyler değil. Onun için İsmail Bey biran önce Türkiye’nin seçime gitmesi lazım, temizlenmesi lazım. Siyasetin temizlenmesi lazım. Siyaset kirlilik kabul etmemeli. Bakın, Sayın Bahçeli diyor ki, siyasi etik kanunu çıksın. Güzel. Biz verdik reddedildi. Siz verin biz destekleyelim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Destek verecek misiniz MHP’nin önerisine?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette efendim getirsinler biz destek vereceğiz. Siyasi etik kanunu diyorlar etik kanunu olsun, ahlak ahlak kanunu olsun destekleyelim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu az evvel ifade etmeye çalıştığım gibi biz Türkiye’nin kanalı bağımsızlığımızın teminatı reklamlar. Bir reklam arasına daha gideceğiz. Ama efendim unuttum zannetmeyin siz tabi artık tecrübeli bir siyasetçisiniz. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki soruyu unutmadım.
Efendim erken seçim istiyorsunuz sizin millet ittifakındaki ortaklarınızla.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye için istiyoruz erken seçimi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben bunu ne zaman söylesem sizde Türkiye için diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye için çünkü Türkiye’nin gerçekten yeni bir iktidara, ahlaklı bir iktidara ihtiyacı var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle ifade edeyim, iki kanat var biliyorsunuz cumhur ittifakı. Cumhur ittifakında hiçbir tartışma yok bir kişi var orada zaten herkes bir kişinin emrine bağlı, otoritesine bağlı, onun talimatı çerçevesinde hareket ediyor. O Erdoğan biliyorsunuz. Orada demokrasi yok, demokrasi kültürü yok, otoriter bir yapı var, otoriter bir anlayış var ve o anlayış Türkiye’yi yönetiyor. Millet ittifakında ise demokratik bir anlayış var, Türkiye’yi dönüştürme anlayışı var, güçlendirilmiş parlamenter sistem anlayışı var, siyasetin kirlilikten arındırılması gerektiği anlayışı var, yargının bağımsız olması anlayışı var. Dolayısıyla demokratik bir süreç içinde hareket ediyoruz. Biz Cumhurbaşkanı adayımızı millet ittifakı olarak bir araya gelip oturup konuşacağız kim aday olmalı. Meral Hanımın yaptığı bazı açıklamalar var örneğin bir seferde tek adayla girilmeli şeklinde. HDP ayrıca kendi adayını Cumhurbaşkanı adayını göstermeli diye. Millet ittifakının diğer aktörleriyle de bir araya geleceğiz örneğin Temel Beyle de konuşacağız. Demokrat Partinin Sayın Genel Başkanıyla da konuşacağız. İYİ Partinin Genel Başkanıyla da konuşacağız nasıl bir strateji belirlemeliyiz diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Babacan.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İttifakta yoklar ama onlarda güçlendirilmiş parlamenter sistemi istiyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Babacan ittifakta yok mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şuanda resmi olarak ittifak 4 partiden var ama Gelecek Partisi ve DEVA Partisi de güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyorlar. Onlarla yaptığımız görüşmelerde onlarda hazırlıklarını yapıyorlar, bizde hazırlıklarımızı yapıyoruz. Meral Hanım kendi grubunda iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemden neyi amaçladıklarını anlattı. Sayın Davutoğlu geldiğinde onlarda bir çalışma yapmışlardı verdiler. İYİ Partinin çalışması sonuçlandı ama DEVA Partisi bir çalışma yapıyor. Bizde bir çalışmayı yaptık Merkez Yönetim Kuruluna sunduk. Önümüzdeki Parti Meclisi toplantısında oraya da sunacağız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Akşener’in yaptığı açıklama hani millet ittifakı olarak bizim bir adayımız olsun, HDP’de ayrı bir adayla ilk tur için çıksın. Bu size nasıl geliyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Değerli bir görüş zaten. Dolayısıyla biz diğer paydaşlarımızla beraber bir araya gelip oturup konuşmalıyız. Nasıl olmalı, profil nasıl olmalı, nasıl yapılmalı, hedeflerimiz nedir, amaçlarımız nedir diye. Ben şunu ifade etmek isterim İsmail Bey, Cumhurbaşkanı adayımızla birlikte ittifakı oluşturan bütün partilerin devlet yönetiminde görev alması lazım. Bunların aldıkları oy oranı tamamen farklı. Çünkü Türkiye yeni bir süreçten geçiyor. Yeniden Türkiye’yi inşa etmemiz gerekiyor. Parlamenter sistemi getireceğiz, yargı bağımsızlığını getireceğiz, devlette liyakati getireceğiz. Devletin hesap vermesini getireceğiz, devletin kurumlarının sağlıklı ve tutarlı çalışmasını isteyeceğiz. Siyasette iyi ahlakı isteyeceğiz, vatandaş perişan vaziyette. Gerçekten onları biraz rahatlatmamız gerekecek onu yapacağız. Ekonomi konusunda çok ciddi önlemler almamız gerekiyor. Bu konuda ittifakı oluşturan partiler içinde bilgili, deneyimli, bürokrasiden de gelen çok sayıda siyasetçi var. Biz bu anlayışla yola çıkacağız. Bugünden ben adayım o aday, öbürü aday şeklinde bir düşünceyi doğru bulmuyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kısa kısa sorabilir miyim efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bir, Kılıçdaroğlu olarak sizin aday olup olmama konusunda bir kararınız var mı bugünden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir kararınız yok?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ortak aday olmalı diye bir kararınız var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ortak adayın kim olması konusunda şahsınızın veya diğer lider adaylarının veya dışarıdan bir başka isim konusunda kafanızda bir isim var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şuanda belirlenmiş hiçbir şey yok?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok evet. Şuanda biz şuna kilitlendik, güçlendirilmiş parlamenter sistemin ana ilkelerini belirleyip ittifakın bütün bileşenleri bu ana ilkeler konusunda anlaştıktan sonra bir metnin altına hep beraber imza atmak. Yani biz nasıl bir Türkiye’yi düşünüyoruz önce onu koymamız lazım ortaya.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani o zaman ön şartınız filan yok herhangi bir şekilde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok hayır. Ön şartım şu, seçeceğimiz adayın birikimli olması lazım, bilgili olması lazım, devletin ne olduğunu bilmesi lazım, ahlaklı olması lazım, ailesiyle beraber topluma örnek olması lazım, toplumu ayrıştırmaması lazım, toplumu bölmemesi lazım, devlette liyakati savunması lazım. Bütün siyasi partilere eşit mesafede olması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bunlar ilkeler?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki ilkesel olarak gene soruyorum, millet ittifakındaki siz, partiniz ve dostlarınızdan Genel Başkanlardan biri mi olmalı esas?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu da yine konuşacağız beraber.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Daha belli değil.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi belli değil. Çünkü bakın, eğer bir ittifak oluşturmuşsanız ve bu ittifakın temelini demokrasi anlayışı oluşturuyorsa sizin çıkıp da ben şöyle yapacağım demeniz asla doğru değil. Oturur konuşuruz akıl akıldan üstündür, istişare yaparız, bir araya geliriz. Sonuçta hepimiz Türkiye’nin çıkarı için mücadele ediyoruz, evlatlarımız için mücadele ediyoruz, daha güzel bir Türkiye, daha aydınlık bir Türkiye, itibarı olan bir Türkiye, bütün dünyanın saygı duyduğu bir Türkiye, bütün mazlum ülkelerin saygı duyduğu bir ülke haline getirmek istiyoruz. Dolayısıyla burada kişisel tercihlerin öne çıkması son derece yanlıştır o vatandaşa verdiğimiz güveni tamamen yıpratır. Kişisel tercihlerden tamamen uzak, ülkenin çıkarlarına odaklanmış bir anlayışla gitmemiz gerekiyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki söylediklerinizden doğru anlıyorsam lütfen teyit edin değilse de düzeltin. Ortak bir aday bulacaksınız anlaşarak ama o adayın etrafında da ülkeyi nasıl yönetmek istiyorsanız partilerin Genel Başkanları da olsun istiyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bütün bileşenleri orada olacak. Bakın şu soruyu soruyorlar mesela, bana şu soruyu soruyorlar, efendim siz iktidar olduğunuzda yine gelip efendim başörtüsünü yasaklayacak mısınız? Bende onlara şunu söylüyorum, Temel Beye güvenmiyor musunuz Temel Beyde orada olacak. Ekonomi konusunda bilmem ne olacak. Ali Babacan’a güvenmiyor musunuz ekonomi konusunda geçmişte şöyle veya böyle belli bir sınavdan geçmiş olan bir arkadaşımız. Demokrasiye güvenmiyor musunuz, demokrasi olacak mı, kısıtlar gelecek mi? İYİ Parti orada, Gelecek Partisi orada, Demokrat Parti orada adı Demokrat Parti. Dolayısıyla hep birlikte Türkiye’ye belli bir güveni vermek zorundayız. Biz kavgayı değil, bakın altını özenle çiziyim kavgayı değil farklı düşünen, farklı siyasi görüşleri olan insanların demokrasi konusunda bir araya gelmeleri. Bakın otoriter bir rejimi demokratik yollarla değiştireceğiz. Bende demokrasi istiyorum, Temel Beyde demokrasi istiyor. Ali Babacan’da demokrasi istiyor, Davutoğlu’da demokrasi istiyor, Meral Hanım’da demokrasi istiyor, Demokrat Partinin Sayın Genel Başkanı da demokrasi istiyor. Hepimiz demokrasiyi istiyoruz. Demokrasinin kuralları var, altın kuralları var o kurallara…
İsmail KÜÇÜKKAYA- HDP ne istiyor efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- HDP’de istiyor tabi ona da saygı duyacağız. Yani eğer anayasada siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıysa HDP’ye de saygı duyacaksınız hatta AK Partiye de saygı duyacaksınız, MHP’ye de saygı duyacaksınız çünkü çoğulculuğu istiyorsunuz. Hep benim dediğim doğrudur diğerleri yanlıştır bu anlayış yanlış.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama HDP’nin kapatılma davası tekrar…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu asla doğru bulmuyorum. Bakın, siyasi talimatla şu partiyi kapatın diye talimat verilemez. O talimatı verdiğiniz andan itibaren orada demokrasi yoktur. Bir partinin nasıl kapatılacağı, hangi gerekçelerle kapatılacağı yasada var. Savcı harekete geçmiyor ama siz savcıyı zorluyorsunuz mutlaka bir şey yap diye. Olmaz, yanlıştır, demokrasiye aykırıdır. Bütün dünya bunu görüyor mu? Bütün dünya görüyor. O nedenle bütün dünya diyor ki, Türkiye’de demokrasi yok. O nedenle bizim iş insanlarımız diyorlar ki biz önümüzü göremiyoruz. Ne olacak, ne yapacağız diye. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. Her an gelip tutuklanabilirsiniz, her an mallarınıza el konabilir. Böyle bir düzen olmaz. Bu düzeni değiştireceğiz. Rahmetli Ecevit’in söylediği var ya ne kadar güzel aslında. Bugün için sanki söylenmiş gibi. “İnsanca, hakça bir düzen, ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen”. Gerçekten de insanca hakça bir düzeni getirmeliyiz, herkesin düşüncesine saygı göstermeliyiz. Herkesin düşüncesi farklı olabilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Baykal’da bana bir keresinde demişti ki efendim sizin partinizde Genel Başkanlık yapmış değerli bir isim. Günün birinde CHP demokratik usullerle bu partiyi iktidardan götürürse Türkiye işte o zaman bütün dünyaya gerçek demokrasi modelini ispatlamış olur demişti hiç unutmuyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçekten de öyle. Sayın Genel Başkanımız son derece haklı bir görüş ifade etmiş. Kuralları demokrasi içinde değiştireceksek demokrasi içinde olmalı, dayatmayla olmamalı. Devletin kolluk güçleri insanların farklı düşündü diye insanların ensesinde boza pişirmemeli, siyasi otorite böyle bir talimat vermemeli. Yani bir özgürlük ortamı yaratmalıyız. Çevre konusunda gençlerin ne kadar duyarlı olduğunu biliyorum, özgürlük konusunda da ne kadar duyarlı olduklarını biliyorum. Yaşam tarzlarına müdahale edilmesini asla istemiyorlar. Üniversitelerin özgür ve özerk olması lazım. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz. Efendim bizim partiden birisini üniversiteye rektör atayacağım. Olmaz kardeşim olmaz burası üniversite her üniversitenin bir kültürü var, bir geleneği var. Bir üniversite yüz yıllar içinde kendi geleneklerini, kendi kültürünü oluşturur. Şimdi siz bunları tamamen yok ediyorsunuz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kimse umutsuzluğa kapılmasın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Demokrasi meydanına katıldınız eksik olmayın. Bende İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanı olarak bugün burada Savaş Yıldız, İstanbul’da İrfan Tomakin, bütün ekip arkadaşlarıma emeği geçen İstanbul’daki arkadaşlarım dahil hepsine bize bu özgürce yayın yapma imkanını sağlayan kanalım FOX’a, yönetim kurulumuza, genel müdürümüzün şahsında bütün ailemize ve genel yayın yönetmenimiz Doğan Şentrük’e, bütün FOX Haber ailesine, Ankara büromuza ve danışmanıma içtenlikle teşekkür ediyorum. Yarın sabah görüşüne kadar esen kalın, sağlıkla kalın.