26.03.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU FOX TV’DE “ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI (26 MART 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV'de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programının canlı yayın konuğu oldu.


İsmail KÜÇÜKKAYA- 26 Mart sabahında İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanında Ana Muhalefet Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu konuğumuz. Efendim hoş geldiniz, nasılsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, sağ olun. Gayet iyiyim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Kılıçdaroğlu, böyle puantiyeli kravat nefis olmuş, çok yakışmış efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun, çok teşekkür ederim. Bugün siz de gayet şıksınız onu da ifade edeyim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben de bunu ilk defa giyiyorum bugün. Nasılsınız, her şey yolunda mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Her şey yolunda, inşallah daha da iyi olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Olacak mı? Memleketimiz iyi olsun efendim, derdimiz bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Memleketimiz iyi olacak, vatandaşların sorunlarını çözeceğiz. Bu konuda çok kararlıyız ve inançlıyız. Beraber, ama vatandaşlarla beraber çözeceğiz, birlikte çözeceğiz, demokratik kurallar içinde çözeceğiz. Taşkınlıklara falan yol açmadan, herkesi kucaklayacak ve doğruları anlatarak ve sorunların nasıl çözüleceğini de anlatarak vatandaşla kucaklaşacağız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Türkiye’yi turluyorsunuz sürekli, işte tarım sektörü, üretici, esnaf, dün Kırıkkale’deydiniz. Çünkü pek çok yere gidiyorsunuz. Bütün bunlara baktığınız zaman böyle umutlu musunuz yani?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Şöyle; vatandaş burnundan soluyor aslında, özellikle esnaf gerçekten perişan vaziyette, ama onlara söylüyoruz; yani biraz sabırlı olun, nasıl olsa bu sandık gelecek, dolayısıyla kararı sandıkta vereceksiniz diyoruz. Var olan şikayetleri ben de biliyorum, onlar da biliyorlar, dertlerini anlatıyorlar, büyük sıkıntılar var onu anlatıyorlar, intihar eden insanlar var, o insanları örnek veriyorlar ama diyoruz yani biraz sabır biz bu işi çözeceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim ben dün şöyle bir anons yaptım, “Türkiye’nin en çok izlenen…”, Türkiye’nin kanalı burası çünkü ve çok etkili bir platformda…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’nin sesi aslında.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sağ olun. Bunu şunun için söylüyorum efendim. Biz buralardan gelen tabloya bakınca Türkiye’nin nabzını görüyoruz. Türkiye’de dün ve bugün iki önemli konu konuşuluyor en çok inanın bana. Bir tanesi bu sizin de sorduğunuz bu paralar nerede, işte Naci Ağbal’ın istifa ettiği gün vs. sizin tabirinizle birileri voleyi vurdu mu, onu konuşuyor halkımız. İkincisi de esnaf, biraz önce de sorular geldi, efendim biz kapalıyız tabi pandemi zamanında herkes kapalı fakat iktidar partisi az evvel haberimizde izlediğimiz gibi lebalep salonlarda. Bunu bir yorumlar mısınız önce?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ne söylenir Allah aşkına? Gidiyorsun kahveciyle konuşuyorsun, diyorlar ki dükkanını kapat, tamam. Sosyal mesafeleri koruyun, tamam. İşte yan yana geliyorsunuz ama kağıt oynamak yasak, çünkü virüs kapabilirsiniz diyorlar. Peki Allah aşkına bu görüntü nedir, nedir bu görüntü yani? Sokaktaki insana ceza kestiler, kahvedeki insana ceza kestiler, arabadaki insana ceza kestiler. Son üç ayda kesilen ceza miktarını çıkardım 254 bin 317 kişiye ceza kesilmiş pandemi kurallarına uymadı diye. Peki bu insanlara ne yapacaksınız? Baroların biliyorsunuz iptal edildi efendim pandemi dolayısıyla. Kongre yapıyorlar, üstelik şu tabloya bakın; şimdi bir iktidar eğer halka söylediğiyle kendi yaptığı arasında 180 derece fark yaratırsa o iktidar dünyanın her tarafında güven vermeyen iktidardır. Bu iktidar da güven vermeyen iktidardır. Ben bunun nesine güveneceğim; halka söylediğine bakın, kendi yaptığına bakın. Orada siyah diyor, buraya gelip beyaz diyor; burada beyaz diyor dönüp orada siyah diyor. Bu iktidar nasıl bir iktidardır, neyin nesidir yani, Türkiye’yi nasıl yönetiyorlar bunlar? Vatandaş görüyor tabi bunu, görmemesi mümkün değil. Görüyor, şikayet ediyor, bunlar olmaz diyor. Ama bu 254 bin kişiye kesilen cezanın tamamını iade edeceğiz, tamamını, ilk bir hafta içinde. Halkın desteğiyle geleceğiz iktidara, bundan en ufak bir endişem yok, bu 254 bin kişiye kesilen cezanın tamamını faiziyle beraber iade edeceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim ben yönetmenimden rica edeyim, o görüntülere bir bakalım. Çünkü iktidar cenahı ne diyecek diye merak ediyordum. Ben de buradan sesleniyordum, Allah aşkınıza bakın bu görüntü iyi değil, çünkü sağlık meselesi efendim ben işin siyasetinde değilim ama sağlık sözkonusu olunca, vaka 30 binlerde…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağlık Bakanı doktor, herkese söylüyor, Tweetler atıyor, mesajlar veriyor, ‘mesafeyi koruyun’ diyor, ‘kalabalık yerlerde durmayın’ diyor. Söyleyen kim? Doktor. Yapmayan kim? Doktor olmayan birisi. Sormak gerekiyor; sağlık konusunda yetkili olan doktor mudur, sağlık konusunda yetkili olan tababetle ilgili, tıpla ilgili hiçbir alanı bilmeyen kişi midir? Şimdi sağlık alanıyla ilgili her türlü kararı o kişi veriyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Dün iktidardan böyle bir açıklama geldi, Cahit Özkan kongrelerdeki şu görüntüler için ‘yatay çekim yapıldı’ diyor. Galiba Haber Global’deki meslektaşımın sorularını yanıtlıyordu. Şimdi efendim bakın burası, ben dün şöyle sordum Sayın Genel Başkan, dünyanın herhangi bir ülkesinde mesela Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, İtalya’da pandemi zamanında böyle bir şey olabilir mi efendim mesela, olabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim. Allah aşkına keşke bizim kurultaydan da örnek verseydiniz, fotoğraflar vardı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıldı siz anlatın.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olağanüstü bir şey. Bütün gazeteciler oradaydı, televizyoncular oradaydı ve böyle bir kurultay görmediklerini ve hepsinin çok rahat çalıştığını söylediler. Biz mesela böyle bir kurultay yapmadık, kendi insanımıza saygı duyduk.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz yapabilir miydiniz, lebalep doldurabilir miydiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim doldurabilirdik, o ayrı bir şey. Ama pandemi varsa ve biz ayrıca bir de Sağlık Bakanlığına yazı yazdık dedik ki; ‘şu koşullarda biz kurultayımızı yapabilir miyiz?’ Yapabilirsiniz dediler. Seyircisiz. Evet seyircisiz yaptık. Sadece delegeler geldi, aralarına birer koltuk tamamen boş bıraktık. O çerçevede gazeteciler için ayrı mekanlar, ayrı salonlar yarattık. Salona sığmadığı için, Bilkent’te kocaman salona sığmadığı için ayrıca bazı Onur Kurulu Üyelerimizi için dışarıda özel mekanlar yaptık. Yani sağlık konusunda ne gerekiyorsa hepsini yaptık. Bu nedir Allah aşkına ve bunlar örnek olacaklar, topluma örnek olacaklar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani yapay çekim filan değil değil mi efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim neresi yatay çekimmiş, bildiğiniz çekim işte. Yani yukarıdakiyle aşağıdaki aynı, aynı fotoğraf değil mi bu, aynı makinayla çekilen değil mi? Hadi burası yatay diyelim orası da mı yatay Allah aşkına, olacak şey değil.
İnsana değer vermiyorlar. Hadi bana değer vermiyorsun kendi seçmenine değer ver, kendi delegene değer ver kardeşim, bari hiç değilse çağır bir Sağlık Bakanıyla konuş böyle bir toplantı yapılabilir mi diye. İnşallah bunların tamamı aşı olmuştur, bakın inşallah diyorum tamamı aşı olmuştur…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl efendim, genç genç insanlar var nasıl aşı olacaklar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçekten, çocuklar var mesela. Yazıktır günahtır ya!
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle otobüslerde dans edenler görüntüleri var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O ayrı bir şey. Yani dediğim gibi…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Burada vatandaşlar var, gençlik kolları filan var, onlar aşı nasıl olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetiyorlar. Asıl şaşırtıcı olan o yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki. Şimdi bunu bir tarafa bırakalım Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi biz tabi siyasette de kendimizde böyle bir üslup ararız her zaman. Yani en sert şeyleri bile söyleyelim ama üslupla söyleyelim. Kusuru bakmayın ama Sayın Erdoğan adeta dalga geçercesine bir şey söyledi sizinle ilgili. Ben böyle dersime çalışırken onu da mutlaka notlarıma aldım. Muhtarlarla ilgili siz şimdi bir öneride bulundunuz ve o öneriden sonra Sayın Erdoğan da size böyle müstehzi ifadelerle sizinle adeta dalga geçti. Nasıl yorumluyorsunuz ve siz ne demek istediniz, bu nedir işin aslı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakın İsmail Bey, adamların dünyadan haberi yok, muhtar dünyasından haberi yok. Bazı mahallelerin nüfusu bir ilden büyük, bir daha söyleyeyim de Erdoğan duysun, bazı mahallelerin nüfusu ilden büyük. Mesela Bayburt merkezinden büyük mahalleler var. Bayburt merkezi kim yönetiyor? Kaymakam var, vali var, belediye başkanı var, muhtarlar, vesaire, emniyet var, hepsi var. Peki oradan çok daha büyük olan bir muhtarlık neden tek başına mahalleyi yönetiyor? Bu muhtarın bir yardımcı elemanı bile yok. Muhtarlar toplantısında dedim ki; “Sizin oyunuzla Allah nasip ederse geleceğim ve ben size birer tane yardımcı eleman vereceğim. Üniversite mezunu olacak, siz dükkanı kapatıp gitmeyeceksiniz bir yere yardımcı elemanınız orada olacak. İster adına özel kalem müdürü deyin, ister yardımcı eleman deyin, ister kendi memurunuz deyin ama muhtarlıkta bir kişi olacak. Muhtarlık sürekli açık olacak” Ve bu dedim eğer yapılabilirse işsizliğe de biraz katkısı olur yani dışarıda dünya kadar üniversite mezunu boş zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yaklaşık 100 bin kişi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- 100 bin değil efendim 1 milyonu aşkın üniversite mezunu işsiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yo ben muhtar sayısını kastettim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Muhtar sayısı 50 bin.
İsmail KÜÇÜKKAYA- 50 bin kadro girer öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ne olacak yani, 50 bin kadro ne olacak?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Milletvekillerinin var ya efendim böyle ikişer üçer tane danışmanları, onlar yardımcı oluyorlar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Var efendim; milletvekillerinin var, belediye başkanlarının kadroları var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki ama Erdoğan sizinle yani bu öneriyle dalga geçti biraz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi, şimdi bakın İsmail Bey, bizim bazı belediyelerimiz zaten muhtarlara birer eleman veriyor ama kendi kadrosundan veriyor. Ben neden muhtarın kadrosu olsun diyorum? Çünkü bunun arkası var. Ben diyorum ki, muhtar kendi mahallesiyle ilgili bir karar çıkacaksa belediye meclisinde, o muhtar o belediye meclisine mutlaka katılmalı, söz ve karar sahibi olmalı. Öyle ya ben muhtarım, benim mahallemle ilgili karar verilecek benim haberim yok. Vatandaş gelip bana rahat ulaşabiliyor; Belediye başkanına ulaşamıyor, milletvekiline, bakana ulaşamıyor, zor ulaşıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bence iyi bir öneri bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim makul. Çünkü benim mahallemle ilgili karar alınıyor. Beni halk seçmedi mi? Seçti. Benim mahallemle ilgili karar alınıyor benim haberim yok. Ama dedim ki belediye başkanlarına memur yani atayacağız, sizin yanınızda görevli olacak, üniversite mezunu kişi sizin elemanınız olacak, belediyenin olmayacak. Çünkü belediyenin olduğu zaman belediye diyecek ki, belediye meclisi toplantısına katıldın kardeşim, benim aleyhime konuştun, ben memurumu geri çekiyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Biz buna muhtarlık görevlisi diyeceğiz değil mi memur gibi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim tabi bildiğimiz 657’ye tabi, çünkü o daimi orada olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bence makul bir öneri bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim makul, akılcı. Bakın, bu muhtarın izne çıkmaya hakkı yok. İzne çıkamıyor, biliyor musunuz neden? Ödeneği kesiliyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz bunu önerince efendim muhtarlar size ne dediler, mesela nasıl tepkiler geliyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Muhtarlar ‘gerekli dersi vereceğiz, siz hiç üzülmeyin’ diyorlar. Ayrıca sadece o değil, eleman değil, muhtarlara bütçe de vereceğim, her muhtarın bütçesi olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne bütçesi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakın, diyelim ki bir çocuk üniversiteyi kazandı, fakir bir ailenin çocuğu, yol parası yok mesela, gidip kaydını yaptıracak. En rahat ulaşacağı kim? Muhtar. Muhtara diyecek ki, çocuğum üniversiteyi kazandı, en azından otobüs parasını karşılar mısın? Muhtar o bütçeden o ailenin otobüs masrafını karşılayacak, eğitim sorunu çıkıyorsa eğitim sorununu bir şekliyle kendi bütçesi ölçüsünde karşılayacak. Ama bu bütçe aynı zamanda denetime tabi olacak, yani öyle lâyüs'el harcanacak bir bütçe değil. Bunu muhtar arkadaşlara da söyledim. Muhtara memur vereceğiz, muhtara bütçe vereceğiz, muhtar kendi mahallesinde gerçekten de söz ve karar sahibi olacak.  
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ciddi mi bu? İnsanın muhtar olası geliyor Sayın Kılıçdaroğlu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bütün muhtarlara, bakın neden muhtarlara önem veriyorum. Bu topraklarda yapılan ilk seçim Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. Muhtarlar demokrasinin ana taşları, ana omurgasıdır. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa Türkiye’de demokrasi o kadar güçlü olur. Erdoğan ne derse desin; muhtara hem bütçeyi, hem yardımcı elemanı vereceğim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi biraz böyle sosyal medyada ve internette en çok konuşulanları bir seçtim, kısa kısa burada bir gitmek istiyorum izin verirseniz. En son haberde gördüm CHP içerisinde bir grup Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağ tabandan oy almak için yaptığı söylemlerden şikayet ederek bu konuda rapor hazırladı. Şimdi bu tabi uzun bir konu ama partiyi siz merkeze mi çekiyorsunuz, sağa mı çekiyorsunuz, sol değerler vs. bunu nasıl özetlersiniz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim parti adı üstünde Cumhuriyet Halk Partisi, parti halkın partisi. Benim partim değil halkın partisi. Halkın partisi ne demektir? Halkın her kesimiyle diyalog kuran parti demek. Bakın, taşeron işçileri Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ilk dile getiren parti kim? Biziz. Taşeron işçilerin içinde her siyasi görüşten insan var mıydı? Vardı. Ama onların sorunlarına kim sahip çıktı? Cumhuriyet Halk Partisi. Apartman görevlileri… Her apartmanın bir görevlisi var değil mi? Peki bunların sorunlarıyla ilgilenen bir siyasi parti çıktı mı? Çıkmadı. Kim ilgileniyor? Biz ilgileniyoruz. Her birisinin haklarını, hukukunu hatırlatıyoruz ve var olan sorunlarını da gündeme getiriyoruz. Niçin? Halkın partisiyiz. Peki, apartman görevlilerinin hepsi CHP’li mi onların? Hayır efendim çok azı CHP’li. Ama önemli olan nedir? Toplumun her kesimine ulaşıp onların sorunlarıyla ilgilenmek ve çözümleri üretip onlara vermek biz bunları çözeceğiz diye. Daha buna benzer yüzlerce örnek; kamyon şoförleriyle, servisçilerle, az önce dediğim gibi taşeron işçilerle, çiftçilerle, herkesle ilgileniyoruz, herkesin sorunuyla ilgileniyoruz. Şimdi buna efendim yok sağa kaydı, yok sola kaydı, yok ortaya kaydı, bunların tamamı asparagas. Cumhuriyet Halk Partisi geniş kitlelere açılıp bütün sosyal kimliklerle ilişki kurduğu andan itibaren rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. 
İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçen gün efendim ben burada da söylemiştim, Kolejli İş İnsanları Derneğinde de bu konuşuldu. Ben de onlara bir şey söyledim, dedim ki, arkadaşlar bakın kavramlar değişti meseleye sol, sağ diye bakmayın. Ben dedim bir gazeteci olarak şunu söyleyeyim, Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir ittifakı ve o ittifakın yaşamsallığına çalışıyor. Mesela bir örnek verdim, dedim ki Mansur Yavaş mesela sosyal demokrat mı dedim değil. Aslında ülkücü kökenden geliyor, böyle hareket de yaptım, ama dedim Kılıçdaroğlu şimdi sergilediği politikayla sizlere oy verdirdi, burada baktım çünkü. Şimdi birazcık galiba kavramlar değişti ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, 21.yüzyılın Türkiye’si 18.yüzyılın kavramlarıyla yönetilemez. Aradan geçti kaç yüzyıl. Türkiye Cumhuriyetinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz ve bu ülkenin aydınları 21.yüzyılın sorunlarını çözmek için yeni kavramlar üretmek zorundalar. Yeni bir bakış açısıyla bütün dünyaya bakmak zorundalar. Bu çerçevede bakın 21.yüzyılın temel kavramı demokrasidir. Çünkü dünya şu anda demokrasiyle otoriter rejimler arasında gidip gelen ikili bir yapıya büründü. Sağ sol kavramları yok burada bakın, çünkü sağcı için de demokrasi geçerli, solcu için de demokrasi geçerli. Ben insansam, düşüncem varsa, aklım varsa, Allah’ın verdiği en değerli organ beyinse o zaman ben düşüncelerimi özgürce ifade edebilmeliyim. Bunun sağla, solla ilgisi yoktur. Dolayısıyla bizim demokrasi ve otoriter rejimler arasında bir ayrışma var bütün dünyada. Biz demokrasiyi savunuyoruz, birileri de otoriter rejimi. 
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de kadın meselesi, bunu en sona bıraktım efendim. En sona bırakmamdaki sebep sormak istediğim çok soru var bu konuda. İstanbul Sözleşmesinden iktidar çıktı, bundan sonra neler olup bitecek bunu soracağım size sonra. Şimdi efendim şunu bize bir özetler misiniz? Siyasetin yeni gündemi efendim Naci Ağbal görevinden alındı. Şimdi bunun alınış biçimi, zamanlaması çok kısa bir süre içinde oldu bitti, onlar ayrı tartışmalar. Fakat siz şimdi bakın burada da ben bunu okudum, Cuma günü voleyi vuran bilinmiyor, bunu bir özetler misiniz, bu nedir efendim bu işin aslı, astarı nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi efendim en büyük voliyi vuranlar dolarcılar ve tefeciler. Faiz yükseliyor bunlar kazanıyorlar, dolar yükseliyor bunlar kazanıyorlar. Dolar düşüp faiz yükselince yine kar ediyorlar, faiz düşüp dolar yükselince yine kar ediyorlar. Yani bu işin mağdurları sizsiniz, benim, esnaftır, çiftçidir, emeklidir, köylüdür; toplumun her kesimi buradan zarar görür, ama bir avuç insan buradan kar elde ediyor. Naci Ağbal alındı, dolar nereden nereye çıktı?
İsmail KÜÇÜKKAYA- 7.2’lerdeydi efendim 8.4’lere kadar geldi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- 450 milyon dolar para el değiştirdi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birileri dolar aldı 7.2’den…
Kemal KILIÇDAROĞLU- 8’den sattı. Aradaki milyonları kim vurdu? Açıklıyorlar mı? Açıklamıyorlar. Niye açıklamıyorlar? Bu para kimin parası?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu normal piyasa işlemi de olabilir mi yoksa manipülasyon mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, kesinlikle manipülasyondur. Bakın daha önce 128 milyar dolar da aynı şekilde satıldı. Şimdi Merkez Bankası parayı satarken ihale açıyor, ben doları satacağım diyor. Kuruluşlar, bankalar ihaleye giriyorlar ve Merkez Bankası da alıyor bunu yayınlıyor kendi internet sitesinde, kendi sayfasında yayınlıyor, şu kadar doları sattım diyor. 128 milyar doları kime sattı yayınlamıyorlar. Niye yayınlamıyorlar? Kaçtan sattı, kimin parasıydı 128 milyar doları?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Burada da mı manipülasyon olduğunu düşünüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- O manipülasyon değil efendim, doğrudan doğruya birilerine kaynak aktarılıyor. Burada da Cuma günü bir günde 450 milyon doları kim aldı açıklasınlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Açıklasınlar aslında ne var şeffaflık.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Ben belki yanlış biliyorum, oturur açıklarlar biz de öğreniriz. Yanlış düşünmüşüz, meğer 450 milyon doları şunlar almış, 128 milyar doları şunlar almış deriz. Rivayet anlatılıyor ya Sayın Babacan söyledi 128 milyar doları kim aldı diye soru sorunca Naci Ağbal alınmış oradan.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Doğru olabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir, tabi olabilir, niye olmasın. Çünkü 128 milyar doları defalarca sordum sordum sordum hala soruyorum. 450 milyon doları sordum sordum hala soruyorum tık yok. Her şeye söylüyor Bay Kemal, Bay Kemal, Bay Kemal… Güzel, Bay Kemal sana herkesin anlayacağı bir soru soruyor kardeşim, 128 milyar doları kim aldı. Bay Kemal sana aklı başında bir insanın sorusunu soruyor kardeşim; 450 milyon doları kim aldı, kime verdin sen 450 milyon doları.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim Sayın Erdoğan bu konudaki sizin eleştirilerinize çok kızdı ve dedi ki, bunlar piyasa kuralları çerçevesinde yapılmıştır dedi ve işte milletin hazinesinde, milletin cebinde dedi. Yani normal piyasa işlemleri gibi değerlendiriyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Milletin hazinesindeyse 128 milyar dolar göstersinler Merkez Bankasından.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yok mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim. Eksi. Swapları düştüğünüzde yani başkasının dolarını getirip Merkez Bankasından ödünç almışsınız koyuyorsunuz oraya onu çıkardığınız zaman eksi bakiyesi var. Merkez Bankasının kasası bu herkes biliyor bunu. Yani bu konuda mürekkep yalamış bir iktisatçı gayet rahat bunları biliyor. Herkes yazıyor, çiziyor ne kadar eksi olduğunu söylüyor zaten. Peki soruyorum ben de kime verdin sen 128 milyar doları? Milyar dolar bakın. Burada da bir günde 450 milyon dolar. Kime verdin 450 milyon doları, kim aldı, kim manipülasyonu yaptı. Ben yapmadım, çiftçi yapmadı, emekli yapmadı, esnaf yapmadı. Kim aldı bunu kardeşim o zaman, kim aldı, kime sattın sen bu parayı?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aslında efendim şeffaf bir yönetim bunları açıklayacak biz de bileceğiz. Yani bu iddialar doğru olmaya da bilir bilemem, ama açıklasın Merkez Bankası biz bilelim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bir şey açıklanmıyorsa orada karanlık nokta vardır. Biz soru soruyoruz değil mi? O da der ki, kardeşim sorduğun soru doğru, soruyu sorabilirsin politikacı olarak senin hakkındır, vatandaşın hakkını savunuyorsun. Ben paraları bakın 450 milyon doları şu şu şu kuruluşlar aldı, şu şu kuruluşlar sattı biz bunu açıklıyoruz, internet sitesine koyuyoruz. Nereye? Merkez Bankası, olmadı Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu. Şimdi 128 milyar dolar var diyor, Merkez Bankasında diyor, hayatımda duyduğum en büyük palavra. Hiç kimse söylemiyor bir kişi söylüyor, burada para diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim reklam arasında ben şöyle sorulara da baktım. Esnaf, çiftçi, bu arada muhtarlardan teşekkür mesajları geliyor onları söyleyeyim. Bugün Saygı Öztürk’ün yazdığı bir yazı var, onu da soracağım, belediyelerin yardım yapmasıyla ilgili yeni bir düzenleme, bir engel mi her birini konuşacağım, ama izin verirseniz çiftçiyi dinledik çiftçiyle başlayacağız, sonra esnafa geçeceğiz, sonra akıp gideceğiz.
Şimdi Sayın Genel Başkan, biz burada bütün partilerden Türkiye turlarında esnaf, çiftçi haberleri aktarmaya çalışıyoruz. Sizi de dikkatle takip ediyoruz. Gördüğüm kadarıyla siz çiftçilerle konuşurken üretici diyor ki, maliyetlerim arttı, mesela yem fiyatları vs. ama sattığımdan da para kazanamıyorum diyor. Sizin gözleminiz nedir efendim ve bir de çözüm öneriniz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi diyor ki, yemi alıyorum diyor 6 ay önce şu fiyattan veriyordum şimdi bu fiyattan. İlacı alıyorum. Bakın ilaç dolarla, yem dolarla, elektrik vs. falan onların tamamı, su kullanımı bütün bunların hepsi olağanüstü maliyetler ve bu maliyetler gelip çiftçinin sırtına biniyor, üreticinin sırtına biniyor. Sonra diyor ki; ben tabi zarar edemem diyor, ben de o maliyetleri alıyorum, satarken bunu üzerine ilave ediyorum, makul bir kar koyuyorum ama alıcı bulamıyorum diyor. Şimdi çiftçi nasıl geçinecek, esnaf nasıl geçinecek? Kira meselesi... Gezdiğim yerlerde sordum, dükkan size mi ait, kiralık mı? Kiralık diyor. Kira dolayısıyla biliyorsunuz bir stopaj vergisi vardı, bunu kaldırın dedik, kaldırmıyorlar. Düşürdüler bunu. Niye kaldırmıyorsunuz kardeşim kaldırın bunu, rahatlasın biraz esnaf. Bakın en büyük sıkıntıyı yaşayan çiftçi ve esnaf. Bir de işsiz kalanlar tabi. Ama dükkanını açıyor, asıl benim satış yapacağım gün Cumartesi, kapatın diyorlar belli bir saatten sonra kapatıyorum, peki ben nasıl geçineceğim diyor. Çantacıya girdim; okullar kapalı çantayı aldım, taksiti ödeyemiyorum diyor, borcumu ödeyemiyorum, çantalar burada kaldı, hepsi burada duruyor, ne yapacağım diyor. Zincir mağazalardan şikayet ediyorlar; şimdi sokak aralarına kadar girdi zincir mağazalar, benim onlarla rekabet etme şansım yok diyor. Nereye dokunsanız dert var, bakın nereye dokunsanız. Borç almışlar veya işte yardım diye sözde yardım yapılıyor ya pandemi dolayısıyla gidin bankalardan işte veya Esnaf Krediden veya Tarım Kredi veya Halk Bankasından borç alın, Ziraat Bankasından borç vereceğiz diye. Aldık diyor, ödeyemedik diyor, yeniden yapılandırdılar dünyanın faizi bindi diyor, ben nasıl bunu ödeyeceğim diyor. İsmail Bey, onlara şunu söyledim. Esnaflar ister Halk Bankasından, ister başka bankadan, isterse Esnaf Kefalet Kooperatifinden kredi alsınlar bütün faizlerini sileceğim. Çiftçiler ister Ziraat Bankasından ister tarım kredi kooperatiflerinden borç alsınlar bütün faizlerini sileceğim. Hiç kimse endişe etmesin eğer birisi ödemişse faizi, o faizleri de onlara iade edeceğim. Pandemi dolayısıyla zaten bu adam perişan vaziyette, zaten sıkıntılı vaziyette. Adam borcumu ödemek için eşyaları sattım diyor. Çek mağdurları var dünya kadar, devletten alacağım var diyor, ver alacağımı çekimi ödeyim, alacağımı alamıyorum, çeki de ödeyemiyorum, kara listeye giriyorum, hapis cezası diyor. Böyle devlet yönetilmez, bunların dünyadan falan haberleri yok, bakın gezdiğim yerlere bir tek AK Parti milletvekili dahi gidemiyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye gitsin ki? Nasıl gidecek? Çiftçinin derdini mi dinleyecek, esnafın derdini mi dinleyecek, sanayicinin derdini mi dinleyecek? Dinleyemiyor çünkü zaten biliyorlar, tepki geleceğini de biliyorlar. Biz gidiyoruz, dinliyoruz ama dinlerken İsmail Bey şunu yapıyoruz, çözüm önerisini mutlaka söylüyoruz böyle çözülecek diye. Az önce söyledim; bunaldın mı kardeşim hiç meraklanma sandık gelecek önüne hesabını soracaksın, demokratik yollardan soracaksın. Ben senin pandemi döneminde kullandığın kredilerin faizlerini sıfırlayacağım arkadaş, almayacağım faiz. Sosyal devlet budur zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir de efendim neyi iyi yapıyorsunuz biliyor musunuz? Partinizle ilgili değil ben benzerini kim yapıyorsa takdir ediyorum burada. Her sabah bana da malzeme çıkıyor. Partinizde esnaf masası kuruldu geçen hafta baktım Hakkari’ye gittiler, Muş’a gittiler, Van’a gittiler, Diyarbakır’a gittiler. Bu önemli neden efendim? Benim de görevim bu. Yani halkın sorunu varsa taşıyayım ki iktidar bunu çözsün.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın sadece oralara değil Şanlıurfa’ya da gittiler. Dünyanın elektrik borcu var. Elektrikleri kesilmiş, su çekemiyorlar, ürün ekmişler onu sulayamıyorlar, perişan vaziyetteler,; üç kez milletvekili arkadaşları gönderdim, son gittiklerinde yeniden CHP milletvekilleri geldi diye elektrik ve suyu vermişler, inşallah yeniden kesilmemiştir, önümüzdeki süreçte tekrar gideceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Genel Başkan bir şey soracağım. Çok fazla soru geliyor, hani siz reklamdan önce söylemiştiniz, bu lebalep kongrelerle ilgili eleştiriyi gündeme getirirken vatandaşa kesilen cezaları affedeceğim demiştiniz. Mustafa Bey de, ben ceza aldım bunu bir daha açıklar mısınız diyor. Efendim bunu biraz detaylandırır mısınız, ne yapacaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 3 ay için rakam vermiştim 254 bin kişiye ceza kesilmiş diye. Pandemi dönemi içerisinde bu tablo varsa, genel kongrelerini yaptılarsa, orayı lebalep doldurdularsa ve hiç kimseye ceza vermedilerse vatandaşın ne günahı var kardeşim? Bütün cezalarını kaldıracağım. Ödenmişse hepsini iade edeceğim. Bunların hakkı, hukuku yok mu, sade vatandaşın? Peki bunlar, bunlar nedir Allah aşkına. Örnek olması gereken kişinin, topluma örnek olması gereken kişinin yaptığı, ortaya koyduğu tabloya bakın Allah aşkına! Şimdi o insanların haklarını iade edeceğiz, tazmin edeceğiz, telafi edeceğiz, ben söz verdim bunu yapacağım kesinlikle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle hak mağduriyeti var efendim bir de Türkiye’de. İşte benim hakkım yendi, ben mağdur edildim diyenler var. Siz ben bakıyorum gittiğiniz yerlerde tazmin edeceğim, yani ben devlet olarak tazminatını ödeyeceğim diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ödeyeceğim, bedelini ödeyeceğim sana. Hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz. Bakın toplumda mağdur yarattığınız zaman siz sosyal devlet olmazsınız; baskıcı devlet, otoriter devlet olursunuz. Sus kardeşim, nereden hak istiyorsun sen. Ver vergini gerisine karşıma sen. Ödemezsen ceza yazarım, ödemezsen faizle çalışırım, ödemezsen evine icra gönderirim, ödemezsen banka hesaplarına el koyarım vesaire. Bu anlayış otoriter devlet dediğimiz zulmeden anlayıştır, bunu değiştireceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sosyal medyadan derlediğim manşetler vardı, üçünü sormuştum. Çözüm öneriniz nedir diye soruyoruz bunu konuştuk, bunu da en sona bıraktım, önemli bir konu. Şimdi efendim bakın bu esnafın başkanı Bendevi Palandöken, kontrollü normalleşmenin sürdürülebilmesi için herkes elini taşın altına koymalı diyor. Yani biz bir daha kapanırsak zaten açız diyor, ne yapacağız diyor esnafın başkanı Palandöken.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu tabloyla-kendilerinin daha önce yaptıkları mitingler, biliyorsunuz Karadeniz baştan sonra kıpkırmızı oldu-bu tabloyla Türkiye’nin tamamını kırmızıya dönüştürecekler, öyle anlaşılıyor. Herkes elini taşın altına koysun. Zaten esnaf, çiftçi, bırak elini, gövdesini taşın altına koymuş, adamın dayanacak gücü kalmamış zaten. İntihar eden oldu değil mi daha iki gün önce, bir kahveci. Aradım ben ailesiyle konuştum, geçinememiş, onuruna yedirememiş, intihar etmiş adam. Bu adama ne diyeceksiniz şimdi siz? Bu tabloyu yaratan kim? Bu devleti yönetenler. Nerede sosyal devlet? Kendileri için var; bir elleri yağda, bir elleri balda, saraydan bunlar görünmüyor tabi. Saraya baktığı zaman mutfak dolu, baktığı zaman etrafındaki insanlar bir yerden değil bir, iki, üç, dört, beş yerden ayrı ayrı maaşlar alıyorlar. En düşük maaşları -her bir yer için söylüyorum- 10 bin liradan fazla. 10 milyonu aşkın işsiz var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Erdoğan dedi ki, bundan böyle birden fazla yerden maaş alamayacaklar dedi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hepsi alıyor. Erdoğan onu dedi de ne oldu yani, hepsi alıyor, maaşlarını almaya devam ediyorlar. Erdoğan ne söylüyorsa bilin ki aksi olacak. Doğruları asla söylemiyor, milleti kandırmaya devam ediyor. Her zaman her yerde bunu ispatlamaya hazırım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim Ruşen Çakır’da da dün gördüm, bugün çok konuşuluyor. Bugün borsa kapandıktan sonra olabilir diyorlar, hafta sonu olabilir yani kabine değişecek diyorlar efendim. İşte kabine değişikliği spekülasyonları üzerine ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Valla ne yaparlarsa yapsınlar bu saatten sonra. Hiç kimse bunların kongreleriyle ilgilenmedi, Ali gelmiş bakan olmuş, Veli gelmiş falan. Bu bakanların işlevi var mı? Bir bakan ne diye cümleye başlıyor? ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği talimatla...’ Peki sen nesin? Bunlar bakan değil, bunlar seçimle gelmiş insanlar değil, atanan devlet memurları bunlar. Cumhurbaşkanı talimat veriyor gereğini yapıyor. Bakanlarda kusur kabahat aramanın da bir mantığı yok zaten. Bakan sarayından gelen talimatı yapmasa o gün görevden alınıyor başka bir göreve atanıyor. Dolayısıyla tek adam hükümeti var, tek kişilik hükümet zaten. Kabine dediğiniz o, tek kişilik hükümet var. Her şeye kararı kim veriyor? Bir kişi veriyor zaten. O kişi nasıl talimat veriyorsa gereği de yerine getiriliyor. Devlette istişare kalmadı, devlette işi ehline verecek kişi kalmadı, bunların tamamını tasfiye ettiler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi sizi dinlerken aklıma ne geldi biliyor musunuz, diyelim seçime gittik işte 2023’te normalde belki de…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sonbaharda.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu sene mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir tabi. Götüremezler. Bakın gecikilen her gün sıradan vatandaşa ağır maliyetler yüklüyor, esnafa, çiftçiye sanayiciye. Dolar bu kadar çıktı, indi, Allah aşkına bunun maliyetleri ne olacak? Bakın saman alıyorsunuz dolarla, buğday alıyorsunuz dolarla, et alıyorsunuz dolarla, canlı hayvan alıyorsunuz dolarla, ilaç alıyorsunuz dolarla, doğalgaz alıyorsunuz dolarla, petrol alıyorsunuz dolarla, Türkiye’de. Yerli ve milliyim diyorlar; bunların neresi yerli, neresi milli Allah aşkına!
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani siz diyorsunuz ki, bu ekonomik tabloyu taşıyamayacakları için bu sonbaharda seçim mi olabilir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gitmek zorundalar, zaten gitmezlerse bu toplum çok daha ağır maliyetler ödeyecek. Yönetemiyorlar, yönetme kapasiteleri yok. Tamamen dağılmış vaziyetteler. Devlet böyle mi yönetilir? Merkez Bankası Başkanı atıyorsun, 3 gün sonra canın sıkılıyor alıyorsun yerine başka bir adam atıyorsun. Bütün dünya ayağa kalkıyor ne oluyor Türkiye’de diye; ne oluyor Türkiye’de, Merkez Bankası Başkanını niye aldı, faizi niye yükselttin diye. Getir başına yeni adam, getirdi efendim diyor ki yeni Merkez Bankası Başkanı, faizler aynen kalacak. Aynen kalacaksa ne değiştirdin? İndireceğiz. Sıfır yap gücün varsa, yetkilisin, tek kişisin, faizi sıfırladım de, 5’e indirdim de, bak bakalım yapabiliyor musun?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aklıma gelen şuydu efendim tam araya seçim girdi iyi de oldu aslında bize de manşet çıktı. Şimdi siz tek adam diye bir eleştiri yöneltiyorsunuz ya işte tek adam hükümeti var diyorsunuz. Diyelim sonbaharda…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben demiyorum, tek adam hükümeti onlar diyorlar aynı zamanda, tek kişilik hükümet diyor, onların danışmanları diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, sistemin adı bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu işte tek kişilik hükümet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Diyelim siz seçimi kazandınız, siz ve ortaklarınız, dostlarınız sizin tabirinizle, işte sonbaharda olur, 2022 veya 2023’te diyelim. Siz nasıl değiştireceksiniz peki? Sizde de bir tek adam oldu, ne olacak o, yani çözüm öneriniz nedir o zaman?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim güçlendirilmiş parlamenter sistem dedik. Belli bir takvim koyacağız. Belli bir takvim içerisinde, parlamenter sisteme nasıl geçeceğimizin takvimini milletin önüne koymamız lazım, milletin bunu görmesi lazım ve ona göre gelip bize oy vermesi lazım. Bizim de o takvime uyarak gereğini yapmamız lazım. Eskiden olduğu gibi parlamento güçlü bir parlamento olmalı. Bakın eskiye dönelim anlamında söylemiyorum, darbe hukukundan arınmış bir sistem olmalı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik yollarla yönetilmeli, bakanlar meclisten seçilmeli, yani seçimle gelmeli, bakanlar hesabını verebilmeli. Ayrıca her kuruşun hesabını o parayı harcayanlar milletine vermeli, millete saygı budur. Millete saygının özü nedir? Senden aldığım verginin hesabını sana veriyorum demektir. Başka? Milletin vekilini millet seçmeli. Bir daha ifade edeyim, vatandaş sanıyor ki ben milletvekili seçiyorum. Hayır efendim. Vatandaşın önüne partiler isim listesi koyuyorlar, gel bunun altına mühür bas diyorlar. Milletin vekilini millet seçmeli. Dün bunu bana Kırıkkale’de birisi söyledi. Ben kendi milletvekilimi seçemiyorum diyor. Başka partidenim diyor ama sizin milletvekilinizi beğeniyorum diyor, Ahmet Bey’i, ona oy vermek istiyorum diyor ama buna engel diyor. Ben o kişiye de oy vermeliyim diyor. Kişi bazında gelirse ben ona oy vermek istiyorum diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Milletvekilinin patronu da millet olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen. Yani milletin vekilini eğer millet seçerse o zaman parlamento üzerindeki vesayet kalkar. Bir şey daha söyleyeyim, ne dedi Erdoğan? Meclise gelir dedi dokunulmazlıklar eller kalkar iner dedi. Ne demektir bu? Orada oturan milletvekillerinin tamamı benim emrimde olan insanlardır. Onları millet seçmedi ben seçtim, kaldırın ellerinizi dediğim zaman hepsi kaldırır, indirin dediğim zaman hepsi ellerini indirecek. Bu mudur milletin vekili?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Prof.Dr.Hikmet Sami Türk’ün imzalı bir kitabı geldi bana dün, Parlamenter Sisteme Dönüş İçin Anayasa Değişikliği. O zaman doğru mu anlıyorum efendim siz ve dostlarınız bir aday belirleyeceksiniz Erdoğan’ın karşısında, Erdoğan’ı yenme iddiasında olan ve o ama tek adam olmayacak seçimden sonra, öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İddiasında olan değil, yenecek.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Erdoğan’ı, öyle bir aday bulacaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim dönemleri bitti artık. Bunlar Türkiye’yi yönetemezler. Bakın bütün dünyayla kavgalı hale geldik. Şimdi bekliyorlar acaba birisi beni telefonla arar mı? Böyle bir anlayış olur mu devlette?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Biden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim olursa olsun yani ama Rusya geldi askerlerimizi şehit etti. Rusya’yı kınayacağımıza koşarak gittik Putin’in kapısında dakikalarca beklendi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarı yok mudur? Bunlar devleti yönetemezler. Yönetme güçleri yoktur, kabiliyetleri yoktur, yetenekleri yoktur bu insanların. Bunlar sadece ve sadece Türkiye'de toplumun sırtına ağır maliyetler yüklüyorlar, yüklemeye de devam ediyorlar. Sandığı koysunlar milletten niye korkuyorlar. Koyarsın sandığı, seçilirsen gücün varsa seçilirsen dersin ki bak siz o kadar eleştiriyordunuz, sandığı koydular beni seçtiler. Bitti. Korkuyor, sandık koymaktan korkuyor adam şimdi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çözüm öneriniz nedir dedik. Akif Beki, hani iktidarın içerisinde önemli görevlerde bulunmuş bir isim, AK Parti kongresinin nesi yeniydi diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiçbir şeyi yeni değil. Bildiğimiz laflar. Sağ olsun menajerim de arada bir Bay Kemal diyerek sözde salonu heyecanlandırmaya kalktı. Yeni bir şey söyleyeceksiniz, yeni bir şey. Ülkenin bu kadar sorunu var, manifesto falan filan diyorlardı, ben hiçbir şey söylemeyeceğini bilseydim vallahi ona İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizi gönderirdim. Erdoğan al bakalım İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi, bu devlet bir yüz yılı devirdi ikinci yüzyıla nasıl bakacağız? Biz söylüyoruz bakın, Türkiye’nin ikinci yüzyılında ne olmalı? Güçlendirilmiş parlamenter sistem, demokrasi, herkesin karnı doyacak. Bakın OBİT dediğimiz bir proje var Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı. Saydam bir devlet, terörle mücadele, yer altı dünyasıyla mücadele, düşünce özgürlüğü, yargı bağımsızlığı nerede bunlar?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bugün Ahmet Hakan yazmış efendim size hani Sayın Cumhurbaşkanı Bay Kemal diyor ya, Ahmet Hakan da kendi üslubu içerisinde bunu uygun bulmadığını yani sıkıldık bundan gibi mealen anlatıyorum ama hani internete girip isteyenler okuyabilirler. Ne hissediyorsunuz mesela bunu duyduğunuz zaman, niye Bay Kemal diyor size?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sadece gülümsüyorum. Keşke her gün söylese. Benim reklamımı yapıyor, keşke her gün söylese. Cesaret edip karşıma çıkamıyor, televizyonlarda cesaret edip karşıma aslında çıkması lazım, cesaret et kardeşim. Ben dünyaya meydan okuyorum diyorsun, dünyaya meydan okuyorsan kardeşim gel bana meydan oku bir de. Çıkıyorsun kendi seçmeninin yanında oturuyorsun bir sürü laf söylüyorsun. Gel karşıma, bak senin televizyonların var, dünya kadar televizyonun var, sabah akşam senin reklamını yapan A Haberin var, çağır A Habere, gel kardeşim, yanına istediğin adamları da al, vallahi tek başıma çıkacağım. Cesaret edemiyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim diyelim A Haber’e çıktınız, işte Sayın Erdoğan var…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yanında bir sürü arkadaşları var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte destekleyen gazeteciler. Ne diyeceksiniz ki Erdoğan’a mesela siz orada?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İstediğin soruyu sor diyeceğim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yani o size sorsun?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki siz ona ne soracaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben de sorarım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne soracaksınız mesela?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Memleketi bu hale niye getirdin mesela, 128 milyar doları…
İsmail KÜÇÜKKAYA- O da der ki mesela yol yaptım, köprü yaptım der.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim tamam işsizlik ne oluyor, sen işsizliği nasıl çözeceksin? Tank palet fabrikasını niye verdin? 15 Temmuz şehitlerinin parasını niye ödemiyorsun? Beşiktaş saldırısında hayatını kaybeden polislerin ve sivillerin vatandaşın verdiği parayı niye vermiyorsun, hangi gerekçeyle vermiyorsun? Kredi Yurtlar Kurumundan burs alan binlerce, milyonlarca çocuğumuz var, bunların paraları ne oldu, niye bunlara icra uyguluyoruz? Adam işsiz, üniversiteyi bitirmiş işsiz, diyor ki parayı vereceksin. Nasıl verecek? İş ver ondan sonra parayı iste. Bunları sorarım. Bakın sıradan sade vatandaşın derdini sorarım ben ona. Bir de eğer istiyorsa sorarım S-400’leri ne yapacaksın diye. Onu da sorarım yani; yok Girit modeli, yok bilmem ne modeli…
İsmail KÜÇÜKKAYA- S-400’ü niye soracaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye S-400 konusunda aldık da depoya kilitleyeceğiz diyorlar. Onlar diyorlar ki depoda olmayacak diyorlar, Girit modeli diyorlar. Onların bakanı söyledi. Ne demek Girit modeli, çık millete anlat kardeşim. 
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bakın bu da benim önemsediğim bir konu. Şimdi biz ülkemiz iyi yönetilsin isteriz, demokrasiyle, karar alma mekanizmalarıyla modern demokratik ülkelerde nasıl oluyorsa öyle olsun. Şimdi ben bunu okuduğum zaman efendim bakın, Gezi Parkını alan vakfın ne yönetimi ne de bir binası var. Efendim çeyrek asırdır iktidar İstanbul’u yönetiyordu, 20 yıla yaklaşık Türkiye’yi yönetiyorlar, fakat bugüne kadar akıllarına gelmemişti. Şimdi Gezi Parkı’na belediye bir şeyler yapmak istiyor orada. Belediye de hani ülkenin…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Taksim alanını yeniden gerçekten halkın gezebileceği bir kültürel alana dönüştürmek istiyor aslında, Ekrem Bey’in böyle bir projesi var. Aştı, bir anlamda referandum yaptı, insanların görüşüne sundu. Şimdi efendim acaba biz nasıl engelleriz de Taksim’in insanların rahat gezebileceği yayalaştırılmış bir mekana dönüşmesini nasıl engelleyebiliriz onun arayışı içindeler. Allah akıl fikir versin bunlara!
Bakın İsmail Bey, devlet kinle, intikamla yönetilmez. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankara Büyükşehir, İzmir’i, Adana’sı, Mersin’i, Antalya’sı… Allah aşkına bunlar kötü bir şey yapıyorlarsa tamam zaten halk cezasını verir, bir daha seçmez ama bunlar iyi şeyler yapıyor, güzel şeyler yapıyorlar. Bunların yıllardır yapamadıklarını yapıyorlar zaten. Şimdi acaba onları nasıl engelleriz diyorlar. Şunu söyledim yalnız Belediye Başkanı arkadaşlara, asla şikayet etmeyeceksiniz, göreviniz engeli aşmaktır, engeli aşacaksınız, gereğini yapacaksınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Memnun musunuz gidişattan, belediyelerden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok güzel yapıyorlar ve çalışıyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bakın, bizim Gülşah İnce arkadaşımız, muhabirimiz, belediye yardımlarına yeni bir kıskaç getirildi, Saygı Öztürk’ün Sözcü’deki bir yazısını bana hatırlatıyor. Size sormak isterim, muhalif belediyelerin -aslında muhalif belediye dememek lazım buna yani Millet İttifakının belediyeleri diyelim- ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını engellemek için sosyal yardımları tek elde toplayarak kaymakamlıklar üzerinden yapılmasını öngören bir tebliğ yayınladı. Ne demek efendim bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle yapıyorlardı İsmail Bey seçimlerden önce, aman ha sakın CHP’li belediyelere oy vermeyin, Belediye Başkanlarına oy vermeyin, bunlar gelirse bütün sosyal yardımlar kesilecek. Geldik, sosyal yardımlar bırakın kesilmesini şu anda bildiğim kadarıyla sadece İstanbul’da 1 milyonun üstünde sosyal yardım alan aile var. Ankara da öyle…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mansur Yavaş geldi açıkladı 350 bin civarında. 
Kemal KILIÇDAROĞLU- Her yerde. Ama bakın bu sosyal yardımları yaparken onların yaptığı gibi yapmıyoruz. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Sütü bile dağıtırken, çıktı Erdoğan hani sen süt dağıtacaktın ne oldu bu sütler dedi. Ekrem Bey dedi ki, aylardır dağıtıyoruz zaten ama biz sizin mantığınızla dağıtmıyoruz insani, vicdani bir çerçeve içinde dağıtıyoruz biz bunu. Şimdi sosyal yardımlar bakın, pandemi sürecinde kampanyalar açıldı belediyelere insanlar yardım yaptılar, dediler ki sosyal yardımları yapın diye. Yasakladılar para alamazsınız diye. Bankalardaki paralara el koydular. Dedim hiç şikayet yok. Başka bir şey, askıda fatura yaptılar. Vatandaşa dediler ki şu ailenin doğalgaz faturası, elektrik faturası, su faturası, ödeyemiyor, insanlar ceplerinden girdiler internete bu paraları ödediler. Biz aştık onları, onlar engellemek istediler. Şimdi Erdoğan efendim bütün yardımları kaymakamlıklar yapacak. Kaymakamlık hangi şeyle yapacak bunu, kimin aracılığıyla yapacak? Belediyenin araçları var, belediyenin imkanları var, belediyenin personeli var, belediye bütün mahalleleri biliyor, muhtarlarla işbirliği yapıyor. Bütün bunların hepsini biliyor, yapıyor. Ben Belediye Başkanı arkadaşlarımın tamamına bir yoksulluk envanteri çıkaracaksınız dedim, hiçbir ayrım yapmayacaksınız dedim. Efendim yok AK Partiliymiş, yok MHP’liymiş, yok CHP’li böyle bir ayrım yok. Kişinin ihtiyacı varsa o ihtiyacı karşılayacaksınız, artı onu karşılarken onun toplumdaki pozisyonunu rencide edecek şekilde yoksulluğunu afişe etmeyeceksiniz. Bunları söyledim. Hatta bazı Belediye Başkanları şu anda pilot uygulama yapıyorlar, kart verdiler, banka kartı gibi kart verdiler, o kartla gidiyorsunuz alışverişinizi kendi mahallenizde bakkaldan alışveriş yapıyorsunuz. Bakkal da kazanıyor, kişi de kazanıyor, hiç kimsenin zarar ettiği yok. Dolayısıyla sistem gayet iyi çalışıyor. Biz bunu büyüteceğiz, Türkiye geneline yaygınlaştıracağız. Aile Destekleri Sigortasını uygulayacağız. Şimdi bunu engellemek istiyorlar. CHP yapmasın biz yapalım... Sen yapamıyorsun kardeşim. 1971 yılında bu kanunu çıkaracağına dair Türkiye Cumhuriyeti Devleti söz vermiş, 1971’de; 1971 – 2021, 50 yıldır yapmıyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne kanunu bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aile Destekleri Sigortası.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle bir kanun var yani?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok çıkması lazım. Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı Sözleşmesi onaylanmış 9 ayrı dalda sigorta çıkaracağız diye, 8’i çıktı 9’uncusu bir türlü çıkmıyor. Çıkaracağız biz ama biz bunu yapacağız, yoksulluğu gidereceğiz, bu memlekette herkes yatağa tok girecek.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bir de tabi HDP meselesi var. HDP kapatılacak, kapatılmayacak, işte Gergerlioğlu meselesi yaşadık. Numan Kurtulmuş gerçi şunu söylemişti, biz kendimiz de parti kapatmanın ne demek olduğunu yaşadık ve bunun nasıl bir fayda getirmediğini gördük dedi ama MHP lideri Devlet Bahçeli çok kızdı ona, şimdi Selvi de iktidardan iyi haber alan…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok kızdı ve hiç ses çıkaramadı. Bahçeli çok kızdı ama o sesini bile çıkaramadı, gıkını bile çıkaramadı, çıkaramaz da zaten.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Selvi iktidar cenahından haber alan, zaman zaman sizin de görüştüğünüz bir isim. “Kılıçdaroğlu HDP’ye dokundurmaz” diyor. Ne demek o?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye dokundurayım, muhalefet partisi. İYİ Partiye niye dokundurayım, muhalefet partisi. Saadet Partisine niye dokundurayım, muhalefet partisi. İktidar olsalar tamam eleştiririz hiç kimsenin endişesi olmasın. Yanlış olursa eleştiririz. Muhalefet muhalefetle niye uğraşsın Allah aşkına? Demokrasiden bile haberleri yok bunların, muhalefet muhalefetle niye uğraşsın? Bizim görevimiz ne? Ülkeyi kim yönetiyorsa, kaynakları kim kullanıyorsa, kim harcıyorsa, kimlere imkanlar sağlanıyorsa oturur masaya yatırırız, onun üzerine eleştiri yaparız. HDP ayrı parti, biz ayrı partiyiz, yanlışı olursa söyleriz, deriz ki burası yanlış. Nitekim ben Meclis Genel Kurulunda gerekli eleştirileri yeri geldiğinde yaparım, HDP’ye de yaparım, niye yapmayım? Onlar istiyorlar ki, biz muhalefet birbirimize girelim, kendi aramızda kavga edelim, ittifakı bozalım. Sanki bizim aklımız yokmuş gibi bize akıl vermeye çalışıyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- HDP ittifakta var mı efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır yok. 4 partiyiz biz; Demokrat Parti, Saadet Partisi, İYİ Parti, CHP.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama HDP’nin kapatılmasına da…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasi partilerin kapatılmasını doğru bulmuyoruz, demokrasiye aykırı. Bakın şimdi demokrasiyi savunmak ayrı, biz sadece HDP değil diğer partilerin de kapatılmasını istemeyiz. Kuralları vardır, şimdi siz zorla yaptırıyorsunuz bunu. Zorla partiyi kapatmak istiyorsunuz. Niye zorla yapıyorsunuz bunu? Bahçeli’nin hoşuna gitsin diye yapıyorsunuz bunu. Bahçeli teslim almış onları onun için yapıyorlar. Bahçeli Andımızı konuştu değil mi? ‘Pimi çekilmiş bombadır’ dedi. Ne oldu Allah aşkına? Meğer bombanın ömrü geçmiş. Aklı ve mantığı bir köşeye bırakıp ön yargılarınızla bir devleti yönetmeye kalkarsanız gelir duvara çarparsınız. Geldiler duvara çarptılar. Akılla yönetmiyorlar devleti, mantıkla yönetmiyorlar, demokrasi kültürü içinde yönetmiyorlar, dayatma kültürü içinde yönetiyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu bir de dün Canan Kaftancıoğlu partinizin İstanbul İl Başkanı, ben dün konuştum, Aylin Nazlıaka’ya da baktım o da Hakkari, Diyarbakır bölgedeki kadınlarla konuşuyordu. Yani kadın meselesi çok önemli bir mesele. Bu arada bakın, Bilecik Belediye Başkanı Şahin’e İstanbul Sözleşmesine sahip çıkan afiş nedeniyle soruşturma açıldı. İçişleri Bakanlığı Türkiye Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine tepki gösterdiği afişler nedeniyle Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin hakkında soruşturma başlattı. İstanbul Sözleşmesi...
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunlar kadına şiddeti savunuyorlar, kadını ikinci sınıf vatandaş olarak görüyorlar. İsmail Bey, Allah aşkına okuyayım, İstanbul Sözleşmesinin amacı nedir…
Madde 1: Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak.” Nesine karşı bunlar? Kadına karşı her türlü şiddete kadınları koruyorsun, öyle diyor sözleşme ve aile içi şiddet varsa onu da önlemek diyor, kovuşturmak varsa böyle bir şey yapın diyor. Devam ediyor, “kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını” istiyor. Bunun nesine karşı? Efendim vali soruşturma açacakmış. İstediği kadar soruşturma açsın, bunların demokrasiden nasibini aldıkları falan da şüpheli yani. Kadın şiddet görmesin istiyoruz, kadın ikinci sınıf vatandaş olmasın istiyoruz, kadına aile içi şiddet olmasın istiyoruz. Neşet Ertaş ne kadar güzel söylemiş, “kadın insandır ben de insanoğluyum” diyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aklıma ne geliyor biliyor musunuz Sayın Kılıçdaroğlu bu soruyu size sorayım. Şimdi Emine Erdoğan, First Lady, işte ailenin kızları onlar da bu konularda duyarlı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Duyarlı kabul ediyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki niye kaldırdı, bunu ben bunu anlamıyorum. Yani burada bizim göremediğimiz bir şey mi var niye kaldırdı bunu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Acaba ben işte yüzde 1, yüzde yarım oy nasıl alabilirim, belli çevrelerden alabilirim onun hesabı yani koltuk hesabıyla tamamen yapılmış bu. Arkadaş sen ne yaparsan yap, senin yolun göründü sen gidiyorsun arkadaş. Bu millet senden bıktı. 19 yıldır devleti yönetiyorsun 10 milyonu aşkın işsiz yaratıyorsun ve bu insanlar bu gencecik çocuklar, filinta gibi çocuklar geleceği yurtdışında arıyorlar. Acaba bunlar ,o çocukları yurtdışına gidenlerin anne ve babalarını düşünüyorlar mı, evlat acısını, hasretini düşünüyorlar mı acaba bunlar? Çocuğunu yetiştirmiş, üniversiteden mezun etmiş, yememiş bu çocuğu okutmuş, giymemiş bu çocuğa giydirmiş, bütün fedakarlıklara katlanmış ve bu çocuk geleceği yurtdışında arıyor. Benim vicdanım kabul etmiyor İsmail Bey. O annelerin, babaların acısı evlat acısı, benim evladım niye benim ülkemde çalışmıyor da başka bir ülkeye gitmek zorunda kalıyor, niye oraya göç ediyor diye. Bunlar düşünüyorlar mı acaba bunu, bunlarda vicdan var mı Allah aşkına? Vallahi vicdan yok. Kendi çocukları için her türlü imkanı sağlıyorlar; üniversiteyi bitirmiş elektrik, elektronik bölümü mezunu işsiz, Boğaziçi üniversitesinden mezun, üniversiteye girmek bir sefer çok zor yüksek puan alacaksın, baba ve annesinin harçlığına muhtaç.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim kaygılandığım bir konu oldu dün sizinle bu yayın için hazırlanırken Meclis Başkanı Şentop… Bizim ülkemiz güzel bir ülke değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dünyanın en güzel ülkesi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ben şöyle tanımlıyorum işte bu ülkede yaşayan hepimiz ben, siz, orada kameraman arkadaş hepimiz eşit hak sahibi. Bir tapu düşünün, bir evin tapusu eşitiz hepimiz ve bu tapu senedinin aslında Montrö, Lozan, cumhuriyetimizin kurucuları başta Mustafa Kemal Atatürk…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ankara Antlaşması tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim fakat dün korktum ben, neden biliyor musunuz bakın, “Cumhurbaşkanı isterse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden de, Montrö Sözleşmesinden de çıkabilir buna yetkisi var. “ dedi. Bunu söyleyen Meclis Başkanı efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çıkabilir doğru. Yetkisi var, yok hayır, yanlış. Çıkabilir çünkü ne olacak ben çıktım diyor. Akıl yok zaten, bitmiş o. Devlet yönetimi yok, o da bitmiş. Tek bir şeye kilitlenmiş durumda Erdoğan şu anda, ben koltuğumu nasıl korurum, ben burada nasıl kalırım. İsterse Türkiye’de yangın çıksın, Türkiye’de işsizlik isterse 20 milyon olsun, ben burada kalayım da ne olursa olsun bu anlayış. O nedenle bir gece yarısı kararıyla Montrö’den çıktık diye de bir şey yayınlayabilir. Benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil bundan sonra adımı değiştirdim diye de yapabilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Lozan’la ilgili de eleştiriler getiriyorlardı ya Lozan’ı da…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Şimdi bakın, buna yetkisi var diyorlar. Yetkisi yok efendim, o yetki TBMM’dedir. Şentop’un zaten Meclisi yönetme diye bir yeteneği ve kabiliyeti de yok, Şentop yukarıdan gelen talimatları Meclis Başkanı olarak aşağıya yansıtan kişidir yani aracı kişidir, TBMM’nin fiilen ve gerçek anlamda başkanı değildir. Erdoğan’ın talimatlarını… Yasalara göre, anayasaya göre, meclis iç tüzüğüne göre seçilmiş bir kişidir dolayısıyla kendisi vesayet altındadır. Parlamento da vesayet altındadır. Kalkıyorsunuz istediğiniz kişinin- talimatı geliyor yukarıdan- dokunulmazlığını kaldırıyorsunuz. İstediğiniz kişiyi parlamentodan atabiliyorsunuz. Neye göre, hangi demokratik kurala göre? Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorsunuz, yasaları uygulamıyorsunuz. Parlamentoda AK Parti ve MHP grubu yukarıdan gelen talimata göre el kaldırıp indiren grup bunlar, bunların iradeleri yok Meclis Başkanı da dahi olmak üzere. Sen Montrö Antlaşmasının ne olduğunu biliyor musun, Lozan’ın ne olduğunu biliyor musun? Akıl alacak şey değil, işte bunlar devleti yönetiyorlar, devleti yönettikleri içindir ki Türkiye bu hale geldi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bugün Sözcü Gazetesinde okudum, bir araştırma Murat Gezici’nin de bir araştırmasının raporları vardı orada detaylı bir rapor. Ama şöyle başlığını okuyup size sormak istiyorum çünkü sizin iddia ettiğiniz gibi bu sene sonunda seçim de olsa, er ya da geç olacak, “Z kuşağının yüzde 75’i iktidara oy vermeyecek” diyor. Gençler ve siyaset…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gençler görmüyor mu bu tabloyu? Tabloyu görüyor gençler. Yüzde 75 düşük bir rakam. Yüzde 100’e yakınının oy vermemesi lazım. Bakın yüzde 100’e yakınının oy vermemesi lazım. Nefes alamıyor gençler, düşüncelerini ifade edemiyorlar, Tweet attığı zaman hapse girer miyim girmez miyim diye endişe taşıyorlar. Çoğu işsiz. Üniversiteyi bitirdikleri zaman çoğu işsiz kalacak bu insanların. Hangi iktidara oy verecekler? Kendilerine bu tabloyu yaratan iktidara mı oy verecekler? Kesinlikle vermeyecekler. 6 milyon 300 bin genç İsmail Bey Türkiye’nin 2023’te kaderini belirleyecek eğer seçim o tarihte yapılırsa. Çünkü 6 milyon 300 bin genç ilk kez gidip oy kullanacaklar demokrasi için, kendi gelecekleri için. Kendi geleceklerini yurtdışında değil Türkiye’de arayan gençler oy kullanacaklar. Kendilerini dışarıya mahkum eden iktidara oy vermeyecekler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim mesela ben meselelere bakarken işte Sayın Erdoğan ülkenin Cumhurbaşkanına yani makama çok saygı duyan bir insanım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Makama herkesin saygı duyması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Fakat şimdi bir partili Cumhurbaşkanı olunca böyle bir şey oluyor. Bazen bir açıklama görüyoruz işte Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı belli orada başka ama bir de mesela sizi eleştiriyor ya da İYİ Partiyi eleştiriyor orada bir yadırgıyorum neden bu aklıma geldi? Bir meslek büyüğüm 70’li yaşlarında ama duayen bir gazeteci diyor ki, biraz evvel Sayın Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği mantıkla Sayın Erdoğan tek bir imzayla istese anayasayı da çıkarabilir diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır çıkaramaz. Çıkarabilir yani, ben anayasayı yaptım der Resmi Gazetede yayınlanır ama bize göre nasıl İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışan ya da öngören sözleşme nasıl yürürlükteyse o karara rağmen yürürlükte. Karar yani yok hükmünde, eski deyimle keenlemyekûn, böyle bir karar yoktur aslında, o kararın yürürlüğü yoktur. TBMM’nin iradesine kimse ipotek koyamaz. Bu TBMM’de kabul edilmiştir, oy birliğiyle kabul edilmiştir, bütün partiler buna evet demiştir ama bir kişi hayır demiştir. Önce o da onayladı, sonra hayır dedi. Neden? Acaba bir yerden yüzde 1- 2’lik oy alabilir miyim, koltuğumun yerini koruyabilir miyim, ben koltukta oturabilir miyim diye mi? Koltuk için demokrasi feda edilmez, koltuk için bu kadar büyük olaylar yaratılmaz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakın Bahattin Yücel’de diyor ki, biraz önceki açıklaması üzerine acaba Kılıçdaroğlu Montrö konusunda ne yapmayı düşünüyor mesela diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yapamazlar efendim yapamazlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kampanyalara bakıyorum, sosyal medyaya bir baktığım zaman efendim Emeklilikte Yaşa Takılanlar çözüm öneriniz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aile Destekleri Sigortasını çıkaracağız, onlara sağlıklı ve tutarlı onların da kabul edeceği yeniden bir geçiş sağlayacağız ve onların haklarını teslim edeceğiz. Buradaki temel sorun ne biliyor musunuz İsmail Bey? Bu insanlar emeklilik prim ödeme gün sayısını doldurduktan sonra çalışmıyorlar işten ayrılıyorlar çünkü daha fazla çalışıp daha çok prim ödediklerinde maaşları düşüyor, emekli aylıkları. Dünyada böyle bir garabet yok, sadece bizim ülkemizde var. Normalde daha fazla çalışıp daha çok prim ödeyince emekli olduğunuzda daha yüksek emekli aylığı alırsınız, bizde tam tersini yaptılar. Reform yapıyorlar ya; daha çok prim ödüyorsunuz, daha uzun süre çalışıyorsunuz, daha az maaş alıyorsunuz, akıl alacak şey değil. Bunlar devleti falan yönetmiyorlar yani.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İktidara geldiğiniz zaman çözer misiniz EYT’yi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi tamamını düzelteceğiz. Onlara sözüm var, düzelteceğim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir başka önemli kampanya atanmayan öğretmenler. Efendim biz atanamayan demiyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Atama bekleyen öğretmenler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çözüm öneriniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, Sayıştay’ın raporu var, 138 bin 393 öğretmen açığı var. Ben söylemiyorum, 138 bin 393 öğretmen. Bir hafta içinde, Allah nasip eder gelirsek ilk bir hafta içinde 138 bin 393 öğretmeni görevlendireceğiz. Kura çekeceğiz, herkes gidecek yerine. Birleştirilmiş sınıflar var ayıracağız, eğitime büyük yatırım yapacağız. Belli nüfusa sahip olan yerlerdeki okulları yeniden açacağız ve bu atama bekleyen öğretmenlerimizin büyük bir kısmının hepsini atayacağız. 3600 ek gösterge getireceğiz. 3600 ek gösterge gelince çok sayıda öğretmenimiz emekli olacak kendi isteğiyle, onların yerine de görev bekleyen, atama bekleyen öğretmenleri atayacağız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim 3600 konusunda verilmiş sözler var; polisimizin, öğretmenimizin, hemşiremizin, sağlık çalışanımızın, din görevlilerimizin. Bunu çözecek misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet çözeceğim. Bunlar söz verdiler, bunlar hangi sözü tuttu ki. Allah aşkına şöyle bir vatandaşlarımız düşünüp baksınlar hangi sözü tuttular, hangi sözün arkasında durdular? Bir sürü laf ettiler hiçbir şey yapmadılar. Kime hizmet ettiler? Ben söylüyorum beşli çeteye hizmet ettiler başka kimseye değil. Para onların parasıydı. Onlar da aldılar paraları dünyanın parasını aldılar, dolar olarak aldılar, hepsi götürdü Londra’daki bankalara yatırdılar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim Demokrasi Meydanına katıldınız çok teşekkür ederim sorularımızı yanıtladınız. Bursa’ya gideceksiniz yolunuz açık olsun. Bursa’da ne var?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet Bursa’ya gideceğim. Bursa’da yine belediyelerimizin yaptığı güzel hizmetler var, onların açılışı var, esnaf gezimiz var, çiftçilerle ve kanaat önderleriyle buluşmamız var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bursa’ya çok selam.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Değerli Çalar Saat ailesi izin verirseniz ben konuğumu uğurlayacağım, vedalaşmak üzere aranıza döneceğim.