27.05.2020

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU FOX TV’DE “ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV'de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programının canlı yayın konuğu oldu.


İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok kıymetli Çalar Saat ailesi, 26 Mayıs 2020, günlerden Salı, Ramazan Bayramımızın üçüncü günündeyiz. İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanına ülkemizin Ana Muhalefet Partisinin CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Efendim hoş geldiniz.  
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hoş bulduk efendim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasılsınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyiyim sağ olun, teşekkür ederim.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bayramınız mübarek olsun.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağ olun.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Her şey yolunda mı nasıl geçiyor bayramınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet iyi. Evde geçiyor, bol miktarda telefonlarla konuştuk. Parti liderlerini aradım, bazı önemli kanaat önderlerini aradım, aile büyüklerimiz var onları aradım, kardeşlerim var, dostlarımız var aradık konuştuk ve çok sayıda da telefon geldi tabi doğal olarak. Telefonlarla da vatandaşlarla bayramlaştık.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Arada da bu pandemi zamanında da görüyorum ben zaman zaman haberlerinizi de veriyorum uzaktan internet aracılığıyla da görüşmeleri sürdürüyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- O şöyle, hemen hemen video konferans yoluyla toplumun değişik kesimleriyle, sanatçılar da var bunun içinde, esnaf da var bunun içinde, çiftçiler de var bunun içinde, doktorlar hekimler de var bunun içinde. Dolayısıyla toplumun değişik kesimleriyle, gençler, 81 ilden gençler…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçen haber yaptık çok önemli saydım ben onu apartman görevlileriyle yaptınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet apartman görevlileri, bizim kapıcı olarak tanımladığımız apartman görevlileri ki bunlar gerçekten de şimdi bakın İsmail Bey…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Onlara örgütlenin dediniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Örgütlenin hak isteyin, onların yasal hakları var fakat bireysel çalışıyorlar, aile boyu çalışıyorlar, gerekirse 24 saat çalışıyorlar. Ama bunların da hakları var, hukukları var, sigortalı olma hakları var, bunların da tatil hakları var. Dolayısıyla bunların haklarını hatırlattım, örgütlenin mutlaka, örgütlendiğiniz zaman daha güçlü hale gelirsiniz, örgütlendiğiniz zaman haklarınızı talep edebilirsiniz, yasal haklarınızı kullanabilirsiniz diye onları da ağır ağır… Bir dönem hatırlar mısınız İsmail Bey, taşeron işçilerin örgütü yoktu ve taşeron işçilerinin çalışma süreleri bir kişinin iki dudağına bağlıydı. İşine son verdim yarın sabah gelme dediği zaman gelmiyordu. Taşeron işçilerini Erzurum’dan başlayarak İstanbul’a kadar bütün süreç içinde önce dernek kurmalarını istedik, örgütlenmelerini istedik. Sonra ben onları her ortamda dile getirdim, sonra taşeron işçilerinin büyük bir kısmı haklarını aldılar, kadrolu oldular. Apartman görevlileri içinde bunun yapılması lazım ve şunu da kabul etmemiz lazım. Gerçekten de biz evimizde otururken onlar geliyorlar, bakkaldan gidip alışverişi onlar yapıyorlar. Yani Covid-19 sürecinde, bu süreçte doğrudan doğruya riskle bizden daha fazla onlar karşı karşıyalar ve onlar bizim rahat etmemiz için ellerinden gelen her türlü çabayı gösteriyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz de, biz onların haklarını ödeyelim diyorsunuz. Örgütlensinler diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Haklarını ödeyelim, aynen öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Aynı zamanda efendim bu uzaktan görüşmeler içerisinde bunu da önemsiyorum meslek birlikleri. Mesela Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Diş Hekimleri onlarla da görüştünüz. Ben bunu da örgütlü toplum açısından önemsiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türk Hemşireler Birliği, tabi hepsiyle de görüştük. Veterinerler Birliği. Bunların da tabi sorunları var. Onların da bu sürecin hasarsız atlatılması için onların da katkıları var, onların da önerileri var. Bunların dikkate alınması lazım. Keşke bunu siyasi iktidar yani devleti yönetenler yapsalardı. Ama biz niye bunlarla görüşüyoruz? Çünkü onların görüşlerini istiyoruz politika oluşturmak için, var olan sorunların nasıl çözüleceğini öğrenmek için, süreci nasıl daha rahat atlatabiliriz, hangi önerilerde bulunabiliriz bütün bunlarla oturduk. Esnafla da konuştuk, esnafı da dinledim. Kahvecisinden tutun bakkalına kadar, berberinden tutun taksi şoförüne kadar onlarla da bir araya geldik, onları da dinledim, onlarında sorunlarını nedir, hangi sorunları yaşıyorlar. Bir şekliyle bizim ürettiğimiz politikalardan memnun olduklarını söylediler bugüne kadar onun altını özenle çizmek isterim. Çünkü biz toplumun her kesimine dokunmak, her kesimin sorunlarını dinlemek ve o sorunlara çözüm üretmek gibi bir çaba gösterdik bu süreç içinde. Bunların bir kısmı uygulandı, bir kısmı uygulanmadı ama önemli olan şu, herkes şunu gördü yani CHP belediyelerde alanda. Nerede varsa bir belediyemiz alanda çalıştı. İki, parti olarak belediyelerle merkez arasında son derece güçlü, güzel bir irtibat kurduk, beraber oturduk, beraber konuştuk, sorunlara nasıl çözüm üretilir bunlarla ilgili birlikte çalışmalar yapıldı. Kurallar kondu, o kurallara uygun olarak her belediye başkanımız kendi bölgesinin de özelliklerini dikkate alarak politika oluşturdu. Bütün bunlara baktığınız zaman devletin ne kadar rahat ve kolay yönetilebileceğini, eğer özel bir beklentiniz yoksa, özel bir çıkar sağlama amacınız yoksa…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Böyle mi hissediyorsunuz? Mesela seçimi kazansanız, Cumhurbaşkanı olsanız, ülkeyi yönetseniz kolay yönetebilir misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim en rahat yönetilen kurum devlet yönetimidir. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, en rahat yönetilebilecek olan kurum devlet yönetimidir. Çünkü devlet yönetiminde herkesin görevi yasalarla, yönetmeliklerle, tüzüklerle belirlenmiştir. Cumhurbaşkanının görevi nedir var orada zaten. Bakanların görevi nedir, odacının görevi nedir, hemşirenin görevi nedir, doktorun görevi nedir, genel müdürün görevi nedir. Herkes kendi görevini yaptığı zaman zaten devlette her şey saat gibi çalışır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Eski Yunan felsefesi buna dayanır. Herkes görevini iyi yaparsa ideal topluma ulaşılır denir.
Kemal KILIÇDAROĞLU- En iyi yönetici kendisine en az ihtiyaç hissedilen yöneticidir. Çünkü herkes görevini yapıyor kimse gidip bir sorun… Şöyle bir sorunla karşılaştım nasıl çözerim hemen oturup kendi aralarında çözüyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sayın Genel Başkan, bugün sizinle böyle sabahı karşılayacağız, günü karşılayacağız bu güzel ramazan bayramının üçüncü gününde. Size sormak istediğim sorular var. Mesela dün akşam Ali Babacan Cüneyt Özdemir’in sorularını yanıtlarken İş Bankasıyla ilgili yaşadığı bir anıyı anlattı bunu soracağım. Davutoğlu’nun 15 Temmuz hain FETÖ kalkışmasına giderken yaşadığı bir anıyı size soracağım. Ekonomiyi, esnafı size soracağım. Sormak istediğim çok soru var ama hazırlık yaptık.
Şimdi bayramlaşma, tabi bu salgın zamanında hepimiz evlerdeyiz ama bayramlaşmalarda bu bayrama özgü değişti. İzliyoruz dönüşte Sayın Kılıçdaroğlu’nun yorumunu alacağız.
Bayramlaşma böyle, Sayın Kılıçdaroğlu’na soralım, şimdi aslında biz istiyoruz ki efendim toplum olarak sorunlarımız büyük, siz bir araya gelin hepiniz iktidar, muhalefet böyle meseleleri tartışın, uyarın birbirinizi, elbirliği yapın ve bu sorunları hep beraber çözüm istiyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, bayram günlerinde şöyle bir teklifim oldu geçen bayramda. Dedim ki televizyoncu arkadaşlara, bütün siyasi partilerin liderlerini davet edin bir masanın etrafına, biz hiç siyasetten söz etmeden çocukluğumuzu anlatalım, gençliğimizi anlatalım, ilk nasıl aşık olduğumuzu anlatalım, üniversite yıllarımızı anlatalım. Yani bizde insanız, bizimde dertlerimiz oldu, üzüldüğümüz günler, sevildiğimiz günler, sevindiğimiz günler oldu. Dolayısıyla hani insan olarak da toplumun önüne çıkalım. Evet ya bunlarında sorunları olmuş, bunlar sorunları nasıl aşmış, nasıl yetişmiş, açlık mı çektik, yoksulluk mu çektik, nasıl bir ailede yetiştik, nasıl bir çevrede yetiştik bunları anlatalım. Emin olun kabul edilmedi. Dolayısıyla bizim siyasetçiler olarak elbette farklı görüşlerimiz olacak, her birimiz ayrı partiyiz, ayrı programlarımız var vs. ama sonuçta hepimizin ortak hedefi nedir? Türkiye’yi nasıl büyütebiliriz, evdeki ekmeği nasıl büyütebiliriz, evde tencere nasıl sürekli kaynar, nasıl herkese istihdam yaratabiliriz, nasıl mücadele ederiz? Türkiye’nin gelirlerini nasıl artırabiliriz bütün bunların hepsini oturup konuşmak lazım. Geçmişte ben gayet iyi hatırlıyorum sizde hatırlarsınız yani liderler turu yapılırdı, oturulur en önemli meseleler getirilirdi, bir kişi yönetirdi toplantıyı. Dolayısıyla her parti kendi görüşünü aktarırdı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi niye olmuyor efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kabul edilmiyor, iktidar kabul etmiyor bunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Niye?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bende bilmiyorum niye. Şöyle, diğerlerini ayrı tutuyor, kendisini ayrı tutuyor, kendisini herkesin üstünde görüyor. Bu bildiğimiz kibir dediğimiz bir tutum. Yani kişinin kibre teslim olması, kibrin tutsağı olması kadar yanlış bir şey yok, inanç açısından da bu son derece, insan hakları açısından da son derece yanlış bir olay. Dolayısıyla kibirlenme niye kibirleniyorsun kardeşim. Herhangi bir siyasi partiyle oturup konuşabilirsin, oturup tartışabilirsin, uygarca tartışabiliriz. Elbette ki farklı düşünceler olacaktır. Farklı düşünceleri zaaf olarak görmek kadar yanlış bir şey yok. Farklı düşünceler zenginliktir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela efendim sizinle Temel Karamollaoğlu arasında böyle ince bir paslaşma oldu. Bizim hoşumuza gitti. Ben meselelere partiler gözüyle bakmıyorum. Hani böyle ülke hepimizin siyasiler gelir gider.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru, aynen.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bakın mesela şöyle bir hareket yaptılar Temel Karamollaoğlu 19 Mayıs 1919 bir milattı. 19 Mayıs 2020’de yeni bir başlangıç vesile olsun. Şimdi aslında bir kurgu yapmışlar bu kurgunu içinde bakın bir çeşit bayramlaşma ve sohbet etme. Şimdi bütün liderler burada var. Sayın Cumhurbaşkanı var, Ana Muhalefet Lideri zatıaliniz var, Sayın Bahçeli, Akşener, Gültekin Uysal’a, Doğu Perinçek’e kadar hepsi burada var. Bu güzel bir tablo. Sonra siz buna dediniz ki bir mesaj attınız evet dediniz Temel Beye katılıyorum dediniz. Onu da bir izleyelim.
Sayın Kılıçdaroğlu ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet güzel. Bir araya gelirsek ülke güçlenir diyor. Evet doğru bir araya gelirsek ülke güçlenir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bir şey soracağım, mesela Sayın Cumhurbaşkanı sizi çağırsa birebir sohbet edelim sizinle dese ülkenin tabi iyi noktaları var, kötü noktaları var. Bu iktidarın iyi yaptıkları var, kötü noktaları var. Sayın Kılıçdaroğlu hadi konuşalım bana tavsiyede bulun dese mesela ona ne söylerdiniz ilk mesela şöyle bir düşünün.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce gergin olmamasını, toplumun her kesimini kucaklamasını, devlette ciddi bir israf var israfın önlenmesi için ciddi çaba harcamasını, arada bir vatandaşlarla oturup konuşmasını, toplum arasında, sivil toplum örgütleri arasında ayrımcılık yapmamasını, Ekonomik Sosyal Konseyi hemen harekete geçirmesi gerektiğini, bu ülkenin sanayicisi, esnafı, çiftçisi var onlarla arada bir konuşması, onların dertleri var gerçekten çok ciddi dertleri var onları çözeceğini onlardan dinlemesi bunları isterdim. Belli aralıklarla siyasi partilerin Genel Başkanlarını davet edip onların düşüncelerini almalarını veya bir bayram gününde hep beraber bir ortak fotoğraf vererek o ortak fotoğraf dolayısıyla Türkiye’de birliğin ve bütünlüğün ne kadar önemli olduğunu, ayrıca kendisinin partinin Genel Başkanlığından ve parti üyeliğinden istifa edip tarafsız bir Cumhurbaşkanı olmasını, çünkü anayasaya göre Cumhurbaşkanları tarafsızdır, tarafsızlık üzerine görev yapacaklarına dair namusları ve şerefleri üzerine yemin ediyorlar ona uymasını, dolayısıyla tarafsızlık ilkesi içinde bütün siyasi partilere eşit mesafede olmasını söylerdim. Artı, elbette ki her kişinin bir siyasi görüşü var yani Sayın Erdoğan’da sandığa gidip oy kullanırken gider kendi düşündüğü, inandığı partiye oyunu verir. Kimse buna neden buraya oy verdin sandığa gitme demiyor. Ama tarafsızlık ilkesi çok önemli.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte bugün Dilipak Akit’te bunu yazmış efendim diyor ki, İngiliz düşünür  ………..’dan yola çıkarak hükümdarın bir partinin yanında yer alması durumunda devlet gemisinin ağırlığının bir tarafa kayacığını ve o devlet gemisinin su alıp batacağını söylüyor Dilipak. Biz bunu diyor yeterince tartışmadık diyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle öyle. Eğer devleti yönetecekseniz devlette geldiğiniz nokta çok değerli ve önemliyse tarafsızlık dediğiniz ilke çok önemlidir. Bakın bugün adalet Türkiye’de var mıdır diye yapılan bütün anketlerde kim yaparsa yapsın adaletin yetersiz olduğunu, adaletin olmadığını söylüyor vatandaş.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz ne diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok zaten. Adalet olsaydı biz Adalet Yürüyüşü mü yapardık? Adalet hava gibidir yani hava kirliliği olduğu zaman siz havanın değerini ve önemini anlarsınız. Adalet, herkesin işi var, herkes bir adaletsizlikle karşılaşmıyorsa adalet diye bir sorun yoktur. Yani herkesin işi var, herkesin gücü var, herkes düşüncesini ifade edebiliyor. Bir haksızlığa uğradığı zaman hemen hakkı teslim ediliyor. Böyle bir ortamda zaten güzellikler olur yani şu çiçek ne kadar güzelse adalette o kadar güzeldir aslında. Eğer siz adaletsizliği beslerseniz o zaman ülkeyi yönetemezsiniz. Devlet adaletle yönetilir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz adaletli yönetir misiniz işbaşına gelirseniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Adaletle yönetmek zorundasınız zaten. Eğer bir siyasetçi adaleti kendi yönetim anlayışının birinci noktasına, birinci evresine koymuyorsa o asla iyi bir yönetici değildir.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz mesela işbaşına gelseniz böyle partili partisiz ayrımı yapmaz mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi tarafsız olmak zorundadır. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi devletin sigortasıdır. Bakın devletin sigortasıdır. Sigorta attı mı her şey biter. Neden devletin sigortasıdır? Bir sorun çıktığı zaman sorunu çözmek için siyasi partileri o davet eder. Gelin Beyler memleketin bu kadar derdi var ne kavga ediyorsunuz gelin bakalım bu sorunu nasıl çözeceğiz diye. Şimdi bunu söyleyecek makam yok. Asıl sorunumuz oradan başlıyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çünkü bir partinin Genel Başkanı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir partinin Genel Başkanı evet.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bir araştırma var Sayın Genel Başkan. Halkımıza sormuşlar ANAR araştırma yapmış bu pandemi sonrasında önemli sorununuz nedir diye. Biz bu sabah Çalar Saat gazetesinde bunu yaptık efendim. Biz her sabah gazete yapıyoruz böyle. En büyük sorun ekonomi çıkmış. Bakın, ANAR Covid-19 salgınıyla ilgili yaptığı anketin sonucuna göre ankete katılanların yüzde 77’si salgından sonra en büyük sorun ekonomi demiş. Ekonomi midir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gerçekten ekonomi gerçekten. Bakın, Covid-19 süreci çok başarılı yönetilebilirdi. Var olan kaynaklar doğru bir şekilde kullanılabilirdi. Özveride bulunması gereken kişiler gerçek anlamda özveride bulunabilirdi. Bu konuda siz düşüncenizi açıkladınız mı diye sorarsanız evet. Baştan beri nelerin yapılması gerektiğini çıktık anlattık. Hiç eleştiride getirmedik vay efendim şu bu vs. bunu da yapmadık ama bu süreç nasıl yönetebilir dünyanın örnekleri var bizde alalım aynı örnekleri yapalım yani niye yapmıyoruz bunu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şöyle soruyum mu efendim. Siz iş başında olsanız şimdi gelecek yıl veya 2023’te seçim olsa ve partiniz ve partinizle birlikte hareket eden ittifak kazansa seçimi, ülkeyi yöneteceksiniz siz, partiniz ve bütün sizinle birlikte diyelim İYİ Partisi işte kimler destek veriyorlarsa. Ne yapardınız diye sorayım size ekonomide? Onu bir anlatır mısınız merak ediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ekonomide ilk yapacağımız işlerden birisi devlette tasarruf. Bu çok önemli. Müthiş bir savurganlık var. Ben devlette savurganlık var dediğim zaman Erdoğan kabul etmiyor onu. Hayır yok diyor devlette savurganlık olsa bu yatırımlar mı olur. Yatırım zaten olur. Ama devlette ciddi bir savurganlık var. Ben söylemeyim ama onu Sayın Bülent Arınç’ın önemli bir açıklaması var. Bursa AKP il toplantısında ahde vefa yemeğinde Sayın Bülent Arınç bir konuşma yapıyor. İzin verin bu konuşmayı aynen okuyum. “İsrafın önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz. 13 yıllık iktidarımızın her tarafı altın yazılarla başarıyla doludur. Ama israf konusunda karnemiz kırıktır. Haberiniz olsun Allah israf edenleri sevmez” diyor. Belediye başkanı da, milletvekili de, anne baba olarak da, ebeveyn olarak da sizde israf etmeyeceksiniz diyor. Bakın önce israfı önleyeceksiniz. İki; doğru dürüst bir bütçe yapacaksınız. Doğru dürüst bir orta vadeli program yapacaksınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yok mu bizde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Var da bunların hiçbirisini şuanda geçiremiyoruz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bütçe doğru düzgün değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Geçerliliği yok. Yani örnek vereyim ben size gerçekten de, büyüme ne diye koydular? Yüzde 5. Bu yıl yüzde 5 büyüyecek miyiz? Hayır. Negatif herkes öyle söylüyor. Bütün iktisatçılar böyle söylüyor. O zaman demek ki bu bütçenin bir anlamı yok. Milli gelir 812 milyar dolar olacaktı şimdi 700 milyar dolar söz ediliyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Revize edilir rakamlar bütçe revize edilebilir.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama şimdi bakın, yeni bir bütçeyle şimdi Covid süreci yeni başladı. Biz bütçeyi hazırlarken Covid yoktu, şimdi Covid oldu. Dolayısıyla siz yüzbinlerce işyerini kapattınız, yüzbinlerce insan evine kapandı. Bunların işi olmadı, bunların gücü olmadı. Bakkalından tut, fabrikasından tut, kahvesinden, berberinden, efendim taksi şoföründen, otobüs şoföründen bütün bunların… Peki bunlarla ilgili ne yapacaksınız? Yeni bir bütçe ben söyledim ya da yeni bir ek bütçe getirin. Bunu yapmak zorundasınız. Yapmazsanız doğru dürüst ülkeyi yönetemezsiniz. Bunun yapılması lazım. Orta vadeli programın yenilenmesi lazımdı.
Bakın ben sadece şunu söyleyeyim, bütçe açığı ne kadar öngörülmüştü? 139 milyar 2020 yılında. İlk dört ayda açık 74 milyar lira yani yüzde 52’si gerçekleşti. Daha geriye 8 ay var ne olacak? Dolayısıyla buna baktığınız zaman dediğim gibi devleti yönetirken bilgiyle, birikimle devleti yöneteceksiniz, liyakatle devleti yöneteceksiniz. Gelecek devleti yönetenler bürokrasi diyecek ki, bakın şu şu şu değişimler var ya yeni bir ek bütçe veya yeni bir bütçe getirelim, pandemi sürecini çok daha başarıyla götürebiliriz. Bunların yapılması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela kaynak nasıl yaratırsınız efendim? Ülkenin ihtiyaç duyduğu kaynaklar var çünkü yatırım yapmamız gerekiyor, genç bir işsiz ordumuz var, çocuklar üniversiteden mezun oluyorlar iş bulamıyorlar. Kaynak lazım bize.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye zengin bir ülke, Türkiye’de kaynak da var. Gerekirse Türkiye çok daha düşük bedellerle borçlanılabilir. Yani gerekirse yatırım için borç alabilir, borçları çevirebildiği sürece herhangi bir sorunda yoktur. Türkiye’nin bereketli toprakları var, çalışkan insanı var. En büyük kaynak nedir biliyor musunuz? Gençlerimiz. En büyük kaynak bütün Avrupa’da en büyük kaynak Türkiye’de ve bizim gençlerimiz. Taşı sıksa suyunu çıkaracak mı? Evet. Peki bunlara istihdam yaratıyor muyuz? Hayır. İstihdamı kim yaratacak? Devleti yönetenler. İşsizlik var mı? Evet işsizlik var. Bir ev düşünün, baba işsiz, anne işsiz, çocuk işsiz, herkes işsiz. Aynı odada birbirlerinin yüzüne bakamıyorlar. Bu olmaz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çözüm?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çözüm istihdam yaratacaksınız. Bakın, sağlıkta istihdam boşluğu olmaz. Yüz bin hemşire var atama bekliyor. Pandemi başladığında eleman sıkıntısı var mıydı? Vardı. Niye kadrolar dolmuyor, hangi gerekçeyle dolmuyor? Atayacaksınız. Sosyal güvenlikte boşluk olmaz. Benim güvenliğim, sizin güvenliğiniz, çocuklarımızın güvenliği hala boşluk var. Olmaz. Eğitim. Eğitimde ciddi boşluğumuz var eğitimde. Hala atama…
Bakın, 20 bin öğretmenin kurası çekildi değil mi? Sayın Erdoğan hayırlı olsun dedi kuralarınızı çektiniz dedi…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Gidemediler daha.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niye imzalamıyorlar? 20 bin öğretmene maaş ödememek için. Yazık günah ya tasarrufu yapa yapa 20 bin öğretmenin maaşından yapacaksınız? Bunların bir kısmı işlerini bıraktılar, bir kısmı özel yerlerde çalışıyorlardı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir çok mesaj geliyor efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi yani geliyordu size. Bunlar olmadı. Bakın bu ülkede yüzbinlerce engellimiz var sayıları 8 milyonu buluyor engellimiz var. Engelli kadroları boş devlette niye boş? Niye doldurulmuyor? Engelliden de tasarruf yapıyorlar. Bunların önüne geçmemiz lazım. Buralara atamayı yaptığınız zaman bir rahatlama olur. Hemen birden bire olur mu? Hayır. Birdenbire işsizlik sorunu çözülür mü? Hayır. Bunun belli bir programının olması ve o konuda özel bir çalışma yapılması lazım.
Tarım alanında, çiftçilere bakıyorsunuz yaş ortalamasına 65 ve onun üstü.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Genç ziraat mühendisleri var işsiz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi ziraat mühendisleri var. Veterinerler var. Bunların hepsine baktığınız zaman bütün bunları düşünün bir üretim seferberliği başlattığınızı ve bütün bunların hepsinin çalıştığını düşünün. Ve Türkiye’nin ürettiğini düşünün, Türkiye’nin saman ithal etmediğini düşünün, Türkiye’nin ayçiçeği ithal etmediğini düşünün. Bütün bunların hepsini yapmak mümkün.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şöyle mi anlamalıyım? Bu iktidarın önceliklerimi hatalı? Hani imkanlarımız var, birde yapmamız gerekenler var. Sizden duyduklarım sanki öncelikleri hatalı diyormuşsunuz gibi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hangi hatadan söz edeyim İsmail Bey bir değil, iki değil. Bu ülkede bir planlama teşkilatı vardı değil mi? Devlet Planlama Teşkilatı. Nedir Devlet Planlama Teşkilatının görevi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- İşte 5 yıllık kalkınma programları yapardı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben 5 yıl nereye yatırım yapacağım, 10 yıl nereye yatırım yapacağım. Elin oğlu 50 yıl, 100 yıl sonrayı planlıyor biz yarın sabah ne olacağını bilmiyoruz. Niye kapattılar Devlet Planlama Teşkilatını? Devlet Planlama Teşkilatı nedir? Var olan kaynakların optimumun en veremli nerede kullanılacağı önceliğimiz nedir onu belirleyecek. Benim önceliğim bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi mi yoksa benim önceliğim efendim 5 tane müteahhidin çok daha fazla para kazanması mı? Nedir benim önceliğim, nedir Allah aşkına? Şimdi siz saman ithal… efendim paramız varda tarım ürünü ithal ediyoruz. Güzel ithal ettin tarım ürününü ne oldu peki? Yüzbinlerce dönüm iki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor Türkiye’de. Niye ekilmiyor? Canlı hayvan ithal ediyoruz, et ithal ediyoruz. Türkiye Ortadoğu’yu besliyordu bırakın Türkiye’yi Ortadoğu’yu besliyordu. Nasıl oldu da bu hale geldik? Şimdi biz bunu söylediğimiz zaman kızıyorlar vay efendim şöyledir, böyledir vs. falan filan.
İsmail Bey şunu yapmamız lazım. Devlet yönetiminde aklı egemen kılmamız lazım, birikimi egemen kılmamız lazım, liyakati egemen kılmamız lazım. Liyakat devletle siyasi partiler ayrı kurumlardır. Devlet ayrıdır, siyasi parti ayrıdır. Siyasi parti devleti yönetmek üzere gelir ne kadar? Vatandaşın görev verdiği süre kadar 5 yıl. 5 yıl gelir devleti yönetirsin 5 yıl sonra tekrar vatandaşın hakemliğine başvurursun. Devlet olmak için gelmezsin. Devlet olmak ayrı bir şey. Devlet olmak için gelmezsin. Peki niye bunu yapıyorsun o zaman, niye devlet oldun sen? Her şeyi ben yapacağım diyorsun. Olmaz, bunlar yanlıştır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim birde biz bir 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması yaşadık değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey daha söyleyeyim İsmail Bey. Şimdi pandemi başladı güzel, hepimiz bu konuda önlem almak zorunda mıyız? Evet önlem almak zorundayız. Güzel hiç itirazımda yok. İşyerleri kapandı, 256 bin işyeri kapandı. Kapanmalı mıydı? Evet kapanmalıydı. Güzel. Kapattığınız işyerlerinin sahipleri kiradaysa ne yapacaksınız? Demeniz lazım ki, senin kira bedelini ben ödeyeceğim hiç meraklanma kardeşim. Dükkanını kapattım üç ay kiranı ben ödeyeceğim. Orada çalışan işçiler var mıydı? İşçiler vardı. Milyonlarca işçi vardı o kapatılan işyerlerinde. Otobüs şoföründen, tır şoföründen tutun, taksi şoföründen tutun kahveye, berbere, kafeye kadar, evlere temizliğe giden kadınlara kadar. Diyecek ki tamam kardeşim hiç meraklanma senin üç aylığını da ben ödeyeceğim, 4 aylığını ben ödeyeceğim, 5 aylığını ben ödeyeceğim çünkü senin güvenliğin çok önemlidir evinizde oturun hiç meraklanmayın hiç kimseyi ben bu memlekette aç ve açıkta bırakmayacağım. Sosyal devlet budur. Bu yapıldı mı? Yeteri kadar yapılmadı. Niye yapılmadı? Bu insanların banka kredi kartı borcu yok muydu? Vardı. Tüketici kredisi borcu yok muydu? Vardı. Ne yapması lazım bir sosyal devletin? Kardeşim senin işyerini kapattım, seni evde kalacaksın diye zorunlu hale getirdim, kredi kartı borcu için hiç korkma ben bankalarla oturup konuşuyorum onlar bir yıl süreyle erteliyorlar senin faizini de ben ödeyeceğim hiç meraklanma kardeşim diyebilir mi? Diyebilir. Çağırır bankaları kardeşim diyecek herkes özveride bulunma zamanı sende özveride bulanacaksın.
Bakın, evinde oturan adamın borcu arttı oturduğu yerden ama devletten döviz garantili ihale alanların hepsi oturdukları yerde onlarında karları arttı, gelirleri arttı.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çünkü garantileri var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Peki onlar bir özveride bulundu mu? Milyarlarca dolar veriyorsunuz, milyarlarca Türk lirası veriyorsunuz peki onlar bir özveride bulundu mu? Hayır hiçbir özveride bulunmadı. Peki bu mudur adalet? Bunu söylemeyecek miyiz? Yanlış değil mi? Bayram günü ben istemez miyim her evde huzur olsun, ben istemez miyim her evde insanlar güler yüzlü olsun, her yerde insanlar benim çoluk çocuğumun işi var, gücü var hiç işsiz kalmayacak diye. Üniversiteyi bitiren bir çocuğun işsiz kalması ne demektir? İşsizlikle ilgili bir kampanya açmanız, bir mücadele programı ortaya koymanız lazım. Bu ülkede hiç kimse işsiz kalmayacak diyeceksiniz. Yani bir hedef koyacaksınız ortaya hedefi izleyeceksiniz, hedefi gerçekleştirmek için çaba harcayacaksınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok önemli bir sorun gerçekten. Ekonomi, yoksulluk ve işsizlik çok ciddi bir sorun. Buna döneceğim ama efendim şimdi çok sormak istediğim soru var. Önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu bir açıklama yaptı günlerdir bu konuşuluyor. Biz ülke ve toplum olarak ve devletimiz bir travma yaşadık ne zaman? 15 Temmuz hain FETÖ kalkışmasında. Şimdi Davutoğlu bir açıklama yaptı dedi ki, ben Başbakanken Hakan Fidan’da o zamanda yine MİT’in başındaydı, MİT bir rapor hazırlamıştı ve bu Dişli darbenin iki numarası biliyorsunuz biri Adil Öksüz, biride Dişli. Biz bunu emekli etmek istedik dedi. Bırakın terfii emekli etmek istedik dedi. Bu günlerdir konuşuluyor. Haberi bir izleyelim bu 15 Temmuz’a dair Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamaları bakalım CHP lideri Kılıçdaroğlu nasıl yorumlayacak.
İşte eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sözleri. Acaba siz nasıl yorumlayacaksınız efendim ne anlamalıyız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayet açık. Yani MİT üstüne düşen görevi yapmış, ordudaki FETÖ’cüleri tespit etmiş getirmiş bunların emekli edilmesi ya da ordudan ayrılması lazım bunu koyuyor ortaya. Son geceye kadarda zaten bu konuda hiçbir görüş ayrılığı yok. Ama son gece ne oluyorsa o yerinde kalıyor. Ne olur son gece? Bu işin başında olan kim? Ben değilim, Başbakanda değil, Cumhurbaşkanı öyle anlaşılıyor. Başka kim olabilir yani. O aşamada dosyaya müdahale edip Mehmet Dişli’nin emekli edilmemesini sağlayacak güç kimdir? MİT değil çünkü o raporunu vermiştir. Başbakan değil emekli edilmesini istemiştir. Onun üstündeki güç kimdir? Partilerde değil. Bir kişi. Sormak lazım hangi gerekçeyle Mehmet Dişli’yi orada tuttunuz?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birisi daha olabilir efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim?
İsmail KÜÇÜKKAYA- İsim olarak söylemeyeceğimde hani siz şu kim şu olabilir, bu olabilir olamaz dediniz ya Genelkurmay’da olabilir. Yani askerlerde bu bize lazım mı demiş belki de öylemi bilmiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Başbakan istiyorsa askerler onu söyleyemez.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Başbakan ve MİT’in raporu var çünkü tamam anladım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Başbakan var, MİT var çünkü Başbakan, rapor var raporda gayet açık ki her MGK toplantısına FETÖ’yle ilgili MİT ayrıca rapor sunar. Bakın, her MGK toplantısında MİT’in raporu vardır. Bu şunu da gösteriyor, MİT ordudaki FETÖ unsurlarını da yakından takip ediyor ve biliyor. Tabi burada sormamız gereken önemli bir soru var o soruda şu, MİT Başkanı ve dönemin Genelkurmay Başkanı neden mecliste kurulan 15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonuna gelip bilgi vermediler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama izin verilmedi ki onlara.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Niçin izin verilmedi o zaman? Erdoğan bunlara neden izin vermedi? Bu olayın bilinmeyen karanlık çok noktası var. Zaman içinde bütün bu ayrıntılar ortaya çıkacaktır ben bundan eminim. Ama geldiğimiz nokta şu, devletin hassas kurumlarının FETÖ olayını yakından izlediklerini, devletin bütün birimlerinin de yakından izlediklerini, raporlaştırdıklarını ve bunu da devletin yetkili organlarına, yönetenlere, yetkili organlarına sunduklarını gösteriyor.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Birde efendim tabi bugünlerde çokça gündem olmaya başladı Ali Babacan’da. Şimdi Ali Babacan AK Parti iktidarı zamanında çok önemli görevler üstlenmiş birisi. Ekonomiyi yönetti, Dışişleri Bakanlığı yaptı, AB müzakereciliği yaptı. Ona dün Cüneyt Özdemir bir soru sordu İş Bankasıyla ilgili ve Babacan birebir tanığı olduğu bir olayı anlattı. Onu sizlere bir izletip yorumunuzu almak istiyorum. Bir zamanlar ekonominin bir numaralı yöneticisi olan Ali Babacan şimdi DEVA Partisinin lideri. Kendisine sorulan İş Bankası hisselerine el konulmasına dair soruyu sorunca Cüneyt Özdemir bakın Babacan nasıl yanıtladı.
Efendim şimdi bu sözler önemli. Hani biz söylesek bize kızarlar da ama Ali Babacan söylüyor ve birebir tanıklığını söylüyor. İş Bankası hisseleri konusunda ne düşünüyorsunuz, ne yapacaksınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, İş Bankası hisselerini biz sadece temsil ediyoruz. O bankadan bir gelirimiz yok. Beş kuruş bile bir gelirimiz olmadı. Atatürk’ün vasiyeti var,  o vasiyetin gereğini yerine getiriyoruz. Vasiyetin gereğini bugüne kadar hep yerine getirdik. Benden önceki Genel Başkanlarda, benden sonrakilerde aynı şekilde vasiyetin gereğini yerine getirecektir. Bizim İş Bankası’yla ilgili olarak İş Bankası’nın iç işlerine hiç karışmayız. Atanan 4 yönetim kurulu üyemiz var görevlendirilen. 4 yönetim kurulu üyemize de şunu söyleriz, bankanın iç işlerine karışmayacaksınız, önünüze gelen şeyler var, raporlar gelir, istihbarat raporları gelir, kime kredi verilecek veya verilmeyecek bakarsınız, okursunuz, uygun görürseniz imzalarsınız, uygun görmüyorsanız hangi gerekçeyle uygun görmediğinizi yazarsınız. Dolayısıyla İş Bankasının kendine özgü bir kültürü var, İş Bankası milli bir bankadır. Türkiye’nin en güçlü, dünyanın en saygın milli bankalarından birisidir. B bankanın itibarıyla oynamamak lazım, bu bankanın ismini sık sık siyaset arenasına taşımamak lazım. Atatürk’ün hissesi tamam, bankayı denetliyor musunuz? Denetliyorsunuz. Bankada bir yanlışlık varsa gidip zaten denetliyorsunuz. Hazine temsilcisi var mı? O da zaten var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- BDKK var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- BDKK günün 24 saati istiyorsa zaten denetleyebilir. Peki neden illa İş Bankası?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Neden?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hep darbe dönemlerinde olmuştur bu. Kenan Evren’de yaptı, şimdi de 20 Temmuz sürecinden sonra aslında bir sivil darbe dönemi yaşıyoruz. Şimdide illa İş Bankasına, CHP’nin oradaki temsil yetkisini CHP’nin elinden alacağız efendim ne olacak? İşte bunu hazineye vereceğiz veya bir başka yere. Planı bilmiyoruz. Onlar CHP’yi tahrik etmek istiyorlar. İşte CHP sokağa çıksın, CHP itiraz etsin, CHP şunu yapsın, CHP bunu yapsın. CHP hiçbir şey, CHP hukuk… Bakın geçmişte nasıl böyle Atatürk’ün mirasına el konduysa, nasıl hukuk açısından mücadeleyi yaptık başarı elde ettiysek aynı başarıyı yine yapacağız…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir şey soracağım efendim, özür diliyorum sözünüzü kestim. Şimdi bu sizin son dönemde sıklıkla tekrar ettiğiniz bir söylem, bizi sokağa çekmek istiyorlar diyorsunuz, biz oyuna gelmeyiz. Ben Erdoğan’ın ne yapmak istediğini biliyorum diyorsunuz ve peş peşe yorumlarınız var. Bir, Adana Yüreğir’de bir genç tutuklu CHP İlçe Gençlik Kolları Başkanı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yüreğir Gençlik Kolları Başkanımız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İzmir’de Banu Özdemir bu ezan tartışması. Failini bulun dedik. Halk düşmanları var orada çünkü provokatif bir şey o besbelli. O bulunamadı ama Banu Özdemir içerde. Bu ve benzeri olaylara ilişkin yorumunuzu izlerken hep şunu söylüyorsunuz, bizi CHP tabanı sokağa çekmek istiyorlar diyorsunuz. Bunu bir anlatır mısınız ne demek istiyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, Erdoğan toplumun yaşadığı derin sarsılmayı tolumun gözden kaçırmak için bir düşman yaratmak zorunda. Ona göre düşman da CHP. Dolayısıyla CHP’yi her konuşmada bir şekliyle suçluyor. Üstelik hani kuralsız bir şekilde suçluyor. Üstelik bazen ahlak sınırlarını aşarak suçluyor. Biz bunlara gayet sakin sakin cevap veriyoruz zaten herhangi bir derdimizde yok.
Şimdi Yüreğir Gençlik Kolları Başkanımız soruyor orada ne yapıyorsunuz diye. Kaymakamın koruması elinde silah, şarjörü çekiyor, mermiyi namluya veriyor ve silahı dayıyor. Şimdi kim suçlu burada? Anne bağırıyor siz halka silah mı çekiyorsunuz diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Videosu var görüntüleri çıktı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, bu videosu var. Bakın bu videoyu gizlediler ama biz bir yerden bulduk bu videoyu. Gençlik kolları ne oldu, başkan ne yaptı Allah aşkına? Bu aynı zamanda Adana’daki vefa grubunun gönüllüsü aynı zamanda. Yani böyle bir şey.
Bir şey daha anlatmak isterim. Rakamı bulabilirsem onu size gerçekten söylemek isterim. Bakın, Adana’da bizim belediyelerimiz vali ve kaymakamın isteği üzerine 195 personel görevlendirmiş. Yani valilik ve kaymakamlık emrine vermiş. Yardım mı dağıtıyor? 195 personel vermişiz. Ayrıca Adana’da 65 tanede araç vermişiz yani bunları taşımak için. Kim veriyor? CHP’li belediyeler veriyor. Kim suçlanıyor? CHP’li belediyeler suçlanıyor. Akıl var mantık var. Ve bu gözaltına alınıyor sonra serbest bırakılıyor. Erdoğan kalkıp konuşuyor, talimatlar Ankara’dan gidiyor, yeniden iddianameler hazırlanıyor, yeniden tutuklama kararı veriliyor Gençlik Kolları Başkanımız içerde.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İzmir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İzmir’de de, bakın şimdi İzmir’de bu olay gündeme geldiğinde yani hoparlörden ezan dışında başka bir müzik verildiğinde İzmir İl Başkanını aradım, Büyükşehir Belediye Başkanına söyledim, İzmir İl Başkanına derhal dedim Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunun, dilekçeyi verin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız basın toplantısı yaptı olay kınandı. Bizim eski bir partiliyi o kendi twitter hesabından paylaşmış ama nereden paylaşmış internet sitelerinden aldığı bir şeyi paylaşıyor, zaten bunu cep telefonundan görmek mümkün, hangi internet sitesinden alındığı da malum. Bunu da aldılar tutukladılar. Peki bu mu yapmış? Hayır. Şunu söyledim, defalarca söyledim, kardeşim senin MİT’in var, senin emniyet istihbaratın var, senin jandarma istihbaratın var, senin polis teşkilatın var. Kardeşim bunu kim yaptıysa niye gidip bulmuyorsun çıkarmıyorsun da CHP’yi suçluyorsun?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu provokasyon mu efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu kesinlikle provokasyon. İzmir gibi yerde yapılan bir provokasyon.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakın, Kübra Par’ın yazısında da vardı. İzmir müftüsünün de, İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’inde buradaki olumlu tutumu, yapıcı tutumu, müftüde öyle yani İzmir’e yakıştıramıyoruz burada provokasyon var halk düşmanları var efendim orada.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Bizim İzmir Gençlik Kollarımız gitti duvarları bakımsız olan bir camiyi tepeden tırnağa da boyadılar. Yani Allah aşkına yani bir akıl tutulması var. Yani gideceğini görüyor beyefendi. O zaman ne yapmam lazım acaba bu CHP'yi nasıl geriletirim. Niye gerilesin CHP kardeşim. CHP halktan yana mı evet, ayrımcılık yapıyor mu hayır, bölücülük yapıyor mu hayır, herkesi kucaklıyor mu evet, yardım mı evet. Bizim belediye başkanlarımız tarih yazıyorlar. Gerçekten bir tarih yazıyorlar belediye başkanlarımız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Onu soracaktım efendim şöyle, Fatih Yaşlı’nın twitini okudum dün ve bugün o da bir hem yazar, hem akademisyen. Şöyle diyor, CHP’li belediyeler bu sosyal yardımları artırdığı için iktidarın bugüne kadar sergilemiş olduğu bu sosyal yardımlaşmaya dayalı siyaset yapma kültürünü kırıyorlar. Bütün kızgınlıkları ve bunu önleme çabalarının kaynağı bu. Sizde böyle düşünüyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aynen. Çünkü şu propagandayı yapıyor, efendim sakın şu CHP var ya CHP evet ne olmuş, CHP’ye oy vermeyin. Ne olacak oy verirse? Bak yardımları keser. Ne oldu? Hiç yardım kesilmedi tam tersine yardımları artırdık. Üstelik bu yardımları yaparken de onlar gibi yapmadık İsmail Bey. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek dedik. Hatırlar mısınız bir ara Erdoğan kalktı dedi ki, Ey Ekrem İmamoğlu hani sen çocuklara süt dağıtacaktın dedi. Süt mü dağıttın? Halbuki Ekrem Bey günlerdir süt dağıtıyordu ama hiç kimseye çocuğu alıp da ben bu yoksul çocuğa süt veriyorum diye onu afişe etmedi. Erdoğan ne yaptı? Yardım yapılan kişilerle video konferansla konuştu ve o yoksulların, fakirlerin fakirliğini kamuoyuyla paylaştı. İşte kabul etmediğimiz nokta bu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu arada şöyle soruyum efendim. Şimdi bu bir yıl önceki bu belediye seçimleri var ya çok şeyi değiştirdi aslında. Toplumun yüzde 60’ının belki 60’tan fazlasının yaşadığı büyük kentlerde millet ittifakı kazandı aslında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl gidiyor belediye başkanları?
Kemal KILIÇDAROĞLU- CHP’li belediyeler millet ittifakının belediye başkanlarıdır. Siyasi kimlik olarak CHP ama bunlar millet ittifakının belediye başkanlarıdır. Hiçbir ayrımcılık yapmazlar yani. Onun altını özenle çizmek isterim. Özellikle bakın, daha bu Covid-19 süreci dolayısıyla belli yerler yaptık, çalışmalar kamuoyunun gündemine gelmedi. Özellikle yoksul mahallelerden başlayarak her mahallede kreş açacaksınız dedim. Anneler güven içinde gelecekler çocuklarını oraya bırakacaklar dedim. O çocukların karnı doyacak, o çocuklar uyuyacak, o çocuklar müzik yapacak akşamda anneleri güle oynaya gelecek bu çocuğunu alacak eve götürecek. Bakın bütün bunların altyapıları hazırlandı. Pek çok yerde kreşimiz yapıldı, yeni kreşler yapıldı, pırıl pırıl kreşler yapıldı bunları bekliyoruz. Covid-19 sürecinden sonra bu çocuklarımız gelecek. Biz, bir devlet akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle nasıl yönetilir biz bunu topluma göstermek istiyoruz. Evet bir devlet böyle yönetilir, bir belediye böyle yönetilir. Bütün bunların hepsini toplumun önüne koyacağız. Bizim önümüze engeller çıkarıyorlar. Belediye başkanlarıma şunu söyledim, hiç kimse sakın ola ki önüme engel çıkarıldığı için şu hizmeti yapamadım demesin. Yani mazeret kabul etmiyoruz. Her belediye başkanı o engelleri aşacak ve gereğini yapacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Nasıl buluyorsunuz efendim performanslarını? Mesela İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok iyi belediye başkanlarımız. Büyükşehir belediye başkanlarımız çok görünürde ama emin olun en küçük beldedeki belediye başkanımızda mükemmel çalışıyor. Biz onlarla görüşüyoruz, onlardan düzenli bilgi alıyoruz. Bakın, her çabayı gösteriyoruz. Bu memlekette bir rakam vereceğim gerçekten TÜİK’in 2016’da yaptığı bir yoksulluk çalışması var. Yıllık geliri 8 bin liranın biraz üstünde, az üstünde olan kişi sayısı 16 milyon. Yıllık geliri 7 bin lira ve onun altında olanların sayısı ise 11 milyon. Bu devleti 18 yıl yöneteceksiniz, yıllık geliri 7 bin liranın altında… Aylık demiyorum bakın yıllık geliri 7 bin liranın altında olan 11 milyon kişi olacak.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne kadar yoksul toplum değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ve sonra ben bunlara yardım yapıyorum diye ortaya çıkacaksın. Sen onların fakirliğini niye bitirmedin, onlara iş, aş niye sağlamadın, onların sosyal güvenliği niye yok, onları neden devlete muhtaç hale getirdin? Öyle bir sürece geldik ki İsmail Bey esnaf bile yardım paketi istemek zorunda.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ne yapsın efendim dükkan kapalı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dükkan kapandı. Bir olayı bana kahveciler derneği başkanı anlatmıştı. Kahveye müşteri az gelince iki kişiyi çıkarmak istemiş Ankara’da. Bu iki kişi gelmişler, eve götürecek ekmeğimiz olmaz, yalvarmışlar yakarmışlar bize verdiğin ücretin daha azını ver demişler biz çalışmaya razıyız ve bunu kahveci çalıştırmak zorunda kalıyor. O da insan, o da vicdan sahibi, o da yanında çalışan insanın huzur içinde evine ekmek götürmesini isteyebilir. Sonra Covid’le dükkan tamamen kapanıyor. Kira ödeyecek nasıl ödeyecek kirayı? Sosyal devlet dediğiniz nedir İsmail Bey? Sosyal devlet gerçeğini bilmemiz lazım. Sosyal devlet şudur, sosyal devlet fakirden fukaradan yana olan devlet demektir. Sosyal devlet zor günde vatandaşın yanında olan devlet demektir. Sosyal devlet vatandaşa yardım paketi verip öbür taraftan dolarla ihale alanlara 3 milyar, 5 milyar lira parayı zamanında ödeyen devlet demek değildir. Sosyal devlet budur. Sosyal devlet çocuğun yatağa aç girmediği bir devlettir sosyal devlet. Sosyal devlet devletin bütün kaynaklarını 5 tane müteahhide teslim eden devlet demek değildir. Arada fark var. Şimdi ben bakın aylardır soruyorum, parti sözcümüz aylardır soruyor diyor ki siz dolarla ihale alanlara 2 milyar 300 milyon lira eski parayla 2 katrilyon 300 trilyon lira para ödeyecektiniz bu parayı ödediniz mi? Evet ödediler. Peki siz fakire fukaraya ne yaptınız? 5 tane maskeyi dağıtamadılar. İsmail Bey, 5 maskeyi… Bir devlet düşünün, yüz yıllık bir devlet düşünün, geleneği olan bir devlet düşünün. Devlette bürokraside geleneği olan bir devlet düşünün. Fakirin, fukaranın yanında olan bir devlet düşünün. En zor zamanlarda uçak fabrikası kuran, devlet demiryollarını büyüten, planlama örgütlerini kuran bir devleti düşünün 18 yıl bir siyasi parti gelecek bu devleti yönetecek 5 tane maskeyi dağıtamayacak. Bu maske bir şey değil.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi birkaç gün evvel oldu çokça da tartışılıyor ekonomi dünyasında bir vergi geldi efendim yeni bir vergi. Şimdi mesela dolar alırken, satarken yüzde 1. Altında benzeri bir onu soracağım ama Koray Aydın’ında twitini okudum sabah diyor ki, bu diyor adeta Deli Dumrul vergisi gibi diyor. Şimdi hazineyi bitirdikleri için diyor hani köprünün başında durmuşsun geçsen de vereceksin geçmesen de vereceksin diyor. Efendim döviz işlemlerinde de vergi, altın alım satımında da. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Siz çünkü aslında ekonomi yönetiminden geliyorsunuz öyle bir bürokratik geçmişinizde var hesap uzmanısınız. Bunu bir anlatır mısınız biz anlayamadık bu ne demek?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi devletin gelirleri var. Bu bazen vergi geliridir, bazen kira geliridir, bazen de devlet borçlanır zaten. Dolayısıyla devletin kendi gelir kaynakları var. Nerede gösterir bunu? Bütçede gösterir. Bu paranın nereye harcandığını kim belirler? Yatırım programları yapar ona göre de yaparlar. Kendi öncelikleri vardır, halkın önceliği vardır. Şimdi burada kendi önceliklerini dikkate aldılar, büyük yatırımları oraya yaptılar, o yatırımları kendileri her ne kadar vatandaşın cebinden para çıkmıyor dediler ise de vatandaş geçmeyen yoldan para, gitmedikleri tünelden paralar ödediler, yatmadıkları hastanelere paralar ödüyorlar ve bundan sonrada ödeyecekler. Uçmadıkları havaalanlarına paralar ödediler hala bunları koruyorlar. Bakın hala koruyorlar. Halbuki benim çağrım şuydu, bakın ilk Covid-19 çıktığında dedim ki Sayın Erdoğan çıktı dedi ki herkesin dedi bir şekliyle bu süreçte tasarruf yapması lazım veya özveride bulunması lazım. Doğrudur evet doğru bu süreçte herkesin özveride bulunması lazım. Özveride kim bulunacak? Kahvecinin kahvesini kapattın dolayısıyla bu en büyük özveri zaten. Gelir elde etmiyor bu adam başka ne olsun. Efendim berberi kapattın tamam. Taksi şoförüne kontağı kapat evinde otur dedin. Otobüs şoförüne şehirlerarası yasakladın tamam. Bunların hepsi özveride bulundu mu? Özveride bulundu. Bunlara doğru dürüst bir şey verdin mi? Hiçbir şey vermedin. Adamlar her türlü özveride bulundular. Peki dolar bazında ihale alan ve milyarlarca dolar geliri olan bu insanlar hangi özveride bulundu? Mesela şunu yaptılar mı? 2020 yılı için en azından biz 2020 yılı için devletten bu parayı almayalım faizsiz devlet bu 2020’de alacağımız parayı ertelesin biz 2021’de alalım, bizde böyle bir özveride bulunalım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Sözleşmeleri olsa da devletle imzalanmış yine de yapılabilir mi bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi özveride bulunursa olur tabi niye olmasın.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kendisi kabul ederse?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama onunda bankalara borcu olacak şimdi sözleşmeler yapıldı ya.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tamam, onun durumu çok iyi. sadece o köprüden gelir elde etmiyor ki pek çok yerden geliri var. Gidin yurtdışında dünya kadar…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bu büyük 5 müteahhidi söylüyorsunuz aslında?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 5 tane müteahhit yani bunların hepsi şimdi havaalanını yaptı güzel yaptın kardeşim. Havaalanını kaça yaptığını ben bilmiyorum, sizde bilmiyorsunuz, 600 milletvekili de bilmiyor. Ben bunu niye bilmiyorum. Parayı ben ödedim arkadaş. Parayı ben ödüyorum, benim torunum hatta ödeyecek kuşaktan kuşağa. Peki ben biliyim. Hayır sen bilemezsin. Milletvekilleri bilsin. Onlarda bilemez. Kim bilecek bunu, niye gizliyorsunuz ayrıca? Devlette saydamlık dediğimiz bir kural vardır. Şeffaflık, şeffaf olacaksınız.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bu da dün ortaya çıktı vatandaş beyanı esastır.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey söyleyeyim İsmail Bey, ilk üç ayda Ocak, Şubat, Mart’ta hükümet 668 milyar lira para kullandı. Bunun 38 milyarı faize gitti. Peki sosyal programlara ne kadar ödendi? 5 milyar lira.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tablo net aslında para faize gidiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Faize veriyorsunuz 38, 38 milyar lirayı ilk 3 ayda ödüyorsunuz. Fakir fukaraya ödedin işte bin liraydı, emekli aylığı bin 500 lira olacak vs. Biz diyorduk bin 500 lira altında var itiraz ediyorlardı. Onlara da 5 milyar 440 milyon lira para.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bunu yorumlamanızı rica edeceğim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi şimdiye kadar 530 bin aileye gıda kolisi, 115 bin çocuğa süt götürmesini sağlayan sosyal yardım kampanyasına AKP’li ve MHP’li üyelerin engellemesi nedeniyle yeni talep alamayacağını duyurdu. Yani şu tartışma efendim, vatandaş beyanı esastır diyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi fakat AK Partili ve MHP’li üyeler diyorlar ki, bu yeterli değildir diyorlar ve belediyede bu karardan sonra o başvuruları durdurdu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bugün Ekrem Beyle görüşeceğim, Ekrem Beyle beraber bugün Sayın Akşener’i ziyarete gideceğiz. Bayramını da kutlayacağım Sayın Akşener’in. Kendisinden rica edeceğim yani yardımların arkasını asla boş bırakmayın. Ne yaparlarsa yapsınlar gerekirse çağrı yapsınlar gerçekten bu ülkede yoksullara, ihtiyaç sahibi ailelere yardım yapmak isteyen çok sayıda insan var o insanların yardım paketleriyle belediye çalışanları alıp o ailelere götürsün onları buluştursunlar. Dolayısıyla bu sorun bir şekliyle aşılabilir. Tabi buradaki verilmek istenen mesaj şu, biz fakire, fukaraya, ihtiyaç sahibi aileye yardım yapmak istiyoruz sen engelliyorsun. Bu mudur siyaset Allah aşkına. Halbuki sen destek vermelisin, çok iyi yapıyorsun demelisin. Her türlü desteği vermelisin. Neden engel oluyorsun? Hatta öyle bir suçlamayla karşı karşıya kalıyoruz ki efendim bizim belediyeler paralel devletmiş. Pes ya yani akıl, mantık. Çünkü devleti bilmeyen, devletin ne olduğunu bilmeyenler devleti yönetmeye kalkarlarsa bu tür tablolar ortaya çıkar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama efendim 18 yıldır devletin başındalar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim 18 yıldır devletin başındalar ve devleti yok ettiler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bir tecrübe olmaz mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok efendim hangi tecrübe? Bakın bunu çok rahat bir şekilde söylüyorum, devletin bütün kurumlarını allak bullak ettiler ­para uğruna, rant uğruna. Şu şehirlerin haline baksanıza, İstanbul’a ihanet ettik diyen ben miyim? İhanet ettik diyen onlar değil mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Dikey mimariyle ilgili.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Devasa bir İstanbul beton ormanına dönüştü yazık günahtır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bunu biraz önce yorumladınız ama ANAR’dan son durum anketi en büyük sorun açık arayla ekonomi sizde buna katılıyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ekonomi, işsizlik felaket bir tablo var.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Erdoğan, Cumhurbaşkanı hükümet sistemini hazmedemeyenlerin insanlarımızı zehirlemesine izin vermeyeceğiz. Siz hazmedemiyor musunuz efendim mesela bu sistemi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu sistemin baştan beri yanlış olduğunu, devasa bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kişinin iradesine teslim edilemeyeceğini söyledim. Bugünde söylüyorum. Bakın, en çarpıcı örnek. Siz başkansınız hakim tayin ediyorsunuz ilerde o hakim sizi yargılayacak. Allah aşkına bu bir partinin Genel Başkanı mahkemeye hakim tayin eder mi? Elimizi vicdanımıza koyalım bırakalım CHP, AK Parti, MHP bunları bırakalım sade bir vatandaş olarak aklı başında orta halli bir vatandaş olarak düşünelim. Bir partinin Genel Başkanı bir mahkemeye hakim tayin eder mi Allah aşkına ve o hakim tayin edildikten sonra o hakim tarafsız olur mu? Bunu söyledim en baştan beri. Devletin bütün yetkileri, bütün karar mekanizmalarını sıfırlayıp bütün kararları bir kişiye verirse ne olur? Devlet batar. Örnek verdim, tarihten örnek verdim ki AK Partili kardeşlerimde anlasın, ülkücü kardeşlerimde anlasın. Çanakkale’yi biliyoruz değil mi 1915’i. Devasa batının bütün egemen güçleri orada mıydı? Oradaydı. Gemileri orada mıydı? Oradaydı. Orduları orada mıydı? Oradaydı. Avusturalya’dan da getirdiler mi? Getirdiler. Çanakkale geçildi mi? Geçilmedi. Sonra ne oldu? Bir kişinin iradesiyle bir imzayla o gemiler hepsi geldi Çanakkale’yi geçti Dolmabahçe’nin önünde demirledi. İşte tek adam rejimi budur.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Peki çözüm ne efendim? Biz bu sistemden, mesela bu sistem nasıl revize edilecek, çıkış ne?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Güçlü demokratik parlamenter sistem. Ben bunu söylediğim zaman şunu diyorlar, efendim siz eskiye mi dönmek istiyorsunuz? Hayır efendim. Biz geçmişte darbecilerin yaptığı 20 Temmuz sonrasından sonra da, OHAL kararnameleriyle yapılan darbe hukukundan Türk hukuk sisteminin arınmasını istiyoruz. Fransa’da ne varsa, Güney Kore’de ne varsa, Japonya’da ne varsa, Kanada’da ne varsa yani demokrasisi gelişmiş ülkelerde hangi kurallar varsa bizde de o kurallar olsun. Bizde darbeciler döneminde darbecilerin çıkardıkları kanunlardan Türkiye’nin hukuk sisteminin arınması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Dün akşam Ali Babacan’a Cüneyt Özdemir şöyle sordu efendim. Dedi ki, seçilseniz, işbaşına gelseniz ne yapardınız diye. Babacan şunu söyledi, bakın hiç ekonomi filan demedi. Cüneyt’te şaşırdı hatta. İlk gün dedi bütün düşünce suçlularını serbest bırakırız hepsini ve gazetecilere deriz ki özgürsünüz evrensel hukuk kurullarına göre şiddeti özendirmediğiniz sürece her şeyi yazabilirsiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru. Demokrasi budur zaten. Benim düşünceme siyasi iktidarın yani devleti yöneten tahammül edemiyorsa kendisi kaybediyor demektir. Çünkü gazeteci ne yapar? Gazeteci halk adına sorar. Yazıyı onun için yazar. Besleme değilse, iktidardan beslenmiyorsa. Besleme basını ayrı tutuyorum. Besleme köşe yazarları var onları da ayrı tutuyorum. Ama bu ülkede namuslu, kalemini satmayan, özgürce yazı yazabilen binlerce gazetecimiz var bir kısmı hapiste. Niye hapiste bunlar?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bakın efendim, Murat Ağırel tanırım çok dürüst bir gazeteci.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle. Barış…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi onlar. Bir sürü insan var. Sivil toplum örgütlerinin başkanları var Allah aşkına Osman Kavala niye içerde?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bin gün olmuş.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi niye içerde? Bir davadan beraat ediyor AİHM kararıyla aynı dosyadan bir kılıf uydurup mahkum ediyorlar. Aynı şey Selahattin Demirtaş içinde geçerli. O da beraat etti ona da bir kılıf uydurdular o da tekrar içerde. Bakın bunlar yanlış şeyler. Toplumun barışması lazım. Bayramdayız toplumun barışması lazım. AK Partili düşman değil ki, CHP’li düşman değil ki, MHP’li düşman değil ki. Hepimiz bu toprakların insanıyız. Bayrağımız bir, vatanımız bir, güneşimiz bir, her şeyimiz bir. Niye kavga ediyoruz arkadaş? Niye ayrıştırıyorsun, niye toplumu kutuplaştırıyorsun, niye kavgadan medet umuyorsun? Bunları ayırmak lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Cumhurbaşkanının açıklamalarına ilişkin Kılıçdaroğlu’nun yorumu geldi. Önümüzde hem programlarımızı uygulamak, hem milletimizle gönül bağımızı güçlendirmek için 3 yıllık bir vakit var. Birde Sayın Genel Başkan bir erken seçim tartışması başladı. Şimdi bu nasıl çıktı, olacak mı olmayacak mı sizin yorumunuzu çok merak ediyorum.
Türkiye acaba bir erken seçime gidebilir mi bu yılın sonunda, gelecek yılın ilkbaharında, sonbaharında bunu Ana Muhalefet Partisi Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’na soralım. Ne dersiniz efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, seçime gidip gitmeyeceğimize iki kişi karar verir. Birisi Erdoğan'dır. İkincisi ortaklığı bozacak olan veya bozma ihtimali olan veya bozma düşüncesi olan Bahçeli'dir. Parlamentonun vesayet altında olduğunu söyleyeyim. Bakın bunun altını özenle çiziyim. Parlamento AK Parti ve MHP Erdoğan'ın vesayeti altındadır. Erdoğan talimat verdiği zaman el kalkar, Erdoğan talimat verdiği zaman el iner. dolayısıyla erken seçime kim karar verir? Erdoğan karar verir. Veya Bahçeli der ki, hayır ben artık bıktım bunlar ekonomiyi de doğru dürüst yönetemiyorlar memleketi felakete sürüklediler biran önce erken seçime gidelim diyebilir.  O zaman ortaklık bozulur seçime gidilir.
Ama ben bütün bunları bir tarafa bırakarak samimi olarak şunu söylüyorum. Biz şuanda seçim bildirgemiz dahil olmak üzere her şeyimizle hazırız zaten. Biz alanlardayız. Belediye başkanlığı seçimi bitti biz hemen çalışmalarımıza başladık. Neleri nasıl yapacağız, hangi vaatlerde bulunacağız, memleketin sorunları nedir, o sorunları nasıl çözeceğiz. Bakın şunu söyleyeyim İsmail Bey, Covid-19’la ilgili en mükemmel raporu yazan parti biziz. İlk raporu yazanda biziz. Bizden sonra AK Parti örnek aldı onlarda bir rapor yazmak ihtiyacını hissettiler. Dolayısıyla bizim bilim kurulumuz var, bilim insanlarımız var, sivil toplumla, meslek kuruluşlarıyla diyaloglarımız devam ediyor. Bu toplumun çok değerli kanaat önderleri var. O kanaat önderleriyle zaman zaman oturuyoruz, konuşuyoruz, onları dinliyorum. Her şeyimiz hazır. Dolayısıyla bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Yani karar alırlar almazlar o onların bileceği iş. Ama hedefimiz şu, bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek, gerçek anlamda her eve huzuru getirmek, gerçek anlamda yoksulun yoksulluğunu ifşa etmeden, onu ekmeğe muhtaç etmeden onu iş güç sahibi yapmak. En büyük arzumuz bu.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Ama yine de tahmin olarak mesela şöyle bir baktığınızda şimdi sonuçta çok tecrübeli bir siyasisiniz artık tanıyorsunuz da Erdoğan’ı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi kanunu yapmalarının nedeni değişikliğe gideceğiz falan yapmalarının nedeni bir erken seçim olarak yorumlanabilir doğru.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şöyle yorumluyorlar da efendim. Çünkü diyorlar ki, bu Ali Babacan’la Davutoğlu’nun partileri tam palazlanmadan yapalım bu işi diyebilirler diye kulisler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, aynen. Diyebilirler değil düşünüyorlar zaten. Seçim kanununda değişikliği onun için getiriyorlar. Gene kumpas kuruyorlar. Bakın, İYİ Partiye kumpas kuruldu. Nasıl kuruldu? YSK aracılığıyla. Tıpkı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul seçimlerini kazanmasını nasıl yaptılar? YSK’da kumpası kurdular iptal ettiler. O da demokrasiye karşı kumpastı. İYİ Parti içinde demokrasiye karşı kumpas kurdular biz onu çözdük. Şimdi Ali Babacan ve Davutoğlu için kumpas kuruyorlar.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Yine çözer misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çözeceğiz. Biz milletvekili vereceğiz şu bu falan değil. Demokrasiye karşı kurulan kumpası bozmak bizim boynumuzun borcudur. Benim düşüncem şu, her yerde söyledim İsmail Bey bir kez daha söyleyeyim, bu ülkede yüzde 1 oy alan partinin Genel Başkanı meclise gelmeli. Niye gelmiyor? Neden darbe hukukunun arkasına sığınıyorsunuz? Bu yüzde 10 seçim barajını kim getirdi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Kenan Evren döneminde.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Darbeci miydi? Darbeciydi. Kardeşim sen darbeye karşıysan niye yüzde 10 seçim barajına karşı değilsin? Eğer yüzde 10 seçim barajını kaldırmıyor, yeni partilerin meclise gelmesini engelliyorsan, onların seçime girmesini engelliyorsan, bunlarla ilgili oturup ortağınla beraber kumpas hazırlıyorsan sende darbecisin kardeşim. Ben darbeye karşı olan, darbeciye karşı olan, darbecinin getirdiği hukuk sistemine karşı olan demokrasiden yana olurum.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hakikaten efendim mesela son listelerinize baktığım zaman ben zaman zaman ağırlıyorum burada Erkan Baş olsun, Barış Atay olsun, işte ÖDP’nin Başkanı neredeyse Beyoğlu belediye başkanı seçiliyordu. Cihangir İslam. Yani bütün bunlar böyle renkli insanlar ve çok farklı Türkiye’nin mozaiği aslında.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İsmail Bey, parlamentoya gelip konuşsalar ne olur? Gelse şimdi, Temel Bey geldi parlamentoda çıktı kürsüye konuştu. Bu parlamento açısından bir zenginlik değil mi, Türkiye açısından bir zenginlik değil mi? Veya başka bir partinin lideri.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Siz diyorsunuz ki, eğer bu Babacan’la Davutoğlu’nun partilerine yönelikte bu veya başka türlü bir takım kumpaslar kurulursa engelleme girişimi biz bunları çözeriz diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. O kumpasları çözmek, etkisiz hale getirmek benim boynumun borcudur. Herkesin seçime katılmasını isterim. Demokrasi adı altında kimsenin önüne engel konmasını istemem.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok net aslında şimdi. Efendim birde tarım, üretici şimdi bizim İsmail Küçükkaya’yla demokrasi meydanında hiç vazgeçmediğimiz her günkü gündem konularından birisi bu. Ben bundan bir ay kadar evvel İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu burada demokrasi meydanında ağırladım. Ondan bir ya da iki gün önce siz bu millet ittifakının büyükşehir belediye başkanlarını toplamıştınız. Bende İmamoğlu’na sordum Sayın Kılıçdaroğlu sizlere ne söyledi dedim. O da dedi ki, Sayın Kılıçdaroğlu bizlere talimatlar verdi bunlardan birisi şu, hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin sosyal yardımlara ağırlık vereceksiniz, dayanışma.  
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi bu ve mesela Ankara’dan da bakıyorum, İstanbul’da, Adana, Mersin tarımsal üretimi destekleyen yeni bir tip. Bilmiyorum ama bir sosyal belediyecilik çıktı ortaya. Bunu biraz anlatır mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, şimdi önce çiftçinin durumundan söz edeyim. Etmezsem haksızlık etmiş olurum. Çiftçinin durumu pek parlak değil. Gerçekten son derece zor durumda çiftçi. Covid sürecinde de bu zorluk yaşandı. Yapılması gereken neydi? Şu açık çağrıyı yaptım dedim ki, gelin iktidarı, muhalefeti hep beraber şu çiftçilerin borcunu silelim. Bitti bu kadar. Üretim yapsın bu adam. Silemiyorsanız, efendim bu çok ağır bir yüktür diyorsanız ikinci bir seçeneğimiz var. Nedir o seçenek? Çiftçilerin borcunu bir yıl süreyle erteleyelim, yeniden yapılandıralım, faizini devlet ödesin. Ne olacak çiftçinin kullandığı faiz. Aynı şeyi esnaf içinde söyledim. Esnafında borcunu erteleyelim bir yıl süreyle yeniden yapılandıralım onun da faizini devlet ödesin. Devlet dediğiniz zaten bunun için var. Sen tefeciye 38 milyar lira para veriyorsunuz, eski parayla 38 katrilyon lira para veriyorsun 4 ayda. Çiftçinin, esnafın yani bankalara olan borcunu yeniden yapılandırırsın faizini de devlet olarak dersin ki ben ödüyorum kardeşim esnaf kardeşim, çiftçi kardeşim hiç meraklanma sen yeter ki üret, yeter ki alın teri dök senin bir sorunun varsa ben çözerim denmesi lazım.
Büyükşehir belediye başkanlarımız gerçekten güzel çalışıyorlar. Bakın, kırsalla kent arasında sağlıklı ve tutarlı bir dengenin oluşması lazım. Kentte yaşayanlarla kırsalda yaşayanlar arasında sağlıklı bir iletişimin olması lazım. Bunu başlangıçta hakkını yemeyelim Aziz Kocaoğlu İzmir’de gerçekleştirdi. Bu projeyi büyüttü…
İsmail KÜÇÜKKAYA- Süt kooperatifi. Yılmaz Büyükerşen hocanın da öyle bir projesi vardı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi Yılmaz Hocada aynı şekilde yaptı. Bu iki belediye başkanımızın bütün çabalarını… Aydın’da yaptı. Aydın özellikle o da yaptı. Hatta Aydın İzmir’e de şubeler açtı. Yani o kadar güzel. Ama üreticiyi rahatsız etmeden, üreticiyi koruyarak, onlara kaynak aktararak. Kırsalda genç nasıl kalacak? Geliri olursa kalacak, üretirse kazanacak, gelir elde ederse kazanacak. Kentin getirdiği sosyal yararlardan nasıl yararlanacak? Arabasına binecek gidecek sinemasına da tiyatrosuna da, eğlence merkezine de gidecek, gelecek, tarlada çalışacak, üretimini yapacak, gelir elde edecek. Yani bütün bunları yapmak lazım. Hem kentli kazanacak, hem kırsaldaki insan kazanacak. Bu dengeyi sağlıyoruz. Aynı şekilde Ankara Mansur Bey hakkını yemeyelim o da kırsalla ilgili çok güzel kararlar aldı. Asbestli su borularının değiştirilmesine bile karşı çıktılar. İnsaf ya, Ankaralı temiz su içecek. Asbestin biliyorsun kansere yol açan bir özelliği var. Bütün dünyada kaldırıldı Ankara’da yıllardır yapamadınız bırak belediye başkanı bunu yapacak ona bile engel oluyorlar.
Buradan bütün vatandaşlarıma söylüyorum. Bakın bayram günüdür, bunları söylediğim içinde son derece üzgünüm ama söylemek zorundayım. Arkadaşlar, bu memleketi huzur içinde yönetmek varken vatandaş yetkiyi vermiş, parayı çalacaksa müdahale et, yanlış yapıyorsa müdahale et, yolsuzluk yapıyorsa müdahale et, hep beraber edelim. Bu adam kente hizmet etmek istiyor. Yaptığı hizmetin bakın ihale yaparız kamuoyuna açık onu söyledim şeffaflık olacak. Kamuoyuna açık. İki, harcadığını para bizim 7 maddemiz vardı belediye başkanları için. Harcadığın para senin paran değil kardeşim dedik. Harcadığın para milletin parasıdır. Nereye harcadıysan onun hesabını millete vereceksin. Şimdi bütün bunlar varken engel çıkarıyorsunuz. Niye engel çıkarıyorsunuz, hangi gerekçeyle engel çıkarıyorsunuz? Kırsalı da koruyacağız. Bakın çiftçinin yüzü gülecek. Ofis çiftçinin kara gün dostudur denirdi değil mi?
İsmail KÜÇÜKKAYA- Tabi yazardı TMO’nun o buğday ambarlarında falan yazardı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi kara gün dostu mu? Hayır. Gidin Mardin’e Mardin’de çiftçilerin elektrik borcu nedeniyle, Şanlıurfa’da, Mardin’de bunlar yapıldı yani maalesef.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi mesela hoşuma giden şu efendim. Üreticinin elindeki ürünü alıyorlar. Mesela Mansur Yavaş dedi ki işte verin. Şimdi mesela ya da İstanbul belediye başkanı gitti Adana’dan, Ankara belediye Başkanı gitti Mersin’den limonları alıyor mesela ve ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor. Bu benim hoşuma gidiyor. Hani hangi parti, bana ne hangi partiden ama bu sosyal dayanışma, üreticiyi destekleme.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Üreticiyi desteklemezseniz seneye üretmez. Seneye üretmezse biz nasıl saman ithal ettiysek bu sefer nohudundan tutun, yakında portakal ithal edersek ona da şaşmayalım yani. Limon ithal edersek ona da şaşmayalım. Çay ithal ediyoruz çay. Bakın çıktım Rize’de şunu söyledim, kardeşim kaçak çay yakaladığın zaman meydana koyacaksın yakacaksın bu çayı. Kaçak çayı alıyorlar tekrar değişik yollardan piyasaya sürüyorlar. Kim zarar görüyor? Çay üreticisi. Bakın Rize’de her gittiğimde çay üreticilerinin sorunlarıyla ilgilendim. Buranın hayati kaynağı budur, fındık Karadeniz için stratejik üründür bunlar. Bu insanlar burada huzur içinde yaşayabilmeli, geçinebilmeli, imkanlar olmalı. Siz aldınız ne yaptınız, perişan ettiniz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi gündeme şöyle görseller üzerinden bir bakalım efendim. Sezgin Tanrıkulu 31 Mart seçimlerinden sonra HDP’nin seçilerek sahip olduğu neredeyse bütün belediyelere el konuldu. Toplamda kalan 14 HDP’li belediyeye de kalan zamanda bir şekilde kayyum atamayı düşünüyor musunuz diye bir soru yöneltti. Bir yorum yapar mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim kayyum doğru değildir. Milletin iradesine darbe vurulmaz. Millet mi seçti belediye başkanını millet seçti. Yani halk mı seçti, halk seçti. Belediye başkanı mı? Evet belediye başkanı. Yolsuzluğu varsa al, hırsızlığı varsa al, soruşturma aç ver mahkemeye. Hakim karar verirse zaten kimse bir şey demez. Hakimde zaten senin emrinde kardeşim. Ama şunun hakkını da teslim edeyim yani. Bu ülkede her şeye rağmen namuslu, düzgün, hukuktan yana, adaletten yana olan geniş bir kitlede var. Yani hakimi de var, savcısı da var ama aynı zamanda sarayın beslemesi olan hakimler savcılarda var. Doğrusu budur. Yani halkın iradesine, milli iradeye saygı göstereceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- İYİ Partili Lütfü Türkkan’dan bir mesaj gördek. Bahçeli erken seçim pimini çekmeye hazırlanıyor. Milliyetten Önder Yılmaz’ın bir haberi vardı bu milletvekili transferlerine ilişkin. Sizin yaptığınız açıklamadan sonra Bahçeli’nin yaptığı bazı açıklamalarda vardı. Bahçeli diyor erken seçimin pimini çekmeye hazırlanıyor diyor Lütfü Türkkan.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir. Yani Bahçeli’yi bilmem pimini çeker mi, çekmez mi onu da bilmem ama kararı verecek olan dediğim gibi iki kişi yani. Birisinin ben oyunu bozdum artık seni desteklemiyorum demesi, diğerinin de ya yeter artık şimdi ekonomide çok daha büyük sıkıntılar çıkacak zaten para da bulamıyoruz dolayısıyla biran önce erken seçime gidelim diyebilirler.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Gerçekten Gündem’den bir haber. Ali Babacan referandumda halkı kandırdılar berbat bir sistem oldu. Bu da Halk TV’deki yaptığı sizin de katıldığınız bir bayram sohbeti vardı. Orada bu sistemle ilgili, zaten sistemi de beğenmiyorsunuz ama. Bir şey soracağım efendim, Babacan’ı nasıl buluyorsunuz, nasıl biri?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Babacan düzgün bir insan. Babacan’da, Davutoğlu’da görev yaptıkları süre içerisinde adı yolsuzluğa bulaşmamış ender siyasetçilerden yani o yapı içinde adı yolsuzluğa bulaşmamış ender siyasetçilerden ikisi. Sayın Babacan’ın ekonomi yönetimi de, Sayın Babacan’ın olaylara bakışı da, demokrasiye bakışı da son derece iyi, sağlıklı, tutarlı kendi açısından.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Mesela ekonomi yönetimine dair yorumları var. Güven veriyor mu sizce?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette, yani şöyle, Sayın Babacan en azından kaynakları nerelere, ekonominin verimli alanları nedir, nerelere kullanılması gerekir o konuda bilgisi, birikimi olan bir insandır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Hiç görüşüyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- En son bayramda telefonlaştık.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Bayramlaştınız. Meclisin birinci günü birinci maddesi ceza evindeki düşünce suçlarını serbest bırakmak olacak diyor Ali Babacan’ın sözleri. Zaten sizde bunu doğru buluyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Orada askeri öğrencilerde var. Onlarında serbest bırakılması lazım.
İsmail KÜÇÜKKAYA- 15 Temmuz sonrasında tutuklananlar mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet askeri öğrenciler. Bu öğrenci. Darbeciyi serbest bırakıyorsun da kardeşim bu askeri öğrenciden ne istiyorsun sen? İdamını istiyorlar. İnsaf ya, gerçekten insaf. Askerlikte askeri öğrenciye komutan talimat verir değil mi dışarı çıkın diye. Askeri öğrenci kendiliğinden çıkmaz. Askerlerde öyledir emir komuta zinciri vardır. Adil Öksüz’ü serbest bırakacaksın, üstelik devletin gözetiminde serbest bırakacaksın, onu serbest bırakmak için her türlü dümeni çevireceksin askeri öğrenciyi yakalayacaksın hapse atacaksın. Avukatları hapse atacaksın, gazetecileri hapse atacaksın neden? Düşünceleri farklı diye.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Şimdi efendim bu da DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu. Şimdi Yeneroğlu’nun bu sözlerini okuyunca aklıma ne geldi biliyor musunuz? Sizin ya 4 ya da 5 yıl önce kutlu doğum haftasında yaptığınız bir konuşma. Ben bunu çok önemsemiştim. O zamanki Diyanet İşleri Başkanı da çok bahsetmişti. Sizin bu şimdi yaptığınız bu İYİ Partiyle, Saadetle böyle muhafazakar kesimle, imam hatipli çocuklar var ya genç imam hatipliler size geldiler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlarla görüşüyoruz tabi.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Geçen bana fotoğraf attı çocuklar yine bayramlaşmışsınız, ondan önce sahur yapmışsınız beraber filan. Şimdi bakın, Yeneroğlu diyor ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ahlaki üstünlüğümüzü kaybettiğimiz için İstanbul’u kaybettik mesajı attım diyor. Şimdi ahlaki üstünlük diye bir tabir var. Bu işte Dilipak’ın yazılarında da çok bunu görüyorum. Sizde son zamanlarda bunu çok vurgulamaya başlıyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ahlak dediğimiz şey her toplum için değerlidir. İnsanı insan yapanda ahlaktır. İnsanı saygın kılanda ahlaktır. Ahlak, adalet, liyakat bunlar kardeş sözcüklerdir. Bir arada kullanılan sözcüklerdir. Devletin adaletle yönetilmesi aynı zamanda devletin ahlakla yönetilmesi anlamına gelir. Devleti yönetenler yolsuzluk yapar, ahlaksızlık yaparlarsa devlet kurumu yıpranmış olur, çürümüşlük başlar devletin içinde. En tepedekini örnek alırlar çünkü çoğu zaman. En tepedeki kişi eğer yanlış bir şeyler yapıyorsa o yanlış, o haksızlık, o adaletsizlik aşağıya kadar yansımış olur. Evet İslamiyet ahlaki temelleri, daha doğrusu bütün dinlerin ahlaki temelleri güçlüdür. Ahlaki temeller üzerine, adalet üzerine inşa edilmişlerdir. Kitabımızda öyledir. Ahlaktan, adaletten, aklı kullanmaktan, sevgiden, barıştan hoşgörüden söz eder.
Dolayısıyla kendisini İslam olarak gören ya da Müslüman olarak gören ya da mütedeyyin olarak gören nasıl tanımlarsa. Eğer bir yerde adaletsizlik varsa karşı çıkmak zorundadır. Bir yerde hukuksuzluk varsa karşı çıkmak zorundadır. Bir yerde çocuk yatağa aç giriyorsa devletin yöneticileri ne yapıyor diye kulak kabartmak zorundadır. Benim ödediğim vergilerin nerelere harcandığının hesabını bana vermiyorsa orada devlet yönetiminde çürümüşlük var demektir. Bunu kim yapacak? Bunu yapacak olan kendisini mütedeyyin olarak gören, Müslüman olarak tanımlayan arkadaşlar yapacaklardır. Camiye gidip alnını secdeye koyup Allah’a dua ediyorsa bütün bunları düşünmek zorundadır.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Efendim çok teşekkür ediyorum bir sabah bizimle birlikte günü karşıladınız. Bayramınız mübarek olsun, eşinize çok sevgilerimi, saygılarımı iletin bayramınız mübarek olsun diyorum. Arkadaşlarımda bilgi verdiler. Şimdi sabah Canan Kaftancıoğlu’nu görmüştüm İstanbul İl Başkanı. Ekrem İmamoğlu’da gelmiş, Bülent Kerimoğlu’da gelmiş. Bugün program nedir son olarak onu bir öğrenmek istiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Meral hanımı ziyarete gideceğiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Beraber gidiyorsunuz hepiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gelmişken beraber bayramlaşacağız. Bende bu vesileyle bizi dinleyen dinlemeyen, bu ülkede, bu coğrafyada yaşayan, hatta bu coğrafyanın dışında yaşayan bütün vatandaşlarımın hangi partiden, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun bende bayramlarını kutluyorum, bayramları mübarek olsun diyorum. Her evde huzur olsun, her evde bereket olsun diyorum. İnşallah kardeşlik içinde beraber, birlikte bu güzel ülkeyi büyütürüz. Bundan en ufak bir endişem yok. Bütün mesele şudur, ahlakla devleti yönetmektir, adaletle devleti yönetmektir. İnşallah onu gerçekleştireceğiz. Örnek mi belediyelerimiz.
İsmail KÜÇÜKKAYA- Çok teşekkür ediyoruz Sayın Kılıçdaroğlu.