17.09.2015

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, CNNTÜRK’TE KATILDIĞI “TARAFSIZ BÖLGE” PROGRAMINDA GAZETECİLER AHMET HAKAN, HANDE FIRAT, SERPİL ÇEVİKCAN, DENİZ ZEYREK VE ERDEM GÜL’ÜN GÜNDEME İLİŞKİN SORULARINI YANITLADI - AKP’NİN TEK BAŞINA BU ÜLKEYİ YÖNETME ŞANSI SIFIRDIR (4. BÖLÜM/16 EYLÜL 2015)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN TÜRK’te Tarafsız Bölge’nin konuğu oldu. Ahmet Hakan ve gazeteci konukları Hande Fırat, Serpil Çevikcan, Deniz Zeyrek, Erdem Gül’ün sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye sağduyu çağrısını yapacak olan kendisi ama sağduyu çağrısını ben yapıyorum. Bir çelişki var burada. Bir terslik var burada. Çünkü tarafsız değil” dedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gündeme ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle:



BİZ NEDEN SEÇİME GİDİYORUZ: Biz niye seçime gidiyoruz? Vatandaş görevini yaptı, oyunu kullandı. Milli irade, milli irade diyorlardı e o da tecelli etti. Şimdi bir kişi diyor ki, ne milli iradesi kardeşim. Benim iradem milli iradedir. Mademki benim irademe uygun bir sonuç olmadı, seni şimdi zorla götürüyorum seçime. Nasıl götürüyorum? Ülkeyi kan gölüne çeviriyorum, beni eğer tek başına iktidar yapmazsan, 400 milletvekili vermezsen bunlar başına gelir. Şantajla oy toplayacaklar. Vatandaş bunu aslında görüyor. Görmemesi mümkün değil. Eğer bunun adı demokrasiyse onların deyimine göre ileri demokrasiyse olmaz olsun böyle ileri demokrasi. Kimse korkudan konuşamıyor. ‘Gazeteciler niye bunu yazdın, niye bu fotoğrafı çektin’ diyorlar. Bu olacak şey değil. Ayrıca medyanın şöyle bir özelliği var tabi yani. O savcıda bilmeli ki, benim vatandaş olarak haber alma hakkımı bir başka organ kısıtlayamaz. Ben nereden haber alacağım, nasıl haber alacağım ben? Televizyon izleyerek alacağım, gazete okuyarak, sosyal medyayı izleyerek haber alacağım ben. Siz sansürleyerek benim özgür haber alma kanallarımı kapatıyorsunuz. Hatta bakın medyaya bir başka baskıda Cumhuriyet gazetesine yapılıyor. O da internetten takibi zorlaştırılıyor. 

ERDOĞAN’LA POLEMİĞE GİRMEYE NİYETİM YOK: Erdoğan’la polemiğe girmeye hiç niyetim yok. Ayrıca kendisinin tarafsızlığını koruması konusundaki düşüncem aynen devam ediyor. Ama yapar mı, yapmaz mı onu bilmiyorum. Türkiye’nin 7 Haziran’dan buyana koşullarının çok değiştiğini biliyoruz. Bütün bunların hepsini dikkate alıyoruz ve dolayısıyla bizim seçim kampanyamız bütün bunlar düşünülerek yeniden hazırlandı. Benim muhatabım Sayın Davutoğlu. Ülkeyi yöneten o. Valla ne yaparsa yapsın muhatap almayacağım. Yaptığı her hareket, bakın yaptığı her hareket toplumun vicdanında derin yaralar açıyor. Geçmişte kendisine oy veren vatandaş bile şunu soruyor kendi kendisine. Ben sana oy verdim Başbakan oldun. Başbakan olarak doğru yaptın bir şeyler oyumuzu da aldın. Ama şimdi seni tarafsız olman gereken yere seçtik. Yani Cumhurbaşkanlığına seçtik. Sen neden tarafsız olmuyorsun? Aslında Sayın Cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusundaki eleştirilerini benden çok Sayın Davutoğlu’nun dile getirmesi lazım. Sayın Davutoğlu ‘Ya bir dakika Sayın Cumhurbaşkanı ülkeyi ben yönetiyorum, sorumluluk bana ait. Sen Türkiye Cumhuriyetindeki kurumların uyum içinde çalışmasından sorumlusun’ diyecek. Türkiye’ye sağduyu çağrısını yapacak olan kendisi ama sağduyu çağrısını ben yapıyorum. Bir çelişki var burada. Bir terslik var burada. Çünkü tarafsız değil. Tarafsız olmadığı için, taraf olduğu için sağduyu çağrısı yapamıyor. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayamıyor. Bunu kahvede oturan vatandaş görmüyor mu? Elbette görüyor. Gördüğü için alana inince rahatsızlık duyuyor. Olmaması lazım diyor. Devletin geleneğinde de böyle bir şey yok. Bugüne kadar bir sürü Cumhurbaşkanı geldi. Böyle bir gelenek yoktu.

NAMUSU VE ŞEREFİ ÜZERİNE YEMİN ETTİ:
 Kendisinin tarafsızlığını ihlal etmesi konusunda gerekçe üretebilir. Eğer gerekçe üretecekse yemin etmeyecekti. Şunu söyleyecekti: Ben tarafsız davranmayacağım. Anayasayı değiştirinceye kadar ‘Ben bekleyeceğim’ deseydi o zaman. Anayasayı değiştirin, seçimle gelen Cumhurbaşkanı tarafsız olmaz. Tarafsızlık üzerine yemin etmez. Namusunu ve şerefini bu çerçeve içinde tartışma konusu yaptırmaz. Şimdi tartışma konusu. Namusu ve şerefi üzerine ‘Ben tarafsız davranacağım’ diye yemin etti. Namus ve şeref kavramının bizim toplumumuzda ne kadar önemli olduğunu herkes biliyor. Sokaktaki vatandaş, caddede yürüyen vatandaş, kahvede oturan vatandaş bundan rahatsızlık duyuyor. O zaman niye sen bu yemini ettin? Üstelik yemini ederken parlamentoda 550 milletvekilinin önünde yemin ediyorsunuz, ‘Tarafsız davranacağım’ diyorsunuz. Sonra ‘Yüzde 52 oyla seçildim ben tarafsız davranmayacağım’ diyorsun. Nerede yazıyor bu? Fiili duruma uydurun diyor. O zaman açıkça anayasayı ihlal ediyor açıkça. Anayasayı Cumhurbaşkanı ihlal edemez. Tam tersine anayasaya sadakatten ayrılmayacağına dair yemin etti. O yeminin diğer cümlesinde de bu var. Yani ihlal bir değil birden fazla. 

KİM BAŞBAKAN BELLİ DEĞİL: 
Türkiye yönetilmiyor. Bizim anladığımız anlamda sağlıklı yönetilmiyor. Türkiye’nin bir yönetim sorunu var. Kim Başbakan belli değil, kim Cumhurbaşkanı o da belli değil. Hangisi AKP’nin Genel Başkanı o da belli değil. İki kişi var. Şimdi bu tablo kaos yaratıyor, bürokraside de kaos yaratıyor. Düşünün bürokratlar bakanı ve başbakanı atlayarak doğrudan Erdoğan’a bilgi veriyorlar. Bunu yaptığınızda, yani bu sürecin oluşması halinde devlette ciddi bir yıpranma olur. Bakanlar başbakanı atlayarak doğrudan Cumhurbaşkanıyla muhatap oluyorlar. O zaman Cumhurbaşkanı niye haftada bir Başbakanı çağırıp ‘Bana bilgi verin’ diyor.

GÖMLEĞİN DÜĞMESİ YANLIŞ İLİKLENDİ:
 Sorun en baştan başladı. Yani gömleğin düğmesi yanlış iliklendi. Daha AKP kongresi başlamadan önce Sayın Erdoğan Davutoğlu’nu alarak kendisi AKP’nin Genel Başkanıdır dedi. Daha kongre yapılmamış. Yani o zaman siz o kongreyi niye yaptınız? Sonra seçildi. Seçildikten sonrada asla ben toz kondurmam dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Güzel kondurmasın. Yani biz illa bir şeyi eleştirsin diye özel bir çabamız yok zaten. Ama daha sonraki bütün aşamalarda ana belirleyici unsur olarak ortaya çıktı. Yani AKP’nin gerçek Genel Başkanı oldu, ben gerçek Genel Başkanıyım dedi. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorum ama gerçek Genel Başkan benim, ben gerçekten yürütüyorum, fiili başkanlık sistemini getirdim. Şimdi siz anayasayı değiştirin ve fiili duruma uydurun. Bunu da açıklıkla kendisi söyledi zaten. Şimdi dolayısıyla Sayın Davutoğlu’nun Başbakanlığı her ortamda tartışmalı. Bakın G20 toplantısı olacak Türkiye’de. G20 toplantısına bugüne kadar hep Başbakanlar katılmışlardır. Yani doğrudan icranın başında olan kişiler katılmıştır. Şimdi Erdoğan ‘Ben katılacağım’ diyor. Sayın Gül katılmıyordu daha önce G20 toplantılarına. Hep Erdoğan gidiyordu. Neden? Erdoğan’ın gidiş nedeni Başbakan olmasıydı. İcranın başındaydı. Dolayısıyla G20 toplantılarına katılacaktı. Şimdi ‘Ben yöneteceğim’ diyor. İyi de Başbakan var bu ülkede. Başbakanın katılması lazım. Başbakan bildiğimiz Başbakan değil yani başka ne söyleyeyim. 

AKP’NİN YÖNETME ŞANSI SIFIR:
 Biz muhalefetin, sorunları bilen, tartışan ve kendilerine göre çözüm de üreten muhalefetin bir araya gelmesini isteriz. Bizim birinci tercihimiz o zaten. Ama biz ülkenin hükümetsiz kalmasını istemiyoruz. Bakın ülke bu haldeyken, siz bir sonraki seçimi düşünürseniz, doğru yapmamış olursunuz. Bizim sorumluluğumuz var. Ben o sorumluluk içinde hareket ettim. O sorumluluk içinde masaya oturduk biz. Biz bir sonraki seçimde ne olur, onu bilmiyoruz. Türkiye’de herkesin şunu çok iyi bilmesi lazım. AKP’nin tek başına bu ülkeyi yönetme şansı sıfırdır. Başarı sağlama şansı sıfırdır. Herkesin bunu bilmesi lazım. 280 milletvekili çıkarsa dahi sıfırdır. Yönetme erkini kaybetmiştir. (Ahmet HAKAN- Neden? Neden sıfır? Tek başına iktidar olsa niye yapamasın ki?) Şunun için yapamaz, dünyadan soyutlanan bir iktidar var. Meşruiyet tartışması olan bir iktidar var, bir parti var. Kendisini yönetemeyen bir parti var. Kendisini yönetemeyen bir parti Türkiye’yi nasıl yönetecek? Kendi iradesini kullanamayan bir Başbakan, ülkeyi nasıl yönetecek?

YÜKSEK PROFİLLİ BİR HÜKÜMET: Biz, Sayın Davutoğlu’na şunu söyledik. Bakınız dedik, bizimle koalisyon kuracaksanız, geldiğinde ilk gün, birinci gün söyledik. Bizimle koalisyon kuracaksanız: Bu hükümetin yüksek profilli bir hükümet olması lazım. Bu var dedim. Sizin ve bizim milletvekili sayımız 390. 4 yıllık bir hükümet olması lazım. Neden? Çünkü ekonomide ciddi sorumlarımız var ve bizim ciddi kararlar almamız lazım. Ecevit hükümetinin düştüğü tehlikeli duruma bizim düşmememiz lazım. Kararlar alırız ama onun semeresini 2 veya 3. Yıldan sonra görürüz. Ortakların birbirine güvenmesi lazım. Dışarıya ve içeriye yeni bir hükümet kuruldu algısını vermemiz lazım. Eskinin devamı değil yeni bir hükümet var artık Türkiye’de. Bu algıyı vermemiz lazım. Üçünde sorun yok ama samimiyet konusunda bizde ciddi sorunlar var. Bunu da söyledim açık ve net. Ondan sonra biz görüşmelere başladık. Bakın 4 yılı biz zaten dillendirdik. Üstelik birinci günde dillendirdik. Son günde dediler ki, 3 ay için bir seçim hükümeti kuralım. Bunu uygun görmedik. 

NEDEN KOALİSYON KURULMASINA ENGEL OLDU: 
Neden koalisyon kurulmasına engel oldu? İkinci soruyu sormak gerekiyor. Neden bir başka koalisyonun kurulması için ana muhalefet partisine görev vermedi? Bir üçüncü soruyu sormak gerekiyor. Çözüm süreci devam ederken, PKK’da silah yığarken siz hangi gerekçeyle ses çıkarmadınız? Bir başka soru sormamız gerekiyor. 7 Haziran’da beklediğiniz sonucu alamadıktan sonra neden o sert söylemlere devam ettiniz? Bu ülkenin Başbakanı yok muydu? Eğer bir kişi kendisinin ve ailesinin çıkarları üzerine o çıkarlardaki beklentiler üzerine devleti yönetmeye kalkarsa toplum bu hale gelir ve halkın şu soruyu da kendisine sorması lazım. 13 yıldır tek başına yönetiyorlar.

ÇOCUKLAR DAHA AKILLI:
 Bakın koalisyon falanda yok. 13 yıldır tek başına yönetiyorlar. Her seferinde çıkmaza girdiklerinde bir düşman buldular. Bunun yüzünden oldu dediler, bu bizi kandırdı dediler. En sonunda herhalde ‘PKK bizi kandırdı’ diyecekler. Dediler de zaten. E siz çocuk musunuz, çocuk aklıyla mı devleti yönetiyorsunuz? Çocuklar daha akıllı. Emin olun çocuklar daha akıllı. Devleti yönetmeye talip olan bir kişi eğer 3 adım sonrasını göremiyorsa, bakın ben 10 yıl sonrasını demiyorum, 5 yıl sonrasını da demiyorum. 3 adım ötesini göremiyorsa, planını, programını, stratejisini buna göre belirleyemiyorsa bunlar devleti nasıl yönetecekler? Yönetmediler zaten devleti. Çift başlı bir yönetim var. Kimin ne söylediği belli değil bakın. 

YABANCI SERMAYE DURMAZ: Böyle bir ülkede yabancı sermaye durmaz. Şimdi yabancı sermayenin dışarı çıkış süreci başladı. Bir dönem Türkiye’ye geliyordu hepimiz yabancı sermaye geldi, yatırım yaptı diyorduk. Şimdi çıkış süreci başladı. Kimse Türkiye’ye güvenmiyor. Bu noktaya geldik biz. Peki bu noktaya kim getirdi? Vatandaş hala bu soruyu yeterince kendisine sormuş değil. Kim getirdi? Hep başka suçluların peşinde PKK, efendim işte paralel. Başka kim vardı şuanda hatırlamıyorum. O kadar çok var ki böyle suçlu ilan ettikleri. Askerler. İyide kardeşim siz bu ülkeyi yönetiyordunuz. Niye sessiz kaldınız siz? Varsa bir hata zamanında önlemini alsaydınız. Bizim uyarılarımızın hiçbirisi dikkate alınmadı hiçbirisi ama uyarılarımızın. Aslında sağduyulu uyarılar sadece muhalefetten gelmedi. Yani toplumun çok değişik kesimlerinden uyarılar geldi. Uyarı yapanların bir kısmı açıkça vatan haini olarak da suçlandı. Bunlardan biriside yanlış hatırlamıyorsam TÜSİAD’dı. Yani bir uyarı yaptılar onları da vatan haini ilan ettiler. Şimdi insanlar konuşmaktan korkuyorlar. Çünkü konuştuğu zaman onun ödeyeceği bedelin ne olduğu yani daha doğrusu kendilerinin ödeyecekleri bedelin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Çekiniyorlar, konuşmuyorlar.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler