02.02.2021
02.02.2021
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen Çiftçi Buluşması programının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Efendim hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Bugün aslında çok önemli bir toplantı yapıyoruz. Bizim için değil Türkiye için çok önemli bir toplantı yapıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşunda sizin adınız ‘Köylü milletin efendisi’ idi. Düşünün bir devlet kuruyorsunuz, devleti yeniden inşa ediyorsunuz, o inşanın mihenk taşı, ana taşı, ana omurgası köylüler ve köylüler Cumhuriyetin efendisi olarak tanımlanıyor. Aradan yıllar geçti, bir asıra yakın zaman geçti; köylü gerçekten de milletin efendisi mi, bugün gerçekten de köylü milletin efendisi mi? Bu sorunun cevabını siz biliyorsunuz, ben bir şey söylemek istemiyorum.
Ama ana konuya geçmeden önce şuna değinmek isterim. Hepimizin çocukları var, isteriz ki bizim çocuklarımızın tamamı üniversitelere gitsinler, üniversiteleri okusunlar, başarılı olsunlar, bizden daha iyi yetişsinler, daha iyi hayat şartlarını yakalasınlar, el aleme muhtaç olmasınlar, elleri ekmek tutsun, onları evlendirelim, güzel torunlarımız olsun; her anne ve babanın güzel böyle bir beklentisi vardır ve çocuklarımız üniversiteyi kazandığında seviniriz, üniversiteye gittiğinde de zevkle, sefayla, hoşgörüyle onları göndeririz. Üniversiteler bilim yuvalarıdır, üniversiteler kavga yuvası değildir. Üniversitelerde bilgi üretilir yani gelecek üretilir üniversitelerde. Bilmediğimiz pek çok bilgiyi üniversiteler alırlar, okurlar, tartışırlar ve toplumla paylaşırlar. Bizler de öğreniriz. Akademik dünyanın böyle bir özelliği var. Akademik dünyası gelişmiş bütün ülkeler gelişmiştir.
Boğaziçi Üniversitesinden söz etmek isterim. Orası da bizim bir üniversitemiz, orada da güzel çocuklarımız okuyor, hepsi başarılı. Boğaziçi Üniversitesine girmek kolay değil, çok başarılı olmanız lazım, üniversite sınavlarında çok yüksek puanlar almanız lazım. O üniversitenin de gelenekleri vardır. Dünyadaki her üniversitenin gelenekleri vardır. Bizim de kendi geleneklerimiz vardır. Köydeki geleneklerimiz var, şehirdeki geleneklerimiz var, apartmandaki geleneklerimiz var; bayramlarda gideriz birbirimizi ziyaret ederiz, küskünleri barıştırırız. Bunlar nedir? Bunlar bir toplumun yarattığı geleneklerdir. Gelenekler, örf ve adaletler bazen kanunlardan daha güçlüdür. Çünkü gelenekler tarihsel zincir içinde süzülüp gelirler ve toplum onları kabul eder. Üniversiteye bir kişiyi atıyorsunuz, üniversite kabul etmiyor. Sadece öğrenciler mi? Hayır, üniversite hocaları da kabul etmiyor. Olması gereken ne? O üniversite hocası kimse, “beni kabul etmiyor, büyüklük bende kalsın, ben buradan ayrılayım” demesi lazım. Bunu yapması lazım, aksi halde orada bir karmaşa, bir kaos çıkıyor ortaya, kaosa izin vermemek lazım.
Bakın, bizler geçmişte, sizler de hepiniz hatırlarsınız 80 öncesini, 80 sonrasını; pek çok insan hayatını kaybetti, kimi sağ dedi, kimi sol dedi, başkaları ellerine silahları verdiler ve gençlerimiz birbirlerini öldürdü. Yazık günah değil mi? Türkiye böyle bir sürecin içine sokulmasın, sokulmamalı. Öğrenciler istemiyor, öğretim üyeleri de istemiyor, bir aydan fazladır bir başkan yardımcısı dahi bulamadı. O zaman çekilmesi lazım. Şairimiz ne güzel söylemiş “Çeküldük izzeti ikbal ile bab-ı hükûmetten”. Yeri geldiğinde izzeti ikbal ile çekilmek lazım. Köyünüzü düşünün, size bir muhtar tayin edildi, hiçbiriniz muhtarı tanımıyorsunuz, bu muhtar nereden geldi diyorsunuz, biz bu muhtarı istemiyoruz diyorsunuz. Ben bir de kendime ihtiyar meclisi seçeceğim diyor, köylüden hiç kimse ihtiyar meclisini de kabul etmiyor. O zaman ne yapması lazım? Bu muhtar diyecek ki, köyde kimse beni istemiyor, herkes bana saygılı ama kimse beni istemiyor. O zaman ben buradan ayrılayım; geleneklerine göre, örflerine, adetlerine göre kendilerine bir muhtar seçsinler. Olması gereken budur.
Bu girişi yaptıktan sonra değerli arkadaşlarım, iki değerli arkadaşımızı Mustafa İpek’i ve Sayın Cem Yalvaç’ı da büyük bir dikkatle dinledim. Sorunlarınızı biliyorum. Özellikle konuşmanızı ben istedim. Neden biliyor musunuz? Sorunu yaşayandan sorunu dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz. Önce sorunu yaşayanı bir dinleyeceksiniz, hangi dertlerle mustarip bu kişi ve ne istiyor bu kişi, haklı mı haksız mı, ondan sonra oturacaksınız sorunu çözmeye çalışacaksınız.
Dünyanın bütün ülkelerinde ister en gelişmiş ülke olsun, ister en az gelişmiş ülke olsun, dünyanın bütün ülkelerinde tarım stratejik sektördür. Altını çiziyorum stratejik sektördür yani olmazsa olmaz sektördür tarım. O zaman tarım stratejik sektörse, dünyanın bütün ülkeleri tarıma ayrıca önem verirler. Pek çok alana önem verir ama tarıma ayrıca önem verirler. Bir çiftçi haykırıyor. Nereden? Gene Denizli Honaz’dan, “700 bin liralık borç, faiziyle 2 milyon 300 milyon liraya çıktı Bütün her şeyimi, aracımı, tarlamı bağladılar. Kızım da kefilimdi” diyor. Bir arkadaşım dedi, akrabayız birbirimize kefil oluyoruz. “Kızım da kefilim, ineklerimizi sattık, birçok hayvanım da bakımsızlıktan telef oldu” diyor. Mehmet Ali Görel, Denizli Honaz’dan böyle isyan ediyor. Haklı mı isyanında? Haklı. Stratejik sektörse tarım ve tarım bütün dünyadaki ülkeler için vazgeçilmez bir sektörse o zaman tarımın desteklenmesi lazım. Niye desteklemiyoruz? Çiftçi tarımı terk etmeye başladı; üzülerek ifade edeyim, son 18 yılda çiftçi tarımı terk etmeye başladı. 2002 yılında 26 milyon 579 bin olan tarım alanımız, ekilen biçilen alan, 2019’da 23 milyon hektara düştü, ekilmiyor, 3 Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor şimdi. Bereketsiz mi? Hayır bereketli. Eksek bir şey çıkmaz mı? Hayır çıkar. Bereketli mi topraklar? Bereketli. Niye ekilmiyor? Ektiği zaman zarar ediyor, batıyor çiftçi, ‘niye ekeyim’ diyor. Peki bunu düşünmesi gereken kim? O ekilmeyen tarlalar için o tarlalar ekilmeli demesi gereken kim? Siyasi otorite yani devleti yönetenler.
Kopmanın boyutunu anlatayım size. 2011 yılında Tarım Bağ-Kurlu sayısı 1 milyon 121 bin kişi. 2020 yılında 1 milyon 121 bin kişiden 556 bin kişiye düşmüş. Peki, bu insanların sosyal güvenliği ne olacak, bu insanlar yaşlanınca bunlar emekli aylığı alamayacaklar, ne olacak bu insanlara? Sosyal devlet bu insanlara bakmayacak mı? Ben size sorunun çerçevesini belirlemeye çalışıyorum. Sizin yaşadığınız dünyada, sorun yaşadığınız dünyanın çok daha büyük olduğunu anlatmak istiyorum ve Türkiye için bir felaket olduğunu anlatmak istiyorum. Gittiler sanki Türkiye’de bütün araziler ekilmiş gibi Sudan’dan ve Nijerya’dan arazi kiraladılar, binlerce dönüm. Efendim pamuk ekeceğiz, burada daha ucuz, Türkiye’ye getireceğiz. Bir hükümet kendi çiftçisiyle rekabet eder mi arkadaşlar? Nijerya’da daha ucuza mal ediyorum, orada ekip biçeceğim, sonra Türkiye’ye getireceğim, burada satacağım. Peki bizim pamuk üreticisi ne olacak, bizim mısır üreticisi ne olacak, bizim buğday üreticisi ne olacak, bizim arpa üreticisi ne olacak? Batacak. Buna izin vermeyin. Biz bunu eleştiriyoruz, her ortamda eleştireceğiz, eleştirmeye de devam edeceğiz.
Bakın arkadaşımız söyledi, patates üreticisi maliyeti 1 lira. 50 – 60 kuruşa alıcı bulamıyor. Ne olacak bu kişi? Rakama bakıyorsunuz değerli arkadaşlarım 400 bin, 500 bin ton bekliyor. Ya çimlenirse ne olacak, ya ekenler ne olacak, ya bu çiftçinin hali ne olacak, düşünen var mı? İktidardan bir Allah’ın kulu; bu patates üreticilerinin derdi var, en azından ben bunları alayım, büyükşehirlerde açlık içinde olan yüzbinlerce hane var en azından bu hanelere 10 kilo, 15 kilo, 20 kilo bedava dağıtayım desin. Akıllarına bile gelmiyor. Soru şu, niçin akıllarına gelmiyor? Çünkü sarayda böyle bir tablo yok herkesin karnı tok orada. Sanıyorlar Türkiye’de herkesin karnı tok, herkesin durumu iyi sanıyorlar Türkiye’de, ama herkesin durumu iyi değil.
Değerli arkadaşlarım dedim ki, tarım dünyanın bütün ülkelerinde stratejik sektördür. Bizim ülkemizde de stratejik sektördür ve sizin için, tarım için Anayasaya özel kanun, özel düzenleme yapılmış, Anayasada 45. madde. Ne diyor okuyayım, “Devlet bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır yani maliyeti düşürecek bütün önlemleri devlet almak zorundadır.” Bakın kolaylaştırır diyor kolaylaştırabilir değil. Emredici hüküm. Devlet bunu yapacak kolaylaştıracak. Girdi maliyeti yüksekse efendim gübre maliyeti düşürecek, ilaç düşürecek, elektrik düşürecek, girdi maliyetlerini düşürecek, anayasanın emredici hükmü. Sadece bununla mı? Hayır. Bir madde daha var, “Devlet bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi, ektiniz, biçtiniz ürün elde edildi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gerekli tedbirleri alır.“ Alabilir değil, alır. Bu da ne demektir? Satışı belirliyor bu da. Ürünün gerçek değeri neyse o değer üzerinden alacak. Maliyeti düşürecek, ürünü satın alacak ya da satılmasına imkan sağlayacak ve çiftçi rahat edecek. Batmayacak çiftçi. Kim diyor? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasası diyor. Peki iktidar sahipleri bu anayasayı bilmiyorlar mı, bu anayasadan haberleri yok mu? Haberleri var.
Sayın Başkanım sizden istirham ediyorum, Ziraat Odaları Birliğinin Sayın Genel Başkanından da istirham ediyorum, Anayasanın bu 45. maddesini çerçeve içinde yazarak bütün Ziraat Odalarına gönderin, bütün çiftçi arkadaşlarımıza gönderin. Kendileri için anayasal güvence var, çiftçi için anayasal güvence var. Siz anayasanın kurallarını uygulamıyorsunuz çiftçiyi batırıyorsunuz. Hakkınız teslim edilmiş, hukukunuz da teslim edilmiş ama adalet yok, gereği yapılmıyor. Bunun gereğinin yapılması lazım.
Teşvikler ödenmiyor, 2021 yılına geldik, hala 2020 ödenmiyor. Niye ödenmiyor? Ne diyor Anayasa? “Üreticinin eline geçmesi gereken tedbirleri alır.” Teşvik verilmiş, kanun var, size para verilmesi öngörülmüş. Niye verilmiyor? Peki, “para yok diyorlar güzel ama köprüden geçerken garanti var hazine garanti vermiş ister yoldan geç ister geçme, ister köprüden geç ister geçme, ister havaalanına git ister gitme dolar bazında dakikasında ödüyor mu? Ödüyor. Onlara para var. Üstelik dolarla ödüyor, dolar bazında ödüyor. Size gelince para yok. Niye size gelince para yok? 5’li çeteye varda size niye yok? 1 milyar 900 milyon dolar, 6 milyon dolar para ödenecek 2020’de, 2021’de para ödenecek. Saati gelince tak paralarını ödüyorlar. Size gelince? Kanun var ödemiyorlar niçin? Çiftçiyi kendi arka bahçeleri olarak görüyorlar da ondan. Biz parayı ödemesek de bunlar gelir bize oy verirler diyorlar. Asıl sorunumuz bu. Bu siyasi tercihten hükümeti vazgeçirmeni yolu siyaseten diyeceksiniz ki paramı zamanında ödedin ödedin ödemediysen kusura bakma oy moy yok sana diyeceksiniz. O zaman göreceksiniz hükümet kulağını çevirecek sizi dinleyecektir. Böyle bir risk var.
Daha önemli bir şey söyleyeyim. Bir kanunumuz var, malum Tarım Kanunu. 21.maddesi var 2006 yılında çıktı. Anayasa hükmü var çiftçi desteklenecek ama nasıl destekleneceğini bir özel kanun düzenlemişiz, Tarım Kanunu 21.madde aynen şöyle söylüyor; tarımsal destekleme programlarının finansmanı yani tarımı desteklemek için ne yapacaksınız, nasıl olacak? Bir, bütçe kaynaklarından yani genel bütçeden; iki, dış kaynaklardan, bazen dışardan da tarıma destek alınıyor, üstelik sıfır faizle alınıyor, bazen çok düşük faizle alınıyor. İki ayrı kaynaktan tarım desteklenecek diyor kanun. Ama diyor ki, “bütçeden ayrılacak kaynak, milli gelirin yüzde 1’nden az olamaz.” 2006 yılından bugüne kadar, hiçbir zaman çiftçiye milli gelirin yüzde 1’i oranında destek verilmedi. Hesabını yaptık, her yılın milli gelirini çıkardık. Biz değil TÜİK yazıyor, zaten onlar çıkardılar, onun yüzde 1’ini aldık, size verilen destekleri de bir tarafa koyduk, artıdan eksiden çıkardık; 210 milyar lira alacağınız var bu hükümetlerden, eski parayla 210 katrilyon lira Türk çiftçisinin alacağı var. Verilmedi bu size. Verilmediği içindir ki, tarım bu durumda. Kanun emrediyor vereceksin diyor, anayasa emrediyor yapacaksın diyor ama yapmıyorlar, niçin? “Nasıl olsa çiftçi bize oy verir önemli değil. Biz bunu böyle yapalım yolumuza devam edelim…” Ama öyle bir noktaya geldi ki bıçak kemiğe dayandı, artık dayanamıyor çiftçi.
Bakın 2021 bütçesi. Değerli arkadaşlarım, 2021 bütçesinden size destek yapılacak değil mi? Gösterilen rakamları… 2020 bütçesiyle 2021 bütçesini yan yana getirdiğimizde, mazot desteği için 2020 bütçesine göre 177 milyon lira daha az para kondu. Yani 2021’de mazot desteği, 177 trilyon lira daha az, niçin? Gübre için 52 milyon lira daha az, hayvancılık destek ödemeleri için 558 milyon lira daha az para kondu. Hem 20’yi ödemediler, hem 21’de daha düşük destek koydular. Yani 2021’de siz çok daha düşük bir destek göreceksiniz. Yine arkadaşım ifade etti, “Hem desteği zamanında ödemiyorsun, bir de vergiye tabi tutuyorsun” dedi. Yüzde 4 kesinti, ne kesintisi kardeşim, bunun adı destek ödemesi, destekleme ödemesi, sen neden hangi gerekçeyle yüzde 4 vergiye tabi tutuyorsun veya yüzde 2 vergiye tabi tutuyorsun? Kazanırsınız, alırsınız, satarsınız, zaten ödüyorsunuz, zaten kesiliyor. Peki devletten destek ödemesi alıyorsun, teşvikten vergi alınır mı? Ama sadece çiftçiden alıyorlar onu da söyleyeyim. Diğerlerine milyarlarca lira teşvik veriyorlar, 5 kuruş bile kesilmiyor. Ama çiftçi olunca, vur ensesine ağzından al lokmayı, nasıl olsa sesi çıkmaz diyor. Sizin buna isyan etmeniz lazım, bu yanlıştır demeniz lazım. Bizi batırana biz oy vermeyeceğiz demeniz lazım. Ben sizin hakkınızı savunurum sonuna kadar. Sizin hakkınızı bana oy verin diye değil, adalet için savunuyorum sizin hakkınızı adalet. Adalet olması lazım.
Size verilmiyor, kime veriliyor? Tefecilere veriliyor. Bakın, dünyada en yüksek faizle borçlanan ülke Türkiye. Ya dolar gelecek yüksek faiz, borç para istiyorsun yüksek faiz, bir anlamda Türkiye ekonomide bağımsızlığını büyük ölçüde kaybetmiş durumda, ekonomide bağımsızlığını kaybetmiş durumda. Tefecilere ödenen faiz, sadece 2020 yılında 134 milyar lira. Eski parayla 134 katrilyon lira faiz ödendi bir avuç tefeciye, size ne verildi? Hakkınız olan bile zamanında verilmedi. Onu bile zamanında vermediler. Ama bunların paralarını tıkır tıkır her ay öderler. Bu doğru değil. Böyle bir ekonomi politikası olmaz. Yazıktır, günahtır bu memlekete, yazıktır günahtır bu ülkeye, bu ülke hepimizin ülkesi.
Bir arkadaşım söyledi ‘burada sağ sol yok’ dedi. Bu bir memleket meselesidir arkadaşlar; bu işin sağı solu yoktur, sağcı çiftçi de vardır, solcu çiftçi de vardır ama bunların her birisi alın teri döker. Arkadaşlar, bu işin sağı solu yok, bu iş ekmek meselesi, memleket meselesi bu iş, olaya öyle bakmak lazım. Anayasa diyorsa ki; çiftçiye destekle kanun çıkarıyorsun, en az milli gelirin yüzde 1’i kadar destek vereceksin, zamanında en az yüzde 1’ini vereceksin. Vermediğin takdirde suç işliyorsun. Bu olmuyor değerli arkadaşlarım. E olmayınca ne oluyor? Çiftçi haciz kıskacında. Az önce girişte söyledim; traktörü hacizli, ineği hacizli, tarım araç gereçleri hacizli. Kanun diyor ki, bunları haczetmeyeceksiniz. Kanunu kim takar? Banka geliyor, Sakarya’da üç köyün tamamı haczedilmişti köylülerin bütün toprakları. Bir özel banka geldiler bize, gittik banka yönetimiyle görüştük üç köyün tamamı bankaya ait olacak. Bu olmaz dedik. Bizim kıyameti koparırız dedik. Oturacaksınız anlaşacaksınız, uzlaşacaksınız ne kadar ödüyorsa o kadar alacaksınız ve uzlaştırdık. Ama bu özel bir banka. Şimdi herkes birbirine akraba köyde doğru kimi getireceksin gideceksin akrabanı bulacaksın. Öde diyor, nasıl ödeyeceğim kardeşim. Sen patatesimi aldın da ben ödemedim mi? Sen buğdayımı aldın da ben ödemedim mi? Sen soğanımı aldın da ben borcumu ödemedim mi? Elimde kaldı ne yapacağım şimdi ben? Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuş güzel, bir sürü tarım kredi kooperatifleri kurulmuş gayet güzel. Niye çiftçiyi desteklemiyorlar? Ziraat Bankası, adı Ziraat Bankası. Ziraat Bankası tarım kredi kooperatifleri çiftçi kuruluşu olarak kabul etmiyor. Diyor ki, nasıl özel sektörde bir holding varsa bu da öyle bir kuruluştur diyor. Bu kurumlar niye kuruldu arkadaşlar? Cumhuriyeti kuranlar bunları niye kurdular? Çiftçiyi desteklemek için kurdular, çiftçiye düşük faizli kredi verelim diye kuruldular, çiftçi üretsin diye kuruldular, çiftçi alın teri döksün diye kuruldular. Türkiye büyüsün, kalkınsın diye kuruldular. Bunların hiçbirisi olmadı ve bunların yanında zam yağmuru var. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor bizim çiftçi. Bir daha söylüyorum, dünyanın pahalı mazotunu Türk çiftçisi kullanıyor. Yata bedava, çok düşük fiyatla veriyorsun yata. Yatta ne olacak? Adam tur atacak, gezecek keyfine bakacak, elinde viski koy koy gezecek bütün dünyayı, eğlenecek arkadaşlarıyla beraber. Mazot ona çok düşük. ÖTV’si yok, KDV’si yok. Çiftçi? Mazotunu alacak traktörüyle dünyayı mı gezecek Allah aşkına? Traktörüne binecek tarlaya gidecek bu adam. Dünyanın en pahalı mazotunu veriyorsun. Efendim mazot desteği? Onu da zamanında ödemiyorsun. Bir ara ne diyorlardı? Hiç meraklanmayın deponun yarısı sizden, yarısı bizden. Demediler mi? Dediler. Nerede bu deponun yarısı? Saraylara taşınanlar bunu bilmezler.
Bakın değerli arkadaşlar, ilaç, gübre, tohum, mazot, yem, tarım alet ekipmanları ve sularda kullanılan elektrik ateş pahası. Efendim fiyatlar niye zamlı, niye çok pahalı? Her şeyi dolara endekslemişsin kardeşim. Kim endeksledi çiftçi mi endeksledi, tarlada çalışan çiftçimi dolara endeksledi? Tarlada çalışan çiftçi sabah, öğle, akşam dolar satın alıp, dolar mı satıyor ne yapıyor bu çiftçi? Bakın, Merkez Bankasından 128 milyar doları sattılar, kime sattıkları belli değil. 128 doları çiftçiye verselerdi bırak Türkiye’yi, bırak Avrupa’yı dünyayı doyururdu. Nereye gitti bu para? Kimse bilmiyor.
Dedim ki size değerli arkadaşlarım, bugünkü politika bir hükümet tercihiydi, bu bir siyasi tercihtir. Siyasi tercih böyle tecelli etmiştir. Bu siyasi tercihten yana olanlar elbette bu mağduriyeti çekerler derler ki ne yapalım bizim tercihimiz böyleydi böyle oldu. Ama bu siyasi tercihe karşıysanız, üretenin, alın teri dökenin hakkı mutlaka teslim edilmeli anayasanın ve yasanın gereği yerine getirilmeli diyorsanız bu siyasi tercihe diyeceksiniz kusura bakma arkadaş. Kusura bakma diyeceksiniz. Beni aç bırakmak için ben sana oy vermedim. Beni icra dairelerinde süründürmek için ben sana oy vermedim diyeceksiniz, demek zorundasınız. Bu bir siyasi tercihtir. Mevcut hükümet kime çalışıyor? Size çalışmadığına göre kime çalışıyor? Örnek vereceğim, çok somut, çok açık örnek vereceğim. Buğday, bizim çiftçiden kaça aldılar ekmeklik buğdayı? 1650. Dışarıdan kaça ithal ettiler? 1800. Kime çalışıyor? 1650 verdiğine mi, 1800 verdiğine mi çalışıyor? 303 dolar buyurun kime çalışıyor şimdi? Makarnalık buğday 1800 bizim çiftçiden alıyorsun dışarıdan 2450 liraya alıyorsun. Bu hükümet kime çalışıyor? Dışarıdaki çiftçiye çalışıyor size değil. Mısır 1325 liradan aldılar, dışarıdan 2000 bin liraya alıyorlar. Kime çalışıyor? Onlara çalışıyor. Arpa, 1275 liradan aldılar dışarıdan 1989 liradan alıyorlar. Kime çalışıyor bu hükümet? Her şeyi ithal edeceğiz. Niye her şeyi ithal ediyorsun kardeşim? Dışarıda daha ucuz. Daha ucuz değil daha pahalı. Dışarıya bağımlı hale getirdiler bizim tarımımızı. Bu sadece böyle değil ithalat, arpada tutun mercimeğe kadar. Bizim Yozgat’ın kokulu mercimeği bir dünya markası onu bile yok ettiler dışarıdan mercimek getiriyorlar. Canlı hayvan getiriyorlar, et getiriyorlar neden? Sizinle rekabet etmek için. Efendim fiyat artar fiyatı düşüreceğiz. Sen faizi düşür kardeşim, doları düşür. İlacı üret bana ver tamam eyvallah, gübreyi üret bana ucuz ver bende ucuz üretirim. Ürenin fiyatı, dap fiyatı bunların hepsini biliyorum. Bir zam yağmuru var önümüzdeki sene ne olacak? Yani 2021’de ne olacak. Bu çok önemli değerli arkadaşlar. Gayri milli bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. Kendi çiftçisini değil yabancı çiftçiye destek veren bir iktidara gayri milli derim arkadaşlar kimse kusura bakmasın gayri millidir yani. Çiftçi üretecek. Elbette üretecek çiftçi. Kazanacak. Elbette kazanacak. Zararına nasıl çalışsın çiftçi, zararına nasıl üretsin çiftçi. Benim bildiğim çiftçi eskiden sonbaharda düğünler dernekler yapardı, esnaf kazanırdı. Siz kazanmadığınız için esnafta batıyor. Siz kazanırsanız bu bir zincirdir köylü kazanır, esnaf kazanır, memur kazanır, herkes kazanır. Herkesin kazandığı bir ekonomik sistemden herkesin battığı ama bir avuç kişinin kazandığı bir sisteme geçtik. Enflasyon mutfaklarda yangın var. Efendim tarlada bilmem kaç lira getiriyoruz markete kaç lira. Esnafı tehdit ediyor bu sefer. Herkesi terörist ilan etmeye başladılar. Esnafın ne günahı var? Üzerine makul bir kar koyuyor satıyor zaten. Sen aracıları kaldırıyor musun, sen çiftçiye destek veriyor musun, üretene destek veriyor musun, alın terine destek veriyor musun? Bunlar yok değerli arkadaşlarım.
Buradan hükümete sesleniyorum, bir arkadaşımızda ifade etti. Hükümet çiftçiyi yanında görmek istiyorsa bir sefer bu faizleri silecek. Ne faizi? 210 milyar lira zaten çiftçinin alacağı var senden. Faizleri götür 210 milyar liralık alacağı mahsup et. Alsın. Hacizler? Hacizleri durdurmak lazım. Zaten yaralı, zaten batmış vaziyette bir de haciz memurlarıyla mı uğraşsın.
Değerli arkadaşlarım, son sözlerim. Bir, önce Allah’a güveneceksiniz. İki, sonra kendinize güveneceksiniz. Üç, en sonunda da bize güveneceksiniz. Ben halkın çıkarlarını savunurum. Halk, çiftçi, esnaf herkesin çıkarlarını savunurum. Kendinize güvenmeyi ihmal etmeyin. Siz çok büyük bir güçsünüz yeter ki bir araya gelin, yeter ki sesinizi çıkarın. Yeter ki deyin ki, bizi perişan edeni bizde sandıkta perişan edeceğiz. Bunu söyleyin. Ben elimden geleni yaparım.
Bakın bir arkadaşımız ön sırada oturuyor Ömer Fethi Gürer. Tarladan çıkmıyor, hiçbir tarladan çıkmıyor. Günün 24 saati çalışıyor. Her türlü bilgiyi anında alıyoruz, her türlü sorunu anında alıyoruz. Siz üretmezseniz biz aç kalırız arkadaşlar. Hadi bugün ithal ettik, hadi yarın ithal ettik, hadi öbür gün ithal ettik sonra para bitecek nasıl ithal edeceğiz? Sonra bizim toprağımız varken neden yabancıdan, bizim çiftçimiz varken neden yabancıdan. Bir örnek veriyorum çok sık o örneği verip bitireyim. Avrupa’da Hollanda bizim Konya’dan küçük toprak olarak. Konya’dan küçük bir devlet, saygın bir devlet. Yıllık tarım ürünü ihracatı 185 milyar dolar. İhracatı diyorum bakın 185 milyar dolar Konya’dan küçük bir devlet 185 milyar dolar tarım ürünü ihraç ediyor. Peki biz? 18 milyar dolar tarım ürünü ihraç ediyoruz, ithal ettiğimizde aşağı yukarı 18 – 20 milyar dolar. Tarımda eksideyiz niçin? Devlet, bir ülke ilimle yönetilir, adaletle yönetilir, ahlakla yönetilir, erdemle yönetilir, hesap vererek yönetilir. İlimle yönetilmeyen bir ülke zulümle yönetilir. Zulmün ise size faydası yoktur, bize faydası yoktur, memlekete faydası yoktur. Bir insanı aç bırakmak, bir insanı çaresiz bırakmak en büyük zulümdür arkadaşlar aç ve çaresiz bırakmak. Bakın bunun A partisi, B partisi yoktur. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa hepimizin derdi olmak zorundadır. Biz mademki tasada ve kıvançta beraber olacağız, mademki bayrağımız ve vatanımızda bağımsız, hür ve özgürce yaşamak istiyorsak herkesin karnının doyması lazım. Herkesin karnının doyduğu bir ülkede huzur vardır, bereket vardır, adalet vardır. Biz huzuru istiyoruz, adaleti istiyoruz ve bereketi istiyoruz. Nasıl? Sizlerden istiyoruz. Sizler yarın sandığa gittiğinizde vicdanınızın sesini dinleyin. Adalet mi, hak mı, hukuk mu ne olması lazım. Bu olması lazım. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyaset köşeyi dönme aracı değildir. Siyaset vatandaştan toplanan her kuruşun hesabını vatandaşa vermek demektir. Hepiniz vergi ödüyorsunuz size hesabını veren oldu mu? Demokrasinin çıkış kaynağı budur zaten. Ben vergimi ödüyorum nereye ödedin sen bu parayı, nereye gitti bu para? Kanun diyor yüzde 1’ini ödeyeceksin en az. Vermiyorsun nereye gidiyor bu para?
Efendim hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Asla umutsuzluğa kapılmayın asla. Her şeyi değiştireceğiz. Bu ülkeyi cennet gibi yapmak hepimizin görevi. Sağ olun, var olun diyorum efendim.
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024