25.11.2022
25.11.2022
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Kadın Kolları tarafından CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı ve Kadın Kolları 100 Bininci Üye Rozet Takma Törenine katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Cüzdanlarınıza 444 82 85’i mutlaka yazın. Gittiğiniz her yerde bir kadın şiddete uğruyorsa, şiddete uğrayan kadın bunu bilmeyebilir, hemen siz onun adına telefon edin, avukatı bir süre sonra, en kısa sürede onun kapısında olacak. Avukatı onun hakkını arayacak. Size bunun sözünü veriyoruz, avukatı orada olacak. Psikolog desteği istiyorsa o destek de yanında olacak. Onların yapamadığını biz yapacağız ve bütün kadınların hakkını ve hukukunu savunacağız" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Teşekkür ederim değerli kardeşlerim. Dört kadın kardeşimizi dinledik. Duygulanmamak mümkün değil. Bu kadar büyük haksızlığa tahammül etmek de mümkün değil. Özellikle siyasilerin bunu görmesi lazım, duyması lazım, hissetmesi lazım, bu haksızlığı gidermesi lazım, araştırması lazım. Duyarsızlık en kötü şeydir. Duyarsızlık haksızlığı besler, duyarsızlık şiddeti besler. Duyarlı olmak lazım. Yeri geldiğinde kadınlarla ilgili çok güzel sözler söylüyoruz. Ama yeri geldiğinde insanoğlu acımasız oluyor. Neden, hangi gerekçeyle? Siyaseten her birimizin tek tek sorumluluğu var. Şiddete uğrayan kadınlar sadece bir partinin üyeleri değil. Partisiz olanlar var, değişik partilerin üyeleri olanlar, kırsalda yaşayanlar var, kentte yaşayanlar var, eşinden ayrılanlar var, evlenenler var, evlilik içinde yaşamını sürdürenler var. Dolayısıyla şiddetin hayatın her alanına sirayet ettiğini görüyorsunuz. Bu sorunla nasıl mücadele edilir?
Değerli kardeşlerim, bir sorunla mücadele etmek için, yani o sorunu ortadan kaldırmak için sorunun muhataplarıyla oturup bir konuşmak lazım, gerekçelerini bir bilmek lazım. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ağır boyutlara ulaşmasının bir sebebi var. Siz bu nedenleri oradan kaldırabilirseniz en azından asgariye indirmiş olursunuz. Az önce uyuşturucudan söz edildi. İstanbul Bağcılar’da uyuşturucu müptelası olan bir evladın annesinin kafasını keserek sokağa atması ne demektir? Türkiye’nin bu acıyı hissetmemesi mümkün mü? Nasıl oluyor da uyuşturucu baronları Türkiye’nin bütün coğrafyasında at koşturabiliyorlar? Anne baba bana anlattılar, “akşam yatarken yatak odamızın sürgüsünü çekiyoruz evladımız uyuşturucu kullandığı için, ne yapacağını bilmiyoruz” diyorlar. Fakir ailelerin çocuklarından başlıyorlar. Onları önce çantacı yapıyorlar alıştırıyorlar ve şiddete açık bir tablo çıkıyor ortaya.
Alkol bağımlılığı… Bu da şiddeti artıran unsurlardan birisidir. İşsizlik şiddeti artıran sorunlardan birisidir. Anne işsiz, baba işsiz, evlatlar işsiz evde ne olacak? Alışılagelmiş erkek egemen bir kültürümüz var. Bu kültürün de değişmesi lazım. Erkek egemen kültür olmaz. Kadınla erkek elmanın yarısı gibidir, eşittir. Haklarının eşit olması lazım. Daha da önemli bir şey, eğer kadın iyi eğitilirse toplum eğitilmiş olur. Yani ailede eğitimin ilk basamağı annedir. Anneden öğreniriz dilimizi, okumayı, yazmayı üç aşağı beş yukarı, sevgiyi, hoşgörüyü anneden öğreniriz. Baba biraz otoriter. Ben de aynı yapı içinden geldim. Babamızla biz konuşamazdık. Babamın hiçbir çocuğunu kucağına aldığını görmedim. Ama ben bütün evlatlarımı kucağıma aldım, sevdim evlatlarımı. Önce annem yadırgadı, babamın yanında niçin çocuklarını kucağına alıyorsun diye. Anne ben seviyorum çocuklarımı kucağıma almayı. Çocuklarım arasında hiçbir ayrım yapmadım. Ama bulunduğum coğrafyada, çocukluğumun geçtiği coğrafyada kız çocukları okula gitmezdi. Büyük ablam hala hayatta ve okuma yazma bilmez. Ama ben kız evlatlarımı okuttum, onlar üniversiteye gittiler. Dünyadaki değişimi her tarafa yansıtmamız lazım, her yere yansıtmamız lazım bir şekliyle. Çalışma hayatında da kadınların büyük zorluklarla karşılaştığını biliyorum. Erkeğe göre daha düşük ücret veriyorlar kadınlara. İtiraz etmiyor kadınlar diyorlar, düşük ücrete razı oluyor diyorlar. Bunun da önüne geçmek lazım. Biz kadın – erkek eşitliği derken buna itiraz edenler var. Biz hayatın eşit olmasını istiyoruz. Ben çalışıyorsam, eşim çalışmak istiyorsa o da çalışabilmeli, o da kazanabilmeli. Hayatı ortak kılmalıyız. Evlatlar ikimizin de evlatları, sevgiyse aynı sevgiyi paylaşmalıyız. Çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Ama kadına yönelik şiddetin giderek artması… Efendim iyi hal nedeniyle veya hakimin karşısına çıktığı zaman kravat taktı, iyi hal nedeniyle biz bunun cezasını düşürelim. Asla ve asla bunların hiçbirisi olmayacak, cezası neyse en ağır şekilde çekecektir, kadına yönelik şiddet yapan kim olursa olsun. Tabi sadece bizim coğrafyada değil bu dünyanın pek çok ülkesinde kadına yönelik şiddet var. Birleşmiş Milletlerin bu günü kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir gün olarak belirlemesinin temelinde bütün dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi içindir. Bu konuda verilen bir mücadeledir aslında. Sadece Türkiye’de değil dünyanın her tarafında benzer olaylar olabiliyor.
Evladını yitiren bir annenin dramını kimse anlayamaz değerli arkadaşlar. Evlatla anne arasındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu bir erkek anlayamaz. O nedenle her anne için evlat farklı bir şeydir, canından daha değerlidir. Siz anneye şiddeti uygularsanız olur mu, kadına şiddeti uygularsanız olur mu? Sevgi varken, hoşgörü varken, beraber olmak varken, tasada kıvançta beraber olmak varken, acıları paylaşmak varken sadece kadına yönelik şiddet asla kabul edeceğimiz bir şey değil. İnancımız da böyledir, kadına yönelik şiddeti asla kabul etmez inancımız da. Sevgili Peygamberimiz “cennet anaların ayakları altındadır” der. Cenneti oraya indiren ve anneyi bu kadar yücelten bir inancın, kadına yönelik şiddeti alkışlaması mümkün mü? Ve bunun için hangi görüşten olursak olalım, hangi kimlikten olursak olalım, hangi inançtan olursak olalım hep birlikte kadına yönelik şiddete karşı çıkmalıyız. Bu bizim hedefimiz olmalı.
Yani şundan emin olmanızı isterim. Kadın kardeşlerim, güvenlik güçlerinin yeterince kendileriyle ilgilenmediğini de söylediler burada. Ve dolayısıyla şiddete maruz kalmaları, bir annemizin evladını, 21 yaşındaki kızını yitirmesi, benzer olaylar pek çok yerde var, evet karşılaşıldı var. Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında bu büyük dramları şöyle veya böyle okuyoruz zaten. Buradan Türkiye’yi çekip çıkarmamız lazım. Sevgiyi, hoşgörüyü egemen kılmamız lazım. Beraber yaşamanın ne kadar değerli, ne kadar güzel olduğunu bilmemiz lazım. Aslında bu toplumun çok güzel hasletleri var. Dayanışma kültürümüzün özünde yatan bir atasözümüz var, “komşu komşunun külüne muhtaçtır” diye. Komşuluk ilişkilerimizin güzelleşmesi, beraber olmamız, birlikte olmamız, birlikte birbirimizi sevmemiz… Bir yere gittiğimizde evladımızı komşuya teslim ederiz, siz biraz bakar mısınız biz gidip geleceğiz vs. diye. Bütün bunların hepsi aslında güzel hasletlerimiz. Buradan Türkiye’yi bir şekliyle, şiddete yönelik bir Türkiye’yi, şiddeti içselleştirmiş bir Türkiye’yi tam tersine şiddete karşı bir Türkiye haline dönüştürmemiz lazım. Burada güç aslında kadınlarda onu da bilmenizi isterim. Sizin gücünüz gerçekten de çok önemli. Ama birlik olursanız, beraber olursanız, birlikte mücadele ederseniz gücünüzün farkına varırsınız. Birlikte mücadele etmediğiniz için, dayanışma kültürünü yeterince ayağa kaldırmadığınız için sesiniz yeteri kadar çıkmıyor. Birlikte olmak, beraber olmak, birlikte mücadele etmek kadar değerli bir şey yoktur. Hangi görüşten olursanız olun, bu güzel coğrafyanın neresinde yaşıyorsanız yaşayın bir yerde kadına yönelik bir şiddet varsa ve Türkiye’deki bütün kadınlar o olayın üzerine gitmeli ve beraber olursanız, birlikte olursanız emin olun pek çok sorunu çözmüş olursunuz.
Duyarsızlıkları biliyorum, duyarsızlıkların da farkındayım. Dört kadın kardeşimiz de yaşanan duyarsızlıkları anlattılar zaten. Bakın, bir telefon numaramız var, 444 82 85, ‘YaşamHak’… Yaşamak bir haktır. Yaşatmak da bir haktır. Ben yaşamak istiyorsam, benim yaşama hakkım var bunun korunması lazım. Yani şiddetten arınması lazım. Bir kişinin yaşama hakkı demek onun herhangi bir şiddete maruz kalmaması demektir.
Kadın Kollarımız böyle bir girişim başlattı. Bir telefon verdi 444 82 95. Gidin bunu lütfen her biriniz cüzdanınıza yazın bu telefonu. Bir kadın şiddete uğradığı anda buraya telefon edin süratli bir şekilde. Avukat istiyorsanız derhal avukat kapınıza gelecek. Psikolog istiyorsanız psikolog derhal kapınızın önüne gelecek ve size hizmet edecektir. Bundan emin olmanızı isterim. Birilerinin yapamadığını biz yapıyoruz. Kadın kollarımız yapıyor ve karakol mu diyorsunuz, karakollara giderler sizin hakkınızı savunmak için. Yargılama mı var, mahkemedeki davalara katılırlar sizin haklarınızı savunmak için. Yani bir kadın dayanışması yapmanız lazım. Kadın dayanışması yaptığınız takdirde bütün kapıların nasıl açıldığını göreceksiniz. Yine sivil toplum örgütleriyle, ticaret odaları, sanayi odalarıyla protokoller yapıldı, kimsesiz kadınlar varsa, evlatları varsa onlara iş olanağa sağlanmasıyla ilgili yine protokoller yapıldı. Yani kadının da eli ekmek tutmalı, çalışabilmeli, üretebilmeli. Dolayısıyla birilerine muhtaç olmamalı bunu da istiyoruz zaten.
Allah nasip eder iktidar olursak Aile Destekleri Sigortasını hayata geçireceğiz. Aile Destekleri Sigortasıyla hiçbir kadının erkeğin eline muhtaç olmasına son vereceğiz, böyle bir şey olmayacak zaten. Kadın işçi gibi, memur gibi eğer geri yoksa, düşük gelirliyse, geliri asgari ücretin aldıysa o kadının banka hesabına her ay düzenli bir aylık yatırılacak. Kadının fakirliğini kimse bilmeyecek, ailenin yoksulluğunu kimse bilmeyecek. Yani kişinin onurunu koruyacağız. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Sosyal devlet bilecek o kişinin yoksul olduğunu ve sosyal devlet o kişinin banka hesabına düzenli bir aylık yatıracak. Kadın gidecek alacak aylığını çoluk çocuğunun geçimini sağlayacak. Dolayısıyla Aile Destekleri Sigortasıyla yeni bir kapı aralayacağız. Her evde huzurun olması bizim de arzumuzdur, herkesin arzusudur. En büyük sorun ekonomik kriz ve derin yoksullaşma.
Değerli kadın kardeşlerim, büyük kentlerin varoşlarında öyle evlere gittim ki, hüznü orada görürsünüz, acıyı orada görürsünüz, anneyi orada görürsünüz, evlatlarını orada görürsünüz. Birilerimizin bir eli yağda, bir eli baldayken, birileri çocuklarına, evlatlarına bir şey yediremiyorken memlekette huzuru sağlayamazsınız. Derin yoksulluğun önlenmesi lazım. Derin yoksulluğun olduğu her yerde şiddette olur. İlla kadına değil, erkeğe yönelik de, her alanda şiddet olur. Herkesin karnının doyması lazım, huzurun olması lazım ülkede. Ekonomik kriz en çok kadınları vuruyor. Bir annenin evladının karnını doyuramaması ne demektir? Bu büyük bir acı değil midir? Her birimize görev düşüyor.
Burada bakın, ‘Bize katılın’ diye bir cümlemiz var. Bize katılın. Bütün bu sorunları çözmek istiyorsanız, hiçbir ayrım yapmadan Anadolu coğrafyasının, Trakya coğrafyasının nerede yaşıyorsa yaşasın kadına yönelik şiddetin en azından önlenmesi konusunda en ciddi önlemlerin alınmasını istiyorsanız bize katılacaksınız. Bu işin başka bir kuralı yoktur. Bize katılacaksınız. Her evde huzur istiyorsanız bize katılacaksınız. Var olan yapının Türkiye’yi nereye götürdüğünü ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. En büyük derdi yaşayan, en büyük sıkıntıyı yaşayan bu ülkenin kadınları. Niye bu acıyı yaşasınlar, niye bu sıkıntıyı yaşasınlar? Bunları önlememiz lazım. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle ve insan sevgisiyle. Evlatlarınızın her birisi bir kuşa zarar gelecek mi diye, bir karıncaya zarar gelecek mi diye anne diye size seslenir. Her canlıya saygı duyar o küçücük evlatlarımız. Ama biz insanımıza yeteri kadar saygı duymuyoruz, öyle bir tablo var. Kadına yönelik şiddet ne demektir? Şiddet karşısında sessiz durmak ne demektir? Yılda bir kez bütün dünyada bu anılıyor. Ama bizim ülkemizde gazetelerin üçüncü sayfasını açtığınızda her gün öldürülen kadınların haberleriyle karşılaşıyorsunuz. Bir insanlık dramıdır bu ve bu dramdan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Çıkaracak olan sizsiniz aslında. Sizsiniz ben söyleyeyim. Bu ülkenin kadınları birlik olduklarında, beraber olduklarında, nüfusun yarısından fazlası kadın, sandığa gidip ortak irade sergilediğiniz anda bütün dünyayı değiştirirsiniz, Türkiye’yi değiştirirsiniz. Bütün mesele beraber olmanızda, birlik olmanızda. Birlik ve beraber olduğunuzda kadınların hareketi olarak birlikte mücadele ettiğinizde… Dominik Cumhuriyetinde üç kadının verdiği mücadele bugün dünya tarihine geçti. Birleşmiş Milletler o günü kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili gün olarak ilan etti. Bakın üç kadının mücadelesi. 1 Mayıs da öyle. İşçi Bayramı deriz 1 Mayıs’a. Grev yapan kadınların yanması sonucu 1 Mayıs ilan edilmiştir. Hak arayan kadınların mücadelesidir bu. Hakkınızı aramaktan vazgeçmeyin. Hak aramak kadar değerli bir şey yoktur. Hak aramak sadece sizin hakkınızı aramak anlamına gelmiyor. Sizin bir hak arama talebenizi başlatmanız aynı haksızlığa uğrayan bütün kadınların sözcüsü olma konumuna sizi getirir. O nedenle hak aramaktan vazgeçmeyin. Bizim görevimiz siz hak aradığınızda size destek olmaktır. Sizin yanınızda durmaktır. Eğer bu mücadeleyi beraber götürebilirsek göreceksiniz ki çok farklı bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Acılardan arınmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Efendim hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Hepiniz sağ olun, var olun. Yine ifade edeyim, cüzdanlarınıza 444 82 85’i mutlaka yazın. Gittiğiniz her yerde bir kadın şiddete uğruyorsa, şiddete uğrayan kadın bunu bilmeyebilir, hemen siz onun adına telefon edin, avukatı bir süre sonra, en kısa sürede onun kapısında olacak. Avukatı onun hakkını arayacak. Size bunun sözünü veriyoruz, avukatı orada olacak. Psikolog desteği istiyorsa o destek de yanında olacak. Onların yapamadığını biz yapacağız ve bütün kadınların hakkını ve hukukunu savunacağız. Bunu bilmenizi isterim.
Hepinize teşekkür ederim, hepiniz sağ olun, var olun efendim.
12.11.2024
12.11.2024
12.11.2024
11.11.2024