29.03.2021

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BURSA KANAAT ÖNDERLERİ BULUŞMASINDA KONUŞTU (26 MART 2021)

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) Oditoryumu'nda, meslek odaları, Millet İttifakı bileşenleri, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: Efendim önce biraz geciktik hepinizden özür dilerim. Normalde benim program zamanında, saatinde olur ve biter. Ama bu kez öyle olmadı yoğun bir program vardı. İstanbul’dan gelişimizde biraz bu gecikmeye yol açtı ama dediğim gibi önemli olan gönül birlikteliğidir, sizlerle beraber olmaktan ötürü de son derece mutluyum. Doğruya doğru eğriye eğri ne olacaksa onu açık ve net topluma anlatmak zorundayız. Varsa bir kusurumuz, bir eksiğimiz onu da ifade etmek durumundayız.


Şimdi değerli arkadaşlarım, kanaat önderlerimiz var, sivil toplum kuruluşlarının değerli yöneticileri var, muhtarlarımız var, toplumun her kesiminden insanımız bu salonda. Birazdan bana sorular soracaksınız bende cevabını vereceğim. Ama önce belli konularda düşüncelerimi ifade etmek isterim. Emin olun dünyanın pek çok ülkesine gittim, dünyanın en güzel ülkesi Türkiye. Belki burada doğduk, burada büyük ondan da olabilir. Ben öylede hissetmiş olabilirim. Ama hala dünyanın en güzel ülkesi Türkiye. İnsanlarımızda çok güzel, yardımsever hoşgörülü. O kadar güzel geleneklerimiz var ki o gelenekleri de yaşatmak hepimizin görevi aslında bir anlamda. Komşu komşunun külüne muhtaçtır diyoruz yeri geldiği zaman bunu söyleriz. Komşuya verdiğimiz değeri anlatmak için bunu da ifade ederiz. Ama hepiniz şu gerçeği biliyorsunuz bende biliyorum. Siyasette bir sorunumuz var, siyaset bir kavga alanı değil aslında. Siyaset halka hizmet etmedir. Vatandaşa gidersiniz oyuna başvurursunuz vatandaş yetki verir gelirsiniz bir devleti yönetirsiniz. Devlet olmazsınız devleti yönetirsiniz. Devlet olmak ayrı devleti yönetmek ayrı. Siyasi partiler baki değildir ama devlet bakidir. Devlet dediğiniz kurum hepimizin ortak malıdır. Vatanseverlik hepimizin, hepimiz eşit mesafede vatanseveriz. Bayrağımızı seviyoruz, vatanımızı seviyoruz, bütün bunlarda bir sorunumuz yok zaten. Siyaseti farklı bir yere taşımak zorundayız. Siyaseti saygın kılmak zorundayız. Kanaat önderisiniz, muhtarsınız, kanaat önderi olmak bir insan çıkıp ben kanaat önderiyim dediği zaman kanaat önderi olmaz. O kişiyi kanaat önderi konumuna getiren muhatap olduğu toplumdur, toplumu onu saygın kılar, bir sorunu olduğu zaman başvurulacak kaynak olarak görür ve der ki, köyde bu kişi kanaat önderidir, mahallede kanaat önderidir. Sokakta kanaat önderidir. Bütün bunlar toplumun alıp sizi belli bir noktaya taşıdığı kişiler olarak ortaya çıkarsınız. Kanaat önderi budur. Siyasette kanaat önderi nedir? Siyasette kanaat önderliği yoktur. Siyasette çalışacak kişinin kendisini halka vakfetmesi lazım, topluma vakfetmesi lazım. Yani ben halk için, yani toplum için çalışacağım demesi lazım. O nedenle siyaset bir zenginleşme aracı değildir. Siyasette kişiler zenginleşemez mümkün değil zenginleşmesi, mümkün değil kendi hayatımdan biliyorum. 27,5 yıl devlete hizmet verdim. 27,5 yıl hizmet verdim kendi isteğimle sonra ayrıldım. Herkes beni Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü olarak bilir, tanır vs. ama benim hayatımın büyük bir kısmı Maliye Bakanlığında geçti. Pek çok başbakanla, pek çok bakanla çalıştım. Hepsine saygı duyarım, her birisinin siyasi görüşü farklıydı. Ama her birisinin arkasında eğer hayatta değillerse rahmet okuruz, şükran duyarız. Geçenlerde gazetede haberi okuduğum zaman gerçekten içim cız etti. Süleyman Demirel’in ismi bir üniversitede bir kütüphaneye veriliyor sonra o kütüphaneden o isim kaldırılıyor. Doğru değil arkadaşlar. Bizim bir dönem barajlar kralı olarak seçtiğimiz, getirdiğimiz, başbakan yaptığımız bir kişiye en azından bu toplumun minnet duygusu olması lazım. Oy verirsiniz, vermezsiniz o ayrı bir şey ama bir hizmet vermiştir. Dolayısıyla siyaset kurumunu saygın kılmak, toplumdan ayrıştırmamak, toplumu kutuplaştırmamak, toplumu düşmanlaştırmamak gibi siyasetçinin temel bir görevi vardır, olmak zorundadır. Bunu yaptığımız zaman Türkiye’yi büyütmüş oluruz, Türkiye kalkınmış olur. Az öncede ifade ettim 27,5 yıl devlete hizmet ettim. Siyasete girdiğim gün eşimin, karımın yüzüğü dahil hepsini kendi servet beyannamemde yayınladım internet sitesine de koydum. Benim malvarlığım budur. Hepsi alnımın teriyle kazanılmış malvarlığım. Siyasete girdim hiç ek bir malvarlığım olmadı. Aldığım para belli, oturduğum yer belli, çocuklarım belli, eğitimi belli. Nasıl oluyor da birileri siyasete girdiğinde zenginleşiyor, köşeyi dönüyor nasıl oluyor bu? Rahmetli babam derdi ki, oğlum sen doğru dur eğri belasını bulur. Doğru duracağız, siyaset doğru alan olmak zorundadır, siyasette bir ahlak olmak zorundadır.
Bunları niye anlatıyorum, yarın sandık gelecek önünüze tercihinizi adaletten yana yapın, haktan hukuktan yana yapın tercihinizi. O zaman Türkiye’yi biz başka yerlere taşımış oluruz, daha da büyütmüş oluruz Türkiye’yi. Neden siyaset zenginleşme aracı değildir? Her birimiz vergi öderiz. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi verir, emzik alırsınız vergilidir, su alırsınız vergilidir, altına bez alırsınız vergilidir, öldüğü zaman kefen bezi alırsınız vergilidir. Kime veriyoruz vergiyi? Devleti yöneten siyaset kurumuna teslim ediyoruz. Bütçe diyoruz buna. Teslim ediyoruz. Şu soru çok önemlidir ve şu soruyu her birimizin tek tek kendimize sorması gerekiyor. 19 yıl kesintisiz tek başınıza yöneteceksiniz. 19 yılın sonunda 10 milyonu aşkın işsiz yaratacaksınız. Nasıl oluyor bu? Almanya’yla nüfusumuz aynı, Almanya dışarıdan işçi alıyor bizde de milyonlarca işsiz var niçin? Beni üzen temel noktalardan biriside budur. Üniversiteyi bitirmiş gencecik pırıl pırıl çocuklarımız taşı sıksa suyunu çıkaracak işsiz yurtdışına gidiyor, umudu orada arıyor. Bir anne ve baba o çocuğu hangi fedakarlıklarla yetiştirdi, hangi fedakarlıklarla üniversiteye gönderdi, hangi umutları besliyordu. Oğlu kızı gurbete gidecek gurbet acısını kim çekecek? Siyasiler mi? Hayır efendim umurlarında bile değil. Gurbet acısını gene o anne, o baba çekecek. O annenin, babanın çocuğu okuttu üniversiteyi bitirdi işsiz yurtdışına gidecek iş bulmaya yine acıyı çektiriyoruz o anneye ve babaya. Bunu telafi etmemiz lazım. Bu acıyı kaldırmamız lazım. O pırıl pırıl evladımız Türkiye’de çalışmalı, Türkiye’de üretmeli, Türkiye’de alın teri dökmeli, Türkiye’nin kalkınmasına katkıda bulunmalı. Bunu yapmamız lazım. Bunu yapmadığımız takdirde görevimizi yapmamış oluruz. Çiftçimiz var, esnafımız var, ben bazen söylüyorum dostlarımız dediğim zaman vay efendim senin dostların kim? Gayet basit, benim dostum çiftçidir, emeklidir, işçidir, sanayicidir, Kobicidir, apartman görevlisidir, taşeron işçisidir benim dostlarım bunlar. Ben bunlar için çalışıyorum, bunlar için mücadele ediyorum. Benim servet edinme, mal edinme gibi bir derdim yok. Herkes kazansın herkesin evinde huzur olsun, herkes evine ekmek götürsün. Sokaklarında insanlar gülerek gezsinler, gülerek eğlensinler. Kadına şiddet; kadın insan değil mi Allah aşkına niye şiddet olsun kadına, niye kadınları öldürmeye kalkıyor insanlar. Bunun engellenmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor. Yeri geldiğinde söylüyoruz kadını yüceltiyoruz doğru, bakıyorsunuz sevgili peygamberimiz bile demiş cennet anaların ayakları altındadır. Peki cennet anaların ayakları altındaysa niye anaları öldürüyoruz, niye bu şiddet. Ben bunu sorduğum zaman çok kızıyorlar bana neden bunları soruyorsun, neden bunları yapıyorsun diye. Peki bu anaların hakkını kim savunacak, bu kadınların hakkını, hukukunu kim savunacak, kim seslendirecek? 10 milyon işsiz varsa bu işsizlerin halini kim soracak, kim bunlara iş bulacak. Sormayacak mıyız? Sormak zorundayız. Sordum bir soru Merkez Bankasının 128 milyar dolar parası vardı sattılar. Kime sattılar? Ben soruyorum niye bu soruyu soruyorsun. 128 milyar dolar 83 milyon kişinin parasıydı kime sattınız bu parayı? Çıkın açıklayın deyin ki şuna sattık, Ali’ye sattım, Veli’ye sattım, Hans’a sattım, Con’a sattım kimse, falan bankaya sattım. Bunları açıklayın millet öğrensin. Niçin? Daha önce döviz satıldığı zaman açıklanıyordu. Merkez Bankasının internet sitesine konuyordu hepimizde öğreniyorduk. Kaç dolar satılmış, kaç milyar dolar satılmış oradan görüyorduk, bakıyorduk diyorduk buraya satılmış. Soruyoruz nerede bu para? Kimse cevap vermiyor. Kimin parası? Sizin paranız, bizim paramız. Vergi veriyoruz az önce söyledim. Peki bu işsizlik nedir, bu perişanlık nedir?
Az önce Bursa’da daha çok orta gelir ve alt gelirlilerin olduğu mahalleye gittik il başkanımızla beraber. Esnafı gezdik. Herkes burnundan soluyor, sıkıntıdayız diyor, perişanız diyor. 1 yıldır dükkanı açamadık. Efendim işte ne verdik? Kira parası verdik veya bankalardan faizle borç verdiler. Ödenemedi borcu ertelediler, faizi yükselterek ertelediler. Buradan söz verdim o esnaf kardeşlerime bakın Bursa’nın bütün kanaat önderlerinin önünde yine söz veriyorum Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda o faizlerin tamamını sileceğim sadece anaparayı isteyeceğim. Tamamını sileceğim. Aynı şekilde çiftçi ister tarım krediden alsın, ister Ziraat Bankasından, ister başka bir bankadan alsın. Zaten zor durumda, perişan olmuş, birde ondan faiz mi istiyorsun? Kendi yandaşlarına gelince bakın sadece İstanbul havaalanına iki yıllık kirayı sildiler almıyoruz dediler. Ne kadar? 18 milyar lira. Siliyorum dedi, almıyorum dedi. 1 milyon 300 bin esnaf var. Hayır parayı vereceksin faiziyle beraber vereceksin. Onu sil kardeşim niye silmiyorsun? Çünkü onlar siyasete çok yakın, siyaseti etkileyebiliyorlar, 1 milyon 300 bin esnaf, esnaf nereden bakana ulaşacak, başbakana ulaşacak, cumhurbaşkanına ulaşacak derdini anlatacak. Ancak bir televizyon kamerası bulursa çıkıp derdini anlatabiliyor. O da kim duyarsa. Çiftçi derdini anlatıyor kim duyarsa. Ben duyuyorum yalnız. Fakirin, fukaranın dostuyum. Herkes bunu çok iyi bilsin herkes. Garibanın dostuyum. Herkes bunu çok iyi bilsin. Ben bu ülkede hiç kimsenin inancına müdahale etmem böyle bir hakkı da kendimde görmem. Herkesin inancına saygılıyım. Herkesin kimliğine de saygılıyım. Herkesin yaşam tarzına da saygılıyım. Allah yaratmıştır, Allah’ın yarattığı kuldur benim başımın üstünde yeri vardır. Benim derdim onun çocuğu işsiz mi değil mi, o eve ekmek giriyor mu girmiyor mu, o hanede sorun var mı, yok mu, huzur var mı yok mu? Derdim o. Siyasetin derdi o olması lazım. Öyle bir noktaya taşıdılar ki toplum kavga ediyor. Niye kavga ediyoruz? Siyaset kavga alanı değil ki oturup kavga edelim sabahtan akşama kadar.
Aramızda muhtarlar var. Bakın muhtar kardeşlerim, muhtarların hakkını, hukukunu her zaman savundum. Dedim ki, 10 milyon işsizimiz var, 1 milyondan fazla üniversite mezunu var işsiz. Her bir muhtar kardeşime birer yardımcı personel veya isterlerse adı özel kalem müdürü ne derlerse desinler. Birer yardımcı personel vereceğim. Muhtarın istediği kişi olacak. Vay efendim sen bunu nasıl söylersin? Niye söylemeyim vereceğim. Sadece personel değil bütçede vereceğim. Muhtarın niye bütçesi yok? Yani Belediye Başkanına oy veren vatandaş muhtara da oy vermiyor mu? Muhtar ikinci sınıf mı seçildi geldi? Hayır aynı vatandaş belediye başkanını seçiyor, aynı vatandaş milletvekilini seçiyor, aynı vatandaş Cumhurbaşkanını seçiyor, aynı vatandaş muhtarı seçiyor, diğerlerinin durumu farklı muhtara gelince üçüncü sınıf. Niye üçüncü sınıf muhtar? Onun hakkı yok mu? Ayrıca muhtarların şöyle bir özelliği daha var. Bu topraklarda yapılan ilk seçim 1833 yılı Kastamonu Tapköprü’deki bir muhtarlık seçimidir. Milletvekili seçilmeden, başbakan seçilmeden, bakanlar seçilmeden önce bu topraklarda ilk seçim bir muhtar seçimidir. Demek ki muhtar nedir? Demokrasinin temel taşıdır. İşin özü budur. Muhtarın hakkını savunmayalım, muhtara özlük haklarını düzenledik. Hangi özlük hakkı kardeşim. Maaş vermiyorsun ödenek veriyorsun. Muhtar izinli olunca da ödeneği kesiliyor niçin? Belediye Başkanı izin aldığında aylığı kesiliyor mu? Yok. Milletvekili izin aldığında aylığı kesiliyor mu? Hayır. Başbakan izin aldığında, bakan izin aldığında, Cumhurbaşkanı izin aldığında aylığı mı kesiliyor? Hayır. Ama muhtar ayrıldığı zaman belli bir süre veya izin aldığında aylığı kesiliyor niçin? Aynı vatandaş oy veriyor, aynı vatandaş seçiyor. Niye bu ayrımcılık siyasette? Bütün taşlarını düzeltmek istiyorum siyasetin. Ahlaklı bir siyasetin egemen olması lazım bu topraklarda.
Çiftçi perişan. Evet perişan görüyorum zaten. Bundan 5 sene önce deseydim ki bu memleket saman ithal edecek emin olun herkes gülerdi ya olur mu kardeşim samanda ithal edilir mi denirdi bu coğrafyada. Saman, mercimek, nohut, mısır, soya yağı, soyanın kendisi, et, canlı hayvan, yem, fide, tohum her şey ithal ediliyor. Peki bu memlekette toprak mı bitti? Var. Güneş mi yok? Var. Su mu yok? O da var. İnsanlar mı yok? Onlarda var. Nasıl oluyor da Konya’dan küçük bir devlet Hollanda yıllık 185 milyar dolar tarım ürünü ihraç eder, devasa Türkiye Cumhuriyeti 18 milyar dolar. Niçin? Günah kimin? Köylüde mi? Hayır. Çiftçide mi? Hayır. Siyasetçide. Çiftçiyi o hale getiren siyasetçi. Efendim dışarıdan daha ucuza getiriyoruz. Dışarıdan o çiftçiye dünyanın teşviki veriliyor. Sen teşvik bile vermiyorsun. Verdiğin teşviki de zaten yarı yolda kesiyorlar.
Bütün sorunları biliyorum. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur bütün sorunlar çözülür. Çözeceğiz de zaten. Elin oğlu kendi sorununu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz? Devleti bileceksiniz, devletin saygınlığını bileceksiniz, liyakat nedir onu bileceksiniz, işi ehline teslim etmek gerekiyor onu bileceksiniz devleti yönetirsiniz. En kolay şey nedir biliyor musunuz? Devleti yönetmek. Diyeceksiniz ki, nasıl olurda en kolay şey devleti yönetmek? Çünkü devlette görev yapan herkesin hangi görevi yapacağı kanunla belirlenir. Odacı ne yapacağı belli, genel müdür ne yapacağı belli, şube müdürü ne yapacağı belli, karayolları genel müdürü ne yapacağı belli. Üniversitedeki rektör ne yapacağı belli. Muhtar ne yapacağı belli. Herkesin görevi kanunlarla belirlenmiş. Peki nasıl oluyor da zor yönetiliyor. Kanuna aykırı talimat veriyorsunuz, cebinizi doldurmaya çalışıyorsunuz o yüzden kanunları ihmal ediyorsunuz, ihlal ediyorsunuz. Ondan sonrada sorun çıkıyor ortaya. Bir siyasetçinin en temel özelliği millete hesap vermektir. Millete hesap vermek ayıp bir şey değil, siyasetçi için millete hesap vermek onurlu bir görevdir. Çünkü benim harcadığım parayı vatandaş ödüyor. Belediye Başkanlarıma söyledim, bugünde söyledim, her gittiğim yerde de söylüyorum, harcadığınız her kuruşun hesabını belde halkına vereceksiniz niçin? Kardeşim harcadığın para senin paran değil vatandaşın parası. O zaman nereye harcadıysan park yaptın kaça yaptın kardeşim, okul yaptın kaça yaptın çıkar millete anlatırsın millette öğrenir. Belediye helal olsun der. Bizden harç aldı, şunu aldı, bunu aldı şunu yaptı, birde bana fiyatını söylüyor, kaça yaptığını da söylüyor. İhaleye çıkın Facebook’ta yayınlayın diyorum ihaleleri millet görsün ihale nasıl yapılıyormuş. Yeni bir siyaset, ahlaklı bir siyaseti başlatacağız. Emin olun bunları yapacağız hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Çığır açacağız çığır. Sorunu olan herkesin sorununu çözeceğiz. Hiçbir ailenin geliri asgari ücretin altında olmayacak. Bu mümkün mü? Mümkün. Biz yapıyoruz. Bizim Belediye Başkanlarımız yapıyor.
Bakın, hükümet asgari ücreti kaç lira belirledi? 2 bin 800 küsur lira. Biz kaç lira veriyoruz? 3 bin 100 lira. Gaziantep’teki en küçük belediyemiz 3 bin 100 lira asgari ücret ödüyor devasa hükümet 3 bin 100 lira ödeyemiyor. Neyi ödeyemiyor? Nilüfer Belediyesi 3 bin 100 lira ödüyor en düşük ücret büyükşehir 3 bin 100 lira ödeyemiyor asgari ücret olarak niçin? Kimin bütçesi var, kim daha zengin, niye ödeyemiyorsunuz asgari ücretliye bu parayı?
Biz yeni bir uyanışı başlatmak zorundayız beraber ama, birlikte ama. Eski algılarımızı tamamen kaldırmak zorundayız. Yeri gelirse oturup helalleşmemiz lazım. Geçmişte de çok kavgalar oldu oturacağız helalleşeceğiz. Bu ülkede hepimizin ülkesi burası beraber oturalım bu memleketi bir aydınlığa çıkaralım. Birde dürüst bir siyasi partiye, dürüst bir insana yetki verelim bakalım bu ülke nasıl büyüyor, nasıl kalkınıyor bu ülke. Bunu yapmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, birazdan yerime oturacağım sizler soru soracaksınız bana. Benim sizden bir isteğim var. Aklınıza gelen soruyu sorun. Bakın bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum aklınıza gelen. Ya acaba bu soruyu sorsam Genel Başkan alınır mı? Alınmam arkadaşlar. Çünkü siz beni tanıyacaksınız, ben sizi tanıyacağım. İçim temiz çok şükür. Eksiğimiz varsa söyleyin, hatamız varsa söyleyin, kusurumuz varsa söyleyin. Acaba bu soruyu sorsam Genel Başkan alınır mı? Alınmam arkadaşlar. Soracaksınız bende cevap vereceğim ama nasıl? Kaytararak değil samimi cevap vereceğim, samimiyetle cevap vereceğim. Birbirimizi tanıyacağız.
Az önce ifade ettim Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yoktur her sorunu çözülebilir. Bu ülke hepimiz için cennet gibi bir ülke olur, hepimiz huzur içinde yaşarız. Sorunlar biter mi? Dünyanın tarihi sorunları çözmekle geçmiştir. Bir sorunu çözersiniz başka birisi çıkar onu da çözersiniz. Ama biz, sadece biz değil bütün bölgeyi kucaklamamız lazım.
Bakın, Kilis’te seçim olsa Suriyeliler vatandaşlık verseler Kilis’te Belediye Başkanını Suriyeli alacak. Hatay öyle, Reyhanlı öyle Suriyeliler daha fazla. Niye Suriyeliler bu kadar fazla, niye Suriye’nin iç işine girdik, niye Mısır’la kavga ettik, neden barıştan yana olmadık. Suriyelilere kızdığımı sanmayın onlarda insan, onlarında çoluk çocuğu var, onlara da yardım etmemiz lazım ama neden böyle bir tabloya izin verdik. Neden böyle bir tablo ortaya çıktı. Ben hiç kimsenin oyuna değil, ben herkesin sorununa talibim. Sorununu çözeceğim arkadaş kafaya koydum. Bu sorunlar varsa bu sorunlar çözülür. 27,5 yıl bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, tasarruf nasıl yapılır, israftan nasıl kaçınılır bunların hepsi benim hayatımın bir parçasıdır. Ben düz beyaz bir kağıdı kullanırken arkası boşsa asla o kağıdı yırtıp atmam öyle yetiştim, arkasını da kullanırım. Bütün hayatım boyunca böyledir. Neden? Bu kağıt milli servettir öyle bakarım ben. Milliyetçiliği ben kafatası milliyetçiliği olarak bilmem ve tanımam. Milliyetçilik vatanseverliktir hangi kökenden olursa olsun. Bayrakta sorun yoksa, vatanda sorunumuz yoksa gel kardeşim hep beraber kucaklaşalım. Bu memleket bizim memleketimiz, birlikte yaşayacağız burada. Bunu yapacağız, bunu yapmak zorundayız. Ama nasıl? Beraber yapacağız, birlikte yapacağız. Birlikte huzur içinde bu ülkeyi büyüteceğiz.
 Ben dediğim gibi burada sözlerime son veriyim izin verirseniz. Oturacağım yerime aklınıza gelen her soruyu rahatlıkla söz alacaksınız, söz verecek arkadaşlarım soruları sorun bende büyük bir samimiyetle her sorunuza cevap vermeye çalışacağım.
Hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, hepiniz sağ olun, var olun diyorum.