03.10.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, “BİGA BELEDİYESİ TOPLU AÇILIŞ TÖRENİ”NDE KONUŞTU

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, “BİGA BELEDİYESİ TOPLU AÇILIŞ TÖRENİ”NDE KONUŞTU (03 EKİM 2018)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Çanakkale'nin Biga ilçesinde kapalı pazar yeri, katlı otopark ve hal binası için düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşma şöyle:
Efendim bugün mutlu insanların yaşamasını arzu ettiğimiz kentteyiz, mutlu Biga’dayız. Mutluluğu bize yaşatan değerli Belediye Başkanıma şükranlarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum.
SARAYLARDA OTURMAYACAĞIM
Benim bir tek arzum var, bir tek hedefim var. Türkiye’nin neresinde yaşarsa yaşasın, kadın olsun, erkek olsun, yaşlı olsun, genç olsun, çocuk olsun, büyük olsun ama herkesin mutlu olduğu bir Türkiye, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye, herkesin karnının doyduğu bir Türkiye, herkesin alın terinin karşılığını aldığı bir Türkiye. En büyük arzum bu, bunun için çalışıyorum. Ben saraylara meraklı birisi değilim, saraylarda oturmuyorum; saraylarda oturmayacağım da, halk gibi evimde oturacağım, huzur içinde, çoluk çocuğumla oturacağım. Bunu arzuluyorum. Çünkü biz cumhuriyet çocuğuyuz, biz halktan yanayız, halk gibi yaşamak isteriz, halk gibi beslenmek isteriz, halk gibi halkın arasında gezmek isteriz. Ben üç bin kişilik koruma ordusuyla gezmem. Üç bin kişilik koruma ordusuyla birisi geziyorsa o halkın Cumhurbaşkanı olamaz zaten, yoktur böyle bir şey. Kimden korkuyorsunuz, kimden çekiniyorsunuz? Kendi halkından korkan, kendi milletinden korkan bir insan olabilir mi, bir yönetici olabilir mi? Halkın arasına girmesi lazım, oturması, konuşması lazım, derdini dinlemesi lazım, çayını, kahvesini içmesi lazım, evini gezmesi lazım. Sen bunları yapmayacaksın sarayında oturacaksın; batsın o saray eğer öyleyse. Kışlık saray yetmeyecek bir de yazlık sarayın olacak. Yazlık sarayın yetmeyecek, bir de uçan sarayın olacak. Peki halk nerede, millet nerede? Nerede yaşıyoruz biz? Biri uzayda yaşıyor halktan kopuk, bir de halk olarak hep beraber yaşıyoruz.
Biga’da olmaktan, sizlerle beraber olmaktan onur, şeref ve gurur duyduğumu ifade edeyim. Görkemli bir tarihiniz var, Biga’nın görkemli bir tarihi var. Böyle bir tarih her kente nasip olmaz. Çanakkale Savaşlarında özel bir yeri var Biga’nın. Yaralananlar Biga’ya geldi burada tedavi edildiler, annelerimiz tedavi etti onları, dedelerimiz tedavi etti onları. O nedenle tarihsel olarak da Bigalılara şükran borçluyuz, o nedenle burada bulunmaktan, Bigalılarla beraber olmaktan şeref duyuyorum, onur duyuyorum.
ENFLASYONUN DA,  ZAMLARIN DA FATURASI MİLLETE ÇIKIYOR
İnsanlar nasıl mutlu olur? En önemli soru bu nasıl mutlu oluruz? Bir insan üretirse mutlu olur. Nasıl üretecek? Tarlada çalışarak üretecek. Nasıl üretecek? Fabrikada çalışarak üretecek. Nasıl üretecek? Lokantada üretecek, esnaf dükkanında üretecek, fırında fırıncı çalışarak üretecek, ev kadını çalışarak üretecek. Herkes üretirse, herkes alın teri dökerse ve en önemlisi alın terinin karşılığını alırsa o memlekette herkes mutludur. Çünkü herkes üretiyor. Eğer üretmiyor, sadece tüketiyorsak o ülkede huzursuzluk olur.
Bakın bugün enflasyon rakamı açıklandı. Bir aylık enflasyon, yıllık demiyorum, bir aylık enflasyon yüzde 6.3. Enflasyon ne demektir? Enflasyonu belki gazetelerde şöyle okursunuz, efendim fiyat artışı demektir. Enflasyon fiyat artışı demektir doğrudur ama enflasyonun anlamı şudur; bütün zamların faturasını millet ödeyecek demektir. Enflasyon budur. Sanayici dışarıdan mal getirir, dolar artmışsa, Türk lirası karşısında yükselmişse sanayici o malı alır, üstüne karını ilave eder, maliyetini yapar verir aracıya, yani toptancıya verir. Toptancı üzerine karını ekler götürür esnafa verir, esnaf üzerine karını ekler size satar. Yani kimse zarar etmez oradan. Kim zarar eder, faturayı kim öder? En son alıcı olan öder. Kim o? Sizlersiniz, yani vatandaşlar. Yani sonuçta enflasyonun da, bütün zamların da faturası millete çıkıyor.
SARAYDA KRİZ YOK
Şimdi oturup bize şunu söylüyorlar, “efendim kriz mriz yok” diyorlar. Nereden baktığınıza bağlı. Sarayda kriz yok, vallahi de billahi de sarayda kriz yok. Niye yok? Elektrik parası yok, doğalgaz parası yok. Bizim unları kabul etmiyorlar, badem unuyla besleniyorlar ona para da yok. Badem sütü? Ona para da yok. Efendim bilmem ne muzu? Ona para da yok. Efendim vallahi adlarını bilmiyorum yenen şeylerin ama onlar var, onlar için de para ödenmiyor. Orada kriz var mı? Kriz yok orada. Soruyor mutfakta bir eksiğimiz var mı? Efendim mutfakta hiçbir eksiğimiz yok, her şey dolu, dolaplar tıka basa, ne istiyorsan hemen alalım. Kriz var mı? Vallahi kriz yok. E doğru sarayda kriz yok. Geliyorum sarayın beslemeleri var. Yani koşulsuz saraya uyanlar. Bunlar mesela dolar bazında ihale alıyorlar kaç lira? 1 milyar dolar, 2 milyar dolar, 5 milyar dolar, 20 milyar dolarlık ihale alıyorlar. Bunların tamamı sarayın adamları. Dolar bazında alıyor, dolar çıktıkça bunlar kazanıyorlar. Bunlarda kriz var mı? Kriz yok. Onlar, sabah kalkıp akşam yatıp, inşallah dolar biraz daha yükselir diye dua ediyorlar. Niçin? Dolar yükseldikçe daha fazla para alacaklar.
Geliyorum vatandaşa, size geliyorum. Sizin mutfağınızda kriz var mı? Evet. İşte sorun bu. Vatandaşın mutfağında kriz değil, yangın var, yangın. Vatandaşın mutfağında yangın var. Az önce Çanakkale’de bir kadın yakaladı, “ne olursun bizi bu pahalılıktan kurtar” diye. Sarayda oturan kurtaramaz. Çünkü sarayda oturan vatandaşla ilişkilerini koparmış vaziyette. Yok öyle bir şey. O nedenle bakın, önümüzde yerel seçimler var, o yerel seçimlere hep beraber çalışacağız ve uğraşacağız. Allah nasip ederse sadece Biga’da değil Çanakkale’nin il ve ilçelerinin tamamında baharı getireceğiz. Bir bahar müjdesini bütün dünyaya vermek zorundayız. Bunu yapacağız inşallah yapacağız, elbirliğiyle yapacağız. Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, hep beraber bir baharı getirmek zorundayız kendi ülkemize.
DIŞARIDA GİDİP ÖZÜR DİLİYOR, İÇERİ GELİP ASLAN KESİLİYOR
Ülkeyi bu hale getirdiler. Kaç yılda? 16 yılda bu hale getirdiler, 16 yıl. Ekonomide kriz çıkınca “bunu dış güçler yaptı” dediler. Hangi dış güç? Memleketi sen mi yönetiyorsun, dış güçler mi yönetiyor? Dış güçler yönetiyorsa senin sarayda ne işin var, senin koltuklarda ne işin var? Çekil o zaman, dış güçlerle biz hesaplaşırız. Otururuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk dış güçlerle nasıl mücadele ettiyse, aynı mücadeleyi yaparız. Dikkatinizi çekerim, bunu Biga’da söylüyorum, Çanakkale Savaşlarının olduğu yerde söylüyorum. Dış güçlere memleketi ihale edeceksin, “dış güçler bunu yaptı” diyeceksin sonra dönüp diyeceksin ki, “biz Amerikan firması olan şirketi olan McKinsey’le anlaşma yaptık.” Hani sen dış güçlere karşıydın, niye gittin Amerikalılara, niye gittin yalvar yakar oldun? Efendim ne yapacaklarmış? McKinsey firması Türkiye’nin 16 bakanlığını denetleyecekmiş, bütün mali bilgileri alacakmış. O bilgileri vereceğiz Amerikalılara, yani dış güçlere, yani Erdoğan’ın deyimiyle ezanımıza saldıranlara, camilerimize saldıranlara bu bilgileri vereceğiz. Dışarıda başka konuşuyor, içerde başka konuşuyor. Dışarıda gidip özür diliyor, içeri gelip aslan kesiliyor. Böyle aslan görmedim, bu kadar korkak aslan görmedim. Dışarıya gidince sesin, soluğun çıkmıyor, doğru dürüst konuşamıyorsun, kapı arkalarında yalvarıp yakarıyorsun, “bize borç para verin” diyorsun. Türkiye’yi tefecilere teslim ettiler. Londra’ya gidiyorlar para istemeye, New York’a gidiyorlar para istemeye, Berlin’e gidiyorlar para istemeye, Washington’a gidiyorlar para istemeye, bize borç para verin. Borç alan emir alır, emir! Emrediyorlar, faizi yükseltmezsen sana para vermeyiz diyorlar, faizi yükselteceksin. Emredersin dedi, faizi yükseltti, tam üç kat, tam üç kat yükselttiler.
SARAYIN BİR GÜNLÜK HARCAMASI, 1 MİLYON 600 BİN LİRA
Şimdi önümüzdeki günlerde belki çiftçi kardeşlerim bankaya gidecekler, borçlarını görecekler. Biz şunu söylüyoruz, Biga aynı zamanda bir tarım kentidir. Türkiye’ni yüz akı olan kentlerden birisidir Biga. Kadınıyla, erkeğiyle herkes çalışır, herkes üretir. Herkes üretir, herkes çalışır, ama herkes alnının terinin karşılığını almak zorundadır. Yani ektiği ürünün bedelini almak zorundadır. Almazsa zarar edecek, ekemeyecek, üretemeyecek. Şimdi tırlar dolusu et ithalatına başladılar. Biga’nın et üretiminde Türkiye’nin öncü kentlerinden birisi olduğunu da çok iyi biliyorum. Biga’nın eti de meşhur, Biga’nın köftesi de meşhur. Sağ olsun başkan bugün bize Biga köftesi ikram etti. Başkan gelirken o köftelerden biraz da Ankara’ya getir, ama Recep Bey’in haberi olmasın vallahi yolda malı götürür, köfteyi götürür. Efendim her şeye zam geldi, her şeye. Samandan tutun gübreye kadar, ilaçtan tutun doğalgaza kadar, elektrikten tutun mercimeğe kadar her şeye zam geldi. Zam gelmeyen çiftçinin ürettiği ürün, onlara zam gelmedi. Memurun maaşı, emeklinin maaşı, işçinin maaşı onlara zam gelmedi. Onlar şimdi faturayı ödemekle meşguller. Dolayısıyla hep beraber mücadele edeceğiz. Sarayın bir günlük harcaması 1 milyon 600 bin lira. Yani eski parayla 1 trilyon 600 milyar lira sarayın bir günlük harcaması. Bir de yetmedi uçak aldılar. Uçağın da bir günlük harcaması 1 trilyon 800 milyar lira. İster bin, ister binme o kadar parayı vereceksin. Allah aşkına kimin sırtından vereceksin? Milletin sırtından vereceksin.
Bu kamburu, bu yükü sırtınızdan atmaya hazır mısınız? Söz mü? Ben de size söz veriyorum, namus sözü veriyorum; saraylarda oturmayacağım, halkın arasında oturacağım, sizler gibi yaşayacağım, sizler gibi konuşacağım, sizlerin dertleriyle dert sahibi olacağım. Siz derdinizi aştığınız zaman ben de dertleri aşmış olacağım ve ben şunu da iddia ediyorum, Allah’ın izniyle sadece yerel yönetimlerde değil, bütün Türkiye’de hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, her evde huzurun, her evde bereketin olduğu bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz. Bu benim namus borcumdur, bunu yapacağız. Bunu elbirliğiyle yapacağız, birlikte yapacağız, birlikte mücadele edeceğiz.
BİZ KUL HAKKI YEMEYİZ, HER KURUŞUN HESABINI VERİRİZ
Ben Belediye Başkanlarımdan iki temel şey istiyorum nerede olursa olsun. İster Erzurum’un Çat Belediye Başkanı olsun, isterse İzmir’in Anakent Belediye Başkanı olsun iki şey isterim. Bir; seçildiğiniz andan itibaren hiçbir ayrım yapmadan, hangi partiden olursa olsun hiçbir ayrım yapmadan, herkese hizmet götüreceksiniz. Efendim bu AK Partili, bu MHP’li, bu Saadet Partili, bu İyi Partili, yok böyle bir şey. Biga’da kim yaşıyorsa, hangi partiden olursa olsun her Bigalıya eşit hizmet götürecek ve bütün Bigalıların gönlünü kazanacak. Benim birinci arzum bu. Bizde ayrılık gayrılık yoktur, bizde vatandaşı ötekileştirme yoktur. Biz Kuvayı Milliye geleneğinden geliyoruz. O nedenle ayrımcılık bizim kitabımızda yoktur. İki; harcadığın her kuruşun hesabını millete vereceksin. Az önce baktım, yaptığı yatırımların bütçe büyüklüklerini Bigalılarla paylaşıyor. O nedenle benim söylediğim, kendisinin de kabul ettiği ve sizin için verdiği hizmetler dolayısıyla kendisine teşekkür ediyorum. “Bazı hizmetleri söz verdim, ama henüz yerine getiremedim, onları da yerine getireceğim” dedi, “6 ay içinde tamamlayacağız diyor onları da.” Ben sadece 6 ay değil, gelecek dönemde de güzel hizmetler yapmasını istiyorum. Biga bu bölgenin en mutlu kenti olmalıdır, Biga’da herkes huzur içinde yaşamalı. Parklarında, caddelerinde, dükkanlarında, kahvelerinde her insan mutlu olmalı, her insan huzur içinde olmalı. Bunun yolunu açacak olan da Belediye Başkanlarımız. Çünkü bizim belediyecilik anlayışımız diğerlerine benzemez, biz farklıyız, bizim bir özelliğimiz var biz kul hakkı yemeyiz, her kuruşun hesabını veririz. Biz namuslu siyasetin olması gerektiğini, dürüst siyasetin olması gerektiğini her yerde ve her ortamda savunuruz. İster meclis, ister kahve, ister meydan, ister park, ister fabrika; her yerde bunları savunuruz ve biz aynı zamanda kadın – erkek eşitliğini de savunuruz. Kadınlardan daha çok muhtar olmasını isteriz, daha çok milletvekili olmasını isteriz, daha çok belediye başkanı olmasını isteriz. Kadınlar siyasete girsinler, siyasette daha fazla yer alsınlar. Kadın – erkek eşitliğini savunmak da bizim görevlerimizden birisidir. Kreş açtığını söyledi, daha açacağını da ifade etti. Bütün çocuklarımızı kreşe göndermeliyiz, o imkanı Belediye Başkanlarımız sağlamalı. Söylediğim temel kurallardan birisi de, önce fakir mahallelerden başlayarak bütün kentte kreş yapacaksınız, anne çocuğunu güven içinde getirecek kreşe, ondan sonra kent hayatına alışır, alışverişini yapar, çocuk emin ellerde, yavrusu emin ellerde, huzur içinde gidip akşam çocuğunu alıp evine gelecektir. Ne dedik? Her evde bereket olsun, her evde mutluluk olsun, her evde huzur olsun, Türkiye’de huzur olsun, mahallede, kentte, her yerde huzur olsun.
Huzur dileğiyle, bereket dileğiyle hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler