12.10.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BELEDİYE BAŞKANLARI TOPLANTISINDA KONUŞTU

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, BELEDİYE BAŞKANLARI TOPLANTISINDA KONUŞTU (12 EKİM 2018)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Şu anda Tekirdağ, İzmir, Aydın, Muğla, Eskişehir ve Hatay Büyükşehir Belediyelerimiz var. Önümüzdeki süreçte Balıkesir, Denizli, Uşak, Mersin, Adana, Antalya, Bursa, Ankara ve İstanbul’u alacağız.”
-“Bize soruyorlar “yerel yönetimlerde ittifak yapacak mısınız?” diye. Sandıkta ittifak yapacağız. Sandıkta mutabakatı sağlayacağız.”
-“Bize bir şey söyleyemiyor, çünkü alnımız ak, tertemiziz hepimiz. Belediye Başkanlarımıza da bir şey söyleyemiyor. Kime söyleyecek? Tarihe gidiyor İnönü’ye söylüyor. İnönü, gidip Katar şeyhinden bedava uçak almadı. Hibe uçağa binmedi. Birisinin önünde diz çökmedi, 7 düvele diz çöktürdü.”
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Ankara’da düzenlenen Belediye Başkanları Toplantısında şöyle konuştu:


Değerli arkadaşlarım, büyük bir başarıyla kentlerinde hizmet veren değerli Belediye Başkanı arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz, hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. Bu güzel sosyal tesisi bize kazandıran Çankaya Belediye Başkanımıza da yürekten teşekkür ediyorum.
YAPBOZ POLİTİKASIYLA DOĞRUYU BULMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları hepimiz biliyoruz, vatandaşın mutsuz olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bir belirsizlik süreci içinde yine bir seçime gideceğiz. Yarın sabah Türkiye’de ne olacağını hiç kimse bilmiyor, ne plan var, ne program var; neler yapılacak, neler olacak, Türkiye’yi bekleyen riskler nedir bunları kimse bilmiyor. Biz uyarıyoruz. Sorumlu bir siyasal partinin Genel Başkanı olarak, sorumluluk hisseden birisi olarak uyarım (defalarca uyardım ve uyarıyorum): Bu şekliyle hükümet, bu şekliyle saray Türkiye’yi yönetemez. Yönetim farklı bir şeydir, yönetim bilgi ister, birikim ister, deneyim ister. Belki dersiniz ki; 16 yıldır deneyim kazanmadılar mı? Hayır efendim, 16 yıldır deneyim kazanmadılar. Yapboz politikasıyla doğruyu bulmak mümkün değildir. Eğer devletin içinde liyakat dediğiniz bir kurum varsa, devleti yöneten kamu görevlileri siyasi otoriteye baskısız ve önyargısız sorunları götürüp aktarabiliyorlarsa, orada deneyim ve birikim siyasi otoriteye aktarılıyor demektir. Bunların hiçbirisi yok. Kimin ne yaptığı belli değil. Ofis üstüne ofis kuruluyor. Ne ofisi, hangi ofis? Atamayla gelen bakanlar, yetkileri bazen parlamentonun üstünde. Türkiye’nin oturup düşünmesi lazım, Türkiye sadece CHP’lilerin Türkiye’si değil, AK Partili kardeşlerimin de, ülkücü kardeşlerimin de, kendisine milliyetçi diyen kardeşlerimin de, Saadet Partili kardeşlerimin de; yani siyasete şöyle veya böyle baksın veya bakmasın 81 milyonun Türkiye’sidir ve 81 milyonun Türkiye’sinde her birimizin vatandaş olarak sorumlulukları vardır. Benim de sorumluluğum var, ama sokakta simit satan vatandaşın da sorumluluğu var. Ben de bu ülkede huzur istiyorum, o da bu ülkede huzur istiyor. Ben de istiyorum her vatandaşımın karnı doysun, sokakta, manavda çalışan veya işsiz olan vatandaş da diyor ki bu ülkede herkesin karnı doysun. Huzuru hepimiz istiyoruz; ama 16 yıllık tecrübeye bakıyoruz, 16 yıllık geldiğimiz noktaya bakıyoruz, huzur yok. Demek ki, önümüzde ciddi bir süreç var ve bu süreci hepimiz dikkatle değerlendirerek sandığa gitmek zorundayız.
YEREL YÖNETİMLERDE HİÇBİR SİYASAL PARTİ, CHP’Lİ BELEDİYELERİN ELİNE SU DÖKEMEZ
Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim, özgüvenle de söyleyebilirim. Yerel yönetimlerde hiçbir siyasal parti Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin eline su dökemez. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bize kızabilirler, bazı hizmetlerimizi eksik görebilirler, bazılarını yanlış bulabilirler hiçbir sorun yok, ama eğri oturup doğru konuşalım; yerel yönetimler deyince, metro deyince akla CHP gelir. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de metronun temelini atanlar Cumhuriyet Halk Partili belediyeler. Hangi Belediye Başkanı yaptı bunları? CHP’li belediyeler yaptılar. İlk tanzim satış mağazalarını kimler kurdu? CHP’li belediyeler. Halk Ekmek Fabrikalarını kimler kurdu? Cumhuriyet Halk Partili belediyeler. İlk tercihli yol uygulamasını kimler yaptı? Cumhuriyet Halk Partili belediyeler. Yani; bugün pek çok belediyenin örnek alarak yaptığı uygulamaları ilk başlatanların, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olduğunu herkesin bilmesi lazım, herkesin görmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım, sıfır yaşından başlayarak bütün çocuklara süt uygulaması. İlk yapan yine bizim belediyeler. İzmir bunu hala büyük bir başarıyla sürdürüyor.
Değerli arkadaşlarım, kentte yaşamak farklı bir şeydir, kent kültürünü almak farklı bir şeydir. Kentte yaşayan insan sabah huzur içinde kahvaltısını yapmak ister. Eline gazetesini alıp okumak ister. Sokağa çıktığı zaman güler yüzlü insanlarla karşılaşmak ister, oturup konuşmak ister. Kahveye gitmek ister, tiyatroya gitmek ister, sinemaya gitmek ister. Caddede, parklarda gezmek ister, huzur içinde o kentte oturmak, yaşamak ister. Penceresini açtığı zaman bir yeşil ağaç görmek ister, bir çiçek görmek ister, balkonlarında insanların baktığı çiçekleri görmek ister. Huzur içinde annelerin çocuklarını okula gönderdiği bir kent ister, okulda çocuğun huzur içinde eve geldiği bir kentte yaşamak ister. Eğer kırsala bağlıysa, kendisine kırsalla kent arasında sağlıklı bir uyum ister. Kırsalda yaşayan insanın da huzur içinde ekmesini, biçmesini ve kazanmasını ister.
Bunları biz istiyoruz ve biz istemenin de ötesinde bunların tamamını yapıyoruz. Kentlerde yayalaşmayı, yani bazı alanları, bazı yolları tümüyle trafiğe kapatma uygulamasını da başlatan biziz. Beyoğlu’nda bu uygulamayı başlatan ve sonra İstanbul’un aşağı yukarı bütün semtlerine bu uygulamayı yayan da Cumhuriyet Halk Partili belediyeler. İstanbul hepimizin göz nuru, hepimizin gözbebeği gibi korumamız gereken bir kent. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul; Sultanahmet’iyle, Ayasofya’sıyla İstanbul, Haliç’iyle, deniziyle İstanbul, milyonların yaşadığı İstanbul. İstanbul’a ne verildi, ne yapıldı İstanbul’a? Sonunda kalkıldı ve itiraf edildi, “biz İstanbul’a ihanet ettik” dendi. Sarayda oturan zat çıktı, 80 milyonun önünde “biz İstanbul’a ihanet ettik” dedi. Evet, İstanbul’a ihanet edildi, ama hiçbir CHP’li belediyenin olduğu yerde o beldeye asla ve asla ihanet edilmemiştir, asla ve asla. Çocuklarımız için kreş yapıyoruz. Güneş kooperatiflerini yapıyoruz güneşten elektrik enerjisi elde etmek için. İlk yine biz belediyelerimiz başlatıyor bütün bunların tamamını. Aile Sigortasını Yenimahalle’den başlattık, pek çok belediyemiz şu anda uyguluyor. Yani götürüp ekmek vermiyoruz, patates vermiyoruz, kredi kartı veriyoruz, git istediğin ürünü al diyoruz. Onun yoksulluğunu teşhir etmiyoruz biz. Biz insandan yana, insan için belediyecilik yapıyoruz, insanı seviyoruz, insanı hor görmüyoruz, insanın yoksulluğunu teşhir etmiyoruz, insanı insan olarak görmek, değerlendirmek ve bağrımıza basmak bizim zaten temel görevimizdir. Böyle bakıyoruz biz insana. Onu televizyonların önüne çıkarıp yoksulluğunu teşhir etmek bizim inancımızda da yoktur, bizim kültürümüzde de yoktur, bizim tarihimizde de yoktur; ama bunlar yapıyorlar.
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin olduğu yerlerde vatandaş nefes alır, huzur içindedir, baharı da yaşar, kışı da yaşar, sonbaharı da yaşar. Dört mevsimin güzelliğini CHP’lilerin olduğu yerlerde görür. Bizim Belediye Başkanlarının yönettiği illerde, karabasan gibi çökmez bir kent vatandaşın sırtına. Böyle bir şey yoktur. Ve kapılarımız sonuna kadar açıktır her vatandaşa sonuna kadar açıktır. Bütün ibadethaneler tertemizdir CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde, hepsine bakılır. Dolayısıyla biz belde halkı nasıl yaşamak istiyorsa, ona her türlü hizmeti vermeyi temel ilke edinen bir gelenekten geliyoruz.
BİZİM BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ, ZORLA İSTİFA ETTİRİLEN BAŞKANLAR DEĞİLDİR
Değerli arkadaşlarım, bütün bunları yaparken Belediye Başkanlarımızın olağanüstü baskılar altında olduğunu da biliyoruz. Siyasal iktidar hazmedemiyor, her türlü baskıyı kuruyor. Kendi belediyelerine bir şey demiyor, ama bizim belediyelerde acaba açık bulabilir miyim diye müfettiş üstüne müfettiş gönderiyor. Göndermezseniz namertsiniz siz, göndermezseniz! Korkulacak bir şeyimiz yok ki. Bizim geleneğimizde halka hesap vermek vardır zaten; halktan kaçmak yoktur, halka hesap vermek vardır. Hesap veren insan zaten halkına hizmet eder. Her kuruşun hesabını vermek bizim görevimizdir zaten. Belediyeciliği o açıdan çok önemli halka hizmetin çok önemli bir unsuru olarak görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bizim Belediye Başkanlarımız birileri tarafından zorla istifa ettirilen Belediye Başkanları değildir. Bizim Belediye Başkanlarımız bütün baskılara rağmen direnen, halkına hizmet etmek için çaba harcayan, gecesi, gündüzü olmayan Belediye Başkanlarımızdır. Onlar büyük fedakarlıklarla bu görevi yapıyorlar. Yeşilse yeşil, güzellikse güzellik, insan sevgisiyse insan sevgisi, okulsa okul, camiyse cami, her şeyi, toplumun ihtiyaç duyduğu her şeyi koşulsuz yerine getiriyorlar ve büyük zorluklarla yerine getiriyorlar, büyük baskılara karşın yerine getiriyorlar. Ama onların belediyelerine bakın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Balıkesir, Bursa, Düzce, Niğde görevlerinden istifa etmek zorunda kaldılar. Niye istifa ettiler, hangi gerekçeyle istifa ettiler, niçin istifa ettirildiler bunlar? Kimse bilmiyor. Kusurları varsa çıkarırsın yargıya. Kusurları yoksa neden istifa ettirdiniz? Ve bu Belediye Başkanlarının ilerde çocuklarına anlatabilecekleri bir gerekçe yoktur. Bunlar insan, eleştirebilirsiniz, haksız da görebilirsiniz ama adaletin kestiği parmak acımaz. Adaletin yerine geçip Belediye Başkanının boynunu vurmak asla ve asla doğru değildir. Ve bu Belediye Başkanlarına bunlar yapıldı. Korkudan ses çıkaramıyorlar neden? Verilmeyecek hesapları mı var? Ama bizim Belediye Başkanlarına her türlü baskıyı yapıyorlar, müfettiş üstüne müfettiş gönderiyorlar, nefes bile aldırmıyorlar, görevlerinden alıyorlar. Ama biz bütün Belediye Başkanlarımıza güveniyoruz, hepsi onuruyla, gururuyla, namusuyla belde halkına hizmet veriyor, hepsiyle gurur duyuyoruz.
BİZİM VERİLEMEYECEK HİÇBİR HESABIMIZ YOKTUR
Ve Belediye Başkanları kendi parti liderleri tarafından tehdit ediliyor. Ne diyor Erdoğan? “İstifa edecekler, yoksa bedeli ağır olacak.” Ne demek bu, ne demek yani? Ya istifa et, ya da bedeli ağır olacak. Bu çok ağır bir laf… Eğer yolsuzluk yaptılar, istifa ettiler ve sen onları akladıysan sen harama ortaksın, yolsuzluğa ortaksın demektir. Ama yok başka gerekçelerle istifa ettilerse, istifa ettirildilerse o zaman çıkıp bunun anlatılması lazım, söylenmesi lazım. Biz gayet net söylüyoruz, gayet açık söylüyoruz, bizim verilemeyecek hiçbir hesabımız yoktur biz hesabı belde halkına veririz, halka veririz biz hesabı. Hesap vermeyi de biz onurlu ve namuslu bir görev kabul ederiz. Hesap vereceğiz. Hesap vermekten insanları kurtarmak, bak sen hesap vermeyeceksin, seni kurtarıyorum, çekil köşende otur diye tehdit etmek hangi demokraside vardır, hangi demokraside? Zorla istifa ettirenlerin gelecekte torunlarına anlatacakları hiçbir hikaye yoktur. Bu kadar ağır bir vebali kimse sırtlayamaz ve kimse çekemez.
Değerli arkadaşlarım, bir kişinin arzusu üzerine Belediye Başkanı istifa ediyorsa orada sorun var demektir, orada demokrasi yok demektir, orada dikta yönetimi var demektir, tek adam egemenliği var demektir. Ya istifa edersin, ya burnundan getiririm, ya istifa edersin ya seni hapishanelerde süründürürüm, ya istifa edersin ya bütün malvarlığına el koyarım. Ne var bu istifanın arkasında bugüne kadar ortaya çıkmadı. Ama çıkaracağız.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki süreçte yerel seçimler var. Yerel seçimlerde hedefler koyduk, önemli hedefler koyduk.
BALIKESİR, DENİZLİ, UŞAK, MERSİN, ADANA, ANTALYA, BURSA, ANKARA VE İSTANBUL’U ALACAĞIZ
Bakın değerli arkadaşlar, şu anda Tekirdağ, İzmir, Aydın, Muğla, Eskişehir ve Hatay Büyükşehir Belediyelerimiz var. Bütün Belediye Başkanlarımızla gurur duyuyoruz, onlar bizim onurumuz, onlar bizim beldedeki temsilcilerimiz, onlar hizmet verdikçe bizim göğsümüz kabarıyor. Onlar halka yakınlaştıkça, biz halkla kaynaşıyoruz. Önümüzdeki süreçte Balıkesir, Denizli, Uşak, Mersin, Adana, Antalya, Bursa, Ankara ve İstanbul’u alacağız. Ankara ve İstanbul dahil alacağız. Eğer bir İstanbul üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış ve bugün vurguncuların elindeyse ve 20 yıla yakın süredir yiyile yiyile bitirilemiyorsa, İstanbul’a tarihi kimliğini kazandırmak bizim için onur ve şeref olacaktır. O tarihi kimliği yeniden kazandıracağız, üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul… Ankara da aynı şekilde, başkent burası başkent! Yeşili yok edilen başkent, akşamları sokakları ıssız olan bir başkent. Antalya yine aynı şekilde, Balıkesir aynı şekilde… Göreceksiniz bir kent nasıl yönetilir, güzellikler bir kente nasıl gelir, bir kentte insanlar arasında ayrımcılık nasıl olmaz? Bir Bursa’ya bakın, bir Ankara’ya bakın, bir dönem yeşil Bursa deniyordu, bir dönem çağdaş Ankara deniyordu; ama bu iki kentin arasında bir vadimiz var Eskişehir. Buyurun bakın Eskişehir’e; yeşili Bursa’dan da fazla, Ankara’dan da fazla. Biz dolayısıyla yerel yönetimlerde söz sahibiyiz, yerel yönetimlerin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini biz çok iyi biliriz. Metroyu biz başlattık az önce saydım, pek çok uygulamayı başlatan biziz, yani Cumhuriyet Halk Partililer.
Tabi yüzde yüz hiç yanlışımız olmadı, her şeyi yüzde yüz doğru yaptık, eksiğimiz olmadı diyemiyoruz, eksikliklerimiz var. Onları zaman içinde tamamlıyoruz zaten. Eksikliklerimizin kaynaklarına bakıyoruz. Eğer AK Partili bir Belediye Başkanı kentsel dönüşüm için başvurduğunda bir hafta içinde bakanlar kurulu kararı çıkıyor, CHP’li belediye başvurduğunda yıllarca karar çıkmıyorsa, orada bir sorunumuz var. O nedenle söylüyorum eksiğimiz olabilir. Ama o eksiklik bizim belediyelerden değil, siyasal iktidarın engellemelerinden kaynaklanıyor. Kentsel dönüşüm yapacak yetki istiyor verin bana vermiyorlar yetkiyi başarıyı kimse görmesin diye. Bunu bütün halkımızın bilmesi lazım ve bunu bütün halkımıza bizim anlatmamız lazım.
SANDIKTA İTTİFAK YAPACAĞIZ
Değerli arkadaşlarım, bize soruyorlar “yerel yönetimlerde ittifak yapacak mısınız?” diye. Sandıkta ittifak yapacağız. Halktan yana olan, beldeden yana olan, ayrımcılıktan yana olmayan, halkına hesap veren bütün belde halkına diyeceğiz ki, gelin bizim Belediye Başkanımıza oy verin. Sandıkta mutabakatı sağlayacağız. Örnek mi istiyorsun diyeceğiz, belediyelerimizi göstereceğiz örnek olarak. İstanbul’a bakın, nefes almak için İstanbullu nereye gider? Beşiktaş’a gider, Kadıköy’e gider, Bakırköy’e gider, Büyükçekmece’ye gider, Kartal’a gider, Maltepe’ye gider, Sarıyer’e gider. İstanbullunun nefes alacağı ve kendisini özgür hissedeceği yerler bunlar. Avcılar’a gider. Eskişehir aynı şekilde. Muğla buyurun çalışıyor, çaba harcıyor. Bütün bunları biliyoruz ve halkımıza şunu söylüyoruz, sen bulunduğun kentin bir Beşiktaş gibi olmasını mı istiyorsun, bir Sarıyer gibi olmasını mı istiyorsun, bir Çankaya gibi olmasını mı istiyorsun, bir Yenimahalle gibi olmasını mı istiyorsun, bir Muğla gibi olmasını mı istiyorsun? O kentin caddelerinde, sokaklarında, fabrikalarında rahat, özgürce gezmek mi istiyorsun? Tereddütsüz yapacağın tek şey var geleceksin CHP’li belediyeye oy vereceksin göreceksin farkı.
Nerede bir CHP’li belediye varsa orada huzur vardır. En karmaşık olan, sorunu siyasal sorunu da en yoğun olan kent neresidir? Hatay’dır. Ama gidin Hatay’da bugün huzur vardır neden? Belediye Başkanımız Hatay’ın her tarafına hizmet götürüyor. Ayrımcılık yapmıyor bu çok önemlidir. Bizden, sizden ayrımcılığı yapılmıyor.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin temel görevlerinden birisi belde halkına eşit hizmet götürmektir. Biz bunu yapıyoruz. Birileri gibi yapmıyoruz, ayırmıyoruz vatandaşlarımızı. İnanç üzerinden ayırmıyoruz, kimlik üzerinden ayırmıyoruz, yaşam tarzı üzerinden ayırmıyoruz, siyasal görüşleri dolayısıyla ayırmıyoruz. Herkese eşit hizmet götürüyoruz. Sadece yoksul mahallelere, yoksul bölgelere pozitif ayrımcılık yapıyoruz, onun dışında yapmıyoruz. O insanların kent kültüründen, kentin avantajlarından daha fazla yararlanmalarını istiyoruz ve dolayısıyla biz kiminle ittifak yapacağız? Önce yıllar yılı AK Partiye oy verip bugün hayal kırıklığına uğrayan AK Partili kardeşlerimizle ittifak yapacağız. Gelin görün belediyecilik hizmetleri nasıl veriliyormuş göreceksiniz. Belediyecilik hizmetleri hesabını vereceğiz.
HER KURUŞUN HESABINI VERİYORUZ
Değerli arkadaşlarım, biz hizmet verirken dikkatli olmak zorundayız ve oluyoruz da. Her kuruşun hesabını veriyoruz. Sık sık örnek veririm büyük kentlerimizde, İstanbul Büyükşehirde metronun kilometresini 140 milyona yapıyorlar. Ankara Büyükşehir 100 milyona yapıyor. İzmir Büyükşehir 56 milyona yapıyor. 56 milyon, 140 milyon. Metroysa metro zaten yerin altında, makine aynı makine, çalışanlar aynı insanlar. Bu üç kat fiyat farkı nerde? Nereden çıkıyor bütün bunlar? Bunlara dikkat etmek zorundayız. Ve biz bunları yapacağız, yapmak zorundayız. Biz halkımıza hesap vermek, halkımızın teveccühünü kazanmak zorundayız.
POLİSİYE TEDBİRLERLE FİYAT MI DÜŞÜRÜLÜR
Enflasyonla mücadelede şimdi yeni bir yöntem belirlediler. Vatandaşın mutfağında yangın var, sarayda hiçbir şey, her şey güllük gülistanlık, vatandaşa efendim işte kim zam yaptı belediyeden zabıta memurunu göndereceğiz, fiyatları denetleteceğiz. Dünyada böyle bir örnek yok. Polisiye tedbirlerle fiyat mı düşürülür? Allah akıl fikir versin bunlara. Memleketi yönetemiyorlar, memleket savruluyor, nereye gittiği belli değil.
İNÖNÜ; HİBE UÇAĞA BİNMEDİ, BİRİSİNİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKMEDİ, YEDİ DÜVELE DİZ ÇÖKTÜRDÜ
Değerli arkadaşlarım, bir konuya daha değinmek isterim. Belli makamda oturan insanların konuştukları her şeye dikkat etmeleri lazım. Eğer Türkçe söylemek gerekiyorsa şöyle söyleyeyim, yalan söylememeleri lazım. Yalan söylüyorsa, o kişi o makamda oturmamalıdır ve belli makamlarda oturan kişilerin yalan söyleme hakları da yoktur. Bu kendi halkına bir anlamda kötülük etmektir, kendi halkını bir şekliyle kutuplaştırmak, ayrıştırmak demektir. Kalktı Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat şu açıklamayı yaptı 7 Ekim’de. “Bakın burada İnönü’yü görüyorsunuz…”, bir fotoğraf var İnönü var doğru. “Herhalde elindeki bayrağı da görüyorsunuz…”, evet elinde bayrak da var. “Elindeki bayrak dikkat edin Türk bayrağı değil, elindeki bayrak Amerikan bayrağı” diyor. Sonra gerçek ortaya çıktı, Johnson'ın gelişi nedeniyle Türk ve Amerikan bayraklarının birlikte kaldırıldığı bir program. Soruyorlar Macaristan’dan gelirken ve 180 derece çark ederek bu zat gene söylüyor, “ben tek bayrak demedim ki zaten.” Lafa bak, Allah akıl fikir versin! Gösterdiğin fotoğrafta zaten tek mi, çift mi belli. Tek mi, çift mi belliyse niye söylemiyorsun? İki tane çubuk orada görülüyor bunu söylemiş. Değerli arkadaşlarım, birinci yalan elinde Türk bayrağı yok diyor. Birinci yalan, nasıl söylüyorsun sen, yalan söylemek yakışır mı? En azından makamına saygı duy kendine saygı duymuyorsan, bizim insanımıza saygı duymuyorsan. O koltukta oturan birisi şimdi bize bir şey söyleyemiyor, çünkü ne söyleyecek alnımız ak, tertemiziz hepimiz. Belediye Başkanlarımıza da bir şey söyleyemiyor. Kime söyleyecek? Tarihe gidiyor İnönü’ye söylüyor, ama söylediği laf ne? “Efendim neden elinde Amerikan bayrağı taşıyorsun…” Neden? İnönü Amerikancıymış algısını yerleştirmek için. İnönü, gidip Katar şeyhinden bedava uçak almadı, o ayıbı asla ve asla Türkiye’ye getirmedi. Hibe uçağa binmedi, birisinin önünde diz çökmedi, 7 düvele diz çöktürdü.
Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanlığı makamı kimseye yalan söyleme özgürlüğü tanımaz, yoktur öyle bir şey. O makama saygı gerekiyorsa yalan söylemeyeceksin. Yalancıdan da zaten Cumhurbaşkanı olmaz. Yalancıdan bırakın Cumhurbaşkanını, bir siyasi partinin Genel Başkanı da olmaz. Bırakın Genel Başkanlığı, yalancıdan insan olmaz insan! Yalan söylemek bütün inançlarda günahtır. İster Yahudilik, ister Müslümanlık, ister Hristiyanlık, ister Budizm, bütün inançlarda günahtır. Ve sevgili peygamberimiz şöyle söyler, “Yalandan sakının, çünkü yalanla günah yan yanadır ve ikisi de insanı cehenneme götürür”. Ve bir İslam bilgini El Kurazi şöyle söyler, “Bir yalancı ancak alçak ruhlu olduğu için yalan söyler, başka türlü yalan söylemez” der.
8 MADDEDE HALKIN BELEDİYECİLİĞİ VE SARAY BELEDİYECİLİĞİ
İki şeyi bilmenizi istiyorum değerli Belediye Başkanı arkadaşlarım; “Saray belediyeciliği”, “Halkın belediyeciliği”, iki şey.
Saray belediyeciliği ne demek?
Bir, saray belediyeciliğinde aslolan ranttır ve rantın yandaşlara aktarılması esastır. Birinci kuralı budur.
İkinci kural, saray belediyeciliğinde yeşil alanlar öncelikle ranta açılır, çünkü halka değil rantiyeye hizmet etmek esastır.
Üçüncüsü, saray belediyeciliğinde kent kültürü yoktur, rant kültürü vardır.
Dördüncü kural, saray belediyeciliğinde kent ile ilgili önemli kararları kentte yaşayan halk ve o halkın seçtiği Belediye Başkanı veya belediye meclisi değil, önemli kararları saray ve çevresi alır. Örneğin; hangi kupon arazilerin kimlere verileceğine ve nasıl kullanılacağına belediye meclisi değil, saray veya çevresi karar verir.
Beş, saray belediyeciliğinin en büyük avantajı bu belediyelerin tümüyle denetim dışı kalmasıdır. Bu belediyelerde hak, hukuk ve adalet yoktur, yiyenin yanına kar kalır mantığı egemendir.
Altı, saray belediyeciliğinde seçimle gelenin seçimle gitmesi, yani halkın iradesi kuralı yoktur. Seçimle gelen talimat geldiğinde sarayın iradesiyle gider.
Yedi, saray belediyeciliğinde halka hesap verilmez, saraya hesap verilir.
Sekiz, saray belediyeciliğinde başkanlar kendilerine oy vermeyen vatandaşlara hizmet götürmez, ayrımcılık ve yandaşlık esastır.
Halkın belediyeciliğine gelelim, yani bizim yaptığımız belediyeciliğe, bizim kurallarımız nedir?
Bir, halkın belediyeciliğinde hiç kimse ötekileştirilmez. Belediye Başkanı belde halkına eşit hizmet götürür, yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapar.
İki, halkın belediyeciliğinde vatandaşına, seçmenine hesap vermek onurlu bir görev olarak kabul edilir.
Üç, halkın belediyeciliğinde kent rantları yandaşa değil, rantı yaratan bölge halkına hakça dağıtılır.
Dört, halkın belediyeciliğinde yeşil alanları korumak, çocuklarımıza, yaşlılarımıza yeşil mekanlar sunmak, onları doğayla buluşturmak esastır.
Beş, halkın belediyeciliğinde aslolan mutlu, huzurlu insanların yaşadığı kentleri inşa etmektir.
Altı, halkın belediyeciliğinde kentte yaşayanlar ve kırsalda yaşayanlar arasında ekonomik ve sosyal işbirliğini sağlamak ve üretim kooperatifleriyle işbirliği yapmak esastır.
Yedi, halkın belediyeciliğinde sadece kentte yaşayan insanlara değil, diğer canlara da saygı göstermek, onların yaşam haklarını korumak ve savunmak esastır.
Sekiz, halkın belediyeciliğinde kenti kültür, sanat ve spor dünyasıyla buluşturmak, birlikte yaşam kültürünü kurumsallaştırmak esastır.
Söylediğimiz kurallar bütün çağdaş ülkelerde geçerli olan kurallardır ve biz kuralları uyguluyoruz. Bütün baskılara rağmen uyguluyoruz. Bütün eksikliklerine rağmen uyguluyoruz. Günün 24 saatinde müfettiş olmasına rağmen uyguluyoruz.
Ve dolayısıyla bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; önümüzde yerel seçimler var, eğer bulunduğun beldede huzur içinde gezmek istiyorsan, caddesinde, sokağında, parkında, yeşil alanında huzur içinde gezmek istiyorsan, yeşil alanların senin için, çocukların için, yaşlı annenin ve babanın güvencesi olduğuna inanıyorsan Cumhuriyet Halk Partili belediyelere oy vereceksin kardeşim, oy vereceksin. Eğer biz bir yeşil alanı korumak için halka gidip bu parkı ne yapalım diye soruyor ve halkın verdiği oylarla gereğini yapıyorsak, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımızın yaptığı gibi, benzer örneği Türkiye’nin bütün belediyelerinde yapmak istiyoruz. Ama bu yetkiyi halkın bize vermesi lazım. Biz kentleri yaşanabilir, huzurlu kentler haline getireceğiz. Suç oranının en düşük olduğu kentler CHP’li belediyelerin olduğu yerler. Halkın rahatlıkla gezdiği kentler CHP’li belediyelerin olduğu yerler. Bütün bunların tamamında huzur içinde bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım.