20.09.2018

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU BABAESKİ'DE...

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU BABAESKİ'DE...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin bir bahar temizliğine ihtiyacı var. Türkiye'nin ekonomisini bu hale getirenleri temizleyip bir tarafa bırakalım" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Trakya'da Tarım Buluşması" sonrasında Babaeski Belediye Başkanı Abdullah Hacı'yı makamında ziyaret ederek ilçe hakkında bilgiler aldı.
Babaeski Belediye Başkanı Abdullah Hacı, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na ilçenin simgesel anahtarını hediye etti.


Ardından belediye binası önünde vatandaşlara hitap eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
Efendim, hepinize selamlar, saygılar sunuyorum. Babaeski güzel bir tarım kentidir. Gerçekten olağanüstü güzel bir toprağı var, çalışkan insanları var, üretirler, çalışırlar, kimseye el avuç açmazlar, alın teriyle gezerler, onurlarıyla gezerler, Babaeski’nin böyle bir özelliği var. Daha pek çok yere gideceğim. Bugün bütün günümü Trakya’ya ayırdım, vatandaşlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek odalarıyla, sendikacılarla bir arada olacağız. Beni kısaca dinlemenizi istiyorum, uzun uzun konuşmayacağım.
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ TEFECİLERE TESLİM EDİLMİŞ VAZİYETTE
Birincisi şu, kimse bugün Türkiye’de yarın ne olacağını bilmiyor. Herkeste bir gelecek endişesi var. Bunun partilerle ilgisi yok. Her partiden vatandaşın gelecekle ilgili endişesi var. Oysa elin oğlu, 50 yılını planlıyor, 100 yılını planlıyor. 100 yıl sonra ne olacak, 50 yıl sonra ne olacak, ne kadar eğitimli insan olacak, hangi alanda ne ekilecek, neler üretilecek, bunun planını yapar. Ama biz, yarın ne olacağını bilmiyoruz. İki, yarın ne olacağını bilmiyoruz ama başka sorunlarımız da var, Türkiye’nin geleceği konusunda da sorunlarımız var. Türkiye’nin geleceği tefecilere teslim edilmiş vaziyette. Rakam vereceğim, Türkiye’nin geleceği tefecilere teslim edilmiş vaziyette. Bakın ben size örnek vereceğim, son 16 yılda içerideki bir avuç tefeciye ödenen para ne kadar? Faiz olarak ödenen para 699 milyar 532 milyon lira. Eski parayla 699 katrilyon mu ediyor, trilyon mu ediyor bilmiyorum artık, bu kadar büyük bir para. Faiz, bu faizden gelir elde eden içinizde bir kişi var mı? Ben de biliyorum yok. O kadar büyük parası olsa zaten ne işi var burada, gidecektir başka yere. Tarlada çalışmayacak, fabrikada çalışmayacak, üretim yapmayacak, lokanta açmayacak, berber dükkanı açmayacak, köşeyi dönecek, oturacak, ömür boyu oturacak. Bu para kime ödendi? Bu içeriye ödenen para. Bir de dışarıya ödenen para var. Ne kadar? 156 milyar 293 milyon dolar. Bu para kime gitti? Ve bu paraları kim ödedi? Bu paraları hepimiz ödedik. Arabaya binerken ödedik, otobüse binerken ödedik, simit alırken ödedik. Yani ne zaman vergi ödediysek, o paranın önemli bir kısmı buraya gitti. Para buraya gittiği için bugün çiftçi kazanamıyor, memurun geliri düşüyor, Türk lirası eriyor, doları tutamıyorlar bir türlü. Niçin? Kararı hükümet değil, kararı saray değil, kararı bir avuç tefeci veriyor. Türkiye o açıdan yakayı tefeciye kaptırmış vaziyette. Ben istediğim gibi diyor faizi yükseltirim, istediğimi yaparım diyor. İstediğimi söylerim diyor, sen bana bir şey söyleyemezsin. Erdoğan’ın doğru bir lafı var, “Borç alan emir alır” diyor. Beyefendi 16 yıldır emir alıyor. Emir alan Türkiye’yi yönetemez. Hele hele emir aldığı makamdan bedava hibe uçak alan da Türkiye’yi yönetemez, yok böyle bir şey. Bu ülkenin hangi siyasa iktidara bakarsak bakalım, bu ülkenin bir saygınlığı vardır. Bu ülkenin saygınlığını hepimiz korumak zorundayız. Farklı siyasi görüşlerimiz olabilir, farklı kimliklerimiz olabilir, farklı inançlarımız olabilir ama bayrağımızın altında onurumuzla yaşamak isteriz, bayrağımızın altında huzurla yaşamak isteriz. Hiç kimsenin, Türkiye’nin onuruyla, haysiyetiyle oynamasına izin vermeyiz, veremeyiz de zaten.
10 TANE UÇAĞIN VAR YETMİYOR MU ARKADAŞ
Şimdi ben şunu sormak isterim, Katar’dan hibe aldı 500 milyon dolarlık uçağı, uçan saray diyorlar, nasıl binecek ona ve hangi yüzle binecek, hangi gerekçeyle binecek? 10 tane uçağın var yetmiyor mu arkadaş! Şimdi bakın, yarın Katar Emiri kalkıp Erdoğan’a bir şey söylese veya Türkiye’ye bir şey söylese, Türkiye’nin aleyhine çalışsa-nitekim çalışıyor da-Erdoğan kalkıp ona bir laf edebilir mi? Etse bile diyecek ki, otur oturduğun yerde kardeşim, sana uçak verdim, ona bin ve eğlen diyecek. Onu söyleyecek. Niye bu lafı söylüyorum? Şunun için söylüyorum, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’inde bizim de söz hakkı olmamız gereken yerde İsrail, Katar, Mısır, Yunanistan doğalgaz arıyorlar. Bizim aleyhimize. Bir şey söylüyor mu hükümet? Asla bir şey söylemiyor. Bir şey söyleyemiyor. Çünkü gebe, çünkü hediye aldı. Hediye alırsanız onun altında ezilirsiniz. Geldiğimiz nokta budur.
Kendisine açık ve net söyledim, hepinizin huzurunda bir kez daha söylüyorum. Sevgili Erdoğan, onurun varsa, haysiyetin varsa, Türkiye’nin onurunu ve haysiyetini korumak istiyorsan, o uçağı yarın sabah derhal Katar’a göndereceksin. Yeri gelirse aç gezeriz, gururlu gezeriz, onurlu gezeriz, başımız dik gezeriz. Bakın daha önce bir grup gazeteci, dönemin Cumhurbaşkanıyla, başka bir Cumhurbaşkanıyla Katar’a giderler. Katar Emiri onlara pahalı saatler verir. Yukarı odalarına çıkarlar ki orada çok pahalı saatler var, altın. Oturur o gururlu gazeteciler, “Biz bunu alamayız. Gelirler Türkiye’ye, bir mektup yazarlar ve Katar Büyükelçiliği’ne o saatlerin tamamını iade ederler. Ekselanslarına iade ediyoruz, bu bizim ahlak anlayışımızla bağdaşmaz. Bizim meslek onurumuzla da bağdaşmaz” diye iade ederler. Gazeteci, bunu yapanlar gazeteciler, bir kol saatini almıyorlar. Ve şunu söylüyor o gazeteci, bunu yazan Sayın Murat İde şunu söylüyor, “Ben eğer o hediyeyi alsaydım, Katar Emiri Türkiye lehine güzel bir şey söylediğinde alkışlardım, ama aleyhine bir şey söylediğinde rahat eleştiremezdim” diyor. Geldiğimiz nokta budur. Hediye aldığınız andan itibaren, bu hediye makul bir hediye olabilir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bir tarihi eser verilmiş olabilir, bir başka şey verilmiş olabilir; alırsınız bunu, Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakanlığın, Bakanlığın, Cumhurbaşkanlığının veya bir müzenin arşivine koyarsınız. Ama siz uçak alamazsınız. Elden düşme ikinci uçağı alamazsınız, birinci uçağı alamazsınız. Aldığınız andan itibaren onurunuzu ve haysiyetinizi Katar Emirine kiralamış olursunuz.
MİLLETTE DOLAR NE GEZER
Geliyorum başka bir konuya, Türk lirası ne olacak, bilen yok. Çağrı yapıyor, vatandaşa diyorlar ki, efendim “yastığının altında dolar varsa çıkar dolarları bozdur.” Sanıyorlar ki yastığın altı dolar dolu. Allah aşkına sen milletten tamamen koptun. Millette dolar ne gezer? Vatandaş acaba Türk Lirası’nı nereden bulacağım, aylığımı nasıl alacağım, nereye harcayacağım diyor; o vatandaşa yastığının altındaki doları götür, bozdur diyor. Peki, ben bu sevgili beyefendiye şu soruyu sorayım: Yaptığın büyük ihaleler var. İhaleyi alan Türk, ihaleyi veren Türk, Türk lirası kullanılıyor ama ihale dolarla. Niye dolarla ihale? Onun yaptığı dolarla aldığı ihalenin garantisi de dolarla. Yolcu sayısı da garanti ediliyor, o da dolarla. Peki, Erdoğan bunlara diyor mu, arkadaş Türkiye çok zor durumda, gel en iyisi şu dolarla ihaleyi Türk Lirasına çevirelim diyor mu? Diyemiyor. Niye diyemiyor? Asıl soru o. Şimdi kiraya diyor ki, “bundan sonra kiralar Türk lirasıyla olacak, dolarla yasakladım.” Otobanı da yasakla. Şehir hastanelerini dolarla yaptın, yasakla. Havaalanlarını yaptın dolarla, yasakla. Onları da yasakla o zaman. Onlara da Türk lirası esastır de. Sen Türkiye Cumhuriyetini sevmiyor musun? Hani sen mangalda kül bırakmıyordun, ben milliyetçiyim diye. Böyle milliyetçilik olmaz. Milliyetçiliği kim yapar, biz yaparız. Biz milliyetçiyiz. Hiç kimsenin endişesi olmasın, bu ülkede eğer bir milliyetçi parti varsa, bir vatansever, bir vatanperver, bir yurtsever varsa, o partinin adı Gazi Mustafa Kemal’in partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Bütün bu rezaletlere destek olan bir parti var. Uçağa da destek oldular, Türk lirası eriyor, ona da destek oluyorlar. İki sınıf çıkıyor Türkiye’de: Bir, saray ve çevresi; iki, halk. Erdoğan diyor ki, “kriz mriz ne krizi, kriz yok.” Bir sefer kesinlikle doğru, adam sarayda mutfağa giriyor her şey var. Efuliden tut, bilmem ejder bilmem nesine kadar, bunların hepsi var. Bakıyor mutfak dolu, soruyor hanıma bir eksik var mı? Yok diyor, eksik yok diyor. Her şeyimiz var. Badem sütü? Badem sütü de var diyor. Badem unu, pasta yapacağız. O da var diyor vallahi. Şimdi baktığı zaman sarayda kriz yok tabi, ne krizi? Her şeyi var. Kriz nerede? Vatandaşın mutfağında kriz… Vatandaşın mutfağını biliyor mu? Vallahi de bilmiyor, billahi de bilmiyor. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı 3 bin korumayla gezer mi? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, koltuğunda oturan zatı, 3 bin korumayla… Kimden korkuyorsun? Vatandaşından. Niçin? Birisi gelip diyecek ki, “işsizim.” Birisi gelip diyecek ki, “açım.” Birisi gelip diyecek, “ben yoksulum.” Birisi gelip diyecek, “faizlerden şikayet ediyorum.” Birisi gelecek “borç batağındayım” diyecek, şikayet edecek. Ona tahammül edemiyor. Ama bakın bunların hepsini siz biliyorsunuz zaten. Ben size başka bir şey söylüyorum. Şimdi, önümüzde yerel seçimler var. Babaeski Belediye Başkanımız var, çalışkan birisi. Nerede başkanımız? Gel başkanım şöyle. Gerçekten de Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söylerim, bizim yerel yönetim anlayışımız farklıdır. İki temele dayanır. Bir, belediye başkanı seçildiğin andan itibaren, beldede yaşayan vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmayacaksın. Sana oy versin, vermesin, herkesi eşit göreceksin ve herkese hizmet götüreceksin. İki, harcadığın her kuruşun hesabını belde halkına vereceksin. Bu bizim namus borcumuzdur. Biz böyle düşünürüz. Çünkü vatandaşın parasını harcıyorsan, hesabını vatandaşa vereceksin. Ve vatandaşın bir rahatsızlığı varsa, onunla her gün ilgileneceksin. “Altyapıyı yaptım” dedi az önce, yukarıda anlattığı pek çok yatırımları yaptım, “verdiğim bütün sözleri tuttum” dedi. Önümüzdeki dönemde daha yapacağı çok şey var, onları da inşallah tamamını yerine getirecek.
SİYASETEN BAHAR TEMİZLİĞİ YAPMANIN ZAMANI GELDİ
Önümüzde belediye başkanlığı seçimleri var. Hanımlar siz evde bahar temizliği yaparsınız değil mi? Bahar gelir, çiçekler açar, kuşlar ötmeye başlar, ağaçlar çiçeğe durur, bütün doğanın güzelliklerini görürsünüz ve evde de temizlik başlar, bir bahar temizliği yaparız. Şimdi bu bahar temizliğini siyaseten yapmanın zamanı geldi. Önümüzde yerel seçimler var. Türkiye’nin bir bahar temizliğine ihtiyacı var, Türkiye güzel bir bahar temizliği yaşamalı. Türkiye’yi, ekonomisini bu hale getirenleri temizleyip bir tarafa bırakalım. Hiçbir vatandaşıma niye şu partiye oy verdin demedim. Hiçbir vatandaşıma niye beni eleştirdin diye bir söz de söylemedim. Çünkü ben demokrasiye inanan bir insanım. Akıl akıldan üstündür. Eksiğimiz olur, yanlışımız olur, hatamız olur, vatandaşımız bize hatırlatır. Ama bir şey konusunda ödün vermem: Bir, siyasette temizlik. Siyasette kirlilik olmamalı. Siyasette, siyasetçi hesap vermeli. Milyarları, trilyonları harcayacaksınız, nereye harcandığını kimse bilmeyecek. Kendinize, oturacaksınız, görkemli bir saray yapacaksınız, sarayın kaça mal olduğunu kimse bilmeyecek. Kimin parasıyla yapıldı bu? Milletin parasıyla yapıldı. Milletin parasıyla yapıldıysa, millet bunun bedelini öğrenmek istemez mi? Kaça yapıldığını sorduğunuz zaman suç işlemiş olacaksınız. Bu anlayışı tamamen kaldıracağız. Temiz siyaset, güzel siyaset, halka yakın siyaset, halk için siyaset.
Bakın tarımda büyük bir sıkıntıya önümüzdeki baharda göreceksiniz, hep beraber düşeceğiz. Gübre fiyatları gitti, ilaç fiyatları gitti, mazot zaten gidiyor, doları da zaten ipini koparmış bir taraflara doğru gidiyor. Ne olduğu belli değil. Ama dediler ki bu sorun nasıl çözülür? Ağustos’un ortasında İstanbul’da bir basın toplantısı yaptım, 13 tane soru, 13 tane çözüm yazdım. 1, 2, 3, 4, 5, 13’e kadar. Bunları yaparsanız bu krizi engellersiniz. Çünkü bizim görevimiz, düşüncemizi kamuoyuna açıklamak. Vatandaş merak ediyor, kriz var da bu nasıl çözülecek. Bizim çözümümüz böyle. Biz şimdi size bunu dağıtacağız. Lütfen 13 maddeyi de dikkatli okuyun. Birinci maddesi, devlette liyakattir. Liyakati koruduğunuz zaman, devlet dediğiniz kurum ayağa kalkar. Liyakat yoksa devlet de yoktur orada. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti derin bir yara almış durumdadır. Kimin ne iş yaptığı belli değildir. Parlamentoyla saray arasına bir duvar örülmüş vaziyettedir. Ama önümüzdeki günlerde hep beraber, bütün bu kaosu önlemek mümkün. Ve bizim de en büyük gücümüz, en büyük dayanacağımız, bu ülkenin halkı, yani sizler. Sizlere güveniyoruz, sizlere inanıyoruz.
Dediğim gibi daha pek çok yere gideceğim. Dolayısıyla sizlere veda ediyorum. Hoşça kalın diyorum, sağ olun, var olun diyorum. Sizden isteğim, bahar temizliğine hazır olun. Hazır mısınız? 16 yıldır bu ülkeyi bu hale getirenlere güzel bir bahar temizliği dersi verelim. Onlara diyelim ki, “Yeter kardeşim, yeter, Türkiye ayağa kalksın.” Türkiye’yi ayağa kaldıracağız.