28.01.2023
28.01.2023
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Haksızlıklar var biliyorum. Devlette bir çürüme olduğunu da gayet iyi biliyorum. O çürümeye de son vereceğiz, sizlerin takdiriyle. Devlet dediğiniz kurum, liyakat üzerine inşa edilir. Liyakat ve adalet. Yani işi, ehline vermek demektir. İşi ehline vermediğiniz zaman devlette çürüme başlar… Bizler, devlette liyakati sağlayacağız. Ahlak budur, erdem budur” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya Akşehir’de Büyük Yörük Türkmen Buluşması’na katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, buluşmada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Efendim hepinize yürekten teşekkür ederim. Çok sağ olun, var olun. Evet, baba ocağındayım. Akşehir’e üçüncü gelişim. Buraya gelip duygulanmamak mümkün değil. İnsanın kendi köklerini görmesi, onları unutmaması ve o köklere layık bir insan olması kolay bir şey değildir. Efsaneler anlatılır kulaktan kulağa, efsaneleri dinleriz. Doğruluğu öğretirler bize, haram yememeyi öğretirler bize. Kul hakkına saygı göstermeyi öğretirler bize. Herkesin hakkının, hukukunun teslim edildiği bir iklimin yaratılmasını öğütlerler bize. Sadece insanların değil, yüce Yaradan’ın yarattığı her canlıya saygı duymamızı öğretirler bize. Derler ki, kurdunda, kuşunda hakkı vardır. Rahmetli nenemi hatırlıyorum. Sabahın güneşi hangi taşa değdiyse gider o taşı öperdi. Ve yine nenemin bir geleneğini daha hiç unutmadım. Önemli günlerde yağlı ekmek yani niyaz derdik ona. Niyaz ekmeği hazırlanırdı. Niyaz ekmeğini götürür kurdun da, kuşun da hakkı vardır diye belli kayaların üzerine koyardı onlarda gelsin yesinler diye. Böyle bir gelenekten, böyle bir kültürden geldik.
Yörük kültürü sıradan bir kültür değil. Türkmen kültürü sıradan bir kültür değil. Tarihin derinliklerine uzanan kadim bir kültür bu. Evet uzun bir yoldan geldik doğrudur. Mavi bir nehirden geldik evet doğrudur. Anadolu topraklarına geldik doğrudur. Ama bize doğruyu öğreten Horasan Erenlerini hiç unutmadık. Geldiler Anadolu coğrafyasına Horasan Erenleri. Dilimizi unutmadık, kültürümüzü unutmadık, geleneklerimizi, örfümüzü unutmadık. O nedenle tarihin bize yüklediği sorumluluk öğrendiğimiz kültürü, geleneği kuşaklarımıza yani evlatlarımıza da aktarmaktır. Zaman zaman aralarımızda yani birlikte olmamız gerekirken zaman zaman farklı partilerin içinde yer aldık doğrudur. Bu da gayet doğaldır. Ama kültür dediğiniz bir parti işi değildir. Kültür dediğiniz bir insanın ruhudur. Bir insanın geçmişi ve bir insanın geleceğidir. Dolayısıyla kültür sıradan bir olay değildir. Kültür ancak tarihin derinliklerinden süzülüp bugüne gelen ve bundan sonra da ileriye taşıyacağımız bir gerçektir, bir hayattır kültür. O nedenle her birimize tarihi sorumluluk düşüyor. Evet geçmişte şöyle veya böyle belli yerlerde yer almış olabiliriz. Ama bugün her birimize ciddi bir sorumluluk düşüyor her birimize.
Evet, Akşehir’e üçüncü gelişim. Gazi Mustafa Kemal’i düşünün, Samsun’a çıktı, Amasya’ya geldi, Erzurum’a gitti, Sivas kongresini topladı ve bu illerin tamamı şimdi il. Bazıları büyükşehir. Akşehir tam 22 kez gelip burada çalıştı, Milli Kurtuluş Savaşının asıl karargahı olan Akşehir, diğerleri il Akşehir niye il değil? Neden il değil Akşehir? Tarihte istiyorsanız Akşehir, bağımsızlık savaşının, Milli Kurtuluş Savaşının asıl karargahı olan Akşehir. Akların şehri, yani bizim kültürümüzün, kadim kültürümüzün yerleşkesi olan bir şehir. Neden burayı il yapmayacağız? Ve il yapacağız. Bu işin sağı solu yok. Bu işin tarihi var tarihi. Tarihe saygı duyuyorsanız Akşehir’e de saygı duyacaksınız. Milli Kurtuluş Savaşının ne olduğunu biliyorsanız Akşehir’i de bileceksiniz. Milli Kurtuluş Savaşımızın kara kutusu Akşehir’dir. Bütün kararların alındığı yer Akşehir’dir. Dolayısıyla buranın Milli Kurtuluş Savaşımızda ne kadar değerli bir bölge olduğu, kent olduğunu artık bilmek zorundayız ve evlatlarımıza öğretmek zorundayız. Böyle yapacağız.
Başka bir şey daha. Evet Yörük Türkmen kardeşlerim kültürlerini yaşatmak istiyorlar. Bizde göçerdik, yaylalara giderdik gayet iyi hatırlıyorum. Genç meşe ağaçlarını kesmek yasaktı, bize öğretirlerdi bu daha genç ağaç bunu kesmeyeceksin diye. Doğaya saygı duyarlardı, kurduna, kuşuna saygı duyarlardı. Yaylada unutmadığım bir şey var hala. Yaylada meşe ağaçlarından yapılmış kom dediğimiz yerler vardı orada yatardık. Aşağıda bir pınar vardı, keklikler koyun sürüsü gibi gelir oradan su içer ve giderlerdi. Niye keklik avlamıyorsunuz dediğimde niye avlayalım dediler. Doğaya bu kadar saygı vardı ve saygı hala devam eder. Çünkü biz doğanın bir parçasıyız zaten ve o parçanın hakkını teslim etmek zorundayız. Evet adalet arıyoruz hep beraber, hep birlikte adalet istiyoruz. Ama adalet sadece bizim için değil, sadece kendimiz için değil, unutmamamız gereken bir gerçek var. Dünya adalet üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla adaleti ruhumuzda taşıdığımız zaman gerçek anlamda kamil insan oluruz. O adaleti taşımak ve adaleti yansıtmak kamil insanın zaten temel görevlerinden birisidir. Sorunlar yaşıyorsunuz biliyorum. Yaylalara giderken büyük sorunlar yaşadığınızı biliyorum. Kaymakamların müdahale ettiğini biliyorum, valilerin müdahale ettiğini biliyorum, muhtarların müdahale ettiğini biliyorum. Hatta Durhasan Koca hocamız dedi ki, efendim biz yetimiz diye bir cümle kullandı. Siz yetim değilsiniz. Siz bu ülkenin gerçek sahiplerisiniz. Ama sorunlar çözülmediği için yüreğinizde bir burukluk var biliyorum. Ama bu sorunları çözeceğiz, bu kadim kültürü yaşatacağız. Bu kadim kültür orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ve Balkanlara uzanan bir kültürdür. Sıradan bir kültür değildir bu kültür. Dolayısıyla bu kültürü yaşatmak her insanın temel görevidir. İstediğim bir şey var. Asla ve asla insanları ötekileştirmeyelim. İnsanların kimliği başımızın üstüne, insanların inancı başımızın üstüne, insanların yaşam tarzı başımızın üstüne. İnsanı insan olarak gördüğünüzde, insana insan olarak değer verdiğinizde zaten adaleti sağlamak için ilk ve en önemli adımı atmış oluyorsunuz. O nedenle biz herkesi kucaklayan Anadolu Trakya coğrafyasında herkesi kucaklayan, herkese saygı duyan bir geleneği inşa etmek ve sürdürmek zorundayız. Bunu yapacağız. Emin olun bunu yapacağız. Haksızlıklar biliyorum. Ciddi sorunlar var onu da biliyorum. Devlette bir çürüme olduğunu da gayet iyi biliyorum. O çürümeye de son vereceğiz sizlerin takdiriyle. Devlet dediğiniz kurum liyakat üzerine inşa edilir. Liyakat ve adalet. Yani işi ehline vermek demektir. İşi ehline vermediğiniz zaman devlette çürüme başlar. Her işin bir ehli vardır ve o ehil kişi kendisinden sonra o işi yapacakları yetiştirir. Yani usta çırak ilişkisi bunun temelidir. Devlette de böyledir. Büyükelçi olmak için hemen mezun olduğunuzda sizi büyükelçi atamazlar. Uzun süre çalışacaksınız. Bütün masalardan geçeceksiniz. Devleti bileceksiniz, dünyayı bileceksiniz. Devletinizin çıkarlarını bileceksiniz. Devletin çıkarlarını dünya coğrafyasının her yerinde savunacaksınız. Bunu savunacak bilgiye ve birikime sahip olacaksınız. Ondan sonra büyükelçi olacaksınız. Ama şimdi rüşvet alanı büyükelçi atadılar. Bu olmaz. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanettir açık ve net söylüyorum. Bizler devlette liyakati böyle sağlayacağız. Ahlak budur, erdem budur. Dolayısıyla bunu yapmazsanız sistemde çürüme başlar. Sistemde çürüme başladığı zamanda ülke felakete sürüklenir.
Sizden isteğim, asla moralinizi bozmayın. Sorunlarınızı biliyorum. Yörük Türkmenlerin yine temel bir sorunu. Göçerlerin hiçbir sosyal güvenlik hakkı yok. Niye yok arkadaşlar, neden yok? Bu coğrafyada yaşıyor, aynı havayı teneffüs ediyoruz, beraber yaşıyoruz, birlikte yaşıyoruz. Ya kocadığı zaman ne olacak? Tamam oğlu bakacak, tamam torunu bakacak, tamam yakını bakacak ama o da Türkiye Cumhuriyetinin saygın bir vatandaşı olarak emeklilik hakkını kazanması lazım. Hastaneye gittiği zaman sağlık sigortasının olması lazım. Unutmayın bu kardeşiniz tamamını yapacak.
Kırsalda çalışan, yaylada çalışan, nerede olursa olsun kadınların ve gençlerin sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Dolayısıyla yeri, zamanı geldiğinde emeklilik hakkına kavuşmuş olacak. Bunu da bilmenizi isterim. Yani göçersiniz konarsınız ama biliniz ki, çalışıp ürettiğiniz zaman hakkınızı sosyal devlet teslim edecek. Bu da önemli. Yörük Türkmen ne demek? Aynı zamanda üretici demek üretir zaten. Koyunuyla, keçisiyle, yoğurduyla, peyniriyle, çökeleğiyle üreten bir insandır bu zaten. Ürettiğinin hakkını teslim etmemiz lazım. Yani alın terinin hakkını teslim etmemiz lazım. Bugüne kadar sosyal güvenlik hakkı verilmedi ama hakları da teslim edilmedi yeteri kadar. O hakkı da teslim edeceğiz. Bu coğrafyada, yani Türkiye Cumhuriyetinde hiç kimsenin mağdur olmadığı, herkesin bu coğrafyada huzur içinde gezdiği, eğlendiği, herkesin birbirine saygı gösterdiği bir iklimi yaratacağız. Bu iklimi yarattığımız zaman göreceksiniz güzel Türkiye büyüyecek, güzel Türkiye’mizde huzur olacak, güzel Türkiye’mizde herkes ama herkes kucaklaşacak. Boşuna helalleşelim demedim. Artık kavgalardan bıkmadık mı Allah aşkına, yetmedi mi kavga etmek, yetmedi mi birbirimizin yüzüne farklı bakmak, yetmedi mi farklı dilleri kullanmak? Birleşmeliyiz, beraber olmalıyız. Yörük Türkmen obalarının geleneklerini de biliyorum. O gelenekler içerisinde Yörük Türkmen beylerinin sözlerinin ağırlığını da biliyorum. Yörük Türkmen kadınlarının sözlerinin ağırlığını da biliyorum. Eğer kadın – erkek eşitliği arıyorsanız bir Yörük Türkmen kabilesine gideceksiniz, ovasına gideceksiniz, bakacaksınız orada Yörük Anayı göreceksiniz orada. Sağladığı otoriteyi göreceksiniz orada. Dolayısıyla kadın – erkek eşitliği kanundan çok daha önce zaten Yörük ovalarında vardı. Bu gelenek zaten vardı. Nerden? Ta Orta Asya’dan gelip bugünlere kadar o gelenek yaşatıldı zaten. Biz şimdi geriye dönüp yaptığımız hatalardan arınıp yüzümüzü ileriye çevirmek zorundayız ve beraber ve birlikte Türkiye’yi yeniden ama yeniden bütün kurumlarıyla beraber inşa etmek zorundayız. Bu işin kavgası yok, bu işin birleşmesi var, birliği var, beraber olduğumuz zaman aşmayacağımız hiçbir engel yok. Bütün engelleri aşarız.
Bir şey daha söyleyeyim. Devleti yönetenler, devleti yönettikleri süre içinde eğer zenginleşiyorlarsa artık onlar halkın hakkını ve hukukunu değil kendi malvarlıklarının hakkını ve hukukunu savunurlar. Siyasette zenginleşme olmaz yoktur öyle bir şey. Ahlaki değerleri esas aldığınızda bir siyasetçinin zaten siyasette zengin olma şansı yoktur arkadaşlar, yoktur zaten. Ama birileri zenginleşiyorsa bilin ki kul hakkı yemiştir. Kul hakkı eğer en büyük günahsa o en büyük günaha hiç kimsenin ortak olmasını istemem. Yani kul hakkı yiyene oy vermesini istemem.
Efendim Anadolu coğrafyasının her tarafında Yörük Türkmen kardeşlerimiz var. Onların eğitim sorunu da var. Yaylaya çıkıyor, çocukları nerede okuyacak? Sadece Yörük Türkmenlerin değil, mevsimlik işçilerin de aynı sorunları var. Demek ki, bir kişiyi, bir aileyi ele alıyorsanız o aileyi bütün içinde ele almanız lazım. Çocukları varsa çocuklarının da eğitimini sağlamanız lazım. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu yapacak bilgiye de, birikime de, güce de sahiptir. Eğer bu kullanılmıyorsa politikacılar yüzündendir. Her bir evladımızın iyi eğitilmesi hepimizin temel görevlerinden birisi olmalıdır. Yaylaya çıktığınızda da öğretmeniniz olacak, köye geldiğinizde de öğretmeniniz olacak. Dolayısıyla çocukların eğitimine her yerde ve her zaman değer vermek zorundayız.
Efendim Yörük Türkmenlerle ilgili Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği o meşhur cümleyi arkadaşlarımız kullandılar. Yörük çadırında ateşi yakan sizsiniz, Yörük çadırında dumanın tütmesini sağlayan sizsiniz ve sizler koskoca devasa Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük güvencelerisiniz. Birliğimizin güvencesisiniz, beraberliğimizin güvencesisiniz. Buna yürekten inanıyorum ve bunun mücadelesini birlikte vereceğiz.
Efendim hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Hepiniz sağ olun, var olun. Teşekkür ederim.
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024