29.08.2017
29.08.2017
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "4 gün süren kurultayımız bize demokrasi, adalet ve hukuk ekseninde bir siyasi hat çizmiştir. Bu hat Türkiye’nin karanlıktan çıkış hattıdır. Bu hat; demokrasi, adalet ve huzur isteyen herkesin ortak hattıdır." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Kurultayı’nın kapanış konuşmasını yaparak "Adalet Kurultayı Sonuç Bildirgesi"ni açıkladı.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun 26-29 Ağustos tarihlerinde Gelibolu Yarımadası Kocadere Köyü’nde düzenlenen Adalet Kurultayı’nın son gününde yaptığı konuşma şöyle:
Hakkı, hukuku ve adaleti demokrasiyi savunan herkesle, özgürlüğü savunan herkesle, yargı bağımsızlığını savunan herkesle, yaşı, boyu, doğduğu yer, kent, inancı, kimliği ne olursa olsun, umarım 80 milyonla birlikte hep birlikte gerçekleştireceğiz.
Adalete susadık adalete, adalet istiyoruz biz, insanız biz, insanca yaşamak istiyoruz. İnsanız biz huzur içinde yaşamak istiyoruz. İnsanız biz benim gibi düşünmeyen insanı dinlemek istiyorum bu fırsatın verilmesi lazım. İnsanız biz, medyanın özgürce bizi eleştirmesi lazım. İnsanız biz, özgürce çocuklarımızı okula göndermek istiyoruz. İnsanız biz, hak, hukuk, adalet istiyoruz.
SIRTIMIZI DÖNME GÜNÜ DEĞİLDİR
Evet adalet için yürüdük, yürüdük adalet için. Bugün 4. günü “Adalet Kurultayı”mızın. Her görüşten insanımızı dinledik, hepsine şükran borçluyum, hepsini saygıyla anıyorum. Panellerin tümünü izledim. 4 gün karşıda oturarak, zaman zaman not alarak hepsini izledim. Benim bilgi dağarcığımı hepsi zenginleştirdi. Benim bilgi dağarcığımı zenginleştiren bütün akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına, yöneticilere, siyasilere, hepsine şükran borçluyum. Farklı düşünebiliriz, ama karşılıklı uygarca oturup konuşmasını öğrenmenin zamanı gelmiştir artık. Çünkü adalet gidiyor, demokrasi gidiyor. Demokrasi benim için de, adalet benim için de, herkes için de geçerlidir. Gün birlikte olma günüdür ayrışma değil. Gün kucaklaşma günüdür kavga etme günü değil. Gün adaleti, hakkı ve hukuku savunma günüdür sırtımızı dönme günü değildir.
ARAKAN’DAKİ KATLİAMI LANETLİYORUM
Bayram arifesindeyiz, Arakan’da katledilen Müslümanlar var. Emin olun içimiz sızlıyor. Bizden çok uzakta bir yerde eğer insanlar inançları nedeniyle katlediliyorlarsa, hep birlikte o katliamı lanetlememiz gerekiyor. İnsan değerlidir ve insan inançlarıyla, kimliğiyle, yaşam tarzıyla ve değerleriyle bir insandır. O insana saygı duymak gerekiyor, insanları inançları dolayısıyla katletmemek gerekiyor. Bizden binlerce kilometre ötede yapılan bu katliamı da buradan, Gelibolu’dan şiddetle lanetliyorum.
8 panelimiz oldu. 8 panel olurken toplam 77 çalıştayımız oldu, 679 konuşmacımız oldu, 240 saatten fazla sesler kayıt altına alındı. Önümüzdeki süreçte göreceksiniz çok güzel yayınlar çıkacak. Bunları halkımızın bilgisine sunacağız. Daha da önemlisi, farklı görüşlerdeki insanlar bir araya gelip, aynı masanın etrafında oturup konuşmaya başladılar. Bir güzelliği Türkiye Cumhuriyeti tarihine armağan ettiğimiz için son derece memnunum.
Zaman zaman tartışıldı elbette, elbette tartışılacak. Ama hiçbir zaman karşıdaki kişi kırılmadı. Kırmamaya özen gösterildi. Birbirimizi dinledik, birbirimizin düşüncelerinden şu veya bu şekilde bilgi almaya çalıştık, düşünce dünyamızı zenginleştirmeye çalıştık.
80 MİLYONUN ADALET HEYKELİ’Nİ YAPACAĞIZ
Ve bu arada bir adalet heykeli yapacaktık, talepler çok fazla, karşılayamadık, 11 bin tuğla imzalandı ve bununla güzel bir adalet heykeli yapacağız. Bu adalet heykeli bizim değil, benim değil, bu adalet heykeli 80 milyonun adalet heykelidir. Her görüşten insanımızın gidip bir tuğla koyduğu adalet heykelidir. Değerlidir bizim için, son derece değerlidir. İnsanların bir araya gelip bir adalet heykeline bir tuğla koymaları kadar değerli bir şey yoktur. Hele hele bugün burada yaşadığımız bu dönemde, bu topraklarda, adaletin ne kadar değerli olduğunu herhalde hepimiz çok daha iyi kavramışızdır.
Son medyada adalet tartışıldı. Onun öncesinde insan hikayeleri sadece medyada adalette değil, her panelin başında üç aşağı beş yukarı insanlar geldiler yaşadıkları haksızlıkları anlattılar, kimisi medyada, kimisi hayatının bir başka evresinde karşılaştığı haksızlıkları anlattı. O haksızlıkların bir kısmını da ben burada ilk kez dinledim. Türkiye bu tür haksızlıkları artık kaldırmıyor.
Bir panelist arkadaşımız güzel bir söz söylemişti: "Evinizde yangın çıkarsa, bu yangını söndürürseniz bu adalet değildir" diyordu. "Komşunuzda yangın çıkar, o yangını söndürmeye giderseniz işte o zaman adaleti gerçekleştirmiş olursunuz." Evet komşuda yangın çıktığı zaman o yangını söndürmeye gidersek bizim ruhumuzda adalet var demektir. Çünkü bizimle birlikte olmayan ama komşumuz aynı evde yaşamıyoruz, ama o bir sorunla karşılaşıyorsa o sorunun çözümüne benim katkı vermem lazım ki ben vicdanımın sesini dinleyerek oraya gitmeliyim. Onun karşılaştığı sıkıntıları atlatmalıyım, ona katkı vermeliyim.
TEK ADAM REJİMİNİ ASLA VE ASLA KABUL ETMEYECEĞİZ
Baştan söyleyeyim son yapılan referandum. Burada yine söylendi bir kez daha altını özenle çizerek söylemek isterim. Bu anayasa değişikliği meşru değildir. Türkiye toplumunun kazanımlarına hakarettir. Bir daha, Türkiye toplumunun kazanımlarına hakarettir. Tek adam rejimi dünyanın hiçbir ülkesinde uzun süreli olmamıştır tek adam rejimi, yoktur böyle bir şey. Bizim kültürümüzde de yoktur, bizim geleneğimizde de yoktur, bizim tarihimizde de yoktur. Tek adam rejimi olmamıştır, tek adam rejimini asla ve asla kabul etmeyeceğiz. Demokratik bir devlette olması gereken hukukun üstünlüğüdür. Devleti yönetenler hukuka uymak zorundadırlar, hukukun kurallarına uymak zorundadırlar. Sokaktaki vatandaştan daha fazla özen göstermek zorundadırlar. Çünkü onlar topluma örnek oluyorlar. Ama siz hukukun üstünlüğüne değil de, mafya yöntemleriyle racon çekmeye kalkarsanız devlette hukukun üstünlüğü biter, mafyanın hukuku egemen olur. Bunu da şiddetle reddediyoruz.
Maltepe’deki konuşmada bir Maltepe çağrısı yapmıştık. Toplumun her kesimine yapmıştık. "Bir arada yaşayalım, dostça yaşayalım, kardeşçe yaşayalım, farklılıklarımızı zenginlik kabul edelim. Bir arada yaşamanın güzelliğini oturalım tadalım, evimizde huzur içinde yaşayalım. Huzur içinde bu ülkenin sokaklarında gezelim, caddelerinde gezelim, tanımadığımız insana bile oturup rahatlıkla selam vermesini bilelim. Onun derdi varsa onun derdini çözmek için birlikte mücadele edelim. Tasada ve kıvançta beraber olalım." Evet Maltepe çağrımızın özü buydu.
“ADALET KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ”
Şimdi bu toplantı ve çalıştaylardan ortaya çıkan bir sonuç bildirgesi hazırladık. “Adalet Kurultayı Sonuç Bildirgesi”. Bu bildirgeyi sizlere sunmak isterim.
Adaletin yok edildiği, korku, endişe ve çaresizlik duygusunun toplumu teslim aldığı bir süreçte milyonlar adalet için yürüdü. Adaletin yürüyüşü korku zincirini kırdı, cesaret ve umudu ateşledi. Adalet yürüyüşüyle başlayan süreç adalet arayışının en geniş biçimde konuşulması, tartışılması, sonuçlar çıkarılarak hedefler saptanması için bir kurultay talebini ortaya koydu. 4 gün süren kurultayımız bize demokrasi, adalet ve hukuk ekseninde bir siyasi hat çizmiştir. Bu hat Türkiye’nin karanlıktan çıkış hattıdır. Bu hat; demokrasi, adalet ve huzur isteyen herkesin ortak hattıdır.
Adalet Kurultayı diyor ki;
1) Adalet Mücadelesi Meşrudur
Devlet, yurttaşlarını huzur, güven ve refah içerisinde yaşatmakla yükümlüdür. Bunun yolu adaletten geçer. Adaletten sapan iktidarlara karşı halkın hak, hukuk, adalet ve özgürlük mücadelesi meşru bir mücadeledir.
2) “Adalet Hakkı” Temel Bir Haktır
Herkes adil bir siyasal-toplumsal düzende yaşama hakkına sahiptir. Devlet kişinin ekonomik, toplumsal ve siyasal düzenden adaletli olarak pay almasını ve yönetime katılma olanaklarını sağlamakla yükümlüdür.
3) Bugün Türkiye’de Adalet Hakkı Sistematik Olarak İhlal Edilmektedir
Örneğin; MAHKEMEDE ADALET YOKTUR
Mahkemeler bağımsız ve tarafsız değildir. Millet mahkemelerden umudu kesmiş, siyaset yargıya hâkim olmuştur. Hâkimler hukuka değil iktidarın beklentilerine göre karar vermektedir. Siyasi planların parçası olarak milletvekilleri tutuklanmakta, bu yolla aslında milli irade hapsedilmektedir.
Çözüm: Derhal bağımsız ve tarafsız yargı inşa edilmeli, yargıya güven tesis edilmeli, tutuklu milletvekilleri serbest bırakılmalıdır.
Örneğin; DEVLETTE ADALET YOKTUR
Devlette liyakat sistemi çökmüştür. Liyakat yerine sadakat, layık olan yerine sadık olan tercih edilmektedir. Kayırmacılık ve yolsuzluk yerleşik usul haline gelmiştir. Devlet kapıları ve imkânları yetenekli ve başarılı olanlara kapalı, arkası güçlü, sırtı kalın olanlara ise açıktır. Yükselmenin yolu başarıdan değil rüşvet ve torpil düzeninden geçmektedir. Devlet parti devletine dönüşmüş, kuvvetler ayrılığı yok edilmiş, fiilen tek adam rejimi tesis edilmiştir. 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi milletin inancı ve kararlılığı ile engellenmiştir. Ancak ardından iktidarın 20 Temmuz Darbesi ile yeni bir darbe hukuku oluşmuş, can ve mal güvenliği kalmamıştır.
Çözüm: Kuvvetler ayrılığı esasına dayalı, denge ve denetleme mekanizmaları olan demokratik devlet oluşturulmalı, hukuk düzeni darbe hukukundan temizlenmeli, liyakat sistemi kurularak halkın devlete güven duyması ve kaliteli kamu hizmeti alması sağlanmalıdır.
Örneğin; SEÇİMDE ADALET YOKTUR
Seçimlere hile karışmıştır. Mühürsüz seçimle millet iradesine tecavüz edilerek, gayrimeşru bir anayasa oluşturulmuştur. Seçim barajı ve siyasi parti düzeni milli iradenin tam olarak parlamentoya yansımasını engellemektedir. Adaletsiz seçim kampanyalarıyla kamu kaynakları tamamen iktidar lehine kullanılmaktadır. Oysa demokrasinin yolu adaletli seçimden geçer. Seçim adaleti olmadan milli irade olmaz.
Çözüm: Demokrasi ve milli iradenin hâkim olması için adil ve meşru bir seçim düzeni oluşturulmalı, sivil toplumun etkin denetimine imkân tanınmalıdır.
Örneğin; GEÇİMDE ADALET YOKTUR
Gelir bölüşümü adaletsizdir. Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu bir düzen hâkimdir. İşsizlik ve geçim sıkıntısı halkın en büyük sorunudur. Ekonomi hukuki güvence altında değildir. Belirsizlik ve keyfilik girişim özgürlüğünü yok etmektedir.
Çözüm: Sosyal devlet tesis edilerek gelir adaleti sağlanmalı, refah paylaştırılmalı, hukuk güvenliği altında ekonomi rahatlatılmalıdır.
Örneğin; İNANÇTA ADALET YOKTUR
Ülkede totaliter tek adam rejimi kurulmuştur. Siyasal olarak tüm yetkileri tek elde toplayan rejim şimdi kültürel egemenliği de ele geçirme peşindedir. Bu rejim bireyin nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, ne giyeceğini, ne konuşacağını, neye inanacağını tek merkezden belirleme çabasındadır. Bu amaçla yaşam tarzına ve inançlara müdahaleci, tek tipçi uygulamalar yerleşmektedir.
Çözüm: Yaşam tarzı ve inançlara müdahale edilmemeli, özgürlükler korunmalı ve genişletilmeli, camiye, kışlaya, adliyeye ve okula siyaset sokulmamalı, tarikat, cemaat ve inanç grupları iktidar odağı ve ortağına dönüştürülmemelidir.
Örneğin; EĞİTİMDE ADALET YOKTUR
Eğitimden bütün paydaşlar şikâyetçidir. Ne öğretmenler, ne öğrenciler, ne de veliler memnundur. Müfredat bilimsel değil ideolojik esaslara göre hazırlanmaktadır. Atatürk ve Cumhuriyet gibi ortak değerlerimiz unutturulmak istenmektedir. Herkes tek tip okula mahkûm ve mecbur edilmektedir.
Çözüm: Aklı ve bilimi esas alan, ortak değerlerimizi çoğulculuk ekseninde koruyan, fırsat eşitliğini sağlayan bir eğitim reformu yapılmalı, eğitim hem bireysel hem de toplumsal olarak yoksulluktan kurtulmanın en önemli aracı olmalıdır.
Örneğin; YAŞAMDA ADALET YOKTUR
Türkiye’de toplumsal yaşam eşitsizlik, kutuplaşma ve çatışma ekseninde devam etmektedir. Siyasi iktidar her geçen gün kamplaşma ve kutuplaşmayı derinleştirmekte, ötekileştirme ve çatışma üzerinden iktidar üretme siyaseti gütmektedir. Bu durum toplumsal yarılmayı artırmakta, uzlaşma alanlarını daraltmaktadır. Bir yandan terör, bir yandan kutuplaşma siyaseti bir arada yaşama kültürünü tahrip etmektedir. Kadın, genç, çocuk ve dezavantajlı gruplar eşitsiz yaşam koşullarına terk edilmektedir. Toplumun huzuru kalmamıştır.
Çözüm: Çatışma, kutuplaşma ve ötekileştirme siyaseti terk edilmeli, ayrılıklar uzlaşma dili ve yöntemleriyle ele alınmalı, huzur siyaseti inşa edilmelidir.
Örneğin; MEDYADA ADALET YOKTUR
Medya ağır bir baskı altındadır. Fiili bir sansür söz konusudur. Gazeteciler tutuklanmakta, gazetecilik yargılanmaktadır. Dürüst ve objektif gazetecilik ateşten gömlek giymeye dönmüştür. Devlet kaynaklarından beslenen havuz medyası eliyle operasyonel medya yaratılmıştır. Muhalefet operasonel medya eliyle hizaya sokulmak istenmektedir.
Çözüm: Medya üzerindeki hukuki, fiili, mali ve manevi baskı kaldırılmalı, tutuklu gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya kuvvetler ayrılığı sistemi içinde dördüncü kuvvet olarak görülüp anayasal güvence altına alınmalıdır.
4) Adalet Kurultayı Bir Kolektif Demokratik Güç Yaratmıştır
Adalet yürüyüşü ile korkunun yerini cesaret, çaresizliğin yerini umut almıştır. Bu Kurultay ise buna bir kolektif demokratik güç mahiyeti kazandırmıştır. Katılımcılar tek adam rejimi karşısında çaresiz ve yalnız olmadıklarını hissetmişlerdir.
Bugün güçlünün hüküm sürdüğü, güçsüzün süründüğü bir düzen vardır. Bu düzen değişmelidir ve mutlaka değiştirilecektir. Bu düzeni adalet ve huzur talebi ekseninde oluşacak kolektif demokratik güç değiştirecektir. Yani bizler, yani hepimiz, yani demokrasiden yana olan tümümüz değiştireceğiz.
5) Demokrasi, Adalet ve Huzur Hareketi Doğmaktadır
Adalet Yürüyüşü ve Adalet Kurultayı daha şimdiden bir büyük Demokrasi, Adalet ve Huzur Hareketine dönüşmüştür. Bu hareket çıkış hattının hareketidir. Bu hareket farklılıklar üzerinden değil ortak noktalar üzerinden tarif edilen bir harekettir. Ortak noktalar ise demokrasi, adalet ve huzur talebidir. Bu talebi olanların herkesin gönlümüzde, yüreğimizde yeri vardır.
"Kayıtsız kalma. Seyirci olma. Bir tuğla da sen koy" diyoruz.
Hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
28.12.2024
27.12.2024
27.12.2024
27.12.2024