20.06.2017
20.06.2017
GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU ADALET YÜRÜYÜŞÜ’NÜN 7. GÜNÜNDE FOX TV’DE YAYINLANAN “ÇALAR SAAT” PROGRAMINA KATILDI (21 HAZİRAN 2017)
İlker KARAGÖZ- Efendim tekrar günaydın. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu söylediğimiz gibi şu anda Çalar Saat’te konuğumuz. Adalet yürüyüşünü Ankara’dan başlattı, İstanbul’da sonlanacak ve Kılıçdaroğlu bugün 7. günü başlatacak az sonra, bizim yayınımızdan hemen sonra. Günaydın efendim nasıl geçirdiniz geceyi, dinlenebildiniz mi? Öncelikle böyle başlayalım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğa çok güzel, hava da çok güzel. Dolayısıyla dinlenerek geceyi geçirdiğimi söyleyebilirim.
İlker KARAGÖZ- Efendim dün Türk siyasi tarihinde bir ilk gerçekleşti ve Çamlıdere Kavşağında grup toplantısını gerçekleştirdiniz. Aynı zamanda kurmaylarınızla da o parti toplantılarını yine yol üzerinde yapıyorsunuz. Orada söylediğiniz bir cümle istifa resti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öyle zannediyorum siz de takip ettiniz gelen açıklamalar. İzleyicilerimiz için tekrar sizin ne söylediğinizi hatırlatmak istiyorum. “Yargıya talimat verdiğinizi ispatlarsan istifa edecek misiniz” diye seslendiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Eğer ispata yönelik bir şeyim varsa iddianı ispat et, senin yalan makinası olduğunu bilmeyen kalmadı” dedi. Bu şekilde yanıt verdi. Öncelikle bu konuyu konuşmak istiyoruz sizle.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi biz bir yürüyüş başlattık adı “Adalet Yürüyüşü”. Bu ülkede adalet yok. Kim bu ülkede adalet var diyorsa çıksın oturalım rahatlıkla tartışalım. Kavga edecek halimiz yok. Ama adaletin olmadığını mahalledeki bakkal da biliyor, en tepedeki kişi de biliyor. Bu ülkede adalet yok. Kim güçlüyse, kimin parası varsa, kimin avukat tutacak onlarca, yüzlerce avukat tutabileceği imkanı varsa, kimin siyasi gücü varsa bunların hiçbirisi mahkum olmuyor, hepsi dışarıda elini kolunu sallayarak geziyor. Ama diğerleri aylardır içerde. Örnek verdim ben, 3 günlük asker 3 günlük! Eline silah bile almamış hala hapiste. Bu mudur adalet? Örnek verdim bu mudur adalet? Eğer bu adalet diyorsanız benim adalet anlayışımla onların adalet anlayışı farklı. Yine söylüyorum 3 günlük bebek, yeni doğum yapmış anne, 3 günlük bebek annesinden ayrılıyor. Bu mudur adalet? 3 günlük çocuk anne sütüne muhtaç değil midir? Annenin suçlu olup olmadığını bir tarafa bırakıyorum yeni doğan çocuğun ne günahı var? Aldınız hapse attınız şeker hastası, ilaçlarını vermediniz öldü. Peki ne oldu? Bu mudur adalet? Yine aynı şekilde söyledim gencecik asker komutan emretmiş çık dışarı. Hiçbir rütbesi falan yok bu askerin. Linç ediliyor. Ya linç etmek suç değil midir? Suçtur. Bunun soruşturulması gerekmiyor mu? Gerekiyor. Peki nerede bu adalet? Hadi bunları bıraktım bir tarafa dünyanın en pahalı mazotunu çiftçiye satarsın. Bu mudur adalet? Dünyanın en pahalı mazotu bir daha söylüyorum çiftçiye satarsın. Bu mudur adalet?
Yani adalet için yürüyoruz. Ben soru soruyorum, beni suçluyor “Niçin yürüyorsun” diye. Yürümeyip ne yapacağım ben? Demokratik hakkımı, anayasal hakkımı kullanıyorum ben. Efendim ben size lütuf veriyorum, lütuf içinde yürüyorsunuz diyor. Lütfediyorum diyor size. Ne zamandan beri benim doğuştan gelen haklarım, ne zamandan beri anayasanın bana verdiği haklar bir başka kişinin iki dudağında lütufa dönüşecek. Böyle bir anlayış mı var? Ben kendisiyle tartışmak istemiyorum. Yani medya aracılığıyla tartışmak istemiyorum. Kendisine şunu söyledim, cesaretin varsa oturalım iki medeni insan gibi örneğin FOX TV’de olabilir oturalım veya onun arzu ettiği bir televizyon kanalında oturalım konuşalım. Niye bana ikide bir her türlü suçlamayı yapıyor. Ya sen Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsun, sözde Cumhurbaşkanısın, sözde tarafsızsın. Tarafsızlığın üzerine namusun ve şerefin üzerine yemin ettin. E kardeşim niye ikide bir kalkıyorsun adalet yürüyüşüyle ilgili olarak her türlü suçlamayı yapıyorsun.
Kendisine adalete müdahale ettiğini söyledim. Evet, adalete müdahale ediyor. Açık ve net herkes biliyor bunu.
İlker KARAGÖZ- Siyasi geleceğinizi ortaya koyarak da bir belgeden bahsettiniz efendim. Nedir o belge? Ne zaman açıklayacaksınız? Cumhurbaşkanı Erdoğan varsa belge ispatla, açıkla diye seslendi size.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim ben bir soru daha sorayım izin verirseniz. 15 Temmuz soruşturmasını yapan Cumhuriyet Savcısı neden görevden alındı? Herhalde çok anlaşılır bir soru soruyorum. 15 Temmuz gibi hain darbe girişimini yapan bir olayı soruşturan savcı hangi gerekçeyle görevden alındı? Herhalde bilirler değil mi?
İlker KARAGÖZ- Elinizdeki belge bu yeni sorunuzla mı ilgili?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki siz bilmezsiniz herhalde onlar bilir. Efendim Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla alındı. Niçin, bu savcı niçin görevden alındı?
İki; efendim çok açık ve net şimdi siz…
İlker KARAGÖZ- Elinizdeki belge bu söylediğiniz, sorduğunuz sorunun ipucumu aslında?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, yani ben size söylüyorum zaten. Görevden alınma herhalde sözle görevden alınmıyor değil mi? Yazıyla görevden alınıyor herhalde. Ve ben şunu sormak istiyorum. Hangi gerekçeyle bu savcı 15 Temmuz hain darbe girişimini soruştururken görevden alındı? Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Şimdi siz hem darbeden şikayet edeceksiniz darbe girişiminden, hem hain darbe diyeceksiniz. 249 şehidimiz var diyeceksiniz, şu kadar gazimiz var diyeceksiniz, o şehitlerin ve gazilerin kanı yerde kalmasın diye herkes mücadele edecek, herkes bu konuda elinden gelen her türlü katkıyı yapacak ama bu olayı soruşturan savcı görevden alınacak niçin? Ben bu sorunun cevabını bekliyorum. Bakın anlaşılmayan bir soru değil. Arzu ediyorsa Sayın Erdoğan gelir beraber oturur konuşuruz.
İki; hain darbe girişiminin ortaya çıkması ve soruşturulması gerekiyordu, araştırılması gerekiyordu. Mecliste bu dosya kapatıldı. Kimin oylarıyla kapatıldı? Adalet ve Kalkınma Partisinin. Dosya açığa kavuşmadı. Şimdi biz söyledik, şunu söyledik. Dedik ki, “Siz çıkın deyin ki biz MİT Müsteşarını ve biz Genelkurmay Başkanını darbeyi soruşturan, araştıran komisyona biz göndermedik.” Bunu söylemediler, ama onlar gelmediler.
Şimdi bunun üzerine ben şunu söyledim: “Olur, peki hadi TBMM bir soruşturma yapmıyor, TBMM’nin raporu sadece toplumu aydınlatan bir rapor. O zaman bu işi soruşturan kim cumhuriyet adına? Cumhuriyet savcıları. O zaman Cumhuriyet savcılarına neden gidilip ifade verilmiyor? Genelkurmay Başkanının ve MİT Müsteşarının Cumhuriyet savcılarına gidip 15 Temmuz hain darbe girişiminin aydınlatılmasıyla ilgili neden, niçin bilgi vermiyorlar? Neden, niçin bilgi vermiyorlar? Siz neden Genelkurmay Başkanını, neden MİT Müsteşarını savcıya gidip ifade vermesini sağlamıyorsunuz ve bunu engelliyorsunuz?” Ne söyleyeyim ben başka? Bana söyleyin benim ne söylemem gerekiyor?
İlker KARAGÖZ- Efendim o zaman bu konuyla ilgili cümleleriniz böyleyse, bir diğer önemli konuya geçelim Sayın Başbakanın yine size yönelik cümleleri oldu, “Kavurmacı’nın tahliyesinden sonra vicdan uyarısı yaptı Sayın Kılıçdaroğlu, tutuklanmasından sonra eleştirdi. Hangisi doğru” dedi. Bir diğer cümlesi daha, “Zihinsel, bedensel yorgunluğu var yürüyüşü bırakmasında yarar var” diye seslendi size.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bizim ceza hukukumuzda aslolan tutuksuz yargılamadır. Kavurmacı’nın tutuklanması, sonra serbest bırakılması, sonra efendim kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle tekrar tutuklanması… Bu hukuk değildir, bu adalet değildir. Bir kişi potansiyel suçlu olabilir, yargılanabilir, mahkemeye çıkabilir, savcıya çıkabilir, ifade verebilir. Ama mahkeme kararı kesinleşmeden onun tutuklanmasını doğru bulmayız, doğru da değildir. Ben eğer bir adalet yürüyüşü yapıyorsam adalet sadece Kavurmacı için, sadece hapiste olan öğretim üyeleri için, sadece hapiste olan erler, sadece hapiste olan askeri öğrenciler için yapmıyorum. Adalet hepimiz için geçerli bir kavramdır ve hepimizin üzerine titremesi gereken bir kavramdır. Ben de adaleti savunacağım, ama herkes için savunacağım. Şimdi bir kişiyi alıyorsunuz, tutukluyorsunuz bir üst mahkemeye gidiyor, efendim kamuoyundan gelen tepkiler nedeniyle serbest bıraktık, sonra tekrar tutuklamaya karar verdik diyorsunuz. Atilla Taş, Murat Aksoy örneğinde olduğu gibi, savcı diyor ki, ‘tutuksuz yargılansınlar’ bunlar. Hakim de ‘tutuksuz yargılansınlar’ diyor. Ama sonra birden bire bir karar çıkıyor ortaya neden tutuksuz yargılansınlar bunları tekrar alalım, tekrar tutuklayalım. Kim müdahale ediyor yargıya? Ben müdahale etmiyorum. Anayasanın 138.maddesinden söz ediyorlar, “Hiçbir makam, mevki sahibi olanlar veya kişiler yargıya emir, talimat veremezler” diye gayet açık, gayet net cümleler kurmuş. Dün grup toplantısında da bunu okudum. Şimdi o maddenin düzenleniş gerekçesi benim için değil, sizin için de değil, sokaktaki vatandaş için de değil. O maddenin düzenleniş gerekçesi elinde güç bulunduran kişilere yöneliktir. Yani Başbakandır, yani bakandır, yani adalet bakanıdır. Bunlar yargıya emir ve talimat veremezler diyor. Ama tam aksine vatandaşın zaten emir ve talimat verecek hali yok. Kim emir ve talimat veriyor? Kim yargıyı engelliyor? Kim darbenin ana aktörlerinin savcıya gidip ifade vermesini engelliyor? Ben mi engelliyorum? Ben söylüyorum “Gidin” diye. Ama birileri onlara diyor ki “Gitmeyin” diyor. Bürokrat, siyasi desteği almadan böyle bir yola başvuramaz. Siyasi desteği ve siyasi talimatı alıyor ve gereğini yapıyor.
Şimdi ben şu soruyu sormak istiyorum, bütün 15 Temmuz şehitleri adına sormak istiyorum, 15 Temmuz şehitleri ve gaziler adına sormak istiyorum: “Sizin kanınız şu anda yerde. Sizin kanınızın yerde kalmaması için her türlü mücadeleyi yapacağım.” Bunun sözünü verdim, her türlü mücadeleyi. Her türlü suçlamayı yapabilirler hiç önemli değil. Beni eleştiriyor, her iftar sofrasında oturuyor beni eleştiriyor. Çünkü onun tek gündemi benim. Ya arkadaş beni eleştireceğine çıksana karşıma. Senin cesaretin yok mu, aklın yok mu, mantığın yok mu? Gel bak oturalım medeni iki insan gibi bana sor. Beni yalancılıkla suçluyor. Ama şu cümleyi kursun, “Şurada yalan söyledi” desin, diyemiyor. Ama ben dünya kadar yalanını söyleyebilirim. Ama ben hani bu kısır tartışmalar içine girmek istemiyorum. O onu dedi, bu bunu dedi, o onu yaptı, bu bunu yaptı. Hayır efendim, biz bu ülkede adalet istiyoruz. Kendim için değil, çocuklarım için değil, evlatlarım için değil, partim için değil, partililerim için değil, her vatandaşım için adalet istiyorum. Bu ülkede adalet yok. Bir daha altını çiziyorum. Bu ülkede adalet yok. Bu ülke şu anda 20 Temmuz darbesinin sancılarını yaşıyor.
Şimdi bakın bir şey daha söyleyeyim. İki tane gencecik öğretmen kanun hükmünde kararnameyle görevlerine son verildi. Gerekçe? Hiç yok. Niçin son verildi? Yok. Peki, hak arama? Hak arama da yok. Nereye başvuracaklar? O da belli değil.
İlker KARAGÖZ- Siz de Sayın Başbakana bu konuyla ilgili bir mektup gönderdiniz ve yine kurmaylarını görevlendirdiğini ama ailelerinde…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Başbakana evet.
İlker KARAGÖZ- Biraz daha o mektubu, iki eğitimciyle ilgili olan kısmı açabilir misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Şimdi bu iki eğitimci görevlerine son verildi. Bunlar gittiler Ankara’da insan hakları anıtı önünde birer A4 kağıdın üzerine ben işimi istiyorum diye bir yazı o kadar, işimi istiyorum, hakkımı istiyorum yani diyor, adalet istiyorum diyor yani. Aldılar götürdüler, polisler talimat üzerine tabi. Aldılar götürdüler ceza yazdılar, tekrar onlar sabahları gittiler oraya. Toplumsal destek artınca bu sefer vay efendim siz bunu yapıyorsunuz diye aldılar hep beraber götürdüler savcının önüne, tutukladılar bunlar terör örgütünün mensuplarıdır diye. Ellerine silah aldı mı bunlar? Hayır. Cam, çerçeve kırdı mı bunlar? Hayır. Bunlar ne yaptılar? Bir A4 kağıdının üzerine işimizi istiyoruz dediler. Şimdi ben bu toplumun vicdanına seslenmek istiyorum. Bir kişinin işini istemesi ne zamandan beri suçtur? Bir kişinin hak araması ne zamandan beri suçtur? Bir kişinin adalet, adalet, adalet demesi ne zamandan beri suçtur? Aldılar hapse attılar. Kimin talimatıyla hapse attılar? Benim talimatımla mı? Eğer bu ülkede Başbakan Başbakan olsaydı, bu ülkede Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı olsaydı, bu ülkede demokrasi olsaydı ve bu ülkede adalet olsaydı yürüyüşü önce Cumhurbaşkanının, yürüyüşü önce Başbakanın yapması gerekirdi. “Adalet” derdi, açardı “Böyle bir rezalet olur mu” derdi!
İlker KARAGÖZ- Sayın Başbakan’dan ya da yine hükümet kanadından size “Bu yürüyüşü durdurun” şeklinde bir yaklaşım, telkin geldi mi bizim tanık olmadığımız şekilde? Bir yandan da bu yürüyüşe “FETÖ’ye alet ediliyor, FETÖ’nün oyunu” deniliyor. “CHP lideri Kılıçdaroğlu FETÖ ağzıyla konuşuyor” deniliyor. Bunu da sormak istiyorum bu eleştirilere yanıtlarınızı da merak ediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Valla samimi söylüyorum FETÖ’nün ne konuştuğunu, nasıl konuştuğunu ben bilmiyorum, ama onlar gayet iyi biliyorlar FETÖ’nün nasıl konuştuğunu, neler yaptığını. Hayatım boyunca FETÖ’yle hiçbir zaman ne telefonla, ne şahsen ne bir araya geldim, ne oturdum, ne konuştum. Ama onlar hem telefonla konuştular, hem paralar verdiler, her türlü imkanı verdiler. FETÖ’cüleri aldılar devletin en duyarlı noktalarına onlar yerleştirdiler. Ben sadece ve sadece adalet istiyorum. Adalet, adalet ve adalet. Bunu istiyorum ben. FETÖ’cülükle benim ne ilgim var? Onların hepsinin ilgisi var hepsinin ama. Bakın 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu kararını ben uygulamadım demiyorum onlar uygulamadılar. Onlar aldılar 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu uyardı, “Bak bu FETÖ çok tehlikelidir, yapmayın, etmeyin...” Onlar bunu yok saydılar, kararı yok saydılar. Şimdi kalkmışlar FETÖ’cülük oynuyorlar. Niçin? Biz adalet yürüyüşü yapıyoruz diye. Ben bir adaletsizlik yaptıysam beni suçlasınlar. Bakın bir daha söylüyorum, bir adaletsizlik yaptıysam beni suçlasınlar. Ama ben onların tonlarca, yüzlerce adaletsizliğini kamuoyunun önüne serdiğim için itiraz ediyorlar. Öğretim üyeleri…
İlker KARAGÖZ- Yine çok önemli bir açıklama, siyaset bunu konuşuyor dün akşamdan itibaren Deniz Baykal’ın açıklamasından sonra aslında. Deniz Baykal, “Henüz yürümeyen, ama zorlamalara başvurulursa kesinlikle yürüyecek olan milyonlar var.” Ne dersiniz, siz ne düşünüyorsunuz bu açıklamayla ilgili ve önümüzdeki günlerde mesela bu adalet yürüyüşü hayır cephesini konsolide edebilir mi? Eklenenler olabilir mi? MHP’li muhalifler açısından, Saadet Partisinden, Meral Akşener gibi isimler de yine bu yürüyüşe dahil olabilirler mi? Size de bu yönde açıklamaları, mesajları oluyor mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kim adaletten yanaysa, kim haktan, hukuktan yanaysa hepsini bu yürüyüşe bekleriz. Ben sadece ve sadece şu açıklamayı yaptım Ankara’dan çıkmadan önce, bir basın toplantısı düzenledim, o basın toplantısında dedim ki, “Ben yarın Kızılay’a gideceğim, tek başıma gideceğim, elimde bir pankart olacak, üzerinde sadece adalet yazacak ve ben İstanbul’a yürüyeceğim.” O kadar. Ben kimseyi davet etmedim, kimseye gelin demedim. Ama bugün binlerce kişi geliyor bu yürüyüşe destek veriyorlar. Kim yürüyüşe destek verirse adalet adına söylüyorum Allah onlardan razı olsun. O kadar başka söyleyeceğim ne var? Adalet benim için değil, ben istemiyorum adaleti. Adaleti toplumun her kesimi için istiyorum. Bireysel olarak benim bir sorunum yok. Olabilir, kızabilirler, yine bir talimat verebilirler, “Kılıçdaroğlu’nu da tutuklayın” diyebilirler. Her şeyi yapabilirler. Bunların hepsi vız gelir tırıs gider. Ben bu ülkede adalet istiyorum, ben bu ülkede huzur istiyorum, ben bu ülkede barış istiyorum, ben bu ülkede benim gibi düşünmeyen insanla beraber sokakta birlikte yürümek istiyorum, sohbet etmek istiyorum, fıkra anlatmak istiyorum.
İlker KARAGÖZ- Somut olarak sizin yanınızda olmak istiyoruz, bu yürüyüşe katılmak istiyoruz diyen oldu mu mesela?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu cümleyi de tamamlayım. Bu yürüyüşte şunu gördüm. Dünyanın en güzel doğası, dünyanın mükemmel bir doğası var Türkiye’de, huzur içinde. Ağaçlar, yeşilin bütün tonlarını görmek mümkün. Ve arkadaşlarıma şunu söyledim, “Ya bu cennet ülkeyi niçin cehenneme çeviriyorlar?” Yani adaletsiz bir yerde cennette yaşayabilir misiniz? Bu cennet gibi ülkede çam ağaçları var, her türlü ağaçlar var, canlılar yaşıyor içinde, yüzbinlerce canlı yaşıyor, sular var, göller var, güzel yağmuru var, güzel güneş açıyor ondan sonra huzuru hissediyorsunuz. Yeşile, ağaçlara baktığınızda tabiatın güzelliğini hissediyorsunuz. Cennet gibi bir ortamda yürüdüğünüzü görüyorsunuz. Ama bu ülke cehenneme çevrilmiş vaziyette. Neden?
İlker KARAGÖZ- Efendim sanatçılarla yürüyorsunuz şarkılar, türküler söyleyerek yürüyorsunuz. Tekrar sormak istiyorum mesela Meral Akşener’den, Sayın Temel Karamollaoğlu’ndan, ya da o “Hayır” cephesinden bizde bu yürüyüşe karılmak istiyoruz diye düşünen ve size bu yönde mesaj gönderen oldu mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önümüzdeki günlerde bütün bu ayrıntıları hep birlikte göreceğiz.
İlker KARAGÖZ- O zaman burada bir sürpriz olacak bunu şimdi söylemek istemiyorsunuz. Peki, bu 2019 hazırlıklarını da sormak istiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı teşkilatına seslendi “2019’a hazır olun” dedi. Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak nasıl hazırlanıyorsunuz ve “Hayır” cephesi olarak ya da nasıl bir hazırlık yürütülüyor bunu da sormak istiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şunu ifade edeyim, bir cephe anlayışı içinde değiliz. Bu ülkede demokrasiden yana olanlar, adaletten yana olanlar, huzurdan yana olanlar, kavgadan uzak olanlar birlikte hareket etmek zorundalar, birlikte çaba harcamak zorundalar. Çünkü bizim sadece kendimize değil, ülkemize, çocuklarımıza, torunlarımıza karşı da sorumluluğumuz var. Bu sorumluluk bilinciyle hareket edeceğiz. Onlar ne derlerse desinler teşkilatlarına şunu söyleyebilirler, bunu söyleyebilirler, devletin bütün imkanlarını kullanabilirler, vergileri kullanabilirler. Adaletten söz ediyorlar. Ben şunu sormak isterim, bütün vatandaşlarımın huzurunda sormak isterim. Kul hakkı yiyen adam adalet dağıtabilir mi? Kul hakkı yiyen adamdan adil sözler duyulabilir mi? bunu anlamak bile mümkün değil. Dolayısıyla ben şunu bir daha söylüyorum değerli vatandaşlarıma. Düşünün, düşünün, düşünün. Elinizi vicdanınıza koyun ve ondan sonra oturun karar verin. Ben adalet yürüyüşü yapıyorum, ben yürüyorum, ben yürürken keyif alıyorum. Yürürken elbette konuşuyorum arkadaşlarımla, Türkiye’yi de izliyorum, dünyayı da izliyorum, birilerinin çok rahatsız olduğunu da ben gayet iyi biliyorum, rahatsız olmaları beni çok mutlu ediyor. Çünkü onlar da biliyorlar ki bu ülkede adalet yok. Beni eleştirirlerken diyorlardı ki, “Kılıçdaroğlu adalet için yürüyor, niçin yürüyor vesaire, vesaire, vesaire...” Ama şunun cevabını ama şunu söyleyemiyorlardı, “Efendim bu ülkede adalet var, niye yürüyorsun sen arkadaş” diyemiyorlardı. Dün beyefendi ülkede adalet var demeye başlamış.
İlker KARAGÖZ- Bu yürüyüşle ilgili olarak sizin öne çıkan mesajınız “Adalet”, ama bir diğeri de “Provokasyonlara dikkat.” Özellikle bu konuya önemle eğiliyorsunuz. MHP lideri Devlet Bahçeli’den de yine size yönelik eleştiriler oluyor ve Deniz Baykal’ın “1 milyon kişi yürür” cümlesi de bu anlamda birazda tehlikeli bulunuyor. Siz ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- 1 milyon da yürüyebilir, 50 milyon da yürüyebilir. Yani adalet talebi kadar, adaleti talep etmek kadar doğal ne olabilir? Herkes yürüyebilir, yürümekten bir zarar gelmez. Bakın biz 100 kilometreyi tamamladık. Cam mı kırıldı, çerçeve mi kırıldı, trafik mi aksadı? Hayır! Ne söylüyoruz? Medeni insanlar gibi adalet istiyoruz kendi ülkemizde, hepimiz için adalet istiyoruz. Ama tahrik etmeye kalkacaklardır, provokasyonlara bizi alet etmeye çalışacaklardır, bu konuda son derece dikkatliyiz. Provokasyonlara kapalıyız. Ne yaparlarsa yapsınlar hiçbir şekilde onlarla oturup tartışmayacağız, müdahale etmeyeceğiz. Şunu da ifade etmek isterim. Yolda gelirken çok sayıda kamyon şoförü, çok sayıda minibüs şoförü, otobüs şoförü, çok sayıda tır şoförü klakson çalarak bize destek veriyorlar, el sallıyorlar, onlara yürekten teşekkür ederim. Ülkücü arkadaşlarımız, onlar da zaman zaman araçla geçerken veya meskun mahalden geçerken camları, pencereleri açarak onlar da bize sempatilerini gösteriyorlar. Bütün arkadaşlara, Adalet ve Kalkınma Partili saygıdeğer yurttaşlarımız da var, onlarda yeri geldiğinde alkışlıyorlar, çünkü adalet istiyoruz kimseye kızmıyoruz, kimseye hakaret etmiyoruz, kimseye saldırmıyoruz, kimseye kötü söz söylemiyoruz.
İlker KARAGÖZ- Sayın Bahçeli’nin de açıklamaları oldu. Biliyorsunuz siz de takip ettiniz ve “Ya karşı taraftan da birileri o adalet yürüyüşüne yönelik bir yürüyüş başlatırsa” dedi. Böyle bir uyarısı da oldu. Ne dersiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Komplo teorilerine artık karnımız tok. Biz adalet istiyoruz. Ne yapacaklar? Adalet isteyenleri dövecekler mi, adalet isteyenleri öldürecekler mi? Bunu mu yapacaklar? Bunlar kamuoyunu tahrik için önceden hazırlama demeçleridir. Bunlardan özenle kaçınmak lazım, biz hiç kimseye saldırmıyoruz, hiç kimseye kızmıyoruz. Böyle lüks yerlerde de yatıp kalkmıyoruz. Yürüyüşümüzü yapıyoruz, yani bu yürüyüş Türkiye demokrasi tarihine geçecek olan bir yürüyüştür. Bu yürüyüşün adı “Adalet Yürüyüşü”dür. 20 Temmuz darbesini yaşıyoruz. 20 Temmuz darbesi içinde hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur, hiç kimse rahatlıkla sokaklarında, caddelerinde gezemiyor bu ülkenin. Dolayısıyla biz kendi ülkemizde her vatandaş için huzur istiyoruz. Huzur istemek eğer suçsa, ben bu suçu işliyorum. Eğer adalet istemek bir suçsa, ben bu suçu işliyorum. Adalet istemek, huzur istemek, birlikte yaşamak, farklı düşüncelere saygı göstermek bir suçsa, evet ben bu suçu işliyorum. Bütün cumhuriyet savcılarına, Başbakana, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda sözde oturan zata, bütün bunların hepsini söylüyorum. Evet, ben “Adalet Yürüyüşü” yaparak bir suç işliyorum diyorsanız, evet ben bu suçu işliyorum.
İlker KARAGÖZ- Efendim dokunulmazlıklar meselesi var. Siz aslında bu konuyla ilgili daha önceden bir açıklama yaptınız. Bugün olsa, bugün gündeme gelse yine dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet derim dediniz. Sayın Baykal’ın dün bir açıklaması oldu, “Kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılsın” dedi. Acaba bu Sayın Baykal’ın kendi görüşü mü, partinin görüşü mü? Partinin görüşünü yansıtıyor mu acaba Sayın Baykal’ın bu çıkışı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Partimizin görüşü parti programında var. Parti programında “Kürsü dokunulmazlığı hariç, bütün dokunulmazlıklara karşı çıkılması gerektiği” düşüncesi var. Zaten bu kurultayın aldığı bir karar, beni de aşar, Sayın Baykal’ı da aşar. Hepimiz partinin kurultayının aldığı karara saygı göstermek zorundayız.
İlker KARAGÖZ- Efendim bir de yine önemliydi, gazeteci Hasan Cemal dün sizinle birlikte yürüdü ve “Bu yürüyüşü Maltepe Cezaevine kadar değil de Edirne’ye kadar uzatalım” dedi, Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu cezaevine kadar. Böyle bir hazırlığınız var mı? Rotanız ne olacak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu anda öyle bir hazırlığımız yok.
İlker KARAGÖZ- Peki efendim biraz daha yürüyüşle ilgili konuşalım, biliyorum bu da son soru olsun. Siz başlayacaksınız, 7. günü başlatacaksınız, arkanızda da kalabalıklar var. Sağlığınızı sormak istiyorum, bir de biliyorsunuz Boray Uras 17 yıl önce kızını kaybetmişti trafik kazasında o da, kendisi de İstanbul’dan Ankara’ya yürümüştü. Size yönelik önerilerdi de oldu ve sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğiniz önerileri oldu size ve doktorlarınız ne yapıyor, nasıl koruyorsunuz kendinizi? Sağlığınız nasıl bunu da merak ediyorum?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağlığım iyi, görüyorsunuz fena değil. Yürüyüş günde ortalama 18-20 kilometre arasında yürüyüşümüz var. Bu genelde 5’er kilometre şeklinde gerçekleşiyor. Bir yürüyüşü yapıyoruz, bir mola veriyoruz, tekrar bir yürüyüş bu kez daha uzun bir mola veriyoruz yaklaşık 3 saatlik. Sonra tekrar bir yürüyüş yine yarım saatlik bir mola ve sonra akşam konaklayacağımız yere gidiyoruz. Bu çerçevede bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Başlangıçta Ankara’dan çıkarken güneş vardı. Dolayısıyla güneş yanığıyla karşılaştık. Etabın bir başka aşamasında 20 kilometreyi yağmur altında geçirdik, yağmur yağıyordu, güzel bir havaydı, yine atmosfer son derece güzeldi. Bugün hava kapalı ama tabiat çok güzel, gerçekten sizin de burada olmanızı çok isterim. Olağanüstü güzel bir doğası var Bolu’nun. Buradan biraz sonra çıkacağız, çam ormanları arasında İstanbul’a doğru yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.
Sağlığım çok şükür iyi, bana önerileri iletti arkadaşlarım. O vatandaşımıza da yürekten teşekkürlerimi sunuyorum kendi yaşadığı deneyimleri bana aktardığı için.
İlker KARAGÖZ- Ve “Tırnakları düşecek dedi bu yolculuğun sonunda Kılıçdaroğlu’nun” bu da dikkat çeken bir konuydu. Gazeteci büyüğümüz Uğur Dündar da bugünkü köşe yazısında buna da değinmiş.
Evet, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu efendim çok teşekkür ediyoruz. Çok sağ olun Çalar Saat’e konuk oldunuz, gündemi değerlendirdik, bu istifa restini konuştuk, bir belge dediniz, onun ipuçlarını da bizlerle paylaştınız ve şimdi 7. günü başlatacaksınız arkanızdaki kalabalıkla. Son olarak söylemek istediğiniz, eklemek istediğiniz bir cümle varsa onu da alalım efendim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunu söylemek isterim bütün vatandaşlarıma, Türkiye’nin neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, hangi siyasi görüşten olursa olsunlar bütün vatandaşlarım bulundukları yerde, kahvede, lokantada, parkta, caddede, sokakta, aile sohbetlerinde adaleti savunsunlar, adaletin güzelliğini anlasınlar. Dün söyledim adalet aslında Allah’ın emridir ve bütün peygamberler adaleti savunmuşlardır, adaletli bir dünya için mücadele etmişlerdir. Biz de adaleti savunuyoruz, adaletin olmadığı yerde devletin olmayacağını, adaletin olmadığı yerde huzurun olmayacağını ifade ediyoruz. Son derece barışçıl, son derece kucaklayıcı bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Kimseye zarar vermek gibi bir düşüncemiz asla söz konu değil. Türkiye’ye ve dünyaya, bütün insanlara şunu söylüyoruz: “Adalet, adalet, adalet!”
İlker KARAGÖZ- Efendim çok teşekkür ederiz. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşünü sürdürüyor. Kısa bir ara vereceğiz Çalar Saat devam edecek.
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024