07.03.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI YILDIRIM KAYA: TÜRKİYE’DE İŞÇİLERİN YÜZDE 90’I SENDİKASIZ

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI YILDIRIM KAYA EĞİTİM SEN’İN DÜZENLEDİĞİ ULUSLARARASI SENDİKAL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER SEMPOZYUMUNDA KONUŞTU
-SENDİKAL MÜCADELENİN İÇİNDEN GELİYORUM AKP DÖNEMİNDE SENDİKAL HAKLAR DİBE VURDU
-TÜRKİYE’DE İŞÇİLERİN YÜZDE 90’I SENDİKASIZ
-ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERLE ANAYASA VE YASALARLA GÜVENCE ALTINA ALINAN GREV HAKKI ORTADAN KALDIRILDI
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Eğitim Sen’in düzenlediği Uluslararası Sendikal Haklar ve Özgürlükler Sempozyumuna katılarak bir konuşma yaptı. Kaya, “Sendikal mücadelenin içinden geliyorum AKP döneminde sendikal haklar dibe vurdu” dedi.
“Ben de gençlik yıllarımdan bu yana, hayatı sendikal mücadeleyle geçmiş biri olarak, bu zorlu mücadelenin canlı tanığıyım.” diyen Kaya, “Öğretmenlikte daha bir yılımı doldurmadan 1980 Haziran ayında Sivas Divriği’ye sürgün edildim. 12 Eylül darbesinden sonra da tutuklanarak, Kırşehir Cezaevine getirildim. Çok ağır işkencelerden geçtik. Cezaevinden çıktıktan sonra, işsiz kaldım. Geçimimi sağlamak için bir süre pazarcılık yaptım. Çok sevdiğim öğretmenlik mesleğine 3 yıl sonra dönebildim.” dedi.
Sendikal faaliyetlerinden vazgeçmediği için hayatının sürgünlerde geçtiğini anlatan Kaya, “1990 yılında Eğit-Sen’in kurucuları arasında yer aldım. 1990-1994 yılları arasında Eğit-Sen Kırşehir Şube Başkanlığı yaptım. 23 Ocak 1995 yılında Eğitim İş ve Eğit Sen’in birleşmesiyle, kurucuları arasında yer almaktan ve ilk Genel Başkanlığını yapmaktan gurur duyduğum Eğitim Sen’i kurduk.” dedi.
Kaya, “Eğitim Sen, verdiği onurlu mücadeleyle Türkiye Sendikal tarihinde olmazları gerçekleştiren, öncülük eden, sendikal mücadelede bayraklaşan, adını sendikalar tarihine altın harflerle yazdıran bir sendika oldu. Ben de böyle bir sendikanın üyesi olmaktan kendi adıma her zaman gurur duydum.” dedi. 
Sendikal mücadelenin içinden geliyorum diyen Kaya, “Türkiye’de sendikal mücadele her dönem çok zorlu olmuştur. Ancak AKP döneminde sendikal haklar dibe vurmuştur. Askeri darbe dönemleri de dahil olmak üzere şu an yaşadığımız dönem kadar baskıcı ve yasakçı bir dönem daha yaşanmamıştır.” ifadelerini kullandı. 
Uluslararası sözleşmelerle, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan sendikal hakların gasp edildiğini söyleyen Kaya. “ Grev hakkı keyfi şekilde ortadan kaldırılmıştır. AKP döneminde başlayan 18 grevin tamamı yasaklanmıştır.”
Konuşmasında sendikal istatistiklere de yer veren Kaya, “DİSK-AR’ın araştırmasına göre, Türkiye’de işçilerin yüzde 90’ı sendikasız, yüzde 93’ü ise toplu sözleşmesizdir. 16 milyon 254 bin işçinin, 14 milyon 395 bini sendikasızdır. Türkiye sendikal haklar bakımından dünya sıralamasında sondan 10. sırada yer almaktadır. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre, Ocak 2019 itibariyle resmi sendikalaşma oranını yüzde 13,9’dur. Bu sendikalaşma oranı bile Türkiye’deki sendikal hakları ortaya koymaya yeterlidir.” dedi.
Kaya, “Biz tüm bu olumsuzluklara rağmen umutsuz değiliz. Çünkü ‘Martın sonu bahar’” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın Konuşması şöyle:
Değerli Misafirler, Sevgili Emekçi Kardeşlerim hoş geldiniz
Bizler sendikal mücadelenin çok zorlu geçtiği, hem işveren hem de hükümetlerin sendikal haklara karşı duyarsız ve acımasız olduğu topraklarda yaşıyoruz.
Ben de gençlik yıllarımdan bu yana, hayatı sendikal mücadeleyle geçmiş biri olarak, bu zorlu mücadelenin canlı tanığıyım.  
1979 yılında Konya Cihanbeyli Gölyazı’da öğretmenlik mesleğine başladığım ilk gün TÖB-DER’e üye oldum. 16 günlük öğretmen iken, 2 günlük öğretmen boykotuna katıldım. Ardından da 24 Aralık 1979 yılında yapılan “Kahramanmaraş Katliamı protesto” boykotuna katıldım. 
Öğretmenlikte daha bir yılımı doldurmadan 1980 Haziran ayında Sivas Divriği’ye sürgün edildim. 12 Eylül darbesinden sonra da tutuklanarak, Kırşehir Cezaevine getirildim. Çok ağır işkencelerden geçtik. Cezaevinden çıktıktan sonra, işsiz kaldım. Geçimimi sağlamak için bir süre pazarcılık yaptım. Çok sevdiğim öğretmenlik mesleğine 3 yıl sonra dönebildim. 
Öğretmenliğe döndükten sonra da sendikal faaliyetlerimden vazgeçmediğim için, Artvin/Hopa, Şanlıurfa/Bozova’ya ve Rize’ye sürgün edildim.
Sürgünler devam ederken, 1990 yılında Eğit-Sen’in kurucuları arasında yer aldım. 1990-1994 yılları arasında Eğit-Sen Kırşehir Şube Başkanlığı yaptım.
23 Ocak 1995 yılında Eğitim İş ve Eğit Sen’in birleşmesiyle, kurucuları arasında yer almaktan ve ilk Genel Başkanlığını yapmaktan gurur duyduğum Eğitim Sen’i kurduk.
Eğitim Sen, verdiği onurlu mücadeleyle Türkiye Sendikal tarihinde olmazları gerçekleştiren, öncülük eden, sendikal mücadelede bayraklaşan, adını sendikalar tarihine altın harflerle yazdıran bir sendika oldu. Ben de böyle bir sendikanın üyesi olmaktan kendi adıma her zaman gurur duydum.  
Sendikal mücadelenin içinden geliyorum, Türkiye’de sendikal mücadele her dönem çok zorlu olmuştur. Ancak AKP döneminde sendikal haklar dibe vurmuştur. Askeri darbe dönemleri de dahil olmak üzere şu an yaşadığımız dönem kadar baskıcı ve yasakçı bir dönem daha yaşanmamıştır.
15 Temmuz darbe girişimi ve 20 Temmuz sivil darbesinden sonra OHAL’in ilan edilmesiyle birlikte, binlerce sendika üyesi açığa alınıp, ihraç edilmiştir. Bütün grevler erteleme adı altında yasaklanmıştır. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan grev yasaklarını ve OHAL’i savunurken  “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz” diyerek işçiye, sendikaya, sendikal haklara bakışını açıkça ortaya koymuştur.
Uluslararası sözleşmelerle, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan grev hakkı keyfi şekilde ortadan kaldırılmıştır. AKP döneminde başlayan 18 grevin tamamı yasaklanmıştır.
DİSK-AR’ın araştırmasına göre, Türkiye’de işçilerin yüzde 90’ı sendikasız, yüzde 93’ü ise toplu sözleşmesizdir. 16 milyon 254 bin işçinin, 14 milyon 395 bini sendikasızdır. Türkiye sendikal haklar bakımından dünya sıralamasında sondan 10. sırada yer alıyor.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre, Ocak 2019 itibariyle resmi sendikalaşma oranını yüzde 13,9’dur. Bu sendikalaşma oranı bile Türkiye’deki sendikal hakları ortaya koymaya yeterlidir.
Değerli Dostlar
Biz tüm bu olumsuzluklara rağmen umutsuz değiliz.
Çünkü “Martın sonu bahar”…
Sorun çok zamanımız kısıtlı… Böylesine güzel bir organizasyonu yapan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası yönetici ve üyelerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Eğitim Sen’in bir parçası olmaktan her zaman onur duydum, duymaya da devam edeceğim… İyi ki varsınız, iyi ki varız…