17.04.2020

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: BÜYÜME HEDEFİNE SAYGI DUYUYORUZ… AMA TEK ŞARTLA

CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye’nin önündeki en büyük riskin, yönetimin krizi hafife alması olduğunu söyledi.
Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 5 daralacağı tahminlerine karşı, Hazine ve Maliye Bakanı’nın yüzde 5 büyüme hedefini sürdürdüğünü hatırlatan Öztrak, “Biz yüzde 5 büyüme hedefini kabul ediyoruz ve bu hedefe saygı duyuyoruz. Ama bir şartla, sene sonunda yüzde 5 büyüme derken, bırakın büyümeyi ekonomi daralırsa bunu söyleyen kişinin koltuğunu boşaltması gerekiyor” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


KADIN CİNAYETLERİ KANAYAN YARA
AK Parti Rize Fındıklı İlçe Başkan Yardımcısı Sayın Gamze Pala, insanlıktan nasibini almamış bir cani tarafından hunharca katledildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu saldırıyı lanetliyoruz. Kadın cinayetleri ülkemizin kanayan yarasıdır. Gamze Pala’ya Allahtan rahmet, ailesine, sevenlerine ve tüm AK Partililere baş sağlığı diliyoruz. Bugün 17 Nisan… Cumhurbaşkanımız, rahmetli Turgut Özal’ın vefatının 27. sene-i devriyesi. Sayın Özal’ı da rahmetle anıyoruz.
DÜŞMAN ORTAK, MÜCADELE DE ORTAK OLMALI
Dünya daha önce karşılaşmadığı bir virüsle mücadele ediyor. Bu ortak düşmanı yenmek için sağlık alanında bilim insanları, dünyanın dört bir yanında, amansız bir mücadele veriyor. Diğer yandan salgını önlemek için gereken izolasyon önlemleri, işleri ekonomiyi durduruyor. İnsanların gelirlerini ciddi şekilde etkiliyor. Devletler, salgında “vatandaşları canları ile cüzdanları arasına sıkışmasın” diye, bütçelerinden bundan önce görülmemiş ölçülerde harcamalar yapıyorlar. Para basıyorlar. Bankalara ait düzenleyici ve denetleyici çerçeveyi esnettikçe esnetiyorlar. Karşımızdaki düşman çok çetin. Başta, ülkeyi yönetenler ve tabi ki biz yurttaşlar, bu mücadelede en ufak bir gevşeme göstermemeliyiz. Ülkeyi yönetenlerin süreci şeffaflıkla yürütme, ihtiyatı elden bırakmama ve tedbirleri zamanında alma sorumluluğu vardır. Biz de yurttaşlar olarak kurallara uymak zorundayız. Bu sadece kendimize karşı değil, sevdiklerimize, ailelerimize, sağlık çalışanlarına ve topyekûn milletimize karşı sorumluluğumuzun gereğidir. Düşman ortaktır; mücadele de ortak olmalıdır.
KAVGA ETMEYECEĞİZ, YAPICI TAVIRLA DEVAM EDECEĞİZ
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sürecin başından bu yana salgınla mücadelede yapıcı tavrımızı sürdürüyoruz. Genel Başkanımız, Genel Merkezimiz, Meclis Grubumuz, belediyelerimiz ve teşkilatlarımız büyük bir gayretle sahada çalışıyorlar. Bilimin ve aklın ışığında atılan her adımı destekliyoruz, katkı veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Tedbirler öneriyoruz, önereceğiz. Gördüğümüz aksaklıklara, gecikmelere dikkat çekiyoruz, çekmeye de devam edeceğiz. Biz, kavga etmeden yapıcı tavrımızı sürdüreceğiz.
BÜYÜME HEDEFİNE SAYGI DUYUYORUZ… AMA TEK ŞARTLA
Ülkemizin önündeki en büyük risk, yönetimin krizi hafife almasıdır. Dünya Covıd-19 salgınının insanların; canına, işine, aşına oluşturduğu tehdide karşı tedbirler almak için seferber olmuştur. Uluslararası Para Fonu, Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 5 oranında daralacağını açıkladı yeni daha. Hazine ve Maliye Bakanı ise yüzde 5 büyüyeceğiz diyor. Biz yüzde 5 büyümeyi kabul ediyoruz. Bu hedefe saygı duyuyoruz ama bir şartla, sene sonunda yüzde 5 büyüme gerçekleşmezse, bırakın büyümeyi ekonomi daralırsa bunu söyleyen kişinin koltuğunu boşaltması gerekiyor. Müteahhit neyi taahhüt ettiğini bilir. Eğer müteahhit taahhüt ettiğini yerine getiremiyorsa o işi bırakır, koltuğu boşaltır. Evet, en iyisini isteyelim ama en kötüsüne de hazırlıklı olalım.
DİLİMİZDE TÜY BİTTİ, DİNLEMEDİLER
2013’ten beri söylemekten dilimizde tüy bitti: “Ekonominin tüm çapalarını kaldırıp atmayın, ekonomimizi fırtınalara karşı korunaksız bırakmayın” dedik, bu kadroları defalarca uyardık. Tek adam parti devleti rejimini inşa etmekle o kadar meşguldüler ki sesimizi duyuramadık, uyarılarımıza kulak tıkadılar. Merkez Bankası’ndaki kötü gün paralarını bile yiyip bitirdiler. Şimdi hiçbir koruma kalkanı olmadan, küresel bir tsunamiyi göğüslemeye hazırlanıyoruz. Zincir, en zayıf halkası kadar kuvvetlidir. 2019’da resmi işsiz sayımız 4,5 milyon, gerçek işsiz sayımız ise 8 milyona zaten ulaşmıştı. Güvenilir akademisyenler ve yine güvenilir iktisatçılar, bu yıl 2 ile 3 milyon kişinin işsizlere ilave olacağını tahmin ediyorlar. Resmi işsizlik oranının da yüzde 17 ile yüzde 25 aralığında değişeceğini tahmin eden çeşitli araştırmacılar var. Ülkemizde 9 milyon 692 bin yurttaşımız, hiçbir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı çalışıyor. Yine nüfusumuzun 55 milyonu, mutlak iş ve gelir güvencesine sahip değil.

ORMANDA YANGIN VAR
Güzel bir Afrika atasözü var: “Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa ormanda yangın var demektir.” Şu anda ülkemizin durumu tam da budur. Ülkemiz yanıyor! İnsanlarımız ızrar halinde. Sayın Genel Başkanımıza ve partimize yurdun dört köşesinden mektuplar yağıyor. Dertler o kadar çok ki… Ben bu mektuplardan çıkardığım bir takım notları izninizle paylaşmak istiyorum.
Meryem Hanım yazmış: “Küçük bir oğlum var. Kaygılanmaya başladım ne olacak? Kimse görmüyor mu bizi? Biz de bu vatanın evlatlarıyız. Bir yardım eli bekliyoruz. Kahvaltılık hiçbir şeyimiz kalmadı. Yakında olan yiyecekler de bitecek. Para desen o hiç yok. Zaten ne kiramızı ödeyebildik 2 aydır, ne faturalarımızı, ne özel ihtiyaçlarımızı alabildik. Anneyim, korkmaya başladım. Lütfen duyun bizi, artık yoruldum. Psikolojim bozuldu.
Yunus Bey şöyle yazıyor: “30 gündür evdeydim koronavirüs nedeniyle iş yerimiz kapatıldı. İnşaat işçisi olarak çalışıyorum. 12, 8 ve 2 yaşlarında üç tane kızım var. Devletin verdiği krediye başvurdum, “değerlendirme aşamasında” diyor. Çok zor durumdayım. Evim kira. Taksitler, fatura… şaşırdım kaldım vallahi… Bunalıma gireceğim. Çok zor durumdayım. 40 yaşıma kadar hiç bir yardım talebinde bulunmadım ama çok zordayım.”
Murat Bey yazıyor: “46 yaşındayım kronik kalp hastasıyım. İlaçlarımı şimdilik alabiliyorum. Raporu olmasına rağmen devlet hepsini ödemiyor. 3 çocuğum var. Oğlum dinlenme tesisinde çalışıyordu. Salgın yüzünden kapandı. İşten çıkardılar. Ben de çalışamıyorum. 2 tane de kızım var. Biri 17 diğeri 9 aylık. Ziraat Bankasına kredi için başvurdum ret verdiler. Kaymakamlığa sosyal yardım için başvurdum. Onlar da ret verdi. Maske için eczaneye gittim. Mesaj geldikten sonra maske yok eczanelerde. Allah aşkına yardım edin. Lütfen, son çarem sizsiniz.
Erhan Bey yazmış: “... Çeklerimiz yazılıyor, ticaretimiz bitecek ve her şeyimizi kaybedeceğiz. Cumhurbaşkanının bu konuda söylemleri var ama bizler dehşet içerisinde başımıza ne geleceğini bekliyoruz. Devlet bankaları çaresiz… Kredi veremiyorlar, hepsine yazdım şimdi arıyorlar ama onlar bile ümitsiz…”
MİLLET ÇARESİZ VE ÜMİTSİZ
İşte milletimizin ruh hali bu… Çaresizlik hissi ve ümitsizlik en kötü duygudur. Ekonomik sorunlar bir şekilde aşılır. Ama toplumun psikolojisindeki bozulmanın ve sosyal yapıdaki çözülmenin telafisi olmaz. Sosyal devlet işte bu günler için vardır. Sosyal devlet, kimsesizlerin kimsesidir. Bu devlet bugün sıkıntıdaki vatandaşlarının yanında olmayacaksa, ne zaman olacak? Salgınla mücadele amacıyla; kahvehanesinden, berberine, düğün salonundan, tiyatrosuna 144 bin 690 işletmenin kapısına kilit vuruldu. Berber, kuaför, güzellik salonlarında çalışan 540 bin çalışanımız şimdi evinde oturuyor. AVM’lerde çalışan 523 bin çalışanımız faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünüyor. Kahvehaneler kapandı, 259 bin kişi günlük yevmiyesini kaybetti. Okul ve yurt kantinlerinde 150 bin civarında emekçi işinden oldu. Bunlar ne yiyor ne içiyor? Az önce feryatlarını mektuplardan duydunuz.
AÇIĞA DEĞİL AÇLIĞA BAKACAKSINIZ
G-20 ekonomileri içinde, milli gelirine oranla yurttaşlarına en az destek veren ekonomilerden biriyiz. Devletin tüm imkân ve araçları bugün millet için kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? Bütçe açığı hedefi sene başında 139 milyar liraydı. Yani milli gelirin yüzde 3’ü kadardı. Bu yıl bütçe açığı 139 değil, 439 milyar lira olursa, milli gelirin yüzde 9’u kadar açık verilir. Aslında geçmişte bu büyüklükteki açıkları rahatlıkla finanse ettik. Küresel konjonktür böyle bir açığı izah etmek içinde uygun. 100 yılda bir görülen bir salgınla karşı karşıyayız. Kaldı ki böyle bir mali genişlemeyi, ülkemizin üretim ve büyüme potansiyelini tahkim eden, işçiyi ve işyerini koruyan, aynı zamanda çıkış stratejilerini de ortaya koyan, güçlü bir ekonomik programın parçası olarak tasarlarsanız, hiç bir sorun olmaz. Hep söylüyorum, yeni bir hikaye yazmak zorundayız. Çünkü her şey değişti. Millet açlıktan bunalırken, “açığa değil, açlığa bakacaksınız…” Millet açsa, salgının üstesinden gelmek için nasıl çalışmadan evde oturabilecek?
BORCA DESTEK DENMEZ, BUNA TİCARET DENİR
“İş bilenin, kılıç kuşananın” diye damat bakanın kayınpederi daha yeni bir söz söyledi. Ama açık söyleyeyim damat bakan ne işten haberdar, ne de milletten… Bir yandan kendisine yol göstermeye çalışanları suçluyor, diğer yandan “10 bin lira limitli temel ihtiyaç desteği tahsislerine başladık” diyerek, millete faizle verdiği borcu, destek gibi satmaya kalkıyor. Destek, karşılıksız olur Sayın Bakan. Faizle verilen kredinin adı ise “ticarettir”.
BUGÜN ERTELENEN YARIN NASIL ÖDENECEK
Kaldı ki millet faizle verdikleri bu borca da ulaşmakta zorlanıyor, ulaşamıyor. 10 bin lira kredi için başvuranların, çoğu reddediliyor. Kabul edilenlere de iki bin lirayla, üç bin lira kredi verilip gönderiliyor. Yani ağızlarına bir parmak bal çalınıyor. Sanayici ve esnafa verilen destek kredilerinde de durum farklı değil. Bankalar her zaman olduğu gibi ya tuzu kuru, riski az müşteriyi ya da yandaşı tercih ediyor. Para gerçek ihtiyaç sahibine gitmiyor. İnsanlar işinden oldu, işten çıkarmayı yasaklayan yasayı daha yeni geçirdiler. Ama bu yasayla rızasız ücretsiz izni getirdiler, çalışanı net asgari ücretin yarısı kadar bir paraya mahkum ettiler. Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, nasıl kira ödeyecek? Bir daha soruyorum. Tek taraflı ücretsiz izin düzenlemesiyle, işçinin lehine olan kısa çalışma ödeneğini uygulanamaz hale getirdiler. Kepenk kapatan esnafa, malını satamadığı için duran KOBİ’ye, sinek avlayan turizmciye, mazot, gübre, ilaç, tohum, yem almakta zorlanan çiftçiye doğru düzgün bir nakit desteği veremediler, esnafın ve firmaların devlete olan borçlarını ertelediler. Hem de faizle ertelediler. Oysa bunların işlerinin durması kendi hatalarından mı kaynaklanıyor? Bir kriz yaşıyoruz. Bugün borcu hem de faizle erteliyorlar, yarın ödeme vakti geldiğinde bu şirketler, bu insanlar bu borcun altından nasıl kalkacaklar hiç düşünmüyorlar? Tek bildikleri yeniden yapılandırma ve borca batırma. İnsanları yine bankaların insafına terk ediyorlar.

ELİN OĞLU BUNU YAPIYOR
Bakın diğer ülkelere İngilizlere, İskoçlara neler uyguluyorlar: Kapatılan işletmelerde, çalışanların maaşlarının yüzde 80’ini artık devlet karşılıyor. Devlet, küçük ve orta işletmelerin, son 3 yıllık net gelirlerine bakıyor, ona göre 3 aylık kazançlarının ne olacağını hesaplıyor, bu paranın yüzde 80'ini işletmelere karşılıksız ödüyor. Devlet, şirketlerin yıllık ödedikleri ticari emlak vergileri 18 bin sterline kadarsa bir kereliğine destek amaçlı bu şirketlere 10 bin sterlin veriyor, emlak vergileri 18 bin sterlin ile 51 bin sterlinin arasındaysa bu işletmelere de 25 bin sterlin hibe veriyor. Ayrıca, yıllık ticari emlak vergisi 51 bin sterlinin altında olan tüm küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri, 2020 yılında emlak vergisinden muaf tutuyor. Emlak vergisini ertelemiyor. Devlet orada kredi de veriyor; ama bankaların insafına bırakmadan veriyor. Onun için hükümetler bankalardan şikayet etmiyor, iktidarlar, muktedir olur, şikayet etmez. O ülkedeki hükümetler diyor ki tüm işletmeler yıllık cirolarının yüzde 25'ine kadar banka kredisi kullanma hakkına sahiptir. Yani ayrım yapmıyor, bankaların inisiyatifine bırakmıyor. Kredilerin de yüzde 80'ine hazine garantisi veririm diyor. Krediler aynı zamanda ilk 6 ayda geri ödemesiz olur, ilk bir yılda faizini ben karşılarım diyor. Oradaki de devlet, buradaki de devlet. Biz bunlara çalışıyoruz, dışarılarda neler uygulanıyor bakıyoruz. Acaba sarayın bunlardan haberi var mı?
KURBAĞANIN GÖZÜ PATLAMADAN KESENİN AĞZINI AÇIN
Yeter artık! Milletin aklıyla alay etmeyi bırakın. Yoksulu, maaş alamayan işçiyi, duran işletmeyi, tarlasına giremeyen çiftçiyi; alacaklarını hem de faizle erteleyerek, vergisini, kredisini yeniden yapılandırarak ya da ilave destek kredisi vererek yaşatmanız mümkün değildir. Milleti daha fazla borca batırmayın. Diğer ülkelerin yaptığını yapın. Kesenin ağzını, kurbağanın gözü patlamadan açın. Salgınla mücadele çerçevesinde kapatılan işyerlerinde, lokantada, kahvede, berberde, tiyatro ve düğün salonlarında çalışanların, maaşlarını karşılayın. Maaşların büyük kısmını asgari ücret kadar karşılıksız nakit desteği vererek karşılayın. Bunun 3 aylık maliyeti kabaca 10 milyar Türk Lirası eder. Bunun kaynağı bütçede var. Sadece bu yıl köprü geçiş garantileri için yandaş müteahhitlere söz verilen para 8 milyar liradır. Birde bu köprülerden ekonomik durgunluk nedeniyle geçilmeyeceğini hesap ederseniz yollardan bu çok daha yukarılara gidecektir.
SORDUK YANIT BEKLİYORUZ
Birde şu var, “beş kuruş para vermeden” yapıldığı söylenen Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprüleri için; 2019’a ait geçiş garantileri kapsamında, Nisan ayında 2 milyar 720 milyon TL ödenmesi gerekiyordu. Geçen hafta sordum. Bu ödeme yapıldı mı, yapılmadı mı? Cevap yok. Yoksa topladığınız yardımlar bunlara mı gitti? Bu sorulara hala cevap bekliyorum. Kepenk kapatan esnafa, KOBİ’ye; yitirdiği cirosunun bir kısmını hibe olarak verin. Kepenk kapatan esnafın devlete olan kirasını ve vergisini ertelemek yetmez. Özetle ihtiyaç sahibine yardım, çalışana maaş desteği, esnafa, KOBİ’ye, çiftçiye mahrum kaldığı geliri sermaye olarak verin. KOBİ’lere verilecek kredinin şartlarını, bankaların insafına bırakmayın. Uygun anapara ve faiz ödeme imkanlarıyla ihtiyaç duyan tüm işletmelere kredi tahsis edin. Bunları da yapamıyorsanız tez elden çekin gidin.
KRİZİ KENDİLERİ İÇİN FIRSATA ÇEVİRİYORLAR
Krizi, millet için fırsata çevireceklerini söyleyenler, şimdi bu krizi kendileri için fırsata çevirmekle meşguller. Salgınla mücadele edeceğiz dediler, gece yarısı Meclis’te yandaş şirket kurtaracak düzenlemeler getirdiler. Varlık Fonu dediler, milletin elde kalan son gümüşlerini rehin verdikleri, dolarla, avroyla borçlandıkları bu fonu şimdi stratejik firmaları kurtarmak için kullanacaklarmış. Bunların “stratejik” dediği yandaş müteahhit… İstanbul Finans Merkezi inşaatında kurtarılan “stratejik şirketlerin” kim olduğunu hep beraber gördük… Her işi sen, ben, bizim oğlan mantığıyla yapıyorlar. 18 yıldır doymadılar. Bu mübarek günde, Allah tez elden gözlerini doyursun.
SARAY, KENDİ YAZMADIĞI HABER OKUNMASIN İSTİYOR
Milletimiz hem bilmediğimiz bir virüsün hem de güç zehirlenmesine yakalanmış bir iktidarın tehdidi altında. Yandaş kurtarmaya dönük düzenlemelerin yanında, infaz yasası ve YÖK yasasında yapılan son değişiklikler, millet can derdindeyken otokrat yönetimin, krizi, daha da otoriterleşmek için fırsat bildiğini ortaya koyuyor. Fikir hürriyeti, halkın haber alma ve farklı sesleri duyma hakkı bu sıkıntılı günlerde gasp ediliyor. FOX TV Ana Haber Bültenine 3 gün yayın yasağı getirilmesi, hubris hastalığına yakalanmış sarayın, farklı düşüncelerden ne kadar nefret ettiğini, bunları nasıl duymak istemediğini açık seçik ortaya koyuyor. Saray; müellifinin kendisi olmadığı haberlerin okunmasından ve birilerinin “kral çıplak” demesinden çok rahatsız. Anlaşılan saray, kontrol edemediği yerel basının da susmasını istiyor. Ağırlaşan ekonomik kriz yerel basını perişan ediyor. Girdi maliyetleri sıçrıyor. Aileleriyle sayıları onbinleri aşan basın emekçilerimizin feryadını duyan yok.
MİLLETİN TOKADINI HAZMEDEMEYEN MIZIKÇILAR
Diğer taraftan, salgın sürecinde hemşerilerine yardım için canla başla çalışan, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarımız hakkında soruşturma açılmış. Sarayda hiç mi aklı başında, izan sahibi insan kalmadı. Belli ki bu işi, hala seçimde milletten yediği tokadı sindiremeyen mızıkçı kafalar yönetiyor. Vatandaş ızrar halindeyken, yardım yapanı engellemek, bundan siyasi rant devşirmeye kalkmak nasıl bir zihniyetin işidir. Bu artık zurnanın zırt dediği yerdir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bizim belediyelerimiz milletimizin bu sıkıntılı günlerinde, tüm imkanlarıyla hemşerilerine destek olmaya devam edeceklerdir.
İSTİKAMETİ MİLLET OLANIN PUSULASI ŞAŞMAZ
Biz istikameti millet olanın pusulası şaşmaz diyoruz, onlar muhalif ses duymamak hesap vermemek için Gazi Meclis’i tatile sokuyorlar… Şu zor günlerde saray, millet iradesinin tecelligahı olan meclisimizi, hem de 100. kuruluş yıl dönümünde, 45 gün tatil yapmaya zorluyor. Oysa meclise şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz. Meclisimiz salgına karşı azami tedbirleri alarak çalışıyor. Bırakın meclisimiz çalışmaya devam etsin. Milletin dertlerini, sorunlarını dert edinsin. Milletimizin, derdine derman olacak yasaları çıkarsın. Kurt kışı geçirirmiş, ama yediği ayazı da unutmazmış… Elbet, bugünler de geçecek. Milletimiz sabretsin. Seçim sandığının önüne gelmesini beklesin. Seçim sandığı geldiğinde de beceriksizler nedeniyle geçirdiği kış ve yediği ayazı hatırlasın.
KORONA HAFTA İÇİ TATİL YAPMIYOR
Sözlerimin sonuna gelirken bazı gerçeklerin altını bir kere daha çizmek istiyorum. Sağlık cephesinde de kesin, katı ve yaygın tedbirlere ihtiyacımız devam ediyor. Salgında yaşamını yitiren yurttaşlarımızın sayısı 1.643’e çıktı. Biz tüm kayıplarımıza Allahtan rahmet, sevenlerine sabır, hastalarımıza ise bir kez daha acil şifa diliyoruz. Bu hafta sonunda da sokağa çıkmayacağız. Erdoğan, bu defa İçişleri Bakanını devre dışı bırakarak, 5 gün öncesinden tedbiri kendisi açıkladı. Hatadan ders alınması elbette iyidir. Vatandaşa ekmeğini, suyunu almak, yerel yönetimlere hizmetlerini planlamak, fabrikalara üretimlerini programlamak için zaman tanındı. Bu tedbir doğrudur, ancak yeterli değildir. Kovid-19, hafta içi tatil yapıp, hafta sonu mesaiye çıkmıyor. Genel bir karantina, hem insanlarımızın yaşamını korumak, hem ekonomimizin içine düştüğü badireden en az hasarla çıkmasını sağlamak için en etkili silahtır.
EKONOMİ İÇİN VATANDAŞ ÖLEBİLİR Mİ DİYORSUNUZ?
Ama bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı Sözcüsü televizyona çıkıyor: Ülke genelinde sokağa çıkma yasağı uygulanmamasına ilişkin “bunun ekonomiye maliyeti çok ağır olurdu” diyor. Yani ne demek istiyorsunuz? “Ekonomi için vatandaşlarımız ölebilir” mi demek istiyorsunuz? Yani batırdığınız ekonomiye insanlarımızı feda mı edeceksiniz? Şunu bilin, karantina kararında gecikilen her günün, ekonomimize maliyeti çok daha ağır olacaktır. Bunu ben söylemiyorum, bunu saygın iktisatçılarımızın çalışmaları gösteriyor. Hatırlatmak isteriz: Bad-el harab-ül Basra… Yani Basra yıkıldıktan sonra... İktidarı uyarıyoruz: Kesin tedbir için Basra’nın harap olmasını beklemeyin. Ortak aklın dediğini yapın. Atalarımız boşa dememiş: “Bin biliyorsan, bir bilene danış” diye.
EMEK VEREN HERKESE ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ
Yurttaşlarımıza bir kez daha seslenmek istiyoruz. Hafta sonunda sokağa çıkmayacağız. Vatandaşlarımıza sokağa çıkmama konusunda gösterecekleri hassasiyet için şimdiden teşekkür ediyoruz. Ayrıca, herkes evdeyken dışarıda görev yapan tüm kamu görevlilerine, sağlıkçılarımıza, polislerimize, jandarmalarımıza, bekçilerimize, belediye zabıtalarımıza ve belediye çalışanlarımıza, fırıncı esnafımıza, basın mensuplarına… Bu sürece emek verecek herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Yine son olarak, kimse endişe etmesin diyoruz, belediyelerimiz, geçtiğimiz hafta sonu olduğu gibi bu hafta sonu da vatandaşlarımızın yanında olmaya devam edeceklerdir.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi soru varsa alayım.
Soru- Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan sahra hastanesiyle ilgili tartışmalar sürüyor. Son olarak da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ta konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Parti olarak sizin bu konuyla ilgili görüşünüz, duruşunuz ve söyleyecekleriniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Bu konuyla ilgili yapılan eleştirilere bakıyorum bu eleştirileri yapanlar sahra hastanesi nedir bilmiyorlar. Çok açık ifade edeyim, sonuç itibariyle orada bir kriz halinde kullanılabilecek bir alan hızla hastaneye dönüştürülmek üzere Büyükşehir Belediyemiz tarafından hazırlanmış. Nitekim Büyükşehir Belediye Başkanımızda bununla ilgili açıklamayı önümüzdeki hafta yapacaktır. Bu nedenle de şunu söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin sahra hastanesi hazırlıklarına kafayı takacaklarına bu dönemde milletimizin yanında olsunlar.
Teşekkür ediyorum.