25.04.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN CHP EKONOMİ MASASI ÜYELERİYLE BİRLİKTE DÜZENLEDİĞİ BASIN TOPLANTISI

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN CHP EKONOMİ MASASI ÜYELERİYLE BİRLİKTE DÜZENLEDİĞİ BASIN TOPLANTISI
25 Nisan 2019
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde, CHP Ekonomi Masası Üyeleriyle birlikte yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün CHP Ekonomi Masası olarak karşınızdayız. Sözlerime başlarken önce İzmir’de bir askeri eğitim sırasında bir patlama olmuş, bir askerimiz şehit. Şehidimize Allah’tan rahmet, ulusumuza ve kederli ailesine de başsağlığı diliyoruz. Yine bugün bir elim olay sonucunda Gaziantep Oğuzeli İlçe Başkanımız İlhan Keskinsoy’u kaybettik. Orada da kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN DERİN EKONOMİK KRİZİ
Cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizini yaşıyoruz. Bulunduğumuz yerde “en kötüsü geride kaldı” deme imkanı da yok.  Hukuk devletini zayıflatan, kuvvetler ayrılığını bitiren, toplumda kutuplaşmayı artıran, sağlıklı bir dış politika yürütemeyen mevcut iktidar, ekonomimizi krize sokmuştur.
EKONOMİDE KALICI TOPARLANMA İÇİN BELİRSİZLİK ORTADAN KALDIRILMALI
Krizin başladığı geçtiğimiz yılın Ağustos ayında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak uyarılarımızı yapmıştık. Muhalefet partisi olmamıza rağmen iktidara 13 maddelik bir krizden çıkış reçetesini sunmuştuk. Ancak iktidar yaklaşan mahalli idare seçimlerini de düşünerek; kapsamlı, ciddi, elle tutulur bir programı ve tedbir paketini ortaya koyamadı. Tersine, sorunlar halının altına süpürüldü. Krizin sebepleriyle uğraşmak yerine, zabıta önlemleriyle krizin üstesinden gelinmeye çalışıldı. Kamu mali dengelerinin bozulması pahasına bir defalık gelirler kullanılarak sürekli harcamalar, yani birkaç yıl üst üste devam edecek olan harcamalar seçim için hızla arttırıldı. Bu imkânların bir defa daha kullanılması mümkün değil.  Mesela Merkez Bankası karının Nisan Mayıs aylarında alınacakken öne çekilmesiyle birlikte bir daha artık Merkez Bankası karı bu yıl için yok. Dolayısıyla ekonomiye verilen bu mali etkiyi sürdürebilmemiz de mümkün değil. Ama bu mali etkiyle birlikte Şubat Mart aylarında bu aşağı doğru gidişte, ekonomik faaliyetin aşağı doğru gidişinde bir yavaşlama görülmüştü. Bunun kalıcı bir toparlanmaya yani bundan sonrada devam edecek olan bir toparlanmaya dönüşebilmesi için, ülkede belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor. Ekonomide beklentileri düzeltecek bir programın, güven veren kadrolar eliyle yürürlüğe sokulması gerekiyor. 
YSK’YA BASKILAR EKONOMİK UFKU KARARTIYOR
31 Mart mahalli idare seçimlerine giderken iktidar, demokrasi tarihimizde daha önce hiç yaşanmamış sertlikte bir kampanya yürüttü. Millet kutuplaştırıldı, ekonomik sorunların üstü örtülmeye çalışıldı. Milletimiz, bu stratejiye kanmadı. Sandıkta cevabını verdi, iktidarı uyardı bu böyle gitmez diye. Ancak bu uyarıyı anlayamayan iktidar, sandık sonuçlarının ardından en hafif tabiriyle mızıkçılık ve oyunbozanlığa başladı. Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan baskılar siyasi atmosferi kirletmeye ve ekonomik ufku karartmaya devam ediyor. Seçimlerin üzerinden 25 gün geçmesine, seçmenler iradesini ortaya koyup sözlerini söylemesine rağmen, Türkiye seçim atmosferinden hala kurtulamadı. Oysa milletin sözü üstüne başka bir sözü kabul etmek demokrasilerde mümkün değil.
TÜRKİYE EKONOMİK KRİZ VE SOSYAL GERGİNLİK KISIR DÖMNGÜSÜNDE
Diğer taraftan, bu ülkenin kurucu partisinin Genel Başkanına yönelik organize şiddet, toplumsal fay hatlarındaki gerginliğin ulaştığı ürkütücü seviyeyi göstermektedir. Bu, ekonomik krizi daha da derinleştirirken, ağırlaşan ekonomik kriz dönüp sosyal gerginliği artırmaktadır. Yani Türkiye bir kısır döngünün içinde bocalayıp durmaktadır. Ana muhalefet partisi liderine yönelik planlı linç girişimini durdurmayan, hatta bu şiddeti makul ve mazur göstermeye çalışan iktidar unutmasın ki, Türkiye’de yatırım yapacak yatırımcıların can ve mal güvenliklerinin sağlanamayacağına dönük algılarını daha da güçlendirmektedir. Bu hukuk devletini gerçekten tahrip etmektedir.
EKONOMİDE ALARM ZİLLERİ TÜM GÜCÜYLE ÇALIYOR
Türkiye’nin iç kırılganlıkları ekonomideki belirsizliği her geçen gün artırırken, sınırlarımızın hemen yanı başındaki jeostratejik gelişmeler de belirsizliklere ilave katkılarda bulunmaktadır. Uluslararası petrol fiyatları, İran ambargosu muafiyetlerinin sona erecek olması nedeniyle hızla artmaktadır. Gerek uluslararası petrol fiyatlarındaki bu artış, gerekse ülkemizin muafiyetten faydalanmasının sona erecek olması nedeniyle, ekonomimiz önemli ölçüde etkilenecektir. Diğer taraftan, S-400 alımı ve bu nedenle muhatap olabileceğimiz Rusya’dan mal alanlara ilişkin ABD ambargosu, bu süreç iyi yönetilemezse ekonomimiz için ilave bir risk unsurudur. Krizle boğuşan Türkiye, ilave riskleri artık taşıyamaz hale gelmiştir. Ekonomide alarm zilleri tüm gücüyle çalmaktadır.
EKONOMİDE ARJANTİN’DEN BİLE HIZLI DARALACAĞIZ
Mevcut ekonomik veriler ve beklentiler maalesef umut vermekten uzaktır. Henüz daha yılın üçte biri bitmeden, 2019 için öngörülen resmi ekonomik hedeflerin gerçekleşme olasılığı kalmamıştır. Nitekim, uluslararası kuruluşlar, 2019 yılında ülkemizin büyüme hızlarını sürekli aşağıya doğru çekmektedirler. En son Uluslararası Para Fonu, 2019’da ekonomimizin yüzde 2,5 daralacağını öngörmüştür. Dünya yüzde 3,5 büyürken Türkiye yüzde 2,5 daralacaktır. Bu Dünya’dan kopmaya başladığımızı, ayrıştığımızı büyüme bakımından ayrıştığımızı ve yarışta geride kalmakta olduğumuzu göstermektedir. Bu yıl G-20 ekonomileri içinde Arjantin ile beraber daralma öngörülen 2. ülke Türkiye’dir. Bu arada Türkiye için öngörülen daralma hızı Arjantin’den daha yüksektir.
İŞSİZ SAYIMIZ 95 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN FAZLA
Ekonominin yavaşlamasına karşın hayat pahalılığı yüksek seviyelerde çakılıp kalmıştır. Enflasyon milletin satın alma gücünü eriten, fakir, fukarayı ezen dünyanın en adaletsiz vergisidir. 2018’de yüzde 20’yi aşan enflasyonun, 2019’u yüzde 20’lere yakın bir seviyede kapatma olasılığı giderek artmaktadır. Ülkemiz, bu rakamlarla dünyada enflasyonu en yüksek 10 ekonomiden biridir. Ekonomik yavaşlamayla birlikte hayat pahalılığının da artması, slampflasyon denen yeni bir sürece girdiğimizi ortaya koymaktadır. Ekonomik krizin henüz başında olmamıza rağmen, işsizlik rakamları rekor kırmakta, ürkütücü seviyelere ulaşmaktadır. Geniş tanımıyla işsizlik sayısı 8 milyon 344 bin kişiye ulaşmıştır. 8 Milyon 344 bin kişi, dünyadaki 95 ülkenin nüfusundan daha fazladır. Gençler arasında işsizlik yüzde 26,7 ile tüm zamanların rekorunu kırmıştır. Yani her iş arayan dört gençten biri işsizdir.
KAMU BANKALARINA KONAN KAĞITLARIN BEDELİNİ HEP BİRLİKTE ÖDEYECEĞİZ
Aileler ve reel sektör ağır borç yükü altındadırlar. İktidar, bu sorunu borcu borçla çevirerek çözmek yönünde bir yaklaşım içindedir. Bunun için de bankacılık sistemindeki kredi kanalları, kamu bankaları ve Kredi Garanti Fonu’yla açık tutulmaya çalışılmaktadır. Kamu bankalarının yandaşlara aktarılan kaynaklar nedeniyle bozulan bilançoları ise finansal mühendislik oyunlarıyla makyajlanmaktadır. Hazine’nin kamu bankalarına aktaracağı 28 milyar TL’lik borçlanma kağıtlarının bedeli, önümüzdeki dönemde hepimiz tarafından ödenecektir. Yani bizlerin, sizlerin, vatandaşlarımızın vermiş olduğu vergilerle ödenecektir. Tüm bunlara rağmen Nisan ayında bankaların kredi verme iştahının yeniden kaybolmaya başladığı dikkati çekiyor.
TÜRKİYE’NİN KAYBEDECEK VAKTİ YOK
Ekonomi yavaşlarken, dış finansman ihtiyacı hala çok yüksek seviyelerde. Bu yıl çevirmemiz gereken borç miktarı 177 milyar dolar. Toplam dış finansman ihtiyacımız ise 200 milyar dolar civarında olacaktır. Buna karşın rezervlerimizin düzeyi düşüktür. 22 Nisan 2019 tarihi itibariyle bizim hesaplarımıza göre net rezervlerin düzeyi 23,7 milyar dolar seviyesindedir. Ancak bundan daha da önemlisi, net rezervlerin gerçek düzeyi konusunda endişeler vardır. Rezervlere yönelik bu spekülasyonların, Merkez Bankası tarafından yeterince açıklıkla yanıtlanmaması döviz kuru üzerindeki baskıları daha da artırmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’nin daha fazla kaybedecek zamanı kalmamıştır.
İKTİDARA 6 MADDELİK ÖNERİ PAKETİ
Bizler, ömrü ekonomi yönetimlerinde, akademi dünyasında ve iş çevrelerinde geçmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan milletvekilleri olarak, milletin vekilleri olarak iktidarı bir kez daha uyarmayı ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmayı sorumlu siyaset anlayışımızın bir gereği olarak görüyoruz. Bu çerçevede sorunları çözmenin ilk koşulunun sorunun doğru teşhisinden geçtiğini ifade etmek isteriz. Türkiye’de bugün çok derin bir güven bunalımı vardır. Bu bunalım aşılmadan ekonomide beklentileri hızla olumluya çevirmek de mümkün gözükmemektedir.
Bu çerçevede;
1. Siyasi atmosferi zehirleyen, belirsizlikleri artıran, hukuka baskı uygulayan dil ve anlayış derhal terk edilmelidir. Türkiye bir an önce seçim atmosferinden çıkmalıdır.
2. Ekonominin yönetimi, daha fazla vakit yitirilmeden, ehil ellere emanet edilmelidir. Dağıtılan kurumsal yapı yeniden derlenip, toparlanmalıdır. Türkiye bir aile şirketi değildir. Türk ekonomisi dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biridir ve bu ciddiyetle de yönetilmesi gerekir.
3. Şeffaflık ve hesap verme dedikodu ve spekülasyonların panzehridir. Başta Merkez Bankası net rezervleri olmak üzere ekonomik veriler üzerindeki kuşku bulutları derhal dağıtılmalıdır. Rezervlerimizi tahkim etmek için çalışmalara derhal başlanılmalıdır.
4. Piyasa dışı müdahaleler ve arka kapı politikalarıyla ekonominin yönetilemeyeceği artık anlaşılmalıdır. Piyasalarla kavga etmek ve emir vermek yerine, piyasaları ikna etmeye çalışılmalıdır.
5. Piyasaları ikna etmenin en iyi yolu, sorunları doğru teşhis eden, güven veren, çözümleri tutarlı, atılacak somut adımları takvime bağlanmış bir ekonomik programın uygulamaya konulması suretiyle olacaktır.
6. Bu programı tasarlarken tüm sosyal kesimlerin görüşü alınmalı, yükün en adil şekilde paylaşımını sağlayacak mekanizmalar mutlaka oluşturulmalıdır. Tüm sosyal kesimleri ikna etmeyen bir programın başarı şansı yoktur. Bizim geçmiş tecrübelerimiz bize bunu gösteriyor. Bu çerçevede, Ekonomik ve Sosyal Konsey derhal toplanmalıdır. Gerekli yasal düzenlemelerin hızlı ve etkin bir şekilde yapılması için TBMM bünyesindeki komisyonlardan etkin bir şekilde yararlanılmalıdır.
Yine özellikle iç talepteki daralmanın belirginleştiği bir dönemde dış talebin ekonomiyi dengeleyici rolü daha da önem kazanmaktadır. Türkiye’nin mevcut ve potansiyel dış pazarlara erişimini kolaylaştıracak ekonomi diplomasisine ağırlık verilmelidir.
TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİDİR
Başlangıçta bu doğru adımlar atılabilirse ekonomideki yangın kontrol altına alınabilir, kara bulutlar dağıtılabilir. Bunun hemen ardından Türkiye’yi üretim ekonomisine dönüştürecek, küresel değer zincirinde üst halkalara çıkmamızı sağlayacak, uzun vadeli hedeflerimizi gerçekleştirebilecek strateji ve dönüşümlere odaklanmamız gerekmektedir. Türkiye’nin gerçek gündemi ekonomidir. Milletin aşıdır, işidir, boş tenceredir. Boş tencereyi doldurmaktır. Bu iktidarı artık kibri ve mızıkçılığı bırakmaya, sorumlu davranmaya, demokratik süreçleri işleterek ülkenin normalleşmesi için gerekli adımları atmaya ve milletin asıl gündemine odaklanmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ediyoruz, sorularınız ekonomiyle ilgili varsa alalım.
Soru: Faiz oranları sabit tutuldu, bunu değerlendirir misiniz?
Faik ÖZTRAK – Demek ki şu andaki mevcut durumda fiyat hareketlerini ve ekonomideki gidişatı yeterli görüyor ki değiştirmedi. Ama şunu hatırlatayım, bizim Merkez Bankamızın politika faizleri Dünya’da ki en yüksek 3 veya 4 politika faizinden biri zaten. Yani ekonomide yapılan hataların ciddi bir maliyeti var.
Soru: Efendim daha önce de 13 maddelik önerinizi açıklamıştınız. Sonrasında da sık sık iktidarı bunları dikkate almamakla eleştirmiştiniz. Şimdi açıkladığınız önerileri ayrıca paylaşacak mısınız? Ve bu sefer dikkate alınıp alınmayacağı konusunda ne dersiniz?
Faik ÖZTRAK – Bu, Daha önce açıkladığımız 13 maddelik öneri paketi ortadan katkı demek değil zaten buraya baktığınız zaman o 13 maddelik öneri paketinin içinde o paketle örtüşen bir sürü madde var. Biz bunları öneriyoruz. Ve bunları geçmişteki tecrübelerimize, geçmişte ekonomi bürokrasisinde, hükümetlerde yaşamış olduğumuz ekonomik krizlerden aldığımız derslere bakarak söylüyoruz. Faydalanırlar, faydalanırlar. Ama faydalanmadıkları zaman işin nereye doğru gitmekte olduğunu bugün geldiğimiz noktada görüyoruz.
Bakın bugün dolar geldi yine 6 liraya dayandı. Yine ikincil piyasadaki kamu kağıtlarının faizlerine baktığınız zaman onlar da yüzde 20’ler civarında, belli vadelerde. Bunların hepsinin bir maliyeti var.
İşadamlarıyla konuştuğunuz zaman, “önümüzü göremiyoruz” diyorlar. Çiftçiyle konuştuğunuz zaman, ekim gübresi atamadığını söylüyor. Maliyetler nedeniyle ilaç atmakta zorlandığını söylüyor.
Vatandaşla konuştuğunuz zaman geceleri yastığa başını koyduğunda evinin tapusunu, arabasının ruhsatını, bankalara kaptırmanın kabusunu gördüğünü söylüyor.
Yine baktığınız zaman ülkenin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası, dolarla hesaplandığı zaman, bugün 2013’lerin, yani bundan 4-5 sene öncesinin altında. Türkiye patinaj yapıyor, bırakın patinajı, araba geri geri kaymaya başladı. Bu, sosyal huzursuzluğu artırıyor. Bunun üstüne siz bir de kutuplaşmayı artırdığınız zaman bu kendi kendini besleyen bir kısır döngüye dönüşüp milletimizin, ülkenin ufkunu karartıyor.
Soru: Sabah TÜSİAD Başkanı’nın bir ziyareti oldu Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na. Tabi saldırıya ilişkindi ama ekonomide gündeme geldi diye biliyoruz. Bir değerlendirme yapabilir misiniz? Onların ekonomiyle şuanda görüşleri nedir?
Faik ÖZTRAK – Şimdi, tabi onlar kendi görüşlerini kendileri açıklarlar. Ama sabahki ziyaret dediğiniz gibi ağırlıklı olarak bu yaşanan müessif hadiseyle ilgiliydi. Organize şiddet hareketiyle, linç girişimiyle ilgiliydi. O nedenle geçmiş olsun demeye gelmiş TÜSİAD Başkanı ve yanındaki heyet, yönetim kurulu. Bizim ekonomiyle ilgili görüşlerimizi Sayın Genel Başkanımız kendilerine anlattı. Çok kırılgan bir süreçten geçtiğimizi ve bu kırılgan süreçten geçerken bunca müessif hadiseyi yaşamamıza rağmen ekonomide ve diğer alanlarda belirsizliği arttıracak bir takım söylemlerin içine girmediğini, mümkün olduğu kadar yapıcı davranmaya çalıştığını onlara da ifade etti.
Soru: Efendim, icracı bakanlıklarla ekonomi üretimiyle ilgili bir revizyon bekliyor musunuz siz? Seçimden sonra olacak deniyordu, Sayın Albayrak aydan aya, “Mart Şubat’tan iyi olacak” gibi açıklama yapmıştı. Sonra Amerika’ya gitti. Bunun öncesinde paket de açıklandı. Fakat bunun etkisi ne anlamda görüldü onu yorumunu sizden rica ediyorum.
Faik ÖZTRAK – Şimdi açıkçası açıklanan paketin hiçbir etkisi olmadı. Çünkü bizim burada önemle altını çizdiğimiz hususlar şunlar. Bir, bu paketin etki yapacağı, toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınmadan bir uzlaşma sağlanmadan açıklanan bir paketti.
İki, gerçekten çok büyütülmüş, çok hararetlendirilmiş bir seçim ortamında açıklandığı için kimse o paketi duymadı.
Üçüncüsü, paket denilen, zamanlaması iyi yapılmış adımlardan, yani eylemlerden oluşan bir paket değil. Bir takım niyetler var, o niyetler şu tarihte yapılacaktır, bu tarihte yapılacaktır, niyetle olmaz bu iş.
Bir tek bir olay hatırlatayım, Türkiye güçlü ekonomiye geçiş programını yaparken hatırlayın, her gün bir yasa çıkarmıştı. Niye? Çünkü beklentileri kırmak lazım. Söylüyoruz, şu anda bu iktidara ekonomi politikaları konusunda güven yok. Bu güveni sağlayacak bir takım adımların atılması lazım. Bu adımlarında yani net, açık seçik adımlar olması lazım. Ama bu adımlar da ortada yok. Aksine bambaşka şeylerle uğraşılıyor.
Türkiye’nin gündemi boş tencere olmalı, nasıl dolduracağız ona bakmalıyız. Türkiye’nin gündemi artık ekilmeyen, gübre atılamayan topraklarda yeniden üretimi nasıl yapabiliriz buna bakmak olmalıdır. Türkiye’nin gündemi süt üretmek üzere beslenen ineklerin kesime verilmemesi olmalı. Türkiye’nin gündemi siftah etmeden dükkanını kapatan esnafın tekrar siftah eder hale nasıl getirileceği olmalı. Fabrikaların yeniden nasıl çalıştırılacağı olmalı. Ama biz bambaşka şeylerle uğraşıyoruz.
8 milyon 300 bin işsizimiz var. Genç işsizlerimizin oranı yüzde 26. Yani iş arayan gencimizin dörtte biri iş bulamıyor. Gencecik, yetiştirilmiş, ciddi masraf yaptığımız insanlarımız başka ülkelere iş yapmak üzere gidiyorlar. Bu ülke insani sermayesini yitiriyor. Bakın bunlar hep kalıcı hasarlardır. Bir sonraki dönemde ekonomiyi toparlamaya çalıştığınızda bunların yokluğunu hissedersiniz.
Bu nedenle de güveni artıracak her şeyi yapmaları lazım, bunların başında da biraz önce söyledim, adeta bir aile şirketi görüntüsünü veren sarayın bakanlar kurulunun bence bir elden geçirilmesi lazım diye düşünüyorum.
Çok teşekkürler arkadaşlar.