13.05.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (13 MAYIS 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(13 MAYIS 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK toplantısı sürerken parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


MYK toplantımız sürüyor. Bugün Kurulumuzun gündeminde iki tane önemli konu vardı. Bir tanesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gasp edilen mazbatası ve 23 Haziran seçimiyle ilgili değerlendirmeler. İkincisi de ekonomik krizin ve süren seçim belirsizliğinin vatandaşlarımıza çıkartmış olduğu fatura. İzin verirseniz sözlerime, hafta sonunda Tunceli’de hain terör örgütüyle mücadelede şehit olan Mehmetçiğimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine başsağlığı, milletimize de sabır dileyerek başlamak istiyorum. Bu saldırıların önlenmesini ve teröre gereken cevabın verilmesini her zaman olduğu gibi iktidardan mutlaka bekliyoruz.
SALDIRGANLARIN SERBEST BIRAKILMASI HİMAYE EDİLDİKLERİNİ GÖSTERİYOR
Türkiye seçim atmosferinden bir türlü kurtulamazken, terörün zembereği yeniden boşalmaya başladı. Adeta karanlık bir el düğmeye bastı ve ardı ardına gelmeye başlayan şehit haberleriyle acıya boğuluyoruz. Bu yetmezmiş gibi ülkemizde bir süredir bir merkezden planlanarak yönetildiğini düşündüğümüz, mevcut iktidara muhalefet edenleri susturmaya yönelik bir linç kampanyasının başladığı da dikkati çekiyor. Sayın Meral Akşener’in evinin önüne gece yarısı bir takım kendini bilmezlerin yığılması; Sayın Genel Başkanımız mülki ve askerî erkânın katıldığı bir şehit cenazesinde, ülkenin başkentinde linç edilmek istenmesi; yine birkaç gün önce bu ülkenin başkentinde muhalif kimliğiyle bilinen bir yazara, Sayın Yavuz Selim Demirağ’a, evinin önünde sopalı bir güruh tarafından linç girişiminde bulunulması, acımasızca kendisinin darp edilmesi… Burada hepinizin huzurunda Sayın Demirağ’a yönelik bu alçakça saldırıyı bir kez daha lanetliyoruz. Sayın Genel Başkanımıza saldıranların serbest bırakıldığı gibi Sayın Demirağ’a saldıranların da kısa bir sürede serbest bırakılmasını bir kenara not ettik. Kısa sürede serbest bırakılmaları, bu saldırganların himaye edildiğini de açıkça gösteriyor. Yine Tekirdağ’da da benim memleketim olan Tekirdağ’da Süleymanpaşa’da bir linç girişimi var ve darp girişimi var. Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına bağış yaptığını açıklayan genç bir kadın dün sabah bıçaklanıyor.
MEMLEKETTE LİNÇ SIRADANLAŞIRKEN İÇİŞLERİ BAKANI GEZİP DURUYOR
Memlekette linç sıradanlaşırken, AK Parti’nin Genel Başkanı tarafından atanan, ülkenin güvenliğinin emanet edildiği İçişleri Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimleri için oradan oraya gezip duruyor ve kutuplaştırıcı söylemine de devam ediyor. Yine aynı İçişleri Bakanı seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının gaspıyla ilgili olarak bu olaya kılıf dikmeye çalışıyor. Memleketin başkentinin sokakları ise sahipsiz… Nedense, yeri ve zamanı gelince bu ülkenin başkentinde devlet birden bire ortadan yok oluveriyor.
SALDIRILARIN SENARYOSU TEK ADRESTE YAZILMIŞ
Bu saldırıların senaryosunun tek bir adreste yazıldığına şüphemiz yoktur. Muhalefete gözdağı vermeye yönelik bu saldırılara pabuç bırakmayacağımızı da burada bir kere daha açıklamak istiyorum. Terörü ve şiddeti siyasi menfaatleri için araç olarak görenleri ve kullananları bir kez daha lanetliyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar biz yılmadan demokratik mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkeye hak ettiği huzuru, kardeşliği ve bereketi getirmek için var gücümüzle çalışacağız.
NE GEREKÇE YAZSALAR MAZBATA GASBINA KILIF BULAMAZLAR
İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının gasp edildiği 6 Mayıs sandık darbesinin üzerinden tam bir hafta geçti. Ama bu darbeye aracı olanlar daha hala gerekçeli kararlarını yazamadılar. YSK’nın 7 üyesi başka mahfillerde hazırlanan ve bir kısmı da kamuoyuna açıklanan gerekçeleri, yani itirazın kabulü ve seçim iptali gerekçelerini kaleme alma işini yavaştan alıyorlar. YSK, iktidardaki darbe mahfillerine yeni senaryolar yazabilmeleri için zaman ve zemin kazandırmaya çalıştığı anlaşılıyor. Ekrem İmamoğlu’nun gasbedilen mazbatasına hukuki kılıf bulmaları mümkün değil. YSK’nın geçmiş içtihadı, kararları ve uygulamaları ortada. İşte Bursa Mustafakemalpaşa İlçesi’ndeki kararları, Erzurum Pasinler İlçesindeki kararları… Bütün bu kararlar bu seçim sürecinde vermiş olduğu kararlar. Eski de değil yani.
KARAR HUKUKİ DEĞİL SİYASİ
Tüm bunları yok sayarak, İstanbul’da sandık kurullarına yapılan itirazları kabul eden ve duruma özel bir karar vermiş olan YSK’nın hukuki değil, siyasi bir karar vermiş olduğu artık gün gibi ortada. YSK, kısa kararında “bazı sandık kurul başkanlarının memur olmamasının seçim sonucunu etkilemeye müessir olduğunu” söyleyerek seçimi iptal ettiğini açıkladı. Ama bu sandık kurulu başkanlarının memur olmamasının seçim sonucuna nasıl tesir ettiğini söylemedi. Sandıkların başkanlarında ve üyelerinde bir hata yapıldıysa aynı sandıklardan çıkan İlçe Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis Üyeliği ve Muhtarlık seçimlerinin neden yenilenmediğini kamuoyuna bir türlü açıklamıyorlar. Bekliyoruz bakalım, müracaat ettik kararlarını bekliyoruz.
OY ÇALAMAYINCA MAZBATAYI GASBETTİLER
Diğer taraftan, kısa kararda görmediğimiz bir takım iddiaları, AK Parti’nin hazırladığı dokümanlarda ve genel başkanlarının ve diğer yetkililerinin iftar masalarında attıkları nutuklarda izlemeye başladık. Bu iddiaların en başında 123 sandıkta, hem oy sayım cetvellerinde, hem de sandık kurullarında usulsüzlükler yapıldığı, 42 bin oyun şaibeli hale geldiği iddiası var. Bunu dillendirenler; bu sandıktaki gözlemcilerin neden usulsüzlükleri tutanağa bağlamadığını bir türlü açıklayamıyorlar. Bu sandıklarda oyların yeniden sayılıp sayılmadığını da söylemiyorlar. Sayılmadıysa, 123 küsur sandıktaki oylar gerekçesiyle 31 bin 280 sandıkta kullanılan oyların tamamını nasıl iptal edildiklerini kamuoyuna bir türlü açıklayamıyorlar. Seçim gecesi oyları çalamayan “demokrasi ve hukuk cellatları” sandık darbesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen mazbatayı gasp etmişlerdir.
YAVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIR
Şimdi çaldıkları bu minareye kılıf biçme derdindeler. Ama ne yapsalar boşuna… Güneşi balçıkla sıvanmak mümkün değil. AK Parti’nin adayı çıkmış “Oyları çaldılar” diyor. YSK, polisler, hakimler, savcılar emrinizde, sandıkta 280 binin üzerinde görevliniz vardı. 17 yıldır iktidarsınız, güç sizin elinizde. Eğer bir oy hırsızlığı varsa kusura bakmayın bunu sizlerden başka kimse yapmış olamaz. Seçimi çalanlar şimdi utanmadan bizleri oy çalmakla suçlama iddiasına girdiler. Atalarımız boşuna “yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” dememiş.
ÖNEMLİ OLAN İKTİDARDA DEĞİL, İTİBARDA KALMAKTIR
Ama çaldı sözünü, bu ülkede bakanlık, Başbakanlık ve TBMM başkanlığı yapmış biri söylüyorsa gerçekten bu çok daha üzücüdür. Rahmetli İnönü’nün güzel bir sözü var “Önemli olan iktidarda değil, itibarda kalmaktır” diyor. Bugünlerde AK Parti’nin Belediye Başkan adayının içine düştüğü duruma bakınca insan ister istemez bu sözü hatırlıyor. Şu mübarek Ramazan ayında yedikleri kul hakkının üzerine yalan ve iftirayı da ekliyorlar. İstanbul’un rantı için bıraktık itibarlarını, ahiretlerini bile yakmayı göze almışlar. Ne diyelim artık, Allah ıslah etsin.
VENEZUELA BAŞKANINA VAR, EKREM İMAMOĞLU’NA YOK
Demokrasimizin tüm köşe taşlarının altını oyan Erdoğan, elde kalan tek meşruiyet kalesini, yani sandığı da artık ateşe vermiştir. Venezüella Başkanı için sandığın meşruiyetini ağzından düşürmeyen Erdoğan, nedense seçimle iş başına gelmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını sandık darbesiyle devirmekten çekinmemiştir. Venezüella Başkanına hak görülen, Ekrem İmamoğlu’na hak görülmemiştir.
YENİLDİKÇE GÜREŞE DOYMUYORLAR
Şimdi çıkmış bizi er meydanına çağırıyorlar. Biz er meydanından kaçmayız. Göbeğiniz güneşi görüp yenik düştüğünüz ama her yenik düştüğünüzde hakem masasında güreşi çalmaya kalktınız. Biz meydandan kaçmayız, ama siz yenildikçe bir türlü güreşe doymuyorsunuz. Bu tutarsızlıklar, ikiyüzlülükler kuşkusuz milletimizin terazisinde tartılacaktır. 7 Haziran 2015 seçimlerinde milletin iradesini yok sayıp, 1 Kasım’ı dayatanlar şimdi de 31 Mart 2019’da sandığa kumpas kurup, “demokrasi cellatlığı” yapmışlardır. Ama bu senaryonun müelliflerine İstanbullular aynı nehirde ikinci kez yıkanamayacaklarını 23 Haziran’da çok açık seçik verdikleri oylarla anlatacaklardır.
KORKU DUVARLARI ÇATLADI, TAŞLAR DEVRİLMEYE BAŞLADI
Gencecik bir evladımızın, Berkay’ın, İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na söylediği “Her şey güzel olacak Ekrem Abi” sözü iktidarı korkutmuş gözüküyor. Saray milletin gönlünde taht kuran ve bir umudu seslendiren bu sloganı itibarsızlaştırmak için olmadık hakaretler ediyor. Suçlamalarda bulunuyor. Tehdit ediyor. Eski ortaklarını terörist ilan ettiler, fakat daha düne kadar onlarla yaptıkları işbirliğinin hesabını veremediler. Yetmez gibi kendilerine muhalefet eden herkesi de eski ortaklarıyla işbirliği yapmakla suçluyorlar. Ama her nasılsa bu eski ortaklar da hala onların değirmenine su taşımaya devam ediyor. Aslında biz onların bu rahatsızlığının kaynağını çok iyi biliyoruz. İktidarını baskı ve korku üzerine inşa ettiği kalenin ipinin Erdoğan’ın elinden kaçıp gittiğini artık çok iyi görmeye başladılar. Ne diyelim, korkunun ecele faydası yok. Artık ördükleri korku duvarları çatladı, taşlar birer birer devrilmeye başladı. Dün Erdoğan’ın spor kulüplerinin taraftarlarını ve sanatçıları tehdit etmesi içine düştükleri bu çaresizliği açıkça gösteriyor.
HERKES KONUŞACAK, KONUŞAN TÜRKİYE AYAĞA KALKACAK
Bu duvarları tehdit, şantaj, linç ve şiddetle yeniden tahkim etme imkânı yoktur. Herkes, her şeyi çok iyi idrak etmektedir. Herkes konuşacak. Sanatçısı konuşacak, sendikacısı konuşacak, iş adamı konuşacak, akademisyeni konuşacak, millet konuşacak. Konuşan Türkiye, tüm renkleriyle yeniden ayağa kalkacak. Çünkü başka ülkemiz, başka Türkiye yok.
SADECE SEÇİMİ DEĞİL, MİLLETİN İŞİNİ VE AŞINI DA ÇALDILAR
İstanbul seçimini gasp edenler sadece seçimleri değil milletimizin aşını, işini, geleceğini de çalmışlardır. Ülkede sadece hukuk cinayeti işlenmiyor, ekonomide de cinayet işleniyor. Bugüne kadar bilerek ve isteyerek, taammüden, kendi siyasi amaçları için ekonomiye bu kadar zarar veren bir başka iktidar iş başına gelmemiştir. Geçen hafta yaptığımız Ekonomi Masası toplantımızda 1 Nisan’dan 8 Mayıs’a kadar olan faturayı sizlere kalem kalem anlatmıştım. O günden bu yana sandık darbesiyle sıçrayan kuru kontrol edebilmek için iktidar, hem faizleri artırdı hem de kamu bankaları eliyle en az 4,5 milyar dolar kasadaki rezervi sattı.
YILIN İKİNCİ ÇEYREĞİNİ DE YİTİRİYORUZ
Şimdi Merkez Bankası faizi yüzde 24’ten, fiilen en az yüzde 25,5’e çıkmış oldu. Şu anda piyasada bankaların ticari kredi faizleri ise yüzde 30’lara geldi. Ekonomi zaten daralırken yaşanan bu kur ve faiz şoku, büyümeye ciddi bir darbe daha vurdu. Bu yılın ikinci çeyreğini de maalesef yitiriyoruz. Bugün Mart ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Mart ayı ödemeler dengesi rakamlarından tünelin karşısından gelen ışığın, aslında gelen hızlı trene ait olduğu ve bizi ezip geçeceği çok net olarak anlaşılıyor. Ekonomideki sert daralmaya bağlı olarak, cari açık belki geriliyor ama bu gerileyen, hani sıfıra yaklaşıyor diyorlar ya, sıfıra yaklaşan açığı dahi finanse edecek durumumuz yok.
REZERVLER UÇUP GİTTİ
Geçen yılın Mart’ında 4,7 milyar dolar olan cari açık, bu yılın Mart’ında 589 milyon dolara düşmüş. Bu yılın Mart ayında yatırımcıların finans hesabından ülke dışına çıkardıkları para ise (yani bu 589’u karşılayacak parayı getirmemişler) bunun dışında 835 milyon dolar parayı yatırımcılar ülke dışına çıkartmışlar. Bunun sonucunda birde Net Hata Noksan kaleminden 4,3 milyar dolar para çıkmış. Sonunda Mart ayında Merkez Bankası kasasındaki ve bankaların kasasındaki rezervler 5,7 milyar dolar uçup gitmiş.
RİSK PRİMİ KRİZ SEVİYESİNDE
Rezervlerimiz sürekli azalıyor. Bu rakamların açıklanmasının hemen ardından, Türkiye’nin borçlanma risk primini gösteren borç temerrüt risk primi, kriz seviyesi olan bunu altını çizerek söylüyorum krizlerde görülen kriz seviyesi olan 500’ü de aşmıştır. Dolar 6 lira 12 kuruşa geldi dayandı. Pahalılık, işsizlik bütün bunlar şunu gösteriyor, pahalılık ve işsizlik önümüzdeki günlerde artarak sürecek. Ama bundan daha da vahimi ekonomi yönetiminin başındaki Damadın durumun hiç farkında olmaması. Dün çıktığı televizyon programında “dengelendik, dengeleniyoruz, faizleri, enflasyonu düşürdük, düşürüyoruz” diye konuşuyor. Ekonomi hızla daralırken, “cari açığı sıfırlamak üzereyiz” diye değerlendirme yapıyor.
BÜYÜYEN IŞIK, TÜNELİN SONUNUN DEĞİL YAKLAŞAN TRENİN IŞIĞI
Yetmiyor, “tünelin ucundaki ışık artık büyüyor diyerek” milletle alay ediyor. Damat dışında herkes büyüyen o ışığın son sürat yaklaşan, hızlı trenin ışığı olduğunu ve nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu görüyor. Bunu bir kere daha tekrarlıyorum. Türkiye bu kötü yönetimi, liyakatsiz kadroları kesinlikle hak etmiyor. Şimdi İstanbul’un rantı için Türkiye’yi yakmayı göze almış muhterisler, bu liyakatsiz kadrolar, kendi hatalarının sorumluluğundan kurtulmak için türlü türlü komplo senaryoları yeniden üretmeye başladılar.
EKONOMİYE TAAMMÜDEN KÖTÜLÜK YAPIYORLAR
Ekonomiyi bu kadar kötü yöneten bir ekibin elinde dış düşmanların bir şey yapmasına aslında hiç gerek yok. Bunlar ekonomiye taammüden yeterince kötülük yapıyorlar zaten. Biz AK Parti iktidarını yıllardır uyarıyoruz: “Küresel iklim değişti. Paranın bol ve ucuz olduğu güzel günler bitti. Artık küresel ekonomide itici değil, çekici faktörlerin önemi artıyor” dedik. “Sermaye seçici olacak” dedik, “doğruları yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz bakacak” dedik. “Artık hata yapma marjınız kalmadı, hep doğruları yapmak zorundasınız ki ekonomide sıkıntılı noktalara gitmeyelim” dedik. Ama bizi dinlemediler. Tersine ekonomimizi ve kurumsal yapımızı yok edecek her türlü yanlış adımı attılar. Hukuk devletini bitirdiler, kuvvetler ayrılığını parçaladılar. Ekonomi krize girdi. Ellerine 13 maddelik bir reçete verdik, okumadılar dahi. Şimdi elde kalan tek meşruiyet kalesi olan sandığa da bu kırılgan ortamda tekme attılar.
KRİZİN FATURASINI MİLLETE YIKMA ÇABASINDALAR
Mübarek Ramazan ayında; kul hakkını yiyenler, tüyü bitmedik yetimin hakkına musallat olanlar, milletin cebine hortum döşeyenler ekonomik krizin faturasını da millete yıkmak için şimdi çaba gösteriyorlar. Gözlerini pahalılığın, işsizliğin altında ezilen emekçilerimizin emekliliğine, kıdem tazminatına dikmişler.
MERKEZ’İN İHTİYAT AKÇELERİ HAZİNE’YE
Bir de şimdi bir söylenti var bugün çıktı. TCMB’nin elinde kötü günler için tutulan ihtiyat akçelerini de hazineye aktarmanın hazırlığını yapıyorlarmış. Daha ne kadar bu ekonomiye kötülük yapacaklar bunu artık anlamakta zorluk çekiyorum. 23 Haziran’da vatandaşlarımızın iradesine de, cebine de musallat olan bu kadroların, bir de mağdura yatmalarına milletimiz kanmayacaktır ve kendinden kopan, kendisini unutanlara gereken dersi bir kez daha verecektir.
Bitirmeden önce Soma’daki iş cinayetinin bugün 5. yıldönümü. 301 çalışanımızın hayatını yitirdiği bir büyük facia. Ben bu vesileyle kendilerine bir defa daha Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine de ve milletimize de sabır diliyorum. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim. İsimlerinizi ve kurumlarınızı söyleyerek lütfen.
Soru- Biraz önce değindiniz de bu Merkez Bankasının merkez yönetimin bütçesini aktarmaya hazırlandığını, bununla ilgili yasal düzenleme yapıldığı iddiası var. 40 milyar dolardan bahsediliyor. Sizin elinizde bir bilgi var mı ve bu ne anlama geliyor tam olarak biraz içini açabilir misiniz?
Faik ÖZTRAK- Yani bu şu anlama geliyor, biliyorsunuz Merkez Bankasının karlarından ayırdığı zor günlerde kullanılmak üzere de tuttuğu bir ihtiyat akçesi vardır. Şimdi bu ihtiyat akçesini hangi düzenlemeyle bütçeye aktaracaklar göreceğiz. Nasıl bir düzenleme yapmışlar, nasıl aktaracaklar… Ama bunun anlamı şu, yani Türk ekonomisini olduğundan daha kırılgan hale getirmektir. Dışarıdan gelebilecek herhangi bir etki karşısında savunmasız bırakmak anlamına geliyor.
Soru- Şimdi özellikle 4 pusula ve 1 pusulanın iptali biraz önce değindiniz itiraz yaptık dediniz ama İmamoğlu da çıktı anlattı bir videoyla anlattı ama iktidar kanadına baktığımızda “itiraz etselerdi” diye bir savunmayla CHP’nin karşısına çıkıyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İtiraz yapılmadı mı ya da ne zaman yapıldı?
Faik ÖZTRAK- İtiraz ettik, aynen onların yaptığı gibi itiraz ettik. Bakalım netice ne olacak hep beraber göreceğiz. Tarihe not düşüyoruz bu itirazımızı da tabi.
Soru- Yani o bir pusulanın iptaliyle alakalı doğrudan bir başvurunuz var zaten herhalde değil mi?
Faik ÖZTRAK- Şimdi ne deniyor? Bu sandıkların yasaya uygun olarak oluşturulmaması nedeniyle iptal ettim deniyor değil mi? O sandıkta sadece büyükşehir belediye başkanlığına oy kullanılmadı 3 tane daha ayrı oy pusulası o sandığa aynı zarfın içinde atıldı. Büyükşehir’i iptal edeceksiniz ama diğer 3 tanesi kalacak yerinde. O zaman bu ne demektir? Ben sadece suyumu bulandırdın dediğimi yiyeceğim demektir değil mi? Yani kurtla kuzunun hikayesi gibi.
Soru- Süreyi kaçırdığınıza dair bir…
Faik ÖZTRAK- Süreyi kaçırmadık. Bu kanunsuzluğa bağlı olağanüstü itiraz hali.
Soru- Efendim tam da bu süre içerisinde yani bu seçimin yenilenme sürecine girildiğinde İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanının istifamı etti bilmiyoruz ama emekliliğini istedi ve emekli olduğunu biliyoruz. Bunu bu süreçte nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- İstifa etmesi gereken İstanbul Seçim Kurulu Başkanı değil. Yani emeklilik nedeniyle ayrılması gereken İstanbul Seçim Kurulu Başkanı değil, bu hukuk cinayetini işleyen Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin derhal istifa etmesi lazım.
Soru- Cumhurbaşkanının birde İstanbul Taksim’de Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasında kullandığı her şey güzel olacak sloganıyla alakalı bir vatandaşın Cumhurbaşkanına bu şekilde seslenmesi ve Cumhurbaşkanının da daha güzel olacak diye cevap vermesi. Her yerde işte biraz öncede söylediniz sanatçılarla alakalı, spor kulüpleriyle alakalı eleştiriler yükselirken ortada böyle birde durum oluştu. Buna nasıl bakıyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Nasıl bir durum oluştu?
Soru- Yani Cumhurbaşkanının vermiş olduğu yanıtla alakalı bir cümlesi var daha güzel olacak cümlesi var. Yani bunu daha sonra işte Ali İhsan Yavuz’da yanılmıyorsam AK Partili bazı kişilerde…
Faik ÖZTRAK- Demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı da her şeyin güzel olacağını kabul etmiş, görüyor.
Soru- Sayın Bahçeli’nin Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesiyle alakalı tabi ki görüşebilir ifadesi var.
Faik ÖZTRAK- Değerli arkadaşlar, bu son konunun takdirini ben milletimize bırakıyorum. Meydan meydan bundan önce dolaşıp, Abdullah Öcalan’ı asın diye ip atanların geldiği nokta işte budur bugün. Demek ki, mitili İstanbul’a atınca yumuşuyorlar.
Teşekkür ediyorum.