10.07.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (10 TEMMUZ 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(10 TEMMUZ 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Sözlerime dün Hakkari’de bölücü terör örgütünün hain saldırısında şehit verdiğimiz 2 Mehmetçiğimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize sabır dileyerek başlamak istiyorum. Yine bugün, Gezi Olayları sırasında Eskişehir’de hain bir saldırı sonucunda hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm yıldönümü. Kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum.
MİLLETE SIRTLARINI DÖNDÜLER
Türkiye, çok derin bir ekonomik kriz yaşıyor. Cüzdanlar boş, tencere boş, mutfakta büyük bir yangın var. İşsizlik rekorlar kırıyor, ödenmeyen çekler, senetler, borçlar; ailelerimizi, çiftçimizi, esnafımızı, sanayicimizi perişan ediyor. Herkese güven verecek, ufuk sunacak, derli toplu bir plana, programa duyulan ihtiyaç her geçen gün biraz daha artıyor. Ama ülkeyi yöneten saray ve şürekâsı milletin ufkunu karartmaya, umutlarını yok etmeye devam ediyor. Milletimizin hali nicedir, ne yer, ne içer, ne bekler hiç haberdar değiller. Sordukları da yok zaten. Daha bir yıl önce millete, verin şu kardeşinize oyu, faizi de dövizi de halledeyim diyenler, şimdi millete sırtını döndüler.
10. KALKINMA PLANINDA TEK BİR HEDEF BİLE TUTMADI
Ucube tek adam parti devleti rejimi, devletin kurumsal hafızasını yok ediyor, kurumlarını çökertiyor. “Devlet hızlı karar alacak, çabuk çözüm üretecek” diyenler, şimdi devleti felç ettiler. İş çıkmıyor. Devlet, millete değil yandaşa ve mutlu bir azınlığa çalışıyor. Saray, meclise geçtiğimiz yıl gelmesi gereken 11. Kalkınma Planı’nı daha yeni getirebildi. Plan deyince öncelikle şu hususu belirtmek istiyorum: Sayın Genel Başkanımız dün 2014-2018 dönemini kapsayan ve ömrü geçen yıl tamamlanan, 10. Beş yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde iktidarın performansını kamuoyuyla paylaştı. İktidar büyümeden işsizliğe, kişi başına gelirden milli gelire Plan’ın tek bir hedefini dahi tutturamamış. Tekrarlıyorum, büyümeden işsizliğe, kişi başına gelirden milli gelire iktidar Plan’ın tek bir hedefini dahi tutturamamış.
PLAN OLMADAN BÜTÇE HAZIRLANDI, SARAY DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇTİ
2019-2023 dönemini kapsayan 11. Plan, 8 Temmuz 2019’da Meclis’e sunuldu. Dün de Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tanıtımı yapıldı. 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu, bütçenin nasıl yapılacağını, nelere uygun olarak yapılacağını düzenler. Bu Kanun’un 13. maddesinde bütçe, Kalkınma Planı ve programlarda yer alan politika, hedef ve önceliklere uygun bir şekilde hazırlanır ve o çerçevede uygulanır diyor. Yine aynı Kanunun 16. maddesi bütçe sürecini başlatan Orta Vadeli Program da, Orta Vadeli Mali Plan da Kalkınma Planlarıyla uyumlu olmak zorundadır diyor. Şimdi 2019 ekonomik programı ve bütçesi geçtiğimiz yıl Meclis’ten geçmiş ve bütçeyi 7 aydır uyguluyoruz. Oysa kendisine o bütçenin ona uygun olarak hazırlanması gereken 11. Kalkınma Planı daha Meclis’e evvelki gün geliyor. Yani Saray doğmamış çocuğa don biçmiş.
PLAN DA, PROGRAM DA, BÜTÇE DE HUKUKA AYKIRILIKLA MALUL
Ucube tek adam rejiminin yeni bir ucubeliğiyle karşı karşıyayız. Tam bir “ben yaptım oldu” yaklaşımı. Tek adam parti devleti rejiminde, kurumsal işleyiş ve devlet bu şekilde yok ediliyor. Oysa, devlet kural ve kurumlarıyla ayakta durur. Bu haliyle hem Orta Vadeli Program, hem Orta Vadeli Mali Plan, hem Merkezi Yönetim Bütçesi, hem de bu Plan hukuka aykırılıkla maluldür.
KESER DÖNER SAP DÖNER
“Şimdi bunu belirtmek ne işe yarayacak?” oldubitti diyeceksiniz. Bugün için bir işe yaramayabilir ama her hukuksuzluğu mutlaka kayıtlara geçirmek gerekiyor. Atalarımızın dediği gibi “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.” Millet kendine dayatılan hukuksuzluklara, sandıkta nasıl şamar atacağını 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da gösterdi. Bu birilerinin sözü hatırlayacaksınız. Türkiye “Çatladıkapı ülkesi” değil hukuk devleti. Dolayısıyla herkes yaptıklarının hesabını gün gelecek sandıkta verecek.
DOĞMADAN ÖLEN BİR PLAN
Yaklaşık 7 aylık uygulama sonucunda, 2019 Programının ve Bütçesinin hedeflerine ulaşılamayacağı ortaya çıktı. Bu nedenle, bu hedefleri içeren 11. Plan’ın hedeflerine de ulaşmak mümkün olmayacak. Daha mürekkebi kurumadan planın hedefleri kadük olmuş durumda. Daha doğmadan ölen bir plan, kimseye güven veremez, ufuk sunamaz.
SARAY İKTİDARIYLA %5,4 BÜYÜME ZOR %7,7 İMKANSIZ
Önce, plandaki büyüme hızı ne kadar gerçekçi ona bir bakalım. Ne diyor plan? 2019-2023 döneminde Türkiye yılda ortalama yüzde 4,3 büyüyecek diyor. Peki ülkenin potansiyelini dikkate alırsak bu aslında iddiasız, vasat bir hedef. Plan’dan önce açıklanan Orta Vadeli Program’a göre planın ilk 3 yılında öngörülen ortalama büyüme hızı yüzde 3,6. Bunu niye söylüyorum? Çünkü planda yıl yıl çözüm yok. Ama ona uygun olarak hazırlanması gereken Orta Vadeli Program daha önce yayınlandığı için, planda oradaki büyüklükler üzerine dengelerini inşa ettiği için yüzde 3,6 geçerli. Bu durumda, Plan’ın kapsadığı beş yılda büyüme hedefinin tutturulabilmesi için, son iki yılda ekonominin yıllık ortalama yüzde 5,4 büyümesi lazım. Olabilir mi? Saray iktidarı olmasaydı olur derdim. Ama birde bunun yanında ortada yaşadığımız krizin gerçekleri var. IMF, OECD ve Dünya Bankası bu yıl Türkiye ekonomisinin daralacağını söylüyor. Üçünün söylediği daralma rakamlarının ortalamasını aldım 2019’da bu ekonominin yüzde 2 civarında daralacağı ortaya çıkıyor. Oysa Orta Vadeli Programın hedeflerine baktığımızda, bütçenin hedeflerine baktığımız zaman yüzde 2,3 büyüme öngörülmüş. Şimdi yüzde 2,3 büyüme yerine ekonomi uluslararası kuruluşların söylediği gibi yüzde 2 daralırsa; Plan’ın ortalama büyüme hedeflerinin tutabilmesi için son iki yılda her yıl yüzde 7,7 yani yüzde 8’e yakın büyümesi gerekiyor. Ne demiştim? Saray iktidarıyla yüzde 5,4 bile zor yüzde 7,7 ise imkânsız.
SARAYIN KERAMETİ KENDİN MENKUL EKONOMİ TEORİSİ KALKINMA PLANINDA
Ekonomik krizi hala idrak etmekte zorluk çeken Sarayın getirdiği bu Plan, milletin yaşadığı krizi görmüyor. Bu nedenle de krizi çözecek kendi içinde tutarlı politikaları da getirmiyor. Ama Sarayın kibir abidesinin bu ülkeyi krize sokan, kerameti kendinden menkul ekonomi teorisi Kalkınma Planı’nda yerini almış. Plan’ın 288. Maddesinde “Yüksek faizin yüksek enflasyona neden olduğu, faizin düşürülmesine yönelik adımlarla enflasyonun da düşeceği” ifade ediliyor.
FAİZİ DÜŞÜRMEK İÇİN GÜVENİ SAĞLAYACAK VE ENFLASYONU DÜŞÜRMENİZ GEREKİR
Oysa Türkiye gibi sermaye hareketlerinin serbest olduğu dışa açık bir ekonomide faizlerin düşmesini istiyorsanız, iki şeyi birlikte yapma becerisini göstermeniz lazım. Birincisi, politikalarınıza güveni sağlayıp faizin içerdiği risk primini düşüreceksiniz. İkincisi de hem makro dengelerinizi, hem de yapısal dönüşüm politikalarınızı enflasyonist baskıları ortadan kaldıracak biçimde tespit edeceksiniz, yani enflasyonu düşüreceksiniz ki faiz düşsün. Ancak bu suretle kısır döngüyü kırabilir, “sağlıklı bir döngüye” dönüştürebilirsiniz, yatırımı, üretimi, refahı artırırsınız. Milletin yüzünü ancak böyle güldürebilirsiniz.
ŞİMDİ FAİZLERİ SIFIRLASIN DA GÖRELİM
İşe, Merkez Bankası’na faizleri düşürterek başlamaya kalkarsanız buradan tam tersi sonuçlar alabilirsiniz. Enflasyonun sorumluluğunu sadece Merkez Bankası’na yıkarak, bu işin içinden çıkamazsınız. Ekonomiden az çok anlayan bir yatırımcı, bu satırları yazan bir ekonomi yönetimine güvenebilir mi? Valla Londra’dan sonra yaptıkları gibi güvenemezler. Ama madem Saray’ın kibirli kişisi artık gözünü kararttı, Merkez Bankası Başkanını da görevden aldı, kendi istediği kişiyi de atadı buyursun 25 Temmuz’da faizleri bir sıfırlayıversin. Görelim bakalım kur nereye gidecek, enflasyon nereye gidecek?
KOSKOCA BİR 10 YIL BOŞA KÜREK ÇEKMİŞİZ
Aslında bu plan tek adam parti devleti rejiminin milletimizin umutlarını, özlemlerini nasıl yok ettiğini de gösteren bir belgedir. 2013 yılında bu ülkede kişi başına düşen gelir 12 bin 480 dolardı. Peki şimdi plan ne diyor? 10 yıl sonra 2023 yılında ülkede kişi başına düşen gelir 12 bin 484 dolar olacak diyor. Yani 4 dolar artış var. Koskoca bir 10 yıl boşa kürek çekmişiz. “Ülkeyi uçuracak” diye milletimize OHAL şartlarında dayatılan ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, getirdiği planla millete 10 yıl öncesinin gelir seviyesini taahhüt edebiliyor.
İŞSİZLİK VAADİ BAŞBAKANKEN %5, TEK ADAMKEN %10
Diğer gayriciddi bir taahhüt de işsizlik oranı. 2023’te işsizliğin yüzde 9,9 olacağı söyleniyor. Bu, 2014 yılındaki işsizlik oranıyla aynı. Yani işsizlik oranı 9 yıl boyunca aynı kalıyor hiç değişmiyor. Ama burada bir şeyi daha belirtmemiz gerekiyor. Erdoğan, başbakanken getirmiş olduğu 10. Kalkınma Planı’nda 2023 yılında işsizliğin yüzde 5’e düşürüleceğine dair bir cümle var. Tek adam oldu, başkanlığı bıraktı. Şimdi tek adam olarak millete diyor ki başbakanken yüzde 5 dedim ama işsizlik 2023’te yüzde 9,9 olacak. İşte tek adam rejiminin ülkeyi ne hale getirmekte olduğu buradan da açık seçik ortaya çıkıyor.
İŞTE TEK ADAM REJİMİNE GEÇMENİN MALİYETİ
Yine hatırlayalım 2011 Seçim Bildirgesi’nde Adalet ve Kalkınma Partisi 2023 hedefleri vermişti. Bu hedeflerde her yerde konuşuluyordu. Bugüne kadar da konuşuluyor. Daha hala zaman zaman Erdoğan çıkıyor “2023 hedeflerimizi tutturacağız” diyor. Pembe ufuklar çiziliyor. Millete bu hedefler çerçevesinde umut tacirliği yapılıyor. Şimdi getirilen plan bu hedeflerle ilgili ne diyor birde ona bakalım: Şimdi Erdoğan Başbakanken, “2023’te kişi başına gelirimiz burada 25 bin 76 dolar olacak” diyordu. Şimdi ne diyor 2023 yılında ne olacak kişi başına gelirimiz? 12 bin 484 dolar. İşte başbakanlıktan tek adam rejimine geçmenin maliyeti. Peki bu 12 bin 484 inandırıcı mı? Arkadaşlar biraz önce anlattım daha mürekkebi kurumadan bu plan kadük oldu. Bundan çok daha düşük olacak. Yani Başbakanken vadettiğinin yarısını tek adam olduğunda zar zor verebilecek.
MİLLİ GELİR VAADİ GERÇEKLEŞMEDİ, %70 SAPTI
2011’de Başbakanken “Milli Gelirimizi 2023’de 2 trilyon 64 milyar dolara çıkaracağız” diyordu. Geçen senenin 24 Haziran’ında tek adam oldu. Şimdi yeni planı getirdi 2023 yılında diyor ki, “Öyle söylediğim gibi olmayacak. Milli Gelir 1 trilyon 80 milyar dolar olacak” diyor. Hedeften sapma ne kadar arkadaşlar? Yüzde 48. Ama bu bile gerçeği yansıtmıyor. Bakın, 2011’de 2023 hedefini eski Milli Gelire göre koymuştu. Sonra biliyorsunuz büyük alayişle, valayişte Milli Geliri revize ettik ve o revizeden sonrada bir gecede Milli Gelirimiz yüzde 20 arttı. Şimdi geçen 2011’de verdiği hedef eski Milli Gelire göre. Bugün 2023’te bahsettiği hedef yeni Milli Gelire göre. Yani bu makyajlanmış milli gelir. Bu makyaj olmasaydı aslında hedef yüzde 20 daha düşük olacaktı. O zaman baktığınız zaman Başbakanken vaat ettiği hedeften tek adam bugün yüzde 70 damping yapmış gözüküyor Milli Gelir hedefinden.
İHRACAT HEDEFİNDE DAMPİNG: %55 DÜŞTÜ
Yine, 2011’de Başbakanken “2023’te ihracatımız 500 milyar dolar olacak” diyordu. Her yerde 500 milyar dolar ihracatla övünüyordu. Odalar Birliği, TİM. Hepsi de bu hedefin peşine takılmış gidiyorlardı. Tek adam oldu, şimdi ihracat hedefi birden bire 227 milyar dolara düştü. Damping ne kadar? Yüzde 55. Burada da tek adam Başbakanken vaat ettiği ihracat hedefinde yüzde 55 damping yapmış.
EN BÜYÜK 10 EKONOMİDEN BİRİ OLMAYI GEÇTİK, İLK 20’DEN DÜŞMEZSEK İYİ
En önemlisi, 2011’de Başbakanken şöyle bir şey söylemişti, birde hesap vardı. “Milli Gelirimizi 2 trilyon 64 milyar dolara çıkaracağız ve Türkiye’yi, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağız”. En parıltılı hedeflerden biri de buydu. Tek adam oldu yine bu vaat de unutulmuş gözüküyor. Plandaki iyimser hedefler tutarsa, Türkiye 2023’te dünyanın en büyük ekonomileri liginde 17’nci sırada kalacak. Bırakın ilk 10’u falan 17’nci sırada kalacak. Neye göre kalacak? Bu yıl daha meclisten çıkmadan kadük olacağı belli olan plana göre. Aslında Milli Gelir çok daha düşük olacak. Dolayısıyla bu tek adam rejiminde işler böyle giderse, ülkemiz uzun yıllar sonra 2023 yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
TEK ADAM REJİMİ GÜVEN VEREN BİR PROGRAM GETİREMEZ
Bu plan, ülkemizin, ekonomimizin içsel dayanıklılığını artırmak yerine, ülkemiz ekonomisini dış müdahalelere karşı çok daha dayanıksız hale getirmektedir. Bu planla; ülkemizin ayakları yere basan, tutarlı, güven verecek, ufuk sunacak, herkese umut verecek bir programa olan ihtiyacı maalesef giderilememiştir. Aksine bu ihtiyaç bugün çok daha fazlasıyla hissedilmektedir. Ama şu getirilen plana baktığımız zaman, şu ana kadar izlenen aspirin tedavilerine, pansuman tedbirlerine baktığımız zaman, tek adam parti devleti rejiminin böyle bir programı getirebilme gücünün, birikiminin, kudretinin kalmadığı açık seçik görülmektedir. Bu plan aslında bir şeyi daha gösteriyor. Metal yorgunluğu sadece iktidarın belediye başkanlarıyla sınırlı kalmamış, Sarayın çatısını da sarmış. Ne yazık ki bu görünüm, milletimizin umutlarını, kalkınma ve küresel yarışta öne geçme gücünü ve heyecanını olumsuz etkiliyor.
UMUTSUZLUĞA YER YOK, BU GEÇİCİ BİR FETRET DÖNEMİ
Ama şunu ben buradan söylemek istiyorum. Umutsuzluğa yer yoktur. Ülkemizin bundan çok daha iyisini yapabilecek potansiyeli ve kadroları mevcuttur. Yaşadığımız geçici bir fetret dönemidir bu da atlatılacaktır. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim. İsimlerinizi ve kurumlarınızı belirterek lütfen.
Soru- Öncelikle sistem tartışmaları. Efendim Cumhurbaşkanı Bosna dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada sistem tartışmalarına karşı sistemi savundu ama eleştiriler karşısında da gerekirse önce Sayın Bahçeli’yle ve muhalefet liderleriyle de görüşürüz dedi. Benzer bir açıklama bugün Ömer Çelik’ten de geldi. Muhalefeti kastederek söyleyecek bir şeyleri varsa kimse buna kapalı değil. Sistemin güçlendirilmesi için bir görüşleri varsa memnuniyetle yaklaşırız dedi. İktidarın bu açıklamalarını nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- İktidar eğer bu açıklamalarında samimiyse bizde görüşlerimizi zaten açıklıyoruz, açıklamaya da devam ederiz.
Soru- Merkez Bankası Başkanının görevden alınması da çok tartışılmıştı. Yine Cumhurbaşkanı kararlarıyla ağır bedeller ödetti dedi, çekilmez olmuştu ifadesini kullandı.
Faik ÖZTRAK- Bir de demiş ki, iletişimi de zayıftı… Arkadaşlar benim hatırladığım Erdoğan kendi milletvekilleriyle konuşurken “faizleri düşürmedi onun için görevden aldık” dedi. Ama anlaşılan kendisini birileri uyarmış, “Böyle demeyin piyasalar bozuluyor” demiş. Onun yerine, “iletişimi zayıftı, dediklerimizi yapmıyordu, layüseldi” falan gibi bir takım ifadeler kullanıyor. Bakın şöyle bir şey söyleyeyim size, Merkez Bankasının tüm kararları para politikası kurulunda alınır. Dolayısıyla öyle layüsellik falan filan yoktur, bu bir. İkincisi, araçlarıyla ilgili kararlarında bağımsızdır, onun dışında hiç bir şekilde hükümetten farklı kararlar alamaz. Örneğin enflasyon hedefini değiştiremez.
Dolayısıyla bu söylenenlerin hiçbir gerçekliği yoktur. Ama bir şey yapılmaya çalışılıyor burada. Ne yapılmaya çalışılıyor? Ekonomi yönetiminin başta kendi damadı olmak üzere vebali görevden aldığı Merkez Bankası Başkanı’na yüklenmeye çalışılıyor. Millet buna hiçbir şekilde kanmaz, çok açık söyleyeyim.
Soru- Bir diğeri, bahsettiğiniz kalkınma planında dikkat çeken kıdemle ilgili bir madde vardı. Kalkınma Programında kıdem fonu kurulacağı ve bireysel emeklilik sistemiyle birleştirileceği yer aldı. Malum kıdemle ilgili sendikalarında yaklaşımı ortadayken siz bu hamleyi nasıl değerlendiriyorsunuz kıdemle ilgili?
Faik ÖZTRAK- Biz baştan itibaren söylüyoruz, kıdem tazminatı işçilerimizin çocukları için tuttukları çeyiz parasıdır. Şimdi kalkıp siz buna sendikaların oluru olmadan tek başınıza dokunamazsınız. Baştan itibaren bir şey söyledik, biz bu kıdem tazminatı konusunda üç konfederasyonun anlaşmadığı bir düzenlemeye hiçbir şekilde evet demeyiz. Dolayısıyla planda getirilen bu düzenlemeye de karşıyız.
Soru- Yeni partiyle ilgili Sayın Babacan’la yaptığı bir görüşmeyi anlattı Cumhurbaşkanı. “Ümmeti parçalıyorsunuz” şeklinde bir ifadesi olmuş Sayın Ali Babacan’a ve yeni partiyle ilgilide fazlada geç kalmayın gibi bir çıkışı olmuş. Bu yeni parti durumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bir kere her şeyden önce şunu söyleyeyim, Türkiye’de demokrasi vardır herkesin parti kurma hakkı da vardır. Ama AK Parti Genel Başkanı tarafından basına aktarılan diyaloğa bakılırsa, AK Parti Genel Başkanı bu tür lafları kullandığında göre öyle anlaşılıyor ki bu işten çok korkmuş. Yani milleti bölmeyi falan bırakın, ümmeti bölme noktasına kadar gitmiş. Benim bildiğim Türkiye’de zaten siyasi partiler milleti dikkate alarak siyaset yaparlar. Bence korkusu nedeniyle bu işi fazla büyütmüş.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.