05.03.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (05 MART 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(05 MART 2019)
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu:
Yerel seçimlere doğru hızla ilerliyoruz. Bugünü saymazsak 25 gün sonra yurttaşlarımız belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve mahallerindeki muhtarları seçmek için sandık başına gidecek. Belediyeleri ve mahallelerimizi yönetecek kişiler seçeceğiz ama Sarayı ve bekçisini koltuk korkusu sarmış durumda.
GÖRÜLMEMİŞ SEVİYESİZLİKTE BİR KAMPANYA
Birkaç belediye kaybetmemek için “saray koalisyonu” görülmemiş seviyesizlikte bir kampanya yürütüyor. Devletin tüm imkânlarını kullanan AK Parti Genel Başkanı, sırtındaki Cumhurbaşkanlığı gömleğinin arkasına da saklanarak, millete ve muhalefete her gün ağız dolusu hakaret ediyor. Kendisine bir yanıt verildiğinde ise soluğu derhal mahkemelerde alıyor. Yandaş savcı ve hâkimler eliyle, milyonlarca liralık tazminat kararlarıyla muhalefetin sesini kısmaya çalışıyor. 2 bin 300 yıllık bir devlet geleneğimiz var. 141 yıllık bir Anayasa geleneğimiz var. Acısıyla, tatlısıyla 73 yıldır süren çok partili bir demokratik yaşamımız var. Türkiye, çok partili yaşama geçtiği 1946’dan bu yana 20 genel seçim, 14 de yerel seçim gördü. Ama Türkiye Cumhuriyeti kendi milletine “terörist” diyen, cumhurbaşkanlığı gömleğinin arkasına gizlenmiş bir parti genel başkanını daha önce hiç görmedi. Bu seçimlerde ne yazık ki böyle bir skandala, böyle bir rezalete tanıklık ediyoruz.
AK PARTİ GENEL BAŞKANI, TERÖRİST KURŞUNUNUN YAPMADIĞI AYRIMI YAPIYOR
Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partili, AK Partili, İYİ Partili, Milliyetçi Hareket Partili, Saadet Partili, HDP’li demeden her yurttaş vergisini veriyor mu? Veriyor. Askerlik vazifesini parti ayrımı yapmaksızın tüm vatandaşlarımız yerine getiriyor mu? Getiriyor. Askerlerimiz hain pusularda şehit olurken gelen kurşun o partili, bu partili ayrımı yapıyor mu? Yapmıyor. Peki, terörist kurşununun yapmadığı ayrımı; bu ülkede kim yapıyor? Cumhurbaşkanlığı gömleğini giyerken Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin birliğini sağlayacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş AK Parti Genel Başkanı yapıyor.
VATAN SAVUNMASINA GİDENİN PARTİSİ DEĞİL, BAYRAĞI VE VATAN SEVGİSİ OLUR
Erdoğan, belediye seçimlerinde kendine oy vermeyecek, tüm vatandaşlarımızı terörist diye yaftalıyor. Terör örgütü PKK’nın pusu kurup, suikast girişiminde bulunduğu CHP Genel Başkanına olmayacak hakaretler yağdırıyor. Erdoğan’ın partisinden başka partilere oy veren şehit anaları, şehit babaları “Ben bu topraklar için, bu millet için evladımı vermişim. Cumhurbaşkanı beni nasıl terörist ilan eder? Hangi akılla Cumhurbaşkanı bana bunları söyler?” diye isyan ediyor. Vatan savunmasına gidenin partisi olmaz. Vatan savunmasına gidenlerin sadece bayrağı ve vatan sevgisi olur.
1 NİSAN SABAHI NASIL HEPİMİZİN CUMHURBAŞKANI OLACAK?
Şimdi soruyorum evlatlarını bu topraklar için toprağa vermiş şehit analarımız, şehit babalarımız, bu vatan için savaşmış, kurşun yemiş gazilerimiz ve gazi ailelerimiz sırf AK Parti’ye oy vermiyor diye terörist mi olacak? Erdoğan kendine oy vermeyen; şehit yakınlarına, gazilerimize ve gazi ailelerimiz başta olmak üzere milletimize meydanlarda ettiği bu hakaretlerin hesabını nasıl verecek? 1 Nisan sabahı, AK Parti Genel Başkanı hangi yüzle çıkıp, ben 81 milyonun cumhurbaşkanıyım diyebilecek? Birkaç belediye başkanlığı için bu kadar kalp kırmaya, gönül yıkmaya 81 milyonu parçalamayı göze almaya değer mi? Ben şunu açıkça söyleyeyim: Milleti bölüp parçalayan bu seçim kampanyası, ne Türkiye’ye, ne AK Parti Genel Başkanına, ne de sarayın bekçisine hayır getirir.
BAHSETTİKLERİ BEKA MİLLETİN DEĞİL, KOLTUKLARININ BEKASI
Tutturmuşlar bir beka lafı. Şimdi buradan Sayın Bahçeli’ye soruyorum. 23 Ekim 2018’de Partinizin Grup Toplantısında istediğiniz af yasası çıkmayınca “Kendi yolumuzu çizeceğiz, artık bir ittifak arayışında değiliz” deyip; AK Parti’yle parmağınıza taktığınız ittifak yüzüğünü kaldırıp attınız. Bundan dört ay önce bu ülkenin beka sorunu yoktu da, yüzüğü birkaç hafta sonra tekrar taktıktan sonra mı beka sorunu başladı? Bekayı ağzınızdan düşürmüyorsunuz. Ama milli harp sanayimizin en stratejik tesislerinden olan Sakarya-Tank Palet Fabrikasının Katar ordusuna peşkeş çekilmesine de tek bir söz söylemiyorsunuz. Bekanın milletin değil, Saray iktidarının koltuk bekası olduğu gayet iyi anlaşılıyor.
TEK ADAM REJİMİ: ZAM, ZULÜM, ZARAR
Anladık, 17 yılın sonunda artık yoruldular. Millete söyleyecekleri tek bir güzel söz, milletin derdine derman olacak tek bir vaatleri kalmadı. Metal yorgunluğu ile maluller. Çok partili rejimlerde bu tür iktidar yıpranmaları doğal ve olağandır. Bunun çaresi, milleti bölüp, parçalamak değildir. Çare; Cumhurbaşkanlığı makamını, devletin yargısını, valisini, kaymakamını, radyosunu, televizyonunu, seçimlerin eşit koşullarda yapılmasını engellemek için kullanmak değildir. Çare; üzerinden bir yıl geçmeden, milletimize zam, zulüm ve zarardan başka bir şey vermeyeceği ortaya çıkan, tek adam parti devleti rejimini konsolide etmek adına belediye seçimlerini kullanmaya çalışmak hiç değildir. Demokrasilerde bunun tek bir çaresi vardır. Eşit ve adil koşullarda yapılmış seçimin ardından, sandıktan çıkan sonuca razı olacaksınız, milletin bir uyarısı varsa, o uyarıyı dikkate alacaksınız. Milletimizin kalbini kıran, milleti bölüp, parçalayan Saray koalisyonunu Yunus’un şu güzel dizeleriyle uyarayım: “Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yuğmaz değil.”
ENFLASYONA KARŞI ALDIKLARI TEDBİRLER: ASPİRİN VE PANSUMAN TEDAVİSİ
Dün enflasyon rakamları açıklandı. Gördük ki, Şubat’ta da yıllık enflasyon iktidarın her türlü piyasa dışı müdahalesine rağmen yüzde 20 civarında kaldı. Türkiye, hala dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip on ülkesinden biri. Liberya, Angola, Sierra Leone ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi üçüncü dünya ülkeleri ismimizin beraber anıldığı, aynı ligde olduğumuz ülkeler. Hal böyleyken Sarayın sosyete damadı çıkıp milletle alay eder gibi aldığımız tedbirler etkisini göstermeye başladı diyebiliyor. Peki aldıkları tedbirler neymiş diye baktığımızda: TÜİK’in, 2019’da işyeri seçim kriterlerini değiştirerek bazı seçilmiş marketlerden fiyat derlemeye başlaması; Marketlere ve fabrikalara açılan tehdit telefonları; Üst üste açılan soruşturmalarla, zabıtalarla firmaları yıldırma; Milleti saatlerce kuyruklarda bekleten tanzim satış mağazaları açma; Zamları idari kararlarla seçim sonrasına erteleme; Akaryakıt fiyatlarında Şubat’ta yapılması gereken zammı ay sonuna denk getirme. Böylece yüzde 7 ye yaklaşan benzin zammını yüzde 2 göstererek, zammın etkisini seçimden sonrasına kaydırmak… Ülkede üretim kapasitesini artıracak, tarladaki yangını söndürecek hiçbir tedbir yok. Seçim geçene kadar varsa yoksa krizin işaretlerini gizleyecek aspirin ve pansuman tedbirleri.

TARLADA YANGIN SÖNMEDEN MUTFAKTA YANGIN SÖNMEZ

Dün öğrendik ki Rekabet Kurumu, 7 Şubat tarihinde, 23 market zinciri hakkında meyve ve sebzelerin satış fiyatlarını belirlerken rekabet karşıtı davranışlarda bulunup bulunmadığını tespit etmek için bir soruşturma açmış. Elbette bu soruşturma açılsın. Ama Rekabet Kurumu benzer bir soruşturmayı çok yakın bir tarihte zaten açmıştı. Elimde 8 Ağustos 2018’de Rekabet Kurulu tarafından alınmış bir karar var. Rekabet Kurulu, geçtiğimiz yaz aylarında basın yayın organlarındaki patates ve soğan fiyatlarındaki artış haberlerini ihbar kabul ederek bir inceleme başlatıyor. Bu inceleme kapsamında “patates ve soğan ticaretiyle iştigal eden en büyük 10 toptancı teşebbüs” incelemeye alınıyor.  İncelenenler, Cumhurbaşkanının terörist ilan ettiği, hal esnafları. Sonuç olarak terörist ilan edilen bu halcilerin piyasa fiyatını etkilemeye veya fiyatları manipüle etmeye dönük herhangi bir eylemine rastlanmıyor. 
Rekabet Kurulu, bu esnaflarımız hakkında bir işlem yapılmasına gerek görmemiş. Ama hem patates, hem de soğan fiyatlarındaki artışın nedenlerine ilişkin önemli bulgulara yer veriliyor. Patates ve soğan fiyatlarındaki artışların gerisinde ürün hastalıkları, üretim tercihlerindeki değişme, doğal afetler sebebiyle ürün miktarındaki azalmanın olduğu ifade ediliyor. Yani, Rekabet Kurulu “sorun tedarik zincirinde değil; sorun tarlada” diyor. Bu tespitlere Ticaret Bakanlığı da katılıyor. İktisatçılar arasında meşhur bir söz vardır. “Papağana arz ve talebi öğretin iktisatçı olur” der. İktisat bilirim diyen AK Parti Genel Başkanı’na hatırlatayım “talep artarken, arzı düşen bir ürünün fiyatı artar”. Bu temel sorun çözülmeden, tarımda ciddi bir üretim planlaması yapılmadan, üreticiye ekilecek ürün için yol gösterilmeden, destek verilmeden, güçlü üretici kooperatifleri ve birlikleri olmadan mutfaktaki yangının sönmesi mümkün değildir.
MİLLETİ KIŞ AYINDA KIŞ SEBZESİNE HASRET BIRAKTILAR
Nitekim sönmüyor. Mutfaktaki yangın, tüm tehdit ve zorlamalara rağmen, Şubat’ta da devam etmiş. Geçen yıl Şubat’ta kilosu 1 lira 41 kuruş olan kuru soğan, bu yılın aynı ayında kilosu 4 lira 50 kuruş. Bir yılda yüzde 219 zam, geçen yıl 2 lira 17 kuruş olan pırasanın kilosu, şimdi 5 lira 48 kuruş. Bir yılda yüzde 153 zam. Ispanak. Geçen yıl kilosu 2,5 lira iken; şimdi kilosu 5 lira 90 kuruş. Bir yılda yüzde 136 zam. Geçen yıl kilosu 1 lira 64 kuruş olan patates; şimdi 3 lira 86 kuruş. Bir yılda yüzde 135 zam. Saray iktidarı milletimizi kış aylarında kış sebzelerine hasret bıraktı.
BİZİM ÇİFTÇİMİZ DURURKEN ELİN OĞLUNU ABAT EDECEKLER
Çözüm diye İran’dan soğan ithal eden Saray, şimdi de ithal bakliyatı tanzimde satmaya başladı. Bu gidişle yağı, unu, şekeri, peyniri ve bilumum gıda ürününü ithal edip tanzimde satmaya başlayacaklar. Bizim çiftçimiz, üreticimiz dururken, yine elin oğlunu abat edecekler. Kendi üreticisine, kendi milletine bu kadar sırtını dönmüş bir yönetim dünya üzerinde başka bir ülkede yoktur. Bir de sıkılmadan sebep oldukları patates, soğan kuyruklarına “varlık kuyruğu” diyorlar.
VARLIK OLSA KUYRUK MU OLUR… BU BECERİKSİZ İKTİDAR KUYRUĞUDUR
Milletimiz daha önce ithal tüp ve yağ kuyruğuna girmişti. Ama 12 bin yıldır tarım yapılan topraklarda milletimiz kendi ürettiği patatesi, soğanı ucuza almak için kuyruklarda bekliyor. Bu beceriksiz Saray iktidarı bu bereketli topraklarda maalesef bunu da gösterdi. Memlekette varlık olsa, kuyruk mu olur? Bu, beceriksiz iktidar kuyruğudur. Biz bu beceriksizliğin ve kötü yönetimin sonu IMF kapısıdır diye uyarıyoruz. En son Erdoğan’ın “bu can bu tende oldukça IMF’ye esir olmayacağız” dediğini duyunca “Eyvah ki Eyvah!” dedim. Hatırlarsanız en son bu lafı ettiğinde Rahibi 24 saatte Oval Ofise teslim etmek zorunda kalmıştı. Türkiye’yi IMF kapısına götürdükleri konusundaki kaygılarım bu nedenle daha da arttı.
SURİYELİLERE HARCANAN PARAYLA 10 YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ, 30 AVRASYA TÜNELİ YAPILIR
AK Parti Genel Başkanı, Ordu’da, Suriyelilerle ilgili daha önce hiç söylemediği bir takım şeyler söyledi. Hatırlarsınız Erdoğan, Avrupa Birliği ve ABD başta olmak üzere yabancı ülkelerin Suriyeliler için Türkiye’ye tek kuruş para vermediğini söyleyip duruyordu. Bundan hep şikâyet ediyordu. Aynı Erdoğan hafta sonu Ordu’da yaptığı konuşmada “Türkiye’nin Suriyelilere yapılan harcamalar sebebiyle Hazinesine yüklediği hiçbir yük yoktur. Tüm bu harcamaları geliri, giderine denk olacak formüllerle yürüttük, yürütüyoruz” dedi. AK Parti Genel Başkanı Suriyeliler için 35 milyar dolar harcandığımızı daha önce ifade etmişti. Bu çok yüksek bir rakam. Ülkemizdeki 4 milyon Suriyeli için harcanan parayla boğaza 10 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılabilir. 30 tane Avrasya Tüneli de yapılabilirdi bu parayla. Ya da aynı parayla 55 adet otomobil fabrikası kurup 85 bin yurttaşımıza istihdam sağlamak mümkündü. 
BU FORMULÜ AÇIKLASIN DA MİLLETÇE ÖĞRENELİM
Fiziğin temel prensiplerindendir. “Hiçbir şey yoktan var edilmez, varken de yok edilmez”. Eğer bu 35 milyar dolar, Avrupa Birliğinden, ABD’den veya başka ülkelerden, Körfez’den gelmediyse veya birileri Türkiye’ye dolar matbaası hediye etmediyse bu para nereden geldi? Milletin kesesinden 35 milyar doları harcarken millete tek kelime sormayan Erdoğan, şimdi çıkmış bu harcamaları bütçeye yük olmadan karşılayan formüllerden bahsediyor. Bu değirmenin suyunu, bahsettiği formülün detaylarını bir açıklasa da bu işi nasıl becerdiğini milletçe öğrensek...
SURİYELİLER İÇİN GÖSTERDİĞİ MAHARETİ EYT’LİLER VE ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER İÇİN GÖSTERSİN
Suriyeliler için 35 milyar doları Hazine’ye yük olmadan karşıladığını söyleyen Erdoğan; emeklilikte yaşa takılanlar söz konusu olunca neden aynı mahareti gösteremiyor? Yine Suriyeliler için 35 milyar doları harcarken formül bulmakta zorlanmayan Erdoğan; atanamayan öğretmenlerimizi atama konusunda neden bir formül bulamıyor? Neden öğretmenlerimize sınavdan sınava koşma tavsiyesi veriyor? İstanbul’da “bebeği olan annelerden” toplu taşıma ücreti almayacağım diyen belediye Başkan adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na “sen kimin parasını kime veriyorsun” diye hesap soruyor. Ama aynı Erdoğan, Suriyelilere harcadığı 35 milyar doların hesabını nedense bir türlü açık seçim veremiyor. Suriyelilere harcanan para tam bir kara kutu. Avrupa Birliği ’de “Türkiye’ye vereceğim parayı ben proje bazında kullandıracağım ve denetimini de kendim yapacağım” demiş. Bu, herhalde Saray yönetimine duyulan güveni göstermiyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
FATURAYI EVLATLARIMIZ VE TORUNLARIMIZ DA ÖDEYECEK
Suriye meselesi Türkiye için sadece bir güvenlik veya dış politika sorunu olmaktan çıkmıştır. Suriye meselesi sosyal dengelerimizi sarsan, ekonomimiz için kara deliğe dönüşen ciddi bir sorun olmaya başlamıştır. Erdoğan da bunun fakındadır. Onun için bu konuda sürekli top çevirmektedir. Ama bu hataların bedelini de sadece bizim kuşağımız değil, maalesef evlatlarımız ve hatta torunlarımız da ödeyecek.
ABD AÇIKLAMASININ ZAMANLAMASI MANİDAR, GEREKÇESİ İRONİK
Son olarak dün geçici ithalat ihracat rakamları açıklandı. Şubatta ihracattaki yüzde 3,7’lik sınırlı artışa karşılık, ithalatta yüzde 19’a yakın düşüş var. Bu damadın dengelenme dediği ekonomideki daralmanın Şubat ayında da hız kesmeden sürdüğünü gösteriyor. Bu arada ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’yi mevcut ticaret sisteminden çıkaracağını açıklaması önemli bir haberdir. Her görüşmenin sonunda ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkartmaktan bahsediyordu. Bırakın ticaret hacmini bu seviyeye çıkarmayı, şimdi bizi gelişmekte olan ülkelerin tabi olduğu tercihli ticaret sisteminin dışına çıkaracaklarmış. Tam S-400 pazarlıkları öncesinde gelen bu açıklamanın zamanlaması manidardır. Gerekçe ironiktir. Anlaşılan rahibi Oval ofise jet hızıyla yetmemiştir. Bu, ivme kaybeden ihracatımızı daha da olumsuz etkileyecektir.
DERTLERE DERMAN 5 YILLIK YOLCULUK İÇİN OYLAR CHP’YE VE MİLLET İŞBİRLİĞİNE
Sözlerimi tamamlarken yurttaşlarımızı dertlere derman beş yıllık bir yolculuk için CHP’ye ve CHP Belediyeciliğine oy vermeye davet ediyorum. Millet işbirliğinin olduğu yerlerde de millet işbirliğinin adaylarına oy vermeye davet ediyorum. Martın sonu bahar olacak diyorum. Benim sizlerle paylaşacaklarım bu kadar. Varsa sorularınızı alabilirim.
Soru: Bekadan söz ettiniz. Bir de zillet tartışması var. En son Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu CHP’yi PKK, FETÖ, DHKP-C, TİKKO ve Esed’le birlikte olmakla suçladı. Buna yanıtınız ne olur? Bir de AK Parti Şanlıurfa milletvekili, AK Parti’ye vereceğiniz oylardan dolayı Allah mahşerde size hesap sormaz ifadesini kullandı. Anket tartışması da devam ediyor. Buna ilişkin görüşlerinizi almak isterim.
Faik ÖZTRAK: Yüce dinimizi bu seçimlere alet etmek iktidar kanadının çaresizliğini ortaya koyuyor. Aynı şekilde CHP’yi veya kendileri dışındaki herkesi terör örgütleriyle işbirliği içinde göstermek de bu seçimler konusunda saray iktidarının ne kadar büyük bir sıkıntı içinde olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. Bu seçimlerde, “O terörist, bu terörist” demek yerine millet aç, bir an önce bu milletin açlığına, işsizliğine, sıkıntılarına nasıl çare bulacağız ona bakmamız lazım. FETÖ, PKK diyorsunuz, diğer terör örgütlerinin isimlerini veriyorsunuz. Dönüp baksak geçmişte saray iktidarının tüm bu terör örgütleriyle beraberliği olmuştur.
Esed dediniz, “Kardeşim Esad” diyen biz değildik ki… Hatırlayın o boy boy fotoğrafları. Yok efendim, Lazistan, Kürdistan deniyormuş. 2013 yılında Lazistan’ı, Kürdistan’ı kendisi söyledi. “Eyalet sisteminden korkmamak lazım” dedi. Açsın baksın, o gün bizim genel başkanımız ne demiş. Biz ne demişiz kendisine. Bunlarla milletin gözünü boyamaları artık mümkün değil. Anketler meselesine gelince, anket sonuç itibariyle sayısal bir iştir. Alırsınız, biraz da anketçinin kabiliyetine göre çeşitli yöntemlerle bir tahminde bulunursunuz. Bu anketlerle ilgili manipülasyon var mıdır? Dünyanın her yerinde anketlerle ilgili manipülasyon olur. Ama bugüne kadar anketler konusunda ağzını açmayan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin diğer yöneticileri bu anketlere neden takmıştır. Neden MHP de bunların peşine takılmaktadır? Hep söylüyorum: İstedikleri şeyi görmediklerinde çılgına dönüyorlar. Anketlerden istedikleri sonuçları göremiyorlar. Çok büyük sıkıntıdalar o nedenle de anketlere söylemediklerini bırakmıyorlar.
Soru: Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü televizyon programında Sayın Muharrem İnce’yle ilgili yaptığı açıklamalar yeniden gündeme geldi. Sayın Muharrem İnce’nin başarı hikayesi olmadığı için İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterilmediğini söyledi. Bu konuya ilişkin yaklaşımınız nedir? Değerlendirmeniz ne olacak?
Faik ÖZTRAK: Genel Başkanımız konuyla ilgili görüşlerini ifade etmiş. Benim de Parti Sözcüsü olarak bu görüşlerin üstüne başka bir şey söylemem mümkün değil.
Soru: Geçtiğimiz günlerde Engin Altay’ın bir açıklaması olmuştu. MHP lideri Bahçeli’den de bir yanıt geldi. Anketlere dayandırdığını söyledi Engin Altay. Ayın 10’unda, 10 Mart’ta görecekler ifadesini kullandı. Ancak bu darbe çağrısı olarak algılandı, tepkiler vardı. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK: Bugün zaten Sayın Engin Altay bu konuyla ilgili açıklama yapmış. Bunun yanlış anlaşılması için çok büyük bir gayret gösterildiğini söylüyor özellikle o taraftan. Ama sözlerine de açıklık getirmiş. Benim artık o sözlerin üzerine başka bir şey söylemem mümkün değil.
Soru: Dün Muğla ve 7 ilçesinde, bugün de İstanbul’un 13 ilçesinde HDP adaylarını muhalefet lehine çektiğini duyurdu. Bununla ilgili görüşünüzü almak istiyorum.
Faik ÖZTRAK: HDP’nin kendi iç işidir. Bizlerin bu konuda bir yorum yapmamızın doğru olmayacağını düşünüyorum.