30.07.2018
30.07.2018
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN MYK GÜNDEMİNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI
(30 TEMMUZ 2018)
https://youtu.be/cD-5hewqvkg
EDİRNE MİLLETVEKİLİMİZ SAYIN ERDİN BİRCAN’A ACİL ŞİFALAR DİLİYORUZ
Değerli basın mensupları, Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Üzücü bir haber aldık, Edirne Milletvekilimiz Sayın Erdin Bircan bugün bir beyin kanaması rahatsızlığı geçirmiş ve hastanede şu anda yoğun bakımda. Öncelikle acil şifalar diliyoruz, yakından takip ediyoruz. Sayın Genel Başkanımız ve bütün arkadaşlarımız yakından takip ediyoruz. Bir an önce sağlığına kavuşmasını bekliyoruz, diliyoruz. Süreci takip etmek üzere Grup Başkanvekilimiz Sayın Engin Altay, Ankara Milletvekilimiz Murat Emir’le birlikte Iğdır’a gittiler, şu anda hastanede. Her an, dakika dakika durumuyla ilgili bilgi alıyoruz. İnşallah sevindirici bir haberi bekliyoruz.
BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZI “ANKARA GAR KATLİAMI” DURUŞMASINI TAKİP ETMEYE DAVET EDİYORUZ
Değerli arkadaşlar bir başka önemli konu, yarın 10 Ekim katliamı davası duruşmasının karar duruşması, Sincan kampüsünde duruşma salonunda. 10 Ekim 2015’te Ankara Gar katliamında 103 canı kaybetmiştik, 103 kişi hayatını kaybetmişti bu hain terör saldırısı sonucunda. Genel Başkan Yardımcılarımız Sayın Tekin Bingöl, Sayın Veli Ağbaba, Sayın Onursal Adıgüzel ve milletvekili arkadaşlarımızdan oluşan bir heyet yarın duruşmayı takip edecekler. Bütün demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda hassasiyeti olan bütün vatandaşlarımızı duruşmayı takip etmeye davet ediyoruz. 103 canımız hain bir terör saldırısına kurban gitmişti, ancak sorun sadece tetiği çekenlerin yargılanmasıyla çözülebilecek bir sorun olmanın ötesindedir. Tetiği çektiren iradenin, bombayı patlatan iradenin, saldırıyı planlayan iradenin ortaya çıkarılması gerekir. Yani saldırının arka planının ortaya çıkarılması gerekir. 7 Haziran’la 1 Kasım arasındaki süreçte hızla yükselen terörün yükselme sebebinin ortaya çıkarılması gerekir. Türkiye önümüzdeki süreçte sağlıklı bir toplumsal barışı inşa edebilmek için buna ihtiyaç vardır, bir taraftan yargı sürecinin tamamlanmasını beklerken öbür taraftan 7 Haziran – 1 Kasım arasında artan terör olaylarının gerçek sorumlularının, arka plandaki faillerinde ortaya çıkarılması en büyük arzumuz ve beklentimizdir.
AK PARTİNİN BİR DEVLET PARTİSİ OLDUĞUNUN VE DEVLETİN BİR PARTİ DEVLETİNE DÖNÜŞTÜĞÜNÜN AÇIK KANITIDIR
Değerli arkadaşlar, hafta sonu bir yönetmelik yayınlandı. İllerde valiler ve kaymakamların Cumhurbaşkanının temsilcisi olduğunu ifade eden bir düzenleme. Aslına bakarsanız bu sürece baktığımızda devletin nasıl çöktüğünü açıkça ele veren düzenlemeler ve uygulamalarla karşı karşıyayız. Daha önce il idaresi kanununda valiler devletin ve hükümetin temsilcisi olarak tarif edilirken, 703 sayılı kanun hükmünde kararnameyle bu değiştirildi ve valiler Cumhurbaşkanının temsilcisi olarak tarif edildi. Bu devleti nasıl gördüklerinin açık bir delilidir. Bu parti devleti anlayışının açık bir işaretidir. Böyle bakıyorlar, mantıkları bakış açılarının ne olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı ile devleti özdeşleştiren, tek adam rejimini devletin ta kendisi sayan bir anlayış. Önceki düzenlemede valiler devletin temsilcisidir derken, 703 sayılı kanun hükmünde kararnameyle valiler Cumhurbaşkanını temsil eder diye bir düzenleme getirmişlerdi. Şimdi İçişleri Bakanlığının yönetmeliğiyle valiler ve kaymakamlar çalışma yönetmeliğiyle bu garabeti gidermeye çalışıyorlar. Kanunda ortaya çıkardıkları garabeti gidermeye çalışarak, “Valiler ve kaymakamlar devletin ve Cumhurbaşkanının temsilcisidirler” ifadesini koymaya başlamışlar. Devlet çöküyor, yaşanan sürece baktığımızda devlet çöküyor ve kurumsal temeli olan devlet anlayışının yerine tek adamın keyfi rejimine dayalı bir yeni devlet inşa ediliyor. Buradan demokrasi çıkmaz. Bu uygulamaların ne kadar keyfi olduğunun açık bir örneğidir. Sürekli olarak tek parti dönemini valiler il başkanıydı, kaymakamlar ilçe başkanıydı diye eleştiren AK Parti Genel Başkanı şimdi fiilen yarattıkları tek adam rejiminde valilerin AK Parti il başkanı, kaymakamların AK Parti ilçe başkanı olacağı bir düzen yaratmıştır. AK Partinin bir devlet partisi olduğunun ve devletin bir parti devletine dönüştüğünün açık işaretidir, açık göstergesidir, açık kanıtıdır. Biz Cumhurbaşkanı parti Genel Başkanı olamaz derken, buna işaret ediyorduk. İşte şimdi son gelinen noktada, bir parti Genel Başkanının temsilcisi olan valiler ortaya çıkacaktır. Bir parti Genel Başkanının temsilcisi olan kaymakamlar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu yeni düzen aslında fiilen valilerin ve kaymakamların AK Partinin il başkanı ve ilçe başkanı olduğu düzendir tek adam rejimi. Buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Buna toplumu alıştırmalarına müsaade etmeyeceğiz. Hedefimiz demokratik devlet, her şeye karşın devletin ciddiyetini koruyacak, demokratik kurumsal işleyişini sağlayacak mücadeleyi sürdüreceğiz.
HİÇ KİMSE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ YARGISINA DIŞARIDAN AYAR VERME GÜCÜNE SAHİP DEĞİLDİR
Değerli arkadaşlar, devlet düzeni böyle çökerken, ne yazık ki hukuk sistemi de aynı şekilde her gün yeni bir skandala imza atacak hale dönüşüyor. Bakın, Amerika’yla yaşanan kriz çok ciddi bir olaydır. Krizin ciddi olmasının ötesinde, Türk yargı sisteminin ve Türk dış politikasının geldiği tabloyu yansıtması açısından çok önemlidir. Önce Trump’a ve Amerikan yetkililerine seslenmek istiyoruz. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti yargısına dışarıdan ayar verme gücüne sahip değildir, böyle bir hakka sahip değildir, hiç kimsenin Türk yargısına dışarıdan ayar verme haddi yoktur. Aynı zamanda hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit etme hakkı da yoktur, buna karşı en sert şekilde karşılık veririz. Bunu bir Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti koruma meselesi olarak görürüz.
TÜRKİYE’Yİ DIŞARIYA KARŞI BİR ÇADIR DEVLETİ GÖRÜNTÜSÜ HALİNE SOKMAYA KİMSENİN HAKKI YOKTUR
Ancak bir şeyi de söylemeden uzak duramayız, geri duramayız. Bu hale niye geldik? Bir devlet başkanının, ABD devlet başkanının twitter hesabı üzerinden ya da Dışişleri Sözcüsünün çıkıp da Türkiye Cumhuriyeti hükümetini tehdit edecek, şantaj yapacak noktaya getiren siyasi anlayış hangi anlayıştır. Bunun hesabını da Erdoğan vermek zorundadır. Türkiye’yi dışarıya karşı bir çadır devleti görüntüsü haline sokmaya kimsenin hakkı yoktur. Milletten yetkiyi bunun için almadılar. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti dünyanın tehdit edeceği, tehdide ve şantaja açık bir ülke haline getirme hakkına sahip değiller. Devleti tahrip ederseniz, demokrasiyi ortadan kaldırırsanız, keyfi bir tek adam rejimi kurarsanız, yargıyı siyasetin emrine sokarsanız, yargıyı pazarlık malzemesi haline getirirseniz, tehditler ve şantajlara açık hale düşersiniz. Bu zafiyetin içerdeki en önemli ve tek sorumlusu Erdoğan iktidarıdır. Dışarıya karşı güçlü bir itirazımızı ifade ederken içerde bu gerçeği de dile getireceğiz.
YARGITAY ENİS BERBEROĞLU’NU ANAYASANIN AÇIK HÜKMÜNE RAĞMEN TAHLİYE ETMEDİ
Bakın, Enis Berberoğlu cezaevinde. Anayasanın açık hükmüne rağmen, yeniden milletvekili seçilen Enis Berberoğlu’nu Yargıtay tahliye etmedi. Siyasetin yargıya müdahalesinin çok çarpıcı bir örneğidir yaşadığımız. Talimat alan emir altındaki yargının çarpıcı bir örneğidir. Şimdi 17. Ceza Dairesinde itirazen görüşülmesi bekleniyor. Bekliyoruz. Hala yargının bu hatayı düzeltip bu meseleyi hukuk ekseninde, vicdanları rahatlatacak biçimde çözmesini bekliyoruz. Ancak şunu sormadan da edemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti milletvekili, TBMM üyesi bir milletvekilinin tahliye edilmesi için bir yabancı misyonun aracı olmasına mı gerek var? Ne kadar acı bir soru sorduğumun farkındayım. Kesinlikle, “hayır” diye cevap vermemiz gerektiğinin de farkındayım ama ne yazık ki Türkiye’yi düşürdükleri tablo budur. Bu soruya haksız bir soru, nereden çıkıyor bu soru diyecek bir Türkiye yaratmadılar.
Bakın, Macron talepte bulunuyor Fransız gazeteci serbest bırakılıyor. Schröder talepte bulunuyor, Büyükada tutuklamalarında tahliye kararı veriliyor. Merkel talepte bulunuyor, gazeteci Deniz Yücel serbest bırakılıyor. Trump talepte bulunuyor, Rahip Brunson ev hapsine çıkarılıyor, Trump’ın talebinden sonra. Trump için bu yetmiyor, kesmiyor Trump tehdit etmeye başlıyor şimdi.
YARGIYI VE HUKUKU BU HALE GETİREN ANLAYIŞ, TEK ADAM REJİMİ ANLAYIŞIDIR
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yargı, hukuk, adalet hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. AK Parti döneminde olduğu kadar Türkiye’de yargıda, adalette hukuk adına bu kadar yüz karası bir tablo yaşanmamıştı. Bu tutuklamaların hepsi haksızdır. Biraz önce verdiğim örneklerde hiçbir zaman çıkıp da o gazetecilerin neden serbest bıraktığını sorgulamıyorum. O gazetecilerin neden tutuklandığını, neden adalet ve hukuk ekseninde tutuksuz yargılanmadığını o zaman da sorguladık, şimdi de sorguluyorum. Ama bu gazetecilerin haklarına kavuşabilmeleri, en doğal hakkı olan tutuksuz yargılanma haklarına kavuşabilmeleri için bir yabancı devlet başkanının ya da misyonunun aracılığına neden ihtiyaç duyulduğunu sorguluyorum. Bu ayıbı niye yaşattıklarını sorguluyorum ve aynı şekilde ironik bir biçimde yasama organının üyesi bir milletvekilimiz için de “Yabancı diplomatların, misyonların aracılığına mı ihtiyaç duyuyorsunuz” diye soruyorum. Türkiye’yi bu hale getirdiler. Bu bir utanç tablosudur. Bu utanç tablosundan Türkiye’yi derhal çıkarmak zorundayız. Yargıyı ve hukuku bu hale getiren anlayış devleti çökerten tek adam rejimi anlayışıdır. Gazetecilerin, milletvekillerinin, hak savunucularının tutuklanmadığı bir Türkiye arzu ediyoruz.
YARGIYI NERESİNDEN TUTSANIZ LİME LİME DÖKÜLÜYOR
Mücadelemiz böyle bir Türkiye’yi kurma mücadelesidir. Ancak öyle bir yargı kurgulanıyor ki, neresinden tutsanız lime lime dökülüyor neresinden tutsanız. Bir taraftan Eren Erdem rehin alınmış, bir taraftan Enis Berberoğlu rehin alınmış. 3 bin 200 hakim ve savcı yaz kararnamesiyle tasfiye ve sürgün edildi. Yeni çıkan yaz kararnamesi Hakim ve Savcılar Kurulunun 3 bin 200 hakim ve savcıyı tasfiye ettiler, kızağa aldılar, sürgün ettiler. Bu bir tasfiye kararnamesidir. İşte talimatla tutuklamaların verildiği, talimatla tahliyelerin sağlandığı yargı düzeni böyle ortaya çıkıyor. Hukuk vicdanı olan ve kararlı duruşu olanların kendilerini güvende hissetmediği bir yargı düzeni yarattılar. Bu düzenin adı hiçbir zaman demokrasi olamaz. Bu nedenle bu düzene diktatörlük diyenlere diktatör deme hakkını tanımayarak susturacaklarını sanıyorlar, ama biz diktatör demeye devam edeceğiz. Türkiye’de demokrasiyi inşa edinceye kadar diktatöre diktatör demeye, diktatörlüğe diktatörlük demeye devam edeceğiz.
BELEDİYELERE HAZİNEDEN AKTARILACAK YÜZDE 30 KAYNAKLARI KESECEKLER
Değerli arkadaşlar, bakın tek adam rejiminin özellikle son uygulamalarından bir tanesi, yerel yönetimler belediyelerle ilgili aldığı son karardır. Hazine ve Maliye Bakanı damat beyefendi çıkıp bir açıklama yaptı. Belediyelere hazineden aktarılacak kaynakları yüzde 30 keseceklermiş. Tasarruf önlemleri gereği yüzde 30 kaynakları keseceklermiş. Bir kere iki açıdan çok önemli bir problemle karşı karşıyayız. Birincisi, bu kaynakları kesmek için kanuna ihtiyacımız var. Bunu bakanın sözüyle ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kesemezsiniz. Hazineden belediyelere aktırılan kaynaklar yasal dayanağı olan kaynak aktarma işlemleridir. Bunla ilgili yasayla ancak bir düzenleme yapabilirsiniz. Birinci önemli mesele bu. Tek adam rejimi uygulayıcılarının kanunu yok sayan ne kadar keyfi bir uygulama niyetinde olduklarının bir başka örneğidir. Bir diğer önemli ayağı ise keyfi rejimlerin belde halkı için ne büyük problemler yaratacağının açık kanıtıdır. Yerel yönetimlerin kaynakları zaten yetersiz, belediyelerin kaynakları zaten yetersiz, belediyeler bulundukları belde içerisinde yaşayan vatandaşlara birebir en yakın hizmet götüren, demokrasinin en önemli kurumları. Ve siz belediyeleri kaynaklarını kısarak çalışamaz, işlemez hale getiriyorsunuz. Bu yerelleşmenin önünde, yerel yönetimlerin yetkilerini ortadan kaldıran, yerel yönetimlerin etkisini kırmaya çalışan ve vatandaşın hizmet almasına en büyük darbeyi vurmayı hedefleyen bir adımdır. Buna karşıda mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum, sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Efendim Sayın Kılıçdaroğlu bir değişimden söz etmişti. Bu değişim acaba gündeme geldi mi toplantınızda?
Bir ikinci sorumda, Muharrem İnce bugün notere giderek bir taahhütte bulundu, eğer Genel Başkan olursam, Cumhurbaşkanı adayı olursam kaybedersem seçimi Genel Başkanlıktan da ayrılacağım ya da olağanüstü kurultaya götüreceğim partiyi şeklinde. Buna ilişkin yorumunuz nedir?
Bülent TEZCAN- Yani bu yorum yapılacak bir konu değil. Sayın Muharrem İnce beyanda bulunmuş, bu konuda kendi beyanını da paylaşmış. O yüzden o mesele bizim gireceğimiz bir mesele değildir.
Yenilenme konusuna gelince, daha öncede söyledim Merkez Yönetim Kurulumuz seçimden sonraki ilk toplantısında Sayın Genel Başkanımıza partide yönetim anlamında yapılacak her türlü değişiklikte sonuna kadar destek vereceğini ve bu konuda elini rahatlatmaya hazır olduğunu beyan etmişti. Bu zamanı ve gündeme gelirse bu konuda Merkez Yönetim Kurulunun herhangi bir çekincesi, tereddüdü yoktur. Şu anda bugünkü toplantıda gündeme gelen bir konu değildir.
Soru- Efendim imza toplama sürecinin bitmesine birkaç saat kaldı artık sadece. Son olarak 559 imza olduğunu ifade etmişti muhalif kanat, 69 imzada… Size gelen son rakam nedir, rakam var mı, toplanabilecek mi birkaç saat içinde?
Bülent TEZCAN- Bu konuda sayıları biz hiç yarıştırmadık, konuşmuyoruz, sayılar üzerinden konuşmayacağız. Bize henüz gelen rakam yok. Çünkü kendileri alıp getireceklerini söylüyorlar, ifadeleri de o, beyannameyi de o şekilde düzenlemişler. Süresinde eğer yeterli imza olursa ne yapacağımızı söyledik. Tüzükte nelerin yapılacağı yazıyor. Tüzüğün dışına çıkmak gibi bir irademiz hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır.
Teşekkür ederim arkadaşlar.
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024