20.06.2017
20.06.2017
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN ADALET YÜRÜŞÜ’NÜN 7. GÜNÜNDE YAPTIĞI AÇIKLAMA (21 HAZİRAN 2017)
CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun (MYK) haftalık olağan toplantısı Adalet Yürüyüşünün 7. Gününde, yürüyüş güzergahı üzerinde gerçekleştirildi.
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Gerede ilçesine bağlı Danişmentler Köyü mevkiinde yapılan toplantının ardından düzenlenen basına açıklama yaptı.
Tezcan’ın MYK gündemine ilişkin açıklamaları şöyle:
Değerli basın mensupları, hepiniz hoşgeldiniz. Bu direniş meydanına hoşgeldiniz, adalet meydanına hoşgeldiniz. Bugün adalet yürüyüşümüzün 7. günündeyiz. Yani bir haftayı tamamlıyoruz. Tarihin döndüğü zamanları yaşıyoruz. Tarihte belli kırılma anları olur. Şu anda bu yürüyüşe katılanlar, yürüyüşçüler, destek verenler, izleyen siz değerli basın mensupları, herkes tarihin önemli bir dönüm noktasının hem tanığısınız, hem de tarihi yapanlarız. Hep birlikte bir yeni tarih yazıyoruz adalet mücadelesinde, hukuk mücadelesinde, hak mücadelesinde, demokrasi mücadelesinde.
Değerli arkadaşlar, öncelikle bu akşam mübarek Kadir Gecesi. Bütün İslam âleminin mübarek Kadir Gecesini kutluyorum ve bütün insanlığa, milletimize barış, kardeşlik, huzur ve özellikle ve özellikle adalet getirmesini diliyoruz.
7. günümüzde dün grup toplantımızı yaptık açık havada, bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı yaptık.
DARBELER ADALETE DÜŞMANDIR
Değerli basın mensupları, Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısını iki kez açık havada yapmak zorunda kaldık. Birincisi Tandoğan Meydanındaydı, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı eğitimi katletmişti ve katletmek üzere önemli bir kırılma noktasındaydı Türkiye, 4+4+4’le meydanlara indik, Tandoğan Meydanında grup toplantımızı yaptık. Bugün eğitimin geldiği noktadan hiç kimse memnun değil. Öğrenciler memnun değil, öğretmenler memnun değil, veliler memnun değil, hiç kimsenin memnun olmadığı ve Türkiye’nin dünya liginde en sonlara sürüklendiği bir eğitim sistemini getirip ne yazık ki yerleştirdiler, çağdaş bilimsel eğitimi tahrip ettiler. Şimdi aynı yaklaşımla adaleti tahrip ediyorlar. Aynı yaklaşımla adaleti katlediyorlar. İşte bunun için yürüyoruz. Bunun için grup toplantımızı artık alanlarda yapmak zorunda kalıyoruz. Bunun için Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı alanlarda yapmak zorunda kalıyoruz adalet katledilmesin diye, adalete kavuşalım diye, mazlumların sesi olalım diye.
Değerli arkadaşlar, Türkiye 20 Temmuz darbesi yaşadı. 15 Temmuz darbesini püskürttük, 20 Temmuz darbesinin baskıcı ve zorba koşulları altında bütün bir millet ve halk eziyet çekiyor. Düşünce özgürlüğü yok, ifade özgürlüğü yok, örgütlenme özgürlüğü yok, sendika özgürlüğü yok, grev yapma özgürlüğü yok. Bütün temel hak ve özgürlükler iktidar sahiplerinin iki dudağı arasından çıkacak bir KHK’ya kalmış durumda. Darbeler adalete düşmandır. Darbelerin olduğu yerde adalet olmaz. Darbeler adalete düşmandır, darbeciler adalete düşmandır, zorbalar adalete düşmandır.
Değerli arkadaşlar, burada 20 Temmuz darbesinin Türkiye’de adaleti yok ettiği ve herkesi korku ve suskunluk içerisinde teslim almaya çalışıldığı bir dönemde Genel Başkanımız bir büyük yürüyüş başlattı, bir kutlu yürüyüş başlattı ve herkese teşekkür ediyorum. Bütün halkımıza, siyasi görüşü ne olursa olsun bu yürüyüşe destek verip 7 günden bu yana Genel Başkanımızın arkasında o zor koşullarda dağ, tepe demeden yağmurda, çamurda, güneşte kararlılıkla adaleti arıyorlar. Kararlılıkla arayanlar biliyoruz ve inanıyoruz ki, adaleti bulacaklar. Hep beraber mazlumların sesi olacağız, 80 milyonun sesi olacağız ve adalete kavuşacağız.
YARGIYA MÜDAHALELERİNİ YAZSAK ANSİKLOPEDİ SERİSİ OLUR
Değerli arkadaşlar, rahatsız oldular. Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Erdoğan rahatsız oldu. Her gün televizyonlarda bir iftar sofrasında önce “orucumu açtım” diyor, arkasından da hakaret ve küfrün torbasını açıyor. Orucunu açıp arkadan hakaret ve küfrün torbasını açan başka Müslüman var mıdır bilmiyorum. Ama bizim başımızda bir parti Genel Başkanı var. Bu yürüyüşten rahatsızlıklar. Herkesi toplayıp “aman ha bu yürüyüşü nasıl sustururum, bu yürüyüşün duyulmasını nasıl engellerim” diye bir çaba içerisinde, ama attığı her adım, her geçen gün bu yürüyüşün ne kadar kutlu bir yürüyüş olduğunu gösteriyor.
Bize akıl vermeye kalkmış, diyor ki, anayasanın 138. maddesi var e canım yargıya müdahale etmeyin. Değerli arkadaşlar, şimdi kendisinin yargıya müdahalelerini yazsak ansiklopedi serisi olur. Kendisinin yargıya müdahalelerini tarasak alt alta koysak, uç uca eklesek bizim buradan İstanbul’a yürüdüğümüz yolun üç katı eder. Dün mahkemelere talimat veren kendisi değil miydi? Dün “Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” diye Erdem Gül’le ilgili tahliye kararı verildiğinde açıklamayı yapan kendisi o zaman Cumhurbaşkanı makamındayken değil miydi? Bu açıklamayı yapmanın arkasından hakimlere dönüp de “siz de bu karara uymayabilirsiniz” diyen kendisi değil miydi? Bu yargıya müdahale değil mi? 138. maddenin ihlali bu değil mi? Nerede arıyorsun 138. maddenin ihlalini? Bize diyor ki, “adalet sokaklarda aranmaz.” Mecliste adaleti bırakmazsanız, devlette adaleti bırakmazsanız, mahkemede, adliyede adaleti bırakmazsanız bir yiğit adam da çıkar yollara yollarda adaleti arar, mazlumların sesi olur, millet de onun arkasına gelir.
Değerli arkadaşlar, bu davada MİT tırları davasında aynı şekilde mahkeme yargılama yaparken, yargılama devam ederken “hesabını verecekler, ben arkasını bırakmayacağım” diyen kendisi değil mi? Bu yargıya müdahale değil mi?
SENİN MAKAMINDAN RESMİ YAZIYLA GÖNDERİLEN BU YAZIDAKİ BU İFADE TALİMAT DEĞİL Mİ?
Şimdi yürüyüş başladı, rahatsız oldular. Sayın Genel Başkanımızı tehdit etmeye başladı. Tehdit ederken Genel Başkanımıza tehdit, savcılara da talimat veriyor. Vermedi mi? Ne diyor? “Bir gün seni de aynı savcılar çağırabilir” diyor. Aslında biz onu biliyoruz, okuyoruz, tercüme ediyoruz. Yani diyor ki, “önce sen yürümekten vazgeç git evinde otur.” Oturmayacağız! Tehdidine pabuç bırakmayacağız! İkincisi, savcılara sesleniyor aslında, diyor ki, “çağırın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, bu yürüyüşü sonlandırın, Türkiye’de mazlumların sesi kalmasın” diyor. Bırakın çağırmayı Genel Başkanıma dönük atılacak herhangi bir adımda o zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz gök kubbeyi dar ederiz. Gök kubbeyi dar ederiz o kadar kolay değil. Biz hukuka uygun bir yürüyüş yapıyoruz. Biz demokratik direniş hakkımızı kullanıyoruz. Gayri yasal hiçbir şeyimiz yok. Sizin iktidarınız tepeden tırnağa gayrimeşru, sizin iktidarınızın bütün uygulamaları tepeden tırnağa gayri yasal. Yasadışı bir güç üzerinde oturacaksınız, yasal direniş gösterenleri korkutmaya çalışacaksınız, yok öyle yağma!
Değerli arkadaşlar, şimdi ne çabuk unutuyorlar. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gizli ibareli yazıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bir talimat göndermedi mi? O talimatta “gerçekgündem.com sitesinin kaçak sarayla ilgili haberleri nedeniyle bu konuda kanuni işlem başlatın, soncundan da bize haber verin” ifadelerini kullanmadı mı? İfadeler aynen budur. Kanuni işleme başlayın ve bununla ilgili bize bilgi verin, sonucundan bize bilgi verin. Hiçbir devlet makamı savcılıklara ve mahkemelere talimat veremez diyor Anayasanın 138. maddesi Sayın Erdoğan, senin hatırlattığın madde bunu söylüyor. Senin makamından resmi yazıyla gönderilen bu yazıdaki bu ifade talimat değil mi? Hükümetinin İçişleri Bakanlığının Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna yazı gönderip de, “181 karar aleyhimize verilmiştir, bu kadar 78 mahkemeden” diye hakimlerin isimlerini vererek bu hakimleri Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna senin İçişleri Bakanın bildirmedi mi? Sonradan o mahkemelerdeki hakimlerle ilgili soruşturma başlamadı mı? Bu talimat değil mi? Bunlar resmi yazılar değil mi?
YÜRÜTMEYE ALIŞANLAR YÜRÜMEKTEN KORKARLAR
Şimdi siz kalkacaksınız yargıyı tahakküm altına alacaksınız, baskı altına alacaksınız ondan sonra da döneceksiniz diyeceksiniz ki, mazlumların sesi olan Kemal Kılıçdaroğlu’na “yürüme” diyeceksiniz. Yürütmeye alışanlar yürümekten korkarlar. Yaşamları boyunca siyasi hayatları boyunca yürütmeyi prensip edinmiş olanlar, devlet imkanlarıyla yürütmeyi prensip edinmiş olanlar, mazlumların sesi için yürüyenlerden hep korkmuşlardır, şimdi de korkuyorlar.
ADALET MAZLUMLARIN GÜVENCESİ, ZALİMLERİN PRANGASIDIR
Şimdi bir başka şeyi daha hatırlamakta yarar var. Sayın Erdoğan Diyarbakır Mahkemesi tarafından hapis cezası alıp, Pınarhisar Cezaevine alay-ı valayla giderken, lüks araçlarla giderken, İstanbul’da insanlar sokağa inip gösteri yaptığında onlar adalete müdahale olmuyor da, konvoy halinde cezaevine giderken bunlar adalete müdahale olmuyor da, sizin bu kadar adaleti katlettiğiniz yerde mazlumların sesi olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun yürüyüşü, büyük yürüyüşü yargıya müdahale oluyor, öyle mi? Yani anayasayı ihlal etmek size hak, helal ama sizin dışındakilere haram, öyle mi? Sizin dışınızdakilerin en haklı davalarını anayasaya aykırı diye ilan edeceksiniz, ama kendi davranışlarınızla kendinizi anayasanın merkezine oturtacaksınız. Bunu kim yapar? Bunu darbeciler yapar. Bunu darbe iktidarları yapar. Her dönemde darbeciler iktidarın merkezine kendisini koyup hukukun merkezinde kendilerini görmüşlerdir.
Değerli basın mensupları, adalet mazlumların güvencesidir, zalimlerin prangasıdır. Bunun için yürüyoruz. Adalet mazlumların güvencesi, zalimlerin prangasıdır. O zalimlerin, zorbaların ayaklarına biz adalet yürüyüşüyle, adalet istemiyle pranga vuracağız adaletsizlikle değil bunun için yürüyoruz.
Adalet sözünden korkuyorlar. Adalet sözünden çekiniyorlar. Kimler korkar adalet sözünden? Zalimler korkar, diktatörler korkar, darbeciler korkar. Adalet kimin umut ışığıdır? Mazlumların umut ışığıdır. İşte bunun için yürüyoruz ve yürümeye de devam edeceğiz.
Değerli basın mensupları, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde Türkiye’de adaletsizlik kurumsallaşmıştır, adalet katledilmiştir. İşte kurumsallaşan bu adaletsizlik karşısında adaleti tesis etmek için yürüyoruz. Mahkemede adalet diyoruz, devlette adalet, seçimde adalet, geçimde adalet, eğitimde adalet, askerlikte adalet, vergide adalet, say sayabildiğin kadar. Bu alanların hiçbirisinde adalet kalmadı. Mahkemede adalet kalmadı söyledim hakimler karar vermeye korkuyor başıma bir şey gelirse hoşa gitmeyen bir karar verirsem diye. Devlette adalet kalmadı, liyakat sistemini çökerttiler, yok ettiler, yandaşların iktidarını kurup, devleti cemaatlerle bir iktidar bloğu halinde yönetme anlayışıyla devletin bütün geleneklerini çökerttiler. Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleneklerini savunma güç ve refleksini çökerttiler. Kurdukları ittifaklarla, yarattıkları kumpas davalarıyla bu ülkenin en önemli geleneklerini yok ettiler. Şimdi bunun üzerinden yarattıkları tahribatı gideriyoruz yalanı altında yeni bir tahribat yaratıyorlar. FETÖ’yle mücadele ediyoruz yalanı altında yeni cemaat ve tarikat ittifaklarıyla devleti yeniden bir başka çöküşün eşiğine taşıyorlar. Biz FETÖ terörüne de karşı çıktık, bölücü teröre de karşı çıktık. Terörün her türlüsüne karşı çıktık. Bunlara karşı çıkarken bunlar bahane gösterilerek bir iktidar zulmü yaratılmasına ve despotizme de karşı çıkıyoruz. Bunun için yürüyoruz. Bunların tamamının karşısında tek bir ilaç var, o da adalet ilacı.
Değerli arkadaşlar, seçimde adaleti ortadan kaldırdılar. Mühürsüz seçimle milletin sandıktaki iradesini çaldılar. Mühürsüz bir seçimle referandumda “Hayır” diyen milletin iradesini “Evet” diye sandıktan çıkardılar hileli seçimlerle.
Geçimde adaleti kaldırdılar, saraylarda lüks iftar sofralarındaki bir dakikalık maliyet bir yoksul ailesinin bir yıllık geçimine bedel. Böyle bir Türkiye yarattılar. Bir tarafta zenginlik, şatafat ve lüks, bir tarafta yoksulluk. Geçimde adaleti kaldırdılar. Taşeron işçilikte yoksulluğu ve güvencesiz çalışmayı, kölelik emeğini sistem haline getirdiler, kural haline getirdiler. Eğitimde adaleti kaldırdılar başta söyledim 4+4+4 sistemiyle Türkiye’de eğitim sistemini çökerttiler ve bu ülkenin evlatlarının gelecekte yarışma imkanını ortadan kaldırdılar. Gelecekte sistem içerisinde güçlü, iyi, kaliteli bir meslek ve hayat, yaşam sahibi olabilme imkanını ortadan kaldırdılar.
Söyleyecek çok şey var ancak yürünecek de çok yol var. Yolumuz uzun, yolumuz meşakkatli. Artık söz söyleme zamanı değil, artık eylem zamanı, artık yürüme zamanı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bütün tehditlere ve mazlumlara karşı 80 milyonun sesi oldu. Şimdi buradan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu kutlu yürüyüşünü bütün dünyanın ve Türkiye’nin dikkatle izlediğini biliyoruz ve korkanlara sesleniyorum, korkan hakimlere, savcılara, korkan Anayasa Mahkemesine, korkan devlet görevlilerine, korkan sendikacılara, korkan siyasetçilere kim varsa; “Korkmayın! Korkmayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mazlumların sesi oldu, 80 milyonun sesi oldu yollara düştü. Düşün arkasına! Hedef İstanbul, hedef o büyük buluşma. Bu büyük bir yürüyüşün sonunda o büyük buluşmayla gerçekten adaletli, demokratik özgür bir Türkiye kuracağız.”
Hepinize teşekkür ediyorum.
Soru- Efendim Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkan vekili Binali Yıldırım dün Genel Başkanın çelişkili açıklamalar yaptığını ifade etti. Bunu çok fazla yol yürümesine bağladı.
Bülent TEZCAN- Yani önce çelişkili açıklama konusunda Sayın Binali Yıldırım çok uzmandır. Kendi yaptığı açıklamaların hiçbirisi birbirini tutmuyor çünkü başka yerden, saraydan nakledildiği için yaptığı açıklamalar, kendisi de değiştirmek zorunda kalıyor. Mesela, OHAL şartları altında gitmeyiz tabi ki referanduma demişti. Ondan sonra OHAL şartlarında referanduma gidilmesinde herhangi bir sakınca görmedi. Bunun gibi çok sayıda başka örnekler de var. Ama şu anda tabi karikatür zamanı değil, mizah zamanı değil. Sayın Başbakan bu konuda bir hayli kendisini karikatürize edecek malzemeler verme konusunda derin yetenekleri var. Yalnız bir söylediği şey doğru, Sayın Genel Başkanımız Sayın Binali Yıldırım’a da lazım, Adalet ve Kalkınma Partililere de lazım çünkü öyle bir adalet bütün Türkiye’ye lazım. Çünkü öyle bir adaletsiz düzen yarattılar ki yarattıkları adaletsizlik içerisinde bir gün kendileri de boğulacaklar. O yüzden Genel Başkanımızın yürüyüşü aslında onlar için de, onların torunlarının da adaletli bir Türkiye’de yaşaması için başlatılmış bir yürüyüştür. Bu çerçevede onlara lazım olduğu kesin.
Soru- Sayın Genel Başkan dün grup toplantısında bir şey söyledi, belgeleriyle ortaya koyarsak yargıya talimat verdiğinizi istifa edecek misiniz dedi. Az önce sizin açıkladığınız belgelerimi kast etti Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin. Yoksa başka?
Bülent Tezcan- Yani şöyle bu konuda özel bir kasta gerek yok. Ben 2 tane belge söyledim tarih numaralarını da söylerim. Bunun dışında arşivlere girdiğimizde çok sayıda belge bulmak mümkün, çok sayıda uygulama var. Dedim ya, buradan uç uca eklesek Sayın Erdoğan’ın yargıya müdahalesini buradan İstanbul’a 3 kat mesafe eder. Yani bizim yolumuzdan uzun bir müdahale hikayesi vardır Sayın Erdoğan’ın.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024
27.11.2024