30.10.2018

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KARACA: ÜZERİNDE 81 MİLYONUN HAKKI OLAN VARLIKLARI SATMAK YERİNE KAMULAŞTIRALIM

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÜLİZAR BİÇER KARACA: “ÜZERİNDE 81 MİLYONUN HAKKI OLAN VARLIKLARI SATMAK YERİNE KAMULAŞTIRALIM”
Son yıllarda adı sık sık iş cinayetleri ve neden oldukları doğa katliamıyla anılan madenlerin durumuyla ilgili soru önergesi veren CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca 700 madenin sahası satışa çıkarılmasına tepki gösterdi: Ülke topraklarını parsel parsel satan AKP, doğaya ve insan sağlığına karşı işlenen suçların önünü açıyor, ülkemizin madenlerini yabancı şirketlere peşkeş çekiyor.
700 maden sahasının 19 Kasım’da satışa çıkarılacağının açıklanmasının ardından CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, acilen cevaplandırılmasını istediği soruları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e yöneltti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa, orta ve uzun vadeli stratejik çıkarlarını ilgilendirilen hayati bir konu olduğunu belirten Genel Başkan Yardımcısı, madenlerdeki mevcut durum hakkında kamuoyunun doğrul bilgilendirilmesinin önemine dikkat çekerek, “16 yıllık AKP iktidarının ülkeyi getirdiği noktanın özeti bu: iş cinayetleri, doğa katliamları ile gündeme gelen madenler uluslararası tekellere ve yerli taşeronlarına peşkeş çekiliyor” dedi.
“Yabancılara maden satışının önündeki engelleri AKP kaldırdı”
Özelleştirmeler, rödevans ve alım garantileriyle iş ve işçi güvenliğinin tehlikeye atıldığı, ormanların, tarım arazilerinin hatta kıyıların bile tehdit altına girdiği AKP döneminde, Türkiye‘nin dağları, ovaları, dereleri, gölleri, denizleri, limanları, TÜPRAŞ ve Telekom gibi stratejik tesislerinin de yabancı şirketlerin eline geçtiğini hatırlatan Biçer Karaca; “iktidara geldikleri günden beri madenlerin yabancılara satışına izin veren düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Anayasa Mahkemesi iki kez buna engel olmaya çalıştı ancak 12 Mayıs 2011 tarihinde, birilerine verdikleri sözleri tuttular ve yabancılara taşınmaz satışı ile ilgili bütün engelleri kaldırdılar” dedi.
“Doğal varlıklarımızı imtiyazlı bir grubun emrine sunmak yerine kamulaştıralım”
“AKP döneminde verilen imtiyazlarla doğal varlıkların tümüyle yabancı şirketlerin eline geçmesinden endişeliyiz. 700 maden sahasını satışa çıkarmak topraklarımızı ve insanımızın emeğini uluslararası tekellerin talanına açık hale getirmektir.” diyen Biçer Karaca sözlerine şöyle devam etti: “Yeni maden sahaları açılarak ve bunların satışını yaparak ülkemizin yüzde 19’unu yabancı toprağı konumuna getirdiler. Yerli ve milli söylemi, AKP Genel Başkanı ve etrafındaki bir avuç imtiyazlının bekasının meşruiyet aracına dönüşmüştür. Türkiye’nin en az yarısının meşru görmediği bu iktidar, Türkiye için stratejik öneme sahip yeraltı varlıklarını yabancıların emrine sunma hakkına sahip değildir. Gelin öncelikle stratejik öneme sahip olanlarla başlayıp tüm madenleri kamu mülkiyeti haline getirelim. Buraları işçi ve doğa haklarına saygılı bir şekilde devletimiz işletsin ve satışını yapsın. Yerli ve milli olmak da güçle devlet olmak da bunu gerektirir.”
“Üzerinde 81 Milyonun hakkı olan varlıklar bir kişinin çıkarı için satılamaz”
Doğa ve insan yaşamına ciddi olumsuz etkileri olan altın madenciliğinin AKP döneminde sıkça yabancı yatırımcı payındaki yükseklikle gündeme geldiğini ancak ilgili bakanlık tarafından bu konuda kamuoyunu doğru bilgilendirme görevinin yerine getirilmediğini hatırlatan Biçer Karaca: “2002-2013 arasında arama ve işletme ruhsatı verilen maden ve mermer ocağı işletmelerinin sayısının 389 bin 741. Son 5 yılda madencilik adı altında sürdürülen talandaki artış düşünüldüğünde bu sayının çok daha yükseldiğini tahmin etmek güç değil. Üzerinde 81 milyonun hakkı olan varlıklarımızın karar verici tüm devlet organlarının felç edildiği ve kararların bir kişinin ve etrafındaki bir grubun çıkar ve pazarlıkları doğrultusunda verildiği bu kara döneme kurban edilmesine izin veremeyiz. Madencilik alanına dair veriler kamuoyuyla ivedilikle paylaşılmalı, madenlerle ilgili kararlar kapalı kapılar ardında uluslararası tekellerle yapılan pazarlıklara göre verilmemeli.”