10.03.2021

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İLGEZDİ: CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN ÖZETİ, BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU KARARLARI

Cumhuriyet Halk Partisi Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin özeti, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararları ile ilgili CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin açıklamaları şöyle:
“Devlet sadece yurttaş haklarına saygı göstermekle yetinmez. Devlet kanun koyucu olarak hem kanunları hem de iyileştirici koşulları hazırlamak ve korumakla görevlidir.
Bu görev çağdaş demokrasilerin de gereğidir.
Anayasamızın sosyal devlet ve sosyal adalet ilkesi işte bu anlayış ve gereklilikten doğmuştur.
Ne var ki 19 yıllık AKP iktidarının kök salan uygulamaları, Anayasamızın teminat altına aldığı sosyal haklar sistemini ne yazık ki bir enkaz yığınına çevirdi.
Milyonlarca yurttaşımız uygulanan yanlış ekonomik ve sosyal politikaların bedelini sefaletle, açlıkla ve yoksunlukla ödüyor.
Size Saray Kabinesinin Türkiye’nin gerçeklerine nasıl yabancılaştığını ve halkın sorunlarından ne kadar uzaklaştığını bir örnek üzerinden anlatmak isterim.
Hepinizin bildiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi, adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve dünyada eşi benzeri olmayan bir yönetim anlayışıyla fiili olarak denetim yetkisini kaybetti.
Şu bilinsin ki bu iddiamız ezbere değildir.
Bir milletvekilinin ya da siyasi tüzel kişiliğin, hükümeti ve ya kabineyi nasıl ve ne koşullarda denetleyebileceği yasalarımızda bellidir.
Bunun için elimizde iki olanak vardır: Biri Soru Önergeleri, diğeri ise Bilgi Edinme Talepleri.
Bilgi edinme hakkı, üçüncü kuşak temel hak ve özgürlüklerin en önemlileri arasında yer almaktadır.
Çünkü bilgi edinme hakkı iyi yönetim hakkı ile yakından ilgilidir.
İyi yönetim hakkı ise demokrasinin emniyet garantisidir. Zira İyi yönetilen ülkeler, halkına karşı hesap verebilir bir anlayışla yönetilirler.
Hiç kuşkusuz ki, iyi yönetim ilkesinin hayata geçirilmesinin en önemli aracı kamu yönetiminin şeffaflığıdır.
Bu ihtiyaç demokratik ülkelerde bilgi edinme mevzuatının eksiksiz ve sansürsüz uygulanmasıyla gerçekleşir.
Oysa Türkiye bugün bir keyfiyete teslim olmuştur.
Atanmışlar, seçilmişlere karşı hiçbir sorumluluk hissetmeden, son derece vurdum duymaz bir anlayışla ülkeyi şekillendiriyorlar.
Özellikle 2017’deki mühürsüz referandumla doruk noktasına ulaşan “demokrasinin tasfiye süreci” bugün çok tehlikeli bir hal almıştır.
Bakın bu ülkede sorduğumuz sorular, muhatabını bulamıyor. Ve dolayısıyla yanıtsız bırakılıyor.
Muhatabın kim olduğunu bildiğimiz konularla ilgili başvurularımız ise Bilgi Edinme Kanununun ruhuna aykırı biçimde reddediliyor.
Bu çok tehlikeli bir süreçtir. Milyonlarca kişinin hayatıyla oynamak anlamına geliyor.
2019 Şubatında, daha pandemi yokken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bir bilgi edinme talebinde bulundum.
Türkiye’de Genel Sağlık Sigorta Primleri devlet tarafından ödenen yoksul yurttaşlarımızın ve ayrıca sığınmacıların sayısını ve bu sayının yıllar içinde uğradığı değişimi sordum.
Modern demokrasilerde 2 bilemediniz 3 gün içinde yanıtı gelecek bu soruya Sosyal Güvenlik Kurumu yasal sürenin son gününde yanıt verdi.
Peki verdiği yanıtta ne dedi?
“Sorduğunuz sorulara özel ve ayrı bir çalışma gerektirdiği için yanıt veremiyoruz” dedi.
Bu antidemokratik ve kabul edilemez yaklaşımın tek amacı hesap vermesi gereken kurumların yani saray kabinesinin denetlenemez, ulaşılamaz ve eleştirilemez olmasına hizmet etmektir.
Buradan soruyorum devletin ilgili alandaki tüm kayıtlarını tutan kurumunun, “Genel Sağlık Sigortası Primleri devlet tarafından ödenen kişi sayısını” bilmemesi mümkün müdür?
Elbette değildir. Ama iktidarın kutuplaştırıcı siyasetinden ve ayrımcı dilinden güç alan bürokratlar kanunları hiçe saymakta ve bilgiyi saklamakta çekince görmemektedir.
Bu durum karşısında ne yapabilirdik? Tek seçeneğimiz vardı, biz de o seçeneği kullanarak Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvurarak, itiraz ettik. (Başvuru yazısı için tıklayınız)
İtiraz dilekçesini verdiğim tarih 18 Mart 2019!
Peki Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu başvurma ne zaman yanıt verdi? Tam 2 yıl sonra 11 Şubat 2021 tarihinde. (Yanıt için tıklayınız)
Hani Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde kararlar hızla alınacaktı? Devlet bürokrasiye boğulmayacak, işlemler ışık hızıyla yapılacaktı?
Basit bir Bilgi Edinme talebine yapılan itirazı iki yılda ancak değerlendiren kurum ve kurulların olduğu bir ülkede, ne yazık ki aya gidileceğini ileri sürmek yurttaşlarımızla alay etmektir.
İktidarın siyaseten söyleyeceği söz tükenmiştir. Gideceği yol bitmiştir.
Ancak kamu yönetimine sirayet eden hukuksuzluklar ve haksızlıklar devam etmektedir.
Daha önemlisi kurumları işlemleri yönünden denetlemesi gereken ve idari bakımdan, tırnak açıyorum, “sözde bağımsız olan” Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu da adaletsizliğe ortak oldu.
Sormuş olduğum sorulara “genel ve soyut nitelikte, muğlak bir başvuru olduğu” cevabı verilerek, kamu idaresinin ilk başvurduğum işleminde haklı olduğu belirtildi.
Türkiye bu sansürcü, yasakçı ve baskıcı anlayışla çağdaş medeniyetler seviyesine asla ulaşamaz.
Bakın bu iddiamı kurulun bir üyesi karşı oy yazısında şöyle dile getiriyor: “Başvuru sahibinin NET VE AÇIK OLAN talepleri idarece karşılanmıyor.”
Sadece bir üye modern toplumlarda bu bilgilerin karşılanacağını ifade ederken, diğer tüm üyeler red kararına imza atıyor.
Oysa Talep edilen bilgiler Genel Sağlık Sigortası ile ilgili. Genel Sağlık Sigortası 5510 sayılı yasa ile 01.10.2008 yılında yürürlüğe girdi.
Ortada muğlak bir başvuru yok. Fakat varmış gibi başvurum reddedildi. Bu durum muhalefetteki birçok milletvekilinin de yaşadığı sorun. 
Ben yasal yollarımı kullanmaya devam ederek dava yoluna gittim. Bu yılan hikayesine dönen bilgi edinme tabimi sonuna kadar sürdüreceğim.
Ben bu bilgi edinme talebini verdiğimde yıl 2019’du ve pandemi yoktu.
Türkiye’de istihdam edilen kişi sayısı TÜİK verilerine göre 28 milyon 80 bin kişiydi.
Bu sayının yüzde 35’i, yani 9 milyon 692 bini sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildi.
Yani sokaktaki her 10 çalışandan 3’ü kayıt dışı çalışıyor ve sağlık hakları bakımından güvencesiz iş havuzunda yer alıyordu.
Bunu şunun için vurguluyorum: Türkiye 2020’nin başında pandemiye yakalandığında en az 9 milyon 692 bin kişinin hiçbir sağlık, sosyal ve ekonomik hakkı yoktu.
Tekrar vurguluyorum,
Çünkü onlar sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildi.
Kayıt dışı çalışan yaklaşık 10 milyon vatandaşımızdan en az 4 milyon 846 bininin dört kişilik bir aileyi geçindirmek zorunda olduğunu varsayalım.
Bu durumda hiçbir sosyal ve ekonomik güvencesi olmayan tam 19 milyon 384 bin kişinin pandemiyle kaderlerine ya da ölüme terk edildiğini söyleyebiliriz.
Bu sayıya bir başına yaşayan, yani ailesi olmayan diğer 4 milyon 846 bin kişiyi de eklediğimizde 24 milyonu geçiyor.
Bakın iktidar mekanizması tarafından sıradan ya da üstünde durulmaya değer görülmeyen bir bilgi edinme talebi kaç milyon yurttaşımızın hayatını ilgilendiriyor.
Gerçek şu ki Kovid-19 salgınıyla birlikte tüm vatandaşları kapsamına alan bir sağlık hizmeti sunan ve finanse edebilen bir sosyal güvenlik sistemine ihtiyaç vardır.
Ne var ki, Saray Kabinesi 5 maskeyi bile dağıtamayarak, bu alanda da sınıfta kalmıştır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak işte bu bozuk düzene karşıyız
Biz 83 milyonu Londra’daki bir avuç tefeciye mahkum eden bu sığ politikaları reddediyoruz.
Elbette, eski genel başkanımız merhum Bülent Ecevit’in deyişiyle, “bu bozuk düzen değişecektir.” Değiştireceğiz.
Halkından bilgi saklayan, sansürcü anlayış tarih önünde eninde sonunda hesap verecektir.
Ve tarih hiçbir sosyal güvencesi olmayan yaklaşık 24 milyon kişiyi göz göre göre pandemi sürecinde ölümün kucağına yollayan bu iktidarı mahkum edecektir."