09.11.2018

CHP Genel Başkan Yardımcısı Açıkel: "Türkiye, hem mültecilere eziyet eden hem de mülteci göçünden zarar gören bir ülke durumuna düştü"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Açıkel: "Türkiye, hem mültecilere eziyet eden hem de mülteci göçünden zarar gören bir ülke durumuna düştü"
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel yaptığı yazılı basın açıklamasında, AKP iktidarının Suriye politikasını ve Suriyeli mülteciler konusundaki uygulamalarını eleştirerek, Türkiye'nin hem mültecilere eziyet eden hem de yoğun mülteci göçünden zarar gören bir ülke konumuna düştüğünü belirtti. Açıkel, AKP'nin sebep olduğu mülteci sorununun sadece insani bir dram olmadığını, bu sorunun Türkiye'nin AKP tarafından, kültürel, sınıfsal ve ekonomik olarak Ortadoğulaştırılması projesinin bir parçası olduğunu vurguladı.
Suriyeli mülteciler konusunun iki açıdan değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Açıkel, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin yaşadığı sorunlar ile Suriyeli mültecilerin etkileri nedeniyle Türk halkının yaşadığı sorunların birlikte ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Açıkel, açıklamasında şunları söyledi: "Türkiye, AKP iktidarının hamasi ve fırsatçı zihniyeti yüzünden Suriye'deki iç savaşa müdahil olmasının sonuçlarını, 4 milyon Suriyeli sorunuyla yüzleşerek yaşıyor. Ve Türkiye, AKP'nin akıldışı dış politikası yüzünden yerinden yurdundan edilmiş 4 milyon Suriyeliye bakıcılık rolü üstlenmiş durumda. Suriye'de işlerin yeniden rotasından çıkması durumunda 4 milyon Suriyelinin daha ülkemize gelme tehlikesi bulunmaktadır. Türkiye, radikal İslamcı gruplarla verdiği desteğin sonucunu yeni bir mülteci akınına maruz kalarak daha da dramatik bir biçimde yaşayabilir. AKP'nin Türkiye'yi ve sınır illerimizin çoğunu mülteci kamplarına çevirme tehlikesi var".
"Suriyeli mülteciler konusu giderek kronikleşiyor"
Ondan fazla ilde Suriyeli mültecilerin nüfusa oranının %10 ve %100 arasında olduğuna dikkat çeken Açıkel şunları kaydetti: "Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa başta olmak üzere, Adana, Mersin ve İstanbul'da ilçelerin ve semtlerin sosyal dokuları mülteci yoğunluğundan etkilenmiştir. Türkiye, bir yandanmilyonlarca Suriyeliye insani yaşam koşulları yaratamazken, diğer yandan da sınır illerinde on binlerce esnaf ve üretici iş yapamaz duruma gelmiş; emekçi vatandaşlar iş bulamaz konuma düşürülmüş durumdadır. Kayıt dışı ekonomi, sigortasız istihdam ve haksız rekabet yüzünden kriz derinleşmiştir. Asgari ücretin çok altında düşük ücretlerle istihdam yüzünden Türkiye'deki çarpık ve vahşi kapitalizm derinleşmektedir. Öte yandan, Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilerin durumu da içler acısıdır. Mülteciler sokaklarda dilenmekte, çocuk yaşta ikinci eş durumuna düşürülmekte, suça itilmekte, merdiven altı işletmelerde çalışmakta ve doğru düzgün temel eğitim alamamaktadır. Türkiye'nin kronik eğitim, istihdam ve çocuk evliliği sorunlarını çözemeyen AKP'nin, Suriyeli mültecilerin trajik sorunlarını çözeceğini beklemek ham hayaldir. Bu yüzden, AKP'nin Türkiye'yi Avrupa'nın kapısında büyük bir mülteci kampına dönüştürmesi ve Avrupa'nın bir sınır karakolu görevine sürüklenmesi kabul edilemez bir durumdur. Suriyeli mültecilerin sorunları, barış ve güvenlik sağlandığı takdirde ancak Suriye'de çözülebilir. AKP'nin emrivakisini bu yüzden reddetmek gerekir".
"AKP, avcumun içi gibi bilirim dediği Ortadoğu sokaklarında kayboldu, kum fırtınasında telef oldu"
AKP'nin, Ortadoğu'da uzun yıllardır birbiriyle rekabet halinde olan İslamcı akımlardan birisine aşırı şekilde angaje olduğunu ve bu dogmatik politikanın Suriyeli mülteci sorununun ana nedeni olduğunu belirten Açıkel: "AKP, Türkiye'yi Ortadoğu'da Selefi İslam ile İhvancı İslamın radikal ideolojik anlayışları arasında tercih yapan, bu ikisi arasında pazarlık yapan itibarsız bir ülke durumuna düşürdü. Türkiye, Ortadoğu'daki siyasal eksenlere gereğinden fazla müdahil oldu. Avcumun içi gibi bilirim dediği ama hiç bilmediği sokaklarda kayboldu, kum fırtınasında telef oldu. Türkiye, AKP'nin yürüttüğü bu hayalperest dış politikadan bir şey kazanamadığı gibi, uluslararası arenada büyük bir itibar kaybına uğradı ve önündeki kültürel ve ekonomik imkanları kaybetmiş oldu" dedi