10.01.2021

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI AÇIKEL: SARAY REJİMİ, GAZETECİLERİ “İSTENMEYEN KİŞİ” OLARAK GÖRÜYOR, MEDYA ÇÖLLEŞİYOR

OTORİTERLİĞİN DOZU ARTIYOR, TÜRKİYE’DE BASIN VE MEDYA ÇÖLLEŞİYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Türkiye’de gazetecilerin sorunları ve medyanın durumu ile ilgili bir çalışma yaptı. Açıkel, çalışmasında Türkiye’de gazeteciliğin iktidarın baskı ve sansür politikaları nedeniyle bitme noktasına geldiğini, bağımsız medya kuruluşları üzerinde kamu otoritesinin sopa olarak kullanıldığını, gazetecilerin çalışma koşulları, özlük ve sendikal bir çok hakkı konusunda büyük bir gerileme yaşandığına dikkat çekti.
Açıklama:
“Türkiye, AKP’nin 18 yıllık iktidarı sonucunda bütün özgürlük alanlarında olduğu gibi basın özgürlüğü alanında da büyük bir gerileme yaşamıştır. Otoriterleşen ve keyfileşen AKP’nin uyguladığı baskı ve hukuksuzluğun en fazla gözlendiği alanların başında medya gelmektedir. Türkiye, 2002’de 99. sırada olduğu Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2020 yılında 154. sıraya kadar gerilemiş ve diplere saplanmıştır. Pek çok özgürlük alanında yaşanan gerileme ve Saray rejiminin neden olduğu demokrasi krizi, Türkiye’de gazeteciliği bitme noktasına getirmiştir. Saray rejimi, gazetecileri adeta persona non grata yani istenmeyen kişi olarak görmektedir.
Geçtiğimiz 17 yılda AKP, medya sektöründe sermaye ve sahiplik ilişkilerini doğrudan müdahalelerde bulunarak çarpık bir biçimde dönüştürmüştür. Nesnel ve bağımsız medya kuruluşları, çeşitli sindirme ve yıldırma yöntemleri ile sektörün tamamen dışına itilirken, yerlerini medya alanında hiçbir deneyimi olmayan, yandaş iş adamlarının sahip olduğu şirketler almaya başlamıştır. AKP’nin baskıcı ve kayırmacı politikaları sonucunda, yurttaşlara doğru haber ulaştırmakla yükümlü medya kuruluşları büyük oranda denetim altına alınmıştır.
AKP’nin medya üzerinde %95’ varan kontrolü ve bağımsız medya kuruluşlarına ve bu kurumlarda çalışan gazetecilere uyguladığı baskı sonucunda, Türkiye’de gazeteciler haksız ve hukuksuz yargılama süreçlerine tabi tutulmakta, haberleri nedeniyle tutuklanmakta, işsiz kalmakta ve anayasal haklarından uzak koşullarda çalışmaya mecbur bırakılmaktadır.
Saray rejimi, RTÜK ve BİK üzerinden bağımsız medyayı cezalandırmakta, maddi yaptırım ve karartma cezalarıyla televizyon ve gazeteleri işleyemez bir noktaya sürüklemeyi amaçlamaktadır. Maddi ve hukuki yaptırımların gölgesindeki medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler de bu süreçten doğrudan etkilenmektedir.
Sözcü, Cumhuriyet, BirGün, Evrensel, YeniÇağ, Milli Gazete başta olmak üzere hükümete yakın olmayan gazeteler üzerinde ve bağımsız çizgide yayın yapan TV kanalları ve internet medyası üzerindeki baskılar ve erişim engelleri tahammül edilemez noktaya gelmiştir. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı’nın arifesinde bu utanç tablosu Türkiye’ye yakışmamaktadır.
Basının gerçek anlamıyla özgür olduğu, gazetecilerin haber yaptıkları için tutuklanmadığı ve baskı görmediği, anayasal hakları olan koşullarda çalıştığı ve özlük haklarının iyileştirildiği 10 Ocak’larda Çalışan Gazeteciler Günü gerçek bir bayram olarak kutlanacaktır.”
ÇALIŞMADAN VERİLER VE ÖZET TESPİTLER
Basın Yayın Gazetecilik İş Kolunda kayıtlı resmi çalışan sayısı son 5 yılda %11 oranında azaldı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın İşkolu İstatistiklerine göre; Basın, Yayın Gazetecilik İş Kolunda çalışan sayısı 2015 Temmuz’da 97.365 iken, 2020 Temmuz’da 86.505’a düştü. Bu veriler sadece kayıtlı ve bu iş kolunda çalışan gazetecilerden oluşuyor, kayıtdışı çalışan, freelance çalışan ya da farklı kadrolarla çalışanlar düşünüldüğünde gazeteciler içinde işsizlik oranı %30 seviyesinde.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne medyada güvencesizleşme ve kayıt dışılık hızla artmıştır. Meslek örgütlerinin verileri medyada %40 seviyesinde bir kayıtdışı istihdam olduğunu göstermektedir. Medya emekçilerinin kaderleri iktidardan gelen talimatlarla hareket eden patronların iki dudağı arasındadır. Bu durum, gazetecilerin bağımsız biçimde ve özgürce mesleklerini icra etmelerini engellemektedir.
AKP rejimi, tüm çalışma yaşamında olduğu gibi medya alanında da emekçilerin örgütlenmelerinin önüne engeller koymakta, medya çalışanlarını sendikasızlaştırmaktadır. Basın, Yayın Gazetecilik İş Kolunda kayıtlı resmi çalışan sayısı 86.505 olmasına rağmen bu alanda faaliyet gösteren beş farklı sendikada örgütlü çalışan sayısı sadece 6.789’dur. Bu durum; sektörde sendikalaşma oranının %8 seviyesinde olduğunu göstermektedir. Basın-yayın iş kolunda sendikalaşma oranının bu derece düşük olması, iş güvencesi kadar bağımsız haber üretme süreçlerini de doğrudan tehdit etmektedir.
Basın Kartı Saray Rejiminin İnsiyatifinde: 2018 yılının Aralık ayında Basın Kartı Yönetmeliği’nde yapılan bir değişiklikle, Sarı Basın Kartı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilmeye başlandı. Geçmişte, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından kurulan Basın Kartı Komisyonu’nda yer alan sendika ve basın örgütleri, yeni uygulama ile Basın Kartı verme sürecinin dışına itildi. Yeni düzenleme sonrası tüm sarı basın kartları iptal edildi ve turkuaz basın kartı için yeniden başvuru zorunluluğu getirildi. Yenileme için başvuru yapan 1000’e yakın gazetecinin ise basın kartı yenilenmedi.
Tiraj Düşüşleri Önlenemiyor, 10 yılda yarı yarıya azaldı: AKP iktidarında, tektipleştirilen ve tek boyutlu hale getirilen havuz medyasının gazetelerine olan ilgi her geçen gün azalmaktadır. Gazetelere ilgisizliğin en somut göstergesi günlük ortalama baskı sayısıdır. 2010 yılında gazetelerin günlük tirajı 6 milyon 660 bin iken 2019 yılında gazetelerin günlük tirajı 3 milyon 240 bine düştü. Yani son 10 yılda gazete tirajlarında %51’lik bir düşüş yaşandı. Sadece son bir yılda ise gazetelerin günlük tirajında %8’lik bir düşüş yaşandı, yine son bir yılda gazete ve dergi sayısı %8 azaldı.
Türkiye, Adeta Tutuklu Gazeteciler Ülkesi Oldu: AKP rejiminde, Türkiye utanç verici bir şekilde tutuklu gazeteciler ülkesine dönüştü. Basın meslek örgütleri ve sendikaların verilerine göre Türkiye’de 2021 yılı itibariyle Türkiye’de 70’e yakın gazeteci cezaevinde bulunmaktadır. Basın etiği doğrultusunda hareket eden ve halk için çalışan medya mensupları, AKP yöneticileri tarafından hedef gösterilmekte ve yaptıkları haberlerden ötürü siyasi davalarda yargılanmaktadır. Önemli bir bölümü tutuklu yargılanan gazeteci ve yazarlar, uzun dava süreçlerinde haklarında kesinleşmiş hüküm olmaksızın cezalandırılmaktadır. Temel görevi kamu çıkarlarını gözeterek “soru sormak” olan gazeteciler, partizan savcılar ve hâkimlerin tarafgir sorularına maruz bırakılmaktadır.
Muhalif Medya Kuruluşları Gazeteciler, Yargı Süreçleriyle Sindirilmek İsteniyor: Türkiye’de 232 farklı davada 278 gazeteci yargılanıyor. Gazeteciler, hapis cezalarının yanı sıra astronomik tazminat davalarıyla da karşı karşıyadır. Yasal müeyyidelere ek olarak, pek çok gazeteci ya doğrudan iktidar tarafından ya da havuz medyasınca hedef gösterilmekte, tehdit edilmekte ve türlü hakaretlere maruz kalmaktadır.
Akreditasyon İktidarın Güdümünde: AKP, gazetelere ve gazetecilere keyfi ve katı bir akreditasyon politikası uygulamaktadır. AKP tarafından muhalif olarak görülen pek çok gazete ve gazetecinin, devlet yöneticilerinin ve kamu kurumlarının programlarını ve basın toplantılarını takip etmesi engellenmiş, gazetecilerin haber yapmalarının ve yetkililere soru sormalarının önüne geçilmiştir. Kovid-19 pandemisi sürecinde dahi pandemi yönetiminde şeffaflıktan uzak bir tarz benimsenmiş. Sağlık Bakanlığı basın toplantılarında, halk adına soru soran gazetecilerin soruları cevaplanmamış, bakanlığın bilgilendirme gruplarından çıkartılan gazeteciler olmuştur.
İnternet medyasının, Basın İş Kanunu’na bağlı olarak çalışmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle, internet medyasında çalışan pek çok gazetecinin, gazetecilik pratiklerindeki zorluklar ve özlük ve mesleki hakları konusundaki eşitsizlikler devam ediyor.