10.04.2019

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU VE İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’İN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI (10 NİSAN 2019)

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU VE İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’İN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
(10 NİSAN 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener CHP Genel Merkezinde bir araya geldi.


İki lider, görüşme sonrası CHP Genel Merkezinde düzenlenen ortak basın toplantısında şunları söyledi:


Meral AKŞENER- Değerli basın mensupları, İstanbul seçimi bildiğiniz gibi Türkiye’nin sonu belli olmayan bir problemi haline geldi.
Şimdi buradan Sayın Erdoğan başta olmak üzere yetkililere bazı sorularım olacak. Ekonomi berbatken, kriz derinleşirken, acaba bu ekonomiyi düzeltmek yerine İstanbul sorunu yaratarak ekonomideki gidişatı örtmek mi istiyorsunuz? Bu işi beceremiyorsanız, biz millet ittifakında yer alan siyasi partilerin Genel Başkanları olarak size ekonomi konusunda yol göstermeye, yardımcı olmaya hazırız.
Diğer taraftan Türkiye’nin dış politikayla ilgili S-400’ler başta olmak üzere pek çok sorunu varken, İstanbul seçimiyle ilgili bu şekilde bir tavrın ve bir problemin taammüden, bilerek yaratılmış olmasını acaba gene dış politikada Türkiye’nin itibarını koruyacak, Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak bir tavrı koyamamanın getirdiği ve milletimizin buradaki dikkatini, milletimizin gözünü buradan ayırmak için İstanbul seçimlerini bugün Türkiye’nin önemli bir problemi haline gelmesi mi söz konusudur? Buradan Sayın Erdoğan’a gene sesleniyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener olarak ben bu konuda da size yardımcı olmaya hazırız partilerimiz adına.
Bir başka konu şudur; şimdi 17 yıldır iktidarsınız, 17 yıldır devlet memurları tayinleri, işe alımları sizin elinizde, 17 yıldır seçim yapılıyor bu ülkede ve iddianız hep şu oldu, “Türkiye’de sandık güvenliği muhteşem.” AK Parti kazandığında sandık güvenliği muhteşem, ama AK Parti karşısında bir başka siyasi partinin adayı kazandığı zaman da hile var. Temel problem şu, eğer sandık güvenliğini sağlayamamışsanız suçlusu sizsiniz, bostan korkuluğu muydunuz?
İki, üç ay ikamet etme zorunluluğu - Büyükçekmece için konuşuyorum - ikamet zorunluluğu olan yasadaki zorunluluğu kaldıran biz miyiz? Siz kaldırdınız. Eğer İstanbul seçimlerinde Sayın Binali Yıldırım 15 bin oyla ya da 1000 oyla, ya da 2 oyla kazanmış olsaydı bugün biz bunları konuşuyor olacak mıydık?
Bir diğer konu şudur, “Milletin adamı” olarak yola çıkıp vesayetle mücadele ettiğini iddia edip bir kere daha söylüyorum her Mersin’e gittiğinde Arslanköylü kadınları gözleri yaşararak anlatan Sayın Erdoğan, sizi millete şikayet ediyorum. Milli irade diye diye gelen ve bugün milli iradeye büyük bir saygısızlık tavrı içinde olma, milletin adamı olma yerine tek adam vesayetini kurma çabasıdır.
Bir diğer taraftan, şimdi Sayın Kılıçdaroğlu birazdan muhtemelen söyleyecektir, Büyükçekmece’de okullara gidip 15 yaşındaki çocuklara ifade verdiren polis ve savcılar marifetiyle tek tek hane gezen, burada ifadeler alan bir seçim anlayışı olamaz. İtirazlar yapılmıştır. O sandıklarda hem görev alacak, hem de oy kullanacak insanlarla ilgili gerekli itirazlar yapılmıştır. Kimisi kabul görmüştür, kimisi kabul edilmemiştir. Orada sonuçta bir sorun yoktur ve bugün İstanbul seçimlerinin iptal edilmesine yönelik bir tavrın ve bir durumun olduğuyla karşı karşıyayız. Millet iradesine saygıdan bahsedenler, millet iradesi gaspıyla karşı karşıyadırlar. Türkiye’de böyle bir şey hiç görülmedi. Evren döneminde bile görülmedi. Rahmetli Özal’ın sandıktan çıkmasından eminim hiç hoşlanmamıştır, ama Çankaya’ya çıktığında tokalaşıp Başbakanlığını kutlayan bir darbe liderinden bahsediyoruz. Bugün bulunan noktada benim arkadaşım kazanmazsa seçimler gayrimeşru, benim arkadaşım kazanırsa da her şey yolunda.
Şimdi bir şey daha var. Sayın Erdoğan’a sormak isterim, o zarflara hepimiz oy kullandık. Kendisi dedi ki, “24 ilçe aldık, belediye meclis üyelerinin de çoğunluğu bizde. Hani ne yapacak bu belediye başkanı?” Peki o zarfın içinden çıkan, aynı zarfın içinden çıkan belediye meclis üyesi onayını kabul ediyorsunuz, büyükşehir onayını kabul etmiyorsunuz? Bu nasıl bir çifte standarttır ve bu nasıl bir hukuk katliamıdır, bu nasıl bir milli iradeye saygısızlıktır.
Bir başka konu şudur, milletimize aracılığınızla iletmek isterim. 31 Mart akşamı Sayın Erdoğan’ın hem İstanbul’da, hem Ankara’da yaptığı konuşma mutedil ve sağduyulu bir konuşmaydı. Aradan geçen zaman içerisinde ne oldu, kim ve kimler kulağına fısıldadı ki bugün bulunduğu noktaya geldi. Bir kere daha söylüyorum, o mutedil konuşmanın üzerine bugün gelinen noktada aradan geçen 10 günde Sayın Erdoğan'ın kulağına kim ve kimler neyi fısıldamıştır ki bugünkü noktaya gelinmiştir? Bunun cevabının aziz ve gazi milletimize verilmesi gerekmektedir?
Sandık başkanlarının, devlet memuru olan sandık görevlilerinin asker olduğuna dair bir şikayet var Sayın Erdoğan’ın ağzında. Buradan sormak isterim, Kocaeli'nde köylerde imamlar görevlendirildi. Camiyi bırakıp, namaz kıldırmayı bırakıp köylerde sandık başkanı olan imamlarımız var. Bunları tayin eden biz miyiz, ben miyim? Bunları tayin eden sizsiniz, bunların tamamı devlet memuru. Daha önceki bütün seçimlerde öğretmen ve sivil devlet memurlarının görevli olduğu bir sistemi siz niye değiştirdiniz? Bir başka konu, bitmeyen bir FETÖ isnadı var her konuda. Niye mücadelenizi doğru dürüst yapmıyorsunuz? Yazıktır günahtır 249 şehide, binlerce gaziye yazıktır, günahtır. Şimdi madem her konuda FETÖ eylemi olarak görülüyorsa bir soru daha sormak isterim. Sayın Erdoğan'ın partisinin başlangıcında yer almış birisiyim. Partisinin önemli bir bölümü bizim evimizde konuşularak kuruldu. Açık, net söylemeliyim ki, Sayın Erdoğan o gün cemaat denilen, bugün FETÖ denilen o gruba karşı uzaktı. Farklı bir ünsiyeti vardı. O gruba uzaktı. Aradan ne zaman geçti, ne oldu, kim ya da kimler Sayın Erdoğan’ı o masaya o grupla, bugün terör örgütü diye tanımladığımız o örgütle masaya oturdu. Hem eğitimi, hem yargıyı, hem orduyu, hem polisi bu örgüte teslim ettiren Sayın Erdoğan'a irade nedir? Bu iki sorunun yani o mutedil konuşmayla bugün gelinen noktadaki çelişki ve bizatihi bildiğim o partinin kurucusu olmak üzere yola çıkıp bunun üzerinde her türlü konuşmanın yapıldığı bir süreçte biliyorum ki Sayın Erdoğan en çok alkışlandığı dönemde bile o gruba karşıydı, uzaktı. Aynı şeyden bahsediyorum, kim oturttu kardeşim seni, kimler oturttu o masaya? Bugün şikayet ettiğinle doğru dürüst mücadele edemediğin, İYİ Partinin verdiği iki araştırma önergesini reddettirdiğin, siyasi ayağına neden dokunmadığın, bu siyasi ayağında kimin ne olduğunu bilmek istemediğin, Meral Akşener’i FETÖ’yle mücadele ve araştırma için kurulan komisyona tanık olarak davet edilme kararı alındıktan sonra, kim ya da kimler kulağınıza fısıldadı ki o davet metni kargo üzerinden adresime gelirken yarıdan müdahale edip onu geri çektirip o komisyona şahitliklerimi, bildiklerimi anlatmanın önüne geçtiren irade kimdir?
Ve bugün Türkiye’de 10 gün boyunca bir kaos yaşanmaktadır, insanların umutları, insanların heyecanı, neşesi, huzuru ortadan kalkmıştır ve eğer Sayın Erdoğan beceriksiz, kifayetsiz yöneticilerini mutlu etmek ve ergen tiriplerini, ergen sinirini milletimiz üzerinden çıkarmak istiyorsa yanlıştır. Eğer bir fatura kesilecekse o fatura önce soğanı pazarda 8, marketlerde 10 liraya çıkaran damadının önüne o faturayı koymalıdır, o faturayı oraya kesmelidir. İçişleri Bakanlığına yakışmayan Sayın Temel Karamollaoğlu’yla Meral Akşener’i “Kandille sözleşme imzaladı” diyecek kadar kendini kaybetmiş, ayrıştırma ustası, iftira ustası İçişleri Bakanına o faturayı kesmelidir. Millete özür dileyerek söylüyorum “öküz” diyen, milletvekiline o faturayı kesmelidir. Ve milletimize “adiler” diyen tarım bakanına kesmelidir. Ve milletin milli iradesine saygı duyacak bir tavır koymalıdır. Ekonomidir esas. Her evde 4 yıllık üniversite mezunu bir ya da iki gencin işsiz olduğu bir Türkiye’de bu gençlerin, bu çocukların elinden umudu, Türkiye’ye yönelik inancı almaya hiç kimsenin hakkı yok.
Şunu önerebilirim, bunu Sayın Kılıçdaroğlu’yla konuşmadık şahsi fikrimdir, AK Partinin adayları Türkiye genelinde kazanıncaya kadar Türkiye’deki seçimlerin tümünü iptal edin kardeşim, kazanıncaya kadar seçim yapın. Böyle bir şey olabilir mi? Bir kere daha söylüyorum, 12 Eylül’de biz bunu yaşamadık. Bir darbe liderinin yönettiği Türkiye’de bunu biz yaşamadık. Rahmetli Özal Başbakan seçildiğinde çok rahat bir şekilde mazbatasını alıp Başbakan oldu ve Evren tarafından da tebrik edildi ve yoluna devam etti. Ne yapılmak istenmektedir? Bir faturayı da ortağına kesmelidir. Bir çukur kazıp hepimizi içine düşürmeye çalışan ortağına kendisini düşüren ortağına o faturayı kesmelidir ve buradan bir şeyi daha söylemek isterim. Bu millete “zillet, illet” diyerek her türlü hakareti edenler, bizleri PKK’lı ilan edenler ilginçtir beka meselesi diye yola çıkanlar tam seçimin orta yerinde beka diye bir mevzunun olmadığı, meselenin 5 harfliler olduğunu, beka dediğimiz o önemli kavramın içini boşaltarak alay mevzusu yapma tavrını sorgulamak gerekir ve Sayın Bahçeli’nin büyükşehirleri seçelim gerisini kendileri atasın teklifinin de Türkiye’yi eyaletlere bölme anlamını taşıyan bir teklif olduğunu buradan sizlerle paylaşmak isterim. Ne yapılmak isteniyor bu ülkede? Bu ülkenin huzura ihtiyacı var, gençlerin umuda ihtiyacı var, istihdama ihtiyacı var, çiftçinin mazotunun, ÖTV’sinin indirilmesine ihtiyacı var. Ve üretim ekonomisine geçmeye ihtiyaç var.
Ve  buradan son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Bu millet öyle bir millettir ki “muhtar olamaz” diyen muktedirlere karşı Sayın Erdoğan'ı başkan yapmıştır. Ama bugün o millete ve onun iradesine böyle bir saygısızlık yapılmasının da cevabını çok net bir şekilde sandıkta verecektir. Tekrar söylüyorum, milletimiz son derece olgun bir şekilde demokrasiye olan inancıyla milli irade gaspına kalkışanların sandıkta cevabını verecektir. Kulak çekin demiştim. İddia ediyorum o sandıklarda Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı için tekrar aday olduğunda kulağı kopar, morartılır o kulak. Milletimiz böyle bir tavır koyar. Milletin adamı oldu tek kişilik; ben varsam var, gerisinin hiç önemi yok.
Sayın Binali Yıldırım’a da birkaç cümle etmek istiyorum. Sayın Binali Yıldırım, siz bu ülkede bakanlık yaptınız, siz bu ülkede başbakanlık yaptınız, siz bu ülkede iktidar partisinin Genel Başkanlığını yaptınız, meclis başkanlığı yaptınız ve aday oldunuz. Tarih sizi böyle yazmasın. Bu partinizin içindeki beceriksiz, kifayetsiz insanların ortaya koyduğu tavrın önüne geçin. Biz sizi mutedil bir devlet adamı olarak tanırız. Söyledik istifa ettiniz. Buradan bir teklifte bulunmak istiyorum. Sayın Binali Yıldırım, Sayın Erdoğan hemen Mustafa Şentop Beyefendiyi istifa ettirin, Meclis Başkanlığına Sayın Binali Yıldırım Beyefendiyi aday gösterin, İYİ Parti olarak kendisine oy vereceğiz.
Dolayısıyla milletimize görüşlerimizi saygıyla aracılığınızla bildirmek istiyorum. Teşekkür ederim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Değerli basın mensupları, Sayın Genel Başkan bir Türkiye panoraması çizdi. İçinde bulunduğumuz şartları bu kısa süre içerisinde bütün ayrıntılarıyla size sunmaya çalıştı. Türkiye’nin çok yoğun ve ağır bir gündemi var. İç politikada, dış politikada, ekonomide, eğitimde bütün bu sorunlar dururken Türkiye İstanbul seçimlerine kilitlenmiş durumda. Çok acı bir olay.
Seçim yapıldı evet, insanlar sandıklara gitti evet, oylarını kullandılar evet, itirazlar yapıldı evet, itirazların gereği yapıldı evet. Şimdi geriye dönüp biz bu seçimi nasıl iptal ettirebiliriz bunun arayışı içindeler. Demokrasiden uzaklaşıyoruz, demokrasi kültürünü katlediyoruz. Bir kişinin talebine göre devleti şekillendirmeye, bir kişinin talebine göre seçimi sonuçlandırmaya ve sonuçlandırırken de onun beklentilerine uygun kararlar çıkarmaya çalışıyoruz. Vahim bir tablo, bütün dünyanın izlediği vahim bir tablo.
Uzun uzun konuşmayacağım. Bugün Yüksek Seçim Kurulu tekrar toplanıyor, 7 madde halinde Yüksek Seçim Kurulunu göreve çağıracağım. Bu 7 madde bizim demokrasi tarihimizin de önemli maddeleri olacaktır.
Birinci maddemiz; Yüksek Seçim Kuruluna çağrı yapıyorum. Yüksek Seçim Kurulu yasalara ve daha önce benzer olaylar karşısında aldığı kararlara uymak zorundadır.
İkinci maddemiz; Yüksek Seçim Kurulu seçimde kaybedenlerin devletin gücünü kullanarak ürettikleri yasadışı gerekçeleri reddetmek zorundadır.
Üçüncü madde; Yüksek Seçim Kurulu iktidar sahiplerinin Yüksek Seçim Kurulu üzerinde kurdukları baskılara boyun eğmemek zorundadır.
Dördüncü madde; Yüksek Seçim Kurulu demokrasi değil seçimsiz Türkiye isteyen iktidar sahiplerine dur demek zorundadır.
Beşinci madde; Yüksek Seçim Kurulu hukukun üstünlüğü mü yoksa iktidar sahibi üstünlerin hukuku mu buna açık ve net cevap vermek zorundadır.
Altıncı madde; Yüksek Seçim Kurulunda hakimler mi var, yoksa iktidar sahiplerinin taşeronlaştırmak istediği kişiler mi var? Bunu demokrasiden yana kararlılığıyla göstermek zorundadır.
Yedinci madde; özetle, iktidar sahiplerinin güçlerini kullanarak demokrasiye karşı kurulan kumpası Yüksek Seçim Kurulu bozmak zorundadır. Bu Yüksek Seçim Kurulunun tarihsel görevidir.
Yüksek Seçim Kurulu alacağı bir kararla ya Türkiye’yi aydınlığa çıkaracaktır veya Türkiye’yi kaosa sürükleyecektir. Biz aydınlıktan yanayız, beraberlikten yanayız, huzurdan yanayız, birlikte yaşamaktan yanayız, demokrasiden yanayız, hukukun üstünlüğünden yanayız. Üstünlerin hukukundan yana değiliz.
Yüksek Seçim Kurulunun şu aşamada alacağı karar Türkiye’de demokrasinin önünü açacaktır ve tarihsel bir sorumluluğu vardır. Bunu hatırlatmak da bizim görevimizdir.
Hepinize teşekkür ediyorum değerli basın mensupları.