23.08.2019

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, BALIKESİR'İN BANDIRMA İLÇESİNDE HALKA HİTAP ETTİ (23 AĞUSTOS 2019)

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, BALIKESİR'İN BANDIRMA İLÇESİNDE HALKA HİTAP ETTİ
(23 AĞUSTOS 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Balıkesir programına Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun'u makamında ziyaret ederek başladı.


Başkan Tolga Tosun'dan çalışmalarına ilişkin bilgi alan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra Bandırmalılara hitap etti.
Genel Başka Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi: Hepinize merhabalar, güzel bir ilçede yaşıyorsunuz. Doğası güzel, insanları güzel, çevresi güzel, denizi güzel, güneşi güzel, ırmakları güzel, çocukları güzel, dünyanın en güzel ilçelerinden birinde yaşıyorsunuz. Dolayısıyla böyle güzel bir ilçede sizlere hitap ettiğim için son derece mutluyum.


Yeni bir siyaset anlayışını getirmeye çalışıyoruz. Kavgadan uzak, ülkenin çıkarlarına odaklanmış, Türkiye’mizin Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu çizgi çerçevesinde büyüyeceği, güçleneceği, itibarının sürekli artacağı ve üreteceği, her alanda üreteceği güzel bir Türkiye’yi ve güzel bir siyaset anlayışını inşa etmeye çalışıyoruz. Ve bunun için de belediye başkanlarımıza söyledik: “Nasıl çalışacaksınız? 7 ilke… 7 ilkeden ödün vermeyin” dedik. “Herkese eşit davranın” dedik. Efendim bu mahalle bana oy vermedi ben onların burnundan getireceğim. Hayır asla. Oy versin vermesin nerede sorunu olan bir vatandaşımız varsa oraya gideceksiniz ve onun sorununu çözeceksiniz. En büyük arzumuz budur. Ve yine söyledim, “Eğer bulunduğunuz kentte, bulunduğunuz mahallede, bulunduğunuz ilde, bulunduğunuz ilçede eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o gece rahat uyumayacaksınız. O çocuğun karnı doyacak, ailesi huzur içinde, anne huzur içinde çocuğunu akşam yatağa yatıracak.”
Bakın bizim siyaset anlayışımız bu, yeni bir siyaset anlayışı, ayrımsız herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı. Kimseye kızdığımız yok ama onlar bize kızıyorlar, niçin bunu söyledin diyorlar. Ne söyleyeyim? İnsanımı seviyorum, hizmet etmek istiyorum. Bireysel olarak hiçbir beklentim yok. Siyaseti de vatandaşa hizmet için yapıyorum. Hizmet için, vatandaşa hizmet etmek istiyorum. Bu ülkede, bu güzel ülkede herkes huzur içinde yaşasın istiyoruz. Kimsenin inancıyla bir sorunumuz yok, kimsenin kimliğiyle bir sorunumuz yok, kimsenin yaşam tarzıyla bir sorunumuz yok. Sorun ne? Herkes evinde huzur içinde yaşasın. Bunu sağlamak istiyoruz. Bunu söylüyorum. Başka? Esnaf kazansın istiyorum, tüccar kazansın istiyorum, memur kazansın istiyorum, işçi kazansın istiyorum, herkesin hayat standardı yükselsin istiyorum, işsizlik olmasın istiyorum. Ben bunları söylüyorum, yine kızıyorlar, vay efendim sen bunları nasıl söylersin? Ne kadar kızarsanız kızın bunları söylemeye devam edeceğim, hiç endişeniz olmasın.
Esnafın sorununu ben dile getiriyorum, çiftçinin sorununu ben dile getiriyorum, memurun sorununu ben dile getiriyorum, emeklinin sorununu ben dile getiriyorum, Emeklilikte Yaşa Takılanların sorununu ben dile getiriyorum, taşeron işçilerin sorununu ben dile getiriyorum, muhtarların sorununu ben dile getiriyorum, vay efendim sen bunu niye dersin? Söyleyeceğim beyefendi, söyleyeceğim! Bu memleketi seviyorum, bu memlekette herkesin yaratılan katma değerden eşit hak almasını istiyorum. Her evde huzurun, her evde bereketin olmasını istiyorum. Ben bunu söylüyorum.
Dış politikada yanlış yapıyorsunuz diyorum. Ortadoğu bataklığında bizim ne işimiz var? Allah aşkına bir Allah’ın kulu çıksın söylesin, Ortadoğu bataklığında Türkiye’nin ne işi var, niye oraya girdik biz, hangi gerekçeyle girdik? Efendim oraya giriyoruz. Niye girdik? Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıydı. Birisi talimat verdi, girdi. Kendisine şu soruyu sordum, “Ortadoğu bataklığına hangi egemen güçler seni soktu?” Bir daha soruyorum, buradan soruyorum, güzel bir ilçeden, güzel bir beldeden tekrar soruyorum. Seni Ortadoğu bataklığına hangi egemen güçler soktu? Bunun cevabını ben istiyorum. Cevabını istiyorum, hangi egemen güçler? Bizim Suriye’yle bir sorunumuz yoktu, bizim Mısır’la bir sorunumuz yoktu. Niye Mısır’la kavga ettik, ben bunu soruyorum niye Mısır’la kavga ettik? Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi Mısır. Ben diyorum ki “Doğu Akdeniz’de Türkiye yalnızlığa mahkum edildi”, “Vay efendim sen bayrağı biliyor musun, gemilerimiz var orada tanımıyor musun?” Sen meraklanma beyefendi, ben bayrağı senden çok daha iyi bilirim! Hele hele Gazi Mustafa Kemal’in partisinde, onun koltuğunda oturan bir Genel Başkana bayrak edebiyatı yapamazsın, milliyetçilik edebiyatı yapamazsın. Milliyetçilik vatanını sevmektir, bayrağını sevmektir, bütün vatandaşlarını sevmektir. Milliyetçilik, vatanın her çakıl taşına sahip çıkmaktır.
Şimdi ben Allah aşkına şu soruyu sorayım, şimdi ben sormayayım da kim sorsun? Ya arkadaş Süleyman Şah Türbesini kendi topraklarından kaçıran kimdir? Şu sorunun cevabını istiyorum, Süleyman Şah türbesini; hem mezarı, hem bayrağı kendi topraklarından kaçırıp başka bir yere getiren kimdir? Şimdi bana kalkmış milliyetçilik edebiyatı yapıyor! “Ben her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alırım” diyen kimdi? Şimdi kalkmış bana bayrak edebiyatı yapıyor. Kıbrıs diyor, eğer Kıbrıs’ta bugün Türk bayrağı dalgalanıyorsa rahmetli Ecevit’in sayesindedir. Sen milliyetçilik diyorsun, hangi milliyetçilik? Sakarya’daki orduya ait tank palet fabrikasını Katar ordusuna peşkeş çekeceksin, ben buna itiraz edeceğim, sen bana bayraktan söz edeceksin. Sen bana bayraktan söz edemezsin! O bayrak benim kalbimde, benim ruhumda, benim aklımda, benim mantığımda, benim tarihimde var o bayrak. Sen kim, milliyetçilik kim? Vatan sevmek başka bir şeydir, bayrağı sevmek başka bir şeydir, ona inanmak başka bir şeydir.
Bizim askerlerimiz vardı Kuzey Irak’ta, bastılar değil mi, başlarına çuval geçirdiler. Bu bayrak edebiyatı yapan zat acaba çıkıp da Amerikalılara bir nota verdi mi? Benim askerimin başına nasıl çuval geçirirsin diye bir nota verdi mi? Veremez efendim, veremez. Ne dedi? “Siz müzik notasından mı söz ediyorsunuz” dedi. Şimdi bana kalkmış efeleniyor. Ne yaparsan yap kardeşim, vatan sevgisi bir kişinin tekelinde değildir. Bu ülkede 82 milyon vatandaşın, 82 milyonun yüreğinde bayrak da vardır, vatan da vardır. Biz ayrım yapmayız. Ayrıca vatanı sevmek demokrasiye inanmak demektir, her insanın düşüncesine saygı duymak demektir. Sen demokrasiye darbe yapacaksın, sonra kalkacaksın bana edebiyat yapacaksın. Yemezler, hadi canım! Rahmetli İnönü derdi ya “hadi canım sen de” diye, vallahi hadi canım sen de diyoruz. Bu kadar süreyi ayırdığım için üzülüyorum gerçekten yoksa başka bir şey için değil.
Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, anne sevgisi, çocuk sevgisi, aile sevgisi, ağaç sevgisi bunlar farklı şeylerdir. Bunların tamamı vatan sevgisidir. Bir ağaca duyacağınız saygı da, uçan kuşa duyacağınız saygı da, her yıl aynı yerde yuvasını yapan leyleğe duyacağınız saygı da vatan sevgisidir. Arılara duyacağınız sevgi de vatan sevgisidir. Göle duyacağınız saygı da vatan sevgisidir. Kaz Dağlarına duyacağınız sevgi de vatan sevgisidir. Budur.
Gerçekten şunu merak ediyorum, vallahi de billahi de merak ediyorum, kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çeken başka bir ülke var mı dünyada Allah aşkına? Nasıl olur? Ben bunu söylüyorum diyor ki, “50 milyon dolar para bulamadık onun için Katar ordusuna verdik.” Bir ülke, kendi silah fabrikasını, 50 milyon dolara bir başka orduya peşkeş çeker mi? 50 milyon dolar! Dedim ki kendisine; “50 milyon doları sen bana şu sözü ver de ki, ben bu silah fabrikasını eskiden olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin namusuna teslim edeceğim, onlar orada üretecekler, bana bu sözü ver, 50 milyon doları vallahi, billahi bir hafta içinde ben bulacağım” dedim. Bu ülkede 50 tane milliyetçi işadamı bulsak, 1’er milyon dolardan 50 milyon dolar. Hadi vazgeçtim onlardan, 82 milyonuz ya 1’er dolar versek 82 milyon dolar. Nasıl bulunmaz bu?
Tabi bir de onun çömezi var. Çömez de arada bir saldırıyor, ama onu dikkate almak doğru değildir. O ayrı bir şey. Ama şu var, milliyetçilik dediğin olay bakın nedir? Kendi silah fabrikasını başkasına peşkeş çeken adama milliyetçi denmez. Kendi topraklarından kaçan adama milliyetçi denmez. Bütün bunları herkesin çok iyi bilmesi lazım.
Bütün bunları bir tarafa bırakıyorum, bunları anlatmamın nedeni şu; biz demokrasiden, kadın – erkek eşitliğinden, gelir dağılımından, gelir dağılımında eşitlikten, çiftçinin kazanmasından, esnafın kazanmasından, emeklinin kazanmasından, işsizlikle mücadeleden söz edince bir şeyler bulacaklar. Kılıçdaroğlu’na nasıl saldıracaklar? Buradan saldıracaklar. Tutmaz arkadaş, tutmaz! Ne söylersen söyle tutmaz. Çünkü bu yürekte insan sevgisi var, vatan sevgisi var burada, bayrak sevgisi var burada.
Ben hiçbir zaman sabahın köründe oğluma telefon edip, oğlum paraları sıfırladın mı demem mesela, diyemem yani, yok öyle bir şey. Çünkü şu alın teri var ya, bundan daha değerli bir şey yoktur. İşte şu alın terini döküp kazanırsanız, o vatan sevgisidir. Damlayan her damla ter vatan sevgisidir. Budur. Saraylarda oturmakla vatan sevgisi olmaz. Yüreğinde vatan sevgisi taşıyan, 3 bin kişilik polis ordusuyla gezmez. Yukarıdan da helikopterler takip edecek. Ya nereye gidiyorsun savaşa mı gidiyorsun? Bir ile gidiyorsun, tatile gidiyorsun, ya nedir Allah aşkına bu?
Para harcıyorsun. Kimin parasını harcıyorsun? Vatan sevgisi nedir biliyor musunuz, bayrak sevgisi nedir biliyor musunuz? Harcanan her kuruşun hesabını millete veren adam vatan sevgisiyle donanmış bir adamdır, bayrak sevgisiyle donanmış bir adamdır. Hesabını veriyor musun? Yok. Vergi topluyorsun, nereye gidiyor bu paralar? Fabrika sattın, arsaları sattın, binaları sattın, askeri fabrikaları da pazarladın, peşkeş çektin, dünyayı borçlandırdın, Türkiye'yi götürdün Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettin, şimdi kalkmış bana bayraktan, vatandan, milletten söz ediyorsun. Sen kim, bunlardan söz etmek kim Allah aşkına yani? Üzülüyorum, vallahi billahi üzülüyorum.
Efendim işin özeti, belediyelerimiz güzel çalışacaklar. 7 altın kural belirledim. Hiç ayrım yapmayacaksınız dedim, herkesi kucaklayacaksınız dedim, artı her kuruşun hesabını vereceksiniz. Bandırma Belediye Başkanımız da verecek. Ayrıca laf aramızda genç ve yakışıklı bir Belediye Başkanınız var. Nerede başkan? Gelsene şöyle… Size hizmet sunan diğer Belediye Başkanlarımıza da, onlara da yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü sonuçta bu bir görev devridir. Bizim de genç arkadaşlara böyle imkanları sağlamamız lazım. Onlar geldiler size hizmet edecekler, güzellikle hizmet edecekler, sevgiyle hizmet edecekler, dolayısıyla sizleri kucaklayacaklar. Onların da sorunları var ama sorunlardan şikayet etmeyecekler, şikayet etmeye hakları yok, sorunu çözecekler, onu söyledim. Hiçbir Belediye Başkanımız efendim şöyle borcum vardı, şöyle şöyle oldu, böyle böyle… Yok arkadaş, seni oraya millet seçti sorunu çözeceksin, bitti! Bunu yapacağız.
Ne dedik? Yeni bir siyaset anlayışı, herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı. Bize oy versin vermesin her vatandaşın iradesine saygılıyım, her vatandaşı seviyorum. Bizi Doğu Akdeniz’de yalnızlığa ittiler, bunun adına da “değerli yalnızlık” dediler. Ne değerli yalnızlığı? Ben söylemiyorum. Dolayısıyla biz bütün komşularımızla barış içinde olmalıyız. Suriye’yle de, İran’la da, Irak’la da, Rusya’yla da, Yunanistan’la, Bulgaristan’la, herkesle barış içinde olmalıyız. Mustafa Kemal’in temel bir ilkesi vardır; eğer birilerine bir şey söyleyeceksen, önce bütün komşularınla barışı sağlayacaksın. En yakınından birisi sana ihanet etmemeli. Eğer sen komşularınla kavga edersen, birisine bir şeyler söylemezsin. O nedenle, savaş meydanlarından gelen Gazi Mustafa Kemal, savaşın zorunlu olmadıkça bir cinayet olduğunu kabul ediyor ve diyor ki; “Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırıldığı zaman Türkiye bağımsızlığını korur”, biz bunu yapmak zorundayız.
Nohudu ithal ediyoruz, mercimeği ithal ediyoruz, mısırı ithal ediyoruz, canlı hayvanı ithal ediyoruz, eti ithal ediyoruz, her şeyi ithal ediyoruz. Dünyanın parasını ödüyoruz, sanki bu ülkede toprak yok, sanki bu ülkede çiftçi yok, sanki bu ülkede güneş yok, sanki bu ülkede su yok, sanki bu ülkede denizler yok. Her şey var. Dünyanın en güzel ülkesiyiz, bir eksiğimiz var, yanlış yönetim var. Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor, bir yerlere savruluyor. Hep söylerim bir daha söyleyeyim; freni patlamış bir kamyonda, yokuş aşağı hep beraber gidiyoruz. Ama bunu düzelteceğiz. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur, bunu düzelteceğiz. Beraber düzelteceğiz; İstanbul’u düzelttik, Ankara’yı düzelttik, Adana’yı, Mersin’i düzelttik, sıra geldi yukarıyı düzeltmeye, yukarıyı da düzelteceğiz.
Çiftçiden söz ederken çiftçilerin bir önemli özelliği vardır, sabahın erken saatlerinde kalkarlar, tarlada çalışırlar, kadın – erkek, çoluk çocuk hep beraber çalışırlar. Toprağı kutsal bir mekan olarak görürler. Kendi toprağı, kendi yurdu, kendi vatanı. Oraya böyle çizme galoş giyeyim de buraya basayım demezler. Allah aşkına bir ülkeyi düşünün, en tepedeki adam traktörün başında, dizlerine kadar galoş. Neymiş? Pahalı ayakkabısı toz olmasın diye, giydiği pahalı elbise toz olmasın diye. Ya arkadaş, Aşık Veysel ne diyordu, “benim sadık yârim kara topraktır” diyordu. Toprak ya, topraktır ya, yeri zamanı gelir toprakla abdest alırız, sen toprağa bile basamıyorsun, ne haber, ne oldu? Kibir dediğimiz olay oldu, kibir, kibir! Herkesi küçük görme, herkesi aşağıdan, tepeden bakma, bir kibir hastalığı var, ama bu hastalıktan bu Türkiye’yi kurtaracağız, tedavi edeceğiz, hiç kimse endişe etmesin.
Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum.
Bize oy versin vermesin bütün vatandaşlarıma söz veriyorum, yakında göreceksiniz Türkiye çok daha güzel bir yolun başlangıcında yürüyecektir. Hep birlikte yürüyeceğiz, bütün vatandaşlarla birlikte yürüyeceğiz. Sevgiye, hoşgörüye birlikte yürüyeceğiz, birlikte kazanacağız, Türkiye’yi birlikte güzelleştireceğiz ve kadınlar görecekler evlerinde huzur olacak ve bereket olacak. Biz bunu sağlayacağız.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum.