10.03.2019

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANTALYA’NIN KEPEZ İLÇESİNDE KONUŞTU (10 MART 2019)

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANTALYA’NIN KEPEZ İLÇESİNDE KONUŞTU
(10 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’nın Kepez ilçesinde Zafer Mahallesi'ndeki Cumartesi Pazarı'nda vatandaşlara seslendi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: Efendim hepinize merhabalar, Antalya gibi dünyanın en güzel kentlerinden birisinde yaşıyorsunuz. Gerçekten de Antalya’da yaşamak bir ayrıcalık. Dolayısıyla Antalya’da sizlere konuşma fırsatı verme şerefini bana verdiğiniz için bütün Antalya’ya, özellikle de Kepezlilere yürekten teşekkür ederim.


Antalya güzel ama Kepez’in de güzel olmasını istiyoruz. Kepez’in de diğer beldeler gibi, ilçeler gibi her türlü sosyal, kültürel haklara kavuşmasını istiyoruz. İşsizliğin olduğunu biliyorum, yoksulluğun da olduğunu biliyorum. Ama Allah’ın izniyle ve sizlerin desteğiyle işsizliği de, yoksulluğu da yok edeceğiz bu topraklardan.
Belediye başkanı arkadaşlarıma söylüyorum, kazandığınız andan itibaren hiçbir ayrım yapmayacaksınız, bütün Kepezlileri kucaklayacaksınız, bu mahalle bana oy verdi, bu mahalle oy vermedi diye bir ayrım yapmayacaksınız. Herkesi kucaklayacak, herkese hizmet götüreceksiniz. Murat Başkanı dinlediniz herhalde. O bir doktor, yıllar yılı Kepez’e hizmet etti, sizlere hizmet etti. Hayatının hemen hemen önemli bir bölümünü Kepez’e ayırdı. Şimdi sizlerin de onu destekleme zamanı. O doktor olarak hizmet verdi, şimdi belediye başkanı olarak hizmet vermek istiyor. Emek verdi, hizmet verdi, şimdi Kepez’e hizmet verecek, emek verecek. Kiminle beraber verecek? Büyükşehir belediye başkanı Muhittin Böcek’le verecek.
Sandığa giderken sizden bir şey istiyorum. Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyup öyle sandığa gidin. Çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar uygun şartlar değil. Bu şartları kim yarattı onu sorgulamak zorundasınız. Kim Türkiye’yi bu noktaya getirdi onu sorgulamak zorundasınız. Şu soruyu kendinize sorun, 17 yıldır bir iktidar tek başına Türkiye’yi yönetiyor, 17 yıldır bakanları var, 17 yıldır Başbakan, Cumhurbaşkanları var, 17 yıldır istedikleri kanunu çıkardılar, 17 yıldır istedikleri kararnameyi çıkardılar, 17 yıldır istediği bakanı, istediği genel müdürü, istediği müsteşarı, istediği valiyi tayin etti, 17 yıldır istediğini yaptı. 17 yıldır mangalda kül bırakmadı. 17 yılın sonunda nasıl oldu da millet soğan kuyruğuna girdi? Bunu soracaksınız, sormak zorundasınız. 17 yıldır tek başına yöneteceksin, 17 yıldır istediğin kanunu çıkaracaksın, 17 yıldır her dediğin kanun olacak, 17 yıldır oturacaksın, kazanacaksın, vatandaşın haline bakacaksın ve sorunlara çözüm üretmeyeceksin, 17 yıldır! Hak arayanları da… Arkadaşlarım orada, EYT için adalet diyorlar. Emeklilikte Yaşa Takılanlar için elbette adalet. Size ne dediğini biliyorsunuz değil mi? Hak arayana türedi dedi. Türedi diyene oy verecek misiniz? EYT’li arkadaşlarıma soruyorum türedi diyenlere oy verecek misiniz? Kendi vatandaşına, hak arayan vatandaşına, talepte bulunuyor, emeklilikte yaşa takıldım benim sorunuma çözüm getir; gayet doğal ne desin vatandaş derdini söylüyor. Vay sen bunu nasıl söylersin ve türedi diye söylüyor bakın çok önemlidir. Vatandaşı dinlersin, gereğini yaparsın veya yapmazsın, ama saygıyı elden bırakmayacaksın. Saygıyı elden bıraktığın andan itibaren olmaz o zaman. O zaman vatandaşın sana sandıkta ders verme hakkı doğar. Ders verecek misiniz? Evet hep beraber bir ders vereceğiz. Vermek zorundayız. Demokrasiyi güçlendirmek istiyoruz. Demokrasi güçlenirse Türkiye yeni bir aşamayı kat etmiş olacak.
Her tarafta işsizlik var, Kepez’de daha fazla var. Gencecik çocuklarımız, fidan gibi çocuklarımız işsiz. İşsizliğin ne olduğunu sarayda oturanlar bilir mi? Yoksulluğun ne olduğunu sarayda oturanlar bilir mi? Kibir abideleri olup, 4 bin liralık çayı tüketenler yoksulluğun ne olduğunu bilir mi? Yatağa aç giren yüzbinlerce çocuğumuz var, onların dertlerini bilir mi? Bilmezler. Bir elleri yağda, bir elleri balda. Uçağa binerler bedava, arabaya binerler bedava, mutfakları bedava, kira dertleri yok, okul dertleri yok, okul masrafları yok, beş kuruş para harcamazlar. Ayda 74 bin lira alırlar, dönüp “asgari ücret 2 bin 200 lira olsun” dediğimiz zaman “parayı nereden bulacaksın” derler. Sen nereden buluyorsun parayı? O lüksü, o şatafatı sana kim sağlıyor? Asgari ücretli sana sağlıyor o parayı.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim, bütçe görüşmeleri sırasında dedim ki, “asgari ücret net 2 bin 200 lira olmalı.” Ama yapmadılar. Kaç lira yaptılar? 2 bin 20 lira yaptılar. İki belediye başkanımız da burada, Kepez Belediye Başkanımız da burada, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız da burada. Kazandıkları gün, izleyen aydan itibaren bu belediyelerde tıpkı diğer CHP’li belediyelerde olduğu gibi asgari ücret 1 Nisan’dan itibaren net 2 bin 200 lira olacak. Ama bir şey daha yapacaklar. Asgari ücret 2 bin 200 lira 1 Nisan’dan itibaren ama Ocak’la Nisan arasındaki farkı da daha sonraki bir tarihte ödeyecekler. Yani 1 Ocak’tan itibaren asgari ücret net 2 bin 200 lira olacak.
Bir şey daha, ne Büyükşehir Belediyesinde, ne Kepez belediyesinde hiçbir işçinin işine son verilmeyecek. Hiç kimsenin aşıyla, işiyle uğraşmayacağız. Herkesin işi olsun, herkesin aşı olsun, her evde huzur olsun, her evde bereket olsun, biz bunu sağlayacağız, bunu yapacağız. İnsanları ayırmayacağız kimliğinden ötürü. Kimliğinden ötürü nasıl ayıracaksın? Kepez’de 80 ilden vatandaşımız var, Antalya’da 80 ilden vatandaşımız var nasıl ayıracaksın? Bunlar bizim vatandaşımız değil mi? Bayrak bizim bayrağımız, vatan bizim vatanımız, vatandaş da bizim vatandaşımız. Ayrılık gayrılık bizim kitabımızda yok, yapmayacağız, herkesi kucaklayacağız.
Mücadeleyi böyle yaparsak, birlikte olursak, beraber mücadele edersek Türkiye’yi aydınlığa çıkaracağız. Birlikte mücadeleyi her zaman her ortamda birlikte yapacağız. Söz mü? Güzel.
Tarıma geliyorum. Antalya aynı zamanda bir tarım kentidir. Hal esnafını terörist ilan ettiler akıl alacak şey değil, ama oluyor bunlar. Yönetemiyorlar artık Türkiye’yi. Yönetemiyorlar,  milletin yarısını neredeyse terörist ilan edecekler. Biz hangi partiye oy verirse versin bütün insanları başımızın tacı yaparız. Onlar da bilsinler biz onlar gibi değiliz. Biz onlar gibi vatandaşlarımızı ayırmayız.
Ben gerçekleri söyleyince işsizlik var diyorum, yoksulluk var diyorum, mutfakta ateş var diyorum, işsizlik almış başını gidiyor diyorum, dünyanın sorununu dile getiriyorum; beyefendi diyor ki, Bay Kemal konuşuyor. Bay Kemal konuşacak tabi, ne yapacak Bay Kemal? Ama bir şey söyleyeyim Bay Kemal olmak kolay değil. Bay Kemal olmak için namuslu adam olacaksın bir sefer. Bay Kemal olmak için hırsız olmayacaksın. Bay Kemal olmak için sabah oğluna telefon edip “oğlum paraları sıfırladın mı” demeyeceksin. Bay Kemal olmak için vatandaş arasında ayrımcılık yapmayacaksın. Herkesin kimliğine, herkesin inancına, herkesin yaşam tarzına saygı göstereceksin, insanı baş tacı yapacaksın. Bay Kemal olmak o kadar kolay değil. Bay Kemal olmak için silah fabrikasını Katar ordusuna satmayacaksın.
Bu arada geçmişte AK Partiye oy veren kardeşlerime ve ülkücü kardeşlerime seslenmek isterim. Değerli ülkücü kardeşlerim, eğer beni dinliyorsanız size sadece bir şey sormak isterim. Dünyada kendi silah fabrikasını yabancılara satan bir devlet gösterin. İster Rusya’ya bakın, ister Kuzey Kore’ye, ister Güney Kore’ye, ister Japonya, ister Kanada, ister Amerika, ister Togo, isterseniz Güney Afrika. Nereye sorarsanız sorun, dünyada örneği yoktur kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya satan. Yabancı bir orduya kendi silah fabrikasını satanlara dünyanın hiçbir tarafında milliyetçi denmez. Milliyetçi ne demektir? Bayrağına sahip olan demektir, fabrikasına sahip olan demektir, vatanına, ordusuna sahip olan demektir. Benim bildiğim milliyetçilik budur. Eğer Tank Palet Fabrikasını - 20 milyar dolarlık fabrikadır - götürüp yabancılara satıyorsa, Katar ordusuna satıyorsa hiçbir ülkücünün gidip onlara oy verememesi lazım. Bu kadar açık söylüyorum.
AK Partiye oy veren kardeşlerime de seslenmek isterim. Sizler 17 yıl oy verdiniz, 17 yıl omuzlarınızda taşıdınız, 17 yıl ne söylediyse yerine getirdiniz, 17 yılın sonunda sizi getirdi soğan kuyruğuna mahkum etti. Ve yine sizin aklınızla oynadı, “bunlar varlık kuyruğudur, bunlar yokluk kuyruğu değildir” dedi. Ben adım gibi biliyorum varlık kuyruğu olsaydı sen bütün o fakir fukarayı kovardın, önce o kuyruğa sen girerdin. Ben bunu bilmez miyim?
Bizim belediyelerimiz sizlere hizmet edecekler. Kepez’i göreceksiniz, Doktor gelecek Kepez’in tarihi değişecek. Doktor gelecek Kepez yeni bir aşamaya gelecek göreceksiniz. Bütün enerjisini Kepez’e verecek. Göreceksiniz her mahalleye bir kreş yapacak, her mahallede anneler güven içinde çocuklarını getirecekler bırakacaklar. Bir annenin çocuğunu bırakacak bir yeri yoksa nereye gidecek bu kadıncağız? Pazara bile gidemeyecek, alışveriş bile yapamayacak. Bu kadının da gidip bir alışveriş merkezinde gezmeye hakkı yok mu? Nedir, ne değildir demeye hakkı yok mu? Çocuğunu huzur içinde bırakabileceği, akşam da alıp evine götürebileceği bir hakka sahip değil mi bu kadın? Bunu yapacağız. Kim yapacak? Doktor yapacak Doktor, Kepez’in Doktoru yapacak bunu. Peki ona en büyük desteği kim verecek? Muhittin Böcek verecek, en büyük desteği verecek, beraber elbirliğiyle yapacaklar.
Şu propagandayı yapıyorlar, efendim, neymiş, hükümet para vermezse nereden bulacaklar? Belediyelerin kanunu var, belediye gelirleri kanunu var. İzmir belediyesi nasıl buluyorsa, Aydın belediyesi nasıl yönetiliyorsa, Tekirdağ nasılsa, Hatay nasılsa, Eskişehir nasılsa bunlar da öyle yönetecekler. Para var mı? Para var, düşündüğünüzden daha fazla para var. Peki diyeceksiniz ki, bu düşündüğümüzden daha fazla para varsa bu hizmetler niye yeteri kadar yok? Birisi malı götürürse yok tabi. Bizimkiler ne yapacak? Her kuruşun hesabını verecek. Hizmet yapacak, her kuruşun da hesabını verecek. O zaman göreceksiniz işte hizmet nasıl verilirmiş.
Az önce Esnaf Odasında arkadaşlarla konuştum, onlara da bu örneği söyledim. İzmir belediyesi her sabah fakir olsun, zengin olsun, bir evde çocuk doğmuşsa 0 – 6 yaş grubunda bir şişe sütü götürüyor kapısına bırakıyor, fakir- zengin. O çocuğun hakkı, o çocuğun iyi beslenmesi lazım. Sütü nereden alıyor? Süt Kooperatifinden alıyor. Kim kazanıyor? Bütün süt üreticileri kazanıyor. Kim kazanıyor? İzmir kazanıyor. Kim kazanıyor? Büyükşehir Belediye Başkanı kazanıyor. Kaybedeni? Bu işin kaybedeni yok. Aynı şeyi burada yapacağız, aynı şeyi göreceksiniz. Kim yapacak? Muhittin Başkan yapacak. Sütü nereden alacak? Üreticiden alacak. Kim kazanacak? Üretici kazanacak. Kim kazanacak? Köylü üretici kazanacak, esnaf kazanacak. Dolayısıyla bütün bunların tamamını hayata geçireceğiz.
Bir örnek daha vermek isterim. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi metro yaparlar üçü de. İzmir Büyükşehir Belediyesi metronun kilometresini 50 milyon liraya yapar, Ankara 100 milyon liraya yapar, İstanbul da 150 milyon liraya yapar. Nasıl oluyor diyeceksiniz 1 kilometre metro, yerin altında, aynı makinalar, aynı işçiler, nasıl oluyor da birisi 50 milyona, birisi 150 milyona çıkıyor. İşte ne söyledim? Her kuruşun hesabını millete verirseniz para var, bütün bu hizmetleri yerine getirebilirsiniz. Fidan alınacak şehre dikilmek üzere, caddelere dikilmek üzere. Fidanı nereden alıyor Ankara? Ankara gidiyor İtalya’dan alıyor. Türkiye’de sanki fidan yok, fidan ekilecek yer de yok İtalya’dan alıyor beyefendi. Niçin? Malı götürecek ya, başka çaresi yok oraya gidecek. Biz nereden alıyoruz? Köylüden alıyoruz. Dik kardeşim fidanını, bütün fidanları alacağım. Kim kazanacak? Bizim insanımız kazanacak. Üstelik alın teriyle kazanacak.
Bütün bunların hepsini yapmak mümkün. Nasıl yapacağız? Oy verirseniz, sandığa giderseniz. Vereceğiniz her oy çok değerlidir. Her oy Türkiye’nin kaderini belirleyecektir. Her oy demokrasinin kalitesini yükseltecektir. Her oy kadın – erkek eşitliği demektir. Her oy demokrasi demektir. Her oy yatağa aç girilmeyen bir Türkiye demektir. Her oy işsizliğin olmadığı bir Türkiye demektir. Her oy beraber birlikte kardeşçe yaşamak demektir. Her oy hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye demektir.
O nedenle sandığa gideceğiz ve oylarımızı kullanacağız. Kepez’de Doktor başkanımızı, Murat Başkanımızı, Büyükşehirde Muhittin Böcek Başkanımızı seçeceğiz. Arkasında büyük bir hikaye var, büyük bir başarı var. Konyaaltı’nı gerçek anlamda bir Konyaaltı ve gerçek anlamda bir marka haline dönüştürdü. Şimdi Antalya markasını bütün dünyaya duyuracak, göreceksiniz. Eğitimiyle, kültürüyle, yapısıyla, tarımıyla, tarihiyle, deniziyle, gölüyle, ovalarıyla, güreşiyle her şeyiyle Antalya’yı bir dünya markası yapaca,k göreceksiniz. Ben buna yürekten inanıyorum.
Şimdi sıra geldi benim konuşmamın sonuna. Sizlere sandığa gidin ve oy kullanın dedim. Bunun sözünü veriyor musunuz? Söz mü? Ben de size söz veriyorum; burada iki başkanımızın da vaatlerinin ben de takipçisi olacağım, siz de takipçisi olun. Beraber bütün sözlerini yerine getirecekler ve inşallah kazandıklarında sizlerin oylarıyla, ben de geleceğim gerekirse, beraber gidip birer kahvesini içeceğiz ve sohbet edeceğiz onlarla. Onlar Kepez’i de, Antalya’yı da sizlerle birlikte yönetecekler, sizleri dinleyecekler, sizlerin sorunlarını aşmak için birlikte mücadele edecekler. Onlar yüreklerinde insan sevgisi, yüreklerinde çocuk sevgisi taşıyan kardeşlerim. Onlar daha iyi hizmet etmek istiyorlar, daha güzel hizmet etmek istiyorlar. Onlar Antalya’yı, onlar Kepez’i seviyorlar. Antalya’yı ve Kepez’i hep birlikte büyütelim.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum.