23.02.2019

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI MUHİTTİN BÖCEK’İN “PROJE TANITIM TOPLANTISI”NDA KONUŞTU

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI MUHİTTİN BÖCEK’İN “PROJE TANITIM TOPLANTISI”NDA KONUŞTU
(23 ŞUBAT 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Muhittin Böcek'in, Konyaaltı ilçesindeki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen proje tanıtım toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Efendim dünyanın en güzel kentlerinden biri olan Antalya’da olmak güzel bir şey. Antalya’da demokrasiden yana olmak da güzel bir şey. Antalya’da hep birlikte beraber yaşamak ve bunun için mücadele etmek de güzel bir şey.
Değerli arkadaşlarım konuştu, İYİ Partinin, Cumhuriyet Halk Partisinin İl Başkanları konuştu, saygıdeğer İYİ Partinin Genel Başkan Yardımcısı Meral Hanım adına konuştu. Ben konuşanların tümüne yürekten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Hiç kimse unutmasın biz bir demokrasi mücadelesi veriyoruz. Olay bir parti olayı değildir, olay bir kişi olayı değildir, olay Milli Kurtuluş Savaşı sonrası kurduğumuz cumhuriyetin görkemli, demokrasiyle taçlandırılmış mücadelesidir. Biz bunu yapmak istiyoruz. Güzel cumhuriyetimizi, kurduğumuz cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak istiyoruz. Halkın iradesinin ne kadar önemli olduğunu bütün dünyaya anlatmak istiyoruz. Sadece saraydan alınan talimatlarla bir ülkenin yönetilemeyeceğini söylüyoruz. Geçmişte yetkiler saraydaydı, Milli Kurtuluş Savaşıyla saraydan alınıp halka verildi. Şimdi süreç tersine çalışmaya başladı. O nedenle bu birlikteliğimizin bir demokrasi mücadelesi olduğunu herkesin bilmesi lazım.
Efendim Antalya, az önce söyledim dünyanın en güzel kentlerinden 2900 yıllık bir Antalya, görkemli bir tarihi olan Antalya. Deniziyle, sahiliyle, dağlarıyla, yaylalarıyla ve en önemlisi o yaylalarda demokrasiyi, cumhuriyeti savunan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin temelini savunan kadim dostlarımız Yörükleriyle Antalya. Antalya’ya şükran borçluyuz.
Boşuna Gazi Mustafa Kemal demiyor, “Eğer bir yerde bir Yörük çadırı görürseniz ve orada duman tütüyorsa, endişe etmeyiniz Türkiye’nin geleceği açısından.” Çünkü Yörükler bu ülkenin kadim kültürünü oluşturan ve onu sürdüren vatandaşlarımızdır.
Dolayısıyla bizler Antalya deyince aklımıza o kadim kültürü yaşatan Yörüklerimiz geliyor. Ama aynı zamanda Antalya Anadolu demektir, Anadolu’nun bütün illerinden buraya vatandaşlar geldiler. Değişik kimliklerden, değişik inançlardan, değişik yaşam tarzlarından insanlar Antalya’ya geldiler ve Antalya’da yaşıyorlar. Bir Antalyalı gibi yaşıyorlar. Kadim Antalya kültürüne sahip çıkarak yaşamlarını sürdürüyorlar.


Antalya’nın bir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı var, adı Muhittin Böcek, aramızda oturuyor. Muhittin Böcek alın teri diyorsanız alın teri döktü, emek diyorsanız emek harcadı, çalışmak diyorsanız çalıştı, mücadele etmek diyorsanız mücadele etti. Bir başarı öyküsü var mı? Evet, bir başarı öyküsü var. Konyaaltı’nı Antalya’nın en güzel ilçelerinden birisi haline getirdi. Şimdi iddiasını daha yukarılara taşıyor ve “Ben bütün Antalya’yı kucaklayacağım, bütün Antalya’yı yaşanabilir bir kent haline dönüştüreceğim ve Antalya’yı sadece Türkiye’nin değil, sadece bölgenin değil dünyanın markası haline getireceğim” diyor. Biz kendisine güveniyoruz. Muhittin Böcek Antalya’yı dünyanın en önemli kentlerinden birisi haline getirecektir.
Antalya bir dünya markası haline gelebilir mi? Elbette gelebilir. Turizm konusunda olağanüstü artıları var Antalya’nın. Tarım konusunda olağanüstü artıları var. İklim konusunda olağanüstü artıları var. Antalya aynı zamanda bir üniversite kenti, Antalya aynı zamanda bir sanat kenti, Antalya aynı zamanda bir entelektüel birikim kenti, Antalya aynı zamanda çalışanların emek harcadığı bir kent, Antalya aynı zamanda bir sanayi kenti, her şey var. Bütün mesele her şeyin olduğu bu Antalya’yı bir dünya markası haline getirmektir. Sanatıyla, kültürüyle, tarihiyle, tarımıyla, turizmiyle, deniziyle, dağlarıyla, ovalarıyla bir marka haline getirmektir. Bulunduğu coğrafyadaki toprakları Singapur’un iki katı kadar, ama Singapur kadar zengin değil. O zaman hedef koyacağız. İlk 5 yılda hedef koyacağız. İlk 5 yılda konan hedeflerin tamamı gerçekleşecek göreceksiniz. Neden? Ben Muhittin Böcek’e güveniyorum, Antalyalıların da güvenmesini istiyorum.
Bizim belediyelerimizde 1 Ocak 2019’dan itibaren asgari ücret 2 bin 200 liradır. AK Partinin ve diğer belediyelerin olduğu yerlerde asgari ücret 2 bin 20 liradır. Buradan bütün işçi kardeşlerime sesleniyorum, 1 Ocak 2019’dan itibaren asgari ücretin 2 bin 20 lira değil de 2 bin 200 lira olmasını istiyorsan hiçbir şey yapmadan, hiçbir şekilde başka bir sorgulamaya gitmeden sandığa gideceksin Cumhuriyet Halk Partili belediyeye oy vereceksin kardeşim, bu kadar açık. İYİ Partili belediye başkanlarımız varsa gözü kapalı hangi partiden olursa olsun özellikle de Cumhuriyet Halk Partililer gidecekler oylarını İYİ Partili belediye başkan adayına verecekler ve onları seçeceğiz.
Antalya aynı zamanda bir tarım kenti dedim. Türkiye’yi besleyebilir, gücü var, potansiyeli var, emeği var, çiftçisi var. Ama üzülerek şunu ifade edeyim, tepede oturan bir yöneticiyi düşünün, esnafı, çiftçiyi, hal esnafını, seracıyı terörist ilan ediyor. Niye terörist ilan eder, ne yaptı bunlar? Hal esnafı ne yaptı, seracı ne yaptı, çiftçi ne yaptı. Alın teri mi döktü? Alın teri döktü. Eğer bir hata varsa bir hata yaptı, gitti AK Partiye oy verdi. Şimdi o hatasını düzeltecek görecek. Antalyalı çiftçi, seracı, hal esnafı dersini verecek. Bunu herkesin görmesini istiyorum.


Değerli arkadaşlarım, neden bunu söylüyorum. Gübreye zam yaparsın yüzde 100, elektriğe zam yaparsın, mazota zam yaparsın, her şeye zam yaparsın, ilaca zam yaparsın bunlara kimse bir şey demez. Ama çiftçiye “neden ürününü pahalı satıyorsun?” Ne yapsın zararına mı satsın, zarar mı etsin? Ne yapsın çiftçi, ne yapsın üretici? Asıl zammı sen yapıyorsun, faturayı çiftçiye çıkarıyorsun. Bunları düşünerek sandığa gideceğiz ve oyumuzu kullanacağız. İzmir Büyükşehir Belediyemiz çok güzel projeler yaptı. Tarım Türkiye’de gerilerken İzmir’de her yıl en az yüzde 7,5 büyüdü tarım. Adım gibi eminim, göreceksiniz Muhittin Böcek’in Büyükşehir Antalya Başkanlığında da aynı şey olacak. Antalya’da tarım her yıl en az yüzde 7 – 7,5 büyüyecek, hiçbir üretici zarar etmeyecek hiç kimse. Herkese destek verilecek, herkesin yanında olunacak.
Değerli arkadaşlarım, bir iki konuya daha izlinizle değinmek isterim.
Biliyorum kuru soğana muhtaç etti. Siz bunu söylüyorsunuz ama o soğan kuyruklarının “varlık kuyruğu” olduğunu söylüyor, “varlık kuyruğu” diyor. En varlıklı adam sensin, köşeyi döndün, milyarların var sen de girsene kuyruğa. Bak bakalım madem varlık kuyruğu sen de gir o kuyruğa. Bakın, söyleyecek lafları yok sadece CHP’yi, İYİ Parti’yi, Saadet Partisini karalamakla oy alacaklarını düşünüyorlar. Onların tuzağına düşmeyeceğiz. Ne derlerse desinler bizim derdimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin güçlenmesidir. Üreterek güçlenmesidir, alın teri dökerek güçlenmesidir. Bizim derdiğimiz budur. İyi yönetim olsun, güzel yönetim olsun, saydam yönetim olsun, hesap verebilir bir yönetim olsun bizim derdimiz budur. Onların derdi başka. Ne diyeceklerini bilmiyorlar. Tanzim satış mağazaları açtılar. Size komik bir şey anlatayım Antalyalılar bunu çok iyi bilirler. Tarım bakanı bir tweet atmış, “Kaş ve Kınık’ta tüccarlık yapan Vahit ve Ali Uçak isimli kardeşlere teşekkür ediyorum, halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için iki tır ürünü bedelsiz olarak tanzim satış mağazalarına teslim ettiler” diyor. Öncelikle şunu söyleyeyim, Antalyalı bu iki vatandaşıma yürekten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Onlar ne yaptılar? Vatandaş pahalı almasın diye iki tırı doldurdular götürdüler bedava verdiler. Peki bunlar ne yaptılar? Götürdüler parayla sattılar. Bedava aldıklarını parayla sattılar. Bundan daha ayıp bir şey olabilir mi? Vatandaş sana vermiş bedava, sen götüreceksin bedava fakir fukaraya madem seviyorsun dağıtacaksın. Götürdün tanzim satış mağazalarında parayla sattın. Şimdi soruyorum bu para nereye gitti?
Değerli arkadaşlarım, iki tür belediyecilik var. Bir, saray belediyeciliği, bir de biliyorsunuz halkın belediyeciliği var. Saray belediyeciliğinin özelliği şu, orada her şey ranta göre yapılır. Birilerine dağıtılır paralar, birilerine verilir her türlü imkan. Bizde öyle değil. Biz halka hesap veririz, her kuruşun hesabını veririz. Bütün Belediye Başkanı arkadaşlarıma söylerim iki şeye çok dikkat edeceksiniz ve iki şeyi kesinlikle uygulayacaksınız. Bir, harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Bu çok önemlidir. Saydam belediyecilik. İki, belediye başkanlığını aldığınız andan itibaren bütün belde halkını, hangi partiden olursa olsun hepsini kucaklayacaksınız. Hepsine eşit hizmet götüreceksiniz. Sadece bir yerde yoksullar varsa oraya pozitif ayrımcılık yapacaksınız, yoksulların olduğu yerlere pozitif ayrımcılık yapacaksınız, hiçbir ayrım yapmayacaksınız. Bizim temel felsefemiz budur.


Zaman zaman eleştiriler yaparım, iktidar kanadına da yaparım, yapmak da benim hakkımdır. Geçen Salı günü bir fotoğraf gösterdim. Bir kadın bir çöp kutusunun içinde bir şeyler arıyor. Yanında da Erdoğan’ın fotoğrafı var. Bu gazetelerde yer aldı hiçbir ses çıkmadı. Benim içimi acıttı. Böyle bir tablo 21.yüzyılın Türkiye’sinde yaşanıyorsa benim bu tabloyu geniş kitlelere anlatmam lazım dedim. Ve Salı grup toplantısında bu tabloyu gösterdim. “21.yüzyılın Türkiye’sinde bir tablo” dedim. “Bir kadın çöp kutusunda ne arıyor? Geçimini sağlamak için mi, yaşamak için mi ne arıyor bu kadın burada?” Efendim sonra dediler ki, “Bu kadın başka bir kadındır, bu kadının 4 katlı apartmanı var”, şudur budur vs. vs. vs. bir şeyler. Kim söylüyor bütün bunları? Havuz medyasının televizyonları söylüyor. Bir sefer kadının yüzü görünmüyor. Yüzü görünse göstermeyeceğiz. Kadının yüzü görünmüyor ve ben o tabloyu gösterdim. Bu tablo 21.yüzyılın Türkiye tablosudur ve bir gerçektir ve bu gerçeği hiç kimse inkar edemez.
O toplantıdan birkaç gün önce Ankara’da Sokak Ekonomisi diye bir çalıştay yaptık. 6 milyon kişi sokaktan geçiyor. 6 milyon, ben söylemiyorum bu ülkenin akademisyenleri söylüyor. Çöp toplayanlar, kağıt toplayanlar, yiyecek toplayanlar, simit satanlar 6 milyon kişi geçiniyor. 6 milyon kişi unutulan kişidir. 6 milyon kişi siyasetin görmediği kişilerdir. Eşleriyle çoluk çocuğuyla beraber 24 – 25 milyon kişi. Siz bir güne bir gün iktidar sahiplerinden birisinin çıkıp da çöpte kağıt toplayıp geçimini bu insanlar nasıl sağlıyor diye düşündüklerini gördünüz mü veya duydunuz mu? Acaba asgari ücretin yarısıyla gidip kestane satarak, mısır satarak bu insanlar nasıl geçiniyorlar, ailelerine, çoluk çocuklarına nasıl bakıyorlar diye düşündüklerini duydunuz mu, gördünüz mü? Bir tablo gösteriyorum kıyamet kopuyor. Bir gün önce gazetelerde yer alıyor hiç kimse ses çıkarmıyor bakın hiç kimse. Ben gösteriyorum kıyamet kopuyor. Niçin? 21.yüzyılın Türkiye’sine yakışmayan bir tabloyu gösteriyorum ve tahammül edemiyorlar bu tabloya. Tahammül etsen de, etmesen de o tablo Türkiye gerçeğini yansıtıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir şey daha söyleyeyim. İşsizlik almış başını gidiyor. Sadece Şanlıurfa’da AK Partinin en çok oy aldığı Şanlıurfa’da bin, bin beş yüz kişi alınacak kaç kişi başvuruyor biliyor musunuz? 40 binin üstünde insan başvuruyor. Geçici işçi bunlar sürekli de değil 6 ay çalışacak, 40 bin kişi başvuruyor ve statta kura çekiliyor. Hangi Türkiye’den söz ediyoruz? 21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyoruz. Sarayda işsiz var mı, sarayda yoksul var mı, sarayın etrafında işsiz var mı? Bir sarayın sosyetesi vardır bunu sakın unutmayın; bir elleri yağda, bir elleri balda. Hiçbirisinin çocuğu işsiz değil, hiçbirisi sokaktan geçinmiyor, hiçbirisi sokakta para kazanan insanın derdi nedir bilmiyor. Biz bu tabloyu tersyüz edeceğiz Allah’ın izniyle. Bizlerin belediyelerinin olduğu hiçbir yerde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, hepsinin güvencesini sağlayacağız.
İzmir Büyükşehir Belediyemizde, bir evde çocuk doğuyorsa çocuk doğduğu andan itibaren onun kapısına götürülüp süt bırakılıyor. Fakirliğine, zenginliğine bakılmıyor araçlarla gidip sütü bırakılıyor. Kim kazanıyor? Sütü üreten kişi kazanıyor. Kim kazanıyor? Süt ihtiyacı olan çocuk kazanıyor. Kim kazanıyor? İzmir kazanıyor. Aynı şey inşallah Allah’ın izniyle Antalya’da da olacak, Muhittin Böcek bunu da yapacak. Kırsalla çok güzel ilişkiler kuracağız. Çiftçi de kazanacak, hal esnafı da kazanacak, Antalyalı da kazanacak, Antalya’dan İstanbul’a, Ankara’ya, Türkiye’nin dört bir yanına mal gönderen esnaf da kazanacak. Herkes kazanacak. Bizim amacımız bu. Herkesin kazandığı ve huzur içinde yaşadığı bir Türkiye’yi biz elbirliğiyle inşa etmek istiyoruz.
Ve bir şey daha, bu da çok önemli. Antalya nereden yönetilmeli? Antalya saraydan mı yönetilmeli, Antalya Antalya’dan mı yönetilmeli? Antalya Antalya’dan yönetilmeli değil mi? Siz seçiyorsunuz, siz oy veriyorsunuz. Başkan seçiyorsunuz, Antalya Antalya’dan yönetilmeli, Antalyalılar bilmeli. Bunu niye söyledim? Sizin bir Antalya Büyükşehir Belediye Başkanınız var sonu gelmek üzere, ayrılacak bir süre sonra, görevi bırakacak Muhittin Böcek geldiği zaman. Biliyorsunuz pek çok belediye başkanına istifa et dediler, ayrıl dediler. Kimi ağlayarak ayrıldı, kimi sesini çıkarmadan ayrıldı. Sayın Türel de diyor ki, “Genel Başkanım eğer bana ima ederse, söylemesine gerek yok ima ederse, bir saniye daha düşünmeden derhal istifa ederim.” Sen Antalyalılara sordun mu niye istifa edeceksin? Hayır. Kim seni seçti? Antalyalılar. Onu kabul etmiyor ama beni buraya diyor Erdoğan getirdi ve ben Erdoğan’a karşı sorumluyum diyor. Erdoğan ne isterse ben onu yaparım diyor. Değerli arkadaşlarım, ifadesini aynen okuyorum, “Bırakın istifa etmemin istenmesini filan imasını yapsa dahi Sayın Genel Başkanım bir saniye dahi düşünmem ve istifa ederim. Çünkü beni halkın hizmeti için, halkın tercihine sunan Sayın Cumhurbaşkanımdır” diyor. Dolayısıyla geri almak istemesi gayet doğaldır diyor. Çünkü demokrasi kültürü yok.
Bir de şu realitenin altını çizmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı aday gösterirken iyi, demokrat oluyor da, başarısızlık performans düşüklüğü gördüğü için istifa ediyor diye demokrasiye aykırı demek çok hakkaniyetli bir yaklaşım değil. Bir kişi başarısızsa ona dersini halk verir başka birisi vermez. Başarısını halktan alacak, yetkiyi halktan alıyor, halka hizmet için alıyor. Verdiği sözü tutmuyorsa halk onu iktidardan indirecek bu kadar basit.


Biz neden İYİ Partiyle işbirliği yaptık? Demokrasi için. Neden İYİ Partiyle işbirliği yaptık? Ülkemizin demokrasi kültürünü geliştirmek için. Bireysel bir çıkarımız var mı? Hiçbir bireysel çıkarımız yok. Peki derdimiz ne? Derdimiz huzur içinde birlikte yaşayan, birlikte demokrasiyi savunan bir toplum. Daha güzel bir Türkiye'yi inşa etmek için mücadele eden bir toplum. Asıl amacımız bu. Gerilimden kavgadan bıktık. Televizyona çıkıp ağza alınmayacak her türlü şeyleri söylüyorlar, her türlü şeyi. Ama ben milletin ferasetine güveniyorum, ben milletin engin deneyimine güveniyorum. Bu seçimler gerçekten de bizim demokrasi tarihimiz açısından bir milat olacak. Güzel şeyler olacak, güzel şeyler yapacak halkımız bütün bu gerçekleri görüyor, bütün bu gerçekleri biliyor.
Biz Mevlana’nın kültürünü her yerde savunacağız. Mevlana ne diyor biliyor musunuz, çıkardım bir cümleyi, “Sesini değil sözünü yükselt” diyor. “Yağmurlardır yaprakları büyüten gök gürültüsü değil” diyor. Ne kadar güzel değil mi? Yaprakları büyüten yağmurlardır diyor, gök gürültüsü yaprağı büyütmez diyor. O zaman bizler o engin Anadolu kültürünün bir parçası olarak siyasetimizi de bu anlayışla yapacağız ve götüreceğiz. Hiç kimseyle kavga etmeden, hiç kimseyi ötekileştirmeden.
Ben AK Partiye oy veren vatandaşlarıma da, MHP’ye oy veren vatandaşlarıma da seslenmek isterim. Bizim siyaset anlayışımız iktidara geldikten sonra ister yerelde, ister Türkiye genelinde hiç kimseyi ötekileştirmeyiz. Herkese hizmet etmek bizim temel kültürümüzde vardır zaten, demokrasi geleneğimizde vardır.
O nedenle biz Antalya’ya da yeni bir sayfanın açılmasını, Antalyalıların seçtiği kişinin Antalya’yı yönetmesini, Ankara’dan alınan talimatlarla rant paylaşımına izin verilmemesini istiyoruz. Onun için her yerde ve her koşulda Büyükşehir için Muhittin Böcek diyoruz.
Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum. Biraz sonra başkanın tanıtımı olacak, sizler gibi ben de büyük bir ilgiyle izleyeceğim. Sağ olun, var olun.