25.10.2011
25.10.2011
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin kalbi şu anda Erciş’te ve Van’da atmaktadır” dedi.
-”Tasada ve kıvançta beraber olan bir toplumuz, bütün olumsuz koşullara rağmen beraber olmaya da devam edeceğiz, etmekte de kararlıyız”
-”Başbakan ya CHP’li belediyelerden özür dileyecek ya da CHP’li belediyeler hesabını soracak, biz de Parlamento’da soracağız. Gelecek parlamentoda açıklama yapacak”
-“CHP ”Deniz Feneri e.V.”yi de unutmadı. İnsanlar acıları paylaşırken, şehitlerimiz var, deprem olmuş bu şartlarda bir asıl failleri serbest bırakılıyor.”
-“Özel yaşamın gizliliğinin ihlal edilmesi konusunda CHP’nin yetkili makamlara şikayet başvuruları var. Soruşturma açılmazsa, beklentiler gerçekleşmezse parlamentoyu bu konuda harekete geçireceğiz.”
-“CHP’nin zamları da unutmadı. Bu ülkenin fakir fukarası bu kadar zammın altına girmeyi hak etmiyor. Yanlış yapılıyor”
-“CHP seçim öncesinde de şimdi de şeker fabrikası çalışanlarının yanındadır ve onların haklarını savunmuştur, savunacaktır”
-”Deprem sonrası bölgeye giden ilk parti CHP’dir. Nerede sorun, dert, afet varsa arkadaşlarımız oradadır”dedi.
-”Ciddi bir eşgüdümsüzlük var, koordinasyon yok. Bunun giderilmesi gerekiyor”
-”İmar üç kat, izin vermişsiniz yedi kat. Kim bu? Bunun üzerinde durulmuyor.Birisine hesap soracaksınız ki bir daha yapmasın, ona hesap sormayıp da onu milletvekili yaparsanız, kimden hesap soracaksınız?”
-“Deprem konusunda yer ve malzeme seçimi, proje, denetim mekanizması ve yapım aşamasında eksiklikler var”
-”Deprem vergileri çıktı, Bülent Ecevit, Başbakanlığın internet sitesinde deprem vergilerinin nerelere harcandığını, bilanço halinde yayımlardı. Şimdi bu tabloyu bilmiyoruz.”
-“İstanbul’un tüm CHP’li belediye başkanları Van’a gitti. olacağını, Antalya, Aydın, Mersin, İzmir Belediye Başkanlıkları da yardım yapıyor”
-“Belediye Başkanı mülteci kampı değil Ayaş’a üniversite kazandırmak istiyor, Belediye Başkanınıza sahip çıkın”
-Balıkesir’in Edremit ilçesi Zeytinli Beldesi Belediye Başkanı Hasan Arslan ile iki belediye meclis üyesi, CHP’ye katıldı”
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de CHP Grup Genel Kurulu’nun kapalı toplantısından sonra başta deprem olmak üzere genel bir değerlendirme yaptı
“Türkiye’nin kalbi şu anda Erciş’te ve Van’da atmaktadır” diyen Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:
Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi en içten selam selamlarımla, saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kapalı oturumumuzda güzel konuşmalar, görüşler oldu. Fırsat buldukça bundan sonra da kapalı oturumlara doğrudan katılmayı ben de arzu ediyorum.
Geçen hafta sadece bizim için değil bütün Türkiye için, bütün dünya için önemli gelişmeler oldu. Ayaş Belediye Başkanını ziyaret etmiştim o gün. O, Ayaş’ta bir mülteci kampının oluşturulmasına karşı idi ve onun için açlık grevine başlamıştı. Ben açlık grevinin yedinci gününde kendisini ziyaret ettim ve destekledim. Ayaş gibi köklü tarihi olan bir ilçede binalar hazır, üniversiteler hazır, oraya bir eğitim kurumu kurmaktansa biz bir mülteci kampı kuralım diye yola çıkanların doğru adım atmadıklarını bana anlattı ve bu mücadeleyi verdi. Kendisine bu mücadelede CHP olarak destek verdiğimizi söyledim. Ayaşlı bütün yurttaşlara da buradan söylüyorum. Belediye başkanınıza sahip çıkınız; O, doğru yoldadır. Binalar hazır, arazi hazır, bütün koşullar var Ayaş’a bir mülteci kampı değil bir üniversite kazandırmak istiyor. Umarım, sağduyu sahibi olanlar bu çağrıyı duymuş olurlar.
O gün İstanbul’a gittim Yalova’ya gitmek üzere yoldayken haber geldi, Van-Erciş merkezli 7,2 şiddetinde, önce “6,6” dendi, sonra uluslararası kuruluşlar bunun 7,2 nokta olduğunu söylediler, sonra bizim üniversitemiz düzeltti “6,6 ama normali 7,2’dir, doğrusu 7,2’dir” diye düzelttiler. Tabii bunun üzerinde de durmak gerekiyor. Deprem burada, depremin şiddetini ölçecek olan aletlerimiz burada bir üniversitenin bünyesinde nasıl olur da orada “6,6” denir. Taa Amerika’da, başka merkezlerde “7,2” denir ve sonra biz bunu düzeltiriz. Bunun üzerinde de ayrıca durmamız gerekiyor. Eğer depremi ciddiye alacaksak, deprem olgusuna karşı önlem alacaksak, bu konuda önlemleri geciktirmeden alacaksak, bu ülkenin yurttaşlarının ödediği vergileri depremi önlemek için doğru yerde kullanacaksak bütün bunları yeni baştan dizayn etmemiz ve yeni baştan düşünmemiz gerekiyor. Yalova’da yurttaşlarımızla konuştuk. Yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diledik, yaralılara acil şifalar diledik ve o gün Yalova’dan hemen arkadaşlarla temasa geçtim, bir özel uçak ayarlandı, ertesi gün önce Van Havaalanına indik, oradan bir helikopterle Erciş’e geçtik, sonra Van’a uğradık.
Önce şunu söyleyeyim. Deprem sonrası deprem bölgesine giden ilk siyasal parti yönetici kademesinde Cumhuriyet Halk Partisidir, bunu bir sefer bilelim. Bu konuda mütevazi olmayacağız. Biz, nerede sorun varsa, nerede dert varsa, nerede afet varsa arkadaşlarımız oradadır. Biz onların dertlerine derman olmak için, acılarını paylaşmak için oradayız. İki genel başkanı arkadaşımız oradaydı ve onlar olayı saat saat telefonların çalışabildiği ölçüde bana aktardılar, acıları dinledik. Sonra ben Sayın Vali ile konuştum, Sayın Erciş Kaymakamı ile konuşup onlardan da bilgi aldık, dolayısıyla gidip bizzat görmek ve yurttaşlarla konuşmak gerekiyordu. Erciş’te görülen manzara iç karartan bir manzara idi arkadaşlar. Yedi katlı, altı katlı binaların büyük bir kısmı çökmüş; var olan beş altı katlı binalar ağır hasar görmüş, zaten onlarda da oturmak mümkün değil. Bir ve iki katlı binalar, özellikle tek katlı binalarda ciddi bir hasar ve can kaybı da yok. Yakın köylerde özellikle bir iki köyde ciddi can kayıpları var. Biz tabii, gördüğümüz tabloyu siyasallaştırmak değil gördüğümüz tabloyu halkımızla gerçekler bağlamında paylaşmak istiyoruz. Paylaşacağımız birinci konu şu:
Ciddi bir eşgüdümsüzlük var, koordinasyon yoktur. Az önce Manisa Milletvekilimiz söyledi. “Yardım için kriz koordinasyon merkezine bir günde ulaşamadık” dedi. Belki yetkililerin yoğun işleri olabilir, başka yerlere gidebilir, bunları anlayışla karşılamak mümkün ama ciddi bir eşgüdümsüzlük var. Bu eşgüdümsüzlüğün mutlaka giderilmesi lazım.
Sayın Başbakan Van’a gidiyor, gitmeli; Erciş’e gidiyor, gitmeli, elbette gitmeli,. Gidecek, yurttaşlarla beraber olacak, dertleri bizzat görecek, yurttaşın taleplerini bizzat dinleyecek, çözümler üretecek. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir ülkedir, elbette ki bu yaraları sarabilecek güçtedir. 70 milyon insan, Van ve Erciş dolayısıyla tek yürek oldu, bundan ötürü de son derece mutluyuz. Tasada ve kıvançta beraber olan bir toplumuz, beraber olmaya da bütün olumsuz koşullara rağmen devam edeceğiz, devam etmekte de kararlıyız.
Değerli milletvekilleri, Erciş’e indiğimde Sayın İçişleri Bakanı, sonra askerler bu konuda bilgiler verdiler, sonra valiliğe gittik, valilikten bilgi aldık, kaymakamlıkta vali vardı, onlardan bilgi aldık. Birinci sorunumuz şu: Yurttaşlarla ilk karşılaştığımızda özellikle kadınlar çadır yetersizliğinden şikâyet ettiler. “Akşam soğuk oluyor ve çadıra ihtiyacımız var. Yemek istemiyoruz, ekmek istemiyoruz, önce çadır, önce başımızı sokacak bir yer bulmamız lazım.” dediler. Sayın Bakan orada idi, Kızılay Genel Başkanı da oradaydı, ona da ifade ettim. Çevredeki bütün çadırların toplandığını ifade etti. Ankara ve İstanbul’dan çadırların geleceğini ve kısa sürede bu sorunu aşacaklarını ifade ettiler. Elektrik ve su özellikle ciddi bir sorun, elektrik ana alterler aydınlatılmış ama hâlâ belli yerlerde yetersizlikler var.
Bir başka önemli nokta: İş makinelerinin sevkinde biraz gecikme var, yurttaşlar o konuda belli şikâyetleri dile getirdiler. Vinçlerin beton blokları kaldırması, beton bloklar kaldırılırken demirlerin kesilmesi gerekiyor. Buna uygun makinelerin olmadığı, yolda olduğu ifade edildi. Öğleden sonra Sayın Vali, bu konuda 8 makinenin geldiği ve onların da enkaz kaldırma çalışmalarına doğrudan katıldıklarını ifade etti. Bu arada beni mutlu eden başka bir olay. 62 gönüllü kuruluş Türkiye’nin her yerinden orada. Bir gönüllü kuruluşa uçak tutan ve oraya gönderen bir partinin Genel Başkanı olarak söylüyorum, gönüllü kuruluşların orada çalışması da bizi son derece mutlu etti.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu herkes biliyor, sadece Türkler değil, sadece biz değil, dünyada bu konuda bilgi sahibi olan, bu konuda ders veren bütün hocalar, bütün üniversiteler hepsi Türkiye’nin bu durumunu biliyorlar. Kaldı ki biz ciddi felaketler de yaşamışız; Erzincan depremi olmuş, Kütahya-Simav depremleri olmuş, Isparta’da depremler olmuş, İstanbul’da daha önceki yıllarda depremler olmuş, en son 99 depremi tam bir felaketti, yaklaşık 20 bin yurttaşımızın yaşamını yitirdiğini ve bu toplumun büyük bir acıyla karşı karşıya kaldığını hepimiz hafızalarımızda canlı tutuyoruz. O dönem, önlem alalım bir daha bu tür tablolar ortaya çıkmasın. “Para yok” denildi. Para yok değil, yeni vergi yasaları çıkarın, cebimizden para ödeyeceğiz yeni binalar yapın, depreme dayanıklı binalar yapın, okullar, hastaneler, konutlar, köprüler, yollar depreme dayanıklı olsun, bu ülkenin insanları ceplerinden vergilerle bunu finanse etmeye hazırdır dediler ve deprem vergileri çıktı. Rahmetli Bülent Ecevit, Başbakanlığın İnternet sitesinde deprem vergilerinin nerelere harcandığını, ne kadar toplandığını bilanço hâlinde yayınlardı, bizler de bu İnternet sitesine girip bakardık ne kadar deprem vergisi toplanmış, nerelere ne kadar harcanmış. Şimdi bu tabloyu bilmiyoruz. Bizim bir sorunumuz var, temel bir sorunumuz var; o da şu: Ortak aklı egemen kılan, kaynakları verimli kullanan ve insanını seven siyaset anlayışı riski önceden görür, risk oluşmadan önlemini alır, risk oluştuğu zaman da can kaybı olmaz. Bu, yer altındaki maden ocağında da böyledir, depremde de böyledir. Örnek mi? Bizden çok daha ağır koşullarda depremi yaşayan Japonya var. Japonya’da 9 şiddetinde deprem olur, insanlar ölmez. Ona göre binalarını yollarını, köprülerini ona göre yapıyorlar. Bizde 7,2 şiddetinde, hatta 6 şiddetinde depremler olur, insanlar yaşamlarını yitirirler nasıl oluyor bu? Biz aklımızı mı kullanmıyoruz? Biz kriz olup insanlar öldükten sonra mı aklımız başımıza geliyor? Hadi bir örnek oldu, iki örnek oldu, üç örnek oldu, artık örneklerin sayısı düzineleri aştı, bunu yapmamamız lazım, önlemi zamanında almamız gerekiyor. Bakın 99 depremi oldu, İstanbul’da eğer bir depremin geleceğini herkes söylüyor, bilim çevreleri söylüyor, hangi önlemlerin alındığını kimse bilmiyor. Yüzlerce rapor var. Ben biliyorum, Sayıştay’dan tutun Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığına kadar yüzlerce rapor var, alınması gereken önlemler var. Bizim o raporumuz, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığının hazırladığı rapor üniversitelerde kaynak olarak gösteriliyor. Biz bu kadar duyarlı bir partiyiz. Biliyoruz sorunları, akılcı çözebiliriz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Erciş’e gittik, yüksek binalar çökmüş, yüksek binalarda sorun var. Yüksek binaya kim izin verdi? İmar planı üç kata izin veriyor, yedi katlı bina yapılmış, kim bu izni veren bunun üzerinde durulmuyor. Birisine hesap soracaksınız ki bir daha yapmasın. Ona hesap sormayıp da onu milletvekili yaparsanız kimden hesap sorun diyeceksiniz. Acımız var eyvallah, acımız var, acıyı paylaşıyoruz ama o insanlarımız yaşayabilirdi, depreme karşı önlem alabilirdik, yedi katlı binaya izin vermezdik, orada deprem olacağı biline biline olur mu? Olmaz. Aklı ve mantığı kullanmak zorundayız, bilimi ve teknolojiyi kullanmak zorundayız, bunu yaparsak sonuç elde ederiz. Peki AKP Hükümeti ne yaptı? Ulusal Deprem Konseyini kapattı arkadaşlar “böyle bir konseye ihtiyacımız yoktur” dedi. Evet, Ulusal Deprem Konseyini kapattılar, “Böyle bir şeye ihtiyacımız yoktur” dediler. Ben bilsem ki hiç deprem olmayacak, eyvallah, tebrik edeceğim onları ama tam tersi. Sayın Tekin diyor ki “Başkanı CHP’li olduğu için Ulusal Deprem Konseyini kapattılar.” Aklın CHP’si, MHP’si, BDP’si, AKP’si yoktur, aklı kullanacak insan, önce o aklı insanlığın hizmetine sunacak, insanlığın hizmetine sunacağız ki biz oradan verim elde edelim, yoksa onu kişisel çıkarlarımız için, bir partinin çıkarları için değil, önce ülkemizin ve insanlarımızın çıkarları içini kullanacağız.
Değerli arkadaşlarım, bugün Van’da İstanbul’un bütün CHP’li belediye başkanları orada hazır olacak. Antalya, Aydın, İzmir Belediye başkanlarımız yardım yapıyorlar, onları da ulaştırmaya çalışıyorlar. Umuyoruz ve diliyoruz ki onlar da bir an önce yaraları kısmen sarar, acıları kısmen hafifletiriz.
Bu arada bize iletilen bir başka şikâyet, çadır sorunu sadece Erciş’te değil köylerde ve Van’da da var. Van’da gittiğim iki üç ayrı merkezde yurttaşlar bizden ısrarla bizden çadır istediler. Umuyorum bu da kısa sürede çözülmüş olur, aşılmış olur.
Değerli arkadaşlarım, bir Başbakan bir kente gidip depremin, acının yaşandığı bir süreçte koordinasyon merkezine gitmeli, hem valiyi hem belediye başkanını çağırmalı ve onlardan bütün ayrıntılı bilgileri almalı, olması gereken budur. Felaketin yaşandığı bir süreçte siyaset yapılmaz, kızgınlık olmaz, tam tersine hepimiz birbirimizi kucaklamak zorundayız, kucaklayacağız ki aydınlığı getirelim bu ülkeye, kucaklayacağız ki bu ülkede tasada ve kıvançta beraber olalım. Van’da bir yurttaş dedi ki “Eğer Türkiye’de böyle bir olay olsaydı buraya dünya kadar yardım gelirdi.” bana söylüyor. Dedim ki, burası Türkiye, ben de Türkiye Cumhuriyetinin en güzel kenti olan Van’dayım ve sizi kucaklıyorum. Ayrılığa gayrılığa yer yok, hep beraber olacağız, acınızı paylaşıyoruz. Sakın ola ki böyle bir kaygıya kapılmayın, sakın ola ki Türkiye bize sahip çıkmayacak diye bir şey düşünmeyin. İktidarıyla muhalefetiyle, belediyeleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla Türkiye tek yürektir, Türkiye’nin kalbi şu anda Erciş’te ve Van’da atmaktadır. İstiyoruz ki orada barış olsun, huzur olsun, kardeşlik olsun, acıları sonlandıralım ve hep beraber güzel ülkemize katkı verelim, amacımız bu değerli arkadaşlarım.
Depremle ilgili beş büyük yanlış yapıyoruz arkadaşlar. Bir, yer seçiminde hata yapıyoruz. İmarına koymuşuz üç kat, biz vermişiz yedi kat. Bunun birisinin bunun hesabını sorması lazım.
Projelerde düşülen hataları var, depreme dayanıklı bina yapmıyoruz, projelerde hatalarımız var. Malzeme seçiminde ciddi hatalarımız var. Yıkılan binaları bir görseydiniz, betonu avucunuza alıp nasıl kum hâline geldiğini görecektiniz. Peki bunlar denetlenmiyor mu? Denetim mekanizmalarında eksiğimiz var. Ve yapım aşamasında yapılan hatalar var. Bütün bunların hepsinin düşünülmesi, taşınılması ve ona göre çözüm üretilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, kısaca bir iki noktaya daha değinip sözlerime son vermek istiyorum. 24 şehidimiz oldu, Türkiye kan ağladı. Erciş ve Van’da yurttaşlarımız yaralandı, çok sayıda yurttaşımız yaşamını yitirdi, yine yüreğimiz kan ağlıyor ama buradan bütün yurttaşlarıma şunu söylemek isterim: Türkiye’de CHP’li belediyelere yönelik olarak Sayın Başbakanın yaptığı suçlamayı unutmuş değiliz, onu bir tarafa koyduk, o konuda gereken yapılacak. Bir hafta süre vermiştik, deprem dolayısıyla haftalık süresini uzatıyoruz. Bir hafta sonra, belki bu yoğunlukta CHP’li belediyelerin ya özrünü, gidecek CHP’li belediyelerden özür dileyecek veya CHP’li belediyeler ona hesabını soracak, Parlamentoda da biz soracağız, gelecek Parlamentoya o konuda açıklama yapacak. Deniz Feneri olayını unutmadık. Bütün bu yoğunlukta insanlar başka şeyleri düşünürken, acıları paylaşırken, şehitlerimiz var, deprem olmuş insanlar yaşamını yitirmiş, bir numarayla asil failleri serbest bırakacaksın, bunu unutmuş değiliz.
Bir başka önemli nokta daha var. Siz kalkacaksınız kişilerin özel yaşamlarını sayfa sayfa yayınlayacaksınız… Arkadaşlarımızdan bir grubu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gittiler, bir başka grubu Adalet Bakanına gittiler, bu rezalete son verin, bunu yapanlar hakkında soruşturma açın diye. Şimdi bekliyoruz, o rezaleti yapanlar hakkında soruşturma açılmazsa bunun da arkasında olacağız, Parlamentoyu burada da harekete geçireceğiz. Böyle bir şey olabilir mi?
Değerli arkadaşlar, unutmadığımız bir şey daha var, zamlar, zamları da unutmadık. Bu ülkenin fakir fukarası bu kadar zammın altına girmeyi hak etmiyor, yanlış yapılıyor burada.
Değerli milletvekilleri, saygıdeğer yurttaşlarım; geçen hafta şeker fabrikasının işçileri ve Şeker İş Sendikasından arkadaşlar gelmişti. Kendi fabrikalarının özelleştirilerek birilerine peşkeş çekilmek istendiğini söylediler ve o şeker fabrikalarının da kentin en iyi yerinde olduğunu, rantların çok yüksek olduğunu ifade ettiler ve CHP’ye “Bu konuda bize destek verin” dediler. Buradan söylüyorum, şeker fabrikalarında çalışan bütün işçilere söylüyorum. Seçimlerden önce de seçimlerden sonra da sizin hakkınızı savunacak olan parti Cumhuriyet Halk Partisidir, hiç endişeniz olmasın bunların takipçisi olacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım.
26.11.2024
26.11.2024
26.11.2024
25.11.2024