23.04.2016

23 NİSAN 2016 tarihli TBMM’nin 96.Yıldönümü-Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Özel Oturumu Konuşması

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU:
-"SANDIKTAN ÇIKTIM, NE İSTERSEM YAPARIM" ANLAYIŞI ULUSAL EGEMENLİK KAVRAMIYLA BAĞDAŞMAZ

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Ulusal egemenlik, çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir. "Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım." anlayışı ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz çünkü ulusal egemenlik sandıktan çıkan oy sayısına bağlı bir kavram değildir. Egemenlik en son ferdine kadar bütün ulusundur, kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir güç, kaynağını nereden aldığını iddia ederse etsin, milletin üzerinde vesayet kuramaz, kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 96’ncı yıl dönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle yapılan 23 Nisan TBMM Özel Oturumu’ndaki konuşması şöyle:

TBMM, DÜNYANIN "GAZİ" UNVANINA SAHİP OLAN TEK PARLAMENTOSUDUR
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer yurttaşlarım ve sevgili çocuklar; Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor ve bu büyük günün ülkemiz için aydınlık ve huzurlu günlerin müjdecisi olmasını diliyorum.
Doksan altı yıl önce Ankara’da ulusun kayıtsız şartsız egemenliğini ilan ederek Büyük Millet Meclisini açan, Kurtuluş Savaşı’nın ve cumhuriyetimizin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yol arkadaşlarını, yüce Meclisimizin aramızdan ayrılan üyelerini ve tüm şehitlerimizi rahmetle, şükranla ve saygıyla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, dünyanın en eski on parlamentosundan biridir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’mızı zafere ulaştırması nedeniyle "Gazi Meclis" unvanını taşıyan ve bu özelliğiyle de dünyanın "Gazi" unvanına sahip olan tek parlamentosudur ve cumhuriyetimiz, bütün dünyaya bir bayram hediye edecek kadar ufku geniş, ulusal egemenliği baş tacı edecek kadar halkına güvenen ve saygı duyulan devrimci kadroların ve ruhun eseridir. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, Misakımillî sınırları içinde, çağdaş anlamda sosyal, ekonomik gelişmeyi sağlamak, uluslararası anlamda da "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkeleri çerçevesinde kurulmuştur. Bundan amaç, maceradan uzak duran, herkesin mutluluğu için çalışmayı amaç edinmiş, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti oluşturmaktır.
Sayın milletvekilleri, bu bayrama "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" diyoruz. Bu bağlamda, cumhuriyeti kuran devrimci kadroların "Ulusal egemenlik" kavramıyla neyi ifade ettiklerini iyi anlamak gerekiyor. Günümüzde bu kavramı çarpıtarak bir dikta rejimi kurmaya kalkışanların öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’de yaptığı konuşmayı iyi öğrenmeleri gerekiyor. Şöyle der Gazi Mustafa Kemal: "Millî emeller, millî irade, yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir." Bir halkın var olma mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce Meclisin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür üyeleri bugün de zorlu bir mücadele içine girmişlerdir. Bu zorlu mücadelenin halkın egemenliğini yansıtan gerçek bir demokrasi ve özgürlüklerle taçlandırılacağından eminim.

HİÇBİR GÜÇ, KAYNAĞINI NEREDEN ALDIĞINI İDDİA EDERSE ETSİN, MİLLETİN ÜZERİNDE VESAYET KURAMAZ
Değerli milletvekilleri, ulusal egemenlik, çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir. Çoğunluğun güçlü, güçlünün de haklı olduğu, yasaların, yurttaşların baskı, korku, yasaklar, kin, yoksulluk ve istikrarsızlık tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistem çoğulcu bir sistem değildir. "Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım." anlayışı ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz çünkü ulusal egemenlik sandıktan çıkan oy sayısına bağlı bir kavram değildir. Egemenlik en son ferdine kadar bütün ulusundur, kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir güç, kaynağını nereden aldığını iddia ederse etsin, milletin üzerinde vesayet kuramaz, kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez. Böyle bir yönetim tarzı demokrasi ve cumhuriyet ilkeleriyle de bağdaşmıyor. Demokrasi özgür yurttaşların, özgür medyanın, bağımsız yargının olduğu ve iktidarların egemenliğin kaynağı olan halka her gün hesap verdikleri bir rejimin adıdır. Kayıtsız şartsız millete ait olan egemenlik, milletin iradesini gasp etmek ve toplumun belirli unsurlarını dışlamak için bir silah gibi kullanılamaz.
Değerli milletvekilleri, üstünlerin hukukunun egemen olduğu yerde milletin egemenliği yoktur. Halkımız ulusal egemenliği yasama, yürütme ve yargı organları aracılığıyla kullanır. Yürütme organına "Bu yetkiyi tek başına kullan." denmez ve denmemiştir.

DOKUNULMAZLIK ZIRHININ ARKASINA SAKLANANLAR ULUSAL EGEMENLİĞİ ÇİĞNEMEKTEDİRLER
Değerli milletvekilleri, tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı, yasama organının etkisizleştirildiği bir düzeni sürdürmek ulusal egemenliğin kaynağı olan milletimizi hiçe saymaktır. Toplumu ve sözde hasımlarını sindirmek için özel mahkemeler oluşturanlar, gazetecilerin, akademisyenlerin, aydınların tutuklanmasını isteyenler, tahliyelerine tepki gösterenler, kararlarını beğenmedikleri zaman Anayasa Mahkemesine bile meydan okuyanlar, hukuku dinamitleyerek yolsuzluk soruşturmalarından kaçanlar ya da dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhının arkasına saklananlar sadece Anayasa’yı değil, ulusal egemenliği de çiğnemektedirler.

23 NİSAN DÜNYA ÇOCUKLARINA ARMAĞAN EDİLMİŞ İLK VE TEK BAYRAMDIR
Değerli milletvekilleri, 23 Nisan, aynı zamanda, dünya çocuklarına armağan edilmiş ilk ve tek bayramdır. Özgürlüğe, eşitliğe ve bilime bağlı olan toplumlar Mustafa Kemal’in işaret ettiği gibi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirebilirler. Çocuklarımızın ufkunu kin ve nefretle değil, sevgi ve dürüstlükle çizdiğimiz takdirde ülkemiz kalkınır ve ilerler. Biz, çocuklarımızı bilime dayalı, sevgiyle dolu, nefretten uzak, yüzünü geleceğe dönmüş, korkulardan uzak bir eğitim sistemiyle yetiştirmek istiyoruz. Biz, çocuklarımızı küreselleşen dünyayla uyumlu, haberleşme ve iletişim olanaklarını etkin bir şekilde kullanan ve yaşadıkları dünyayı sorgulayan bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz çünkü biliyoruz ki özgür ve eşit bir gelecek özgürce yetişen nesillerle mümkündür. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün "Kimsesizlerin kimsesi" olarak tanımladığı cumhuriyetimizin en önemli özelliklerinden biri olarak sosyal devlet yaklaşımının hızla terk edilmesinin en büyük acısını da, sancısını da maalesef, çocuklarımız çekiyor.

DEVLET, HER TÜRLÜ İSTİSMARA VE ŞİDDETE KARŞI ÇOCUKLARI KORUYUCU TEDBİRLERİ ALMAKLA GÖREVLİDİR
Yardıma muhtaç çocuk sayısı 100 bini geçti. Türkiye’de 2015 yılı itibarıyla, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre 31.337 çocuk gelinimiz var. Sadece 2014 yılında herhangi bir nedenle güvenlik birimlerine gelmiş veya getirilmiş çocuk sayısı 290.414. Çocuklar suça sürükleniyor, son beş yılda hükümlü çocuk sayısı tam 5 kat arttı. Uluslararası uyuşturucu raporlarına göre uyuşturucu kullanma yaşı, üzülerek ifade edeyim, 10’a indi. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuğa karşı işlenen suçlar hızla artıyor. Türkiye çocuklar arasında fırsat eşitliği sıralamasında maalesef son sıralarda yer alıyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık 1 milyon çocuk işçi var, bunların yarısı hem çalışıyor hem okuyor. Çalışan çocukların yüzde 34’ü aşırı çalıştırılıyor; üçte 1’ine iş yerlerinde yemek verilmiyor. Sadece 2015 yılında 63 çocuğumuz iş kazaları dolayısıyla hayatını kaybetti. Anayasa’mızın 41’inci maddesine göre, her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma hakkına sahiptir ve devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri almakla görevlidir. Buna göre, devlet dışındaki başka bir kurum ve kuruluşa, derneklere ve vakıflara böyle bir hakkın devredilmesi doğru değildir.

23 NİSAN’I ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE GAZİ MECLİSİMİZİN ÇATISI ALTINDA KUTLAYACAĞIZ
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, bu yıl grubumla birlikte, ülkemizin dört bir yanından gelen çocuklarımıza ev sahipliği yapmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bu güzel ülkenin çocuklarına adanmış bir devlet kurdular. Bizim de bu bayrağın taşıyıcıları olarak çocuklarımızla birlikte 23 Nisan’ı Gazi Meclisimizin çatısı altında kutlayacağımızı, övünçle kutlayacağımızı belirtmek istiyorum.
Bu duygularla, bir kez daha, bütün çocuklarımızın ve milletimizin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışına yetişen 115 mebusu ve sonrasında çalışmalara katılan diğer mebuslarımızı rahmetle, saygıyla anıyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.