Kılıçdaroğlu Atatürk’ün sözlerini hatırlatarak, "Egemenlik Milletindir, egemenliğin bir kişiye verilmesi kesinlikle mümkün değildir" dedi
-"Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ’Bu kadar acı tecrübeyi geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Milletimiz, hiç kimsenin iznine gerek görmeden milli egemenliğini almış ve kullanmıştır. Milli egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar yok olur’ sözleriyle milli egemenliğin önemine dikkat çekmiştir."
"Bu Meclisin yetkilerini gasp etmeye çalışan, Meclisi de kanun yapma fabrikası olarak gören bir anlayış, demokrasimizin gelişmesinin ve derinleşmesinin önündeki en büyük engeldir"
-"Çok acı tecrübeler yaşamış olan bir milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Bu ülkede egemen olan millettir. Ve millet egemenliğini kurumlar aracılığıyla kullanır"
-"Kuvvetler ayrılığını ayak bağı gören bir anlayış, demokrasimize de Meclisin saygınlığına da gölge düşürmüştür"
"Bu Meclis, milletin hukukunu içeride ve dışarıda müdafaa etmek üzere kuruldu. Hukukun üstünlüğüne inandığı içindir ki bizi defalarca karanlığın içinden çekip aydınlığa ulaştırmıştır."
-"12 Eylül darbe hukukunu değiştirip, kuvvetler ayrılığına dayanan, parlamenter sistemi yeniden güçlendiren bir süreci başlatmak zorundayız. Ve bu süreci başlatacak yer de TBMM’dir"
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Meclis’in açılışının 95. yıl dönümü dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda düzenlenen özel oturuma katıldı ve Gazi Meclis’in arka bahçe yapılamayacağına, egemenliğin tek kişiye verilemeyeceğine dikkat çekti.
Bugünün anlamak için dünün gerçeğine bakmak gerekir diyen Kılıçdaroğlu, 23 Nisan 1920 tarihi öncesinde Adana, Afyon, Ardahan, Artvin’in işgal altında, Aydın’ın düşman kuvvetlerinin kontrolünde, İzmir ve İstanbul’un bütünüyle işgal edilmiş, Adana, Antep, Urfa ve Maraş’ın milli mücadele kavgasında, limanların, sanayi varlıklarının, ulaşım ve haberleşme merkezlerinin ise düşman kontrolünde olduğunu hatırlattı.
TBMM Genel Kurulu’nda görüşlerini açıklarken, 11 yıl süren kesintisiz savaşlarla harap ve bitap düşmüş milletin, o yıllarda 11 milyon nüfusa sahip olduğunu, 2 milyon kişinin sıtma, 1 milyondan fazla kişinin frengi ile mücadele ettiğini, verem, tifo ve çiçek hastalığı salgınının kol gezdiğini, doğan her iki bebekten birinin hayatını kaybettiğini belirten Kılıçdaroğlu, Meclis-i Mebusan’ın kapatıldığını, hükümetin, ordunun, silahın, cephanenin yani devletin olmadığı bir dönemin yaşandığını söyledi.
"İşte 23 Nisan 1920’de bu Meclisin açıldığı gün, Türkiye’nin manzarası bu" diyen Kılıçdaroğlu, daha sonra aralıksız savaşlar ve benzersiz bir mücadelenini yaşandığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, ateş çemberinden geçen bir milletin eşi benzeri görülmemiş zor koşullarda zaferler kazandığının altını çizerek, "Arkasından aralıksız devrimler. Yeni bir Cumhuriyet, yeni bir anayasa, çağdaş kanunlar, yepyeni bir ekonomi ve sürekli büyüyen, ilerleyen, gelişen bir Türkiye. Tüm bu zaferler ve atılımlar, Mustafa Kemal’in önderliğinde bu Meclisin kararı, bu Meclisin eseri olarak hayata geçmiştir" dedi ve şunları söyledi;
"Var olma, yok olma mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış bu Yüce Meclisin, kişilik ve kimlik sahibi bir Meclis olduğunu unutmamalıyız. Bu Meclis Gazi bir Meclistir. Çünkü bu Meclis, Milli Kurtuluş Savaşı’nı vermiştir. Bu Meclis, kurucu bir Meclistir. Çünkü bu Meclis, devlet kurmuştur. Bu Meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir. Hiç şüphesiz bu Meclis devrimci bir meclistir. Bu Meclis’in şanı büyüktür, şerefi büyüktür. Elbette unvanları vardır, fakat öyle bir kavram var ki TBMM’nin diğer bütün niteliklerini kendi kurtuluş kimyasında varolan o özelliğine borçludur. Olmazsa olmaz o kavramın adı, hukuktur. Bu Meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni çok iyi anlamak zorundayız.
Unutulmaması gereken gerçek şudur; bu Meclis, milletin hukukunu içeride ve dışarıda müdafaa etmek üzere kuruldu. Ve bu Meclis hukukun üstünlüğüne inandığı içindir ki bizi defalarca karanlığın içinden çekip aydınlığa ulaştırmış bir Meclis’tir. O nedenledir ki bu Meclis milli egemenliğin sembolü olmuştur."
-"Parlamenter demokrasi, sosyal ve siyasal kültürümüzün bir parçasıdır"
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, milli egemenliğin önemini, "Bu kadar acı tecrübeyi geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Milletimiz, hiç kimsenin iznine gerek görmeden milli egemenliğini almış ve kullanmıştır. Milli egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar yok olur" sözleriyle vurguladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü.
"Bu kadar acı tecrübeyi geçiren bir milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün değildir. Bu ülkede egemen olan millettir. Ve millet egemenliğini kurumlar aracılığıyla kullanır. Yasam, yürütme ve yargı birbirinin karşıtı değil, çağdaş bir işbirliği içinde çalışması gereken kurumlardır. Bu kurumlar demokraside denge ve denetleme ağlarını oluşturur. Güçler ayrılığının özü, demokrasiyi güçlendirmek ve milletin hakkını, hukukun güvence altına almaktır. Ama maalesef bu konuda ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Anayasamızın 98. maddesi diyor ki ’TBMM soru, araştırma önergesi, genel görüşme, gensoru, Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır’. 24. Dönem’de sadeceCHP milletvekillerinin verdikleri soru önergelerinden 11 bin 436’sı, yürütme organı tarafından cevaplandırılmıyorsa burada ciddi bir sorunumuz var demektir.
Hukuku gözardı ediyoruz demektir.
Yürütme organının, yasama organını tanımaması demektir.
Açıkça sormak istiyorum; böyle bir tablo, bu Meclisin saygınlığına gölge düşürmez mi?
Bizim yaklaşık 150 yıllık parlamenter demokrasi tarihimiz var. Parlamenter demokrasi, sosyal ve siyasal kültürümüzün bir parçasıdır. Ancak 12 Eylül darbe yasalarıyla parlamenter sistemimiz derin yaralar almıştır."
TBMM Genel Kurulu’nda yapılan özel oturumdaki konuşmasında, Darbe yasalarıyla siyasi partilerin lider sultasına bırakıldığını, seçim barajlarıyla milli iradenin Meclise gerçek anlamda yansımasının engellendiğini, bunun sonucunda da Meclisin sağlıklı denetim yapamaz hale geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Hele hele kuvvetler ayrılığını ayak bağı gören bir anlayış, demokrasimize de Meclisin saygınlığına da gölge düşürmüştür. O kadar ki Meclisin bütçe hakkı bile kısıtlanmıştır. Bu manzara kabul edilemez. Türkiye üçüncü sınıf bir demokrasiyi hak eden bir ülke değildir. 12 Eylül darbe hukukunu değiştirip, kuvvetler ayrılığına dayanan, parlamenter sistemi yeniden güçlendiren bir süreci başlatmak zorundayız. Ve bu süreci başlatacak yer de TBMM’dir" dedi.
-"Bizim çocuklarımıza karşı bir borcumuz var"
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme tarihinin aynı zamanda TBMM’nin yetkilerini savunma ve genişletme tarihi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Bu Meclisin yetkilerini gasp etmeye çalışan, Meclisi de kanun yapma fabrikası olarak gören bir anlayış, demokrasimizin gelişmesinin ve derinleşmesinin önündeki en büyük engeldir.
Bizim çocuklarımıza karşı bir borcumuz var. Daha güçlü, daha özgür, daha zengin bir Türkiye’yi onlara bırakmalıyız. Bu yüzden bu ülkeyi kuranlar, 23 Nisan gününü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan ettiler.
Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, yaşanacak bir Türkiye umuduyla CHP adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, Türkiye’yi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum."