22.11.2016

22 Kasım 2016 tarihli TBMM Grup Konuşması

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN; 22.11.2016 TARİHİNDE GRUP GENEL KURULU TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA

BU BATAKLIKTAN TÜRKİYE’Yİ KADINLAR KURTARACAK

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Bugün geri çekilen yasa önerisi bir gece yarısı önergesiyle kanun metnine girmiştir, yani komisyonlarda görüşülmemiştir, yani sivil toplumun görüşü alınmamıştır, yani Parlamentoda AKP dışındaki üç siyasi partinin de görüşü sorulmamıştır. Ben bildiğimi yaparım anlayışıyla kanun teklifi, daha doğrusu önerge verilmiş. Önerge, CHP’nin girişimleri sonucu yeterli çoğunluk bulunmadığı için bugüne sarkmıştır” dedi.



CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:

Ben de Türkiye’nin bütün kadınlarıyla onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Eğer bugün Adalet ve Kalkınma Partisi, yani AKP geri adım atmışsa bu adımı geri attıran bu ülkenin kadınlarıdır, yiğit kadınlarıdır.

BU BATAKLIKTAN TÜRKİYE’Yİ KADINLAR KURTARACAK

Sevgili kadınlar, size hitap etmek istiyorum. Bu ülkenin geleceği sizin ellerinizde; çocuklarımızı siz yetiştiriyorsunuz, en büyük dersi annemden aldım. İki güzel olaydan söz etmek istiyorum size. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birisi Beethoven Akademi Ödülünü Fazıl Say kazandı. Hepimiz Fazıl Say’ı yürekten kutluyoruz. Ayrıca, bir milletvekilimiz, Metin Lütfi Baydar, NATO Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcılığına seçildi, onu da yürekten kutluyoruz.

Aslında bugün grup toplantısında ağırlıklı olarak esnaf kardeşlerimizin sorunlarını aktaracaktım, ama gündem çok hızlı değişti. Bunu önümüzdeki haftaya erteliyorum. Türkiye, tarihinin en ciddi krizlerinden birisi yaşıyor. Türkiye freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Hepimizin kaygısı var, gelecek kaygısı var; ne olacak bu ülkenin hâli kaygısı var. İşvereni yatırım yapmıyor, dolar almış başını gidiyor ama bunların tek bir düşüncesi var, “tecavüzcüleri hapishaneden nasıl kurtarırız.” Önce, bu ülkenin bütün kadınlarına yürekten teşekkür ediyorum. Hiçbir ayrım yapmadan, tarlada çalışan, dükkanında çalışan, evinde oturan, büroda çalışan, sokakta gezen, vatandaşın hâlini hatırını soran veya herhangi bir partiye oy isteyen bütün kadın kardeşlerime yürekten şükranlarımı sunuyorum. Onların gücü, bu teklifin geri alınmasını sağladı. İlk kez kadınlar güçlerinin farkına vardılar. Şimdi, önümüzde önemli bir süreç daha var. Türkiye, eğitimden dış politikasına, savunmasından teröre kadar bir bataklığın içine sürüklenmiş vaziyette. Bu bataklıktan Türkiye’yi kadınlar kurtaracak, buna güveniyorum.


GECE YARISI ÖNERGELERİNE BİZ KARŞI ÇIKIYORUZ

Bakın değerli kadın kardeşlerim, Parlamentonun çalışması konusunda size küçük bir bilgi vermek isterim. Sizler genellikle televizyonlarda Parlamentonun Genel Kurulunu görürsünüz ama Genel Kurul dışında komisyonlar vardır; Anayasa Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu gibi komisyonlar vardır. Dolayısıyla kanun teklifleri ve tasarıları önce ilgili komisyona gelir, bu komisyonda görüşülür ve ondan sonra Genel Kurula iner. Komisyonlarda görüşülmesinin nedeni şudur: Uzmanlar bu komisyonlara davet edilir, sivil toplum örgütleri davet edilir bu komisyonlara ve çıkacak olan kanun teklifi veya kanun tasarısıyla ilgili bunların görüşleri alınır. Bazen alt komisyonlar kurulur, alt komisyonlarda sivil toplum örgütleriyle milletvekilleri hep bir arada çalışırlar. Daha sonra komisyonda kanun teklifi olgunlaştırılır ve Genel Kurula iner. Sizler televizyonda genelde Genel Kurula inen kanunları ve teklifleri görürsünüz.

Bugün geri çekilen yasa önerisi bir gece yarısı önergesiyle kanun metnine girmiştir, yani komisyonlarda görüşülmemiştir, yani sivil toplumun görüşü alınmamıştır, yani Parlamentoda AKP dışındaki üç siyasi partinin de görüşü sorulmamıştır. Ben bildiğimi yaparım anlayışıyla kanun teklifi, daha doğrusu önerge verilmiş. Önerge, CHP’nin girişimleri sonucu yeterli çoğunluk bulunmadığı için bugüne sarkmıştır.

83 KADIN ÖRGÜTÜ ORTAK BİR BİLDİRİ YAYINLADI

En büyük tepkiyi kadınlar vermiştir. 83 kadın örgütü ortak bir bildiri yayınlamışlardır bu teklifin kabul edilmemesiyle ilgili olarak ve teklif geri çekilme konusunda AKP içerisinde kabul görmüştür. Kadınlar gücünü göstermiştir, ne kadar güçlü olduklarını ortaya koymuşlardır ve iktidardaki bir siyasal parti bu teklifi geri çekmek zorunda kalmıştır. Şu çok önemli değerli arkadaşlarım: Bugüne kadar Türkiye’de ne kadar ciddi sorunlar çıkmışsa yasal düzenlemelerden bu sorunların temelinde gece yarısı verilen önergeler yatmaktadır. Gece yarısı önergelere biz karşı çıkıyoruz, AKP’li, CHP’li, MHP’li, HDP’li bütün siyasi partilerin de ortak karşı çıkması lazım. Oturup adam gibi görüşmek varken, insan gibi görüşmek varken, oturup tartışmak varken, oturup uzlaşmak varken, ülkenin sorunlarını çözmek varken yeni sorunlara kaynaklık yapan önergeleri kabul etmemeliyiz; ettirmediniz, tekrar size yürekten şükranlarımı sunuyorum.

Bakınız Prof. Adem Sözüer şu açıklamayı yapıyor: “Bu önerge kanunlaşırsa, 10 kişi, 10 yaşından, 15 yaşından küçük kıza cinsel istismarda bulunur, çocuk biriyle evlendirilirse hepsi affediliyor.” Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Evet, tepkiniz işte bunlara; bizim de tepkimiz bunlara. Bu arada bir şey daha söylemek isterim özellikle AKP için oy toplayan kadın kardeşlerime seslenmek isterim: Yıllarınızı verdiniz, emekler verdiniz, kapı kapı dolaştınız, AKP’ye oy istediniz sizin yaptığınız çalışmaların değerini bilmediler, sizin çocuklarınızın değerini bilmediler, kız çocuklarınızın değerini bilmediler; tecavüzcülere af getiriyorlar, şimdi artık o çatının altından ayrılmak zorundasınız; ayrılın ve gelin.

KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUN RIZASINDAN NASIL SÖZ EDERSİNİZ

Adalet Bakanı şu açıklamayı yapıyor: “Tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” diyor. Küçük bir çocuğun rızasından nasıl söz edersiniz. Adı üstünde küçük, adı üstünde çocuk, elma şekeri vererek mi bu çocuğu kandıracaksınız “Gel evlen sana tecavüz eden kişiyle.” O nedenle size tekrar tekrar yürekten teşekkür ediyorum sevgili kadın kardeşlerim. Bazıları da bunu dini referans vererek bir anlamda kabul edilebilir noktaya getirmek istediler. Kadın kardeşlerime şunu söylemek isterim: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Keskin şu açıklamayı yapıyor, herkesin kulağına küpe olsun diye: Evlenebilmek için reşit olmanın gerektiğini belirten Mehmet Keskin, İslam âlimlerinin bunu erkekte 18, kızda ise en az 17 yaşını doldurduğu zaman ancak reşit olabileceğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bu yaştan daha küçükler rüştlerini ispat edemedikleri için çocuk sayılırlar. Çocukların da evlendirilmeleri toplumu vahim sonuçlarla karşı karşıya getirecektir. İslamiyet de toplumda huzuru, düzeni, dinginliği esas alan yüce bir din olduğuna göre küçük yaştaki çocukların evlendirilmeleri durumunda bu gibi açmazlarla karşı karşılaşacağı için küçük yaştaki çocukların evlendirilmesi İslam’ın esprisiyle bağdaşmaz” diyor. Evet, onların da kulağına küpe olsun. Türkiye’nin derdine bakın onların derdine bakın.

BU ÖNERGE KİMİN İÇİN VERİLDİ?

Ama şu soruyu ben merak ediyorum, eminim bütün kadın kardeşlerim merak ediyor: Bu önerge kimin için verildi? Kimin hapisten çıkması veya kaçak olarak yurt dışında ise Türkiye’ye rahat gelmesi için verildi? Kimin için verildi? Bunun yanıtını arkadaşlarımız soracaklar hem komisyonda hem Genel Kurulda; sizler de sokakta sorun, gördüğünüz her AKP’liye sorun; bu önergeyi kimi kurtarmak için getirdiniz diye sorun. Türkiye’nin derdine bakınız, bunların derdine bakınız; Türkiye nereye gidiyor, bunlar neyle uğraşıyorlar. Dolar almış başını gidiyor, yatırım yapmıyor iş adamı “Önümü göremiyorum” diyor. Doların bir kuruş değer kazanmasının maliyeti –onun da rakamını vereyim değerli arkadaşlarım- 2 milyar 100 milyon lira, 1 kuruşun maliyeti 2 milyar 100 milyon lira. Dolar değer kazanır, Türk Lirası değer kaybederken hep beraber kaybediyoruz. Buna çözüm üretmemiz gerekiyor, bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Esnaf siftah yapamıyor, esnafın siftah yapması için ekonomiyi güçlendirmemiz gerekiyor ama onlar bununla değil, onlar bir tecavüzcüyü nasıl hapisten kurtarabiliriz, onun arayışı içindeler. O nedenle söylüyorum, büyük bir başarıya, cumhuriyet tarihindeki en büyük kadın hareketi olarak büyük bir başarıya imza attınız, sizi yürekten kutluyorum.

ŞEHİTLER ARASINDA AYRIMCILIK YAPAN İNSANLAR HAİNDİRLER

Sevgili anneler, Türkiye’nin çok sorunu olduğunu söyledim. Siyaset kurumunun bu sorunlara çözüm üretmesi gerekir ama iktidardaki parti yani AKP’nin sorun çözme kapasitesi ve yeteneği yoktur, bunu kaybetmiştir. Bakın bugün kanun hükmünde bir kararname yayınlandı. Şehitler arasında ayrım yapmışlardı, şimdi bu ayrımı derinleştiriyorlar. 15 Temmuz şehitlerinin kardeşleri ve çocukları arzu ederlerse askerlik yapmayacaklar ama PKK’ya karşı, teröre karşı mücadele eden şehitlerin çocukları veya kardeşleri askerlik yapacak. Bu düzenlemeyi yapan -açık ve net söylüyorum, Binali Yıldırım da duysun, bakanlar da duysun, sarayda oturan zat da duysun- şehitler arasında ayrımcılık yapan insanlar haindirler. Şehitler arasında ayrım yapılır mı Allah aşkına? Annelerin gözyaşları arasında ayrım yapılır mı? Evladını askere gönderen, bu ülkenin güzelliği için, bu ülkenin bağımsızlığı için, bu ülkenin huzuru için çocuğunu şehit veren annenin gözyaşları arasına farklılık getirilir mi? Bütün şehit yakınlarına sesleniyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi’ni, yani adaleti ve kalkınmayı unutan partiyi, yani AKP’yi şimdi hepiniz çok daha net ve çok daha yakından tanıyorsunuz. Ayrımcılık yapıyor, bölücülük yapıyor, şehitler arasında ayrımcılık yapan, bölücülük yapan bir partiden ülkeye hayır gelmez, kadınlara hayır gelmez, çocuklara hayır gelmez, esnafa hayır gelmez, sanayiciye hayır gelmez. Son olarak şu mesajı vermek istiyorum: Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı da yok, yetkisi de yok çünkü herkes şunu çok iyi bilmeli ki: Bu ülkenin kadınları, bu ülkenin anneleri var.


DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEME HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKACAĞIZ


Şimdi rejimi değiştirmeye kalkıyorlar. Parlamenter demokratik sistemden hoşlanmıyorlar. Halkın seçtiği milletvekillerinden hoşlanmıyorlar. Gazi Meclisten hoşlanmıyorlar. Yargının bağımsızlığından hoşlanmıyorlar. Medyanın özgürlüğünden hoşlanmıyorlar. Üniversitelerin özerkliğinden hoşlanmıyorlar. Diyorlar ki “Bütün yetkiyi bir kişiye verelim ve böylece biz kurtulalım.” Bütün yetkiyi bir kişiye vermeyi arzu ediyor musunuz? Arzu ediyor musunuz? Bu ülkenin bütün kadınlarına sesleniyorum: Çocuklarınız güzel bir Türkiye’de yaşasın istiyorsanız demokratik parlamenter sisteme hep birlikte sahip çıkacağız, yargı bağımsızlığına hep birlikte sahip çıkacağız. Hapisteki gazetecilere hep birlikte sahip çıkacağız. Diyorlar ki “Efendim, rejimi değiştirmiyoruz, 1923’de kaldı o.” Sanıyorlar ki çocuk kandıracaklar. Sizi kandırdıklarını biliyoruz, değil mi? PKK kandırdı, FETÖ kandırdı, IŞİD kandırdı; onlar sürekli kandırılıyorlar, sanıyorlar ki CHP’yi de kandırırız. Biz kandırılmayız. Binali Yıldırım’a açık ve net çağrıda bulunuyorum: Sayın Binali Yıldırım, Başbakansan Başbakanlığını bil; Başbakansan koltuğuna sahip çık; Başbakansan Başbakanlığa sahip çık.

FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜYLE AYNI YATAKTA YATANLAR NEREDELER ŞİMDİ?

100 binin üstünde kamu görevlisinin ya işine son verildi veya açığa alındı, içlerinde bir tane siyasetçi var mı? Nerede bu işin siyasi sorumlusu? FETÖ terör örgütüyle aynı yatakta yatanlar neredeler şimdi? FETÖ terör örgütüyle paralel gidenler nerelerdeler şimdi? Hebasını soracağız; siyasi ayağını çıkarmak için hesabını soracağız; hesabını sormazsam namerdim ben. Diyorlar ki “FETÖ bizi kandırdı, biz saftık ama Kılıçdaroğlu bunların hepsini biliyordu. O zaman Kılıçdaroğlu yargılansın.” Ben de şu teklifi yapıyorum: Kendine güveniyorsan ben yargılanmaya hazırım, sen de gel beraber yargılanalım. Gelirler mi? Gelemezler, ben de biliyorum, gelemezler.

KENDİ İÇLERİNDE DÜNYA KADAR FETÖ’CÜ VAR

Bakın kendilerinin içinde dünya kadar FETÖ’cü var, biz bunları çok iyi biliyoruz; Baylock kullananlar, bunu da çok iyi biliyoruz. Bunların gücü öğretmeme yetiyor, ere, erbaşa yetiyor, gazetecilere yetiyor, yazarlara yetiyor, üniversite hocalarına yetiyor, bunların gücü bunlara yetiyor. Bunların gücü başkasına yetmiyor çünkü onlardan intikam almak istiyorlar yani gazetecilerden yani öğretim üyelerinden yani akademisyenlerden intikam almak istiyorlar. O nedenle size mağdur olan iki olaydan söz edeceğim AKP’nin adaletini göstermek için.

SEN ZIKKIMIN KÖKÜNÜ YE

Bir polis eşi: Polis FETÖ’den dolayı tutuklanıyor. Polisin eşi özel sektörde çalışıyor. Valilik yazı yazıyor “Bu polis tutuklandı, gözaltına alındı. Bunun eşi özel sektörde çalışıyor. Bunun işine son verin” diye. Şimdi, Allah aşkına, Türkiye’deki bütün kadınlara sesleniyorum: Cezaların şahsiliği diye bir kural vardır. Bir aileden intikam alır gibi, hadi kocası suç işledi, ya kadının ne günahı var? Çocuklarına nasıl bakacak o kadın? Vali diyor ki: “Talimat geldi, onun işine de son verin.” Hani bunlar ne diyorlardı? “Ağacın kökünü yesin” demişlerdi o gariban çocuklara, 5 yaşında, 6 yaşında, 7 yaşında annenin beslemek zorunda olduğu o çocuklara. Ben de onlara diyorum ki; Onlar asla ağaç kökü yemeyecek. Bütün mazlumlara sahip çıkacağız. Eğer yiyeceksen sen zıkkımın kökünü ye.

DEVLETTE LİYAKATİ KALDIRDILAR, DEVLETİ ÇÖKERTTİLER

Yine bir yazı jandarmadan gidiyor, diyor ki “Aşağıda kimlikleri yazılı şahısların ve çocuklarının kurumunuzda herhangi bir kaydının bulunup bulunmadığını bize bildirin.” Hadi adamı anladık da çocuklarının ne günahı var? Çocuklarının da istiyor, onları da fişliyorlar. Ben diyorum ya, bunlarda din iman yok diye. Ben diyorum ya, bunların yatacak yeri yok diye. Sevgili Peygamber’imizin Veda Hutbesinde -Bütün tarihçiler, tarihin en önemli belgesi olarak yorumlarlar, insan hakları bildirgesi olarak yorumlarlar- şunu söylüyor: “Herkes kendi işlediği suçtan sorumludur. Bir kimsenin işlediği suç babasına, annesine, evladına yüklenemez.” Doğru mu? Doğru. Peki, onlar ne yapıyorlar? Hem Müslüman geçiniyorlar hem de küçük çocukların bile nafakalarını ellerinden alıyorlar. Ne diyorum? Bunların yatacak yeri yoktur. Bunlar büyük bir günah içindedirler. Devlette liyakati kaldırdılar, devleti çökerttiler; bugün geldikleri nokta budur.


PARLAMENTOYA SAHİP ÇIKMAYAN, PARLAMENTONUN ONURUNA SAHİP ÇIKAMAZ

Bugün sizler geldiniz, kadınlar ağırlıklı olarak geldiler, şeref verdiniz, onur verdiniz, başımızın üstünde yeriniz var. Sizler geldiniz diye, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ses sistemini, bizim buranın ses sistemini bozdular sesimiz duyulmasın diye. Ve daha ilginci, Meclis televizyonunu kapattılar, kimse görmesin diye. Meclis Başkanına sesleniyorum: Sende onur varsa, sende kimlik varsa, sende ahlak varsa bunu yapan adamı çıkarırsın Mecliste kapının önüne koyarsın; yoksa bütün suçlamaları sana aynen gönderiyorum. Parlamentoya sahip çıkmayan, Parlamentonun onuruna sahip çıkamaz. Parlamentoda bir siyasal partinin her hafta düzenlediği bir toplantıyı sabote edene ses çıkarmayan, arkasında duran kişiye Meclis Başkanı denemez. Hele hele kadınlardan korkan birisine erkek denemez. Bu ülkenin güzel kadınları, sizler için şiirler yazıldı, sizler için öyküler yazıldı, sizler için romanlar yazıldı, sizler için filmler çekildi. Sizler evinizin direği oldunuz, çoluk çocuğunuzu beslediniz, onların üzerine titrediniz, çocuğunuzu sivrisinek ısırsa bile üzerine titrediniz acaba canı acıdı mı diye. Yeri geldi eline kına yaktınız, askere gönderdiniz, umutla beklediniz, heyecanla beklediniz “Oğlum, evladım acaba evine, yuvasına huzur içinde dönecek mi” diye. Şehit haberleri geldiğinde üst komşuya çıktınız, bana haber vermesinler diye. Üst komşuda kapı kapalı olunca aşağıya indiniz, acı haberle karşılaştınız. Sizin acınızı, sizin dramınızı bütün dünya duydu, duymak zorunda zaten. Şimdi, yine ülkenize sahip çıkıyorsunuz çocuklarınıza sahip çıktığınız gibi. Hiç kimse şunu unutmasın, hiçbir kadın şunu unutmasın: Sizlere seçme ve seçilme hakkını veren kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tü. İsviçre’den önce bu hakkı verdi sizlere, Japonya’dan önce verdi bu hakkı, Yunanistan’dan önce verdi bu hakkı, Fransa’dan önce verdi bu hakkı, kadına seçme ve seçilme hakkını verdi. Dolayısıyla o büyük adamın bize miras olarak bıraktığı cumhuriyeti tam demokrasiyle taçlandırdığımız zaman, kadın erkek eşitliğini sağladığımız zaman evimizde huzur içinde oturacağız, o zaman bu güzel ülkeye görevimizi yerine getirdik diye huzur içinde sahip çıkacağız. Onlar korkuyorlar, biz korkmayacağız, biz yürekli insanlarız, biz namuslu insanlarız. Biz ülkemizi seviyoruz, bir terör nereden ve nasıl gelirse gelsin teröre karşı onurlu ve dik duruyoruz. Biz adaleti savunuyoruz, adaletin olmadığı bir yerde devlet olmaz. Adaletin olmadığı bir yerde kadın erkek eşitliği olmaz. Adaletin olmadığı bir yerde insanlık olmaz. Aklımızı kullanacağız, aklımızla yol alacağız. Söz veriyorum, eğitim sistemini tepeden tırnağı değiştireceğiz.

BİR ÜLKEYİ ÇÖKERTMEK İÇİN EĞİTİM SİSTEMİNİ BOZUN, O ÜLKEYİ ÇÖKERTİRSİNİZ

Sevgili kadınlar, bir ülkeyi çökertmek için işgal etmenize gerek yok, bombalamanıza gerek, eğitim sistemini bozun o ülkeyi çökertirsiniz, AKP’nin yaptığı budur, eğitim sistemimiz allak bullak olmuştur. Anne, çocuğunu hangi okula göndereceğini bilmiyor. AKP’li kadınlar da dâhil, onlar da bundan şikâyetçiler. O nedenle onlara sesleniyorum: Bırakın orayı, size ihanet edenleri bırakın, çocuklarınıza ihanet edenleri bırakın; sizi kucaklayan, sizi yücelten, kadın erkek eşitliğini sonuna kadar savunan partiye gelin; CHP’ye gelin.

Geçen hafta demiştim ki, esnaf kardeşlerim bana sorunlarınızı yazabilirsiniz, söz veriyorum grupta dile getireceğim. Esnaf kardeşlerim sorunlarını aktardılar, önümüzdeki hafta bu konuya gireceğim. Dolayısıyla, bütün esnaf kardeşlerime şunu söylemek isterim: Bir konu var, çok önemli. Turist gelmedi diye Alanya’da bir grup esnaf yürüyüş yaptı, ibadet yaptı ve turist duasına çıktı. O esnaf kardeşlerime seslenmek istiyorum, şu soruyu kendine soracaksın: Turist buraya niye gelmiyor? Kim buna sebep oldu? Ben sana söyleyeyim: Eğer duanı AKP gitsin diye yaparsan vallahi de turist gelir, billahi de turist gelir.

Kadınlar üzerine Nazım’ın güzel bir şiiri var, isterseniz bir kısmını okuyayım, şöyle der Nazım Hikmet: “Yapraklara dallara, Yeşillere allara. Nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara.” Nice nice güzel Türkiye’ye.

Hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum; sağ olun, var olun diyorum.